Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2023/692 E. 2023/896 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/692
KARAR NO : 2023/896

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2023
NUMARASI : 2022/777 E-2023/199 K

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALILAR
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tanıma Ve Tenfiz (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 12/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/09/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan tanıma ve tenfiz istemine ilişkin davada mahkemece davanın sıfat yokluğundan (pasif husumetten) reddine dair verilen kararına karşı davacı vekili ile davalı …… Ltd.Şti vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili ile … … … (… … …) arasında 24.09.2016 tarihli taşeronluk sözlemesi yapıldığını, davacının süresinde işi bitirip sözleşmeye uygun bir şekilde teslim ettiğini, … … … (… … …)’nin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yeri getirmediğini ve davacıya ödeme gerçekleştirmediğini, davacı tarafından Cezayir Halk Cumhuriyeti Sidi M’hamed Mahkemesi Ticaret/Denizcilik Dairesinde … … İnş. Taah. Adi Ortaklığına karşı dava açtığını, dava sonucunda toplam 15.971.264,46 Cezayir Dinarının davacıyı ödenmesine karar verildiğini, kararın temyiz edilmediğini ve 16.06.2020 tarihinde kesinleştiğini, adi ortaklığın tüzel kişiliğinin bulunmadığını bunun sonucu olarak ortaklığın borçlarından doğan sorumluluğun bizzat ortaklığı oluşturanı ortaklara ait olduğunu belirterek, Cezayir Devleti Sidi M’hamed Mahkemesi Ticaret/Denizcilik Dairesinin 17.02.2020 tarih ve 19/06234 esas 20/01086 fihrist nolu kesinleşen kararının tanınmasına ve tenfiz edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Şti vekili; kararın tercümesinde apostil şerhi bulunmadığından dava şartı niteliğindeki belgenin sunulmaması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, … … … ifadesinin Cezayir’de kurulu davalı şirketlerle bağlantısı bulunmayan ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan bir şirketi tanımladığından öncelikle pasif husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini, benzer iddialarla davalılar aleyhine İstanbul Anadolu 12 ATM 2021/686 esas sayılı dosyada açılan tanıma ve tenfiz talepli davanın pasif husumet nedeniyle usulden reddine karar verildiğini, yine davalılar aleyhine davanın kabulüne karar verilen İstanbul Anadolu 7 ATM 2022/85 esas sayılı davada İstanbul BAM kararı ile davalı şirketin husumet ehliyetine sahip olmadığına karar verildiğini, davaya konu kararın Türk kamu düzenine aykırı olduğunu, kararda davalı … … … Şirketi olup bu şirketin bir adi ortaklığı ifade ettiğinin kabulü halinde bu şeklinde tanınması ve tenfizinin Türk hukuk açısından mümkün olmadığından Türk kamu düzenine aykırılık nedeniyle davanın reddi gerektiğini Türkiye’de kurulu birden fazla … … Adi Ortaklığının bulunduğunu, davalı şirketin Cezayir Mahkemeleri nezdinde temsil edilmemiş olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … … Şti vekili; davacı ile müvekkili şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin vuku bulmadığını, herhangi bir borç doğmadığını, davalı firmanın Cezayir’de bir takım ticari faaliyetlerde bulunmuş ise de, tanımaz ve tenfizi istenen kararda … … … firmasının Cezayir kanunlarına göre kurulu adresi Cezayir’de bulunan Cezayir’de vergi numarası bulunan bir firma olduğunu, Cezayir’de kurulu firma aleyhine alanın kararın Türkiye’de icrasının ancak … … … ismi aleyhine verilebileceğini, Türkiye’de ise bu isimde bir firma bulunmadığını, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ……A.Ş vekili; davacı taleplerinin usul ve yasaya aykırı olup, davanın reddi gerektiğini, tanınması ve tenfizi istenilen Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Sidi Mhamad Mahkemesi Ticaret Denizcilik Dairesinin 17.02.2020 tarihli ve 19/06234 E. 20/01086 Fihrist numaralı kararının … … … adi ortaklığı aleyhine alınan bir karar olduğunu, bu şirketin Cezayir kanunlarına uygun olarak kurulduğunu, tanınması ve tenfizi istenen kararda ve sunulan Ordre De Service N 01 sipariş formunda belirtildiği gibi şirketin adresinin … olduğunu, Cezayir Maliye Bakanlığı’na ve Ticaret Siciline bağlı olup, kendine ait vergi numarası vs. olan tüzel kişiliğe haiz bir şirket olduğunu, … … adi ortaklığı olarak … … …’nin Cezayir Konut Bakanlığının açmış olduğu ihaleye katılabilmek amacıyla kurulduğunu, kurulduktan sonra Cezayir’de Cezayir Konut Bakanlığı’na bağlı … olmak üzere üç ayrı proje alındığını, Cezayir’de ki mevcut kanunlara göre konut projelerini yapabilmek için ayrı ayrı tüzel kişiliklere haiz şirketlerin kurulmasının gerekli olduğunu, her şirketin kendine has ayrı vergi numarası, ayrı ticaret sicili belgesi ve ayrı çalışma izin belgesi almış olması yanında oturma izni, inşaat ruhsatı alabilmek için de ayrı ayrı şirketlerin kurulması gerektiğini, her şirket alınan o projeyi yapmak için kurulmuş olup, şirketler arasında hukuki ve maddi bağ olmayacağından dolayı şirketlerin birbirlerine karşı herhangi bir kefalet veya müteselsil sorumluluklarının olmadığını, birinin borcundan dolayı diğerinin alacaklarına haciz konularak tahsilat yönüne gidilemeyeceğini, nitekim … Projesindeki alacaklıların … Projesindeki alacaklara bloke koydurmak istemesi üzerine Cezayir yerel mahkemesi şirketler arasında bağ olmadığı ve ayrı ayrı tüzel kişiliklerinin olması nedeniyle bu taleplerini reddettiğini, tanıma ve tenfizi istenen kararda … … … firmasının borçlu olarak belirtildiğini, bu şirketin de Cezayir kanunlarına göre kurulmuş olup, Türkiye’de şubesi olmadığını, bu nedenle müvekkili aleyhine tanıma ve tenfiz kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, tanıma ve tenfizi istenen kararda sahte belge kullanıldığını, daha önce farklı firmaların aynı nitelikte sahte belgelerle müvekkili firma aleyhine Cezayir Mahkemelerinde aldığı kararların, Türk Mahkemelerinde tanıma ve tenfizi için İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/686 E. ve 2022/620 K. sayılı dosyası ile ve yine İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/85 E. ve 2022/302 K. sayılı davanın kabulüne yönelik tanıma ve tenfiz kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 2022/2439 E. ve 2022/1841 K. sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiğini, huzurdaki davanın da aynı nitelikte olup, reddine karar verilmesi gerektiğini, sahte belgelerle alınan mahkeme ilamının Türkiye’de tanıma ve tenfizinin yapılmasının yasaya ve kamu düzenine aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; kural olarak usuli meselelerde lex fori yani hakimin hukuku uygulanacağından Türk Mahkemelerinde açılmış olan tenfiz davasında kimlerin davacı ve davalı olacağı hususunun Türk usul hukukuna göre belirleneceği, MÖHUK 52. maddesine göre yabancı bir mahkeme kararının tenfiz edilmesinde hukuki yararı bulunan herkesin tenfiz talebinde bulunabileceği, davacı yönünden bu kural geçerli iken davalı yönünden de yabancı mahkeme kararında davalı olarak belirtilenin tenfiz davasında da davalı gösterilmesi gerektiği, sıfat yokluğunun re’sen dikkate alınması gerektiği, tenfiz talebine konu olan yabancı mahkeme ilamında karar başlığında davacının “…” davalının ise “Yasal temsilcisi olan genel müdürü tarafından temsil edilen … … … Şirketi” olarak gösterildiği davalının adresinin Cezayir’de bulunduğu, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünden temin edilen sicil kayıtlarının tetkikinde sicil kaydının faal olduğunun anlaşıldığı, Ankara ticaret siciline kayıtlı, ortakları ….Şti, … İnş. Mad. San tic. Ltd. Şti ve … Müh. Taah. Tic. A.Ş olan “… … İnşaat Taahhüt Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi”nin sicilden terkin edilmiş olduğu görülmüş, … sicil numarası ile Ankara ticaret siciline kayıtlı, ortakları … İnş. Mad. San tic. Ltd. Şti ve … Müh. Taah. Tic. A.Ş, …. A.Ş olan “… … … İşletmesi”nin unvan değişikliği ile Tasfiye Halinde … … Konut Yapımı Anonim Şirketi olarak sicil kaydının faal olduğunun anlaşıldığı, davacı yanın tenfiz talebine konu yabancı mahkeme ilamında davalı olan … … … Şirketinin davalıların oluşturduğu … … İnşaat Taahhüt Adi Ortaklığı ile aynı olduğu iddiasında bulunarak davalılar hakkında tenfiz talebinde bulunduğu, MÖHUK 54/ç maddesinde öngörülen “O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.” koşulunun somut olayda gerçekleşmediği, tenfiz talebine konu Cezayir Ticaret/ Denizcilik Dairesinin 17.02.2020 tarihli kararında davalı olarak yasal temsilcisi olan genel müdürü tarafından temsil edildiği belirtilen ve adresi Cezayir’de olan “… … … Şirketi” hakkında karar verilmiş olduğu, tenfiz davasında davalı gösterilen şirketlerin ise ticari merkezi Ankara olan … … … Ticari İşletmesinin ortakları oldukları, yabancı mahkeme ilamında işbu davada davalı şirketlerin ve bu şirketlerin oluşturduğu adi ortaklığın davalı konumunda olmadığı gibi sicil kayıtlarına göre Türkiye’de kurulu birden fazla … … Adi Ortaklığı Ticari İşletmesinin de bulunduğu gerekçesiyle, tenfiz talebine konu yabancı mahkeme ilamında davalı sıfatı bulunmayan davanın davalılarına yönelik tenfiz talebinin pasif husumet yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Davalı ……Şti vekili istinaf başvurusunda; davanın tanıma ve tenfiz davası olması sebebi ile nispi harca tabi olduğunu, vekalet ücretinin de nispi olarak hesaplanması gerektiğini, mahkemece 28.11.2022 tarihli tensip tutanağının 9. maddesinde de dava değeri gösterilerek, davacı vekiline harcı tamamlaması için süre verildiğini ve alınması gereken harcın davacı tarafça nispi olarak yatırıldığını, bu nedenle usul ve yasaya aykırı maktu vekalet ücretinin kaldırılarak, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davanın pasif husumet nedeni ile dava şartı yokluğu ile gerekçelendirilerek değil, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 15. Hukuk Dairesi’nin 02/11/2022 tarih ve 2022/2439 Esas- 2022/1841 Karar sayılı aynı konudaki kararının da göz önüne alındığında, davanın esasına girilerek, esastan reddedilmesi gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, hatalı ve kanuna aykırı olan maktu vekalet ücreti hükmü yerine nispi vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda;
mahkemece her ne kadar Türkiye’de kurulu birden fazla “… … Ticari İşletmesi” bulunduğu şeklinde gerekçe gösterilmişse de, ilgili ortaklıkların sadece benzer isimler taşıyan ve ortaklarından bazılarının aynı olan ancak farklı amaçlar için oluşturulan adi ortaklıklıklar olduğunun ticaret sicili gazetelerinden anlaşılacağını, davalılardan “… …” ve “… … Limited Şirketi”nin Cezayir’deki üç ayrı projede faaliyette bulunmak için her projeye özgü olacak şekilde farklı isimlerle adi ortaklıklar oluşturduğunu, tescilden sonraki tarihlerde de birbirinden farklı şirketlerin üçüncü ortak olarak adi ortaklıklara dahil olduğunu, bu adi ortaklıkların sırasıyla “… … … İşletmesi” olup, 28.08.2014 tarihinde … sicil numarasıyla İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü nezdinde “…’da bulunan 3.500 Konutluk projedeki sosyal konutların, … idaresi ile imzalanan 10.06.2014 Tarih, 722/47/14 nolu anlaşma şartlarına uygun olarak tasarımı ve yapılması” amacıyla kurulduğunu, daha sonra ortaklığa 20.11.2014 tarihinde “…. A.Ş.” üçüncü ortak olarak dahil olduğunu, akabinde 05.12.2014 tarihinde … sicil numarasıyla Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne nakil olduğunu, 2. adi ortaklığın
“… … İnşaat Taahhüt Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi” olup,
22.09.2014 tarihinde … sicil numarasıyla İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde “… … de bulunan 3.000 Konutluk Projedeki sosyal konutların alt yapı ve Ticari Sosyal tesisler dahil, … idaresiyle imzalanan 28 Mayıs 2014 Tarih, 24/1 14 No2lu anlaşma şartlarına uygun olarak tasarımı ve yapılması” amacıyla kurulduğunu, daha sonra ortaklığa 19.12.2014 tarihinde “…. Şti” üçüncü ortak olarak dahil olduğunu, akabinde 22.01.2015 tarihinde … sicil numarasıyla Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne nakil olduğunu, 3.adi ortaklığın ise “
… … …” olup, 06.03.2017 tarihinde 72565-5 sicil numarasıyla İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde “Cezayir Halk Cumhuriyeti/ Tebessa vilayetinde 2 X 1.500, Toplam 3.000 adet sosyal konutun alt yapı ve diğer Ticari Sosyal tesisler dahil … idaresiyle imzalanan anlaşma şartlarına uygun olarak tasarımı ve yapılması” amacıyla kurulduğunu, daha sonra ortaklığa 13.09.2017 tarihinde “… A.Ş.” üçüncü ortak olarak dahil olduğunu, görüldüğü üzere her ne kadar isimler benzerlik taşıyor olsa da, söz konusu adi ortaklıkların isimleri, amaçları ve üçüncü ortaklarının birbirinden farklı olduğunu, davanın davalıları tarafından oluşturulan “… … İnşaat Taahhüt Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi” nin kuruluş amaçlarını yerine getirmek için Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti’ nde “… … …” adlı şirketi kurduğunu, bu durumun davalı … …. AŞ’ye ait 11.01.2023 tarihli cevap dilekçesinde yer alan “… … İnşaat Taahhüt Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi, Cezayir Konut Bakanlığının açmış olduğu ihaleye katılabilmek amacıyla kurulmuştur…. Cezayir’deki mevcut kanunlara göre konut projelerini yapabilmek için ayrı ayrı tüzel kişiliklere haiz şirketlerin kurulması gereklidir” şeklindeki beyanlarıyla da anlaşıldığını, keza bunların haricinde … … İnşaat Taahhüt Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi’nin kuruluş amacında belirtilen proje ile yabancı mahkeme ilamına konu olan ve taraflar arasında imzalanan taşeronluk sözleşmesindeki projenin uyuştuğu, mahkemece 13/01/2023 tarihinde Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne sicil özetlerine dair yazılan müzekkere sonucu gelen cevabı yazıda “merkez nakli gelen”,”taahhütname” gibi müdürlüğe sunulan evraklarda “… … …” kaşesinin kullanıldığı, aynı şekilde 20/01/2023 tarihinde Cezayir’deki bir başka proje için kurulan “… … …’ nin” sicil özetlerine dair yazılan müzekkere sonucu gelen cevabı yazıda böyle bir durumun söz konusu olmadığı yani “… … …” kaşesinin kullanılmadığı, davalılardan “… …’nin” internet sitesinde “… … İnşaat Taahhüt Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi’nin” kuruluş amacında belirtilen projenin ilan edildiği, ilanın içeriğinde şantiye alanın ve şantiye tanıtım levhasının da sunulduğunu, şantiye tanıtım levhasında “… … …” unvanının kullanıldığını, her iki ortaklığın unvanlarının benzerliğini, davalıların cevap ve beyan dilekçelerindeki tevil yoluyla ikrarları da göz önünde bulundurulduğunda aslında Türkiye’de kurulu “… … İnşaat Taahhüt Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi” ile “… … … Şirketi” arasında organik bağ bulunduğunun açıkça anlaşılacağını, Yargıtay istikrar kazanan kararlarında da organik bağ kavramının değerlendirildiğini (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2018/2125 E., 2018/20573 K. 14.11.2018 T ilamı ; 8. Hukuk Dairesi E. 2016/11468 K. 2019/5813 T. 12.6.2019 ilamı), … şirket türünün ise Cezayir Ticaret Kanununun 5. Kitabının 796-799 maddeleri arasında düzenlendiğini, Cezayir Hukukuna özgü olan bir nevi adi ortaklık benzeri olan şirket türünün iki veya daha fazla tüzel kişinin aralarında ekonomik faaliyetlerini kolaylaştırmak ve geliştirmek amacıyla sermayesiz kurulabilen, yine adi ortaklıkta olduğu gibi alacaklıların şirket ortaklarına başvurma imkanı olan tüzel kişiliğe haiz bir şirket türü olduğunu, mahkemece her ne kadar gerekçesinde husumete değinmişse de bu hususun açıklığa kavuşması için Adalet Bakanlığı aracılığıyla Cezayir Ticaret Bakanlığından … … … ortaklığının yapısı ve ortaklarının sorulmasına dair tüm ticaret sicil kayıtlarının ve Cezayir Konut Bakanlığından … … … ortaklığı ile yapılan proje anlaşmalarının, teminat mektubunun, eklerinin ve bütün yetki belgeleri ile vekaletnamelerinin celp edilmesine dair talebin kabul edilmediğini, yine bu proje için … Şubesinden teminat mektubu alındığı belirtilerek, bu teminat mektubu ile o dönem ilgili şirketlere ayrı ayrı kullandırılan kredilere ilişkin bilgi ve belgelerin dosyaya kazandırılması talebine de mahkemece de hiçbir işlem yapılmadığını,

Cezayir Mahkemelerince şirketin …’nde bulunan hesabına ihtiyati tedbir konulduğunu, ilgili banka hesabında herhangi bir para olmadığını, şirketin kötü niyetli olarak alacaklıları zarara uğratmak amacıyla banka hesaplarını boşalttığı için müvekkilinin alacaklarını tahsil edemediğinin dosya kapsamında belirli olduğunu, davalıların kötü niyetli hareketlerinin dosya kapsamındaki beyanlarından da açıkça anlaşıldığını, organik bağ kavramından bağımsız olarak müvekkilini zarar uğratmak amacıyla davalıların kötü niyetli hareketlerine binaen tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin gündeme geleceğini, Yargıtay’ın “Tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesi aralanmak suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğuna gidilebilecektir. Uygulamada ve doktrinde… çok istisnai hallerde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisinin uygulanmasının mümkün olabileceği de kabul edilmektedir.” diyerek teorinin uygulanmasını açıkça kabul ettiğini (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2019/593, K. 2019/9655, T. 3.12.2019) , bu uygulama ile ayrılık prensibi göz ardı edilerek, alacaklı olan üçüncü kişilere, tüzel kişilik perdesini aralaması ve bu doğrultuda şirketin borcu için şirket ortaklarına veya ayrı bir tüzel kişiliğe sahip kardeş/ yavru şirkete, ortakların borcu için ise şirketin sorumluluğuna gidebilme olanağı sağlandığını, organik bağ kavramı ile tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin temelinde hakkın kötüye kullanılması yasağı ve dürüstlük kuralı bulunduğunu, bu bağlamda organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin aralanması kavramlarının birbirini tamamlar ve destekler nitelikte olduğu gibi her ikisinin birlikte uygulanabileceğinin Yargıtay kararlarınca da mümkün gözüktüğünü (Y. HGK 01.07.2020 T., 2019/808 E., 2020/504 K.,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 04.04.2019 tarih, 2017/2384 Esas ve 2019/2653 sayılı ilamı,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 24.02.2014 tarih, 2013/13783 Esas ve 2014/3369 sayılı ilamı), tüzel kişilik perdesinin aralanması gerektiğinin doktrinde de kabul edildiğini, davalıların kötü niyetli bir şekilde alacaklıları zarara uğratmak amacıyla salt tüzel kişilik perdesini kullandığının izahtan vareste olduğunu, mahkemece verilen karar ile de müvekkilinin mağduriyetinin katlanarak arttığını, bu nedenle istinafa başvurulduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan tanıma ve tenfiz istemine ilişkin davada, mahkemece davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı davacı vekili ile davalı ……Ltd.Şti vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle AAÜT’nin 7. madde hükümleri dikkate alındığında maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekili ile davalı ……Ltd.Şti vekilinin istinaf başvurularının HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili ile davalı ……Ltd.Şti vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye ‬89,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalı ……Ltd.Şti alınması gereken 269,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye ‬89,90 TL harcın mahsubu ile bakiye ‬89,90 TL harcın davalı ……Ltd.Şti’den tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı ile davalı ……Ltd.Şti tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 12/09/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır