Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/510 E. 2021/344 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ
… (Kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine
gönderilmesi/HMK m.353/1-a.6 )

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2018
NUMARASI :..
DAVANIN KONUSU : … Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak

KARAR TARİHİ : 08/04/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/05/2021

Dava … sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı … İnşaat Sanayi ve Ticaret vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 30/07/2012 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalılar … (…) ve diğer davalı … … … (…) arasında sözleşme imzalandığını ve sözleşmeye istinaden davalı …’in, “… … …” işinin yüklenicisi olduğunu, müvekkili ile davalı … arasında imzalanan 15/03/2011 tarihli Taşeron Sözleşmesi uyarınca, yüklenici tarafından taahhüt edilen işlerden “…. (işçilik)…” işinin taşeron sıfatıyla müvekkili tarafından yapılmasının kararlaştırıldığını, müvekkilinin 01.04.2011 tarihinde işe başladığını, 17.06.2011 ve 12.08.2011 tarihli zeyilnamelerde belirtilen sözleşme dışı ilave işler de dahil olmak üzere sözleşmede öngörüldüğü biçimde tamamladığını ve işin yapımı sırasında 5 adet ara hak ediş düzenlendiğini ve bedellerinin ödendiğini 6. ve son olarak düzenlenen 18.04.2012 tarihli kesin hak edişe uygun olarak düzenlenen Hak Ediş İcmal Raporu ile müvekkilinin davalılardan 96.681,28-TL alacağının kaldığının belirlendiğini, müvekkili tarafından davalılara Ankara 54. Noterliği’nin 18.07.2012 tarih ve … sayılı ihtar ile kesin hak ediş bedeli olan 96.681,23-TL’nin işlemiş avans faiziyle birlikte toplam 100.790,00-TL olarak 3 gün içinde ödenmesini, yüklenici firmadan, kesin hesabı çıkarıldığı öğrenilen yüklenicinin alacağından müvekkilinin alacağı kadar kısmının alıkonularak taraflarına ödemesinin diğer davalı …’den talep edildiğini, müvekkilinin alacağının sunulan deliller ve davalı kayıtlarıyla sabit olduğunu, davalılardan …’in bu borçtan ve yapılan işin asıl sahibi olan …’in ödemelerden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile davalılardan … … … tarafından diğer davalıya yapılacak kesin hesap ödemesinin, talep ettikleri alacak ve yargılama süresince işleyecek faiz ve yapılacak yargılama giderleri de dikkate alınarak belirlenecek kısmı üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla, taşeron sözleşmesinden kaynaklı 100.970,71 TL asıl alacak, işlemiş faiz ve ihtar masrafı toplamının, asıl alacağa eklenerek 24.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı … vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dilekçesine dayanak yaptığı kesin hak ediş başlıklı belgenin, kesin hak ediş niteliği taşımayan, müvekkilinin ön hazırlık mahiyetinde yaptığı bir iç çalışma olduğunu, belge içeriği incelendiğinde görüleceği üzere müvekkili firmanın proje müdürünün ve şirketi temsil ve ilzama yetkili kişinin imzalarını taşımadığını, şirketin şantiyedeki personelinin yaptığı bu ön hazırlık niteliğindeki çalışma şirket proje müdürü ve temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu üyesi tarafından davacının gecikmesinden kaynaklı cezası, işleri yarım bıraktığı için onun namına yapılan işlerin ederi ile sözleşme fiyatı arasındaki farkın gösterilmemesi, bu suretle alacağının olmamasına rağmen salt imalat bedelinin esas alınması nedeni ile uygun görülmeyip onaylanmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 22. Maddesinden de açıkça anlaşılacağı üzere davacı taşeronla kesin hak edişin yapılmasının ancak iş sahibi kurum olan … ile müvekkili arasında geçici kabulün tamamlanmasından sonra yapılabileceğini, müvekkili firma ile iş sahibi … arasında geçici kabul aşamasına henüz gelinebilmiş olup işin halen %100 seviyesinde olmadığını, bu konudaki teknik çalışmaların devam ettiğini, bu durumun sunulan belgenin hiçbir hukuki geçerliliğinin olmadığının ve davacının muaccel bir alacağının olmayacağının ispatı olduğunu, müvekkili ile iş sahibi … arasında FD1C diye tabir edilen ve tıpkı Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi gibi yapılan işin tüm şartlarını belirleyen sözleşmeye davacı yan ile müvekkili arasındaki sözleşmede de atıf olduğunu, anılan sözleşmeler gereği yapılan iş ve imalatların iş sahibi kurum adına bağımsız müşavir firma tarafından işin her aşamasında denetleneceğini, davacının yaptığı iş ve imalatlar müşavir firma olan … … Ltd. Şti. tarafından denetlenmiş olup eksik ve ayıplı işlerin müvekkili firmaya bildirildiğini, davacı namına yapılan bu harcamayla sözleşme fiyatı arasındaki farkının, davacının taraflarına oluşturduğu zarar olduğunu, müvekkili firmanın, davacıyı defalarca ihtar etmesine rağmen sonuç alamadığını ve davacı da taahhüdünü yapmadan sahadan ayrıldığından sözleşmesinin münfesih olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili tarafından verilen 04/09/2012 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından öne sürülen iddialar çerçevesinde olayda müvekkilinin taraf gösterilmesini gerektiren hukuki bir neden mevcut olmadığını, iş sahibi müvekkilinin diğer davalı … firması arasında akdedilen … esaslı sözleşme altında iki tip taşeron tanımlandığını, … Genel Hükümler Madde 59.1 altında tanımlanmış birinci tip taşeronun sözleşmede ‘İsimlendirilmiş Taşeron” olarak belirtildiğini, isimlendirilmiş taşerona hak edişe bağlı olarak yapılacak ödemelerin yüklenici tarafından ödenmemesi veya ödemelerin bekletilmesi/reddedilmesi konusunda haklı delil gösterilmemiş ise; ödenmemiş tüm miktarları nakit teminat kesintisinden sonra doğrudan taşerona ödemeye ve yükleniciye ödenmesi gereken paralardan mahsup yoluyla düşmeye mezun olduğunu, davacının, işbu sözleşme altında “İsimlendirilmiş” veya ”Vazifeli” olarak teklif ekinde tanımlanmış taşeron olmadığını, bu nedenle, müvekkilinin yapıldığı iddia edilen işler karşılığında doğrudan davacıya bir ödeme sorumluluğu bulunmadığını, müvekkilinin yüklenici ile arasında sözleşmede tanımlı ikinci tip taşeronun ise; ‘Onaylı Taşeron1’ olup; sözleşmenin devamı sırasında yüklenicinin işlerin herhangi bir kısmını, kontrollüğün onayını alarak verdiği taşeron olarak belirtildiğini, davacı firmanın, tarafları oldukları sözleşme altında kontrollük tarafından onaylı taşeron da olmadığını, ikinci tipi oluşturan Onaylı Taşerona müvekkili firmanın, herhangi bir nedenle ödeme yapmaya mezun olmadığını, yine, müvekkilinin “pasif husumet ehliyeti” bulunmadığını, davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği iş kalemlerinin bedelinin aylık hak edişlerle yüklenici … firmasına ödendiğini, müvekkili aleyhine müşterek müteselsil sorumlu olduğu iddiası ile açılan davanın; öncelikle, pasif husumet ehliyeti yönünden usulden, davacının iddia ettiği şekilde müşterek ve müteselsil sorumluluğunu gerektirecek bir borcu bulunmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2018 tarih … Esas ve … Karar numaralı kararında özetle; dava, alacak istemine ilişkindir.
Ankara 13. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, Ankara 9. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası asılları getirtilerek dosya kapsamına alınmıştır.
Davacı tarafından davalı … ile imzalanan Taşeron Sözleşmesi uyarınca, yapılan işlere karşılık bakiye alacağı talep edilmiş olmakla dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgeler sözleşme, ilgili hak edişler üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde,
Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 31/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda; davacı taşeron tarafından sözleşme ve 5 adet zeyilname karşılığı yapılan işçilik işleri, işçilik işleri karşılığı tahakkuk edecek KDV vergisi, davalı yüklenici firma tarafından davacı taşerona yapılan ödemeler, yasal kesintiler dikkate alınarak yapılan hesaplamalar sonucunda davalı yüklenici firmanın davacı taşerondan 74.777,30-TL alacaklı olduğu hesaplandığından davacı taraf taşeronun davalı taraf taşeronu davalı yüklenici firmadan alacak talebinde bulunmasının haklı olmadığı bildirilmiş bunun üzerine bilirkişi raporuna yapılan itirazlar sonucunda bilirkişi heyetinden 26/08/2014 tarihli alınan ek raporda asıl rapordaki görüşlerinin değişmediği rapor edilmiş, bunun üzerine yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, 30/11/2015 tarihli yeni bilirkişi heyeti raporunda; davacının sözleşmeye dayalı ve cari hesap ilişkisinden kaynaklı açmış olduğu davada davalı … … ile arasındaki hukuki ve ticari ilişki ile sözleşmesel ilişkiyi kanıtlayamaması nedeniyle bu davalıdan talepte bulunamayacağı, davacının diğer davalı … …A.ş.’den 6.488,37-TL alacaklı bulunduğu, davacının … sözleşmesinden kaynaklı ve likit hale getirilemeyen ve kesin hesabı yapılmamış talebinde işlemiş faize hak kazanamayacağı, fazlaya ilişkin de alacağı bulunmadığı bildirilmiş, bunun üzerine yapılan itirazlar doğrultusunda bilirkişi heyetinden 01/03/2016 tarihinde aldırılan ek raporda; davalı vekilinin faturası davacı tarafça düzenlenmeyen 6 nolu hak edişe ait KDV miktarının davacı alacağından düşülmesi konusundaki itirazının yerinde bulunmadığının değerlendirildiği ve davacı alacağının kök rapordakiyle aynı olacağını, KDV yönünden bilirkişi heyetinin görüşüne itibar edilmemesi halinde davacının bakiye alacağı bulunmayacağı, davalıya 7.927,70-TL borçlu olacağı, diğer taraftan davacının %5’lik nakti teminat kesintilerinin iadesi istemi yönünden ise, taraflar arasındaki sözleşmenin 16/5 maddesi uyarınca iade koşulları belirtilen 28.711,36-TL’nin bu aşamada davacı tarafça tüm sözleşme gereklerinin yerine getirildiği hususu kanıtlanamadığından taraflar arasındaki borç alacak tespitinde nakti teminat kesintileri toplamı değerlendirmeye alınamadığı, davacının söz konusu sözleşme hükümleri gereğince edimlerini yerine getirmesi halinde nakti teminat kesintilerin tamamının davalıdan talep edebileceği diğer hususlarda kök raporu değiştirilmesini gerektirir bir durum olmadığı bildirilmiş, yapılan itirazlar üzerine yeni bilirkişi heyetinden 11/04/2017 tarihinde yeni rapor alınmış, yeni raporda; davacının sözleşme ve zeyilnamelere kapsamında …’ye teslim ettiği işler nedeniyle, anılan davalıdan 48.008,05-TL alacaklı olduğu, davacının davalıdan olan alacağının, davacının davalıyı temerrüde düşürdüğü 24/07/2012 tarihinden itibaren avans faizi oranları üzerinden tahakkuk edecek faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği, davacının … İnş. San. Ve Tic. A.ş. ile imzalamış olduğu sözleşmeler ile zeyilnamelere davalı …’nün taraf olmamış olması nedeniyle davacının anılan davalıya husumet yöneltmesi ve talepte bulunmasının hakkaniyete uygun olmadığı bildirilmiş, yapılan itirazlar doğrultusunda bilirkişi heyetinden 05/09/2017 tarihinde ek rapor aldırılmış ek raporda; davacının sözleşme ve zeyilnameler kapsamında …’ye teslim ettiği işler nedeniyle, anılan davalıdan 48.008,05-TL alacaklı olduğu, davacının davalıdan olan alacağının, davacının davalıyı temerrüde düşürdüğü 24/07/2012 tarihinden itibaren avans faizi oranları üzerinden tahakkuk edecek faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği, Mahkemenin 6 nolu hak ediş KDV’sinin davacıya ödenmesi gerektiği kanısında olması durumunda davacı alacağının 48.508,05-TL+14.416,07-TL=62.924,12-TL olacağı, davacı alacağının davalının temerrüde düşürdüğü 24/07/2012 tarihinden itibaren avans faizi oranları üzerinden tahakkuk edecek faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği, davacının … İnş. San. Ve Tic. A.ş. ile imzalamış olduğu sözleşmeler ile zeyilnamelere davalı …’nün taraf olmamış olması nedeniyle davacının anılan davalıya husumet yöneltmesi ve talepte bulunmasının hakkaniyete uygun olmadığı bildirilmiş, yapılan itirazlar üzerine 28/08/2018 tarihinde ikinci ek rapor alınmış ikinci ek raporda; davacının hak edişler ve diğer hizmetler nedeniyle davalıdan 6 nolu hak ediş KDV’si hariç 48.508,05-TL alacaklı olduğu, davacının davalıdan olan alacağının, davacının davalıyı temerrüde düşürdüğü 24/07/2012 tarihinden itibaren avans faizi oranları üzerinden tahakkuk edecek faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği, 6 nolu hak edişle ilgili olarak davacının davalıya düzenleyeceği fatura nedeniyle tahakkuk edecek KDV’nin de davalı yanca davacıya ödenmesi gerekeceği, davacının … İnş. San. Ve Tic. A.ş. ile imzalamış olduğu sözleşmeler ile zeyilnamelere davalı …’nün taraf olmamış olması nedeniyle davacının anılan davalıya husumet yöneltmesi ve talepte bulunmasının hakkaniyete uygun olmadığı bildirilmiştir. Bilirkişi raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporu ile davacının 48.508,05-TL alacağının bulunduğu tespit edilmiş olmakla, hak edişlerde KDV uygulaması ile ilgili … Bakanlığı’nca yayımlanan 34 nolu tebliğ uyarınca KDV tutarlarının faturaya ekleneceği hususu değerlendirildiğinde KDV tutarının hak edişe dahil edilmesi gerektiği dahil edilmeyen KDV tutarının 6 nolu hakedişle değerlendirildiği yine bilirkişi raporunda belirlendiği üzere KDV tutarının 14.416,07 -TL olduğu gözetilerek davcının davalıdan 62.924,12-TL alacaklı olduğu Ankara 54. Noterliği’nin … sayılı ihtarı gözetildiğinde davalının 24/07/2012 tarihinde temerrüde düştüğü anlaşıldığından davalı … yönünden davanın kısmen kabulüne, davacı ile davalı … … arasında herhangi bir sözleşme veya ticari ilişki bulunmadığının esas sözleşmenin davacı ile … arasında yapıldığı, davacının buna dayalı olarak davalı …’in taşeronu olduğu, Taşeronluk Sözleşmesine dayanaraktan sözleşmenin tarafı olmayan … Ankara Kolejinden herhangi bir talepten bulunamayacağından davalı … … yönünden davanın reddine karar verilerek hüküm kurulduğu görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı … vekilleri 12/02/2019 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme kararının dayanağı olan 28.08.2018 tarihli Bilirkişi Heyeti 2.Ek Raporunda, davacının hak ediş ve hizmetler nedeniyle davalıdan 6.nolu hak ediş KDV’si hariç 48.508,05-TL alacaklı olduğunu, bu alacağın davacının davalıyı temerrüde düşürdüğü 24.07.2012 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte ödenmesi gerektiğini ve 6.nolu hak edişle ilgili olarak davacının davalıya düzenleyeceği fatura nedeniyle tahakkuk edecek KDV’nin de davalı yanca ödenmesinin gerektiğinin ifade edilmiş olduğunu, buna göre, 48.508,05-TL alacak ve 14.416,07-TL KDV bedeli olan toplam 62.924,12-TL alacağın davalılardan … A.Ş.den tahsiline hükmedildiğini, nama yaptırılan eksik ve ayıplı işlerin, diğer davalı … … …’nın da dosyaya kazandırdığı belgelerle kabul ettiği üzere, müvekkilerine zaten ödenmeyen %4’ün içinde olduğunu, anılan oran içinde ve … … Ltd.Şti. ile düzenledikleri tutanakta 17.847,50-TL olarak tespit edilen bu bedelin mükerrer mahsubuna yol açılmış olduğunu, bu nedenle, 18.009,00-TL kesintinin yapılmaması gerekirken, bilirkişi raporunun bu kabulle sonuca varmasının ve yerel mahkemenin de bu doğrultuda karar oluşturmasının hatalı olduğunu,
Yerel mahkeme kararında … … …’nın taşeronluk sözleşmesinin tarafı olmadığı gerekçe gösterilerek, bu davalıya karşı açtıkları davanın reddine karar verilmiş olduğunu, bu yönüyle de mahkeme kararının hatalı olduğu düşüncesinde olduklarını, … … …’nın yapılan işin sahibi olduğunu, asıl işveren konumunda bulunduğunu, dolayısıyla sahibi olduğu bir iş yerinde onaylamadığı bir taşeronun çalışmasının mümkün olmayacağının açık olduüğunu, bu nedenle anılan davalı yönünden de davalarının kabulünün gerektiğini,
Diğer yandan, yerel mahkemenin taşeronluk sözlemesinin tarafı olmadığı gerekçesiyle davalılardan … … …’na karşı açılan davanın reddine karar vermesinin hukuka uygun bulunması halinde de, hükmedilen nisbi vekalet ücreti yönünden kararın kaldırılmasının gerektiğini, anılan davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığının hem bilirkişi raporlarıyla hem de … … … tarafından kabul edilmiş olmasına ve ileri sürülmüş olmasına rağmen, yerel mahkemece bu davalı yönünden davanın reddine karar verilip maktu vekalet ücreti yerine nisbi vekalet ücreti tayin edilmesinin hatalı olduğunu,
Pasif husumet yokluğu halinde davanın, usuli bir hükümle husumetin yanlış yöneltildiği taraf açısından reddedilmesi gerektiğini, (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, ….. “Dava, iş bedelinin tahsili istemiyle açılmış, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı C. bazı işlerin yapımını davacılara vermiştir. Davacılar taşeron konumundadır. Davacıların akdi ilişkileri C. iledir. Davacılarla iş sahibi M. arasında akdi ilişki olduğu ispatlanamadığından, davalı M. hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken, davalı M. yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir…”)
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlıklı 7/2. maddesinde; davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmedileceği düzenlemesine yer verildiğini, tarifenin bu hükmü uyarınca hakkındaki dava (usulden) reddedilmiş davalı … Ankara Kolejleri … yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiğini, dilekçeleri ekinde yer verilen Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 27.06.2007 tarih ve…. K. sayılı kararında da “…pasif husumet yokluğundan reddedilen davada davalı lehine maktu vekalet ücreti tayini gerektiği…” açıkça belirtildiğini,
Ayrıca 01/04/2019 tarihli davalının istinafına cevap dilekçesinde de özetle; davacı vekilinin sunmuş bulunduğu istinaf dilekçesinde; “… … …, yapılan işin sahibi olup, asıl işveren konumunda bulunmaktadır. Dolayısıyla sahibi olduğu bir işyerinde onaylamadığı bir taşeronun çalışmasının mümkün olmayacağı açıktır.Bu nedenle, anılan davalı yönünden de davamızın kabulü gerekmekteydi.” şeklinde bir istinaf sebebi öne sürdüğünü, yargılama sürecinde verdikleri yanıtlarda belirttikleri ve bilirkişi raporlarında da açıklandığı üzere; müvekkilinin … … … iş sahibi olduğunu; asıl işveren sıfatına haiz olmadığını, davacının da, yüklenici ile … arasındaki … esaslı sözleşmede tanımlı “isimlendirilmiş taşeron” veya “onaylı taşeron” olmadığını, müvekkili vakfın, asıl işveren yüklenici ile taşeron olduğu iddia edilen … isimli şahıs arasındaki ilişkide taraf olmadığı gibi, müvekkilinin ve kontrollük firmasının bilgisi dışında yüklenici tarafından görevlendirilmiş olduğu anlaşılan “onaysız taşeron” olması nedeniyle, müvekkili ile ne doğrudan, ne de dolaylı hukuki bir ilişkinin tarafı olmadığını, onaysız taşeronlar yönünden, düzenlenecek hak edişlerden kesinti yapılarak, taşeron olduğu yargılama sırasında öğrenilen davacıya bir ödeme yapılmasının söz konusu olmadığını, bu sebeple de, işbu davada, müvekkilinin pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, mahalli mahkeme kararının, bu yönden doğru olduğunu, işbu davada müvekkilinin … … … husumet tevcih edilemeyeceğine ilişkin olarak, mahalli mahkemenin vermiş olduğu hükmün doğru ve hukuken yerinde olduğunu; bu hususa yönelik davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep ettiklerini,
Açıklanan nedenlerle, yerel mahkemenin 14.11.2018 tarihli kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak suretiyle talepleri doğrultusunda davalarının kabulüne, davalı … A.Ş.’nin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesine, yargılama giderlerinin karşı yandan alınmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı … İnşaat Sanayi Ticaret A.Ş. vekili 06/02/2019 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemede verdikleri esas hakkındaki tüm beyanlarını, savunma ve istemlerini tekrar ettiklerini, davanın kısmen dahi kabulünün isabetsiz olduğunu, tamamının reddinin gerektiğini,
Hükme esas alınan Bilirkişi Kurulu 2. ek raporunda davacının müvekkilinden 48.008,05 TL alacağı olduğunu, 6 nolu hak ediş KDV’sinin davacıya ödenmesi gerektiğinin kabulü halinde alacak miktarının 62.924,12 TL olacağının belirtildiğini, ancak önceki ek raporun tekrarı mahiyetindeki 2. ek raporun daha önceki itirazlarını karşılar nitelikte olmayıp önceki (kök) raporun tekrarı niteliğinde olduğunu, bu nedenle raporun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, bilirkişiler tarafından teminatın iade koşullarının oluşmadığını, davacı itirazına konu 12.408,30 TL’nin müvekkili hesabına alacak olarak kaydedilebileceğini, ayıplı imalat bedelinin toplam 17.847,50 TL’nin davacı alacağından tahsil edilebileceği hususlarının dikkate alınmadığını,
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 16. Maddesinin 5. Paragrafında; “Bunun yanında taşeron hak edişlerinden yüzde 5 oranında nakit kesin hesap teminatı olarak kesilecektir. Bu teminat taşeronun kesin hesabının bağlanması ve taşeronun işverene borcu olmaması, tüm taahhüdünü yerine getirmiş olması ve … v.b yasal borçlarını ödemiş olması halinde iade edilir” ibaresinin bulunduğunu,
Dosya kapsamı incelendiğinde davacının yüklendiği işi tamamen yerine getirmeden işi terk ettiğinin ortada olduğunu, bu bakımdan sözleşme gereği teminatın iade koşullarının oluşmadığını, yine aynı şekilde halen dahi sözleşme gereği işle ilgili prim ve diğer yasal borçların ödendiğine ilişkin bir belgenin müvekkiline de mahkemeye de ibraz edilmediğini, bu bakımdan somut olayda teminatın iadesi için gerekli koşulların oluşmadığını, bu bedelin iadesi konusunda davacının … ilişiksiz belgesi sunmasının zaruri olduğunu, bu hususun sözleşmede şart olarak belirlenmiş olduğunu, sözleşme şartına aykırı hüküm ve sonuç içeren bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının isabetsiz olduğunu, oysa hükme esas alınan raporda bilirkişilerin sözleşme hükmünü dikkate almadan ve işi tamamlanmış göstererek 28.712,08 TL teminatın iadesinin gerektiğini belirtmekte olduklarını, fakat davacının işi tamamlamadan terk ettiğini, dosya kapsamında bulunan müşavirin … firması tarafından düzenlenen ve davacının tamamlamadığı ve ayıplı yaptığı imalatları gösteren listeden bu durumun anlaşılmakta olduğunu, en önemli hatanın, bilirkişilerin, davacının iş alanını terk ettikten sonra müvekkilinin giderdiği eksik ve ayıplı işleri de davacı yapmış gibi hesap yapmaları olduğunu, işi tamamlayanın davacı değil müvekkili olduğunu, bu bakımdan sözleşme gereği davacının tüm taahhüdünü yerine getirmiş olması şartının gerçekleşmemiş olduğunu, raporun da bu yönüyle hatalı olduğunu, hükme esas alınan raporu sunan heyetin, 2. ek raporda bu hususu incelemediğini, işin kesin hesabının ve ana işveren kayıtlarında davacı namına yapılan işler bedelinin davacı hesabından düşülmesi gereğini karşılamadıklarını, bilirkişi heyetinin bir diğer hatasının, bu hususta taraflarının belge sunmadığı iddiası olduğunu ancak kesin hesabın ve işveren kayıtlarının, bu kayıtlara uygun olarak düzenlenmiş olan taraflarının mali kayıtlarını nazara almaması hususu olduğunu ve bunun da heyeti hataya sürüklemiş olduğunu,
Yine bilirkişilerin davacı itirazına konu yakıt, malzeme, temizlik hizmeti, mont, eldiven, araç kirası v.b hizmetlerin verildiğinin ispat edilemediği ve bu paranın davacıya borç kaydedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğu gerekçesiyle 12.408,30 TL’nin davacıya borç kaydedilmemesi gerektiğini belirttiklerini, daha önceki dilekçelerinde de belirttikleri üzere bu kalemdeki hizmetlerin davacıya sunulmuş olduğunu, faturalarının kesilmiş olduğunu ve tarafların defterlerine işlediğini, tarafların defterinde kayıtlı ve dolayısı ile kabulde olan bu reel harcamaların bilirkişi tarafından kabul edilmemesinin isabetsiz olduğunu, ”Davalının kaydı ile kabul ettiğini bilirkişi nasıl kabul etmez?” yazılı raporun 6. sayfa 1. paragrafındaki tespitin incelemeye dayanmadığını, önceden oluşan kanaatin tekrarı olduğunun açık olduğunu, bu hususta bilirkişi heyetinin davacının defterini de incelemesinin gerektiğini, keza bu kalemler ve davalının mahsubunu istediği bedel yönünden davacının kendisine kesilen faturaları kaydına işlediği nazara alındığında bu hususta ispat külfetinin artık davacı tarafa geçtiğinin kabulünün gerekeceğini, davacının kaydına işlediği faturanın içeriği ve ederi konusunda müvekkilinin ispat külfeti olmadığından ve davalının da bu hususta aksine delil sunmadığı açık iken ispat külfetinin ve karinenin ters çevrilerek hesap yapılmasının yanlış olduğunu, davacı defterinde kayıtlı olan bu faturalara ilişkin olarak dava aşamasına kadar herhangi bir itirazın olmadığını, bu bakımdan tacir olan davacının bu faturalara itiraz etmemiş olduğunu ve içeriğini kabul etmiş olduğunu, verilen hizmetlerin karşılığının alınmasının müvekkilinin en doğal hakkı olduğunu, somut olayda verilen hizmetin karşılığının alınmasının hakkaniyete aykırı olduğu açık iken aksi yöndeki rapor ve hesaba itibar edilmesinin isabetsiz olduğunu,
Yine hükme esas alınan raporda bilirkişilerin bu hizmetlerin verildiğinin ispatlanamadığını belitiklerini ancak bilirkişilerin müvekkilinin defterlerini yeteri kadar tetkik etmeden bu kanaate ulaşmış oldukları kanaatinde olduklarını,
Davalı şirketin yevmiye defterinde…. nolu fatura ile taşerona kesilmiş olup şirket kayıtlarına geçtiğini,
Dosyaya da sundukları bu belgeler ve tarafların ticari kaydı ile ana iş sahibinin kayıtları incelendiğinde hizmetlerin verildiğinin, fatura edildiğinin, faturaların itiraza uğramadığının ve defterlere işlendiğinin açıkça görülmekte olduğunu, bu bakımdan bilirkişinin bu hizmetlerin verildiğinin ispat edilemediği kanaatinin tamamen hatalı olduğunu,
Ayrıca yine raporda bilirkişi kurulunun ayıplı imalat bedeli olan toplam 17.847,50 TL’nin davacı alacağından kesilemeyeceğini çünkü ayıplı imalatların davacı nam ve hesabına yaptırıldığını belirtmiş olduklarını, ancak bu bedelin ayıplı imalat için harcanan malzeme bedeli olduğunu, gerçekten de davacının iddia ettiğinin aksine 17.847,50 TL tutarındaki tutanağın … … ile değil davacı ile bizzat imzalanmış olan hatalı imalatlara ait yeniden kullanılacak malzeme bedeline “wallmerk self plus 410 malzeme bedeli” olarak belirtilen malzeme için olduğunu, nama yapılan kısım için ödenen 18.009,00-TL değerindeki bedelin ise … Müşavirliği’n de onayladığı … tarafından yapılan ve yaptığı işe ait ihtilaf konusu rakamdan farklı bir bedel ve sözleşme dışı iş olduğunu, Taşeron …’ün işlerini yaparken davacıdan kalan inşaat malzemelerini kullandığı için ek tutanak tutularak davacının kullanılan malzemesi o günün şartlarında fiyatlandırılarak ana toplamdan düşülecek tutanaklardan düşülerek rakamların belirlendiğini, bu bedelin yalnızca malzeme bedeli olduğunu, buna işçiliğin dahil olmadığını, bu hususta da maalesef hükme esas alınan 2. ek raporda inceleme ve delile dayalı bir tespitte bulunulmadığını, buna göre ayıplı imalatlar için müvekkilince 17.847,50 TL malzeme parasının davacıdan kesilmiş olduğunu, bu malzeme bedelinin yanı sıra 18.009,00 TL daha harcanarak eksik ve ayıplı işlerin yaptırıldığını, bir başka deyişle nama ifa için harcanan bedel toplamının 17.847,50+18.009,00 TL olduğunu, bu hususun dosyadaki faturalardan ve belgelerden anlaşılacağı gibi tutanakla birlikte davacının bu parayı ödemeyi kabulünü beyan ve taahhüt etmiş olduğunu, tarafların dahi bu konuda açık bir anlaşması varken ve nama yaptırılan işin bedelinin toplam 35.856,50 TL olduğu ortadayken bilirkişinin 17.847,50 TL’nin davacı alacağından tahsil edilmemesi yolundaki görüşünün benimsenerek hüküm kurulmasının tamamen hatalı olduğunu,
Öte yandan hükme esas alınan raporda bilirkişilerce 6 nolu hak ediş KDV’sinin davacıya ödenmesi gerektiğinin kabulü halinde ise alacak miktarının 62.924,12 TL olacağının belirtildiğini, ancak daha önce de belirttikleri üzere tespit edilen 6 nolu hak ediş faturası alınmış gibi işleme tabi tutulmasının mümkün olmadığını, 6 nolu hak ediş bedelinin faturasız halinin 80.089,26 TL olduğunu, yani 14.416.07 TL KDV’yi bilirkişinin fazladan (faturası alınmadığı halde alınmış gibi işleme tabi tutarak) hesaplama yapmış olduğunu, rapor bu bakımdan da hatalı olduğunu, bu hususta da maalesef hükme esas alınan 2. ek raporda inceleme ve delile dayalı bir tespitte bulunulmamış olduğunu,
Son olarak hak edişten KDV tevkifatının ve stopaj kesilmesinin yerinde olduğunu, bilirkişinin bu görüşünün de hatalı olduğunu, yemek bedeli konusunda 3. ara hak edişten kesilen bedelin, o tarihe kadar olan yemek gideri olabileceğini, 3. hak ediş ile sonrasındaki dönem için yine 3. ara hak ediş dönemi kesintisinin baz alınmasının da isabetli olmadığını,
Sonuç olarak ek raporun tamamen hatalı olduğunu, önceki itirazlarını hükme ve denetime elverişli nitelikte olmadığını, diğer yandan dosya kapsamında üç farklı heyetten alınan raporların üçünün de birbirinden farklı sonuçlara ulaşmış olduğunu, raporlar arasındaki bu çelişkinin giderilmesinin gerektiğini, ilk raporda 77.000,00 TL civarında alacaklı durumda olan davalı tarafların açık beyanlarını, dosyada mevcut açık ve net defter ve fatura kayıtlarını, dava dışı kontrolör firma kayıtlarını yok sayarak 62.924,12 TL civarında borçlu çıkartılmasının hak ve hakkaniyete aykırı olduğunu, buna rağmen mahkemenin usul ve yasaya açıkça aykırı raporu esas alarak aleyhe kısmen kabul kararı vermesinin isabetli olmadığını,
Ayrıca 20/02/2019 tarihli davacı istinafa cevap dilekçesinde özetle;
Davacı tarafın sadece alacaklarının hesabını istemekte yalnızca borçlarının, eksik-ayıplı işler bedelinin, çalışanlarının ve kendisinin yediği yemeğin, kullandığı malzemelerin, namı hesabına yapılan işlerin bedelinin hiç olmadığını düşünmekte olduğunu ancak buna karşılık kanaatlerince fazla ederde eksik tenkisatı kabul etmeyen davacının istinafının kabulünün mümkün olmadığını, davacının iddiasının kendi kayıtlarına, işlediği fatura ederi sonuca da aykırı olduğunu, davacının vekil eden şirkette alacağının olmadığını, borcu olduğunu, bu nedenlerle davacının istinaf talebinin reddini talep ettiklerini,
Tüm savunma ve talepleri dikkate alınarak yerel mahkemenin 14/11/2018 tarih ve … K. Sayılı kararının davalı yararına ortadan kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesine, istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, davacı taşeron ile davalılardan …arasında düzenlenen 15/03/2011 tarihli taşeron sözleşmesi kapsamında yapılan işler ile bu sözleşme sonrasında yine aynı taraflar arasında düzenlenen 17/06/2011 tarihli ve 12/08/2011 tarihli zeyilnameler kapsamında yapımı kararlaştırılan sözleşme dışı ilave işler karşılığında ödenmeyen iş bedeli alacağının tahsili istemine yöneliktir.
Davacı, davalı …nin sözleşmenin tarafı ve yüklenici olarak, diğer davalı …’in ise işin asıl sahibi olması sebebiyle ödenmeyen hak ediş bedeli alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek davasını her iki davalıya yöneltmiştir.
Davalı …, açılan davada kendilerine husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, zira taşeronluk sözleşmesinin tarafı olmadığını, yine davacı taşeronun asıl yüklenici ile aralarında düzenlenen … esaslı sözleşmede tanımlanan ” İsimlendirilmiş Taşeron” veya ”Onaylı Taşeron” konumunda olmadığını, bu sebeple davacı taşerona davalı yüklenici hak edişlerinden kesinti yapılarak ödenme yükümlülüğü bulunmadığını savunarak davanın husumet nedeniyle reddini talep etmiş, diğer davalı …ise cevabında, davacı taşeronun sözleşme kapsamında edimlerini tam olarak yerine getirmediğini, eksik ve ayıplı ifada bulunduğunu, bu ayıpların başka firmaya giderildiğini, yaptığı imalat bedellerinin davacıya ödendiğini, davacı tarafından düzenlenen son hak edişin davalı şirket temsilcilerince onaylanmadığını, davacı hak edişlerinden yapılan nakit teminat kesintisi tutarlarının da iade koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece 3 farklı heyetten bilirkişi raporları alınmış ve bu raporlardan son olarak alınan 11/04/2017 tarihli bilirkişi kurulunun kök raporu ile 05/09/2017 tarihli ve 28/08/2018 tarihli ek raporları benimsenerek bu raporlar doğrultusunda davacının davalı …’den dava tarihi itibariyle KDV tutarları ile birlikte 62.924,12 TL tutarında alacaklı olduğu ve bu alacağın temerrüt tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte bu davalıdan tahsili gerektiği gerekçesiyle davalı … hakkındaki davanın kısmen kabulüne, diğer davalı … … … Genel Müdürlüğü’nün ise taraflar arasında düzenlenen taşeronluk sözleşmesinin tarafı olmadığı ve davacı ile bu davalı arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmadığı, bu sebeple bu davalıya husumet yöneltilemeyeceği kabul edilerek davalı … … yönünden davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili ve davalı …vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacı taşeron, davalı … A.Ş. Yüklenici, davalı … … ise her iki davalı arasındaki asıl sözleşmede iş sahibi konumundadır.
Taraflar arasında 15/03/2011 tarihli taşeron sözleşmesi ile 17/06/2011 ve 12/08/2011 tarihli zeyilnameler kapsamında davacının ”yüklenici … A.Ş tarafından yapımı üstlenilen işlerden Sosyal ve Spor Tesis, Havuz Seramik İşleri, WG Seramik, Seramik Altı Yalıtım ve Sıva Yapımı işi ile bir kısım sözleşme dışı işlerin yapımını taşeron olarak üstlendiği, davacı taşeron vekili, müvekkilinin bu sözleşmeler gereği edimini eksiksiz ve kusursuz olarak ifa ettiğini, ancak hak edişlerden bakiye kalan iş bedeli alacağının ödenmediğini belirterek işlemiş faiziyle birlikte toplam 100.790,00 TL’lik alacağının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili isteğinde bulunmuştur.
Taraflar arasındaki taşeronluk sözleşmesinin 3. maddesinde, sözleşme konusu işler bölümünde ekler sayılırken; ana işle ilgili olarak idare ile iş veren arasında akdedilmiş bulunan sözleşme ile eki olan tüm şartnamelerin eldeki davaya konu alt yüklenici sözleşmesinin de eki niteliğinde olduğu belirtildiğinden Yapım İşleri Genel Şartnamesi hükümlerinin sözleşmenin eki olduğunun kabulü gerekir.
Sözleşmenin eki Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 39 ve 40.maddesinde, yüklenicinin geçici hak edişlere ve kesin hak edişe itirazı olduğu taktirde, karşı görüşlerinin neler olduğunu ve dayandığı gerekçeleri, idareye vereceği ve bir örneğini de hak ediş raporuna ekleyeceği dilekçesinde açıklaması ve hak ediş raporunu ”idareye verilen …. tarihli dilekçemde yazılı ihtirazi kayıtla” cümlesini yazarak imzalaması gereklidir. Eğer yüklenicinin, hak ediş raporunun imzalanmasından sonra tahakkuk işlemi yapılıncaya kadar, yetkililer tarafından hak ediş raporunda yapılabilecek düzeltmelere bir itirazı olursa hak edişin kendisine ödendiği tarihten başlamak üzere en çok 10 gün içinde bu itirazını dilekçe ile idareye bildirmek zorunda olduğu, bu şekilde itiraz edilmediği taktirde hak edişi olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Yapım İşleri Genel Şartnamesi’ndeki bu düzenleme 6100 sayılı HMK’nın 193.maddesi uyarınca delil sözleşmesi niteliğinde olup taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece re’sen gözetilmelidir.
Somut olayda da davacı taşeronun alt taşeronluk sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacaklarının dava tarihine kadar 5 adet hak edişe bağlandığı, bu hak edişlerin davacı tarafından itirazsız imzalandığından davacı taşeron, önceki hak edişleri olduğu gibi mevcut hali ile kabul etmiş sayılmalıdır. Mahkemece hükme esas alınan 11/04/2017 tarihli kök rapor ile 28/08/2018 tarihli ikinci ek raporda davalı yüklenici tarafından sunulan faturaların önceki tarihli 5 adet hak edişten kesinti olarak yapıldığı ve eldeki dava yönünden davacının ödenmeyen imalat bedeli alacağı hesaplanırken önceki hak edişlerden yapılan ve davacı tarafından itiraza uğramayan kesinti bedellerinin esas alınması ve taraflar arasında düzenlenen ve itiraza uğramadığı anlaşılan hak ediş belgelerinin davacı alt yüklenici tarafından olduğu gibi kabul edilmiş sayılarak uyuşmazlığın sonuçlandırılması gerekirken ve davalı yüklenici … A.Ş. vekilinin faturalara dayalı olarak davacı hak edişlerinden kesildiği belirtilen ve müvekkili tarafından düzenlenen malzeme, yakıt ve benzeri konulardaki fatura tutarlarının davacı ticari defterlerine de kayıtlı olduğunu aşamalarda belirtmesine ve bu konuda davacı ticari defterlerinin incelenmesi talep ettiği halde mahkemece davacı ticari defterleri üzerinde de inceleme yaptırılarak davacı hak edişlerinden kesinti olarak yapılan bu faturaların davacı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde davacının defterlerinde kayıtlı bu faturalar içeriğini kabul etmiş sayılacağından taraflar arasındaki alacak hesabına bu faturaların dahil edilerek davalı tarafça düzenlenen ve davacı ticari defterlerine kayıt edildiği anlaşılan malzeme ve yakıt bedellerine ilişkin bu fatura tutarlarının davacı hak edişinden mahsubu gerektiği gözetilmeden bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki alacak hesabının yapılması ve bu raporun hükme esas alınarak mahkemece bu rapora göre hüküm kurulmuş olması dairemizce usul ve yasa hükümlerine aykırı görülmüştür.
Davacı alt yüklenici açtığı eldeki davada alt taşeronluk sözleşmesi kapsamında ödenmeyen hak ediş bedeli alacağının ve hak edişlerinden yapılan nakit teminat kesintisi tutarlarının da iadesini talep ettiğinden henüz kesin kabulü yapılmayan işin kesin hesabının mahkemece hükmen yapılmasını talep etmiş olduğunun kabulü gerektiği gibi uyuşmazlık mahkemeye intikal ettirildiğine göre kesin hesabın mahkeme tarafından çıkarılması gerekir. Nitekim davalılar arasında düzenlenen ana sözleşme sebebiyle dava tarihi itibariyle işin henüz geçici kabul aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple sözleşme ve eki şartnameler hükümleri çerçevesinde ve işin yapılan kesin hesabına ilişkin davalı idaredeki tüm belgeler getirtilerek davalı yüklenici tarafından çıkartılan kesin hesaba itiraz edilmemişse usulüne uygun itiraz vaki olmadığı sürece çıkarılan kesin hesaplar ve düzenlenen kesin hak ediş yüklenici bakımından bağlayıcı olduğundan, uyuşulan kesin hesap sonuçlarına göre ve tarafların daha önce aldırılan bilirkişi kurulu raporlarına yaptıkları itirazlar da değerlendirilerek gerekirse yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak davacının hak edişlerinden yapılan nakit teminat kesintisi tutarlarının iade koşullarının taraflar arasındaki taşeronluk sözleşmesinin ” Teminat Garanti ve Cezalar – Fesih ” başlıklı 16.maddesi uyarınca taşeron hak edişlerinden %5 oranında nakit kesin hesap teminatı olarak kesilen teminatın, taşeronun kesin hesabının bağlanması ve taşeronun işverene borcu olmaması, tüm taahhüdünü yerine getirmiş olması, … v.b yasal borçlarını ödemiş olması halinde iade edileceği kararlaştırıldığından bu hüküm uyarınca davacı taşeronun hak edişlerinden nakit olarak %5 oranında yapılan teminat kesintilerinin davacıya iadesi koşullarının oluşup oluşmadığı konusunda davacı taşeronun işverene borcu olup olmadığının belirlenmesi, bu kapsamda …’dan ilişiksiz belgesini dosyaya sunması için davacıya usulüne uygun süre verilerek davacı alacağına hak edişlerden yapılan nakit teminat kesintisi tutarlarının dahil edilip edilemeyeceği gözetilerek davacı alacağının ve buna göre tasfiye kesin hesabının mahkemece çıkarılması gerektiğinden tarafların itirazları da göz önünde tutulmak suretiyle tasfiye kesin hesabı konusunda uzman bilirkişi kurulundan denetime elverişli ve gerekçeli rapor alınması ve sonucuna göre davacının bakiye tasfiye hak ediş alacağı konusunda karar verilmesi gerekirken (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi…. Karar ve Yargıtay 15. Hukuk Dairesi …. Karar sayılı kararı) bu hususlar dikkate alınmadan yapılan hesaba göre düzenlenen bilirkişi raporları esas alınmak suretiyle ve taraflar arasında işin tasfiyesi sağlanmadan davalı … A.Ş hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması sebebiyle taraf vekillerinin sair istinaf başvuruları, bu aşamada değerlendirilmeden, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmiş olması sebebiyle istinaf başvurularının kabulü gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece eksik incelemeye ve araştırmaya dayalı olarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarınca esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin ve davalı…. A.Ş vekilinin istinaf kanun yoluna başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin ayrı ayrı KABULÜNE,
2- Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11//2018 tarihli … Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353(1)-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3 – Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4 – İstinaf başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına ve davacı tarafından yatırılan 307,55 TL istinaf peşin karar harcının talep halinde davacıya iadesine, davalı … A.Ş tarafından yatırılan 1.075,00 TL istinaf peşin karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
5 – Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile davalı … A.Ş tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6 – Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın m.353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır