Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/1037 E. 2022/169 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 31. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
(Ön İnceleme Aşamasında / Duruşmasız)
(Başvurunun Usulden Reddi/HMK m. 352/1-b)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İSTİNAF KARARI

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2020
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 01/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/03/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) İstemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, muhafaza dolaplarının davalıya teslim edildiğini, 100.000,00 TL değerinde fatura düzenlendiğini, faturanın tebliğ edildiğini ve itiraza uğramadığını, davalının borcunu ödememesi nedeni ile Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2018/690 esas sayılı takip dosyası ile icra takibi yapıldığını, takibin davalının haksız itirazı nedeni ile durduğunu beyanla itirazın iptaline, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacıya borçlarının bulunmadığını, faturanın yanlışlıkla ticari deftere kaydedildiğini, faturanın ticari ilişkiyi ve alacağı ispata yeterli olmadığını, faturanın geçerli bir sözleşmeye dayanması gerektiğini, ispat yükünün davacıda olduğunu, malların davalıya teslim edilmediğini, tazminat talebinin yerinde olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; alacak bakamından ispat yükü davacı tarafta olduğu, ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkün olduğu, ticari defterler kesin delillerden olduğu, Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğu, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmadığı, Davacılar da dava dilekçesinde her iki yanın ticari defterlerine dayandığı, Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olduğu, ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerektiği bununla birlikte karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebileceği, Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılacağı, davacının ticari defterlerinin incelenmesinde ticari defterlerin lehine delil teşkil edebilecek vasıfta olduğu ve dava konusu faturanın ticari deftere kayıtlı olduğu Davacının ticari defter kayıtlarına göre 100.000,00 TL alacağının çek ile kapatıldığı, çekin karşılıksız çıkması üzerine şüpheli alacak kalemine kaydedildiği, bankaca ödenen zorunlu bedel dışında 16.01.2018 tarihi itibari ile 98.590,00 TL alacak kaldığı bilirkişi incelemesi ile anlaşılmıştır. Davalı vekilinin de açıkça faturanın ticari defterlerine kayıtlı olduğunu beyan ettiği, faturanın davalının BA formuna kayıtlı olduğu, davalıya verilen kesin sürede ticari defterlerin ibraz edilmediği birlikte değerlendirildiğinde davacının ticari defterlerinin davalı defterleri ile uyumlu kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Davalının tacir olması, basiretli davranma yükümlülüğünün bulunması nedenleri ile faturanın sehven kaydedildiğine dair savunmaya itibar edilmediği, davalı tarafın noter vasıtası ile çekilen ihtar ile temerrüte düşürülmediği, şu hâlde işlemiş faiz talep edilemeyeceği, bankaca karşılıksız çıkan çek nedeni ile yapılan ödemenin asıl alacaktan mahsubu gerektiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hüküm kısmının 1. maddesinde 98.290,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına karar verildiğini, icra takibinin tarihinin 16/01/2018 tarihi olduğunu, icra takibine konu faturanın ise 28/07/2017 tarihi olduğunu, TTK’nın başlangıç bölümünde Ticari işlerde faz üst başlığı ile 8-10 maddeler arasında faize ilişkin düzenlemeler yapıldığını, TTK m 9’da uygulanacak hükümler başlığı altında ticari işlerlerde, kanuni anapara, temerrüt faizi hakkında ilgi mevzuat hükümlerinin uygulanacağı, TBK m 117/f,II de belirli vadeli borçlar ile diğer bazı hallerde borçlunun ihtira gerek kalmaksızın temerrüde düşeceğinin düzenlendiğini, davalı borçluya gönderilen dava konusu faturada vade tarihinin 26/10/2017 tarihi olduğunu, TBK’nın 117/2 maddesine göre belirli vadeli borç olup davalı borçlunun temerrüde düştüğü 26/10/2017 tarihinden itibaren faiz uygulanması gerektiğini, mahkemece faiz başlangıcı için 26/10/2017 tarihinden itibaren hüküm kurulması gerekirken icra takibi olan 16/01/2018 tarihinden itibaren faiz uygulanmasına karar verildiğini, bu nedenle hukuka aykırılığın kaldırılması gerektiğini, Kararın beşinci maddesinde reddedilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1 maddesi gereğince 3.400 TL vekalet ücretine karar verildiğini, davalarında 100.000,00 TL asıl alacak üzerinden takibin davamına karar verilmesi talep edildiği halde hüküm 98.590,00 TL üzerinden karar verildiğini, reddedilen kısmın 1.410,00 TL olduğunu, AAÜT’nin 13/2 maddesinde hükmedilen ücretin kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceğinin düzenlendiğini, mahkemece reddedilen 1.410,00 TL için 3.400,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK’nın “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341. maddesinin (2) no’lu bendinde, miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiş, 02.12.2016 tarihli … Gazete’de yayımlanan 24.11.2016 tarihli 6763 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 41. maddesi ile de, maddede yer alan “binbeşyüz” ibaresi, “üçbin” şeklinde değiştirilmek suretiyle, söz konusu kesinlik sınırı üçbin Türk Lirasına çıkarılmış ve her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, bu miktarın Maliye Bakanlığınca her yıl için tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması kabul edilmiştir.
Öte yandan, 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ya eklenen Ek madde 1/2 gereğince, HMK’nın 341. maddesinde düzenlenen kesinlik sınırının uygulanmasında, hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı öngörülmüş olduğundan, 6763 sayılı Kanun değişikliği ile yapılan parasal sınırlar, ancak söz konusu Kanun’un yürürlüğe girdiği 02.12.2016 tarihi ve sonrasında (2017 takvim yılı başına kadar) verilen ilk derece mahkemesine ait kararlar yönünden esas alınabilecektir.
Buna göre, asliye hukuk mahkemeleri yönünden kesinlik sınırı, ilk derece mahkemesine ait karar tarihi, 02.12.2016 tarihinden önce ise 1.500,00 TL, 02.12.2016 tarihi ve sonrasında ise, (2017 takvim yılı başına kadar) 3.000,00 TL, 01.01.2017 ve sonrasında ise (2018 takvim yılı başına kadar) 3.110,00 TL, 01.01.2018 ve sonrasında ise (2019 takvim yılı başına kadar) 3.560,00-TL, 01.01.2019 ve sonrasında ise (2020 takvim yılı başına kadar) 4.400,00-TL,01.01.2020 ve sonrasında ise (2021 takvim yılı başına kadar) 5.390,00-TL, 01.01.2021 ve sonrasında ise (2022 takvim yılı başına kadar) 5.880,00-TL, olarak uygulanacaktır.
HMK’nun 346.maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili olarak ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan, İstinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili, aynı yasanın 352.maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince de bir karar verilmesi mümkündür.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, davacı tarafça istinaf konusu edilen miktarın, iptal konusu edilmeyen faiz tutarı 2.190,41 TL ve fazladan hükmedildiği iddia edilen 1.990,00 TL karşı vekalet ücreti olmak üzere toplam 4.180,41 TL olduğu; HMK’nın 341/2. maddesi gereğince karar tarihi itibariyle talep kesinlik sınırı kapsamında kaldığından davacı tarafın istinaf kanun yoluna başvurma hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle, aynı Kanun’un 352. maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olan karara ilişkin davacı tarafın istinaf başvurusunun aşağıdaki şekilde usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2- Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına, artan avansların yatıran taraflara iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

….