Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/1100 E. 2022/950 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ (İncleme Aşamasında/ Duruşmasız)
(HMK. 353/1-a-6 Maddesi Uyarınca
Kararın Kaldırılarak Gönderilmesine)

ESAS NO : 2020/1100
KARAR NO : 2022/950

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2019
NUMARASI : 2018/260 Esas 2019/758 Karar

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU :Eser Sözleşmesinden kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 25/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 03/11/2022

Dava Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair karar verilmiş, verilen bu karara karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilen dosyanın yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili tarafından verilen 30/03/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle: taraflar arasında yapılan sözlü anlaşma ile davalıya ait malzemelerin müvekkili tarafından boyanarak davalı tarafa teslim edildiğini, bu işten kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/3267 E. sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek davalının takibe yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına ve müvekkili lehine %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

YANIT:
Davalı vekilinin davaya cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … isimli şirket arasında sözleşme yapıldığını, bu sözleşmeye göre müvekkili şirketin vinç yedek parçası imalat işini üstlendiğini, yedek parçaların boyanması işini de davacı şirketin alt yüklenici olarak üstlendiğini, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığını, ancak işin yapılmasıyla ilgili teknik şartların dava dışı şirketle yapılan sözleşme ekinde yer aldığını ve davacıya da bu dokünamların gönderildiğini, davacı şirketin hazırladığı malzemelerin özenle ambalajlanarak Hollanda firmasına sevk edildiğini, ancak mallar Hollanda’ya ulaşınca Hollanda firmasınca malların ayıplı olduğunun kendilerine bildirildiğini, bunun üzerine davacı şirketin aranarak Hollanda’ya birlikte gidilip tespit yapılmasını talep ettiklerini, davacının bunu kabul etmediğini, bunun üzerine yurtdışına tek başlarına gittiklerini, davacı şirketçe boyama işinin kumlanmadan yapıldığını, bu nedenle boyaların döküldüğünü, dava dışı şirketin müvekkiline 30.000 Euro tutarında kesinti yaptığını, bu malzemelerin Türkiye’ye nakli ve kusurların giderilmesi talebinin dava dışı şirketçe reddedildiğini, kumlama yapılmadan boyama yapıldığına dair … isimli teknik gözlemci firma tarafından rapor da tutulduğunu, savunarak davanın reddi ile müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 4 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2019 tarih 2018/260 Esas 2019/758 Karar numaralı kararında özetle; Dava; taraflar arasındaki vinç yedek parçalarının boyanması işini konu alan eser sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
Ankara 26 İcra Müdürlüğü’nün 2018/3267 E. sayılı dosyasının incelenmesinden davacı tarafından davalı aleyhine faturaya istinaden 78.706,00 TL asıl alacak, 462,53 TL faiz olmak üzere toplam 79.168,53 TL alacağın tahsili amacıyla icra takibi yapıldığı, davalıya ödeme emrinin 16.03.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından 19.03.2018 tarihinde davacı yana herhangi bir borcun bulunmadığından bahisle itiraz edildiği, itirazın ve iş bu itirazın iptali davasının süresinde olduğu tespit edilmiştir.
Takibe dayanak fatura fotokopilerinin incelenmesinden davacı tarafından davalı adına düzenlenmiş olduğu, faturanın açık fatura olarak düzenlendiği ve davalı yana ait kaşe ya da imza bulunmadığı tespit edilmiştir.
Taraf delilleri toplandıktan sonra, oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor alınmış bilirkişi raporunda özetle; davacının üstlendiği boyama işini tamamlayarak davalıya teslim ettiğini, davalının muayene ve ihbar yükümlüğünü yerine getirmediğini, davalı tarafça herhangi bir ayıp ihbarı ve seçimlik hak bildiriminin yapılmadığını, davacının dava konusu edilen miktar kadar alacağının olduğunu belirtmişlerdir.
Tarafların ticari defterleri, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporuna göre, dava konusu fatura kapsamındaki işin davacı tarafından yapıldığı tarafların kabulündedir. Olayımızda sunulan bilgi ve belgeler ve bilirkişi raporuna göre davacının sözleşme kapsamında davalıya ait yedek parçaları boyayıp teslim ettiğini ispatlamış olup bedelin ödenmediği tarafların kabulündedir. Davalı ayıplı hizmet verildiğini iddia etmektedir.
Davalının bu yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin tespiti için davalı vekilinin beyan ve itiraz dilekçeleri de ve dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre;
Davalı vekili, yukarıda özetlenen cevap dilekçesinde Hollanda’ya gönderilen malların ayıplı olduğunu, davalıya ayıp ihbarının yapıldığını belirtmiş olup, 15.05.2018 tarihli cevap dilekçesinde deliller kısmında Hollandalı firma ile yapılan sözleşmeye ve sipariş formuna, … isimli firmanın düzenlemiş olduğu rapora, kesinti belgesine, malların ayıplı olduğunu gösterir fotoğraflara, taraflar arasında ve davalı ile Hollanda firması arasında yapılan e-posta yazışmalarına dayanmıştır. Mahkememizce ön inceleme duruşmasında verilen süreye istinaden dosyaya sunulan 27.11.2018 tarihli delil dilekçesinde ise kaplama dokümanlarının davacıya ulaştırıldığına dair e-postaya, dava dışı yabancı firma tarafından davalıya gönderilen ve işin kusurlu yapıldığını bildiren epostaya ve bu e postanın davacıya ulaştırıldığına da dair ekran görüntüsüne, kesinti belgesine,Hollandalı firma ile yapılan sözleşmeye, … firması tarafından hazırlanan rapora dayanmıştır. Buna göre; önemle ifade etmek gerekir ki davalının bilirkişi raporuna itiraz ve devamındaki beyan dilekçelerinde belirttiği noter ihtarnamesine gerek cevap gerekçe delil dilekçesinde yer verilmemiştir. Ayrıca davadışı firma tarafından davalıya ve akabinde davalıca davacıya gönderilen e postaların içeriğinin incelenmesinden; bu postaların bir durum tespiti ortaya koyduğu görüldüğünden usulüne uygun bir ayıp ihbarı olarak kabul görmesi de mümkün değildir, öte yandan bu durum tespiti de dava dışı firmaca yapılmış olup, davalı da hangi seçimlik hakka dayanduğını davacoya bildirmemiştir. Ayrıca … isimli firma tarafından yapılan tespitlerin de mahkememizce kabul görmesi, tespitin yapıldığı yer ve tespitin ne şekilde yapıldığı da mahkememizce denetlenememesi sebebiyle, mümkün değildir. Bu sebeple; gerek TTK nun satım sözleşmeleriyle ilgili düzenlenen ve somut olaya kıyasen uygulanması mümkün bulunan 23/c maddesi gerekse TBK nın 470, 474 ve 477 . md hükümleri de dikkate alındığında bu bildirimlerin ayıp ihbarı olarak kabul edilmesi olanaklı değildir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dava eser sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Davalı yanca cevap dilekçesinde yapılan işin ayıplı olarak meydana getirildiği iddia edilmekte olup, davacı vekili tarafından da süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulmadığı ileri sürülmüştür. Anlaşmanın niteliği itibariyle hukuki ilişkinin eser sözleşmesi olduğu açıktır. Bu nedenle dava, TBK.nun 470 ve devamı maddelerinde yer alan eser sözleşmesine ilişkin hükümler uyarınca çözümlenmelidir. Eser sözleşmelerinde kural olarak, eserin teslimini müteakip makul sürede açık ayıpların, ortaya çıktıktan sonra da yine uygun sürede gizli ayıpların yükleniciye bildirilmesi gerekir (BK.nun 474, ve 477/son madde). Ayıp ihbarı herhangi bir şekle tâbi değildir. Ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı hususunun ispatı için tanık dinlenmesi (hukuki işlem benzeri olduğu için) mümkündür. Somut olayda davalı vekiline ön inceleme celsesinde cevap dilekçesinde bildirdiği ve sunmadığı delilleri sunması için kesin süre verilmiş olup, gerek cevap gerekse delil dilekçesinde ayıp ihbarının ve seçimlik hakkın kullanıldığının süresi ve usule uygun şekilde yapıldığına dair herhangi bir delil ileri sürülmemiş ve davalı yanca bilirkişi raporu sunulduktan sonra ortaya konulan noter ihtarnamesine dair delile dayanılmasına da davacı vekili bu delile dayanılmasına açıkça karşı koymuştur.
Hal böyle olunca davacı yanca meydana getirilen eser açık ya da gizli ayıplı olsa bile süresi içinde ve yukarıda anılan hükümler çerçevesinde usule uygun şekilde ayıp ihbarında bulunulması gerekmekte olduğundan davalı yanca dava açılmadan önce ayıbın tespit edildiği ve bildirildiği iddia edilmiş ise de bu husus dosya kapsamı itibariyle ispat edilemediğinden davacının fatura alacağına hak kazandığı, iş bu davanın konusunun ise takipte itiraz edilen asıl alacak olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, davalının, Ankara 26 İcra Müdürlüğünün 2018/3267 Esas sayılı takip dosyasında yaptığı itirazın iptali ile takibin asıl alacak yönünden takip talebindeki koşullarla devamına alacağın %20 si üzerinden hesaplanan 15.741,20 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının kötü niyeti tespit edilmediğinden koşulları oluşmayan kötü niyet tazminat isteminin reddine dair karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili 15/01/2020 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; verilen mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme esas teşkil eden bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olup, savunmalarını karşılar nitelikte olmadığını, mahkemenin gerekçeli kararına dayanak teşkil eden bilirkişi raporunda müvekkili şirketin muayene ve gözden geçirme yükümlülüğünü yerine getirmediği, davacıya ayıp ihbarında dahi bulunulmadığı görüşünün hakim olduğunu, oysa ki ayıp ihbarının Türk Ticaret Kanunu’nda bir şekil şartı bulunmadığını, müvekkilinin, standart koşulları içermesi gereken teknik bilgileri davacıya gönderdiğini, teslim konusu malları muayene etme ve gözden geçirme hususunın teknik anlamda müvekkiline yüklenemeyeceğini, zira müvekkilinin bu malları Hollanda firmasına teslim etmekle yükümlü olup asıl işin sahibinin Hollanda firması olduğunu, ürünlerin bu nedenle Hollanda” da işin sahibi tarafından muayene edildiğini, bir takım ayıplı işlerin tespit edildiğini, durumun Hollanda firması tarafından müvekkiline maille belirtildiğini, bunun üzerine aynı anda söz konusu mailin Türkçe tercümesinin, davacı tarafa bildirildiğini ve ürünlerin ayıplı olduğu ihbarının yapıldığını, bu durumun da delil dilekçelerinin (2) nolu bendinde açıklandığını. dilekçenin ekinde de maillerin mahkemeye sunulduğunu, diğer taraftan Ankara 58. Noterliği” nin 23.0Z.2018 tarıhlı … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile durum ve ayıp bildiriminin davacı yana bildirildiğini, bilirkişi raporunda hiçbir surette ayıp ihbarının yapılmadığından bahsedilmesinin, delil dilekçelerinin incelenmediğini, raporun yüzeysel ve eksik incelemeye dayalı oluşturulduğunu kanıtlar nitelikte olduğunu, bilirkişi raporuna dayalı hükmün de bu anlamda eksik incelemeye dayalı olduğunu, dosya kapsamında 13.11.2018 tarihli celsede mahkemece tayin edilen bilirkişiler arasında makine mühendisinin bulunduğunu, mahkemenin görevlendirmesiyle makine mühendisi bilirkişinin, malın ayıplı olup olmadığı hususunda görüşünü rapor olarak mahkemeye sunmak zorunda olduğunu, ancak 11.06.2019 tarihli raporun hiçbir bölümünde bu yönde yani malın ayıplı olup olmadığı hususunda teknik bir görüşe rastlanılanamadığını, başka bir deyişle teknik nitelikteki makine mühendisinin dosyada ihtilaf konusu boyalama işinin ayıplı olup olmadığını tespit eder görüşünü sunmadığını, bu husustaki tüm kanaati hukukçu bilirkişiye tevdi ettiğini, öyle ki raporun bir bölümünde, “.Uluslararası standartlara uygun boyalama işi” düşüncesi dahi, hukukçu bilirkişinin görüşü olarak rapora yansıdığını, bu yönüyle raporun daha en baştan denetimden uzak ve eksik incelemeye dayalı olduğunu, bilirkişi raporunun “Değerlendirmeler” bölümünün, “A” başlığında, yurt dışına yapacağı imalatlar için boyama işini taşerona yaptırmak isteyen davalının basiretli bir tacir gibi davranmayıp, taşeronla yazılı bir sözleşme dahi yapmadığını, boyama standartlarını belirlemediğini, bunun dahi başlı başına davalıya izafe edilecek bir kusur olduğunu kanaat ettiğini, bir kere bu kanaate varmak konusunda bilirkişiye mahkeme tarafından verilen bir görev bulunmadıığını, eser sözleşmenin şeklen sıhhat şartı bulunmadığını, tarafların dilediği şekilde yapmasının bu sözleşmenin geçerliliği için yeterli olduğunu, daha önemlisi müvekkili tarafından davacıya söz konusu boyama işinin standartlarını ve değerlerini gösterir, teknik bilgilerin elektronik posta yoluyla gönderildiğini, delil dilekçelerinin (1) nolu bendinde de bu standartların davacıya elektronik posta ile gönderildiğinin ispat edildiğini, öte yandan, bilirkişinin davacının hangi standartlarda boyama işini yapacağı hususunda somut bir kural olmadığı yönündeki görüşünün tamamen eksik incelemeye dayalı olduğunu, zira dosyaya sunulan delil dilekçeleri ekinde Ankara 58. Noterliği” nin … yevmiye numaralı, 23.02.2018 tarihli ihtarnamenin mevcut olduğunu, ihtarnamede, boyalama işinin şartname şartlarına uygun olmadığı, bu anlamda dava dışı Hollanda firmasının tespit edilen taraflarına ve davacı yana bildirmek için tarafları Hollanda’ ya davet ettiğinin davacı yana ihtar edildiğini, bilirkişinin sanki bu standartlar hiç yokmuş gibi rapor tanzimi yoluna gitmesinin kabul edilebilir olmadığını, anlaşılan odur ki, bilirkişinin, delil dilekçeleri ve eklerinin dahi incelemediğini, bilirkişi raporunda, dosyaya sundukları bağımsız denetim kuruluşunca oluşturulan ve ürünlerin ayıplı boyandığını gösterir raporun her hangi bir ispat gücü olmadığı sonucunu çıkarttığını, mahkemenin de aynı görüşle kararını oluşturduğunu, satış konusu ürünlerin Hollanda’da teslim edildiğini, Hollanda’da teslim edilmiş bir malzemenin gözden geçirme ve muayene işlemlerinin bağımsız bir denetleme kuruluşuna yaptırıldığını, bu raporun yazılı bir delil olduğunu, bu durum da yine delil dilekçelerinin ekinde yer alan Ankara 58. Noterliği’nin 23.02.2018 tarihli ihtarnamesinde belirtildiğini, davacının bu ihtarnameye kayıtsız kaldığını, dava dışı Hollanda menşeili şirketle müvekkil şirket arasında yapılan sözleşmenin teknik şartlarına göre vinç yedek parçalarının önce kumlama yapılıp daha sonra boyanması gerektiğini belirttiğini, gerek işin tecrübe gerektirmesi ve davacı şirketin bu tecrübeyi haiz olması gerekse kumlama işleminin yapılmasının şart olduğunun defalarca davacı şirkete belirtilmesine rağmen davacı şirketin bazı parçaları bazı parçaların belli kısımlarını kumlama yapmaksızın boyama işlemine girmesinin boyaların dökülmesine ve haliyle müvekkil şirketin maddi kaybına neden olduğunu, nitekim dava dışı Hollanda menşeili … isimli şirketin müvekkili şirketten 30.000 EURO kesinti yoluna gittiğini, bilirkişi raporunda, raporda geçen ayıpların taşınma sırasında da meydana gelebileceğini ifade ettiğini, bu kanaatin hukukçu bilirkişiden beklenen bir kanaat olduğunu, zira kendisinin boyama işinde ayıbın teknik olarak gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit edebilecek bilgiye sahip olmadığını, ancak buna rağmen, ayıbın niteliği ile ilgili teknik yorumun bilirkişi tarafından yapıldığını, dosyada görevlendirmesi mevcut teknik bilirkişinin bu konularda her hangi bir kanaate varmamasının kendilerini bu sonuca götürdüğünü, nihayet bilirkişinin, dava konusu alacağın temelini teşkil eden faturaların davacıya iade edilmediği görüşünde bulunduğunu, oysa delil dilekçeleri incelendiğinde ekinde yer alan Ankara 58. Noterliğinin 23.02.2018 tarihli … evmiye numaralı iİihtarnamesi incelendiğinde faturaların ihtarnameyle iade edildiğinin açıkça ispatlandığını, tüm iddialarının incelenmeye ve yargılama sırasında ortaya çıkartılmaya muhtaç olduğunu belirterek istinaf dilekçelerinin kabulü ile kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesine karşı cevap dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasa hükümlerine uygun olduğundan davalının istinaf istemininin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasındaki sözlü anlaşma uyarınca davacı taşeronun, davalı yüklenicinin dava dışı … isimli şirketten aldığı vinç yedek parçası imalatı işinin yedek parçalarının boyanması işinin üstlendiği, bu edemini usulüne uygun olarak yerine getirdiği, iş bedeli karşılığı olarak düzenlene fatura bedelinin ödenmemesi üzerine davalı hakkında fatura bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine davalının yaptığı haksız itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatı istimine ilişkindir.
Davalı vekili davaya cevabında, taraf arasında sözlü olarak eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğunu ve bu kapsamda davacı taşeronun davalının imal ettiği vinç yedek parçaları boyadığını, boyanın ürünlerin dava dışı iş sahibi … firmasına gönderildiğini, bu firmaca kendilerine vinç boyalarının kumlanma yapılmadan boyandığından boyaların döküldüğünü yani işin ayıplı olarak yapıldığını ilettiklerini, bu konuda bağımsız yabancı denetleme firmasına düzenlettikleri tespit raporunun kendilerine gönderilmesi üzerine bu raporu davacı taşeron firmaya e posta yoluyla gönderdiklerini, bu konuda noter ihtarnameleri de bulunduğunu, ayıpların giderilmesini istediklerini, ancak davacı tarafın ayıpları gidermediğini, bu sebeple düzenlenen fatura bedelinin ödenmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, hukukçu ve makina mühendisi bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle ve bu rapor hüküm verilmeye yeterli görülerek taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacının, davalıya vinç yedek parçalarının boyanması işini taahhüt ettiği ve taahhüdünü yerine getirdiğini, iş bedeli karşılığı düzenlene fatura bedelinin davalı yanca ödenmediği, davalı yanca ürünlerin ayıplı olarak teslim edildiği iddiasında bulunulduğu, ancak davalının süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu, usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı, bu sebeple iş bedeli karşılığı düzenlenen fatura bedelinden sorumlu olduğu kabul edilmek suretiyle ve bilirkişi raporuna yapılan itirazlar konusunda ek rapor alınmadan davanın kabulüne dair karar verilmiş bu karar karşı davalı vekilince yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmamaktadır. Davacı taşeron, davalı yüklenicidir. Yanlar arasındaki uyuşmazlıkda eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Eser sözleşmesinde yüklenicinin iş bedeline hak kazanabilmesi için eserin sözleşme ve ekleri, fen ve tekniği ile iş sahibinin ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayıp iş sahibine teslim etmiş olması gerekir.
Eser sözleşmelerinde ayıp, eserin sözleşme ile işin niteliğine göre bulunması gereken bazı vasıfların bulunmaması ya da olmaması gereken bazı bozuklukların bulunması olarak tanımlanır. Ayıp ihbarının yapılması ve eserin teslim ya da iadesi, maddi vakıa niteliğinde olduğundan bunların yerleşik Yargıtay Kapatılan 15. Hukuk Dairesinin uygulama ve içtihatlarında her türlü delil ve tanık beyanı ile ispatlanabileceği kabul edilmektedir. Davalı tarafça ayıplı olduğu ileri sürülen ürünler ile ilgili olarak ürünlerin tesliminden sonra dava dışı Hollanda Ülkesindeki … isimli iş sahibine gönderildiği, iş sahibince teslim alınan ürünlerin yapılan kontrollerinde ayıplı olduklarının tespit edildiği, yani vinç yedek parçalarının boyama işleminin ayıplı olarak yapıldığı, bazı boyaların döküldüğünün tespit edildiğinin, bu konuda bağımsız denetleme kuruluşuna rapor düzenlettirildiği ve bu rapor ve tespit tutanaklarının e-mail yolu ile davalı yükleniciye bildirildiği, davalı yüklenicinin de aynı şekilde yani e-mail yolu ile bu hususları davacıya bildirdiği ve ayıpların giderilmesini talep ettiği, sonrasında da noter ihtarnamesi gönderdiği bu şekilde davalının davacıya ayıp ihbarında bulunduğunu kanıtladığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple mahkemece, davalının süresinde ayıp ihbarında bulunduğunun kabulü gerekirken ve ayıp ihbarında bulunulduğunun her türlü delille kanıtlanması mümkün olduğu halde davalı tarafça usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunulmadığının kabulü ile sonuca gidilmesi dairemizce doğru görülmemiştir.
Mahkemece yapılması gerekli iş, ayıplı ürünlerin halen davalı veya dava dışı iş sahibi elinde bulunup bulunmadığı sorulup mevcut ise konusunda uzman teknik bilirkişi marifetiyle üzerinde inceleme yaptırılarak ayıplı olup olmadığı, ayıbın niteliği ve ayıplı ise işin yapıldığı ileri sürülen tarihi itibariyle 2017 yılı Aralık ayı itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükmünce iş sahibinin eserin reddi ve bedel ödemekten kaçınma, bedelden tenzil ve ücretsiz onarım ya da onarım bedeli seçimlik haklarından hangisini kullanabileceği konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp sonucuna uygun karar verilmesi, ayıplı ürünler üzerinde yurt dışında ise ürünler üzerinde inceleme yapılması imkanı bulunmayacağından davalı yüklenici tarafından dosyaya sunulan ayıp konusundaki delillerin bağımsız yabancı denetim kuruluşunun düzenlemiş olduğu rapor ve her türlü belgelerin değerlendirilmesi suretiyle yine aynı konuda uzman teknik bilirkişi kurulundan rapor alınmak, taraflarca bu rapora itiraz edilmesi halinde bilirkişi kurulundan itirazları karşılayacak şekilde gerekirse ek rapor alınmasından sonra tüm delillerin birlikte takdiri ile davanın buna göre sonuçlandırılması olmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilmiş olması sebebiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde sonuçlandırılması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş,

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-.Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2019 Tarih ve 2018/260 Esas 2019/758 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak esasa ilişkin bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf başvurusunun kabul edilmiş olması sebebiyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına, davalı tarafından yatırılan 1.344,10 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5- Davalı tarafından yatırılan 148,60 istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a,6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza