Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/468 E. 2021/467 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(Başvurunun Esastan Reddi / HMK 353/1-b.1)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2018
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 18/05/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/05/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasında mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davalı karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı karşı davalı vekili; taraflar arasında 01/01/2016 tarihli sözleşme kapsamında 03/01/2006 tarihinde 563.000,00 TL bedelli teminat mektubu verildiğini, teminat mektubundan bakiye 87.500,00 TL kaldığını, davalı yanca teminat mektubu bedelinin haksız yere tahsil edildiğini belirterek sebepsiz zenginleşme hükümlerine istinaden şimdilik 10.000,00 TL’nin değişen oranlarda davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 23.10.2018 tarihli dilekçesi ile dava değerini 87.500,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı karşı davacı vekili; taraflar arasındaki sözleşmenin 01.01.2006 tarihinde imzalandığını, teminat mektuplarının davalı şirkete 03.01.2006 tarihinde verildiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, derdestlik ve kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davanın husumet ve esas yönünden de hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasındaki 27.03.2007 tarihli ibranamenin 4. maddesi metninden alıntı yapılırken metnin değişikliğe uğratıldığını, dürüstlük ve iyiniyet kuralları çerçevesinde yorum yapıldığında ibraname ile sorumluluğun daraltılmadığı sonucuna varılması gerektiğini, teminat iade şartlarının oluşmadığını, davalı şirketin ise sözleşme hükümleri uyarınca sorumluluğunun bulunmadığını bildirerek davanın reddi ile fazladan ödenen 44.893,40 TL’nin ödeme tarihi olan 31/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; taraflar arasında 01.01.2006 tarihli eser sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme uyarınca tarafların karşılıklı ibralaştıkları ödemeleri belirlediklerinin anlaşıldığı, Ankara 3. İş Mahkemesine ait …. E. sayılı dosyanın incelenmesinde yedi işçi yakını tarafından davalılar …, …, …, … Ltd. Şirketi ve … A.Ş.’ye karşı maddi, manevi tazminat davası açıldığı mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği ve karar gereğince 7 ayrı icra dosyası ile dava dışı 3. kişilere ödeme yapıldığı hususunun dosya kapsamı ile sabit olduğu, taraflar arasında imzalanan 01.01.2006 tarihli sözleşmenin 22.1 maddesinde “Taşeron, ikaza gerek kalmaksızın gerekli tüm emniyet tedbirlerini almaya mecburdur. Gerek ihmal, dikkatsizlik ve tedbirsizlikten ve gerekse ehliyetsiz işçileri kullanmaktan veya herhangi bir sebepten meydana gelecek kazadan kusuru olmasa bile tamamen taşeron sorumludur.” hükmünün yer aldığı, taraflar arasındaki 27.03.2007 tarihli “ibranamedir” başlıklı belgenin ise Ankara 3. İş Mahkemesi’nin… E. Sayılı dosyası ile yargılaması devam eden iş kazası nedeniyle gerek SSK gerekse 3. kişi veya kişilere yaptığı ödemeler nedeniyle, Taşeronun kusuru nispetinde rücu hakkı saklı olup, işveren bu konuda taşeronu ibra etmemektedir, hükmünü içerdiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda belirtilen sözleşme hükmü ile ibranamenin 4. maddesi hükmünün yorumlanmasından kaynaklandığı, sözleşmenin 22. maddesi tek başına dikkate alındığında işçilerin fiilerinden kaynaklanan zararlardan dolayı ödenecek tazminatlardan iç ilişkide davalı karşı davacıya karşı davacı karşı davalının sorumlu olacağının kararlaştırıldığı, ancak taraflar arasındaki 27.03.2007 tarihli ibraname başlıklı belgede ise sorumluluğun davacı karşı davalının kendi kusur oranı ile sınırlı sorumlu olacağı şeklinde değiştirildiği, her ne kadar davalı karşı davacı vekili tarafından “Taşeronun kusuru nispetinde rücu hakkı saklı olup” ifadesinin parantez içerisinde değerlendirilerek sözleşmenin 22. maddesi gereğince davacı karşı davalının sorumluluğunun tam sorumluluk esasına göre değerlendirilmesi gerektiği iddia edilmiş ise de mevcut sözleşme ve ibranamenin TBK’nın 19. maddesi gereğince anılan şekilde yorumlanmasının uygun olmadığı kanaatine varıldığı, bu kapsamda asıl davada talep edilen davalı karşı davacı tarafından tutulan teminatın iadesinin gerektiği, birleşen dava yönünden ise kusur oranı üzerinden davacı karşı davalının sorumluluğunu yerine getirdiğinden herhangi bir sorumluluğunun kalmadığı belirtilerek asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı karşı davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalının iş kazası tazminatını ibraname dışında tutmayı amaçladığını, ibraname yorumunun hatalı olduğunu, taşeronun kusuru nispetinde 3. kişilere rücu hakkının saklı olduğunun ifade edildiğini, bu ifadenin parantez içi bir ifade olduğunu, feragat niteliğinde değerlendirme yapıldığını, feragatin açık ve net olması gerektiğini, sözleşmeyi hakimin yorumlaması gerektiğini, bu hükmün Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde değerlendirildiğini, yeniden dava açılması mümkün olduğundan orada davacı talebinin reddedildiğini, 5 numaralı ibranameye göre teminatın iadesinde sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğini, tüm bunlara rağmen davacının kusurunun %15 olması sebebiyle davacının ancak bu oranda talepte bulunabileceğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, davalı karşı davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı karşı davacı vekilinin asıl ve karşı dava yönünden istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı karşı davacı vekilinin asıl ve karşı dava yönünden istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı karşı davacıdan (asıl dava yönünden) alınması gereken 5.977,12 TL nispi harçtan peşin alınan 1.494,28 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.482,84 TL harcın davalı karşı davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3- Davalı karşı davacıdan (karşı dava yönünden) alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalı karşı davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerlerinde bırakılmasına, artan avansların yatıran ilgiliye iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, asıl dava yönünden 6100 Sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere, karşı dava yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/05/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır