Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2023/865 E. 2023/1308 K. 27.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2023/865 – Karar No:2023/1308
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/865
KARAR NO : 2023/1308

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2022
NUMARASI : 2022/654 E-2022/971 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 27.12.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27.12.2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; Taraflar arasında 40.000 adet fişe ve paslanmaz anahtar üretimine ilişkin olarak yapılan görüşmeler neticesinde davalı tarafından gönderilen 31.08.2016 tarihli teklifin müvekkili şirket tarafından 02.09.2016 tarihinde kabul edildiğini ve teklifin müvekkilince onaylandığı belirtilerek mail yoluyla davalıya gönderildiğini, sözleşme sonrası müvekkilinin 30.09.2016 tarihinde davalı hesabına 17.000,00 TL para gönderdiğini ve 08.02.2017 tarihinde 30.000,00 TL tutarında çeki keşide ettiğini, davalının yapılacak üretimin müvekkil şirketin J. Genel Komutanlığına teslim edilecek kelepçe ihalesi kapsamında tedarik ettiğini bildiğini, fişelere (kilitlere) ilişkin teknik şartnamenin davalıya verildiğini, fişelerin sözleşme kapsamında 40 gün içerisinde teslim edileceğini, bu tarihin ise sözleşme tarihinden itibaren hesaplandığında 12.10.2016 tarihi olduğunu, yapılan sözlü görüşmelere rağmen istenilen nitelik ve miktarda fişe teslim edilmeyince, müvekkili şirketin en geç 18.11.2016 tarihinde kelepçeleri idareye teslim etmesi gereken …’ya karşı yükümlülüklerini yerine getiremediğini ve neticede ihtarname ile davalı şirket ikaz edilerek, cezalı süre içerisine girildiği ve cezalı sürede de teslimin gerçekleştirilmemesi durumunda oluşacak zararın davalı şirketten isteneceğinin belirtildiğini, fişe ve anahtarların teslim tarihlerini ve miktarını gösteren liste incelendiğinde görüleceği üzere davalının 12.10.2016 tarihi itibariyle tamamını teslim etmesi gereken malzemelerden hiç birisini teslim etmediği, ihtar çekildiği tarih itibariyle ise 16850 adetini teslim ettiğini, dava açıldığı tarih itibariyle de toplamda teslim ettiği malzeme miktarının 21.800 adet olduğunu, yani dava tarihi itibariyle de malzemelerin tamamının gönderilmediğini, davalı süresinde teslimi gerçekleştiremediği gibi, teslim edilen fişe ve anahtarların paslanmaz olmadığının da davadan bir gün önce tespit edildiğini, 23.11.2016 tarihli ihtarname ile talep edilmesine rağmen davalının istenilen miktar ve vasıfta malzemeyi teslim etmediğini, müvekkilinin dava dışı …’ya karşı edimini yerine getirme imkanının da ortadan kalktığını, zira idareye karşı kelepçeler süresinde teslim edilmeyince idarenin sözleşmeyi feshettiğini, bu aşamadan sonra borcun ifa edilmesinin de bir öneminin kalmadığını, tüm bu nedenlerle müvekkili davalıya borcu olmadığı gibi aksine uğradığı zararlar nedeniyle alacaklı olduğunu, sözleşme kapsamında …’nun yaptığı sözleşme masrafları, irat kaydedilen teminatı, damga vergisi vs masrafların ve kar kaybının müvekkilinden talep edileceğini, bu nedenlerle zararın olduğu gibi kısmen teslim edilen ürünlerin ayıplı olması da dikkate alındığında yine davalının bunu karşılaması gerektiğini belirterek eser sözleşmesi kapsamında müvekkilinin uğradığı zararlara karşılık olmak üzere şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 12/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline, davalıya keşide edilen 30.000,00TL’lık çek nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve çek üzerine ihtiyati tedbir konularak ibraz edildiğinde ödemesinin durdurulmasını istemiş, 07/02/2020 tarihli ıslah dilekçesiyle, eser sözleşmesi kapsamında müvekkilinin uğradığı zararlara karşılık 1.000,00 TL olan maddi tazminat talebini 5.500,00 TL‘na yükselterek bu miktarın temerrüt tarihi olan 12.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; Müvekkilin yerleşim yeri İstanbul olup,bu nedenle genel yetki kuralı gereğince İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, HMK’nın 10.maddesi gereğince sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de dava açılabileceğini, kaldı ki onaylanmış teklif mektubunda belirlenen şartlar yerine gelmediği için geçerli icap – kabulün gerçekleşmediğini, şartları oluşmayan teklif ve onay yazışmasının sözleşmeye dönüşemeyeceğini, yetki itirazının kabulü ile dosyanın yetkili İstanbul Mahkemelerine gönderilmesini talep ettiklerini, davacının gerek Ankara 67. Noterliğinin 23/11/2016 tarih ve 16117 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile gerekse dava dilekçesi ile bildirdiği … ile Jandarma Genel Komutanlığının müvekkili firmanın muhatabı olmadıklarını, taraflar arasında yapılan ikili görüşmelerde istenmiş olan ürün hakkında bilgi verildiğini, üzerine çalışma yapıldığını, talep edilen ürünün bahsedildiği gibi 31/08/2016 tarihli 31082016ET01 referans numarası ile davacı tarafa fiyat teklifi ve teklif şartlarının bildirildiğini, iş bu teklif formunda 044.CC ürün kodlu 40.000 adet Fişe+Paslanmaz Anahtarın 2,40 TL birim fiyatı + KDV üzerinden teklif mektubu şartları kapsamında teslim edilebileceğinin bildirildiğini, teklif formunun 20/09/2016 tarihine kadar geçerli olduğu bu tarihten sonra müvekkili firmanın teklif ile bağlı olmayacağının belirtildiğini, müvekkil firma tarafından verilen teklif şartları arasında teklif mektubu onay tarihinde teslim edilecek malzeme bedeli olarak 20.000,00 TL peşin, 20/12/2016 vadeli 46.780,00 TL bedelli çek ve yine 20/01/2017 vadeli 46.500,00 TL bedelli çek verilmesi gerektiğinin vurgulandığını, müvekkili firmanın 31/08/2016 tarihli fiyat teklif formunun 02/09/2016 tarihinde onaylanıp müvekkiline hemen gönderilmiş ise de teklif formu kapsamında sipariş onayı ile birlikte teslim edilmesi gerekli olan, 20.000,00 TL sipariş onayında peşin ödeme, 20/12/2016 ileri vade tarihli sipariş onayında 46.780,00 TL bedelli çek ve 20/01/2017 ileri vade tarihli sipariş onayında 46.500,00 TL bedelli çekin teslim edilmediğini, basiretli tüccar gibi davranmayan davacı firmanın, fiyat teklif formunda açıkça teklifin 20/09/2016 tarihine kadar geçerli olduğunu bildiği halde bu kez teklif geçerlilik süresinden sonraki bir tarihte ürünü almak için müvekkili firmayı aradığını, müvekkil firmanın, davacı taraf muhatabın ürün talebi üzerine, ürünün imalat ve tesliminin, belirttikleri yeni bir tarih içinde mümkün olamayacağı, fakat istenmesi halinde stoklarda bulunan “alpaga” denilen malzemeler bulunduğunu stoklar da bulunan miktar kadar verilebileceği, kalan kısmı içinde ham madde tedariki ve üretim maksatlı termin bildirileceği bilgisinin verildiğini, belirtilen yeni durum davacı firma tarafından değerlendirilmek üzere müvekkili firmadan 50 adet paslanmaz anahtar istendiğini, gönderilen ürün onay görmüş olduğundan ilk etapta stoklarda bulunan 20.000 adet fişe ve 16.000 adet anahtar talep edildiğini, müvekkili firmanın istek üzerine 20.000 adet fişe ve 16.000 adet anahtarı davacı firmaya teslim ettiğini, davacı firmaya teslim edilen ürünler nedeni ile müvekkilinin ürün bedeli olarak alacağının 61.737,60 TL olduğunu, davacı firma tarafından müvekkilin banka hesabına 17.000,00 TL gönderildiğini ve 04/11/2016 tarihinde 30.000,00 TL bedelli 08/02/2017 ileri vade tarihli çekin teslim edildiğini, müvekkili firmanın akabinde davacı firmaya 21/12/2016 tarihinde 1.800 adet daha fişe hazır ederek teslim ettiğini, son durum itibari ile davacının müvekkiline 14.737,60 TL bakiye borcunun bulunduğunu, davacının 23.11.2016 tarihli ihtarname ile yok hükmündeki 31/08/2016 tarihli sözleşmeye aykırılık ve zarar talep ettiğini, taraflar arasındaki 31/08/2016 tarihli fiyat teklif formunun 20/09/2016 tarihine kadar koşulsuz eksiksiz ve değiştirilmeden onaylanmamış olması nedeni ile geçerliliğinin olmadığını, davacıya firmaya teslim edilen “alpaga” cinsi ürün için yeni bir icap ve kabulün bulunduğunu, bunun ise ayrı bir anlaşmanın varlığını gösterdiğini, davacı firmaya müvekkili firmadan başkaca ürün tedariki talebi üzerine, iş bu malzemenin üretilmesi için gerekli ham maddenin tedarik edilmesi sonra teslim edilebileceği bilgisinin verildiğini, iş bu tedarik gerçekleşmeden muhatabın teklifine onay verilmesinin ve kabul beyanı iletilmesinin müvekkili firma açısından mümkün olmadığını, davacı firmanın kendisine işveren 3. kişi firmaların yükümlülüklerinin bilincinde olması halinde işin sadece müvekkili firmadan almış olduğu fiyat teklif formunu onaylamakla gerçekleşmeyeceğini bilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından verilen fiyat teklif formunun bütün olduğunu ve davacı tarafından yerine getirilmeyen yükümlülükler nedeni ile geçerlilik kazanamayan sözleşmeden kaynaklı maddi tazminat taleplerinin dinlenemeyeceğini, fiyat teklif formunda açık olarak müvekkili firmanın sipariş mal teslimi şartlarının belirlendiğini, bu nedenle sözleşme onay tarihinden sonra 40 gün içinde mal teslimi hükmünün geçerlilik kazanmadığını, müvekkil firmanın halihazırda göndermiş olduğu mallar nedeni ile alacaklı olduğunu, müvekkilinden yeni ürünler için 50 adet numune isteyen davacının gerekli kontrolleri yaptırıp ve onay almış olması nedeni ile müvekkili firmadan “alpaga” isimli ürünleri kabul ve talep ettiğini, davacıya zorla veya iradesi dışında değişik bir ürün verilmediğini, kaldı ki üründe bir ayıp olması halinde müvekkili firmanın garanti kapsamında her türlü yükümlülüğünü yerine getirecek olduğunu, ürünlerin paslanmaz olmadığının davadan bir gün önce tespit edildiğine dair iddia ve beyanları asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince: Davanın tazminat ve 30.000,00TL bedelli çek yönünden borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, davalı yanca yetki itirazında bulunulmuş ise de sözleşmenin eser sözleşmesi olup, ifa yerinin Ankara olduğu anlaşılmakla yetki itirazının reddi gerektiği, davalı tarafından düzenlenen ve davacı şirketin kaşe ve imzası ile onayladığı 31.08.2016 tarihli fiyat teklif formunda, ürün 044,CC ürün kodu ile 40.000 adet fişe ve paslanmaz anahtar (her fişeye iki adet anahtar) ve birim fiyat 2,40 TL olarak belirlendiği, ödemenin sipariş onayında 20.000,00 TL peşin, 46.780,00 TL 20.12.2016 tarihli ve 46.500,00 TL 20.01.2017 tarihli çekler ile yapılacağı ve teslim süresinin sipariş onayından itibaren 40 gün içinde olacağının belirtildiği, teklifin 20.09.2016 tarihine kadar geçerli olduğunun yazıldığı, davacı tarafından 30.09.2016 tarihinde 17.000,00 TL avans ödemesi gönderildiğine dair dekont sunulduğu, ayrıca davalıya 30.000,00 TL bedelli 08.02.2017 tarihli çek teslim edildiğine dair 04.11.2016 tarihli makbuz düzenlendiği, bu hususların yanlar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı, Jandarma Genel Komutanlığı ile Barutçu Metal-… arasındaki 19.09.2016 tarihli 20.000 adet metal kelepçe satım sözleşmesi sunulduğu, Jandarma Genel Komutanlığı tarafından gönderilen ihale belgelerinin incelenmesinde 20.000 adet metal kelepçe taahhüdünün … tarafından sözleşme hükümlerine göre 27.12.2016 tarihinde teslim etmemesi nedeniyle sözleşmenin feshedildiği, … ile … Ltd Şti arasında düzenlenen 14.03.2016 tarihli sözleşme uyarınca kelepçe teslimine ilişkin alınan ihalelerde kelepçe tedariğine ilişkin sözleşme yapma yetkisinin …’ye bırakıldığı, davacı tarafından davalıya gönderilen 23.11.2016 tarihli ihtarnamede teklif mektubu uyarınca avans ödemesi yapıldığı, … tarafından 18.11.2016 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı’na teslimatın yapılamadığı, cezalı sürede de teslimin yapılmaması halinde sözleşmenin feshi ile zararın talep edileceğinin ihtar edildiği, davalı tarafından gönderilen 30.11.2016 tarihli ihtara yanıtta, teklif mektubunun geçersiz olduğu, istek üzerine alpaga malzemeden yapılmış 20.000 adet fişe ve 16.000 adet anahtar teslim edildiğini, alacağın 56.640,00 TL olduğunu ve 30.000,00 TL çek bedeli dışında bakiye alacağı olduğunu ifade ettiği, davalı … tarafından düzenlenen farklı tarihli sevk irsaliyelerinin sunulduğu, 16.750 adet fişe teslimine dair olduğunun görüldüğü, davalı şirketin ticari defterlerinin talimat yolu ile incelendiği, davacı şirketin ticari defterleri de yerinde incelenmek suretiyle teknik bilirkişi heyetinden rapor alındığı, bilirkişi tarafından düzenlenen 04.10.2019 tarihli raporda, davalının defterlerinin usulüne uygun düzenlendiği, faturalardan kaynaklanan alacağının 61.737,60 TL olup, yapılan ödemenin 47.000,00 TL olarak kaydedildiği, davacının ticari defterlerinde, davalı şirketin 13.01.2017 tarihi itibariyle 14.737,60 TL alacak bakiyesi olduğunun yer aldığının belirtildiği, bilirkişi raporu, defterler üzerinde yapılan inceleme ve sözleşmeler değerlendirildiğinde, davalı tarafından hazırlanan 31.08.2016 tarihli fiyat teklif formunun davacı tarafından imzalanmak suretiyle onaylandığı ve teklifin 20.09.2016 tarihine kadar geçerli olduğunun belirtildiği, içeriğinde yazılı 20.000,00 TL peşin, 46.780,00 TL 20.12.2016 tarihli ve 46.500,00 TL 20.01.2017 tarihli çeklerin davalıya teslim edilmediği, buna karşılık 30.09.2016 tarihinde 17.000,00 TL ödendiği, 30.000,00 TL bedelli çekin teslim edildiği, davalı yanca sipariş onayının geçersiz olduğu ve davacının talebi üzerine ancak alpaga malzeme ile üretilen fişe teslimi yapılabileceğinin iletildiği ve bunun davacı … şirketi tarafından kabulü üzerine teslimat yapıldığının savunulduğu, buna ilişkin e-mail çıktılarının sunulduğu, teklif mektubunda yer alan ödeme koşulları ve süreye uyulmaması nedeniyle, taraflar arasında yazılı olmayan yeni bir sözleşmenin kurulduğunun kabul edildiği, bu sözleşme hükümlerine göre her iki taraf defterinde kayıtlı olan faturalardan ve ara ödemeden davacı şirketin herhangi bir ihtirazi kayıt koymaksızın malı teslim aldığının anlaşıldığı, bir ayıp ihbarının da sunulmadığı, bu nedenle davacı şirketten defterlerde de kayıtlı olduğu gibi halen davalıya borcu bulunduğu anlaşılmakla 30.000,00 TL bedelli çek yönünden borçlu olunduğu sunucuna varıldığı, davacı ile dava dışı … arasındaki sözleşmeden kaynaklanan fesih nedeniyle uğranılan zararın tazmini de talep edilmiş olup, dava dışı … ile Jandarma Genel Komutanlığı sözleşmesinde yer alan kelepçe teslim miktarındaki farklılık (20000 adet) davacı şirketin süresinde teslim edilmediği iddiasına dayalı davalı tarafa gönderdiği 23.11.2016 tarihinden sonra da faturaya dayalı mal teslim almış olması dikkate alındığında, taraflar arasındaki sözleşmenin doğrudan Jandarma Genel Komutanlığı ihalesi ile ilişkilendirilemeyeceği ve Jandarma Genel Komutanlığının … ile yapılan sözleşmeyi feshetmesine dayalı olarak davacı şirketin uğradığı zarar da somut olarak kanıtlanamadığından tazminat isteminin de reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkemece teklif mektubunda yer alan ödeme koşulları ve süreye uyulmaması nedeniyle, taraflar arasında yazılı olmayan yeni bir sözleşmenin kurulduğunun kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafından gerçekleştirilen icap tarihi 31.08.2016 tarihi olup, malın teslim tarihinin bu icabın kabulünden itibaren 40 gün olarak belirlendiğini, müvekkilinin bu teklifi kabul ettiğini beyan ettiği ama istenilen tarihte ödemeyi gerçekleştiremediğini, fakat daha sonra ödemenin gerçekleştirildiğini, icaba ilişkin müvekkili tarafından ilk ödemenin 30.09.2016 tarihinde yapılmış olup, bahse konu ödemenin davalı tarafından hiçbir çekince bildirilmeyerek kabul edildiğini, davalı tarafından sadece bu ödemenin kabul edilmekle kalınmadığını, aynı zamanda 04.11.2016 tarihinde müvekkili tarafından eser sözleşmesi nedeniyle keşide edilen çeki de kabul ettiğini, davalı tarafından bu ödemeler kabul edilirken herhangi bir şart veya kayıt ileri sürülmediğini, dolayısıyla davalının ödemeyi kabul etmesi ve herhangi bir şart ileri sürmemesi ve aksi bir icabın varlığına ilişkin dosyada delil bulunmamasının müvekkili ile davacı arasında ilk icapta şartları belirlenen sözleşmenin 30.09.2016 tarihinde kurulduğunu gösterdiğini, davalı yanın arada farklı bir sözleşme var ise bu sözleşmenin hangi sözleşme olduğunu ve içeriğini ispat etmesi gerektiğini, fakat dosyaya bu yönde herhangi bir delil sunulmadığını, gerekçeli kararda hangi tarafın iddiasına neden üstünlük tanıdığının açıklanması gerektiğini, ancak mahkemenin hangi delile dayanarak ve neden davalı yanın iddiasına üstünlük tanıdığını açıklamadığını, kabul etmemekle birlikte ikinci bir öneri olduğu ve sözleşmenin de bu şekilde kurulduğu kabul edilse dahi davalı yanın yine de uygun nitelik ve sayıda malı müvekkili şirkete teslim etmediğini, mahkeme tarafından uygun nitelik ve sayıda mal teslim edilip edilmediği hususunun araştırılmadığını, sözleşmenin kurulduğu 30.09.2016 tarihinden itibaren 40 gün içerisinde 10.11.2016 tarihine kadar davalı tarafından kilit ve paslanmaz anahtarların tamamının müvekkiline teslim edilmesi gerektiğini, davalı tarafın 10.11.2016 tarihte istenilen miktarda kilit ve anahtarları teslim etmeyince yapılan görüşmeler sonrası 23.11.2016 tarihinde davalıya ihtarname çekilerek malzemelerin tesliminin talep edildiğini, söz konusu ihtarnamede de fişe ve paslanmaz anahtarların teslim edilmediği bildirilmiş olup, müvekkilinin alpaga cinsi malzemeye onay vermiş olsa idi bu ihtarnamede böyle bir ifadenin yer almayacağını, ihtarnameye davalı yanın cevap dahi vermediğini, yargılama esnasında dosyaya sunulan cevabi ihtarnamenin kendilerine tebliğ edilmediğini, hukuka uygun bir cevabi ihtarname olmadığını, söz konusu ihtarnamenin tebliğ edildiğinin kabul edilebilmesi için tebliğ mazbatalarının dosyaya sunulması ya da ilgili noterlikten istenmesi gerektiğini, ancak böyle bir araştırmanın dahi yapılmadığını, dava açıldığı tarih itibariyle de kendilerine teslim edilen ürün miktarının 16.800 adet kilit, 10.000 adet anahtar olduğunu, davalı tarafın teslim etmesi gereken 40.000 adet anahtar ve kilidin teslim edilmediğini, yani davalının sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmeyerek temerrüde düştüğünü, bu durum hakkında mahkeme kararında değerlendirme yapılmadığını, mahkemenin sözleşmede belirtilen miktarda ve nitelikte malın teslim edilip edilmediğine ilişkin araştırma veya değerlendirme yapmadığını, davalının dosyaya sunduğu sevk irsaliyeleriyle dahi eksik malzeme teslim ettiği ortaya çıkmış olmasına rağmen, mahkemece bu hususun göz ardı edildiğini ve sözleşmeye uygun nitelik ve sayıda mal teslim etmeyen davalının yükümlülüklerine uygun hareket etmiş gibi kabul edildiğini, kararın bu yönüyle hukuka aykırı olduğunu, davalının sunduğu sevk irsaliyelerine göre de toplamda 16.750 adet fişe teslim edildiğinin iddia edildiğini, bu iddianın dahi sözleşmeye uygun sayıda mal teslim edilmediğini ortaya koyduğunu, müvekkilinin davalıya çektiği ihtarnamede de fişe ve paslanmaz anahtarların teslim edilmediği bildirilmiş olup, paslanmaz ifadesi ile de açıkça malın niteliğinin karşı tarafa bildirildiğini, ancak karşı tarafın bu ihtara karşı çıkacak şekilde bir cevabi ihtarname de göndermediğini, müvekkilinin amacının davalı yandan teslim alacağı fişe ve anahtarları Jandarma Genel Komutanlığına teslim etmek olduğuna göre alpaga cinsi ürünlerin müvekkili tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davalının müvekkilinin fişe ve anahtarları Jandarma Genel Komutanlığı için tedarik ettiğinden haberdar olduğunu, dolayısıyla bu malların teknik şartnameye uygun olmasının kaçınılmaz olduğunu, bu nedenle alpaga cinsi ürün için müvekkilin öneride bulunması ya da davalı yanın bu yöndeki önerisini kabul etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu iddianın gerçekle bağdaşmadığını, mahkeme tarafından herhangi bir ihtirazi kayıt koymaksızın müvekkili şirketin malı teslim aldığı ve bir ayıp ihbarı da olmadığına dikkat çekildiğini, ancak müvekkiline teslim edilen mallardaki ayıbın gizli ayıp olduğunu, teslim anındaki inceleme ile ortaya çıkmasının mümkün olmadığı hususunun göz ardı edildiğini, anahtarların teslim tarihlerinin kilitlerden önce olduğunu, işi yetiştirmek için önce kilitlerin gönderildiğini ve kilitlerin kelepçelere takıldığını, gizli ayıplı malzemenin anahtarlar olduğunu, anahtarların paslanmaz olduğunun ilk bakışta elle ve gözle yapılan muayenede anlaşılamadığını, zaman geçtikten sonra dava açılacağı günden öncesinde anlaşıldığını, kaldı ki zaten istenilen miktarda malzemenin de teslim edilmediğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemenin 2017/31E-2020/99K sayılı 07.02.2020 tarihli kararında özetle; davalı yanca yetki itirazında bulunulmuş ise de sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu, ifa yerinin Ankara olduğu anlaşılmakla yetki itirazının reddine karar verildiği, davalı şirketin ticari defterlerinin talimat yolu ile, davacı şirketin ticari defterleri de yerinde incelenmek suretiyle teknik bilirkişi heyetinden rapor alındığı, bilirkişi tarafından düzenlenen 04.10.2019 tarihli raporda, davalının defterlerinin usulüne uygun düzenlendiği, faturalardan kaynaklanan alacağının 61.737,60 TL olduğu, yapılan ödemenin 47.000,00 TL olarak kaydedildiği, davacının ticari defterlerinde, davalı şirketin 13.01.2017 tarihi itibariyle 14.737,60 TL alacak bakiyesi olduğunun belirtildiği, bilirkişi raporu, defterler üzerinde yapılan inceleme ve sözleşmeler değerlendirildiğinde, davalı tarafından hazırlanan 31.08.2016 tarihli fiyat teklif formunun davacı tarafından imzalanmak suretiyle onaylandığı ve teklifin 20.09.2016 tarihine kadar geçerli olduğunun belirtildiği, içeriğinde yazılı 20.000,00 TL peşin, 46.780,00 TL 20.12.2016 tarihli ve 46.500,00 TL 20.01.2017 tarihli çekler davalıya teslim edilmemiş buna karşılık 30.09.2016 tarihinde 17.000,00 TL ödenmiş 30.000,00 TL bedelli çekin teslim edilmiş olduğu, davalı yanca sipariş onayının geçersiz olduğu ve davacının talebi üzerine ancak “alpaga” malzeme ile üretilen fişe teslimi yapılabileceğinin iletildiği ve bunun davacı … şirketi tarafından kabulü üzerine teslimat yapıldığının savunulduğu, buna ilişkin e-mail çıktılarının sunulduğu, teklif mektubunda yer alan ödeme koşulları ve süreye uyulmaması nedeniyle, taraflar arasında yazılı olmayan yeni bir sözleşmenin kurulduğunun kabul edildiği, bu sözleşme hükümlerine göre her iki taraf defterinde kayıtlı olan faturalardan ve ara ödemeden davacı şirketin herhangi bir ihtirazi kayıt koymaksızın malı teslim aldığının anlaşıldığı, bir ayıp ihbarının da sunulmadığı, bu nedenle davacı şirketin defterlerde de kayıtlı olduğu gibi halen davalıya borcu bulunduğu anlaşılmakla 30.000,00 TL bedelli çek yönünden borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerektiği, davacı ile dava dışı … arasındaki sözleşmeden kaynaklanan fesih nedeniyle uğranılan zararın tazmininin de talep edildiği, dava dışı … ile Jandarma Genel Komutanlığı sözleşmesinde yer alan kelepçe teslim miktarındaki farklılık (20000 adet), davacı şirketin süresinde teslim edilmediği iddiasına dayalı davalı tarafa gönderdiği 23.11.2016 tarihinden sonra da faturaya dayalı mal teslim almış olması dikkate alındığında, taraflar arasındaki sözleşmenin doğrudan Jandarma Genel Komutanlığı ihalesi ile ilişkilendirilemeyeceği ve Jandarma Genel Komutanlığının … ile yapılan sözleşmeyi feshetmesine dayalı olarak davacı şirketin uğradığı zarar da somut olarak kanıtlanamadığından tazminat isteminin reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2020/1088 E-2022/711 K sayılı 22.06.2022 tarihli kararında özetle: “…Mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu çeke ilişkin açıklamalarla birlikte “…30.000,00 TL bedelli çek yönünden borçlu olmadığının tespitine” şeklinde menfi tespit kararı verilmesi gerektiği yazılmış, hüküm kısmında ise “davanın reddine” dair karar oluşturulmakla, gerekçedeki açıklama, kabul ve kurulan hüküm arasında açık çelişki yaratılmıştır. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir. HMK 297. maddeye göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK’nın 298/2. maddede ise “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” hükmü mevcuttur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasa’nın anladığı anlamda oluşturulacak hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların bu dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.”( Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2019/3473 E-2020/2358 K sayılı 09/09/2020 tarihli ilamı) Bu durumda kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, esası incelenmeksizin mahkeme kararının HMK 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine…” karar verilmiştir.

Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle taraflar arasında 31.08.2016 teklif ve 02.09.2016 tarihli kabulle akdi ilişkinin kurulduğu, söz konusu belgelerin incelenmesinde yapılacak imalatın dava dışı Jandarma Genel Komutanlığına teslim edileceğine ve buna dair teknik şartnameye dayalı imalat yapılacağına ilişkin herhangi bir açıklamanın yer almadığı, mahkemenin kabulünde olduğu üzere taraflar arasında e-mail yazışmaları ile sözleşme konusu imalata ilişkin farklılığın oluştuğu, davalı tarafça e-maillerde belirtilen malzemelerin davacıya teslim edildiği, davacının teslim edilen mallara ilişkin faturaları alıp defterlerine kaydetmiş olması, taraf defter ve kayıtlarının incelenmesinde de mahkemece davanın reddine dair verilen kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödediği başvurma harcının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 27.12.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır