Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/1259 E. 2022/1018 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-b-1 Maddesi Uyarınca Başvurunun Esastan Reddine)

ESAS NO : 2020/1259
KARAR NO : 2022/1018

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/07/2020
NUMARASI : 2017/635 Esas 2020/326 Karar

DAVACI :…

VEKİLİ : …
DAVALI :…-…
VEKİLİ : …
DAVANIN KONUSU : Eser sözlemesinden Kaynaklanan Menfi Tespit
KARAR TARİHİ :08/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 16/11/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM;
Davacı vekili tarafından verilen 11/09/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin işletmesinde yapılacak tabela, ürün giydirmesi gibi işler için davalı ile görüşüldüğünü, davalının 13/02/2017 tarihli teklif mektubunu gönderdiğini ve işin ücreti konusunda KDV dahil 15.000 TL’ye sözlü olarak anlaştıklarını, iş bedelinin davalı işe başlamadan kendisine ödendiğini, davalının ayıplı iş yaparak davacıya teslim ettiğini, ayıpların giderilmesi, aksi halde ayıplı ürünlerin geri alınarak ödemenin iadesi davalıdan istenmişse de davalının kabul etmediğini, ayıpların da giderilmediğini, ayrıca davalının haksız ve kötüniyetli olarak yapmadığı ve gerçekte olmayan işlemler için fatura kesip ödenmesini istediğini, ilgili faturaların kabul edilmemesi üzerine davacı aleyhine Ankara 27. İcra Dairesinin 2017/16431 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını, tebligatın işyerinde çalışmayan kişi tarafından tebliğ alınması nedeniyle takibe itiraz süresinin kaçırıldığını, davalının yaptığı işlemlerin fiyatını anlaştığı teklif metninden çok fazla arttırdığını, yapmadığı işleri faturaya eklediğini, tüm borçlarını davalıya ödeyen davacının davalıya hiçbir borcu bulunmadığını, davalının icra takibine koyduğu fatura örneklerinde davacının imzasının da bulunmadığını, davacının faturayı teslim almadığını ve faturayı kabul etmediğini beyanla davalarının kabulüne, davacının Ankara 27. İcra Dairesinin 2017/16431 Esas asyılı dosyasında hakkında yapılan takipten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve icra takibinde fazladan talep edilen faizin iptaline, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında müvekkili davalının edimini tam olarak yerine getirdiğini, buna rağmen davacının borcunu ödemediğini, davacının yaptığı 15.000 TL’lik ödemenin ön ödeme olduğunu, geri kalan borcun ödenmediğini, davacının iddialarının doğru olmadığını bildirip davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/07/2020 tarih 2017/635 Esas 2020/326 Karar sayılı kararında özetle; Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağına ilişkin yapılan ilamsız icra takibine karşı açılan borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit talebine yöneliktir.
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile talep ettiği ihtiyati tedbir talebinin ara karar ile kabul ile İİK’nın 72/3 maddesi kapsamında Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2017/16431 esas sayılı dosyasında davalı tarafından davacı aleyhine yapılan takip uyarınca alacağın %15’i oranında teminat yatırıldığında icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine, ileride verilen ihtiyati tedbir kararından kaynaklanan zararların tazminini teminat altına almak üzere alacağın %15’i olan (10.675,41 TL) yatırıldığında karardan bir örneğin davacı tarafa verilmesine ve tedbir kararının infazına karar verilmiş olup, yeterli teminat mahkeme veznesine depo edilmiştir.
Ankara 27. İcra Dairesine, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılar yazılmış, 11/07/2018 tarihinde keşfe gidilmiş, dosyada eksik belgeler tamamlandıktan sonra bilirkişilerin rapor hazırlanmasının istenildiği bildirilmiştir.
Ankara 27.İcra Müdürlüğünün 2017/16431 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalı … tarafından davacı şirket aleyhine 25/08/2017 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibinde 13/07/2017 tarihli 61.159,40-TL’lık fatura alacağı, 150,80_TL işlemiş faiz, 1.407,50-TL gecikme faizi, 8.241,71_TL fatura alacağı, 20,32-TL işlemiş faiz, 189,67-TL gecikme faizi olmak üzere toplam 71.169,41-TL istendiği, ödeme emrinin davalının daimi çalışanı imzasına 28/08/2017 tarihinde tebliğ edildiği, takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında sözlü eser sözleşmesinin bulunduğu hususunda uyuşmazlık bulunmaması, yapılan iş ve bedeli hususunda uyuşmazlık bulunması nedeniyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 481. maddesi dikkate alınarak hesaplama yapılması gerektiğinden davacı, davalı iş yeri çalışanları ve taraf vekillerinin katılımı ile yerinde keşif yapılmıştır.

Eksiklikler giderilerek 11/07/2018 tarihinde yapılan keşif sonucu dosya bilirkişi heyetine verilerek rapor hazırlanması istenilmiş, 11/10/2018 tarihli raporda; “davanın eser sözleşmesine dayalı olarak Ankara 27. İcra Dairesinin 2017/16431 sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinden dolayı açılan menfi tespit davası niteliğinde olduğu, dava değerinin 71.169,41 TL olduğu, davalının yapmış olduğu imalat karşılığında kesmiş olduğu faturalardan dolayı toplamda 69.401,11 TL alacaklı olduğu, davacı tarafından ödendiği tarafların kabulünde olan 15.000,00 TL mahsup edildikten sonra takip tarihi itibariyle davacının borçlu olduğu tutarın 54.401,11 TL olarak hesaplandığı, bu durumda davacının takip konusu alacağın 71.169,41 – 54.401,11 = 16.768,30 TL’lik kısmından borçlu olmadığının belirtildiği” görülmüştür. Tarafların itirazlarını karşılar şekilde yeniden ek rapor için dosya bilirkişilere tevdi edilmiş, 09/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “kök raporda yapılan tespit ve değerlendirmelerde bir değişiklik olmadığının bildirildiği” görülmüştür.
Davacı ve davalı ticari defterleri dosyaya kazandırıldıktan sonra bunlar da incelenmek üzere dosya yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilerek yerinde inceleme yetkisi verilmiş, bilirkişilerce 20/01/2020 tarihinde … Alışveriş Merkezindeki keşif mahalline gidildiğine dair tutanak tutulmuş, ikinci bilirkişi heyetince düzenlenen raporda; “davanın esasına yönelik olarak davalı tarafından yapılan işlerin toplam bedelinin KDV dahil 69.401,11 TL olduğu, takip tarihi itibariyle 15.000 TL’lik kısmın davalıya ödendiği, tarafların kabulünde olduğundan davacının 69.401,11 – 15.000 = 54.401,11 TL (KDV Dahil) borçlu olduğu, davacının takip öncesi temerrüte düşürüldüğüne dair dosyada bir belge olmadığından davalının takip öncesi işlemiş faiz alacağının bulunmadığı, davacı tarafından davalıya yapılmış bir ihtarı bulunmadığından davalı tarafından yapılan imalat ve işlerin kusursuz olarak davacıya teslim edildiği, davacı tarafından ayıp ihbarında bulunulmadığından imalatların tesliminden sonra meydana gelen kusurdan davalının sorumlu olmadığı, kötü niyet tazminatına karar verilmesi talebine ilişkin takdirin mahkemeye ait olduğu” bildirilmiştir.

Taraflar arasında belirtilen sözleşme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Sözleşme kapsamında davacı iş veren, davalı ise yüklenicidir.
Taraflar arasında sözlü olarak sözleşme yapıldığı ve davacı tarafından davalıya 15.000,00 TL ödeme yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Eser sözleşmelerinde, yüklenicinin sözleşme kapsamındaki edimlerini fen ve sanat kurallarına ve iş sahibinin amacına uygun olarak tamamlamak suretiyle iş verene teslim ettiğini ve bedele hak kazandığını, iş sahibinin ise iş bedelini ödediğini kanıtlaması gerekmektedir. Taraflar arasında bu kuralın aksinin kararlaştırıldığına ilişkin herhangi bir beyan ve bilgi dosyaya sunulmamıştır.
Tüm dosya kapsamı üzerinde yapılan değerlendirme neticesinde, taraflar arasında davacı şirket tarafından işletilen … isimli iş yerinin ışıklı reklam tabelası ve giydirme işlerinin yapılması hususunda sözlü eser sözleşmesi bulunduğu, davacının iş veren, davalının yüklenici olduğu, sözleşme uyarınca davacı tarafından davalıya toplamda 15.000,00 TL ödeme yapıldığı, yapılan işe ilişkin olarak taraf vekillerinin katılımı ile yerinde SMM, Hesap bilirkişi ve Reklamcı’dan oluşan bilirkişi heyeti aracılığı ile yapılan keşif sırasında davalı tarafından yapıldığı taraflarca kabul edilen işlere ilişkin olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 481. maddesi hükmü de dikkate alınmak suretiyle bilirkişi tarafından yapılan incelemeye göre davalı tarafından yapılan iş miktarının KDV dahil 69.401,11 TL olduğu, tarafların arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, eser sözleşmelerinin niteliği dikkate alındığında yüklenicinin yaptığı iş kadar iş verenden alacaklı olabileceği, alınan bilirkişi raporuna göre yapılan iş miktarı ile davacı tarafından işe karşılık yapılan ödeme miktarları dikkate alındığında davacının davalıya icra takibine konu faturalar gereğince 54.401,11-TL miktarında borcu bulunduğu, takibe konu alacağın 16.768,30TL’sından ise borçlu olmadığı, kötüniyet tazminatının şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, davacının Ankara 27 . İcra Müdürlüğünün 2017/16431 Esas sayılı dosyasında davalıya 16.768,30 TL için borçlu olmadığının tespitine, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili 26/10/2020 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde Özetle; müvekkili ile davalının müvekkilinin iş yerinde yapılacak işlemler için görüştüğünü ve davalıya duyulan güven ve işlerin hızlı bir şekilde başlanıp bitmesi için 06/02/2017 tarihinde ödeme yapıldığını, davalının karşılıklı olarak yapılacak işlerde anlaşılması üzerine müvekkiline 13/02/2017 tarihli teklif metnini gönderdiğini, ve müvekkilinin bu durumu onayladığını, müvekkilinin, davalının yaptığı işlerde hep ayıplı ifa olduğunu gördüğünü ve davalının da cevap dilekçesi ile bu durumu kabul ettiğini, bu işler için ön ödeme olarak 15.000,00 TL bedel ödeyen müvekkilininin işlerinin aksadığını, davalıya bunları yapması gerektiği söylediğini, davalının yaptığı ürünleri de sökeceğini belirterek müvekkilini tehdit ettiğini, bu durumda da müvekkilinin davalıya eksik ve ayıplı yaptığı ürünleri yapmaması halinde ek para ödemesi yapmayacağını belirttiğini, bu durumda müvekkilinden hukuka uygun olmadan para alamayacağını anlayan davalının müvekkilinin işyerine çalışanı vasıtasıyla dava konusu faturaları gönderdiğini, iş bu faturaları alan müvekkilinin çalışanının faturaların gerçeği yansıtmadığını fark ederek davalıya iade ettiğini, bu durum sonrası müvekkilinden haksız ve hukuka uygun olmadan yapmadığı işlere ait para isteyen ve ayıplı işlerini de düzeltmeyen davalının müvekkiline icra takibi yaptığını, müvekkilinin çalışanı tarafından teslim alınan ilamsız takipte ödeme emrinin müvekkili şirket yetkilisine bildirilmemesi nedeniyle yasal itiraz sürelerinin geçtiğini ve yerel mahkemede menfi tespit davası açmalarının gerektiğini, yerel mahkemece yapılan yargılamada bilirkişilerce hukuka uygun olmayan değerlendirmeler yapılarak sonuca ulaşıldığını ve bu hatayı gidermek yerine bilirkişi kurulu raporlarına göre yerel mahkemece hukuka uygun olmayacak şekilde davanın kısmen kabulü kararı verildiğini, yerel mahkemenin kararına esas aldığı bilirkişi raporlarında, öncelikle yerel mahkemece alınan 11/10/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporuna itirazlarında da belirttikleri üzere davalı tarafından yapılmayan işler varmış gibi gösterildiğini ve değerinin çok üzerinde bedeller yazılarak müvekkilinden hukuka uygun olmayan bedeller talep edildiğini, ayrıca davalının, müvekkilinin Ankara ili, … Mahallesinde bulunan işletmesinde de uygulama yaptığı iddiasının gerçeğe uygun olmadığını, davalının bu yaptığını iddia ettiği işleri kanıtlayamadığını, yine bilirkişi raporu incelendiğinde; bilirkişlerin yaptığı araştırma sonucunda da … Mahallesinde davalının yaptığını iddia ettiği işlerin görülmediğini, bu sebeple ilgili işler nedeniyle müvekkilininin hiçbir ödeme sorumluluğunun bulunmadığını, bu işleri müvekkilinin anılan adreste kiracı olduğunu tespit ettiği beyanıyla varsayımsal olarak yapıldığı iddiasıyla hatalı rapor tanzim eden bilirkişi raporunun hukuka uygun olmadığını, bilirkişilere verilen görev uyarınca dosyada bulunan ve keşifte çekilen fotoğraflarda yapılan işlerin faturada belirtilenler ile aynı olup olmadığı; var ise gerçek değerinin ne olduğunun tespit edilmesi gerekirken bundan başka değerlendirmelerin raporda bulunmasının hukuka uygun olmadığını, bu sebeple müvekkili aleyhine gerçeğe aykırı olan 11/10/2018 tarihli bilirkişi raporuna yaptıklar itiraz değerlendirilmeden bilirkişi kurulunca ek rapor tanzim edildiğini ve bu raporlara yerel mahkemece uyulduğunu, 11/10/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporuna itiraz dilekçeleri ile belirttikleri diğer hususun davalının gerçekte olmayan işler ve gerçek değerinin çok üstünde bedeller ile kestiği faturaların müvekkilince alınmadığını, ayrıca bilirkişi raporunun yine dayanak belgesi olan davalı tarafından gönderilen ikinci teklif metninin işlerin bitmesi ve ayıpların ortaya çıkmasından sonra müvekkiline gönderildiğini, bu sebeple biten iş için gönderilen teklif metninin değerlendirmeye alınması sonucuyla rapor tanziminin hukuka uygun olmadığını, bitmiş olan bir iş için gönderilen ve müvekkilinin talep etmediği ve gerçekte olmayan ve keşifte de tespit edilemeyen teklif metninin anlamsız ve işin usulüne aykırı olduğunu, bu teklif metnini delil olarak nitelendiren bilirkişilerin tanzim ettiği raporu kabul eden yerel mahkemenin verdiği davanın kısmen kabulü kararının hukuka uygun olmadığını, iddiasını ispat edemeyen ve yerel mahkeme huzurunda yapılan keşifte faturada bulunan tüm işleri gösteremeyen davalının iddiasını ispatlayamadığı ortada olup 11/10/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporuna itirazlarında da bu durumumun açıkça belirtildiğini, 11/10/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporuna itirazlarının kabulüne karar verildiğini, yerel mahkemece dosyanın yine aynı bilirkişi kuruluna teslim edilerek ek rapor kararı verildiğini, bilirkişilerce yerel mahkemeye gönderilen ve taraflarınca 13/05/2019 tarihinde tebliğ edilen bilirkişi kurulu ek raporuna süresinde yaptıkları itirazda belirttikleri hususların yerel mahkemece değerlendirilmeden raporun hükme esas alındığını, bilirkişi ek raporunun hukuka uygun olmadığını, raporda hesap bilirkişisinin ek raporda tespit ettiği üzere; müvekkilinin davalının iddia etmiş olduğu gibi fatura teslim almadığını ve müvekkilininin teslim aldığı yönünde değerlendirme ile hatalı sonuca ulaşan hesap bilirkişisinin değerlendirmelerinin hukuka aykırı olduğunu, öncelikle hesap bilirkişisi müvekkiline ait ticari defterleri yerinde bile incelemeden delilleri gözetmeden rapor tanzim ettiği için yaptığı değerlendirme ve ulaştığı sonucun haksız ve gerçeğe aykırı olduğunu, keşifte yapılan tespit üzerine 11/10/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporuna itirazlarında belirttikleri ve ek raporda bilirkişilerin değerlendirmediği dış mekana uygun olarak yapıldığı iddia olunan ışıklı tabelaların arka kısımlarının aşırı derecede kabarması ve içine su alarak tabelaların ışıklarının yanmaması gibi hususlarda ilgili ürünlerde ayıp olduğunu; kafenin içinde bulunan tabelaların arkası işletmenin bahçesine bakmakta olup; oturan müşteriler tarafından tabelaların arka yüzünün açıkça görüldüğünü, bir duvara monte olmayan ve işletmenin içinden arka yüzleri açıkça görülen tabelaların iç taraflarında oluşan şişmeler ve renk bozukluklarının bilirkişi tarafından ayıp olarak nitelendirilmemesinin kök ve ek raporun hukuka aykırı olduğunu açıkça gösterdiğini, ayrıca keşif mahallinde ışıklı olarak müvekkiline davalı tarafından teslim ve montajı yapılan tabelaların ışıklarının yanmamasının tespit olunmasına rağmen bunun da bilirkişi tarafından kök ve ek raporda ayıp olarak nitelendirilmediği yapılan değerlendirmelerin ve ulaşılan sonucun hukuka aykırı olduğunu, yine bilirkişi kurulu ek raporuna yaptıkları itirazlarında da belirttikleri üzere davalı tarafından … Mahallesinde müvekkili adına yaptığı imalatlar ile ilgili uyuşmazlık olmadığına dair tespit yapılmadan, davalının iddialarını ispatlamadığı durum gözetilmeden raporlarda davalının iddialarına uygun olarak hukuka ve gerçeğe aykırı rapor tanzim edildiğini, iddiasını ispat edemeyen davalının … Mahallesinde yaptığını iddia ettiği işler nedeniyle taleplerinin reddedilmesi gerekirken hatalı ve gerçeğe aykırı bilirkişi raporuyla sonuca ulaşan yerel mahkemenin kararının hukuka uygun olmadığını, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2017/10696 Esas, 2019/5831 Karar sayılı kararında ‘… ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir (HMK madde 190). İspat yükü üzerine düşen taraf, hukuki ilişki gereği iddiasını ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa davanın, ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.227) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır….’ denildiğini, yargılamada müvekkiline ait olan … Alışveriş merkezinde bulunan işyerinde yaptığını iddia ettiği ve gerçekte yapmadığı işleri kanıtlayamayan; ayrıca müvekkiline ait olduğu iddia edilen Ankara ili, … Mahallesinde bulunan iş yerinde yaptığı işleri kanıtlayamayan davalının yaptığı işler varmış gibi göstererek müvekkiline teslim bile almadığı faturaya göre alınan, yaptığı iddia edilen işlerin bilirkişilerce gerçek değerlerinin tespit edilmediği kök ve ek rapora göre karar veren yerel mahkemenin kararına itirazları uyarınca yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, 11/10/2018 tarihli bilirkişi kök raporu ile ek raporuna yaptıkları itirazlar sonucunda çelişkilerin giderilmesi için yerel mahkemece yeni bilirkişi kurulundan rapor alınmasına karar verildiğini, 24/01/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise ticari defter incelemesi yapılmadığını ve müvekkilce faturaların ticari defterlerde kaydının yapılmadığının tespit edildiğini, bilirkişi kurulu yine gerçeğe ve hukuka uygun olmayan raporunda dava dosyasında bulunan ve keşifte tespit edilip fotoğraf ile dosyaya kazandırılan davalıya ait imalatları tespit etmenin aksine davalının iddia ettiği ve kanıtlayamadığı, dosyada hiçibir suretle bulunmayan, keşifte tespit edilmeyen ve tekrar yeni bilirkişi kurulunca yapılan keşifte … AVM ve … Mahallesinde olduğu iddia edilen imalatları tespit etmeden, salt davalının iddiaları varmış gibi gösterilerek hukuka aykırı rapor tanzim ettiğini, yerel mahkemesine kazandırılan ilk kök ve ek bilirkişi kurulu raporunun kopyası olmaktan öteye geçemeyen 24/01/2020 tarihli 2. bilirkişi kurulu raporuna itirazlarının değerlendirilmediğini, eksik inceleme ve çelişkiler giderilmeden tanzim edilen rapor olduğunu, 2. bilirkişi kuruluna da taraflarınca yaptıkları haklı itirazların yerel mahkemece değerlendirilmeden davanın kısmen kabulüne karar verildiğini belirterek istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir.
Davacı hakkında yapılan icra takibine dayanak gösterilen faturalardan dolayı davalıya borçlu olmadığını, ancak takibe yasal süresi içerisinde itiraz edemediğinden takibin kesinleştiğini belirterek hakkındaki takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı aralarındaki sözlü eser sözleşmesi uyarınca tüm işleri eksiksiz yaparak davacıya teslim ettiğini, 15.000,00 TL dışında kalan imalat bedeli alacağının ödenmediğini, bu sebeple davacı hakkında takip başlattığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 12 Asliye Ticaret Mahkemesinin13/07/2020 tarihli 2017/635 Esas ve 2020/326 Karar Sayılı kararı usul ve yasa hükümlerine uygun olduğundan davacı vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- İstinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olduğundan davacıdan alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile kalan 26,30 TL harç bedelinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına
3 – Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4 – Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza