Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/353 E. 2021/215 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-3-6 Maddesi Uyarınca Kararın
Kaldırılarak Mahkemesine Gönderilmesi)

ESAS NO : …
KARAR NO :…

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/07/2018
NUMARASI : …

ADRES ….

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali

KARAR TARİHİ : 04/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/03/2021

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali
istemine ilişkin davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
İDDİA :
Davacı vekili; davacının mimar olduğunu, müvekkili ile davalı şirket arasında 2012 yılından beri devam eden ticari ilişki bulunduğunu, 2013 yılında müvekkilinin kendi ofisini açması sebebiyle davalı şirket ile proje çalışmaları yapmaya başladığını, mail kayıtlarında da yapmış olduğu bütün çalışmalarının mevcut olduğunu, toplamda maile dökülen tam 19 adet çalışmasının bulunduğunu, davalı şirketin 2 projesinin ruhsatının da müvekkiline ait olduğunu, ancak bu çalışmalar için müvekkili ile davalı şirket araısnda güven ilişkisi sebebiyle yazılı olarak bir sözleşme imzalanmadığını, davalı şirketin isteği üzerine müvekkilinin hazırlık, etüt ve ön proje işlerini yaptığını, ancak davalı şirket tarafından müvekkiline gereken ödemelerin yapılmadığını, bu nedenle müvekkilinin alacağının tahsili amacıyla Eskişehir 4. İcra Müdürlüğünün…. sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının icra takibine itiraz ettiğini belirterek, davanın kabulü ile, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili; öncelikle görevsizlik kararı verilerek davanın yetkili ve görevli Eskişehir Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini istemiş, müvekkili şirketin davacının yeni bir işyeri açmasını müteakip kendisine destek olmak amacı ile birtakım mimari işlerini verdiğini, yazılı bir sözleşme yapılmadığını, parça başı iş olarak çalışıldığını ve davacının verdiği hizmetler kapsamında hak ettiği tüm ücretlerin kendisine ödendiğini, taraflar arasında cari hesap bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı, ancak davacının davalıya mimari projeler hazırladığı ve bunlara karşılık olarak icra takibine konu faturaları düzenlediği, bu faturalarda belirtilen hizmetlerin Mimarlar Odası, Mimarlık Hizmetleri Şartnamesi en az bedel tarifesine uygun olarak, mimari proje ve mesleki uygulama hizmetleri listesindeki hazırlık ve etüd çalışmaları ile ön proje çalışması iş aşaması kalemlerine uygun olarak düzenlendiğinin mimar bilirkişi tarafından belirlendiği, davalı taraf her ne kadar icra takibine konu faturalara dayalı işler nedeniyle davacının kendilerini ibra ettiğini iddia etmiş ise de; ibranamede bildirilen işler ile serbest meslek makbuzlarında bildirilen işlerin birbirinden farklı olduğunun anlaşıldığı, davacının usulüne uygun olarak tutulan ticari defter ve belgelerine göre icra takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 68.676,88 TL alacağı bulunduğu gerekçesi ile, davanın kabulüne, alacak likit olduğundan asıl alacağın % 20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının tacir olmadığını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, davacının yaptığı işlerin bedelini aldığını, buna ilişkin dosyaya sundukları taahhütnamelerin dikkate alınmadığını, davacının davasını ispat edemediğini, davacının yaptığını iddia ettiği işler ile ilgili belgeler tapu sicil müdürlüğünden ve ilgili belediye başkanlığından getirtilmeden davacının bu projeleri yaptığının kabul edilemeyeceğini, icra inkar tazminatı şartlarının da oluşmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptaline ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
TBK 470 maddesine göre eser sözleşmesi yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
1-6102 sayılı TTK’nın 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması, yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünden düzenleme olması gerekmektedir. Anılan kanunun 5.maddesinde ise, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunun şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olup, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlık, 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan değildir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/09/2008 tarih ve ….sayılı ilamında da açıklandığı üzere; TTK.nun 11. madde (6102 sayılı TTK 11.madde) hükmüne göre, ticarethane veya fabrika (md.12), yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler (md.13) ticari işletme sayılır. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir (md.14) (6102 sayılı TTK 12.m). Esnafın tanımı 17. maddede yapılmış ve bunların tacir olmadıkları vurgulanmıştır. Esnafın yaptığı işin hacim ve ehemmiyeti, ticari muhasebeyi gerektirdiği ve ona ticari veya sınai bir müessese şekil ve mahiyeti verdiği taktirde, bu müessesenin de ticari işletme sayılacağı 13. maddede hüküm altına alınmıştır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticari işletmenin, ticaret siciline kayıtlı olmaması, diğer anlatımla esnaf odasına kayıtlı olması, bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez ve tacir olmamanın kesin bir kanıtı da değildir. Vergi mükellefi olup olmamak da tacir-esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak değerlendirilmez.
TTK.nun 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) uyarınca, iktisadi faaliyeti, nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri esnaftır. 11/06/2002 tarih ve …. sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 11 numaralı Kararı’nın 2. maddesinde, imalatla iştigal etmekle beraber, 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanunu’nun 3. maddesindeki “Sanayici” tanımının kapsamına girenler ile TTK’nın 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) dışında kalanların esnaf ve sanatkar sayılmayacağı belirtilmiştir. Diğer yandan, TTK’nın 1463. maddesinde de (6102 sayılı TTK 11/2. madde), önce 17. maddeye gönderme yapılarak, 507 Sayılı Kanun hükümlerinin saklı tutulduğu belirtildikten sonra “Bakanlar Kurulu’nun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz” denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19/02/1986 tarih ve … sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 25/01/1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. (21/07/2007 tarih ve …küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir.) Buna göre; a-Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 no’lu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, b-Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci maddede belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Davanın taraflarından davacı gerçek kişi olup, mahkemece davacının tacir olup olmadığına ilişkin bir araştırma yapılmamıştır. Öncelikle davacının tacir olup olmadığı, dolayısı ile mahkemenin görevli olup olmadığı tespit edilmelidir.
2- Davacı 17 adet proje çizimi nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmektedir. Davalı ise davacının iddia ettiği kadar proje çizimi yapmadığını, çizdiği projelerin bedelinin kendisine ödendiğini savunmaktadır. Mahkemece tarafların bildirdikleri deliler toplandıktan sonra, ilk olarak mali müşavir, ikinci olarak mimar ve son olarak da mimar ve mali müşavir bilirkişilerden oluşan heyetten bilirkişi raporları alınarak bilirkişi raporları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu karar verilmiştir. Uyuşmazlığın doğru bir şekilde çözülebilmesi için öncelikle davacının yaptığını iddia ettiği tüm projelere ilişkin taşınmaz ve yer bilgileri hususunda açıklama dilekçesi istenilip, bu projelerle ilgili olarak ilgili belediye başkanlığı, mimarlar odası ve tapu sicil müdürlüğünden bu projeler kapsamında davacı tarafça yapıldığı iddia edilen hizmetlere ilişkin tüm belgeler getirtilerek, davacının söz konusu projelerinin tamamının çizimini yapıp yapmadığı hususu ortaya çıkarılmalıdır. Sonrasında dosyaya sunulan 02/10/2014 tarihli 3 adet taahhütnamenin uyuşmazlık konusu 17 adet proje ile mi yoksa uyuşmazlık konusu olmayan iki adet proje ile mi ilgili olduğu tespit edilmeli ve sonucuna göre tarafların alacak ve borç durumları belirlenmelidir.
3-Davalı vekilinin icra inkar tazminatı verilmesine yönelik istinaf nedeninin incelenmesinde; İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nın 07.06.2006 tarihli ve 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).
Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olayda davacı yüklenici, mimari proje hizmetleri nedeniyle oluşan iş bedelinden bakiye alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine başlattığı ilâmsız icra takibine davalı iş sahibi borçlunun haksız itiraz ettiğinden bahisle itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili talebinde bulunmuştur. Davalı ise, davacının iddia ettiği kadar poje hizmeti vermediğini, yapılan projelerin bedelinin ödendiğini savunmuştur. Yapılan yargılama sürecinde icra takip dosyası getirilmiş, tarafların göstermiş oldukları kanıtlar toplanıp, bilirkişilerden raporlar alınmış, alacak-borç durumu yargılama sonucu alınan bilirkişi raporlarına göre belirlenmiştir. Bu durumda alacak yargılamayı gerektirir özellik arzetmektedir. Takibe konu edilen alacak likit değildir. Bu nedenle davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-3-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip karara bağlanması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…. kararının HMK’nın 353/1-a-3-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde incelenip, karara bağlanmak üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesince verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7- Tehiri icra kararı için yatırılan teminatın İİK36/5 maddesi uyarınca ilgilisine iadesine,
8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 04/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Üye …
E-imzalıdır

Katip …
E-imzalıdır