Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/2039 E. 2022/313 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi …

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/09/2019
NUMARASI :…..
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : …

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı, süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dava dosyası incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili 23/01/2018 tarihli dava dilekçesi ile; davalının, dava dışı firma tarafından, davacı bankadan kullanılan Genel Kredi Sözleşmesine kefil olduğunu, dava dışı asıl borçlu tarafından, sözleşme kapsamında tahsis edilen kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine asıl borçlu ve kefiller hakkında alacağın tahsili talebi ile Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2016/24136 esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibine davalının itirazın ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 12/04/2018 tarihli cevap dilekçesi ile; davalının, dava dışı firma tarafından, davacı bankadan kullanılan krediye kefil olduğunu, davalının kefalet tarihi itibariyle dava dışı şirket ortağı olduğunu, ancak şirket ortaklığından dava ve takip konusu borcun doğumundan önce ayrıldığını, ayrıca kefalet ve kefalet limitinin artırımına dair sözleşmelerde evli olan davalının eş muvafakatinin bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının dava ve takip konusu borçtan kefil olarak sorumlu olduğu gerekçesi ile;
“1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalının Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2016/24136 esas sayılı dosyasındaki vaki itirazının kısmen iptali ile takibin 73.747,44 TL asıl alacak, 4.109,75 TL işlemiş akdi faiz, 205,49 TL BSMV ve 352,80 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 78.415,48 TL alacak üzerinden devamına,
Asıl alacağın 2.260,54 TL’sine takip tarihinden itibaren yıllık %36,36 oranında temerrüt faizi ve faizin %5’i nispetinde BSMV’si, 71.486,90 TL’sine takip tarihinden itibaren yıllık %30,24 oranında temerrüt faizi ile faizin %5 nispetinde BSMV’si işletilmesine,
İtirazın iptaline karar verilen alacağın %20’si oranında hesaplanan 15.683,09 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili 07/09/2020 tarihli istinaf dilekçesi ile; davalının dava dışı firma tarafından, davacı bankadan kullanılan krediye kefil olduğunu, davalının kefalet tarihi itibariyle dava dışı şirket ortağı olduğunu, ancak şirket ortaklığından dava ve takip konusu borcun doğumundan önce ayrıldığını, ayrıca kefalet ve kefalet limitinin artırımına dair sözleşmelerde evli olan davalının eş muvafakatinin bulunmadığını, davalının tüm borçtan sorumlu olmadığını, faiz oranlarının yüksek belirlendiğini, icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Davacı, genel kredi sözleşmesinden/kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan takibe vaki itirazın iptali talebinde bulunmuştur.
Ankara 31. İcra Müdürülüğünün 2016/24136 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından, davalı ve dava dışı asıl borçlu ve kefiller hakkında, 73.747,44 TL asıl alacak, 5.235,90 TL temerrüt faizi, 261, 78 TL faizin gider vergisi, 352,80 TL masraftan ibaret toplam 79.597,92 TL nin tahsili amacıyla ilamsız icra takibinde bulunulduğu, davalının süresinde takip konusu borca itiraz ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında tarafların iddia ve savunmalarının araştırılması bakımından konusunda uzman bilirkişiden alınan 16/07/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; ” Davalı …, dava dışı asıl borçlu şirket ile davacı arasında akdedilen 05.07.2013 tarihli 50.000 TL tutarlı sözleşmede ve 26.09.2013 tarihli 50.000 TL tutarlı limit artırım sözleşmesinde müteselsil kefalet imzası mevcut olup toplam kefalet limitinin 100.000 TL’ olduğu,
Davalı kefilin kefaleten sözleşmeyi imzaladığı tarihte şirket ortağı olup Ankara 16.Noterliğinin 28.04.2014 tarihli 10770 yevmiye numarası ile tasdik edilen 11.04.2014 tarihli Genel Kurulu Kararına ile şirketteki hissesini diğer şirket ortağı Adil AKPINAR ‘a devrettiği, bu kararın 05.05.2014 tarih 8502 sayılı Türkiye … Gazetesinde ilan edildiği, buna göre, davalının sözleşmelere olan kefaleti şirket ortaklığından ayrılmadan önce gerçekleştiği,
Davalının sorumluluğunın, şirket ortağı olmasından kaynaklı olmayıp genel kredi sözleşmesine olan müteselsil kefaletinden ileri geldiği, dolayısıyla, davalı tarafın kefaletinin bulunduğu sözleşmeye istinaden kullandırılmış olan kredilerden kaynaklı borçlardan sorumluluğunun bulundugu,
Takibe konu edilen borçların davalının kefaletinin bulunduğu sözleşmeye istinaden kullandırılmış olup bu nedenle davalı taraf bu borçlardan kefaleten sorumlu oldugu,
Davalının kefaletinin olduğu sözleşmenin 9.6. maddesinde ticari kredili mevduat hesabı ve 9.18. maddesinde ticari kredi kartı hesabı ile ilgili düzenlemelere yer verildiği, bir başka anlatımla söz konusu kredilerden kaynaklı borçlar Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında olduğu için, davalı tarafın bu borçlardan da kefaleten sorumlu tutulması gerektiği,
Davalı tarafın kefalet limitinin 100.000 TL ve kat tarihine göre tespit edilen borç miktarı 73.747,44 TL olup kat tarihindeki borç miktarı kefalet limitinin altında olduğu, diğer yandan, davalı kefil ile dava dışı asıl borçlu şirketin temerrüt tarihlerinin aynı olduğu, bu halde, davalı tarafın dava dışı asıl borçlu şirket yönünden tespit edilen borç miktarının tamamından sorumluluğu bulunduğunu kabul etmek gerektiği,
Yapılan inceleme, tespit ve değerlendirmeler neticesinde:
IV.I. Davalı kefilin dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerden 100.000 TL kefalet limiti ile sorumlu olduğu,
IV.2. Davacı taraftan takip tarihine göre talep edilebilecek tutarın,
Asıl alacak 73.747 ,44
İşlemiş faiz 4.109,75
BSMV 205,49
İhtar masrafı 352,80
Şeklinde olmak üzere 78.415,48 TL olarak kabulünün uygun olacağı,
IV.3. Davacının taksitli ticariden kaynaklanan asıl alacak tutarı 2.260,54 TL’ye takip tarihinden itibaren, % 36.36 , kredi kartı ve kredili mevduat hesabından kaynaklı asıl alacak tutarı 71.486,90 TL’ye takip tarihinden itibaren %30,24 oranlarından işleyecek faizi ile birlikte davalıdan talep edebileceği,” belirlenmiştir.
Mahkemece, yukarıda yer alan bilirkişi raporu hükme esas alınmak sureti ile istinaf incelemesine konu karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava dışı firma ile davacı banka arasında, 05/07/2013 tarihli genel kredi sözleşmesi yapıldığı ve davalının sözleşmeye 50.000,00 TL kefalet limiti ile usulüne uygun olarak kefil olduğu, ayrıca 26/09/2013 tarihli sözleşme ile kefalet limitinin 100.000,00 TL ye usulüne uygun olarak yükseltildiği, kefalete konu sözleşme kapsamında kredi, kredili mevduat hesabı ve tahsis edilen kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine, davacı banka tarafından, dava dışı asıl borçlu ile davalı kefile gönderilen ihtarnameler ile hesabın kat edildiği, dava dışı asıl borçluya gönderilen ihtarname ile dava dışı asıl borçlu yönünden muacceliyet ve takip tarihi itibari ile temerrüdün oluştuğu, davalı kefile gönderilen hesap kat ihtarının ise usulüne uygun tebliği sureti ile davalı kefil yönünden de temerrüdün oluştuğu, davalı kefilin, mahkemece yapılan yargılama sırasında, kredi ve kredi kartı sözleşmelerine ilişkin tüm banka kayıtlarının celbedilmesi sureti ile konusunda uzman bilirkişiden alınan, taraf, mahkeme ve kanun yolu denetimi ile hükme esas alınmaya elverişli bilirkişi raporu ile isabetli olarak belirlenen miktar kadar hakkında yapılan takibe konu borçtan sorumlu olduğu, hakkında yapılan takibe vaki itirazında haksız olduğu anlaşılmıştır.
İİK’nın 67/2 maddesi gereğince, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Ayrıca alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurların bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca, mahkemece, anılan gerekçeye dayalı olarak davacı tarafından açılan kısmen davanın kabulü ile davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair verilen kararda, istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapıldığı gözetildiğinde isabetsizlik bulunmamıştır.
Dava dosyası kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; açıklanan nedenlerle mahkemece verilen kararlarda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
Gerekçesi ve ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
2-Bakiye 4.017,42 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 22,00 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Dairemizce verilen kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 16/02/2022 tarihinde, oy birliği ile karar verildi.
Gerekçeli Kararın Yazıldığı Tarih : 16/02/2022

….