Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2023/630 – Karar No:2023/880
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/630
KARAR NO : 2023/880
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2023
NUMARASI : 2022/665 E-2023/45 K
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 12/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/09/2023
Davacılar vekili tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit davasında mahkemece verilen görevsizlik kararına karşı davalı vekilince süresinde istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili; davalı şirket tarafından, müvekkilleri aleyhine Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2020/1101 Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus 170.000,00 TL bedelli senet dayanak gösterilerek takip başlatıldığını, müvekkillerinin, 1213227 işyeri nolu alacaklı şirketin işçisi konumunda olduğunu, müvekkilleri …’in 15/08/2017 ve …’in 06/09/2017 tarihinden itibaren alacaklı şirkette işçi olarak çalıştığını, müvekkillerinin, davalı şirkette işçi olarak çalışırken, davalı şirket tarafından, 30/09/2018 tarihinde, müvekkilleri ile prosedür için gerekli olduğunu beyan ederek, taşeronluk sözleşmesi imzaladığını ve takibe konu senet imzalatılarak, müvekkillerinden aldığını, müvekkillerinin çalışmaya devam edebilmek için davalının taleplerini kabul etmek zorunda kaldıklarını, davalı şirketin, işçi maaş ödemelerini müvekkillerinin hesabı üzerinden yaptığını, ancak, davalı tarafından müvekkillerinin maaş ödemelerinin düzensiz olarak yatırıldığını, bu nedenle müvekkillerinin 20/01/2019 tarihinden itibaren işten ayrıldıklarını, ancak alınan senedin müvekkillerine iade edilmediğini, davalı şirketin, izinsiz ve mazeretsiz olarak işe gelmemeleri gerekçesiyle savunmalarını vermeleri için müvekkillerine ihtarname gönderdiğini, davalının, müvekkillerinden iş yerinde çalışmaya devam edebilmelerinin koşulu olarak alınan ve arkasında “Teminat senedidir” ibaresi bulunan 170.000,00 TL bedelli senede ilişkin olarak, Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2020/1101 Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını belirterek; Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2020/1101 Esas sayılı dosyası ile takibe konulan senede dayalı olarak başlatılan icra takibinin durdurulması ve iptali için müvekkillerinin, davalıya borcu olmadığının tespitini, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile senette yazılı miktarın % 20’si üzerinden kötüniyet tazminatı takdirini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçelerinde, açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, öncelikle Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2020/1101 Esas sayılı icra dosyasında takip çıkışı miktarının 213.601,51 TL olduğunu, menfi tespit davasında kısmi dava açılamayacağını, icra takibinin konusunun bono olarak gösterildiğini, yani alacağın temeli kambiyo senedi olduğundan görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu, davacı tarafın imzaya veya borca itiraz etmediğini, senedin arkasında, teminat senedidir yazmasının takibe dayanak yapılmasını engellemeyeceğini, icra takibine konu bononun, kayıtsız şartsız borç ikrarı niteliğinde olup, davacıların işçi değil de taşeron olmalarının yahut diğer hususların icra takibine dayanak belge ile alakası olmadığını, bu tartışmaların taraflar arasındaki alacak/borç ilişkisini etkilemeyeceğini, davacıların banka hesap hareketlerinden de anlaşılacağı üzere müvekkili ve müvekkili şirket yetkililerinden aldıkları borçları ödememeleri sebebiyle icra takibine geçildiğini, davacıların, müvekkillerinden para aldıklarını, şirketi zarara uğrattıklarını, işi yarım bıraktıklarını ve iş makinelerine zarar verdiklerini, her ne kadar davacılar taşeron olsalar da SGK girişlerinin teamülen ve prosedür gereği müvekkili şirket tarafından gerçekleştirildiğini, SGK ‘dan çıkışları verilirken de tüm SGK’sı yapılan kişilere ihtar gönderilmekte olup, davacılara da aynı ihtarın maktu olarak gönderildiğini, davacılar taşeron temsilcileri olsa da SGK kapsamında işçi statüsünde olduklarından bu ihtarın gönderildiğini, davacıların özel durumunun (taşeron temsilcisi olduklarının) maddi hata ile gözden kaçtığını, davacılara müvekkili şirket tarafından ödenen paralar incelendiğinde zaten işçi olmadıklarının ortaya çıkacak olmasına rağmen, işbu ihtara sığınarak böyle bir dava açılmasının kötüniyet olduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Dava ilk olarak 21/04/2021 tarihinde iş mahkemesine açılmış, dosyanın tevzi edildiği Ankara 9. İş Mahkemesi’nin 30/09/2021 tarih ve 2021/263 -542 Esas-Karar sayılı kararı ile verilen görevsizlik kararına karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmamış, süresinde verilen gönderme dilekçesine istinaden dava Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi esasına kaydedilmiştir.
Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/02/2022 tarih ve 2021/665 Esas-2022/107 Karar sayılı iş mahkemesine vermiş olduğu karşı görevsizlik kararına karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemizin 21/09/2022 tarih ve 2022/560 Esas-2022/870 Karar sayılı kararı ile; “Dava dilekçesi ve cevap dilekçesinden taraflar arasında imzası inkar edilmeyen 27/11/2017 (sözleşme kapağındaki tarihe göre 01/12/2017) tarihli davalının yüklenicisi olduğu … inşaatının mekanik klima tesisat işlerinin davacılar tarafından yapılması konusunda eser sözleşmesi (taşeronluk sözleşmesi) olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmenin geçerliliği ve dava konusu senedin sözleşme kapsamında verilip verilmediğine ilişkin iddia ve savunmaların, genel yetkili mahkemece değerlendirilmesi gerekli olup, bu kapsamda mahkemesince davacıların tacir olup olmadıklarına ilişkin yapılacak araştırmanın sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile iş mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.3-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dairemizin bu kararından sonra yapılan yargılama sonucunda Mahkemece, dosya içerisinde toplanan tüm deliller ve diğer belgelerin incelenmesinde; davacı işçiler tarafından keşide edilerek, davalı şirkete verilen bononun, davalı tarafından icra takibine konu edildiği ve davacıların borçlu olmadığından bahisle menfi tespit istemli işbu davanın açıldığı, mahkemece yapılan araştırmada davacıların tacir olduğuna dair bir kayda rastlanmadığı, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın cevabi yazısında da davacıların potansiyel (gelir getirici kazancı olmayan) mükellefler olduğunun bildirildiği, Ankara 27. Bölge Adliye Mahkemesi kararı mahkeme yönünden bağlayıcı olmakla dava konusunun eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit olduğu ve davacıların tacir olmadığı ve davanın da mutlak ticari dava niteliğinde bulunmadığı anlaşıldığından uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğu gerekçesiyle; mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, süresinde ve istek halinde dosyanın HMK 1. ve 20. maddeleri uyarınca, görevli Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; davadaki uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemelerinin görev alanına girmediğini, davanın konusu olan Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2020/1101 Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin kambiyo senetlerine mahsus icra takibi olduğunu, dayanağının kambiyo senedi vasfında bono olduğunu, alacağın temeli kambiyo senedi olduğundan uyuşmazlığın incelenmesi için görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu, bu nedenle mahkemenin görevsizlik kararının hatalı olduğunu, takibe dayanak bono, kayıtsız şartsız borç ikrarı niteliğinde olup, davacıların işçi değil de taşeron olmalarının yahut diğer hususların icra takibine dayanak belge ile alakası olmadığını, bu bononun davacıların banka hesap hareketlerinden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketten ve müvekkil şirket yetkililerinden aldıkları borçları karşılığı verildiğini, borçlarını ödememeleri sebebiyle icra takibine geçildiğini,
Davacıların işçi değil taşeron oldukları sabit olup, aksi durumda dahi menfi tespit konusu edilen icra takibinin, tacir/tacir olmayan ilişkisinden bağımsız, borç olarak verilen paraya karşılık alınan senedin icraya konulmasından kaynaklandığını, sunulan dekontlarda ve para makbuzlarında davacıların şirketten ve şirket muhasebecisinden ve yetkililerinden “müvekkil şirket açıklaması ile” yüklü miktarda para aldıklarının açıkça görülmekte olup, davacıların banka kayıtları incelendiğinde 1.000.000,00 TL yi aşan para alan davacıların şirket işçisi olmadıklarının, taşeron temsilcisi olduklarının anlaşılacağını, alt taşeronluk yapan davacıların dava konusu senedi, almış oldukları borca karşılık imzaladıklarını, ancak borçlarını ödemediklerini, işbu dava ile müvekkili şirketin alacağa kavuşmasını engellemek/geciktirmek adına yanıltıcı beyanlar ileri sürdüklerini belirterek; davanın uyuşmazlık konusu menfi tespiti istenen icra takibi dayanağı bonodan oluştuğundan, taraflar arasında işçi/işveren ilişkisi değil yüklenici taşeron ilişkisi mevcut olduğundan, taşeron davacılarca ticari iş yapıldığından, delilleri araştırılmadan karar verildiğinden ve yukarıda açıklanan diğer nedenlerle mahkemece verilen görevsizlik kararının hukuka aykırı olup, Mahkemenin asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu yönündeki kararının kaldırılması/bozulması ve yeniden hüküm kurularak ticaret mahkemesinin görevli olduğu yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin görevine ilişkin hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 madde gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,10 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3- İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödenen başvuru harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-c madde gereğince KESİN olmak üzere 12/09/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Katip
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır