Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/2037 E. 2022/466 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi .

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 04/03/2020
NUMARASI :…
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : … … … A.Ş.

Davacı vekili dava dilekçesiyle; dava dışı asıl borçlu …’ın müvekkili bankadan taşıt kredisi kullandığını, borcun ödenmemesi üzerine asıl borçluya ve davalı kefile kat ihtarnamesi gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmediğini, bu nedenle Ankara 26.İcra Müdürlüğü’nün 2014/7264 esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını ve davalı kefilin itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, takibe yönelik itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesiyle; kredi çekildikten sonra asıl borçlu ile görüşmediklerini, kefil olduğu miktar üzerinden değil farklı rakamlar üzerinden takip yapıldığını, takip tarihi yerine sözleşme tarihindeki faiz oranlarının esas alındığını ve itirazın iptali davasının zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davacı ile dava dışı … arasında 30/11/1998 tarihli Kredi Sözleşmesi imzalandığı, söz konusu kredi sözleşmesinde herhangi bir limit belirlenmediği, davalının söz konusu sözleşmenin 4.sayfasında yalnızca isim ve imzasının yer aldığı, eki olan evrakta ise isim, kişisel bilgiler ve adresinin yer aldığı ancak herhangi bir sorumluluk miktarının belirlenmediği, kefalet sözleşmesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan BK.’nun 484.maddesi uyarınca kefilin sorumlu olduğu miktar belirlenmediğinden kefil yönünden geçerli bir kefalet akdi bulunmadığından ve alınan bilirkişi raporundaki görüşlerle; Davanın REDDİNE,
karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin müteselsil kefil sıfatı taşıdığını, adi kefaletten farklı olarak müteselsil kefalette asıl borçlu hakkındaki takibin semeresiz kalmasına gerek olmadığını, davalının cevap dilekçesinin ikrar mahiyeti taşıdığını, Yargıtay ilgili dairelerinin çeşitli kararlarında vurgulandığı üzere kredi sözleşmesine kefalette kredi tutarı oranında kefilin sorumluluğu olduğunu, sözleşmede belli bir limit yazılı olmasına gerek olmadığını belirterek verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava dosyası kapsamı, mevcut kanıt durumu ve HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalının dava dışı 3.kişi tarafından kullanılan kredi sözleşmesine müşterek müteselsil kefil olarak imza attığı, davacı tarafından asıl borçluya yönelik olarak yapılan takip semeresiz kalmadan davalı kefil aleyhine icra takibine geçildiği, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un (TKHK) tüketici kredisi başlıklı 10/3. maddesinde;“Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez” hükmünün bulunduğu, yasanın bu hükmünün emredici nitelikte olduğu, bu yasal düzenleme doğrultusunda davacı bankanın, ancak asıl borçlu aleyhine icra takibi yaparak, takibin semeresiz kalması, asıl borçlu hakkında borç ödemeden aciz belgesi düzenlenmesi halinde kefillerden borcun ifasını isteyebileceği, somut uyuşmazlıkta söz konusu yasal düzenlemeye aykırı şekilde icra takibi yapıldığı anlaşılmakla, mahkemece verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacının istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
Davacı harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından istinaf yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dairemizce verilen kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 24/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Gerekçeli Kararın Yazıldığı Tarih: 24/02/2022