Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2023/969 E. 2023/1260 K. 13.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2023/969 – Karar No:2023/1260
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/969
KARAR NO : 2023/1260

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/07/2021
NUMARASI : 2018/513 E-2021/538 K

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 13.12.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.12.2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya gelmiş olmakla yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili: Müvekkili ile davalı arasında 2009 yılından beri süregelen farklı projelerde ticari ilişki bulunduğunu, bunlardan … Hızlı Tren Projesi kapsamında müvekkilinin … A.Ş., … İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve … İnşaat Taahhüt ve Turizm Ticaret A.Ş. ile uzman ekip anlaşmaları imzaladığını, bu sözleşme ile işveren idare olan TCDD Genel Müdürlüğü ile inşaat sözleşmesi (Ana Sözleşme) imzalanmak suretiyle Ankara-İstanbul Demir Yolu Hızlı Tren Projesi 2. Etap Kesim 2 (Vezirhan-İnönü) işi ile ilgili projelendirme, malzeme tedariği, inşaat, montaj ve işletmeye alma hizmetleri verilmesinin taahhüt edildiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında fiyatlar hakkında 30.06.2013 tarihli 13 nolu ve 20.11.2013 tarihinde 14 nolu zeyilnamelerin tanzim edildiğini, müvekkilinin imzalanan bu zeyilnameler gereği tüm edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini, davalının sözleşme bedelinden bakiye alacağa ilişkin fatura bedelini ödemediğini, fatura dayanağı olan sözleşme kapsamında idarece geçici kabullerin onaylandığını, davalı ile dava dışı idare arasında herhangi bir ihtilaf olmamasına rağmen davalının müvekkili şirket ile geçici kabul ve kesin hesabı yapmaktan sürekli kaçındığını, sözleşmenin 39. maddesinin işlerin kesin kabulünün yapılacağı zamanı belirlediğini, müvekkilinin davalıya 18.11.2016 tarihinde ihtarname keşide edilerek, kesin kabullerin yapılmasının, yapılmadığı takdirde uğranılacak zararların talep edileceği, ayrıca teslim alınmayan segmentlerin teslim alınmasının ihtar edildiğini, davalının 30.11.2016 tarihli ihtarname ile ihtilafların çözümü için toplantı yapılması kararı alındığını ifade ederek, toplantı yer ve zamanını bildirdiğini, taraflar arasında yapılan toplantıda davalının kötü niyetle müvekkiline hiçbir ödeme yapılmayacağını belirttiğini, akabinde müvekkili tarafından 17.01.2017 tarihli ihtarnameyle üretimi yapılan segmentlerin teslim alınmasının, 05.03.2018 tarihli ihtarnameyle ise fatura bedellerinin ödenmesi, geçici kabulün yapılmasının ihtar edildiğini, davalının ödeme yapmaması üzerine müvekkilince Ankara 12.İcra Müdürlüğünün 2018/5180 sayılı dosyada takip başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, 24.04.2009 tarihli sözleşmenin 35. ve 36. maddeleri kapsamında uzman ekibin hakedişinin işverence onaylanan bedelinin işverenin aylık hakedişinin idareden almasını müteakip bir hafta sonra brüt hakediş tutarında TL faturası karşılığında ödeneceğinin, ancak uzman ekibe yapılacak ödemenin fatura tarihinden itibaren 60 günü geçmeyeceğinin hükme bağlandığını, müvekkilince tanzim olunan takibin dayanağı 7 adet fatura için davalı yanca toplamda 32.873,15 TL ödeme yapıldığını, başkaca bir ödemede bulunulmadığını, yapılan bu ödemenin de asıl alacaktan mahsup edildiğini, davalının faturalara TTK 21/2 kapsamında bir itirazının da olmadığını, icra takibinin davalının haksız itirazı üzerine durdurulduğunu belirterek davalının itirazının iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini ve HMK 327 vd. gereğince davalının para cezası ile cezalandırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili: Davanın zamanaşımına uğradığını, bu sebeple reddi gerektiğini, takip öncesi işlemiş faizin tutarının ne şekilde hesaplandığının belli olmadığını, bu nedenle müvekkili usulüne uygun şekilde temerrüde düşürülmediğinden takip öncesi işlemiş faizin haksız olduğunu, eksik harcın ikmali gerektiğini, davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığını, müvekkili ile davacı şirketin müvekkilinin ortağı olduğu …-… İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.-… A.Ş. konsorsiyumunun yükleniminde bulunan Ankara İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında, konsorsiyumun TCDD’ye yaptığı hakedişler konusu işler için sözleşme yaptığını, ancak TCDD’ye yapılan hakediş raporları ile sabit olduğu üzere, davacı tarafından yapılan imalatlar karşılığında müvekkili şirket ya da diğer konsorsiyum üyelerine TCDD’den herhangi bir hakediş ödemesi yapılmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 36. maddesi kapsamında uzman ekibin müvekkiline teslim ettiği ancak müvekkilinin TCDD hakkedişi kapsamına dahil edemediği imalatların bedelini davacıya ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, davacının yaptığı imalatların gerek teknik şartnameye uygun olmaması, gerekse de ayıplı olması nedeniyle TCDD hakedişlerine dahil edilmediğini, aynı zamanda davacının imalatlarının TCDD ve müşavir firması tarafından kabul edilmeyerek, sürekli olarak sözleşme ve eki teknik şartnameye uygun bulunmayarak reddedildiğini, buna ilişkin itiraz yazıları ve faks kayıtlarının sunulacağını, davacıya imalatların teknik şartnameye uygun yapılması, aksi takdirde üretimin durdurulması yönünde talimatlar verildiğini, davacının herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını, yapılan ödemelere ilişkin müvekkilinin dava ve talep hakkının saklı olduğunu, davacının usulüne uygun olarak imal etmediği segmentlerin kaldırılması için ayrıca harcamalar yapılmak durumunda kalındığını, müvekkil şirketin para cezasına çarptırılmasına yönelik talebin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince: Tarafların dayandığı deliller, ihale dosyası, icra dosyasının getirtildiği, tarafların ticari defter ve kayıtları ve ihale dosyası üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, Ankara 12. İcra Dairesi’nin 2018/5180 sayılı dosyasında; davacı şirket tarafından 7 adet faturaya dayalı olarak, 374.875,41 TL asıl alacak, 161.021,93 TL işlemiş faizden takip öcesi yapılan 33.173,55 TL tahsilat düşülerek, 502.723,79 TL üzerinden icra takibi yapıldığı, davalının yasal sürede asıl borca ve fer’ilerine yaptığı itiraz üzerine takibin durduğunun görüldüğü, tarafların iddia ve savunmaları ile dosyaya sunulan deliller birlikte değerlendirildiğinde, açılan davanın eser sözleşmesine dayalı olarak bakiye hakediş bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali davası olduğu, davacı ile davalı arasında akdi ilişkinin varlığı ihtilafsız olmakla birlikte, davacının yüklendiği işi tamamlayıp teslim etmesine rağmen, davalı iş sahibinin takibe konu bakiye hakediş bedelini ödemediğini iddia ettiği, davalının ise davacının imalatının ayıplı olduğunu, asıl iş sahibi tarafından kabulünün yapılmadığının belirttiği, bu kapsamda öncelikle davacı yüklenici tarafından yapılan işin ayıplı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, davalı iş sahibi davacının imalatının ayıplı olduğunu iddia etmişse de, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davalının ayıplı olduğunu iddia ettiği imalatları açıklamadığı, dava dışı iş sahibi TCDD’den buna ilişkin kayıt sunamadığı, 3. kişilere yaptırıldığı iddiasının da ispatlanamadığı, dava konusu projenin tamamlanarak, TCDD tarafından işletmeye alındığı göz önüne alındığında, ana yüklenici tarafından geçici ve kesin hakedişlerin yapıldığının kabulü gerektiği, davacının takibe konu yaptığı faturaların davalının ticari defterlerinde de yer aldığı, davacının hak edişlerinden davalı iş sahibinin ihtiyat (nakdi) teminat bedeli olan 344.518,44 TL kesinti yaptığı, ana yüklenici TCDD tarafından yapılan işe konu yerin işletmeye alındığı, davalının prim borcu iddiasında bulunmadığı buna göre teminat iadesi şartlarının da oluştuğu, davalının alacağı olan 2.816,58 TL düşüldüğünde davacının takip tarihi itibari ile 341.701,86 TL hakediş alacağı olduğu, davacının takip öncesi davalıyı temerrüde düşürmemesi sebebi ile takip öncesine ilişkin faiz alacağı olmadığı kabul edilerek, davanın kısmen kabulü ile, davalının Ankara 12. İcra Müdürlüğünün 2018/5180 sayılı dosyasında yapılan takibe yönelik itirazının kısmen iptali ile takibin 341.701,86 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, alacak faturaya dayalı olması sebebi ile likit olduğundan hükmolunan 341.701,86 TL’nin %20’si olan 68.340,37 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebi ile davacının reddedilen kısma yönelik takibi kötü niyetle yaptığı ispatlanamadığından, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davalının Ankara 12. İcra Müdürlüğünün 2018/5180 sayılı dosyasında yapılan takibe yönelik itirazının kısmen iptali ile takibin 341.701,86 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, hükmolunan 341.701,86 TL’nin %20’si olan 68.340,37 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebi ile davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkeme faiz hususunda verilen kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davalıyı takip öncesi temerrüte düşürmediği gerekçesiyle faiz taleplerinin mahkemece reddedildiğini, taraflar arasında imzalanan Uzman Ekip Anlaşmasının 36. maddesinde “Uzman ekibin hak edişini işverence onaylanan bedeli işverenin aylık hak edişini idareden almasına müteakip 1 hafta sonra brüt hak ediş tutarındaki TL faturası karşılığı ödenecektir.Ayrıca Uzman Ekip’e yapılacak ödeme fatura tarihinden itibaren 60 günü geçmeyecektir.”, aynı sözleşmenin 34. maddesinde “…işveren tarafından onaylanarak uzman ekip tarafından tanzim edilerek her ayın 25’inde işverene sunulacaktır. İşveren bu hak edişi kontrol edip ödeme açısından nihai hale getirecektir.” maddeleri dikkate alındığında anılan faturaların süreleri içerisinde davalı şirkete ibraz edildiği, bu faturaların davalı şirketçe teslim alındığı ve süresi içerisinde hiçbir itirazda bulunmadığının görüleceğini, anılan faturaların süreleri içerisinde davalı şirkete ibraz edildiğini, bu faturaların davalı şirketçe teslim alındığını ve süresi içerisinde hiçbir itirazda bulunulmadığını, her ne kadar Borçlar Kanunu’nun 117.maddesi uyarınca borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklı tarafından temerrüde düşürülmesi şart olsa da söz konusu olayın ticari iş niteliğinde olup TTK hükümlerine tabi olduğunu, bu bakımdan TTK’nun 1530/2 maddesi uyarınca ” tarafların sözleşmede ödeme günü veya süresi kararlaştırdıkları hallerde borçlunun, alacaklının herhangi bir ihtarda bulunmasına gerek kalmaksızın temerrüde düşer ve sözleşmede şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır” hükmünün uygulanması gerektiğini, mahkemece sözleşme içerisinde ödeme zamanının kararlaştırılmadığı yönünde kanaat oluşması durumunda dahi, uygulanması gereken hükmün TTK’nun 1530/4 maddesi olması gerektiğini, buna göre borçlunun fatura veya eş değer ödeme talebini almasından itibaren 30 gün içerisinde temerrüde düşeceğinin hüküm altına alındığını, buna ek olarak davalının ihtarnamelerle de temerrüde düşürüldüğü gibi haklarında icra takibi başlatılacağının ihtar edildiğini, müvekkili şirketçe davalıya Kütahya 1. Noterliğinden 18/11/2016 tarihinde 18690 yevmiye numaralı ihtarname çekildiğini, kesin kabulün en geç 7 gün içerisinde yapılması ve bakiye alacağın kesin kabul yapılarak ödenmesinin ihtar edildiğini, anılan faturalar ve hakediş çizelgelerinin ihtarname ekinde davalı şirkete tebliğ edildiğini, karşı yanca söz konusu ihtarnamenin teslim alındığını ve Üsküdar 9. Noterliğinin 30/11/2016 tarihli 33371 yevmiye numaralı cevabi ihtarname ile ihtilafların çözümü için toplantı tertiplenmesi kararı alındığını ve bu toplantıya ilişkin yer gün ve saati bildirdiklerini ihtar ettiklerini, iş bu toplantıya müvekkili şirketçe iştirak edildiğini fakat toplantıda davalı tarafın hiçbir ödeme yapmayacağını müvekkili şirkete bildirdiğini, akabinde yeniden 17/01/2017 tarihinde Kütahya 1.Noterliğinden 14483001 yevmiye numaralı ihtarname ile aynı durumun tekrar ihtar edildiğini fakat bu ihtarnameye cevap dahi verilmediğini, müvekkili şirketin tüm iyi niyetiyle davalı şirketi ödeme yapması yönünde beklettiğini, fakat herhangi bir ödeme yapılmadığından, Kütahya 1.Noterliğinin 05/03/2018 tarihli 04015 yevmiye numaralı ihtarname ile fatura bedellerinin ödenmesi ve geçici kabulün yapılması noktasında son kez ihtarname çekildiğini, davalı yanın ödemeye ve geçici kabule ilişkin işlem yapmaması üzerine müvekkili şirket tarafından icra takibi başlatıldığını, dolayısıyla ihtarnamelerde karşı yanı temerrüde düşürdüklerini açıkça yazmalarına ve yasal yollara müracaat edeceklerinden bahisle temerrüde düştüklerini açıkça anlatmalarına rağmen mahkemece icra takibinden evvel karşı yanı temerrüde düşürmediklerinden bahisle faiz yönünden icra takip tarihinin baz alındığını, davalının fatura takip tarihinden bu güne dek halen ve ısrarla kötü niyetle ödeme yapmadığını, hal böyle iken, ödeme tarihinin hem sözleşmeyle kararlaştırılmış olması, hem ihtarnameler ile davalı yanın temerrüde düşürülmüş olması, hem de faturanın ibraz edilerek bu faturalara itiraz edilmemiş olması durumunda müvekkili şirketin artık takip öncesi davalıyı temerrüde düşürmediğinden bahsetmenin mümkün olmayacağını, mahkemenin tüm bu durumları nazara almayarak faiz alacağını reddetmesinin hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırılık teşkil ettiği gibi davanın kısmen kabulü neticesinde çıkan ücreti vekaletin de müvekkilinin mağduriyetini daha da arttırdığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına, faiz talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davacı ile müvekkilinin ortağı olduğu … Konsorsiyumunun yükleniminde bulunan Ankara İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında, Konsorsiyumun Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları’na (TCDD) yaptığı hakediş konusu işler için 24.09.2009 tarihli Uzman Ekip Sözleşmesi imzaladığını, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi uyarınca, sözleşmenin 36. maddesi gereğince uzman ekibin müvekkiline teslim ettiği, ancak müvekkili şirketin, TCDD hakedişi kapsamına dahil etmediği imalatların bedelini, müvekkilinin davacıya ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, basiretli tacir olan davacının, bu içerikteki bir sözleşmeyi imzalayıp kabul ettiğini, davacının iddiasının aksine müvekkili şirketin idare ile kesin kabulleri yapmadığını, zira davacının imalatlarının, TCDD ve müşavir firması tarafından kabul edilmediğini, sürekli olarak sözleşme ve eki teknik şartnamelere uygun olmayan imalat yapıldığı için reddedildiğini, davacının yaptığı imalatların gerek teknik şartnameye uygun olmaması ve gerekse ayıplı olması sebebiyle TCDD hakedişine dahil edilmediğini ve davacı tarafından yapılan imalatlar karşılığında müvekkili şirket ya da diğer konsorsiyum üyeleri tarafından TCDD’den herhangi bir hakediş ödemesi alınmadığını, kaldı ki dava konusu edilen faturaları kabul anlamına gelmemek ve dosya kapsamındaki tüm açıklamaları saklı kalmak kaydıyla, mahkeme tarafından dava konusu alacağın tarih ve numaraları belirtilmiş faturalara dayalı icra takibinden kaynaklı itirazın iptali davası olduğunun tamamen göz ardı edilerek, müvekkili şirket tarafından 24.09.2009 tarihli Uzman Ekip Sözleşmesi ilgili hükümleri nedeniyle tutulan teminat toplamı alacak olarak gösterildiğini, bu yönden davanın konusunu aşar nitelikte yapılan eksik ve hatalı bilirkişi incelemesine ve neticesinde kurulan karara tümden itiraz ettiklerini, zira işbu itirazın iptali davasının Ankara 12. İcra Müdürlüğü’nün 2018/5180 sayılı icra takip dosyasında gösterilen faturalara dayandığını, davacının işbu dava ile kendi defterine işlediği ve icra takibine konu ettiği 7 adet fatura alacağının ödenmesini talep ettiğini, davacının defterinde müvekkili şirketi takip ettiği hesapta bulunan 7 adet faturanın müvekkili şirketin davacıyı takip ettiği hesabında bulunmadığını, dava konusu edilen faturaların esasen hakedişlerden yapılan teminat kesintileri olduğunu, mahkemece dava konusu edilmeyen bu teminat tutarlarının davacıya ödenmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu, gerek söz konusu teminat tutarlarının işbu davanın konusu olmaması, gerekse açıkladıkları üzere davacının yaptığı imalatların teknik şartnameye uygun olmaması ve ayıplı olması sebebiyle TCDD hakedişine dahil edilmemesi sebebi ile davacının müvekkilinden herhangi bir alacağı bulunmadığını, mahkemece hükme dayanak alınan bilirkişi raporundaki tüm tespitlerin tamamen soyut, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerine aykırı, en önemlisi dava konusu edilen faturaların dayanağı olan işin özü anlaşılmadan hazırlandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin klasik anlamda bir eser sözleşmesi olmadığını, yani iki tarafa borç yükleyen, yüklenici taraf edimini yerine getirdiğinde (davacı), iş sahibinin (müvekkili şirket) buna bağlı olarak edimi kabul ederse, yüklenicinin yükümlülükten kurtulması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, zira taraflar arasında imzalanan sözleşmesi hükümlerinin çok açık olup davacının yaptığı imalatların ancak TCDD tarafından kabul edilirse davacıya ödeme yapılacağını, müvekkili şirketin davacı tarafından yapılan imalatları kabul etmesi yahut ayıplı olup olmadığını/ teknik şartnameye uygun yapılıp yapılmadığını denetlemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, bilirkişilerin ihaleli bir iş kapsamında üretilen imalatlara ilişkin, iş sahibinin değil idarenin onay vermesi gerektiğini tespit edebilecek yetkinlikte dahi olmadıklarını, TCDD Yol Altyapı Yapım Şube Müdürlüğü tarafından işbu dosyaya gönderilen yazı ve ekinde bulunan CD’nin de Ankara- İstanbul Hızlı Tren Projesi 2. Etap Vezirhan- İnönü Kesim-2 Yapım İşi’ne ait hakedişlerin bulunduğunu, ancak hükme dayanak alınan raporda TCDD tarafından sunulan hakedişlere ait segment sayfası dahi yeterince incelenmeden, taraflar arasında imzalanan sözleşmede yer alan teknik şartnamedeki işlerin TCDD hakedişlerinde bulunup bulunmadığı irdelenmeden davacının müvekkili şirketten alacağı bulunduğu sonucuna varılmasının hatalı olduğunu, ek raporda bilirkişilerin hiç bir teknik açıklamaya yer vermeksizin segment işlerinin hakediş raporunda yer almamasının, sözleşme ilişkisindeki segment imalatlarının ödenmesinde müvekkili şirketin sorumlu olmayacağı sonucunu ortaya çıkaramayacağını kendi takdirlerine göre soyut olarak tespit ettiklerini, ayrıca yine raporda, kabul edilmeyen imalatların 3. kişilere yaptırılma hususu da kanıtlanmadığından teminatların iade şartlarının oluştuğu kanaatinin de aklın sınırlarını zorladığını, zira davanın hiçbir aşamasında bu yönde bir iddiaları bulunmamakla birlikte imalatların 3. kişilere yaptırılması hususunun teminatların iadesi ile ne gibi bir ilgisi olduğunun da anlaşılamadığını, raporun bu yönüyle de tamamen soyut ve keyfi değerlendirmeler içerdiğini, raporun dosya kapsamında bulunan, taraflarca imzalanan sözleşme hükümleri ve TCDD tarafından dosyaya sunulan hakedişler incelenmeden hazırlandığını, bilirkişilerin konuyla ilgili yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadıklarını, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve TCDD hakedişleri incelenmesi durumunda davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağı olmadığının tespit edileceğini, işbu davanın 7 adet fatura alacağına dayalı itirazın iptali davası olduğunu, müvekkili şirket tarafından haklı olarak tutulan teminat tutarlarının işbu davanın konusu olmadığından davanın bu sebeple esasına girilmeksizin reddi gerektiğine ilişkin beyanları saklı kalmak kaydıyla, kabul anlamına gelmemek üzere davacı yanın her ne kadar müvekkili şirketin fatura ya da içeriği bakımından süresinde herhangi bir itirazda bulunmadığından faturayı ve içeriğini kabul etmiş sayılacağını iddia etmişse de bu iddiasına katılmanın mümkün olmadığını, zira salt fatura tebliğ edilmiş olması ve faturaya itiraz edilmemiş olmasının bu fatura bedelinin istenebilir olduğunu kanıtlamayacağını, Yargıtay kararlarından da açıkça tespit edileceği üzere TTK’nun 21/2 maddesine göre, “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü gereğinin buradaki kabul edilmiş sayılan içeriğin satılan malın veya yapılan işin adedi, türü, tutarı gibi faturaya yazılmasının olağan hususlar olduğunu, yani bu hükme göre ve yerleşik doktrin görüşüne göre itiraza uğramayan faturanın malın teslim edildiğini, işin görüldüğünü, borcun ifa edildiğini göstermediğini, uyuşmazlık halinde, malın teslim edildiğini, işin yapıldığını, borcun ifa edildiğini faturayı düzenleyip gönderenin usulüne uygun olarak ispat etmesi gerektiğini, dava konusu faturalara itiraz edilmemiş olmasının faturanın ve içeriğinin kabul edildiği sonucunu doğurmayacağını, zira davacı tarafından imal edilen mal ve hizmetin öncelikle TCDD tarafından denetlenip onaylanırsa ve hakediş kapsamına dahil edilirse bedellerinin davacıya ödeneceğini, bu konuda kesin delillerinin TCDD hakkedişleri olduğunu, kaldı ki yalnızca davacı tarafından üretilen malların değil, hızlı tren projesi kapsamındaki diğer mal ve hizmetlerin de bir araya gelmesi ile oluşan hakedişlerin, TCDD tarafından titizlikle incelenmekte ve teknik şartnamelere uygun olup olmadığının denetlendiğini, hızlı tren projesinin kapsamı ve büyüklüğü dikkate alındığında TCDD nezdindeki hakedişlerin onaylanması sürecinin oldukça uzun olduğunu, 8 günlük fatura süresinin çok üzerinde aylar hatta yıl alabildiğinin TCDD kayıtları ile sabit olduğunu, bu nedenle davacının faturalara süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle fatura ve içeriğinin kabul edildiği iddiasının kötüniyetli olduğunu, kabul yerine geçmemek kaydıyla, davacı tarafından sunulan istinaf başvuru dilekçesindeki faize ilişkin talebin haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili şirket usulüne uygun şekilde temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkin olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına ve özellikle davaya dayanak icra takibine konu faturalar yönünden takip tarihinden önce davacının davalıyı usulüne uygun olarak temerrüde düşürdüğünün ispatlanamamış olmasına göre taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK.’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’.nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 23.341,65 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30TL ve 5.776,11TL olmak üzere toplam 5.835,41 TL harcın mahsubu ile bakiye 17.506,24 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderleri ile ödedikleri istinaf kanun yoluna başvurma haçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 13.12.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır