Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2023/644 E. 2023/1000 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2023/644 – Karar No:2023/1000
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/644
KARAR NO : 2023/1000

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2021
NUMARASI : 2017/361 E-2021/684 K

ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :

DAVALARIN KONUSU : İtirazın İptali – Menfi Tespit
(Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 05/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/10/2023
Eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali talepli asıl dava ve menfi tespit talepli birleşen davada mahkemece davaların reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; davalının yüklenicisi olduğu yol inşaatı kapsamındaki köprü ve menfez sanat yapıları işlerinin (beton, kalıp, iskele, demir işçiliği) 07.05.2013 tarihli sözleşmeyle müvekkiline taşere edildiğini, sözleşmede SGK primlerinin hakedişten kesileceğinin, işçilik nispetinin %9 olduğunun, toplam hakediş üzerinden çıkacak fark işçilik tutarının taşerona fatura edileceğinin ve fazla ise taşerona iade edileceğinin düzenlendiğini, hakedişler toplamı 1.545.660,24 TL olmakla 49.383,84 TL kesilmesi gerekirken davalının 221.563,05 TL sigorta primi kesintisi yaptığını, 15.12.2016/36224 yevmiye numaralı ihtarnameyle 172.179,21 TL fazla kesintinin iadesinin talep edildiğini, davalının ödemediğini, başlatılan ilamsız icra takibinde davalının ödeme emrine, borca ve yetkiye itiraz ettiğini, yetki itirazı nedeniyle takibin Ankara 26. İcra Müdürlüğünün 2017/3771 sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğünü öne sürerek davalının takibe vaki itirazının iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili özetle; davacının işi sözleşmeye uygun olarak ve süresinde bitiremediğini, işçi hak ve alacaklarını zamanında ödemediğini, sözleşmenin bu nedenle feshedildiğini, işin kalan kısmının müvekkili tarafından tamamlatıldığını, sözleşmenin 22. maddesi gereğince işçilerinin sigorta primlerinden davacının sorumlu olduğunu, davacının işçileri için davacı nam ve hesabına müvekkilinin 221.536,05 TL işçilik primi ödediğini, zorunlu sigorta prim miktarı 49.383,84 TL’den fazla olmakla iadesi gereken bir bedelin bulunmadığını, sözleşmeye göre işin 28.12.2013 tarihinde tamamlanması gerektiğini, davacının işi bitiremediğini, müvekkilinin iyi niyetle zeyilname düzenleyerek 30.12.2014 tarihine uzattığını ve gecikme nedeniyle yaptırım uygulamadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili özetle; taraflar arasında 07.05.2013 tarihli taşeron sözleşmesi akdedildiğini, sigorta prim kesintisi nedeniyle açılan 2017/361 esas sayılı davanın derdest olduğunu, taraflar arasında 19.08.2015 tarihli satış sözleşmesi akdedildiğini, inşaat şantiyesi için müvekkili tarafından davalıya satılan malzemelerin listelenerek ödeme ve şartlarının hüküm altına alındığını, fiyat listesinin toplam 150.000 TL olarak hesaplandığını, sözleşmenin 3.3 maddesi gereğince müvekkili tarafından davalıya teminat amaçlı olarak 02.10.2013 tarihli … teminat mektubunun verildiğini, teminat mektubunun süresinin 02.10.2014 tarihinde dolduğunu, bu nedenle teminat mektubu yerine müvekkili tarafından davalının başlattığı 2018/3836 sayılı takibe konu 25.07.2014 düzenleme tarihli, 100.000 TL tutarlı senedin verildiğini, senedin satış sözleşmesi gereğince teminat amaçlı verildiğini, müvekkilinin borçlu olmadığını, şartları oluşmadan teminat mektubu yerine verilen senedin tahsili için takip başlatıldığını öne sürerek müvekkilinin senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, 2018/3836 sayılı takibe konu senedin iptaline ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili özetle; iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının piyasaya ve kendisine olan borçlarına karşı müvekkilinin öncelikle davacının mallarını satın aldığını, satın alınan malların davacı şirket borçlarını kapatmaya yetmediğini, bu nedenle kalan borç için senet alındığını, senedin teminat senedi olmadığını savunarak davanın reddine ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “Taraflar arasında 07/05/2013 tarihli taşeron sözleşmesi ile davacının davalının taahhüdünde bulunan İzmir-Aydın Otoyolu,Aydın-Denizli-Muğla bağlantı yolu projesinde köprü ve menfez sanat yapıları işlerinin (kalıp,beton,iskele,demir işçiliği) yapımını üstlendiği, davalı tarafça davacı namına 221.563,05 TL sigorta primi yatırıldığı, sözleşmenin 22. Maddesindeki “İsçilerin sisorta primleri ve stopaj vergileri Taşeron’a ait olacaktır. ” düzenlemesi karşısında davacı adına davalı tarafça yatırılan sigorta piriminden davacının sorumlu olduğu, davacı hak ediş ödemelerinden yapılan kesintinin taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olduğu, davacının davaya esas teşkil eden işçilik primlerinden % 9 oranında sorumlu olacağı, bakiye SGK ödemelerinden sorumlu olmadığı yönündeki iddiasının taraflar arasındaki sözleşmedeki ( ” İsçilerin sisorta primleri ve stopaj vergileri Taşeron’a ait olacaktır. ” ) düzenleme nedeniyle kabulünün mümkün olmadığı, bu kapsamda davacı hak edişinden usulsüz kesinti yapılmadığı, 07/05/2013 tarihli taşeron sözleşmesi imzalanması aşamasında davacı tarafça davalıya verilen ( … 7000xxxxx57 nolu) teminat mektubunun süresinin 02/10/2014 tarihinde dolması , birleşen davaya konu bononun ise bu tarihten önce 25/07/2014 tanzim tarihli olması, üzerinde malen kaydının bulunması ,19/08/2015 (26/08/2015) tarihli taraflar arasındaki satış sözleşme tarihinin bono tanzim tarihinden sonra olması dikkate alındığında bononun teminat bonosu olarak verildiğinin kabulünün mümkün olmadığı, davacı tarafın teminat bonosu olduğu yönündeki iddiasının bononun malen kaydını içermesi nedeniyle senedin talili niteliğinde olduğu, davalı tarafça da malen kaydı içeren bononun davalının davacının ürünlerini almasına rağmen, alınan ürünlerin davacı borçlarını kapatmaya yetmediği, kalan borç için bono alındığı yönündeki savunmasının da senedin talili niteliğinde olduğu, çift taraflı talil nedeniyle bono nedeniyle borçlu olmadığının ispatı yükünün davacıya ait olduğu , mevcut deliller ile davacının bononun teminat bonosu olarak verildiğini ispat edemediği bilirkişi raporu ve ek raporu ile tüm dosya içeriği ile anlaşılmakla davacının asıl ve birleşen davasının reddine” karar vermek gerektiği gerekçesiyle “Davacının asıl davada itirazın iptali davasının reddine, Tarafların şartları oluşmayan icra inkar ve kötü niyet tazminat taleplerinin reddine, Davacının birleşen dosyada menfi tespit talebinin reddine, Tarafların şartları oluşmayan icra inkar ve kötü niyet tazminat taleplerinin reddine” karar vermiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava ve birleşen dava dilekçelerindeki iddia ve vakıaları tekrarla, 07.05.2013 tarihli sözleşmenin 22. maddesinde işçilik nispetinin %9 olarak belirlendiği, sigorta bedeli olarak müvekkili hakedişinden 49.383,84 TL kesinti yapılabilecek iken davalı tarafça 221.563,05 TL kesinti yapıldığı, sigorta primi adı altında yapılan kesinti nedeniyle davalının müvekkiline 172.179,21 TL borçlu olduğu, 19.08.2015 tarihli satış sözleşmesinin 3.3 maddesi gereğince müvekkili tarafından davalıya verilen 02.10.2013 tarihli teminat mektubunun süresi 02.10.2014 tarihinde dolduğundan 25.07.2014 keşide tarihli 100.000 TL tutarlı senedin teminat olarak verildiği, sözleşmenin 3.9 maddesinde “satıcının alıcıya vermiş olduğu teminat senedi taraflar arasında ihtilaf kalmaması durumunda 31.12.2015 tarihinde alıcı tarafından satıcıya iade edilecektir.” hükmünün kararlaştırıldığı, teminat senedinin müvekkiline iade edilmediği, icra takibi başlatıldığı nedenleriyle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava ve birleşen dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, mahkemece davaların reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde uyarınca istinaf nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 madde gereğince esastan reddine,
2-) Harçlar Kanunu gereğince asıl davada davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-) Harçlar Kanunu gereğince birleşen davada davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-) İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve yatırılan istinaf başvurma harçlarının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-a madde gereğince KESİN olmak üzere 05.10.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır