Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2023/430 E. 2023/813 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2023/430 – Karar No:2023/813
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/430
KARAR NO : 2023/813

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06.04.2022
NUMARASI : 2019/369 E-2022/284 K

DAVACI
VEKİLİ
DAVALILAR
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 12/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/07/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada mahkemece verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine eksiklik nedeniyle mahalline geri çevrilen dosya gelmiş olmakla yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili: Müvekkili şirket ile davalı şirketlerin oluşturduğu iş ortaklığı arasında akdedilen 20/08/2013 tarihli taşeronluk sözleşmesi kapsamında … bulunan … A,B,C,D blokları ve 15 adet villa yapım işinin alçı, sıva ve düz kartonpiyer imalatlarının malzemeli ve işçilikli yapımı hususunda tarafların anlaştıklarını, müvekkilince işe başlanıldığını, ancak davalı iş ortaklığı ile arsa sahiplari arasında çıkan anlaşmazlık sonucunda inşaatın durdurulduğunu ve müvekkili şirkete işin bıraktırıldığını, işin yerine getirilen kısımlarına dair davalı yanca hiçbir ödeme yapılmadığını, müvekkilince Ankara Batı 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/46 D.İş dosyası ile yapılan imalat ve bedelin tespitinin istenildiğini, bilirkişi tarafından hesaplanan 237.754,00TL hakediş ve 42.795,72TL KDV’si olmak üzere toplam 280.549,72TL için fatura düzenlenerek davalı iş ortaklığına ihtarname gönderildiğini,, davalı tarafın cevabi ihtarnamesi ile yapılan imalat ve faturayı kabul etmediğini bildirdiğini ve yapılan işler için 42.000,00TL ödendiğini iddia ettiğini, ancak ödemeyi somut bir delille temellendiremediğini, söz konusu ödemenin taşeronluk sözleşmesi ile bir ilgisinin bulunmadığını, daha önce yapılmış olan bir sözleşmenin gereği olduğunu, işin bırakıldığı tarihten bu yana inşaatın aynı şekilde durduğunu, müvekkilinin yükümlülüklerini yerine getirdiği halde ödemenin yapılmadığını belirterek fazla hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili 05.05.2021 tarihli ıslah dilekçesiyle, 10.000,00 TL olan dava değerini 228.549,72 TL daha artırarak 238.549,72 TL’na yükseltmiştir.
Davalılar vekili: Davacının belirsiz alacak davası açma hakkı bulunmadığını, davacının A blokta eksik kalan alçı sıva işlerini bitirdiğini, kartonpiyer işini yapmadığını, buna mukabil davacıya muhtelif tarihlerde 42.000,00TL ödendiğini, bu tutarın davacının yaptığı iş bedelinden çok daha fazlası olduğunu, bu tutarın ödendiğinin davacı tarafından da kabul edildiğini, ancak bu paranın başka bir iş için ödendiğini iddia ettiğini, bunun ispat külfetinin davacıya ait olduğunu, ödenen 42.000,00TL dışında davacının ödemesi gereken 10.000,00TL tutarında işçilere ait sigorta primlerinin de müvekkili tarafından ödendiğini, Ankara Batı 1. Sulh Hukuk Mahkemesini 2016/46 D. İş sayılı tespit raporunda yazılı bulunan işlerin davacı tarafından yaptırıldığı iddiasının yanlış olduğunu, davacının A bloktaki imalatın dışında başka bir imalat yapmadan şantiyeden ayrıldığını, B blokta yapılan alçı sıva işlerinin tamamının başka firmalar tarafından gerçekleştiğini, arsa sahibi kooperatif tarafından Ankara Batı 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/47 D.İş sayılı dosyasında yaptırılan tespit sonucunda düzenlenen 17/11/2015 tarihli bilirkişi raporundan A ve B bloklarda alçı, sıva ve saten işlerinin yapılmış olduğuna dair hiçbir tespit ve beyan mevcut olmadığının görüleceğini, 24/12/2015 tarihinde arsa sahibi kooperatifin müvekkilin haberi olmadan başka bir firma ile noterden arsa payı karşılığı inşaat hakkı sözleşmesi düzenlediğini bu tarihten sonra şantiyeye başka bir firmanın girdiğini, eğer arsa sahibi kooperatifçe yaptırılan tespitten sonra alçı sıva ve saten imalatı yapılmış ise bu imalatı gerçekleştiren şirketin davacı olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, davalılar vekili 19/03/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile davada zamanaşımının gerçekleştiğini, ıslahla zamanaşımı defiini ileri sürdüklerini belirterek zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince: Davanın eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğu, davacının taraflar arasında 20/08/2013 tarihli taşeron sözleşmesi imzalandığını, işe başlanıldığını iş veren ortaklar arasında meydana gelen anlaşmazlık nedeniyle işin yarım kaldığını, yapılan imalatlar yönünden ödeme yapılmadığını iddia ettiği, davalı vekilinin ıslah ettiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı defiini ileri sürdüğü, eser sözleşmesinden kaynaklanan ihtilafta TBK’nın 147/5 maddesinde belirlenen 5 yıllık zaman aşımı süresinin dikkate alınması gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 2013 yılında kurulduğu, davacının …’de açtığı taşeron iş yeri kaydının 10/12/2013 tarihinde tüm işçilerin çıkışlarının verilmiş olması ile kapandığı, imalatların son üretim tarihinin ancak bu tarih olacağının kabulünün zorunlu olduğunun anlaşıldığı, hal böyle olunca davanın açılmış olduğu 11/07/2019 tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkemenin hukuka aykırı ve haksız bir şekilde davanın reddine karar verdiğini, davalı tarafın yaptığı zamanaşımı itirazının usule aykırı olduğunu, zira davalı tarafın davaya cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmadığını, 19.03.2022 tarihli ıslah dilekçesi ile zamanaşımı defini öne sürdüğünü, Yargıtay kararları gereğince de ıslah ile ancak usule ilişkin bir işlemin düzeltilmesinin amaçlanabileceğini, davalının ıslah ile zamanaşımı defiinde bulunma amacının ise savunmanın genişletilerek davanın reddini sağlamak olduğunu, bu durumun davacı yararına oluşmuş bulunan kazanılmış hakkı ortadan kaldırmaya yönelik bir davranış olduğunu, ıslah yolu ile bulunulan zamanaşımı itirazına ilişkin dilekçede taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 20.08.2013 tarihli olduğunu, bilirkişi raporundaki tespitlere göre 10.12.2013 tarihinde işin durduğu belirtilerek işbu tarihte alacağın muaccel hale geldiğinin iddia edildiğini, mahkemenin de aynı gerekçe ile davanın reddine karar vermiş ise de, bu iddia ve karara itiraz ettiklerini zira zamanaşımının başlayacağı tarih olarak işin teslim alındığı tarihin nazara alınması gerektiğini, müvekkilince yaptırılan Ankara Batı 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 2016/ 46 D. İş sayılı dosyasında alacağa ilişkin hesaplama yapıldığını, bu hesaplamaya istinaden fatura düzenlendiğini, işbu dava konusunun da anılan hesaplama ve tanzim edilen faturaya ilişkin olduğunu, dolayısıyla karşı tarafın iddia etmiş olduğu muacceliyet tarihinin dikkate alınması mümkün olmadığından zamanaşımı defiinin kabulü ile verilen davanın reddi kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle davacı tarafça sözleşmeye konu işe ilişkin 10/12/2013 tarihi itibariyle işi durdurduğunu SGK’ya verdiği dilekçeyle bildirmiş olmasına ve bu tarihten sonra sözleşme kapsamında imalat yaptığını ispatlayamamış olmasına ve mahkemesince zamanaşımı defii değerlendirilerek verilen kararda usul ve yasaya, dosya kapsamına aykırılık bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-) Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,10 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-) İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödediği başvurma harcının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. madde gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 12/07/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır