Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/403 E. 2021/250 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-b-1 Maddesi Uyarınca Başvurunun Esastan Reddine)

ESAS NO :….
KARAR NO :….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2018
NUMARASI :….

….
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 11/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/03/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;

İDDİA :
Davacı vekili; “….” hususunda tarafların anlaştıklarını, bu hususta taraflar arasında … protokol düzenlendiğini, protokol öncesinde davanın davacıya….keşif listesini verdiğini, keşif listesinde yer almasına rağmen, müvekkiline teslim edilmeyen malzemelerin keşif listesindeki birim fiyatlarına karşılık gelen tutar olan 113.339,20 TL + KDV bedelin iadesinin yapılmadığını, davalının temerrüde düştüğünü belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 133.740,25 TL alacağın …. işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili, davacı yanca müvekkilinden özgün bir kalıp tasarımının oluşturulması ve imalatının yapılması hususunda fiyat teklifi istendiğini, bu projenin ön tasarımının 17.08.2013 tarihinde müvekkili tarafından davacı tarafa sunulduğunu, taraflar arasında 16.06.2014 tarihinde “…” yapımı işi için 17.08.2013 tarihinde yapılan teklifi kapsayacak şekilde sözleşme aktedildiğini, müvekkilinin sözleşme gereği, özen ve yükümlülüklerin tamamının eksiksiz ve kusursuz olarak yerine getirdiğini, davacı yanın taleplerinin haksız olduğunu bildirerek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı yanca … malzeme işi için davalı tarafından 17.08.2013 tarihli ve ….keşif listesi verildiği, ancak keşif listesinde yer almasına rağmen davacıya teslim edilmeyen malzemelerin keşif listesindeki birim fiyatlarına karşılık gelen tutar olan 113.339,20 TL+KDV bedelin iadesinin yapılmadığı belirtilerek anılan bedelin iadesine yönelik iş bu davanın açıldığı, davalı yanca sözleşmenin kusursuz olarak ifa edildiği gerekçesiyle davanın reddinin talep edildiği,
mahkemece denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere taraflar arasındaki sözleşme konusu projenin standart bir proje olmadığı, özel yapılacak bir proje olduğu, davacının yüklenicisi olduğu “….” yapımı işinin asıl işveren tarafından kabulünün yapılmış olduğu, işin ifası sırasında malzeme değişikliklerinin yapıldığı, bu sebeple davalı şirketin sevk irsaliyeleri ile göndermiş olduğu ve davacı tarafından kabul edilmiş malzemelerin esas alınması gerektiği, davalı yanca malzeme için düzenlenen faturalar toplamı miktarının 293.706,72 TL olduğu, keşif protokolündeki malzeme listesi ile sevk irsaliyeleri ile gönderilmiş olan malzemeler arasında uyum bulunmadığı ve sevk irsaliyesi ile gönderilmiş malzemelerden iade edilebilecek … aparatı bulunduğu, ancak söz konusu malzeme bedelinin iş bu davanın konusu olmadığı gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalı tarafça keşif listesinde yer almayan ve davacıya teslim edilen malzemeler tek tek fiyatlandırılıp gösterilmek yerine tek bir fatura üzerinden topluca fiyatlandırılmaya tabi tutulduğunu, söz konusu malzemelerin hangi birim fiyat üzerinden ve kaç TL bedel üzerinden değerlendirildiğinin açık ve net olarak gösterilmediğini, bilirkişi heyetinin de ayrıntılı bir fiyatlandırma yapmadığını, davalının düzenlediği toplam fatura bedelini dikkate aldığını, davalı üretici şirketin kendi inisiyatifi ile imalat kolaylığı sağlamak için kalıp imalat boyutlarında değişiklikler yaptığını, kalıp gören yüzeyde bir değişiklik olmadığını, teslim edilen kalıp miktarının da değişmediğini, davalının bütün bunları davacının onayını almadan yaptığını, işin maliyetinin artmadığını, aksine düştüğünü, protokol ve sipariş konusu olup da, keşfi yapılmış malzeme listesinin belli olduğunu, sonradan taraflar arasında değiştirilmesi konusunda bir mutabakat olmayan keşif listesinde bulunup da irsaliyelerde olmayan eksik malzemeler ile, keşif listesinde olmadığı halde irsaliyelerde belirtilen malzemelerin değerlendirilmesi ve nitelikleri irdelendikten sonra keşif listesinde yer alan fiyatlar üzerinden kesin hesabın yapılması gerektiğini, taraflar arasında düzenlenen protokolde de işin bitiminde kesin hesap düzenleneceğinin, kesin hesabın hazırlanmasında keşif birim fiyatlarının esas alınacağının belirtildiğini, bu hüküm dikkate alınarak bir alacak – borç tespiti yapılması gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşme niteliği itibariyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, davacı tyüklenici, davalı ise iş sahibidir. Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği, tam olarak iki tarafa borç yükleyen sözleşmedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.
Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.
Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sf 111 )
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya …. aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Somut olayda tarafların ticari defter kayıtları davalının davacıya 293.706,72 TL tutarında iş yaptığı ve iş bedelinin de alındığı hususunda örtüşmektedir. Davalı yüklenici tarafından gönderilen faturalara da davalı iş sahibi tarafından 8 günlük süre içinde itiraz edilmemiştir. 6102 sayılı TTK 21/2 maddesi gereğince fatura içeriği ve belirtilen bedel kesinleşeceğinden ispat yükü davacı iş sahibine geçmiştir. Davacı iddialarını ispat edememiş, yemin deliline de dayanmamış, istinaf itirazlarında mahallinde keşif yapılması gerektiğini, keşif sureti ile iddialarını ispat edeceklerini de bildirmemiştir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı nedenle mahkemece yeniden yemin davetiyesi çıkartılmasının isabetli olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İcranın geri bırakılması kararı alınabilmesi için yatırılan teminatın İİK. 36/5 maddesi uyarınca davacı tarafa iadesine
3-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazine’ye irat kaydına.
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 11/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Katip …
E-imzalıdır