Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1844 E. 2022/240 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi ….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 28/11/2018
NUMARASI ….
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : ….

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı, süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dava dosyası incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili 05/09/2017 tarihli dava dilekçesi ile; davalının, dava dışı firma tarafından, davacı bankadan kullanılan Genel Kredi Sözleşmesi ile kredi kartı üyelik sözleşmesine kefil olduğunu, dava dışı asıl borçlu tarafından davacı bankaya olan borcun ödenmemesi üzerine asıl borçlu ve kefiller hakkında alacağın tahsili talebi ile Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7745 esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibine davalının itirazın ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı 05/10/2017 tarihli cevap dilekçesi ile; dava dışı firma tarafından, davacı bankadan kullanılan krediye dava dışı kişilerle birlikte kefil olduğunu, kendisi dışında da kefiller bulunduğunu, kefaletinin 37.306,57 TL ile sınırlı olduğunu, kredi kartı borcundan sorumlu olmadığını, davacı banka ile yapılan protokol gereğince kısmen ödeme yaptığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının dava ve takip konusu borçtan kefil olarak sorumlu olduğu gerekçesi ile;
“1-Davanın kabulü ile; Davalının, Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2017/7745 E. sayılı takip dosyasından, vaki itirazının 05/09/2017 dava tarihine göre ve talep de dikkate alınarak ;
89.754,45 TL asıl alacak,
4.247,27 TL işlemiş faiz,
212,37 TL BSMV
94.214,09TL toplam alacak üzerinden iptaline ve takibin devamına; takip tarihinden itibaren yıllık %28,08 ve değişen oralarda temerrüt faizi ve %5 BSMV uygulanmasına,
2.-Hükmedilen alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 18.842,82 TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı 25/03/2019 tarihli istinaf dilekçesi ile; dava dışı firma tarafından, davacı bankadan kullanılan krediye dava dışı kişilerle birlikte kefil olduğunu, kendisi dışında da kefiller bulunduğunu, kefaletinin 37.306, 57 TL ile sınırlı olduğunu, davacı banka ile yapılan protokol gereğince kısmen ödeme yaptığını, icra inkar tazminatı şartlarının oluşmadığını, ihtiyati haciz kararına itirazın reddine dair kararın usule aykırı olduğunu ileri sürerek mahkemece esas hakkında verilen karara ve ihtiyati haciz kararına itirazın reddine dair karara karşı istinaf talebinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
Davacı, genel kredi sözleşmesi ve kredi kartından kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan takibe vaki itirazın iptali talebinde bulunmuştur.
Ankara 7. İcra Müdürülüğünün 2017/7745 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından, davalı ve dava dışı asıl borçlu ve kefiller hakkında, genel kredi sözleşmesi ve kredi kartından kaynaklanan, 32.276,11 TL asıl alacak, 1.557,53 TL işlemiş faiz, 77,88 TL BSMV, 57.478,34 TL asıl alacak, 2.689,74 TL işlemiş faiz, 134,49 TL BSMV den ibaret toplam 94.214,09 TL nin tahsili amacıyla ilamsız icra takibinde bulunulduğu, davalının süresinde takip konusu borca itiraz ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında tarafların iddia ve savunmalarının araştırılması bakımından konusunda uzman bilirkişiden alınan 02/04/2018 tarihli bilirkişi raporu ile; ” 1.Davacının takip tarihi itibariyle dava dışı asıl borçlu firmadan talep edebileceği tutarın;
Asıl Alacak 89.754 ,45
İşlemiş Faiz 3.378,52
BSMV 168,93
Toplam 93.301,90 şeklinde olmak üzere 93.301,90 TL oluğu,
2.) Asıl borç ve borçlunun temerrüdünün yasal sonuçlarından kaynaklanan toplam borç miktarı nın 93.301,90 TL ve davalının kefalet limitinin ise 202.000 TL olduğu, dolayısıyla davaya konu olayda kefalet limitini aşan bir borç bulunmadığı dikkate alınarak, davalı kefilin, dava dışı asıl borçlu firma yönünden tespit edilen borcun tamamından sorumlu tutulmasının,
3.) Asıl alacak olarak tespit edilen tutara takip tarihinden itibaren 4 28,08 oranı üzerinden faiz işletilmesinin uygun olacağı,” belirlenmiştir.
Tarafların yukarıda yer alan bilirkişi raporuna yönelik itiraz üzerine alınan 03/09/2018 tarihli ek rapor ile;”Tablodaki hesaplamaya göre, dava tarihine göre talep edilebilecek alacak tutarı:
Asıl Alacak 89.754 45
İşlemiş Faiz 9.313,49
(422,41 * 8.891,08)
BSMV 465,67
Kar (21,12 4 444 55)
Toplam 99.533,61 şeklinde olmak üzere 99.533,61 TL olduğu,
Ödemelerin Dava Tarihinden Sonra Olması Halinde İnfazda Gözetilmesinin Dikkate Alınması Hususunda: Dava tarihinden sonra olmak üzere 01.11.2017 tarihli 5.000 TL ve 13.02.2018 tarihli 5.000 TL tutarlarında ödeme yapılmış olup, bu ödemelerin infaz sırasında dikkate alınması gerektiği, Davalı tarafın, Kök Rapora karşı itirazlarını içeren 25.04.2018 tarihli dilekçesinin 2. Maddesinde;” Benim kefil olarak sorumluluğum kredi kullanan borçlu firmanın 37.306,57 TL’lik kredi borcundan ibarettir. Oysa, banka benim sorumlu olmadığım, şirket ortağı olmamdan yıllar önce alınarak kullanılmış bulunan kredi kartının borcunu da bana vüklemistir.” seklinde bevanda bulunduğu,
Takibe konu kredi alacakları ticari kredi kartı ve kredili mevduat hesabından kaynaklanmakta olduğu,
Davalının 08.04.2016 tarihli Nakdi ve Gayrinakdi Genel Kredi Sözleşmesi ile 08.04.2016 tarihli Business Cart Üyelik Sözleşmesinde kefaleti bulunmakta olup, gerek ticari kredi kartı gerekse kredili mevduat hesabından kaynaklı borçlar bu sözleşmelere dayalı kullandırılmıştır; dolayısıyla, davalının kefaleti bulunan sözleşmeler kapsamında kullandırılan bu kredilerden kefaleten sorumluluğu bulunduğu,” belirlenmiştir.
Mahkemece yukarıda yer alan bilirkişi raporları hükme esas alınmak sureti ile istinaf incelemesine konu karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava dışı firma ile davacı banka arasında, 08/04/2016 tarihli genel kredi sözleşmesi ve businees kart üyelik sözleşmesi yapıldığı ve davalının her iki sözleşmeye de ayrı ayrı 101.000,00 TL kefalet limiti ile usulüne uygun olarak kefil olduğu, kredi borcu ile kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine davacı ile davalı kefil arasında toplam borcun taksitler halinde ödenmesine ilişkin 21/02/2017 tarihli protokol yapıldığı, sözleşme ve protokol kapsamındaki borcun ödenmemesi üzerine, davacı banka tarafından, dava dışı asıl borçlu ile davalı kefile gönderilen ihtarnameler ile hesabın kat edildiği, dava dışı asıl borçluya, sözleşmelerde yer alan adresi itibari ile gönderilen ihtarnameler ile dava dışı asıl borçlu yönünden muacceliyet ve temerrüdün oluştuğu, davalı kefile gönderilen hesap kat ihtarlarının ise usulüne uygun tebliği sureti ile davalı kefil yönünden de temerrüdün oluştuğu, davalı kefilin, mahkemece yapılan yargılama sırasında, kredi ve kredi kartı sözleşmelerine ilişkin tüm banka kayıtlarının celbedilmesi sureti ile konusunda uzman bilirkişiden alınan, taraf, mahkeme ve kanun yolu denetimi ile hükme esas alınmaya elverişli bilirkişi raporu ile isabetli olarak belirlendiği üzere hakkında yapılan takibe konu tüm borçtan sorumlu olduğu, hakkında yapılan takibe vaki itirazında haksız olduğu anlaşılmıştır.
İİK’nın 67/2 maddesi gereğince, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Ayrıca alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurların bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca, mahkemece, anılan gerekçeye dayalı olarak davacı tarafından açılan davanın kabulü ile davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair verilen kararda, istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapıldığı gözetildiğinde isabetsizlik bulunmamıştır.

Ayrıca, davacı banka, mahkemece yapılan yargılama sırasında 17/10/2017 tarihli dilekçesi ile dava konusu alacağa ilişkin olarak ihtiyati haciz talebinde bulunmuş, 29/01/2018 tarihinde ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiş, davalı 04/12/2018 tarihinde ihtihati hacze itiraz etmiş, mahkemece duruşmalı olarak yapılan inceleme neticesinde 06/02/2019 tarihinde, davalının itiraz sebeplerinin İİK’nın 265. maddesinde sayılan sebeplerden olmadığı gerekçesi ile davalının ihtiyati hacze itirazının reddine karar vermiştir.
İİK’nın 265/1 maddesine göre; “Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi hâlde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Somut olayda, davalı borçlunun ihtiyati hacze itiraz sebebinin İİK’nın 265/1. maddesinde sınırlı olarak sayılan sebeplerden olmadığı gözetildiğinde, mahkemece itirazın reddine dair verilen kararda da isabetsizlik bulunmamıştır.
Dava dosyası kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; açıklanan nedenlerle mahkemece esas hakkında ve ihtiyati hacze itirazın reddine dair verilen kararlarda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalının istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
Gerekçesi ve ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının mahkemece esas hakkında verilen karara ve 06/02/2019 tarihli, davalının ihtiyati hacze itirazının reddine dair verilen karara yönelik istinaf taleplerinin AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Bakiye 4.826,82 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Davacı tarafından yapılan toplam 16,50 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Dairemizce verilen kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 09/02/2022 tarihinde, oy birliği ile karar verildi.
Gerekçeli Kararın Yazıldığı Tarih : 09/02/2022