Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2023/592 – Karar No:2023/965
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/592
KARAR NO : 2023/965
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/04/2023
NUMARASI : 2020/44 E-2023/238 K
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 27/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/09/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece hakimin reddi talebinin geri çevrilmesi ara kararına ve davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili şirketin davalı tarafa harfiyat ve makine kira hizmeti verdiğini, çok ciddi miktarlarda alacağı tahakkuk ettiğini, alacağın tahsili için icra takibi başlattığını, davalı tarafın kötü niyetli olarak başlatılan bu işlemlere itiraz ettiğini, davalı tarafın Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/738 Esas sayılı dosyası ile müvekkili hakkında menfi tespit davası açtığını, hatalı verilen kararın Yargıtay tarafından bozulduğunu, dosyanın aynı mahkemenin 2011/147 esasına kaydedildiğini, yargılama sonucunda müvekkili şirketin harfiyat bedeli olarak davalı taraftan 521.878,00 TL daha alacaklı olduğunun tespit edildiğini ve menfi tespit talebinin reddedildiğini, müvekkili şirketin verdiği makine kira hizmet bedeline dair alacakların ise başka mahkeme dosyaları kapsamında görüldüğünü, bahse konu karar uyarınca Ankara 17. İcra Müdürlüğü’nün 2007/2451 Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin itiraz üzerine durduğunu ileri sürürük, itirazın iptaline, takibin devamına ve alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. Şti. vekili; Ankara 17. İcra Müdürlüğü’nün 2007/2451 Esas sayılı dosyasında müvekkilinin ve davacının taraf olmadığını, bu konuda dava dayanağı dosyanın değiştirilmesine muvaffakatlarının bulunmadığını, böyle bir yola başvurulduğu taktirde ayrıca cevap verme haklarını saklı tuttuklarını, alacağın zamanaşımına uğradığını, şayet dava dilekçesinde tarif edilen şekilde bir alacak mevcut olsa idi dahi eser sözleşmesinden kaynaklanan alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, dava dilekçesinde harfiyet ve kira alacağından bahsedildiğini, kira alacaklarında Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli bulunduğunu, itirazın iptali davasının ise yasal 1 yıllık süre içerisinde açılmadığını, dava dilekçesinde bahsedilen işlerin üç ortaklı bir adi ortaklık tarafından ihale ile alındığını, adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından tüm ortakların hasım alınması gerektiğini, Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/147 asasına kayden açılan davanın menfi tespit davası değil alacak davası olduğunu, söz konusu kararda davacının bir alacağının hüküm altına alınmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı …. Şti. vekili; Ankara 17. İcra Müdürlüğü’nün 2007/2451 esas sayılı dosyasına müvekkilinin ve davacının taraf olmadığını, bu konuda dava dayanağı dosyanın değiştirilmesine muvaffakatlarının bulunmadığını, böyle bir yola başvurulduğu taktirde ayrıca cevap verme haklarını saklı tuttuklarını, alacağın zamanaşımına uğradığını, şayet dava dilekçesinde tarif edilen şekilde bir alacak mevcut olsa idi dahi eser sözleşmesinden kaynaklanan alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, dava dilekçesinde harfiyet ve kira alacağından bahsedildiğini, kira alacaklarında Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli bulunduğunu, itirazın iptali davasının ise yasal 1 yıllık süre içerisinde açılmadığını, dava dilekçesinde bahsedilen işlerin üç ortaklı bir adi ortaklık tarafından ihale ile alındığını, adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından tüm ortakların hasım alınması gerektiğini, Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/147 esasına kayden açılan davanın menfi tespit davası değil alacak davası olduğunu, söz konusu kararda davacının bir alacağının hüküm altına alınmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece verilen 16/05/2019 tarih ve 2018/20 Esas- 2019/413 Karar sayılı davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemizin 30/12/2019 tarih ve 2019/1463 Esas- 2019/1250 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, Dairemizin kaldırma kararından sonra yapılan yargılama sonucunda; toplanan deliller, dosya içeriği, bilirkişi asıl ve ek raporları ile özellikle karar düzeltme yoluna başvurulmaması nedeniyle taraflar yararına oluşan usulü haklar gözönüne alındığında, Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/147 Esas sayılı dosyasında Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2016/4241 E. – 2017/1014 K. sayılı ilamının sonuç kısmında yer alan açıklamalara göre davacı şirketin bakiye 10.058,40 TL alacağının bulunduğu, icra takibinden önce temerrütün oluşmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden davacı tarafın icra inkar tazminat talebi, davacı takip başlatmakta haksız ve kötü niyetli olarak değerlendirilmediğinden davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; davalı tarafın, Ankara- Konya hızlı tren hattı yapımında ihale yoluyla iş aldığını ve müvekkilinin ise bu kapsamda davalı tarafa hafriyat taşıma hizmeti verdiğini, davalı tarafından müvekkilinin alacaklarının ödemesinde de temerrüde düşülmesi üzerine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetle itirazda bulunduğunu, davalının Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/738 Esas sayılı dosyasıyla müvekkili aleyhine menfi tespit davası açtığını, bu dava kapsamında verilen hatalı kararın Yargıtay tarafından bozulmakla dosyanın aynı mahkemenin bu kez 2011/147 Esas sayısına kaydedilerek devam ettiğini, yapılan yargılama sonucunda müvekkilinin davalı tarafa verdiği hafriyat işi hizmet bedeli olarak davalı taraftan 521.878,00 TL daha alacaklı olduğunun tespit edildiğini, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi tarafından temyiz başvurusunun reddine karar verilerek kararın kesinleştiğini, davalının borca yönelik itirazlarının tamamen kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin alacağının kesinleşmiş yargı kararıyla sabit olduğundan davalının itirazına herhangi bir gerekçe gösteremediğini, sadece borca itiraz edildiği beyan edilmekle yetinildiğini, mahkemece bir kısım hukuka aykırı işlemler gerçekleştirildiğini, bu nedenle reddi hakim talebinde bulunulduğunu, reddi hakim taleplerinin incelenmesi için dosyanın Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi Hakimliğine gönderilmesi gerektiğini, mahkeme heyetinin tamamen hukuka aykırı bir şekilde reddi hakim talebinin reddine karar verilmek suretiyle, davanın esası hakkında karar verildiğini, 6100 sayılı HMK’nun 38. maddesinin amir hükmüne tamamen aykırı olduğunu, mahkemece yasal düzenlemeler göz ardı edilerek, hukuka aykırı bir şekilde reddi hakim talebinin reddedildiğini ve bu nedenle mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin davalı taraftan olan alacağının mahkeme kararıyla sabit iken, mahkemece yine hukuka aykırı bir şekilde dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiğini, bilirkişi raporunun hemen her yönüyle hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafın kayıtlarının ve de Devlet Demir Yollarının kayıtlarının görmezden gelinerek rapor tanzim edildiğini, yeni bir heyetten rapor alınmasının talep edilmesi üzerine mahkemece aynı heyetten ek rapor alınmasına karar verildiğini, ek raporun da hukuka aykırı olduğunu, mahkemece Devlet Demir Yolları Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazıldığını, cevabı yazıda ihale kapsamında müvekkilinin yaptığı iş için toplam miktarın 632.861,051 metreküp olarak açıkça belirtildiğini, müvekkilinin yaptığı iş karşılığında davalı tarafın, Devlet Demir Yolları Genel Müdürlüğü’ne 632.861,051 metreküp iş yaptığını beyan ederek bu miktar üzerinden hak ediş yaptığının da sabit olduğunu, buna rağmen bilirkişi heyetinin resmi kayıtları dikkate almadan müvekkilinin yaptığı işin miktarının 378.582,120 metreküp olduğunu iddia ederek, işin yarıdan fazlasının yok sayıldığını, mahkemece Devlet Demir Yolları Genel Müdürlüğünden davalının yaptığı hak edişlerin listesi istenildiğini, kayıtların dosyaya gönderildiğini, bilirkişi heyetinin bu kayıtları incelediğini, yapılan işe dair gerçekleştirilen 4, 5 ve 7 numaralı hak edişlerin miktarının toplamda 653.372,79 metreküp olduğunun sabit olduğunu, Devlet Demir Yollarından gelen kayıtlarla sabit olduğu üzere müvekkili tarafından yapılan işin 80:000 ile 85:000. kilometreleri arasında, toplam miktarı 377.059 metreküp, yine müvekkili tarafından yapılan işin 85:000 ile 90:000. kilometreleri arasında yapılan işin toplamının ise 319.633 metreküp , 80:000 ile 90:000. kilometreler arasında yapılan işin toplamda 696.692,00 metreküp olduğunu, kaldı ki bu miktarın da sadece kazı işi olduğunu, dosya kapsamında sabit olduğu üzere dolgu işinin de yapıldığını, yine dosya kapsamında sabit olduğu üzere müvekkilinin bu işe ek olarak 400 metre daha harfiyat ve dolgu işi daha yaptığını, bu şartlar altında ise yaptığı işin toplamının 700.000 metreküpten daha fazla olduğunun ortaya çıktığını, bilirkişi heyetinin dosyada çok sayıda hakedişin olduğunu ve bunların hepsinin farklı miktarlarda olduğunu, bu durumun sebebinin idareye sorulup sorulmamasının mahkemenin takdirinde olduğunu beyan ettiğini, davalının Ankara Konya hızlı tren hattının 00.00 ile 100.00. kilometreleri arası yapım işini yüklendiğini, bu işi 10’ar kilometrelik bölümler halinde alt taşeronlarına verdiğini, müvekkilinin ise bu işin 10:400 kilometrelik kısmını alt taşeron olarak yüklendiğini, bu işin 10 kilometrelik kısmının bir ayda bitirilmesinin imkansız olduğunu, bu nedenle de işin her ay bir kısmının yapıldığını ve her ay yapılan kısım için ayrı ayrı hak ediş yapıldığını, 90 kilometrelik kazı alanının bir ayda bitirilemeyeceğinin izahtan vareste olduğunu, sadece bir ay için yapılan hak ediş miktarının esas alınarak rapor tanzim edildiğini, oysa yapılan işin toplam bedelinin kesin hakediş miktarı üzerinden yapılması gerektiğini, mahkemece yine anlaşılmaz bir şekilde 80:00 ile 90 + 400. kilometreleri arasında yapılan kazı ve dolgu hafriyat işlerinin toplamda kaç metreküp olduğunu sormak yerine, Devlet Demir Yollarına müzekkere yazarak her ayın hak ediş bedelinin farklı olmasının sebebinin sorulduğunu, işin zorluğu ve kolaylığı ve de çalışanları performansı gibi çok sayıda nedenlerle elbetteki her ay farklı miktarlarda iş üretileceğini, her ayın hak ediş bedelinin farklı miktarlarda olacağını, yeni bir heyetten rapor alınması talebinin reddedilerek tahkikatı gerektirecek başka bir husuz kalmadığı gerekçesiyle HMK. 186. maddesi uyarınca sözlü yargılamaya geçilmesine karar verildiğini, davalı tarafın ticari defter ve kayıtları ile vergi dairesi kayıtlarının celp edilmediğini, davalının ticari defter ve kayıtları incelendiğinde davanın haklı bir dava olduğunun bir kez daha ortaya çıkacağını, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden dosyanın esası hakkında karar verilmesinin hukuka aykırı olacağını, Yargıtay onama kararında “Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına ve özellikle davacı ortak girişimin yaptığı ödemeler nakit olarak 144.350,00 TL, 4 adet çekle yapılan ödeme 190.000,00 TL ve davalıya verilen mazot bedeli davalının 29.11.2007 tarihli dilekçesinde kabul ettiği gibi 348.872,40 TL olmak üzere toplam ödemesi 683.222,40 TL olup, davalının gerçekleştirdiği imalâtın davalının kabul ettiği 423.226 m3 olarak kabulü halinde 774.079,00 TL olacağı gibi, davacı ortak girişim vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü gibi davalının gerçekleştirdiği kazı imalâtının 78.602,12 m3 kabul edilse dahi 1.55 TL/m3 birim fiyatının çarpımına %18 KDV eklendiğinde dolgu bedeli hariç hak ettiği iş bedelinin 692.464,00 TL olacağı ve bu miktarın da hesaplanan ödemeden fazla olduğunun anlaşılmasına göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına,” denildiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece hakimin reddi talebinin geri çevrilmesi ara kararına ve davanın kısmen kabulüne dair verilen kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Hakimin reddi talebinin geri çevrilmesi ara kararına yapılan istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
6100 sayılı Kanun’un 41 inci maddesinin birinci fıkrasında hâkimin reddi talebinin hangi hâllerde kabul edilmeyerek geri çevrileceği belirtilmiş olup, bu hâller:
-Ret talebinin süresinde yapılmamış olması,
-Ret sebebi ve bu sebebe ilişkin inandırıcı delil veya emare gösterilmemesi,
-Ret talebinin davayı uzatmak amacıyla yapıldığının açıkça anlaşılması olarak belirtilmiştir.
Somut olayda, alacaklı vekili tarafından ileri sürülen iddialar dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde hâkimin reddi sebebi ve bu sebebe ilişkin inandırıcı delil veya emareler bulunmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince hakimin (heyetin) reddi talebinin 6100 sayılı Kanun’un 41 inci maddesine göre geri çevrilmesine dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı vekilinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair karara karşı yapılan istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinden ve dosya kapsamından YİGŞ hükümlerinin uygulanacağının anlaşılmasına ve davacı tarafça mahal mahkemesince kabul edilen miktardan daha fazla imalat yaptığını ispat edememiş olmasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin esasa ve hakimin reddi talebinin geri çevrilmesi ara kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin esasa ve hakimin reddi talebinin geri çevrilmesi ara kararına karşı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 27/09/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır