Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/1190 E. 2022/948 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(HMK. 353/1-b-1 Maddesi Uyarınca Başvurunun Esastan Reddine)

ESAS NO : 2020/1190
KARAR NO : 2022/948

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2020
NUMARASI : 2017/672 Esas 2020/529 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ :25/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 31/10/2022

Dava Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair karar verilmiş, verilen bu karara karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili tarafından verilen 23/10/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle: davacı ile davalı şirket arasında, davalının … mahallesinde yapımı devam eden gölet ve sulama inşaatına istenilen sınıf betonun müvekkili şirket tarafından üretilip davalının şantiyesine transmikserler ile taşınarak kalıba pompasız olarak dökümü veya mobil pompa ile pompalama işi (hizmeti) için 05.06.2017 tarihinde “Beton Sözleşmesi” başlıklı sözleşme imzalandığını, imzalanan sözleşme kapsamında davacının taahhüt ettiği hizmeti yerine getirdiğini ve yapmış olduğu iş kapsamında davalıya … sıra nolu 15.06.2017 tarihli 17.839,54 TL bedelli faturayı düzenleyip gönderdiğini, ancak davalı şirketin haricen tüm uyarılarına rağmen fatura bedelini ödememekte ısrar ettiğini, bu sebeple davalı aleyhine Ankara 18. İcra Müdürlüğü’nün 2017/16245 E. Sayılı dosyasıyla 17.839,54 TL üzerinden takip başlatıldığını ancak davalının takibin tamamına haksız şekilde itiraz ettiğini ve takibin durduğunu bu sebeplerle davalının icra takibine yaptığı haksız itirazın iptali ile takibin devamına ve davacının icra takibine konu miktarın %20 si oranında icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı vekilinin davaya cevap dilekçesinde özetle; davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ancak kötü niyetli olarak doğmamış bir borcun ödenmesi talebiyle icra takibi yoluna başvurduğunu, bu sebeple müvekkiline gönderilen ödeme emrine itirazlarının haklı olduğunu, yine likit olmayan muvazzalı bir alacak için direk icra takibi yapılmasınında hukuka uygun olmadığını, bu sebeple işbu davanın reddini ve %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 11 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2020 tarih 2017/672 Esas 2020/529 Karar numaralı kararında özetle;Dava İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) isteminden ibarettir.
Ankara 18.İcra Dairesi’ne ait 2017/16425 esas sayılı dosyanın bir örneği dosya arası edilmiştir. Takip temelinin taraflar arasındaki eser sözleşmesi niteliğinde beton üretimine ilişkin sözleşme uyarınca sözleşme konusu beton üretimi dolayısıyla faturaya dayalı icra takibine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından …’ne ait ticaret sicil bilgileri dosya arası edilmiştir.
Ostim Vergi Dairesi tarafından düzenlenen …Lojistik Enerji Gıda San.ve Tic. Ltd. Şti. Ye ait BS form örneği dosya arası edilmiştir.
Bilirkişi raporunda özetle; davanın Ankara 18. İcra Müdürlüğü’nün 2017/16245 E. Sayılı dosyaya ilişkin itirazın iptali davası olduğunu, davacının icra dosyası ile davalıdan fatura dayalı olarak 17.839,54 TL talep ettiğini, faturanın taraflar arasındaki 05.06.2017 tarihli sözleşmeye dayalı olarak düzenlendiğini, taraflara ait 2017 yılı ticari defterlerin açılış kapanış tasdiklerinin zamanında yapıldığını, ticari defterlerin birbirini doğruladığını ve usulüne uygun tutulduğu, takibe konu davacı tarafından davalıya düzenlenen 15/06/2017 tarihli 161338 nolu “… Hazır Beton” faturasının taraflara ait ticari defterlerde kayıtlı olduğunu, davalı tarafın, davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ettiğini, teknik değerlendirme bölümünde detaylıca irdelendiği üzere dava konusu faturaya esas 07.06.2017 tarihinde dökülen betonların, davalı tarafından sözleşmede belirtilen vasıfta üretilmediğini, taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmenin EK-3 “Yaptırımlar” m 2 nolu maddesinde; ‘‘Betonunun 7 ve 28 günlük basınç dayanımı TS 500 koşullarını sağlamazsa alıcı o parti betona bedel ödemez…” ifade edildiğini, davalı tarafın betonun sözleşme koşullarına uygun olmadığını 04.07.2017 tarihli “Beton Basınç Deney” raporu ile öğrenildiğini, davalı tarafın davacı tarafından başlatılan icra takip tarihini, 24.08.2017 tarihine kadar betonun kalitesi ile ilgili ve fatura ile ilgili herhangi bir beyanı, itirazı, ihtarı olduğuna dair dosya kapsamında bilgi ve belge olmadığını, fatura mesneti betonun taraflar arasındaki sözleşme şartlarına uygun olmamasına rağmen faturanın tarafların ticari defterlerinde işlenmiş olması, davalının icra takibi öncesi dönemde betonun kalitesine ve faturaya ilişkin itirazının olmaması nedenleriyle davacı tarafın davalıdan fatura bedelini talep edip edemeyeceğinin takdirinin mahkemeye ait olduğunu belirtmiştir.
Tüm dosya kapsamında yapılan incelemeler neticesinde, sözleşmeye konu faturanın tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, sözleşmede üretilen betonun belirli şartları taşıması gerektiği(TS500 koşullarını taşıması gerektiği), taşınmaması halinde bedel ödenmeyeceği kararlaştırılmıştır. Davalı tarafın betonun sözleşme koşullarına uygun olmadığını 04.07.2017 tarihinde öğrendiği, davacı tarafça icra takibinin 24.08.2017 tarihinde başlattığı anlaşılmaktadır.
Eser sözleşmelerin de ayıp , açık ayıp, gizli ayıp ve gizlenmiş ayıp olarak üçe ayrılır. Davaya konusu olayda beton kalitesinin olağan bir gözden geçirme ile belirlenemeyeceğinden gizli ayıp kategorisinde değerlendirilmesi gerekir. TBK.M.477/3’e göre iş sahibi, sonradan ortaya çıkan gizli ayıpları gecikmeksizin (derhal) yükleniciye bildirmek zorundadır. Davaya konu olayda davalı tarafça beton kalitesinin koşullara uygun olmadığını öğrendiği tarih ve icra takibinin başladığı tarih dikkate alındığında, faturanın ticari defterlere işlenmiş olması, ayıp ihbar yükümlülüğü yerine getirmediği, ayıptan doğan hakkını kaybedeceği kanaatine varılarak davanın kabulüne, davalının hakkındaki icra takibine yaptığı itirazın iptaline,takibin devamına ve hükmedilen 17.839,54 TL alacak üzerinden %20 oranında hesaplanan 3.567,90 Tl icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili 10/11/2020 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yukarıda esas ve karar numaraları yazılı dosyasında verilen kararın hukuka ve yasalara aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından “gizli ayıp” kapsamında değerlendirme yapılarak verilen kararı ve bununla birlikte hükmedilen %20 tazminatın kabulünün hukuken mümkün olmadığnı, davalı müvekkili ile davacı şirket arasında, 05.06.2017 tarihinde, … mahallesinde yapımı devam eden gölet ve sulama işi inşaatına ilişkin olarak istenilen sınıf betonun davacı şirket tarafından üretilerek şantiyeye taşınması, dökümü işine ilişkin beton sözleşmesi başlığı altında bir sözleşme imzalandığını, bahsi geçen sözleşme kapsamında davacının, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ancak davacının kötü niyetli olarak doğmamamış bir borcun ödenmesi talebi ile icra takibi yoluna başvurduğunu, bilirkişi heyetince dosyaya ibraz edilen 12.06.2020 tarihli raporda da görüleceği üzere ve açıkça belirtildiği üzere davalı müvekkilinin davacı yana hiçbir borcu bulunmadığını, ilgili raporun teknik değerlendirme başlıklı bölümünde “… 100 m3lük bu beton dökümünden alınan 3 adet küp numune sonuçlarının TS500 de geçen 2 kriterin sadece birini sağladığını, her parti ortalaması kriterinin sağlanmadığının tespit edildiğini, bu durumda beton üretiminin ayıplı olduğunu kabul etmek gerekir.” denildiğini, bununla birlikte yine aynı başlık altındaki değerlendirmede açıkça “davacı 02.07.2019 tarihli dilekçesinde yapılan beton dökümü ile ilgili numune almadıklarını belirtttiklerini, taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmenin ek-1 teknik şartname’nin 8 nolu laborant ve numne alımı başlıklı maddesinde, davacının her beton dökmünden TS 500’ün öngördüğü sayıda numune alması gerektiğini, TS500 incelendiğinde 100 m3 beton için asagri 3 adet numunenin alınmasının zorunlu olduğu göz önüne alındığında, numune alınması konusunda da davacının gereğini yerine getirmediği anlaşılmaktadır.” denildiğini, açıkça görüldüğü üzere, davacının kendi beyanı ile davalı müvekkili ile arasında yaptığı sözleşmeye en başından aykırı davrandığını, yükümlülüğünü yerine getirmediğini ikrar ettiğini, davalının numune almadan beton göndermesine ilişkin sözleşmeye aykırı davranışının, müvekkili tarafından işbu beyan akabinde öğrenildiğini, davalının ayıp ihbarında bulunmasına gerek kalmaksızın sözleşmenin baştan sakatlandığını, davalının yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve bu hususu açıkça kabul etttiğini, bu şartlar altında davalı müvekkilihe yapılan icra takibinin tamamen kötü niyetli olarak maddi kazanım sağlamak amacıyla yapıldığını, sebepsiz zenginleşmeye mahal verecek bir talep olduğunu, bilirkişi raporu ile de sabitlik kazandığı üzere; davacı tarafından dosyaya sunulan belgeler ve beyanlara bakıldığında, tamamının sayın mahkemeyi yanıltıcı ve davanın seyrini haksız olarak değiştirmeye yönelik olduğunu, yukarıda açıklananlara ek olarak; bilirkişi raporunda açıkça belirtildiği üzere, davacı yannın TS500 standartlarının betonun çekme dayanımı maddesine atıf yapmadığını, ancak ilgili maddede beton numunelerine basınç deneylerinin uygulanmasının gerektiğini, çekme dayanımı ile ilgili bir kriterin olmadığının açık olduğunu, bilirkişilerce de beyan edildiği üzere, davacının atfettiği TS 500 maddesinin beton kabul şartı ile alakalı olarak değerlendirilemeyeceğini, bu anlamda davacının mahkemeyi yanıltıcı beyanda bulunduğunu, aynı şekilde davacının derdest dosyaya “28. güne ilişkin deney raporu” sunduğunu, ilgili raporun bilirkişilerce incelendiğinde bu raporun da davaya konu betona ait olmadığı ve derdest dosyaya konu betonunun döküm tarihlerinden tamamen farklı tarihlere ait olduğu tespit edildiğini, davacı yan tarafından işbu belgeler sunulmak sureti ile de haksız yere kazanç elde edilmeye çalışılmakta ve mahkemeyi yanıltma çabasının amaçladığını, önceki tüm beyanlarını tekrarladıklarını, davacının sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve bunun sonucu olarak da doğmamış bir borcun varlığından bahsettiğini, bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiği üzere ve davacı yanca açık ikrar olduğu üzere, davacının, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin ek-1 teknik şartname 8. nolu maddesine açıkça aykırı davranarak numune alımı konusunda sözleşme gereğini yerine getirmediğini, daha beton gönderilmeden sözleşmeye aykırı davranıp, sonrasında gönderilen betonun şartlara uygun çıkmamasına itiraz edilmesinin dahi kötü niyetin açık göstergesi olduğunu, davacının her ne şartta olursa olsun kendi beyanı ile sözleşmeye en başından aykırı davrandığını, halen aykırı davrandığını bile bile basiretli bir tacir gibi davranmayarak haksız yere kazanım elde etme çabasına girdiğini, bilirkişilerce de tespit edildiği üzere, davacının talebinde haksız olduğunu, dosya içeriğinde bulunan beton sözleşmesi incelendiğinde 8. maddesinde, TS 500’ün belirttiği sayıda numune alınacak ve satıcı’nın laboratuvarında kalibrasyonu yapılmış press makinasında 7. ve 28. günlerde basınç deneyleri yapılacaktır denildiğini, 9. maddesinde ise alıcı bu şartnameye uymayan betonları reddettiğini, dilerse sözleşmedeki yaptırımları uygulayarak kullanmakta serbesttir denildiğini, sözleşmenin 6. sayfasındaki ek-3 maddesinin 2 nolu bendinden de açıkça anlaşıldığı üzere, betonun 7 ve 28 günlük basınç dayanımı ts 500 koşullarını sağlamak zorunda olduğunu, koşulu sağlamaması halinde o parti betona davalı şirket tarafından bedel ödenmeyeceği de ilgili maddede hükme bağlandığını, ilgili sözleşme maddeleri dikkate alındığında davacının, dökmüş olduğu betonun kalitesini, almış olacağı numunelerle kendi laboratuvarında yapmış olduğu basınç deneyleri ile bizzat kendisi ispatlamakla mükellef olduğunu, aksi takdirde sözleşme maddeleri gereği alıcı/davalı’nın betonları reddetme ve o parti malı ödememe hakkı bulundığını, davacı satıcının fatura kesmesi ve davalı müvekkilinin bunu ticari deftere işlemesi, sözleşmeye göre borcun doğması için yeterli olmadığını, kaldı ki, satışı yapılan ürün olan beton, niteliği itibariyle iade edilebilecek bir ürün olmadığı için iade fatura kesilmesi de mümkün olmadığını, dolayısıyla verilen yerel mahkeme kararında belirtilen ve karara dayanak olan ihbar yükümlülüğü, betonun şartnameye uygunluğunun alıcı/davalı tarafından tespit edilmesi durumunda geçerli olabileceğini, fakat yukarıda izah edildiği üzere satın alınan betonların şartnameye uygunluğunun sorumluluğu tartışmasız bir şekilde satıcı olan davacıya ait olmakla beraber ne müvekkile ne de mahkeme dosyasına sorumluluğun yerine getirildiğini ispatlar bir belge sunuldığını, davacı, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği gibi satmış olduğu betonun kalitesinden haberdar değilmiş gibi davranarak haksız kazanç elde ederek müvekkili firmayı mağdur etmeye çalıştığını, kaldı ki, betonların test sonuçları konusu davacı şirket yetkilisi ile bir çok kez yüz yüze ve telefon ile görüşüldüğünü, yazılı bir bildirim olmamasına karşılık, tacirler arasında ödemenin yapılmamasına yönelik iletişim kurulmaması da ticari hayatın akışına aykırı olduğunu, bununla birlikte, betonun dayanım testlerine ilişkin raporlar DSİ bünyesinde de olup, basiretli tacir olan davacının iş bu sonuçları görme yetkisinin mevcut olduğunu, bilgisi dahilinde olmadığı gibi bir beyan kesinlikle taraflarınca kabul edilemeyeceğini, müvekkili davalı, davacıdan aldığı betonun raporları geldiğinde, ayıplı betona ilişkin DSİ’den beton ödemesini alamadığını, ilgili betonu kırdırıp yeniden başka bir firmadan beton alımı sağladığını, bu anlamda da müvekkilini zarara uğratan davacının bir de haksız yere kazanım elde etme çabasının kabul edilemeyeceğini, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacının, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi ayıplı ürün gönderdiğinin açık olduğunu, ayrıca davacı tarafından gönderilen faturaya müvekkilince itiraz edilmemiş olmasının, söz konusu sözleşme kapsamında, ticari hayatın olağan akışı olduğunu, davacı tarafından sevk edilen beton partisinin sözleşmeye uygunluğunun nihai olarak 28 gün sonra yapılan bir teste tabi tutulduktan sonra tespit edilebildiğine göre, davacı tarafından gönderilen faturanın da tarihi baz alındığında, sorun tespit edilmemiş iken faturaya itiraz edilmemiş olmasının ticari hayatın olağan akışı olduğunu, ayrıca beton malzemesi iade edilecek ürün kapsamında olmadığı için iade faturası kesilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için borcun varlığından söz edilse bile, muvazaalı bir konuda likit olmayan bir alacak için davacı tarafından doğrudan icra takibi yapılmış olmasının hukuka uygun olmadığını, davacı tarafından öncelikle müvekkilinin temerrüde düşürülmüş olması gerekirken, ihtar vs gibi hukuk yollarına başvurulmaksızın doğrudan icra takibi yapılmasının haksız olduğunu, ayrıca belirtmekte fayda vardır ki; verilen kararı kabul anlamına gelmemekle birlikte, gerekçeli kararda gerekçesi dahi yazılmayan ve kötü niyetli olarak takibe itiraz edildiğine dair bir tespit bulunmaksızın %20 oranında tazminata hükmedilmesinin de hukuka ve yasalara aykırı olduğunu belirterek istinaf dilekçelerinin kabulü ile kararın kaldırılmasına talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasındaki 05.06.2017 tarihli “Beton Sözleşmezi”konulu eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı taşeron davalı yüklenicidir.
Davacı taşeron sözleşme uyarınca edemini yerine getirerek betonu davalıya teslim ettiğini, iş bedeli karşılığı düzenlenen faturanın ödememesi üzerine bu fatura bedelinin ödenmesi amacıyla davalı hakkında icra takibi yapıldığını, davalının haksız yere takibe itiraz ettiğini belirterek davalının takibe yaptığı itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatı mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabında, edimin sözleşme gereklerine uygun olarak yerine getirilmediğini, bu sebeple takibe konu edilen fatura alacağının doğmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, mali müşavir, hukukçu ve inşaat mühendisi bilirkişilerden alınan rapor sonrasında, takibe konu faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, davalı yüklenicinin sözleşme konusu betonun ayıplı olduğunu yani ayıbın varlığını 04/07/2017 tarihli “Beton Basınç Deney Raporu” ile öğrendiğini, ancak icra takip tarihi olan 24/08/2017 tarihine kadar davalıya ayıp ihbarında bulunmadığını, yani ayıbın ortaya çıkmasından itibaren makul süre içeresinde gecikmesizin ayıbın bildirilmediğini, bu sebeple süresinde ayıpla ilgili ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyip davalı defterlerine kayededilen fatura bedelini davalının ödemekle yükümlü olduğu kabul edilerek davalının hakkında yapılan icra takibine yaptığı itirazının iptaline, takibin devamına ve takibe konu alacağın %20 oranında davacıya inkar tazminatı ödenmesine karar verilmiş bu karara karşı davalı vekilinin yukarıda belirtilene gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Ankara 11 Asliye ticaret Mahkemesinin 21/09/2020 tarihli 2017/672 Esas 2020/529 Karar Sayılı dosyasından vermiş olduğu, davanın kabulüne ilişkin kararı usul ve yasa hükümlerine uygun olduğundan davalı vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- İstinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olduğundan alınması gerekli 1.218,61 TL istinaf nispi karar harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 304,65 TL nin mahsubu ile, kalan 913,96 Tl harç bedelinin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3 – Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4 – Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
E-imza e-imza e-imza e-imza