Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/398 E. 2021/202 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :…
KARAR NO : … (İnceleme aşamasında / Duruşmasız)
(Kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine
gönderilmesi/HMK m.353/1-a.6 )

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2018
NUMARASI :….

….
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali

KARAR TARİHİ : 02/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/03/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
G.D:
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen 29/03/2017 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin yapmakta olduğu fabrikanın elektrik işleri için davacı şirketle davalı şirket arasında elektrik işleri yapımı taşeronluk sözleşmesi imzalandığını, davacının sözleşmeye göre edimlerini yerine getirdiğini, yapılan işlere karşılık olarak taraflar arasında 10/06/2015 tarihli 470.368,78 TL bedelli hak ediş özeti, 19/10/2015 tarihli 460.478,46 TL bedelli hak ediş özeti imzalandığını, davalı tarafından davacı şirkete 18/01/2017 tarihinde fatura karşılığı 164.441,57 TL, 18/01/2017 tarihinde fatura karşılığı 50.717,89 TL, 19/01/2017 tarihinde fatura karşılığı 20.963,21 TL, 19/01/2017 tarihinde fatura karşılığı 51.965,60 TL, 19/01/2017 tarihinde fatura karşılığı 97.910,48 TL ve 19/01/2017 tarihinde fatura karşılığı 4,859,71 TL olmak üzere toplam 390.858,46 TL ödeme yapıldığını, bakiye 386,414,46 TL’nin ödenmediğini, bakiye alacağın işlemiş faizi ile birlikte tahsili için Ankara 6. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalı tarafından takibe itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğu belirtilerek davalının yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi isteğinde bulunmuştur.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen 05/05/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının, müvekkili şirketin …. içindeki fabrika yapımına ilişkin inşaatında bir miktar elektrik işini yaptığının doğru olduğunu, yapılan işin bedelinin fazlasıyla ödendiğini, iş bu davada ve davanın dayanağı olan takip dosyasında ileri sürülen sözleşme ve hak ediş belgelerinin sahte olduğunu, davacının müvekkili ile yapmış olduğu ve bedelini tamamıyla aldığı iş ilişkisini kullanmak suretiyle haksız talepte bulunduğunu, davacı şirketin sahibinin, davalı şirket ortaklarından …’in yakın akrabası olduğunu, …’in davalı şirketin diğer ortakları ile ters düştüğünü, aynı iştigal alanında başka isimlerle şirketler kurduğunu ve bir dizi dava açarak husumet meydana getirdiğini, bu husumet sebebiyle akrabası olan davacı şirkete müvekkili şirketi borçlandırmak amacıyla icra takibi ekindeki bir kısım belgeleri hukuka aykırı bir şekilde sahte olarak imzalayıp verdiğini, belgelerdeki imzaların müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığını belirterek haksız davanın reddine, karşı taraf aleyhine %20 tazminata hükmedilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2018 tarihli … sayılı kararında özetle;
Davanın, sözleşmeye dayalı bakiye alacağın tahsili isteğiyle girişilen icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkin olduğu,
Ankara 6. İcra Müdürlüğü’nün,,, sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davacı-alacaklı tarafından davalı-borçlu hakkında hak ediş özeti ve sözleşmeye dayalı olarak 386.414,46 TL asıl alacak 79.820,37 TL işlemiş faizi alacağı olmak üzere 27/04/2017 tarihli icra müdürlüğü yazısında belirtilen 466.234,72 TL üzerinden takibe geçildiği, ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süresinde sunulan dilekçe ile borca itiraz edildiği, takibin durdurulmuş olduğu,
Davacı vekilinin yargılama sırasında 18/10/2017 tarihli oturumdaki beyanında hak edişleri davalı şirket adına imzalayanın… olup bu kişinin yetkiliden vekaleti alan kişi olduğunu bildirdiği, davalı vekilinin aynı günlü oturumda beyanında belgelerdeki imzaların müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, taraflar arasında yazılı taşeronluk sözleşmesi bulunmadığını, sözlü olarak bir kısım elektrik işlerinin yapılması hususunda anlaşmaya varıldığını, davacının, yapılan işlerin de bedelini aldığını, davacı tarafça bildirilen kişiye borçlandırıcı işlem için vekalet verilmesinin söz konusu olmadığını bildirdiği,
Davalı şirketin ticaret sicil özetinin celp edildiğini, …’e yetki verildiği bildirilen vekaletname örneği sunulmuş dosya üzerinde ve tarafların ticari defter kayıtları ve dosya üzerinde bilirkişi incelmesi yaptırıldığı, bilirkişi heyeti 07/09/2018 tarihli raporlarında, davacı şirketin incelenen 2015-2016 ve 2017 yılları ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırıldığını, davalıya ilişkin kayıtların incelenmesinde davalı şirkete 2015 ve 2017 yıllarında 12 adet fatura ile toplam 937.717,91 TL tutarındaki faturanın davalı borcuna kaydedildiği, davalı şirket tarafından fatura bedeline karşılık davacıya 551.303,56 TL çek ve banka havalesi ile ödeme yapıldığı, takip tarihi itibariyle davalı şirketten alacağın 386.414,35 TL olarak kayıtlı olduğunu, davalı şirketin incelenen defterlerinden 2015 yılı defterlerinin fiziki ortamda tutulduğunu, bu defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunduğunu, 2016 ve 2017 yılı ticari defterlerinin elektronik ortamda tutulduğunu, elektronik ortamda tutulması nedeniyle bu defterlerin açılış ve kapanışında noter onayı aranmayacağını, davacı şirkete ilişkin kayıtların incelenmesinde, davacı şirketten 6 adet fatura ile toplam 546.859,45 TL tutarında malzeme/hizmet satın alındığını ve 501.303,56 TL ödeme yapıldığını, davacıya bakiye borcun 45.555,88 TL olarak kayıtlı olduğunu, hak edişlerin incelenmesinde imalat kalemlerinin sözleşmenin konusu maddesinde yazılı işlerden olduğunu, yapılan imalatlar toplamının 1 ve 2 nolu hak ediş kapsamında 930.847,24 TL olup davacı defterinde ödeme olarak kayıtlı 551.303,56 TL’nin mahsubu ile bakiye alacağın 379.543,68 TL olarak hesaplandığını bildirdikleri,
Davacı tarafın; taraflar arasında elektrik işleri yapımına ilişkin taşeronluk sözleşmesi imzalandığını, 2 adet hak ediş düzenlendiğini, hak ediş bedeli kapsamında ödenen 390.858,46 TL’nin düşümü ile bakiye 386.414,46 TL alacağın olduğu iddiasında bulunduğu, davalı tarafın, taraflar arasında yazılı sözleşme olmadığı sözlü anlaşmaya varıldığı sözlü anlaşma kapsamında ödemelerin yapılıp bakiye alacağın kalmadığı savunmasında bulunduğu,
Davadaki uyuşmazlığın; taraflar arasında yazılı sözleşme olup olmadığı, 2 adet taraf şirketlerin kaşeleri bulunan ve imzalı olan hak ediş belgelerinin tarafları bağlayıp bağlamayacağı, bakiye alacağın olup olmadığı, varsa ne miktarda olduğu hususlarında toplandığı,
Dosyaya sunulan 10/06/2015 tarih 473.368,78 TL bedelli ve 19/10/2015 tarih 460.478,46 TL bedelli hakedişlerde her iki şirketin kaşesinin bulunduğu ve üzerlerinin imzalı olduğu,…. tarihli ticaret sicil gazetesinde davalı şirket temsilcilerinin 3 yıllığına … ve …’ın müşterek imzaları ile şirketi temsile yetkili kılındığı, dosya kapsamı itibariyle sözleşmede ve hakedişlerdeki imzaların şirketi temsile yetkili olmayan…’e ait olduğu, ticaret sicil özeti içeriği ve bu kişiye verilen vekaletname kapsamında resmi olarak temsil yetkisi olmadığı, yapılan işlerin ve faturaların sözleşmeye konu işlerden olduğu, bir kısım işin davalı tarafça da kabul edildiği, dosya kapsamı itibariyle…’in yetkisi olmadığı halde temsilci olarak işlem yaptığı, sözleşme kapsamında gerçekleştirilen işler ve kesilen faturalar ve yapılan hakedişlerden davalının tümüyle habersiz olmadığı, davalının… ile yapılmış olan sözleşmeyi benimsemiş olduğu, davaya konu yerdeki inşaatın tamamlanmış olması nedeniyle davacı tarafça yapılan imalatlar ve sonradan yapılan imalatların miktarını ayırıp tespit etmenin bu aşamada mümkün olmadığı, yetkisiz temsilci tarafından imzalanan hak edişler kapsamında yapılan işlerden davacı defterinde kayıtlı 551.303,56 TL ödemenin düşümü ile bakiye alacağın 349.373,68 TL olduğu anlaşılmakla bu miktar asıl alacak üzerinden davanın kısmen kabulüne, takip tarihi öncesi itibariyle temerrüde düşürücü ihtarname olmadığı belirtilerek fazlaya ilişkin asıl alacak ve işlemiş faizine yönelik talebin reddine karar verildiği,
Alacak eser sözleşmesine konu hak edişlere ilişkin olmakla likit sayılamayacağından davacının, reddedilen miktar üzerinden davacı tarafça kötü niyetle takibe geçildiği hususu kanıtlanamadığından davalının yasal koşulları oluşmayan tazminat taleplerinin reddine, buna göre davanın kısmen kabulü ile davalının, Ankara 6. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası ile hakkında yürütülen icra takibinin 379.543,68 TL’lik asıl alacak kısmına yaptığı itirazın iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına ve asıl alacağın takip tarihinden itibaren avans faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair yönelik hüküm tesis edilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili tarafından dosyaya sunulan 20/11/2018 havale tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle;
24.10.2018 tarihli ve davanın kısmen kabulüne ilişkin mahkeme kararının usule, yasaya ve hakkaniyete aykırı bulunduğundan bozulmasının gerekmekte olduğunu,
Bilirkişi tarafından yerinde inceleme yapılarak taraflar arasındaki işlerin tespiti mümkün iken bilirkişinin bu tespiti yapmaktan kaçarak yapılan işlerin tespit edilemeyeceği şeklinde haksız bir görüş belirtildiğini, masrafın kendileri tarafından karşılanmak suretiyle ikinci bir bilirkişi raporu alınması yönündeki taleplerinin de mahkeme tarafından haksız biçimde reddedildiğini, bu sebeple eksik ve yetersiz bir inceleme sonucu karar verildiğini, yetkisiz kişi tarafından imzalanan belgelere göre karar vermiş bulunan mahkemenin büyük bir haksızlık yarattığını,
Öte yandan karara dayanak yapılan bilirkişi raporunun objektif olmaktan uzak, haksız ve kötü niyetli olarak düzenlenmiş olup bilirkişinin subjektif haksız yorumunu içerdiğini, bilirkişinin taraf defter ve belgelerini incelemiş olup, davacıya ait geçerli ve muaccel bir alacak olmadığını gördüğü halde raporun sonuç kısmında her ne kadar yetkili kişi tarafından imzalanmamış olsa da takibe dayanak hakediş belgelerinin kısmen ödendiği bu sebeple geri kalanın da ödenmesi gerektiği şeklinde subjektif bir yorum yaparak davacının alacağı olduğu yönünde kanaat belirttiğini, oysa ki bu hakediş belgelerinin hiçbir şekilde müvekkili şirket kayıtlarına girmediğini, müvekkili şirketin böyle bir belgenin varlığından dahi haberi bulunmadığını, müvekkilinin, 11.09.2015 ile 26.11.2015 tarihlerinde kesilen faturalar sebebiyle davacıya ödeme yaptığının taraf defter ve belgelerinden açıkça anlaşıldığını, dolayısıyla bu kanaatin tamamen haksız olup gerçeği yansıtmadığını,
Dava konusu ticari ilişkide davacının müvekkili şirkete bir takım elektrik işleri yaptığını baştan beri belirttiklerini, ancak yapılan işlere karşı davacı tarafından kesilen faturaların kendisine ödendiğini, davacının davaya konu faturaları ise iş yapmaksızın haksız bir şekilde düzenlemiş olup iş bu faturaların müvekkili şirket tarafından kayıtlara işlenmediğini, dolayısıyla taraf defter ve belgelerine göre ortada muaccel ve geçerli bir alacak bulunmadığını,
Davada alacağın tek geçerli ispat belgesinin faturalar olduğu halde bilirkişinin subjektif görüşüne sahte olduğu tartışma götürmeyen sözleşme ile hakediş belgelerini dayanak yapmak suretiyle büyük bir hataya düştüğünü, baştan beri belirttikleri gibi müvekkili şirketin ortaklarından ve çalışanlarından olan … ve…’in şirketin diğer ortaklarıyla husumet yaşadıklarından dolayı haksız bir şekilde davacı şirket lehine sahte sözleşme ve hak ediş belgeleri düzenlediklerini, sözleşme denen belgede sadece …’e ait imza bulunduğunu, oysaki o tarihlerde şirketin çift imza ile temsil edildiğini, davacı ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişkiyi kullanarak yapılmamış bir kısım işler için sonradan hakediş belgesi düzenlediklerini, amaçlarının müvekkili şirketi zarara uğratarak davacının haksız kazanç elde etmesini sağlamak olduğunu, dolayısıyla ortada gerçek ve geçerli bir sözleşme ile hak ediş raporu bulunmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkide asıl olanın yapılan işler karşılığında kesilen faturalar olup, icra takibine dayanak yapılan sözleşme ve hak ediş isimli sahte ve geçersiz belgelere göre alacağın varlığından söz edilemeyeceğini, bu belgelere dayanarak subjektif görüş belirten bilirkişi raporuna itibar edilmemesi gerekirken mahkemece bu raporun hükme esas alınmış olmasının bozmayı gerektirdiğini,
Nitekim davacı şirketin müvekkili için yaptığı işlere karşılık kestiği faturaların müvekkilinin kayıtlarına işlenerek ödendiğini, talep edilen dava konusu miktara ait müvekkilinin kayıtlarına işlenen bir fatura bulunmadığını, eğer davacı tarafından gerçekten bu işler yapılmış ve usulüne göre faturalandırılmış olsa idi hayatın olağan akışına göre bu alacağa ilişkin bir faturanın da müvekkilinin kayıtlarında olması gerektiğini,
İş bu alacağın düzmece olduğunun ve sonradan kasıtlı olarak düzenlendiğinin davacı tarafın kayıtlarından da açıkça anlaşılacağını, zira müvekkilinin ödediği faturaların 11.09.2015 ile 26.11.2015 tarihleri arasındaki 5 adet fatura bedeli olup bu faturaların davacı kayıtları ile örtüşmediğini, ancak davacı tarafından haksız olarak talep edilen faturaların ise tam 13 ay sonra 18-19.01.2017 tarihinde düzenlenmiş olduğunun davacı kayıtlarından anlaşıldığını, bu kayıtların bile alacağın mizansen olduğunun göstergesi olduğunu, iddia edildiği gibi müvekkili tarafından birinci hak edişin tamamen ödendiği ikinci hak edişin de kısmen ödendiği yönündeki bilgisinin davacı tarafın kendisini haklı çıkarmak için yarattığı mizansenin bir parçası olduğunu, mahkemeyi yanıltmaya yönelik bir düzmece olduğunu, oysa ki ortada müvekkili şirket tarafından kabul edilen herhangi bir hak ediş raporu bulunmadığını, yapılan işlerin tek geçerli belgesinin faturalar olup faturalar üzerinden işlem yapıldığını, yukarıda değindikleri ve müvekkilini zarara uğratma gayesiyle hareket eden müvekkili şirket ortağı ve çalışanının 2016 yılının şubat ayında müvekkili şirketten ayrıldıklarını, bu tarihten sonra aralarında büyük bir husumet oluştuğunu, 2017 yılı başlarında da davacıyla böyle bir mizansen kurgulayarak sahte bir alacak yaratmaya çalıştıklarını, davacı tarafın dayanak olarak kullandığı sözleşmede de müvekkili şirket kaşesinde sadece …’e ait imza bulunduğunu, oysa ki 2015 yılında şirketin … ve … tarafından çift imza ile temsil edildiğini, bu sözleşmenin de mizansenin bir parçası olarak sonradan düzenlendiğinin açıkça görüldüğünü belirterek eksik ve yetersiz inceleme sonucu verilen yerel mahkeme kararının dilekçesinde anlatılan tüm bu hususların mahkemece göz ardı edilerek eksik ve yetersiz inceleme sonucunda haksız bir karar verilmiş olduğunu,
Öncelikle icranın geri bırakılmasına, duruşma yapılmak suretiyle haksız olan mahkeme kararının kaldırılmasına, haksız davanın reddine ve takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesine karşı dosyaya sunmuş olduğu bir cevap dilekçesi bulunmamaktadır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, davalının yüklenici olarak yapımını üstlendiği …. içerisindeki fabrika binası yapım işinin bir kısım elektrik işlerinin davacı taşeron tarafından yapıldığı iddiasıyla bakiye iş bedelinin tahsili için davacı taşeron tarafından davalı yükleniciye karşı girişilen icra takibine davalı yüklenicinin yaptığı itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Davacı taşeron, davalı yüklenicidir.
Davacı taşeron vekili, taraflar arasında dosyaya bir örneğini sundukları ”…” bulunduğunu, müvekkilinin bu sözleşme kapsamında edimini ifa ettiğini, taraflar arasında iki adet hak ediş düzenlendiğini, bu hak edişler karşılığı ödenmeyen bakiye 386.414,46 TL’lik alacaklarının işlemiş faiziyle birlikte tahsili için davalı hakkında icra takibi yaptıklarını, davalının haksız yere itiraz ettiğini belirterek ve dava değerini 466.234,72 TL olarak göstermek suretiyle davalının takibe yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere inkar tazminatına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili, taraflar arasındaki sözlü sözleşme ilişkisi bulunduğunu kabul ettiklerini, bu kapsamda müvekkili tarafından davacı taşerona bir kısım elektrik işlerinin yaptırıldığını, yapılan işler karşılığında düzenlenen fatura bedellerinin davacıya ödendiğini, şirketi temsile sözleşme tarihi itibariyle … ve ,,,’ın çift imza ile yetkili olduğu halde yazılı sözleşmenin şirket temsilcilerinden … tarafından tek taraflı olarak imzalandığını, bu sebeple sözleşmenin davalı şirketi bağlayıcı yanı olmadığını, yine davacı tarafça dosyaya sunulan hak edişlerde imzası bulunan …’in, davalı şirketin yetkili temsilcisi olmadığını, şirket ortaklarından … ile hak edişleri şirket adına imzalayan ….’in daha sonra 2016 yılında şirketten ayrıldıklarını ve bu tarihten sonra davalı şirket ile aralarında büyük bir husumet oluştuğunu, 2017 yılı başlarında da davacı şirket ile böyle bir mizansen kurgulayarak sahte bir alacak yaratmaya çalıştıklarını, nitekim davacı tarafından haksız olarak talep edilen faturaların, davalı müvekkili şirket tarafından kabul edilerek ödenen 2015 tarihli faturalardan 13 ay sonra 18/01/2017 ve 19/01/2017 tarihlerinde düzenlenmiş olduklarının görüleceğini, sonradan düzenlenen 2017 tarihli faturaların ve hak edişlerin müvekkili şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadıklarını, bu fatura ve hak edişlerden müvekkili şirketin bilgisi bulunmadığını, davacı şirketin ticari defterleri esas alınarak müvekkili davalı şirketin ticari defterlerinde yer almayan fatura ve hak edişlere itibar edilerek ve mahallinde keşif icra edilmeden mahkemece eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak usul ve yasaya aykırı bir karar verilmiş olduğunu, bu sebeple mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf başvurusunda bulunduklarını belirtmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının yükleniciliğini yaptığı fabrika binasının bir kısım elektrik işlerinin yapımına ilişkin olmasına göre eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup davanın çözümlenmesinde uygulanması gereken genel hükümler mülga 818 sayılı B.K’nun 355 ve devamı maddeleridir.
Davalı yüklenici vekili, dosyaya sunulan yazılı sözleşme metninin sözleşmenin düzenlenme tarihi itibariyle şirketi temsile yetkili olan … ve …’ın çift imzaları ile imzalanması gerekirken o tarihteki yetkili temsilcilerden … tarafından tek imza ile imzalanmış olması sebebiyle yazılı sözleşmenin müvekkili davalıyı bağlayıcı olmadığını ancak taraflar arasında bir kısım elektrik işlerinin yapımı konusunda sözlü olarak anlaşıldığını, davacı taşeronun bu kapsamda bir kısım elektrik işlerini yaptığını ve yapılan işlerin karşılığının ödendiğini, dosyadaki hak ediş belgelerinin de müvekkili şirketin yetkili temsilcileri tarafından düzenlenmediğini, bu sebeple müvekkili yüklenici şirketin bu hak ediş belgelerinden haberdar olmadıkları gibi içeriğini de kabul etmediklerini ve davacı taşeron tarafından yapılan işlerin mahallinde keşif icrası suretiyle tespiti gerektiğini savunmştur.
Mahkemece mahallinde keşif icrasının, işlerin tamamlanmış olması sebebiyle dosyaya bir katkı sağlamayacağı kabul edilerek taraf ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak ve davacı ticari defterlerindeki kayıtlara göre davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş ise de; davalı yüklenicinin şirket olup dosya içerisindeki ticaret sicil kayıtlarından sözleşme tarihi itibariyle çift imza ile temsile yetkili olduğu halde dosyaya davacı tarafından sunulan yazılı sözleşmenin davalı şirketi temsilen şirketi çift imza ile temsile yetkili olan temsilcilerden sadece … tarafından imza edildiği anlaşıldığından yazılı sözleşmenin davalı şirketi bağlamayacağı ortadadır. Her ne kadar mahkeme davalı şirketin yapılan bir kısım işleri kabul ederek kısmi ödemeler yaptığını bu sebeple yetkisiz kişiler tarafından yapılan işlemlere icazet verdiğinin kabul edilmesi gerektiğini benimsemiş ise de taraflar arasında davalının kabulüne göre bir kısım elektrik işlerinin yapılması konusunda sözlü olarak anlaşıldığı ifade edilerek yapılan işin kapsamının yazılı sözleşme uyarınca belirlenmemesi gerektiği söylenerek yazılı sözleşmeye karşı konulduğundan taraflar arasındaki işin kapsamının yazılı sözleşme hükümlerine göre değerlendirilmesi doğru olmayacaktır. Yine mahkemece, dosyaya davacı tarafından sunulan, davacı defterlerinde kayıtlı olan ancak davalı defterlerinde kayıtlı bulunmayan 2 adet hak ediş belgesinin de davalı şirketi temsile yetkili olmayan….isimli şahıs tarafından davalı adına imzalanmış olması ve davalı yüklenici şirketin bu hak edişlerden haberi olmadığını, hak edişlerin ticari defterlerde de kayıtlı bulunmadığını ifade etmesi karşısında taraflar arasındaki uyuşmazlığın hak ediş belgeleri esas alınarak çözüme kavuşturulması da bu sebeple doğru olmamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 222/1 ve 2.maddesi hükümlerine göre ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise 3. Fıkrada düzenlenmiştir. İçerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları sahibi aleyhine delil olur. Somut olayda tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda davacı ve davalı ticari defterlerindeki kayıtların birbirini doğrulamadığı, her iki tarafın ticari defterlerinin de kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, davacı ticari defterlerinde kayıtlı olan 2017 yılı faturaları ile icra takibine konu edilen hak ediş belgelerinin davalı ticari defterlerinde kayıtlı bulunmadığı anlaşıldığından davacı ticari defterlerinin davalı aleyhine delil olarak kabul edilebilmesi anılan düzenlemeler karşısında mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece taraflar arasındaki sözlü sözleşme ilişkisi kapsamında yapılan imalattan dolayı talep edilebilecek imalat bedeli alacağının yukarıda yapılan tüm açıklamalar gözetilerek 6100 sayılı HMK’nın 281/3 maddesi gereğince gerçeğin ortaya çıkması için öncekiler dışında, konularında uzman yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla birlikte mahallinde keşif de yapılarak davacı taşeron tarafından yapılan tüm işin belirlenmesinden sonra taraflar arasında sözleşme bedelinin de ihtilaflı olması sebebiyle davacı taşeron tarafından yapıldığı tespit edilen işlerin yapıldığı zamanki mahalli piyasa rayiçleriyle bedelinin denetime elverişli ve gerekçeli olarak bilirkişilere hesaplattırılıp davacı taşeronun hak edişinin bulunarak, bulunacak bu miktardan taşerona yapılan ödemelerin mahsubu ile oluşacak sonuca uygun bir karar verilmesinden ibaret olmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarınca esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin olarak yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalı … vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2- Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2018 tarihli … Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353(1)-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3 – Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4 – İstinaf başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına ve davalı tarafından yatırılan 6.481,65 TL istinaf peşin karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5 – Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6 – Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın m.353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 02/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır