Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/99 E. 2021/718 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi …

T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 31/05/2019
NUMARASI : …
DAVA : Menfi Tespit
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : Taraflar

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dava dosyası incelendi ve gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI :
Davacı vekili, 27/12/2018 havale tarihli dava dilekçesiyle: müvekkilinin kredinin asıl borçlusu olan … …’un çektiği 40.000,00.-TL bedelli 02/05/2013 tarihli genel kredi sözleşmesine … ile beraber müteselsil kefil olduğunu, TBK md:589 da da belirtildiği üzere kefilin her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktara kadar sorumlu olduğunu, 40.000,00.-TL bedelli kredinin tamamının ödendiğini ve ödenmesiyle beraber davacının kefilliğinin de sona erdiğini, kredinin asıl borçlusu olan … …’a … adı altında bir kredi kartı verildiğini, davacının 06/07/2017 tarihli ihtarname ile böyle bir kartın varlığından ve karttan yapılan alışveriş sonrasında 6.512,39.-TL nakdi borçtan haberi olduğunu, süreç içerisinde Kayseri 8. İcra Müdürlüğü’nün ….. sayılı icra dosyasıyla genel kredi sözleşmesi dayanak gösterilerek ve davacı bu borcada kefilmiş gibi gösterilerek davalı banka tarafından ödeme emri gönderildiğini, sonrasında ise davacının maaşına haciz konduğunu ve borcun maaşından düzenli olarak kesilmekte olduğunu, ancak kefilin sadece kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ve kefalet limiti ile sorumlu olduğunu, kefaletin belirli veya en azından kefaletin verildiği anda belirlenebilir olması halinde geçerli olduğunu, bu hususa öğretide ve Yargıtay kararlarında da açıkça değinildiğini, davacı aleyhine başlatılan asılsız ilamsız icra takibinin hukuka ve takip dayanağı belge hükümlerine göre geçersiz olduğunu, bu takibin tebligatının davacının eşine yapılmış olduğunu ve takipten habersiz kalan davacının itiraz edemediğini ileri sürerek; takibin durdurulmasına, kötüniyetle başlatılan takip için %20’den az olmamak üzere tazminata, takibin davacı için iptaline ve davacının icra tehditi altında maaş haczi uygulanması neticesinde ödemiş olduğu meblağların tespit edilerek karşı tarafın tacir olması sebebiyle her ay yatırılan meblağın ayrı ayrı avans faizi uygulanarak taraflarına iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle: müvekkil banka ile dava dışı … … arasında 02/05/2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını ve sözleşme gereğince dava dışı … …’a nakit kredi ve … kredisi kullandırıldığını, genel kredi sözleşmesini davacı … ve dava dışı …’ün müşterek müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, sözleşmelerin ilgili maddeleri gereğince davalı bankaca görülen lüzuma binaen kredilerin gecikmede olan tutarın verilen sürede ödenmediği takdirde kredinin kat edileceğinin ve yasal yollarla takibe geçileceğinin 06/07/2017 tarihli ihtarname ile davacıya bildirildiğini, davacıya ve dava dışı borçlulara kat ihtarnamesi ile verilen süre sonrasında da ödeme yapılmamış olması nedeniyle Kayseri 8. İcra Müdürlüğü’nün ….. esas dosyası ile davacı ve dava dışı … … ile … aleyhine genel haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, davacıya çıkartılan ödeme emrinin tebliğ edildiğini ve takibe itiraz edilmemesi nedeniyle takibin kesinleştiğini, icra dosyası alacağı için davacının işyerine maaş müzekkeresi gönderildiğini ve almakta olduğu maaşına haciz konulduğunu, haciz işleminden yaklaşık altı ay sonrasında davacının dava açmasının haksız ve kötüniyetli olduğunu, dava dışı … … lehine kullandırılacak krediler için 02/05/2013 tarihli 40.000,00.-TL limitli genel kredi sözleşmesini davacı tarafın müşterek ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, kaldı ki bu hususun dava dilekçesinde de kabul edildiğini, ancak davacının bu kredinin sona erdiği ve kefaletine ilişkin sorumluluğunun kalmadığı, vs. beyanlarının kendi açıklamaları ile çelişmekte olduğunu, davalı banka ile imzalanmış olan genel kredi sözleşmesine göre bankanın krediyi ticari kart vermek suretiyle de kullandırabileceğini, genel kredi sözleşmesinde yer alan düzenlemeler ile TBK’nın müteselsil kefil ve kefalete ilişkin hükümlerinden anlaşılacağı üzere asıl borçlu davacıya verilen ve ticari kart niteliğinde olan … kredisinin kullandırıldığını, kefalet limitini / kefilin sorumluluğunu aşacak şekilde takip yapılmadığını savunarak; kötüniyetli açılmış bulunan davanın, takibin durdurulmasına yönelik taleplerin, kötüniyet tazminatı taleplerinin, takibin iptali taleplerinin ve icra dosyasına maaş haciz kesintisi yolu ile yapılan ödemenin iadesine yönelik taleplerin reddine ve davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece: dava dışı … … ile davalı banka arasında 30/03/2012 tarihinde 30.000.-TL limitle genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin davacı … ve dava dışı … tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, yine dava dışı … … ile davalı banka arasında 02/05/2013 tarihinde 40.000.-TL limitle genel kredi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin de davacı … tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, davalı banka tarafından asıl borçluya 2012 yılında 5.000.-TL limitle … verildiği, asıl borçlu tarafından bu kartın 2017 yılına kadar kullanıldığı, TBK’nın 582. maddesinde kefaletin doğmuş ve geçerli borçları kapsadığı gibi doğacak borçları da kapsayacak şekilde kefalet ilişkisinin kurulabileceğinin hüküm altına alındığı, asıl borçlunun … borcunu ödememesi nedeniyle davalı banka tarafından hesabın kat edildiği, ancak davacıya gönderilene ihtarnamenin iade olunduğu ve tebligat çıkarılan adresin sözleşmede belirtilen adres olmaması nedeniyle davacının takip tarihinden önce temerrüde düşmediği, taleple bağlılık kuralının da gözetildiği ve dava tarihi itibariyle hasat kredi kartından doğan borcun 4.462,62.-TL asıl alacak olmak üzere toplam 4.611,89.-TL olduğunun bilirkişi tarafından hesaplandığı, davacı tarafın fazladan ödeme yaptığına ilişkin istirdat talebi olmayıp, dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin infaz aşamasında değerlendirilmesi gerektiği ve kötüniyet tazminatı şartlarının mevcut olmadığı gerekçesiyle;
“DAVANIN KISMEN KABULÜNE
1-Davacının Kayseri 8.İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı dosyasına konu borç nedeniyle dava tarihi itibariyle 5.888,11-TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya yönelik talebinin reddine,
Şartları mevcut olmadığından kötüniyet tazminatına hükmolunmasına yer olmadığına…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, cevap dilekçesine konu bir kısım hususlara da yer vermek suretiyle; alınan bilirkişi raporunda davacının takibe dayanak … için imzalanmış olan sözleşmede müteselsil kefaletinin varlığının tespit edildiğini, davacının hesap karttan ve karttan yapılan. nakdi borçtan haberi olduğu gözardı edilerek temerrüt tarihinin takip tarihi olarak değerlendirilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, hesap kat tarihinde banka alacağının hatalı tespit edildiğini, takibin hesap kat ihtarnamesine dayalı olduğunu ve İİK 68/b maddesi koşullarında borçluya tebliğ olunan kat ihtarına borçlunun herhangi bir itirazda bulunmadığını, takip talebinde asıl alacak olarak bildirdikleri rakama ilişkin faiz ve BSMV talebi bulunmasına rağmen hesaplamada dikkate alınmadığını, takibe sebebiyet verilmiş olması nedeniyle davacı/borçlunun takip masrafları ve vekalet ücretinden de sorumluluğunun bulunduğunu, icra dosyasına sağlanan tahsilatların öncelikle takip masrafları, icra vekalet ücreti ve faize mahsup edileceği gözönünde bulundurularak hesaplama yapılması gerekmekte iken bu hususlar dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek, yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; davanın müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ve maaşı üzerinden uygulanan haciz ile tahsil edilen meblağın iadesine ilişkin olduğunu, mahkemenin davacının borçlu olmadığı meblağı kısmen tespit ettiğini, ancak istirdat talebi bulunmasına rağmen sanki yokmuş gibi eksik karar verdiğini, 6502 sayılı TKHK gereği taraflarla müzakere edilmeksizin hazırlanan sözleşme hükümlerinin yok hükmünde olduğunu, ayrıca banka tarafından birden fazla kişiyle yapılmak üzere hazırlanan sözleşmelerin tip sözleşme niteliğinde olduğunu ve genel işlem koşulu gereği müzakere edilmeyen maddelerin geçersiz olduğunu, asıl kredi borcu itfa olmakla birlikte davacının müteselsil kefilliğinin sona erdiğini, asıl kredi sözleşmesine davacı kendi el yazısı ile müteselsil ibaresini yazmış olsa da … başvuru formunda da kefil olarak gözüken davacının böyle bir ibare eklemediğini, bu hali ile söz konusu kefaletin adi kefalet hükmünde olup ilgili icra dosyasında asıl borçlu hakkında aciz vesikası alınmadan davacı aleyhine icra takibine girişilemeyeceğini, bankanın davacı ve dava dışı borçluların önüne yekün halde birden fazla sözleşme sunması karşısında davacının kefaletinin geçerli olmadığını, asıl kredi haricinde asıl borçluya kredi kartı verilmesinin / 6502 sayılı TKHK gereği taraflarla müzakere edilmeksizin hazırlanan sözleşme hükümlerinin yok hükmünde olduğunu, davalının takip başlatması tamamen kötü niyetli olduğundan tazminata hükmedilmemesinin de eksiklik olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulü ile birlikte haksız olarak tahsil edilen meblağın tarafılarına iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dosya kapsamından ve bilirkişi raporundan:
1-Dava dışı asıl borçlu … … tarafından davalı bankanın … Şubesi’ne 30/03/2012 tarihinde 3 sayfadan ibaret … Başvuru formu elle doldurulmak suretiyle başvurulduğu, başvuru formunda kefil ile ilgili bilgilerin verildiği bölümde 2. kefil olarak davacı …’a ait bilgilere de yer verildiği ve imzasının da bulunduğu, davalı Bankanın … Şubesi ile dava dışı asıl borçlu … … arasında 30/03/2012 tarihinde 15 sayfa ve 55 maddeden ibaret 30.000,00.-TL limitli genel kredi sözleşmesinin düzenlenerek imzalandığı, bu sözleşmenin davalı … ve dava dışı … tarafından müşterek ve müteselsil borçlular olarak imzalandığı, davalı bankanın … Şubesi ile dava dışı asıl borçlu … … arasında 02/05/2013 tarihinde 20 sayfa ve 44 maddeden ibaret 40.000,00.-TL limitli genel kredi sözleşmesinin düzenlenerek imzalandığı, bu sözleşmenin davacı … tarafından 40.000,00.TL üzerinden müteselsil kefil olarak imzalandığı,
2-Kayseri 8. İcra Müdürlüğü’nün ….. sayılı takip dosyasının incelenmesinden: davalı banka tarafından; kat ihtarnamesi ile ekli hesap özetine, 40.000,00.-TL bedelli ve 02/05/2013 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak, asıl borçlu … … ile kefiller … ve … aleyhlerine 7.373,21.-TL asıl alacak, 00,00.-TL işlemiş faiz % 35 ve 00,00.-TL BSMV %5 olmak üzere toplam 7.373,21.-TL üzerinden 19/08/2017 tarihinde genel haciz yoluyla takip başlatıldığı, itiraz edilmeyen takibin kesinleştiği ve davacı …’ın çalıştığı kuruma maaş haczi için müzekkere gönderildiği,
3-Dava dilekçesinde dava değerinin 10.500,00.-TL olarak gösterildiği ve peşin harcın davacıdan bu tutar üzerinden alındığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalı bankanın, dava dışı asıl borçlu firmadan, dava tarihi itibariyle … kredisinden kaynaklanan 4.426,62.-TL asıl alacak olmak üzere toplam 4.611,89.-TL nakit alacağına davacının kefaletinin bulunduğu yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne, davacının bahsi geçen takip dosyasına konu borç nedeniyle dava tarihi itibariyle 5.888,11.-TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya yönelik talebinin reddine ve şartları mevcut olmadığından kötüniyet tazminatına hükmolunmasına yer olmadığına karar verilmiş, bu karara karşı taraflarca istinaf başvurularında bulunulmuştur.
Öncelikle; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava dışı asıl borçlunun genel kredi sözleşmesi kapsamında davalı bankaya olan ticari iş nedeniyle (TTK md:3) ticari nitelikteki borcundan ve davacının bahsi geçen sözleşme ilişkisinde bu borca dair müteselsil kefaletinden kaynaklanmış olmasına, asıl borçlunun kullandığı hasat kartın davacının kefili olduğu aynı tarihli sözleşme kapsamında verilmiş ve kullandırılmış olduğunun anlaşılmış olmasına ve … başvuru formunda da davacının kefil olarak imzasının bulunmasına göre; somut olayda 6502 sayılı TKHK’nın uygulama yerinin bulunmadığı, ayrıca; sözleşme içerikleri ve davacının kefalete ilişkin dava dilekçesi içeriği ile aşamalardaki değerlendirmeleri de dikkate alındığında, somut olayda genel işlem koşulundan da söz edilemeyeceği ve davacının yukarıda belirtilen sözleşmelere konu ticari işler nedeniyle, söz konusu sözleşmeler kapsamında ve kefil olduğu tutarlar ile sınırlı olarak müteselsil kefaletinin / sorumluluğunun bulunduğu ve dava tarihi itibariyle bu sorumluluğunun devam ettiği (TTK md:7 ve TBK md:586) değerlendirilmiştir.
Hal böyle olunca: davacının menfi tespit talebi yanında, hakkındaki takip kapsamında ödemiş olduğu tutarların iadesini / istirdatını talep ettiği de dikkate alınarak; mahkemece, bu hususa ilişkin taraf delilleri de toplanmak suretiyle; gerektiğinde, konusunda uzman yeni bir bilirkişiden taraflar ve mahkeme ile kanun yolu denetimine elverişli ve tarafların önceki bilirkişi raporuna yönelik itirazlarını da karşılayacak nitelikte yeni rapor alınması, ondan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması usule ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Öte yandan; itirazın iptali davalarında takip miktarından daha fazlasının talep edilemeyeceği, diğer bir deyişle itirazın iptali davalarında dava değerinin icra takibine konu talebe bağlı olduğu gözetilerek; somut olayda icra takibine konu toplam tutar 7.373,21.-TL olduğu halde, dava dilekçesinde 10.500,00.-TL olarak gösterilen dava değerinden, bilirkişi raporunda dava tarihi itibariyle toplam 4.611,89.-TL olduğu belirtilen borç tutarı mahsup edilmek suretiyle (10.500,00.-TL – 4.611,89.-TL = 5.888,11.-TL ) hüküm kurulmuş olması da isabetsiz bulunmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; tarafların iddia ve savunmalarının esaslı unsurlarını oluşturan ve eldeki davanın niteliği itibariyle mahkemenin hüküm kurmasını sağlayacak olan tüm esaslı delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, HMK’nın 353/1-a.6 maddesinde öngörülen şartların gerçekleştiği değerlendirildiğinden, tarafların bu nedenle yerinde görülen istinaf başvurularının (sair istinaf sebepleri şimdilik incelenmeksizin) kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ve ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2019 tarih ve … Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere MAHKEMESİNE İADESİNE,
4-Davacıdan alınan 165,70.-TL istinaf harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalıdan alınan 221,85.-TL istinaf harcının talep halinde davalıya iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan 54,90.-TL istinaf yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan 23.00.-TL istinaf yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Dairemizce verilen kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, kesin olmak üzere 24/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Gerekçeli Kararın Yazıldığı Tarih: 24/03/2021