Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2023/567 E. 2023/857 K. 18.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2023/567 – Karar No:2023/857
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/567
KARAR NO : 2023/857

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2019
NUMARASI : 2017/389 E-2019/837 K

DAVACI-KARŞI
DAVALI :
VEKİLLERİ
DAVALI-KARŞI
DAVACI :
ASIL VE KARŞI
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit – Tazminat

KARAR TARİHİ : 18/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/07/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit istemine ilişkin asıl, tazminat istemine ilişkin karşı davada mahkemece verilen karara karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili:Lehtarı davalı …, borçlusu müvekkili olan 17/08/2016 düzenleme tarihli 10/05/2017 vade tarihli 300.000,00 TL bedelli bononun davalı … tarafından diğer davalı …’ye ciro edildiğini, davalı …tarafından müvekkili hakkında Ankara 24.İcra Müdürlüğü’nün 2017/10501 sayılı işlemiş faiz ve komisyonla birlikte toplam 302.021,92 TL alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığını, takip konusu senedin müvekkili ile davalı … arasında yapılan 17/08/2016 tarihli arsa devir protokolüne istinaden düzenlendiğini, müvekkilinin söz konusu davalıya proje onayından sonra ödeyeceği kaparo için teminat olarak verildiğini, ancak teminat senedinin adın geçen davalı tarafından yakınlığı olan diğer davalıya ciro edildiğini ve icra takibi başlatıldığını, davalı …tarafından icra takibi başlatılmadan önce davalı …’un 23/05/2017 tarihli ihtarname ile17/08/2016 tarihli devir protokolüne göre kendi ediminde olan mimari projeyi 08/05/2017 tarihinde onaylattığını belirterek, 3 gün içinde edimlerin yerine getirilmesini istediğini, bu ihtarın müvekkiline 24/05/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, tebliğ işleminin yapıldığı 24/05/2017 tarihinde de lehine ciro yapılan davalı …tarafından icra takibi başlatıldığını, teminat senedinin icraya konulamayacağını, kötü niyetle davalı tarafından ciro edildiğini, müvekkilinin ödeme emrinin tebliğinden önce davalı …’a 26/05/2017 tarihinde cevabi ihtarname göndererek 17/08/2016 tarihli arsa devir protokolüne uymadığı, 72 daire yerine 68 daire üzerinden projelendirilerek sözleşmeye aykırı davranıldığı bu nedenle kaparo dahil hiçbir alacağa hak kazanılmadığı, aksine 600.000,00 TL zarara uğranıldığını bildirdiğini, davalıların müvekkillerinden hiçbir alacağının bulunmadığını, cironun kötü niyetle, muvazaalı olarak yapıldığını, 17/08/2016 tarihli protokolde … parsel hakkında ……A.Ş. ile arsa sahipleri arasında Ankara 39.Noterliğince düzenlenen 27658, 23895, 23387, 23302, 23519 yevmiye sayılı sözleşmelerin devrinin davalı …’un hissesi de dahil müvekkilince …’un kuracağı firmaya devir borcu altına girmiş ise de, bu devir işlemine bağlı olarak müvekkilinin ödemesi gereken 240.000,00 TL devir bedeli , 60.000,00 TL komisyon ücreti, 300.000,00 kaparonun muaccel hale gelmediğini, zira bu ödemelerin söz konusu taşınmazların yapılacak inşaatların … tarafından en az 72 daire olarak projelendirme ve müvekkiline projelerin teslim şartına bağlandığını, 72 daire olarak yaptırılıp onaylatılan bir proje olmadığından borcun doğumunun ancak şartın gerçekleşmesiyle mümkün olacağını, yani taliki şart henüz gerçekleşmediğinden alacağın muaccel hale gelmediğini, öte yandan TBK’nın 177.maddesine göre müvekkilinden alınmak istenen senet bedelinin bağlanma parası niteliğinde olduğunu, yasada yer alan düzenlemeye göre bu aşamada kaparo olan senet bedelinin müvekkilinden istenmesinin olanaksız olduğunu, 300.000,00 TL kaparo tutarının davalı …’a ödenecek 240.000,00 TL devir bedelinden fazla olup, bu paranın istenmesinin yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin bir kusuru olmadığından istenmesinin de mümkün bulunmadığını, ayrıca gayrimenkul devir borcu altına girilen sözleşmelerin resmi şekilde yapılması gerektiğini, bu şarta uyulmadan düzenlenen protokollerin yasal olarak batıl ve yok hükmünde olduklarının batıl sözleşmelerde yazılı cezai şart ve kaparo ödeme vaadi talebinin de mümkün olmayan geçersiz bir alacak olduğunu, açıklanan nedenlerle müvekkilinin davalılara borçlu olmadığını belirterek, davanın kabulü ile Ankara 24.İcra Müdürlüğü’nün 2017/10501 sayılı icra takibine konu alacaktan dolayı müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, dava esnasında tahsil halinde takibin eski hale iadesine, davaya istirdat davası olarak devamla tahsil edilen paranın tahsil tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, takip konusu alacağın %20 ‘sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, icra takibinin teminatsız olarak aksi takdirde asgari teminatla ihtiyati tedbir suretiyle durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-karşı davacı … vekili: Davacının da kabulünde olduğu üzere taraflar arasında 17/08/2016 tarihli arsa devir protokolünün imzalandığını, protokol gereğince davacının 300.000,00 TL bedelli bono verdiğini ve bono bedelinin proje onayı ile muaccel hale geleceğini, proje onayının 08/05/2017 tarihinde gerçekleştiğinden 10/05/2017 tarihi itibariyle bononun muaccel hale geldiğini, davacının iddiasının aksine bononun teminat olduğuna dair taraflar arasında imzalanan sözleşmede ve bono üzerinde herhangi bir şerhin bulunmadığını, gerçekten de bononun teminat olarak verilmediğini, bono nedeniyle müvekkilinin alacaklı olduğunu ve bu durumun sözleşmede açıkça yer aldığını, bono bedelinin 240.000,00 TL’sinin müvekkilinin açık alacağı, kalan 60.000,00 TL’sinin komisyon için …’ya ödenecek olduğunu, müvekkilinin bu ödeme karşılığından …’ya 60.000,00 TL bedelli bir bono verdiğini, dolasıyla davacının borcunu ödemediğini, bononun teminat olarak da verilmediğini, müvekkilince dava konusu bononun diğer davalı …’ye ciro edildiğini, davacının iddiasının aksine müvekkilinin adı geçen davalı ile akrabalık ilişkisinin de bulunmadığını, söz konusu davalının müvekkilinin inşaatlarında taşeronluk yapan ve müvekkilinden alacaklı konumunda olan 3.şahıs olduğunu, ayrıca davalı …’in kendisine ait aracın müvekkiline satışı ile ilgili de alacağının da bulunduğunu, yani diğer davalının alacaklarına karşılık söz konusu bonoyu ciro yoluyla müvekkilinden devraldığını, muvazaa iddiasının haksız ve mesnetsiz olduğunu, yapılan icra takibiyle ihtarname tebliğ tarihinin tamamen tesadüfi bir işlem olduğunu, projeler belediyece onaylandığından alacağın muaccel hale geldiğini, projelerin 72 dairelik olarak mümkün iken davacı tarafından 68 dairelik proje çizilmesi mimardan istenilmiş olup, tüm projelendirme işlemi davacı tarafından yapıldıktan sonra projelendirmenin 72 daire üzerinden yapılmadığını iddia etmesinin davacının kötü niyetini ortaya koyduğunu, müvekkili ile davacı arasında imzalanan protokolde herhangi bir gayrimenkul devrinin söz konusu olmayıp 35627 ada 9 parselle ilgili müvekkilinin yapmış olduğu kat karşılığı inşaat sözleşmesinin dolayısıyla arsanın müteahhitlik işinin devrinin söz konusu olduğunu, yani davacı ile müvekkili arasındaki protokolün işin devri niteliğinde olduğunu, herhangi bir taşınmaz devrine ilişkin bulunmadığını, bu nedenle yazılı şekil şartına tabi olup, resmi şekil şartına tabi olmadığını ve bu bağlamda yapılan protokolün geçerli olduğunu belirterek, asıl davanın reddini ve en az %20 oranında müvekkili lehine tazminata hükmedilmesini istemiş, karşı davasında ise; tarafların 17/08/2016 tarihinde yaptıkları protokol gereğince müvekkilinin arsa sahipleri ile yapmış olduğu sözleşmedeki hak ve edimlerin karşı davalıya devredileceğinin kararlaştırıldığını, bunun karşılığında da karşı davalının müvekkiline 240.000,00 TL ödeme yapacağını, ancak karşı davalının, müvekkili ile arsa sahipleri arasındaki sözleşmeye aykırı olarak 68 dairelik proje çizdirdiğini ve bu projenin belediyece onaylandığını, buna rağmen inşaat yapım işine başlamamasından dolayı müvekkilinin zarara uğradığını, 23/05/2017 tarihinde edimlerin yerine getirilmesini müvekkilince bildirilmesine rağmen karşı davanın bu hususta bir ilerleme kaydetmediğini, 26/05/2017 tarihli cevabi ihtarında sözleşme gereklerinin müvekkilince yerine getirilmediği bildirilmiş ise de bu hususların gerçeklerden uzak olduğunu, müvekkilinin ilgili arsada inşaat işinin başlamaması ve geç teslim edilecek olmasından dolayı uğrayacağı zararların yanında bir de 4 dairelik kaybının olduğunu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 23/03/2017 tarihinde yayınladığı ve 30/06/2017 tarihinde yürürlüğe girecek olan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinden ilgili projenin de etkilendiğini, balkonların küçüldüğünü, her bir daire için ortalama 25.000,00 TL zararın olduğunu, bu nedenle ve sözleşme gereği yapılması gereken ödemenin yapılması işe başlanılmasının karşı tarafa gönderilen 30/05/2017 tarihli ihtarname ile bildirildiği halde işin yapımına başlanmadığını ve ödemenin de yapılmadığını, oluşan bu zararların tazminini talep ettiklerini, eksik 4 daire bedeli veya yeni yönetmeliğe göre yeniden projelendirme yapılması halinde balkon vs.eksiklikler nedeniyle uğranılan zarar miktarının bilirkişi marifetiyle hesaplattırılmasını talep ettiklerini belirterek, karşı davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğranılan zararlar nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL tazminatın ihtarname tarihi olan 30/05/2017 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Karşı davalı vekili; karşı dava ile ilgili iddiaların zamanaşımına uğradığını, projelerin karşı davacının isteğine uygun hazırlandığını, karşı davacının daire kaybının söz konusu olmadığını, 4 daire bedelini isteme koşullarının oluşmadığını belirterek, karşı davanın zamanaşımını aksi takdirde esastan reddine ve takip konusu alacağın en az %20’si oranında kötü niyet tazminatının karşı davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince:Asıl dava bonoya dayalı icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti talepli menfi tespit davası, karşı dava ise akdi ilişkiye dayalı olarak uğranılan zararın tazmini davası olduğu, tarafların dayandığı tüm delillerin getirtildiği, tarafların tanıklarının dinlenildiği, bilirkişi heyeti kök rapor ve itiraz üzerine alınan ek raporunda; davacı ve davalı … arasında düzenlenen arsa devir protokolüne göre, protokolde bahsi geçen şirketin kurulmadığını, davalının hissedarı olduğu, dava dışı …… A.Ş ile arsa sahipleri arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin yeni kurulacak olan şirkete devredilmediğini, protokole göre 300.000,00 TL’nin davacı tarafından davalıya ödenebilmesi şartlarının yerine getirilmediğini, sözleşme şartlarının yerine gelmemesinde davalı …’inde dahlinin bulunduğunu, bu sebep ile asıl davada davacının davalı …’a takip konusu bonodan dolayı borcunun olmadığı, karşı davada protokole göre 72 daire üzerinden projenin çizilmesi gerekirken 68 daire olarak hazırlandığını, belediyeden alınacak ruhsatın daire sayısına göre olmadığını, inşaatın belediyece saptanan toplam metrekare üzerinden yapılacağını, sayı olarak az olan dairelerin büyüklüklerinin fazla olacağını, karşı davada davacının zararının saptanamadığının belirtildiği, taraflar arasında düzenlenen 17/08/2016 tarihli arsa devir protokolünde; arsa sahipleri ile davalı … arasında yapılan sözleşmelerin taraflarca yeni kurulacak olan firmaya devredileceği, bahse konu binanın davalı … tarafından 72 daire olarak planlandığı ve taahhüt edildiği, bahse konu sözleşmelerin devrinin yeni şirketin kuruluşunun tamamlanması ve bahse konu binanın projesinin en az 72 daire olarak ilgili belediye tarafından onaylandıktan sonra yapılacağı, ilgili projenin yol kotu ve çap işlemlerinin davalı … tarafından, proje bedeli ve diğer harcamaların davacı tarafından yapılacağı, sözleşmenin devri ve diğer işlemlerin bedeli olarak davacı tarafından davalı …’e 240.000,00 TL, dava dışı …’ya ise 60.000,00 TL ödeme yapılacağı, bu ödemelerin mimari proje onaylandıktan sonra yapılacağı, kapora olarak davacıdan 300.000,00 TL tutarında senet alındığı, bahse konu işlemler ve ödemeler yapıldıktan sonra senedin davacıya iade edileceği kararlaştırıldığı, dosya kapsamına uygun, denetlenebilir bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, asıl dava konusu olan bononun taraflarca varlığı ve içeriğine itiraz edilmeyen sözleşmeye göre, bahse konu işlemler ve ödemelerin teminatı olarak verilen ve işlemler ve ödemeler tamamlandıktan sonra iade edileceği kararlaştırılan “teminat bonosu” olduğu, ödeme amacı ile verilmediği, kaldı ki bilirkişi raporunda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere sözleşmeye konu şirketin kurulmadığı, arsa sahipleri ile yapılan sözleşmelerin devrinin yapılmadığı, bina inşasına yönelik işlemlerin tamamlanmadığı, buna göre davalı … yönünden alacağın muaccel hale de gelmediği, asıl davada davacının takibe konu bonodan dolayı davalı …’a borçlu olmadığı gerekçesiyle bu davalı yönünden asıl davanın kabulüne karar verildiği, davacı tarafından asıl davada ileri sürülen takibe konu bononun teminat bonosu olduğu yönündeki def’i, kişisel def’ilerden olup kambiyo senedine ciro yolu ile hamil olan kişiye karşı bu def’inin ileri sürülebilmesi için TTK 687/1 maddesine göre hamilin kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olduğunun kanıtlanması gerektiği, davacı tarafça dosyaya sunulan delillere göre bu hususun ispatlanamadığı, bu sebep ile bononun hamili olan davalı …’ye yönelik açılan asıl davanın reddine karar verildiği, bu davalı tarafından her ne kadar davanın kötü niyetle açıldığı iddia edilerek kötü niyet tazminatı istenilmişse de, davacının kötü niyetle bu davayı açtığı ispatlanamadığından, davalı …’in kötü niyet tazminatı talebinin reddedildiği, karşı davada; karşı davacı …, projenin arsa devir protokolüne aykırı olarak 72 daire yerine 68 daire olarak çizilmesi sebebiyle eksik olan 4 daire ve imar mevzuatından meydana gelen değişiklikten dolayı balkonların küçülmesi dolayısıyla zarara uğradığından bahisle karşı dava açmış ise de; taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre proje hazırlanması yükümlülüğünün karşı davacı …’e ait olması, protokole göre tüm işlemler tamamlandıktan sonra karşı davacının inşaat ile ilgisinin kalmayacağı, belediyeden alınacak ruhsatın daire sayısına göre olmadığı, inşaatın belediyece saptanan toplam metrekare üzerinden yapılacağı, buna göre karşı davacının bir zararının doğmayacağı, imar mevzuatına göre balkonların küçülmesine yönelik olarak da inşaatı yapacak olan kişinin karşı davalı … olması sebebiyle ve protokole göre karşı davacının işlemlerden sonra inşaat ile ilgisinin de kalmaması nazara alınarak, zararının oluşmayacağı göz önüne alındığında karşı davanın reddine karar verildiği gerekçesiyle;Asıl davada davanın davalı … yönünden kabulü ile, dava konusu 17/08/2016 düzenlenme tarihli 10/05/2017 vadeli keşidecisi …, lehtarı … olan 300.000,00 TL bedelli bonodan dolayı davacının davalı …’a borçlu olmadığının tespitine, asıl davanın, davalı …yönünden reddine, davalı …’nin tazminat talebinin reddine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı-karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Lehdarı …, borçlusu … olan 17.08.2016 düzenleme, 10.05.2017 vade tarihli, 300.000,00TL bedelli bononun …’ye … tarafından ciro edildiğini ve bu şahıs vasıtasıyla Ankara 24.İcra Müdürlüğünün 2017/10501 esasında icra takibi başlatılarak teminat senedinin tahsilinin amaçladığını, … ile müvekkili arasında temel ilişki bulunduğundan ve senet teminat olarak verildiğinden kendisinin icra takibi başlatmadığını, aralarında uzun süreli çalışan ve taşeronluk ilişkisi bulunan …’yi aracı kılarak onun adına kendi hesabına icra takibi başlattığını, …’nin kötü niyetli hamil olduğunu, protokole …’un uymadığını, protokole göre kendisince üstlenilen 72 daire üzerinden yaptırılıp onaylattırılacak projenin müvekkiline halen teslim edilmediği gibi, harici duyuma göre projenin 72 daire yerine 68 daire üzerinden projelendirilerek sözleşmeye aykırı davranıldığının belirlendiğini, bu nedenle kapora dahil hiçbir alacağa hak kazanılmadığını, her iki davalının dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğini, davalıların müvekkilinden talep ve tahsil edebileceği hiçbir alacağının olmadığını, senedin verilişinin sebebe bağlı olduğunu, senedin mücerretlik ilkesine de dayanılamayacağını, …’nin iyi niyetli hamil olmadığını, dava sürecinde …’nin, müvekkiliyle temel ilişkinin tarafı olan …’un çalışanı ve taşeronu olduğunu ve bu nedenle …’ye senedin ciro edildiği ileri sürülmesine rağmen tanıkları dinlenilmiş ise de, müvekkilinin gösterdiği tanıklarla sonradan aralarının açılması nedeniyle …ile … arasındaki ilişkiyi bildirmekten imtina ettiklerini, …’nin çalışan olup olmadığı hakkında Sosyal Güvenlik Kurumundan araştırma yapılmadığını, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak davalı …yönünden de menfi tespit davasının kabulüne, kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, … yönünden alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının adı geçen davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı- karşı davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkemece taraflar arasındaki sözleşme ve sözleşme karşılığında ödeme amaçlı verilen dava konusu bononun hatalı olarak değerlendirildiğini, karara esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında da sözleşmenin nitelendirilmesinin hatalı olduğunu, mahkemenin eksik inceleme ve hatalı nitelendirme sonucunda usul ve yasaya aykırı karar tesis ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin ve devir protokolünün sadece lafzi olarak okunduğunda dahi sözleşmeyi devredenin müvekkili …, devralanın ise … olduğunun açıkça görüldüğünü, yine protokolün başlığı ve bütününe hakim olan irade dikkate alınarak protokol okunduğunda ve taraflar arasındaki amaç yorumlandığında açık olarak bir yanlışlık sonucu tarafların isimlerinin yanlış yerlere yazıldığının anlaşıldığını, aslında sözleşmeyi devreden kişinin …, devralanın ise … olduğunu, bilirkişi ek raporunda da bu husus ortaya konulmuş olmasına rağmen mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, tarafların yaptığı protokolün taraflarca arsa devir sözleşmesi olarak adlandırıldığını, esas itibari ile sözleşme devir işleminin söz konusu olduğunu, sözleşmenin protokol yapılmadan önceki tarafı olan müvekkili … olduğunu, müvekkilinin zaten tarafı olduğu bir sözleşmeyi, tekrar devralmasının hayatın olağan akışına ters bir durum olup tarafların isimlerinin yanlışlıkla farklı yerlere yazıldığını, mahkemenin protokoldeki yanlışlık sebebi ile yeni şirketi kurma yükümlülüğünün müvekkili … ve davacı …’ın müşterek sorumluluğunda olduğu kanaatine ulaştığını, fakat irade ile beyan arasında istenmeden ortaya çıkan uygunsuzluk hali giderildiğinde müvekkili …’un şirket kurma yükümlülüğünün olmadığının ortaya çıktığını, dava konusu bonunun teminat amaçlı olmadığını, ödeme amaçlı olarak verildiğini, müvekkilinin projeyi 72 daire olarak planladığı konusu protokolde de belirtilmiş olmakla bu konuda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığını, fakat protokol yapıldıktan sonra protokolde de belirtildiği üzere mimari proje bedeli ve ruhsat ile ilgili ödemelerin tamamı … tarafından yapılacağı için arsanın daire sayısı, dairelerin büyüklükleri davacı-karşı davalı … tarafından belirleneceği için mimar ile bizzat muhatap olduğunu ve …’ın talimatı neticesinde müvekkili … tarafından 72 daire olarak etütlendirilmiş olan mimari projenin 68 daire olarak yeniden çizildiğini ve eksilen 4 adet dairenin m²’sinin çizilen mevcut projedeki 68 daireye paylaştırıldığını, bu durumu müvekkili …’un davacı …’a 30.05.2017 tarihli 13477 yevmiye numaralı noter ihtarı ile bildirdiğini, ayrıca projeyi çizen mimar …’ ın da bu iddiayı onaylayan 08.05.2017 tarihli yazılı beyanını dava dosyasına sunulduğunu, mahkemenin gerekçesinin aksine sadece davacı-karşı davalı tarafın tanıklarının dinlendiğini, kendi tanıklarının dinlenmesi taleplerinin reddedildiğini, davadaki ana konu ve davanın açılma sebebi olan uyuşmazlığın projenin 72 yerine 68 daire olarak projelendirmesi hususu olduğu halde mahkemenin bu hususu aydınlatacak olan tanıkların dinlenilmesi talebini reddettiğini, eksik inceleme ve yetersiz delil değerlendirme ile usul ve yasaya aykırı karar verildiğini, bahse konu 300.000,00 TL’lik ödemenin “mimari proje onaylandıktan sonra yapılacaktır” diye protokole yazıldığını, mimari projenin 08.05.2017 tarihinde Mamak Belediyesi tarafından onaylandığını ve neticede borcun sözleşmeyi devralan … tarafından ödenmesi gerektiğini, fakat …’ın ödemesi gereken bono bedeli parayı ödemediğini, bahse konu ödeme ve …’ ın diğer yükümlülüklerini yerine getirmesi hususunda 23.05.2017 tarih 12833 yevmiye numaralı noterden ihtar yapıldığını ve devir protokolünde yer alan bedelin tahsili cihetine gidileceğini bildirdiğini, fakat müvekkili tarafından protokoldeki yükümlülüğüne uygun olarak 72 daire olarak çizdirdiği mimari projeyi davacı-karşı davalı … kötüniyetli olarak 68 daireye düşürdüğünü, bu durumu borçtan kurtulma amacıyla kullanma yoluna gittiğini, sonuç olarak davacı-karşı davalının kötüniyetli olarak borçtan kurtulma çabasına rağmen mimari projenin 23.05.2017 tarihinde onaylandığını ve …’ın ödeme yükümlülüğünün doğduğunu ve halen devam ettiğini, mimari projede 4 adet dairenin sözleşmede yazılanın dışında eksik çizdirilmesi konusunda müvekkili …’un hiçbir müdahelesinin ve sorumluluğunun bulunmadığını, davacı-karşı davalı …’ın bildirmiş olduğu tanıkların dinlemesinin yazılı delile karşı yazılı delille ispat ilkesine aykırı olduğunu, tanık dinletilmesine muvafakat etmemelerine rağmen HMK’nın 200.maddesine aykırı olarak tanık dinlendiğini ve bu tanıkların beyanlarının gerekçeli kararda hükme esas alındığını, bilirkişi heyetinin hatalı tarafların davaya konusu inşaatı yüklenici sıfatıyla müştereken yapmaya karar verdikleri değerlendirmesinin hatalı olduğunu, sözleşmede yazım hatası bulunduğu için bilirkişiler tarafından sözleşmenin bu şekilde anlaşıldığını, sözleşmenin konusunun kat karşılığı inşaat sözleşmesinin devri olduğunu, sözleşmenin taraflar arasında hukuki bilgi eksikliğinden ötürü arsa devir sözleşmesi olarak adlandırıldığını, belediyece proje onaylanmasına rağmen davacının inşaata başlamaması sebebiyle müvekkilinin zararının oluştuğunu, müvekkilinin 4 dairenin eksik olması ve imar yönetmeliğinde meydana gelen değişiklikten dolayı balkonların küçülmesi sonucu her daire için ortalama 25.000,00 TL zararının doğduğunu, davacının meydana gelen zararı sebebi ile fazla haklarını saklı tutarak10.000,00 TL karşı davayı açtıklarını belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava menfi tespit, karşı dava tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355.maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemesince asıl davada davalı … yönünden davanın kabulüne, davalı …yönünden davanın reddine ve karşı davanın da reddine karar verilmiş olup, verilen karara karşı davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Dosyanın istinaf incelemesi için gönderildiği Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22.Hukuk Dairesinin 2020/693 E, 2023/147 K 17/02/2023 tarihli ilamıyla görevsizlik kararı verilerek dosyanın Dairemize gönderildiği, Dairemizin 2023/307 E- 2023/324 K sayılı 20/03/2023 tarihli ilamıyla taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dışı ……A.Ş. ile dava dışı arsa sahipleri arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin davacı tarafından davalıya devri için düzenlenen 17/08/2016 tarihli ” Arsa Devir Protokolü” başlıklı anlaşma nedeniyle verilen 300.000,00 TL’lik teminat senedi nedeniyle menfi tespit istemine ilişkin olduğu gerekçesiyle istinaf incelemesinin Ankara BAM 22.Hukuk Dairesi tarafından yapılması gerektiğinden bahisle dosyanın Ankara bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kuruluna gönderildiği, Başkanlar Kurulunun 2023/178 K. sayılı 10/04/2023 tarihli kararı ile uyuşmazlığın kambiyo hukukundan değil, kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığı gerekçesiyle Dairemizin görevsizlik kararının kaldırılarak dosya Dairemize gönderilmiş olmakla Dairemizin 2023/567 Esasına kayıtla istinaf incelemesi yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 17/08/2016 tarihli ” Arsa Devir Protokolü” başlıklı sözleşmeden kaynaklanmış olup, mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince asıl davada; davacıdan alınması gereken 269,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,40 TL harcın asıl davanın davacısından alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince asıl davada; davalıdan alınması gereken 20.631,11 TL istinaf karar harcından peşin alınan 5.157,79 harcın mahsubu ile bakiye 15.473,32 TL harç ile 148,60TL başvurma harcının asıl davanın davalısından alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Harçlar Kanunu gereğince karşı davada; davacıdan alınması gereken 269,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,40 TL harcın karşı davanın davacısından alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderleri ile ödedikleri istinaf kanun yoluna başvurma haçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 18/07/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır