Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2023/886 E. 2023/1305 K. 26.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2023/886 – Karar No:2023/1305

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/886
KARAR NO : 2023/1305

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/01/2023
NUMARASI : 2022/660 E-2023/52 K

ASIL VE BİRLEŞEN ANKARA 9.ATM 2016/573- 424 ESAS- KARAR SAYILI
DAVADA DAVACI :
VEKİLİ :
ASIL VE BİRLEŞEN ANKARA 9.ATM 2016/573- 424 ESAS- KARAR SAYILI

DAVADA DAVALI
VEKİLİ :
ASIL VE BİRLEŞEN
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali- Teminat Mektubunun İadesi (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 26/12/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/01/2024

Asıl ve birleşen davada davacı vekilince asıl ve birleşen davada davalı hakkında açılan itirazın iptali ve teminat mektubunun iadesi davalarında mahkemece yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen dava hakkında konusuz kaldığından esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkilinin yüklenici sıfatıyla Pamukören Jeotermal Elektrik Santralinin elektrik ve otomasyon işlerini üstlendiğini bu hususta taraflar arasında 24/01/2013 tarihli sözleşme yapıldığını, sözleşmenin 17. maddesine göre tamamlanan işlerle ilgili hakediş raporlarının işverence onaylanmasından sonra düzenlenecek faturanın işverene tebliğinden itibaren 15 gün içinde ödeme yapılacağını, hakediş raporlarının davalı işverence onaylanmasına rağmen teminat mektubunun nakde çevrileceği tehdidine boyun eğilerek uzun bir süre fatura düzenlenmediğini, elektrik ve otomasyon işlerine ilişkin geçici kabulün 30/10/2013 tarihinde yapıldığını ve tesisin elektrik üretmeye başladığını, müvekkili tarafından 01/02/2016 tarihinde düzenlenen 440.488,00 TL bedelli faturanın, 02/02/2016 tarihli ihtarname ile birlikte davalıya gönderildiğini, davalının ise soyut gerekçelerle faturayı iade ettiğini, sözleşmenin 34. maddesine göre geçici kabulden itibaren 24 ay içinde kesin kabulün yapılacağını, aradan 31 ay geçmiş olmasına rağmen kesin hesabın yapılmadığını, fatura bedelinin tahsili için davalı hakkında Ankara 3.İcra Müdürlüğü’nün 2016/8924 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu belirterek; itirazın iptalini ve %20 icra tazminatı takdirini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin yükleniminde olan Pamukören Jeotermal Elektrik Santrali inşaatı işi kapsamındaki tüm elektrik ve otomasyon işlerinin anahtar teslimi usulü ile davacı ve dava dışı … tarafından oluşturulan adi ortaklığa verildiğini, davacının bir kısım taahhütlerini yerine getirdikten sonra işten el çektiğini, kalan işlerin müvekkili tarafından ve dava dışı … tarafından tamamlandığını, davacının yaptığı tüm işlerin onaylı hakedişlerde mevcut olduğunu, onaylı hakedişlere göre davacının tüm ödemeleri aldığını, davacının 01/10/2013 tarihinde son hakedişin yapılması ile neticelenen iş nedeniyle iki seneyi aşkın süre sonra “hakediş bedeli” açıklaması ile fatura düzenlemesinin hiçbir mantığı olmadığını, davacı tarafından keşide edilen faturaya ilişkin onaylı hakediş raporu olmadığını, idare tarafından geçici kabulün 30/10/2013 tarihinde yapıldığını, işe ait hiçbir eksik olmadığı iddiasının gerçeğe uygun olmadığını, geçici kabulde tespit edilen eksikler listesinin ekte sunulduğunu belirterek; davanın reddini ve %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı takdirini savunmuştur.
BİRLEŞEN ANKARA 9 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2016/573-424 ESAS-KARAR SAYILI DOSYASINDA
Davacı vekili; taraflar arasında imzalanan elektrik ve otomasyon işleri yapım sözleşmesi uyarınca davalıya 210.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubu verildiğini, sözleşmenin 6. maddesi gereğince işin eksiksiz olarak teslim edilerek kesin kabulün yapılması ile teminat mektubunun iade edileceğinin hükme bağlandığını, sözleşmeye konu santralin geçici kabulünün 30/10/2013 tarihinde Enerji Bakanlığınca yapıldığını, tesisin elektrik üretmeye başladığını, davalının ise geçici kabulün yapılmadığını gerekçe göstererek ve kesin kabulü gerçekleştirmeyerek haksız olarak teminat mektubunu iade etmediğini, halbuki tesisin geçici kabulünün yapılarak 30 aydan bu yana elektrik üretmeye devam ettiğini belirterek; 31/03/2013 tarihli 210.000,00 TL bedelli teminat mektubunun müvekkiline iadesini talep etmiştir.
Davalı vekili; taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin “Kesin Hesap” başlıklı 18.maddesine göre, geçici kabul prosedürünün yürütülebilmesi için dava dışı adi ortak … … Ltd.Şti. ve davacı … ve Ticaret Ltd.Şti.’nin geçici kabul için birlikte başvurması gerektiğini, gönderilen ihtarnamede de bu hususun belirtildiğini, buna rağmen firmaların birlikte başvuruda bulunmadığını bu nedenle kesin hesap işlemlerinin yürütülemediğini ve onaylanamadığını, sözleşmenin 6.maddesine göre kesin teminatın iadesi için kesin kabulün yapılmış olması gerektiğini, dava dışı İdarenin geçici kabul sırasında tespit ettiği eksik işler listesinin ekte sunulmuş olup, yapılan işte hiçbir eksiklik bulunmadığı iddiasının gerçeğe uygun olmadığını bu nedenle teminat mektubunun iadesine ilişkin talebin haklı olmadığını belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu verilen 08/07/2020 tarih ve 2016/542 Esas-2020/276 Karar sayılı kararına karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; 20/09/2022 tarih ve 2020/1194 Esas-2022/853 Karar sayılı kararı ile; “… Asıl dava konusu somut olayda; icra takip talebinde 440.488,71 TL asıl alacak ile 15.990,34 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 456.479,05 TL alacağın takip tarihinden itibaren asıl alacağa yürütülecek faiziyle tahsili istenmiş, davalı borçlu tarafından borcun tamamına itiraz edilmiştir. Davacı tarafından dava açılırken dava değeri 440.488,71 TL olarak gösterilip peşin harç asıl alacak üzerinden yatırılmış ise de, dava dilekçesinde takibe vaki itirazın iptâli ile takibin devamına karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 429.181,31 TL asıl alacak, 7.160,86 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin ve icra inkar ile kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmekle, harcı ikmal edilmemiş olan işlemiş faize ilişkin itirazın iptaline de karar verildiği anlaşılmıştır. Oysa az yukarıda açıklandığı üzere yargı işlemlerinden alınacak harç yatırılmadıkça müteakip işlemler yapılamaz.
Bu nedenle mahkemece HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen “hakimin davayı aydınlatma ödevi” kapsamında davacı tarafa süre verilerek asıl davadaki talebinin ne miktar olduğu hususu açıklattırılıp, sonucuna göre gerektiğinde 15.990,34 TL işlemiş faiz talebi üzerinden yatırılması gereken karar ve ilam harcının 1/4’ünü yatırmak üzere davacı tarafa süre verilip yatırılması halinde işin esasını inceleyip karar vermek, aksi halde Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gözetilerek karar verilmesi gerekirken açıklanan bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır (Yargıtay 15. HD’nin 2017/2595 E, 2018/285 K sayılı, 31/01/2018 tarihli ilamı)” gerekçesi ile taraf vekillerinin esası incelenmeksizin istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dairemiz kararından sonra yapılan yargılama sonucunda Mahkemece; asıl davanın taraflar arasında akdedilmiş olan eser sözleşmesine dayalı hakediş alacağının tahsiline yönelik takibe vaki itirazın iptali, birleşen davanın ise yine sözleşme uyarınca verilen teminat mektubunun iadesi istemine ilişkin olduğu, davacı tarafın sözleşme kapsamında üstlendiği işleri tam olarak yerine getirdiğini belirtmiş olmasına karşın, davalının, davacı ve ortağının bir kısım işleri yerine getirdiğini ancak davacının taahhüt edilen işleri tamamlamadan şantiyeyi terk ettiğini, yarım bırakılan işlerin müvekkili tarafından davacı nam ve hesabına yaptırıldığını belirttiği, davalı vekili, davacının sözleşme ile yüklendiği işleri eksik yaptığını ve bunların müvekkili tarafından tamamlatıldığını belirtmekte ise de buna ilişkin dosyaya herhangi bir delil ve belge sunulmadığı, bunun yanı sıra işin geçici ve kesin kabullerinin yapılarak tesisin faaliyete geçtiğinin de anlaşıldığı, bu durumda tarafların mutabık kaldığı hakediş rakamları esas alınarak yapılan iş tutarlarının belirlenmesi ve ödemelerin mahsup edilerek davacının var ise alacağının ortaya konulmasının gerekeceği, 16/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda; tarafların imzasını taşıyan 8 nolu son hakedişte toplam imalat tutarının 502.462,75 Euro olarak belirtildiğini, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan ödemeler toplamının ise 455.513,05 Euro olduğunu, tarafların imzasını taşıyan 7 nolu hakedişte belirtilen 1.670,00 Euro’luk kesintinin de hesaplamaya dahil edilmesi sonucunda, davacının kalan alacağının 135.722,99 Euro olarak hesaplandığını belirttiği, 24/10/2019 tarihli ek raporda ise; 31/10/2013 tarihli geçici kabul tutanağında belirtilen ve davacı yüklenimindeki iş kapsamında olduğu değerlendirilen 9 adet hatalı ve eksik işler bedelinin 2.816,60 Euro olduğunu, bu tutarın da düşümü ile davacı yüklenicinin hakediş alacağının 132.906,39 Euro olduğunu belirttiği, davalı vekilinin 4 ve 5 nolu hakedişlerde toplam 80.000,00 Euro tutarlı nefaset kesintisi yapıldığını, davacının hakedişinden bu tutarın düşülmesi gerektiğini belirttiği, davalı vekili tarafından dosyaya sunulan hakediş raporlarının incelenmesinde; 5 nolu hakedişte toplam hakediş tutarının 429.711,91 Euro olarak belirtildiği ancak daha sonra el ile düzeltme yapılarak toplam hakediş miktarının 355.526,54 Euro’ya düşürüldüğü, 6 nolu hakedişte toplam hakediş tutarının 464.403,95 Euro olarak belirtildiği halde el ile düzeltme yapılarak hakediş miktarının 390.218,50 Euro’ya düşürüldüğü, her iki hakedişte yine el ile yapılan ilave ile 40.000 Euro + 40.000 Euro nefaset kesintisi yapıldığının görüldüğü, davacı vekilinin konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada hakediş tutanağına el yazısı ile yapılan ilavelerin müvekkilinin bilgisi ve onayı dışında yapıldığını, bağlayıcı olmadığını, hakediş tutarlarındaki düzeltmelerin ve nefaset kesintilerinin izleyen 7 ve 8 nolu hakedişlerde dikkate alınmadığını, bu nedenle davalı vekilinin nefaset kesintisi iddiasının doğru olmadığını belirttiği, yapılan incelemede 5 ve 6 nolu hakedişlerde yapılan düzeltmelerin tek yanlı olup, davacının kabul ve onayını içermediği, bu yönüyle davacı açısından bağlayıcı olmadığı, kaldı ki toplam hakediş miktarları açısından 7 ve 8 nolu hakedişlerde düzeltmeden önceki rakamların esas alındığı görülmekle davalı vekilinin nefaset kesintisine ilişkin iddia ve taleplerinin dikkate alınmadığı, bilirkişi tarafından düzenlenen 24/10/2019 tarihli ek raporun dosya kapsamı ve sunulan delillere uygun olduğu, bu kapsamda takip tarihi itibariyle davacının kalan alacağının 132.906,39 Euro olup, 01/02/2016 fatura tarihindeki kur üzerinden (132.906,39 Euro x 3,2292 TL) = 429.181,31 TL olduğu, bilirkişi raporunda her ne kadar alacağa fatura tarihinden itibaren faiz hesaplanmışsa da faturanın tek başına borçluyu temerrüde düşüren belge niteliğinde olmadığı, hakediş ödemelerine ilişkin sözleşmenin 17.3. madde hükmünün alacağın muacceliyetine ilişkin bir düzenleme olup kesin vade içermediği ve bu nedenle temerrüde esas alınamayacağı anlaşılmakla, işlemiş faize yönelik bilirkişi raporundaki hesaplamaya itibar edilmediği, takip öncesi temerrüde ilişkin davacı tarafından keşide edilen 02/02/2016 tarihli noter ihtarında borçluya tebliğden itibaren 15 günlük ödeme süresi tanınmış olup, dosyaya tebliğ belgesi sunulmadığından ihtarnamenin davalıya cevabi ihtarnamenin keşide edildiği 11/02/2016 tarihinde tebliğ edilmiş sayılacağı, 15 günlük ödeme süresi dikkate alındığında temerrüdün 27/02/2016 tarihinde oluştuğu, bu durumda alacağa 27/02/2016 – 25/04/2016 tarihleri arası 58 gün için temerrüt faiz hesabı yapılacak olup, takip tarihi itibariyle işlemiş faiz tutarının (429.181,31 x 58 x 10,50 / 36.500 ) = 7.160,86 TL olarak hesaplandığı, taraf vekilleri her ne kadar lehe hüküm olunan tutar üzerinden icra inkâr tazminatı ve kötü niyet tazminatı talep etmişlerse de alacağın varlığı ve miktarının yargılama ile ortaya çıktığı, takip tarihi itibariyle likit bir alacak bulunmadığı, takipte haksız çıkılan bölüm yönünden davacının açıkça kötü niyetli olmadığı anlaşıldığından taraf vekillerinin taleplerinin yerinde görülmediği, birleşen dava bakımından yapılan değerlendirmede; iadesi istenen teminat mektubunun sözleşmenin 6. maddesinde belirtilen kesin teminat niteliğinde olduğu, dava konusu işin asıl işveren tarafından geçici ve kesin kabullerinin yapıldığı, geçici kabul tutanağında belirtilen eksik ve kusurlu işler bedelinin davacı alacağından mahsup edildiği, bunun dışında kesin teminatın iadesi koşulları arasında yer alan malzeme, işçilik, SGK ödemeleri, 3. şahıslara olan borç ve yükümlülüklere ilişkin davalı vekilince herhangi bir iddiada bulunulmadığı, sözleşmenin 6. maddesinde garanti teminatından bahsedilmekte ise de, garanti teminat tutarının taraflarca hazırlanan son hakedişten mahsubu gerekeceği, ancak taraflarca düzenlenen 8 nolu hakedişte böyle bir mahsup yapılmadığı, birleşen davada teminat mektubunun iadesi koşullarının oluştuğu, ancak aşamada süresi dolan teminat mektubunun yenilenmediği ve buna ilişkin davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle; asıl davanın kısmen kabulüne, Ankara 3. İcra Dairesinin 2016/8924 takip sayılı dosyasında davalının itirazının 429.181,31 TL asıl alacak, 7.160,86 TL işlemiş faiz üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, red ve kabul edilen miktarlar yönünden taraf vekillerinin icra inkâr ve kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine, birleşen dava yönünden ise, konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf başvurusunda; asıl davaya yönelik olarak; müvekkili şirketin …-… İş Ortaklığı ile sözleşme imzaladığını, adi ortaklığın taraf olduğu sözleşmede davacı tarafın tek başına davada taraf ehliyeti bulunmadığını, davacının sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediğini bu nedenle müvekkili şirketten herhangi bir alacağı bulunmadığını, davacının işlerin bir kısmını yerine getirdikten sonra kalan işleri tamamlamadan işten el çekmesi sebebiyle kalan işlerin bir kısmının müvekkili şirket tarafından davacının nam ve hesabına yaptırıldığını, bir kısmının ise davacının iş ortağı … şirketi tarafından tamamlandığını, nitekim … şirketinin kesin hakediş tutanağı incelendiğinde davacının eksik işlerinin bir kısmını tamamladığının ve bu sebeple sözleşmede belirlenen alacağından 47.117,94 Euro daha fazla ödeme yapıldığının açık olduğunu, diğer adi ortağa fazla ödeme yapıldığı hususunun mahkemece dikkate alınmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte en aleyhe yorumla dahi düşünüldüğünde müvekkili şirket tarafından davacının iş ortağı … şirketine ödeme yapılması nedeniyle davacının alacak talebi var ise husumetin davacının iş ortağı … şirketine yöneltilmesi gerektiğini, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından düzenlenen 31/10/2013 tarihli kısmi geçici kabul tutanağının ekinde yer alan ”Tesiste Görülen Özür ve Eksiklikler” listesinde davacının dava konusu işleri eksik yaptığının ve zamanında tamamlanmadığının açıkça ortaya konulduğunu, Mahkeme tarafından idarenin geçici kabul tutanağındaki eksik işler listesi dikkate alınmadan hüküm verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, sözleşmede davacı tarafa temin ettiği malzeme ve yaptığı işçilik üzerinden hakediş hesabı yapılarak ödeme yapılacağı hususunun açıkça düzenlendiğini, bu sebeple işin tamamlanması değil işin ne kadarlık kısmının davacı tarafından yapıldığının tespit edilmesinin dava konusu uyuşmazlığın çözümü için önem arz ettiğini, Mahkeme tarafından dosyanın teknik bilirkişi heyetine tevdii edilerek davacının sözleşme konusu işin ne kadarını tamamlandığının tespit edilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekmekteyken bu hususta herhangi bir inceleme yapılmamasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili şirket tarafından yapılan nefaset kesintileri dikkate alınmadan karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, taraflar arasında 01/07/2013 tarihinde imzalanan 5 nolu hakedişte 40.000,00 Euro ve 01/08/2023 tarihinde imzalanan 6 nolu hakedişte 40.000,00 Euro nefaset kesintisi yapılmış olup 4 ve 5 nolu hakedişlerin davacı tarafından ihtirazi kayıt olmaksızın imzalandığını, nitekim davacı tarafından nefaset kesintisi yapılan tutar üzerinden fatura düzenlenerek yapılan nefaset kesintisini kabul edilmiş olduğunu, öte yandan davacı tarafından dava konusu faturadan önce düzenlenen son hakediş faturası olan 26/02/2014 tarih ve A-383741 seri sıra nolu hakediş faturasında Cari Hesap Bakiyesinin 32.885,28 TL olarak belirtildiğini, bu tutarın da davacıya ödendiğini, davacı tarafından 26/02/2014 tarihinde düzenlenen faturadan sonra hakedişe konu herhangi bir iş yapılmadığı hususu sabit olup son hakediş faturasının düzenlenmesinin üzerinden 2 yılın geçmesinin ardından 01/02/2016 tarihinde dava konusu faturanın düzenlenmesinin herhangi bir hukuki dayanağı bulunmadığını, davacının dava konusu işi zamanında ve gereği gibi tamamlamadığının idare tarafından düzenlenen geçici kabul tutanağı ve ekleri ile de sabit olduğunu, bilirkişi heyeti tarafından toplam hakediş olarak değerlendirilen 502.462,75 Euro tutarın her ay yapılan iş miktarının toplamı olup, davacıya ödenecek tutarı ifade etmediğini, davacıya ödenecek tutarın sözleşme gereğince avans ödemeleri, nefaset kesintileri ve varsa başkaca kesintiler mahsup edildikten sonra hesaplandığını, bilirkişi heyetince davacı adına davacının iş ortağı … şirketine yaptırılan işlere ilişkin 47.117,94 Euro ödemenin ve müvekkili şirket tarafından davacının hakedişinden yapılan toplamda 80.000,00 Euro nefaset kesintisinin dikkate alınmamasının hatalı olduğunu,
Birleşen davaya yönelik olarak ise; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “Kesin Hesap” başlıklı 18. maddesine uygun olarak müvekkili şirket tarafından keşide edilen Ankara 13. Noterliği’nin 11/02/2016 tarihli 2534 yevmiye numaralı ihtarnamesine rağmen iş ortaklığını oluşturan davacı ve dava dışı … şirketinin müvekkili şirkete birlikte herhangi bir başvuru yapmadıklarını bu nedenle kesin hesap işlemlerinin yürütülebilmesi ve onaylanmasının mümkün olmadığını, yine sözleşmenin ”Kesin Teminat ve Garanti Teminatı” başlıklı 6. maddesinde kesin teminatın iadesi için kesin kabulün yapılmasının gerekliliğinin açıkça belirtildiğini, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından düzenlenen kısmi geçici kabul tutanağının ekinde yer alan ”Tesiste Görülen Özür ve Eksiklikler” listesinde davacı tarafından dava konusu işlerin eksik yapıldığı ve zamanında tamamlanmadığının açıkça ortaya konulduğunu, bu nedenlerle teminat mektubunun iade şartlarının oluşmadığını, buna rağmen Mahkemece teminat mektubunun iadesi koşullarının oluştuğu yönündeki tespitin hukuka açıkça aykırı olduğunu, ayrıca teminat mektubunun iade koşullarının oluşmaması sebebiyle müvekkili şirket tarafından dava açılmasına da sebebiyet verilmediğini bu nedenle Mahkeme tarafından birleşen dava yönünden müvekkili şirket aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu bu kapsamda Mahkeme kararının hem asıl hem de birleşen dava yönünden hatalı olduğunu belirterek; Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davacı vekili katılma yoluyla istinaf başvurusunda; asıl dava yönünden sunulu nedenlerle davalının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesini, katılma yoluyla istinaf taleplerinin kabulü ile asıl davada davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesini, birleşen dava yönünden davalının İstinaf talebinin esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali ve teminat mektubunun iadesi istemlerine ilişkin olup, Mahkemece verilen asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise konusuz kalması nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair kararına karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen 24/01/2013 tarihli “Pamukören Jeotermal Elektrik Santrali Elektrik ve otomasyon Sistemi Yapım İşi Sözleşmesi” niteliği itibariyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, asıl ve birleşen davada davacı taşeron, asıl ve birleşen davada davalı ise yüklenicidir. Ancak sözleşmede “taşeron” yerine “yüklenici” kelimesi kullanıldığından, karışıklığa neden olunmaması için kararın devamında davacı için “taşeron” yerine “yüklenici” kelimesi kullanılmıştır.
İş bu sözleşmede işin yapımı davacı yüklenici ile dava dışı diğer yüklenici … … San.ve Tic.Ltd.Şti. tarafından üstlenilmiştir. Bununla birlikte, sözleşmenin 3.maddesinde işin tanımı yapılmış, genel olarak yapılacak işler belirtilmiş, işin birim fiyat esaslı olarak yapılacağı belirtildikten sonra, Ek 1’de yer alan keşif özetinde belirtilen MCC panoları, otomasyon panoları, kablolar, enstrümanlar, fiberoptik kabloların tüm malzemelerinin dava dışı … tarafından, diğer iş kalemlerinin tüm malzemeleri ve sözleşme ve keşif özeti kapsamında yapılacak tüm işçiliklerin davacı ….Ltd.Şti.tarafından yapılacağı kabul edilmiştir. Sözleşmenin “Hakediş Raporları, Fiyat Ayarlamaları ve Ödemeler” başlıklı 17.1.maddesinde ise, avans ödemesinden sonraki ödemelerin aylık hakedişler ile yapılacağı, ay sonunda montajı tamamlanmış ve kabule hazır hale gelmiş iş kalemlerinin Ek 1’de bulunan Keşif Özeti’nde belirtilen birim fiyatlara göre yüklenicilerin temin ettiği malzeme ve yapılan işçiliklere göre hakedişlerinin ayrı ayrı tespit edileceği ve belirlenen esaslara göre fatura bedelinin ve ödemeye esas bedelin tespit edilerek her iki yükleniciye ayrı ayrı ödeme yapılacağı kabul edilmiştir. Dosya kapsamındaki belgeler incelendiğinde de, davacı yüklenicinin yapmış olduğu imalatlara ilişkin ayrı hakediş tutanağı ve fatura düzenlendiği anlaşılmıştır.
Bu nedenle gerek sözleşmenin yukarıda açıklanan hükümleri, gerekse dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, davacı yüklenicinin kendisi tarafından yapılan imalatlar yönünden tek başına takip yapabileceği ve dava açabileceği kanaatine varılmıştır.
Tarafların diğer istinaf nedenleri yönünden ise, Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, iş bedelinin taraflarca davacının yaptığı işler için düzenlenen ve imzalanan son hakediş olan 01/10/2013 tarihli 8 nolu hakediş ve bu hakedişte gösterilen imalat miktar ve bedeli esas alınarak hesaplamış olmasına göre taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen davada davacının asıl davaya yönelik istinaf başvurusu yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Asıl ve birleşen davada davalının asıl davaya yönelik istinaf başvurusu yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 29.806,53 TL istinaf karar harcından peşin alınan 7.470,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 22.336,53‬ TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
-Asıl ve birleşen davada davalının birleşen davaya yönelik istinaf başvurusu yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar hacından peşin alınan 269,80 TL’nin mahsubu ile bakiye 0,50 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-İstinaf talep eden taraf vekilleri tarafından yatırılan istinaf başvuru harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 26/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır