Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2023/402 E. 2023/777 K. 05.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2023/402 – Karar No:2023/777
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/402
KARAR NO : 2023/777

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/02/2023
NUMARASI : 2021/99 E-2023/69 K

DAVACI
VEKİLLERİ
DAVALI : ….
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 05/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/07/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasında, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirkete 10/04/2016 tarihli 037857 nolu 11.500,00 TL ve 29/07/2016 tarihli 037925 nolu, 137.802,90 TL tutarlı iki adet fatura düzenlediğini; fatura bedellerinin ödenmemesi nedeniyle Ankara 4. İcra Müdürlüğü’nün 2016/18541 Esas sayılı takip dosyasından icra takibi yapıldığını davalının kendi defterlerine de işlenmiş olan bu faturaların dayanak olduğu takibe itiraz ettiğini, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin taraflar arasında yapılan Sistemi Tamamlama İşleri Yapılması İşi sözleşmesiyle ve düzenlenen faturalara davalı tarafından süresinde itiraz edilmemesi ile sabit olduğunu belirterek; davalının icra takibine itirazının iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatı takdirini talep etmiştir.
Davalı vekili; taraflar arasında yapılan işlerin bir kısmı için imzalanan 07/12/2015 tarihli “…Tamamlama İşleri Yapılması İşi Sözleşmesi”nin 29. maddesi gereğince yetki itirazlarını geri çektiklerini; taraflar arasındaki sözleşmeli ve sözleşmesiz iş ilişkilerinin tamamının tasfiye edildiğini; yapılan işlerden biri yönünden ödenen bedelin mükerrer istendiğini ve diğeri yönünden ise yapılamayan iş bedelinin talep edildiğini; yazılı sözleşmenin toplam tutarının 11.500,00 TL olduğunu ve bu bedelin “1 nolu hakediş faturası malzemeli işçilik” olarak yansıtıldığını; sözleşmenin malzemesiz olduğunu, malzemenin müvekkilince karşılandığını; 037925 nolu faturaya dayalı alacak bulunmadığını, müvekkilinin 29/07/2016 tarihli ve 037925 numaralı faturayı deftere işlemiş olmasının kabul anlamını taşımayacağını, davacı tarafından, … işinde, takibe konu 29/07/2016 tarih ve 037925 numaralı faturada yazılı işlerin yapılmadığını belirterek; davanın reddini ve kötüniyet tazminatı takdirini savunmuştur.
Mahkemece 23/05/2018 tarih ve 2016/830 Esas, 2018/442 karar sayılı kararı ile; Davanın kısmen kabulü ile; davalının, Ankara 4. İcra Müdürlüğü’nün 2016/18541 Esas sayılı takip dosyasında vaki itirazının; 31.000,00 TL asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağa, takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, hükmedilen alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 6.200,00 TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının, yasal koşulları bulunmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine; Dairemizin 29/12/2020 tarih ve 2018/1560 Esas-2020/1362 Karar sayılı kararı ile; davalı vekilinin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece, Dairemizin kaldırma kararından sonra dosya mahkemenin yukarıdaki esasına kaydedilerek yapılan yargılama sonucunda; davanın, faturalardan doğduğu iddia olunan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe itiraz edilen alacaklının alacağının varlığını genel hükümlere dayanarak ispat suretiyle itirazın iptaline ilişkin olduğu, taraflar arasında, 07/12/2015 tarihli, 10.000,00 TL+KDV tutarlı, “…Tamamlama İşleri Yapılması İşi Sözleşmesi”nin imzalandığı konusunda ihtilâf olmadığı, dosya kapsamından bu sözleşme dışında da yanlar arasında yazılı olmayan sözleşme ilişkisi kurulduğunun anlaşıldığı, icra takibinin iki adet faturaya dayalı olduğu, birincisinin “1 Nolu Kesin Hakediş Faturası” açıklamasıyla düzenlenen, (037857) sıra numaralı ve 10.000,00 TL+%18KDV=11.800,00 TL bedelli olup, %3 GV stopajı tenzili ile 11.500,00 TL tutarlı olduğu, bu faturanın, yanlar arasındaki 07/12/2015 tarihli eser sözleşmesini teyit ettiği, ikinci faturanın ise, “… Hava, Su, Atıkyağı, Ekzos Tahliye Yağ Tesisatı ve Yağ Tanklarının Malzemeli Montaj Bedeli Faturası” açıklamasıyla düzenlenen, (037925) sıra numaralı ve 116.797,37 TL+%18KDV=137.220,90 TL bedelli olup, 31.000,00 TL olan kısmının icra takibine konu edildiği, ihtilâfın, borç bulunup bulunmadığı ve varsa miktarı ile tazminat isteminin haklı olup olmadığı, noktalarında toplandığı, İİK’nın 67. maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasında, takip talebinde gösterilen borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıl olup takip dayanağı belgelerden başka belgelere dayanılmasına olanak bulunmadığı, takip dayanağı yapılabilecek güçte olup da takipte dayanılmayan belgenin itirazın iptali davasında ispat vasıtası olarak kullanılmasının da mümkün olmadığı, buna göre, itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenen itirazın iptali davasının, takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gerekmekte olup sonucuyla da takibin devamına etkili bir dava türü olduğu ve takip talebinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılığın asıl olduğu, dolayısıyla, tüm ticarî ilişki yerine icra takibinde münhasıran iki faturaya dayanılması sebebiyle, takiple sıkı sıkıya bağlılık kuralı nedeniyle ayrı ayrı değerlendirme yapılacağı, yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm delillerden, bilgi ve belgelerden ve bilirkişilerin 12/02/2018 tarihli raporundaki tespitlerinden; taraflar arasında akdedilen 07/12/2015 tarihli 10.000,00 TL+KDV=11.800,00 TL bedelli sözleşme yapılmış olduğu; davacı tarafından bu sözleşme kapsamında 01/04/2016 tarihli kesin hakediş faturası adı altında 11.500,00 TL tutarında fatura düzenlendiği ve bu faturanın icra takibine esas alındığı; söz konusu faturanın her iki taraf defterinde kayıtlı olduğu; davalı şirket kaydına göre sözleşme tarihinden başlamak üzere 01/04/2016 tarihine kadar bilirkişi raporunda ayrıntılı yapılan inceleme sonucu tabloda yer alan 45.000,00 TL ödeme bulunduğu ve 45.000,00 TL ödemenin yazılı sözleşme bedelinden fazla bulunduğu anlaşıldığından bu fatura yönünden yapılan itirazın haklı olduğu, ikinci faturanın ise, 29/07/2016 tarihli 037925 nolu 137.820,00 TL tutarlı olduğu ve kısmi 31.000,00 TL olarak talep edildiği, bu faturanın da davalı defterinde kayıtlı olduğu, hatta davalı vekilinin yanıt dilekçesinde, “Davalı müvekkil şirketin 29/07/2016 tarih ve Seri A Sıra 037925 numaralı faturayı defterine işlemiş olmasının, bu faturada adı geçen işlerin tamamlanmasını kabul gibi bir anlamı yoktur…” diyerek faturanın deftere kayıtlı olduğunu kabul ettiği, faturanın deftere kaydının, işlerin yapıldığına ilişkin karine teşkil ettiği, davalının bu karinenin aksini dosya kapsamından usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı, bilirkişi raporunda ayrıntılı yapılan inceleme sonucu tabloda yer alan 61.041,90 TL ödeme bulunduğu, bu tutarın asıl faturadan tenzili ile bakiye kalacak alacağın takibe esas alınan 31.000,00 TL’den fazla olup bu sebeple, ikinci fatura yönünden 31.000,00 TL alacağa yönelik itirazda haklılık bulunmadığı, davalı vekilinden mahsubu gereken harcamalara ilişkin olarak delillerini yazılı olarak sunmasının istendiği, davalının yazılı ve usulüne uygun delillerle mahsubu gereken harcamaları ispat edemediği, sözleşmenin 4.8 maddesinde taşeronun tüm usta ve işçilerinin iaşe, konaklama, ulaşım vs. giderlerini kendisi karşılayacaktır denildiğini savunduğu, yanlar arasındaki 07/12/2015 tarihli yazılı sözleşmeye ilişkin eser sözleşmesinden dolayı “1 Nolu Kesin Hakediş Faturası” düzenlendiği ve bu faturanın davalı defterinde de yer aldığı, kesin hakediş faturasının ilgili olduğu sözleşmedeki taleplerin kesin hakedişle sonlandığını gösterdiği, bu sebeple bu sözleşmeden dolayı mahsup isteminin haklılık kazanmadığı, taraflar arasındaki sözlü sözleşmeye dayalı olarak yapılan işler ve kesilen ikinci fatura yönünden ise mahsuba ilişkin sözlü sözleşme bulunduğunun davalı tarafından yazılı delillerle ispatı gerektiği, davalının bu yönde yazılı delil sunamadığı, hatırlatılması üzerine davalı vekilinin 14/05/2018 tarihli dilekçesinde, yemin deliline dayanmadıklarını beyan ettiği, dolayısıyla davalının mahsuba ilişkin iddiasını ispat edemediği, bu sebeple, davanın 31.000,00 TL yönünden kısmen kabulüne ve fazlaya ilişkin istemin reddine dair Mahkemeden verilen 23/05/2018 tarihli kararın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2018/1560 Esas-2020/1362 Karar sayılı, 29/12/2020 tarihli kaldırma ilamı dikkate alınarak eksik delillerin toplandığı, taraflarca beyanda bulunulduktan sonra alanında uzman bilirkişi heyetinden ek raporlar alındığı, bilirkişi raporlarında davalı tarafından davacı nam ve hesabına eğitim harcaması olarak 777,60 TL, SGK Primi + vergisi olarak 12.780,35 TL ödeme yapıldığının, yemek bedeli olarak gösterilen 7.200,00 TL’nin ise davacı çalışanları için yapılıp yapılmadığının anlaşılamadığının bildirildiği, bu durumda davacının alacağından davacı nam ve hesabına yapılan eğitim harcaması olarak 777,60 TL, SGK Primi + vergisi olarak 12.780,35 TL’nin düşülmesi gerektiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın 29.720,15 TL yönünden kısmen kabulüne ve fazlaya ilişkin istemin reddine, davalının temerrüde düşürüldüğü ispatlanamadığından icra takibindeki faiz isteminin reddine, somut olayda uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta ise de davada faturalara dayanıldığı, faturalardan doğan alacak ‘likit’ olduğundan, davacının icra inkâr tazminatı isteminin reddine, davacının red edilen kısım yönünden takibe geçmesi haksız olmakla birlikte, kötüniyeti ispatlanamadığından, davalının koşulları bulunmayan tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; müvekkilinin davalıya düzenlediği faturaları defterine işlediğini, icra takibinden sonra davalı tarafça kesilen iade faturasına da basiretli bir tacir gibi süresinde noter kanalı ile itiraz ettiğini, müvekkilinin davalı taraftan olan toplamdaki alacağının 12/02/2018 tarihli eski bilirkişi kurulunca verilen raporda da belirtildiği üzere 43.278,10 TL olduğunu, bilirkişi kurulunun bu tespitine aynen katıldıklarını, müvekkilinin toplam alacağının kendi tuttuğu düzenli defter kayıtlarına göre 50.279,00 TL olduğunu, 01/04/2016 tarihli A Seri 037857 sıra numaralı 11.500,00 TL’lik “fatura bedelinin ödenmesi” şeklinde bir açıklama ile müvekkili hesabına para yatırılmadığını, buna rağmen bilirkişilerce iş bu faturanın toplam alacak miktarından düşülmesinin hatalı ve hukuki dayanaktan yoksun olup iş bu rakamın davanın gerekçesine yazılarak hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, yine mahkemece bozma ilamından sonra SGK prim bedeli olarak 12.780,35 TL’nin toplam alacaktan mahsubuna karar verildiğini, bu kanaatin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira müvekkili tarafından işçilerinin SGK primlerinin yatırıldığını, iş bu durumun fatura edilip davalı tarafa sunulduğunu, davalı tarafın da iş bu faturaları defterlerine işlediğini, gerek taraflar arasında yapılan sözleşmeden, gerek davalı tarafın defterlerine işlemesinden de anlaşılacağı üzere eğitim ve SGK giderlerinden davalı tarafın sorumlu olduğunu, müvekkilince ödenen SGK giderlerinin fatura edilerek davalı tarafa sunulmasından ve faturanın davalı defterlerine kaydedilmesinden sonra, davalı tarafın neden SGK primlerinden sorumluluğu kabul etmediğinin sorulması gerektiğini, yine müvekkili ve işçilerin 2016 yılı Mart ayında Kartal Doğuş işinden ayrılmasına rağmen SGK çıkışı vermeyen davalı tarafın yapmış olduğu usulsüzlük sonucunda fazla ödenen SGK primlerinin mevcut hesaptan düşülmesinin de açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini, davanın Dairemizde yeniden görülmesi mümkün değilse, hükmün bozulmasını ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; Bölge Adliye Mahkemesi Dairesi tarafından aslında “Davalı tarafça davacı nam ve hesabına ödenen yemek + eğitim + SGK primi + stopaj harcamaları toplamının mahsup edilmesi” ve ondan sonra tekrar istinaf edilir ise diğer istinaf sebeplerinin incelenmesinin uygun görüldüğünü, oysa mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemelerinde bu mahsubun yapılmadığını, sanki diğer hususlarda davacı lehine bozma kararı varmış gibi hareket edilerek, davalının gereksiz yere adeta yeniden borçlandırıldığını, oysa ilk kararın davacı tarafından istinaf edilmediğini, mahkemenin yapması gereken şeyin, bilirkişiler tarafından hesaplanan “Davalı tarafça davacı nam ve hesabına ödenen yemek + eğitim + SGK primi + stopaj harcamaları toplamı olan 20.085,74 TL’nin mahsubundan ibaret olduğunu, ilk kararda hükmedilen borç miktarının 31.000,00 TL olduğunu, bozma sonrası verilen kararda aynı şekilde hüküm kurularak 29.720,15 TL alacağa hükmedildiğini, bilirkişilerce mahsup tutarı olarak 20.085,74 TL hesap edildiğinde tereddüt ve ihtilaf olmadığını, zira davacının belgeleri ile bu harcamaların sabit olduğunu, bunları tekrar davalının hesap ve ispat etmesine gerek olmadığını, 31.000,00 TL’den 20.085,74 TL çıkarıldığında kalan rakamın 10.914,26 TL olduğunu, diğer istinaf sebepleri saklı olmak üzere hükmedilmesi gereken rakamın da bu olduğunu, mahkemenin faturanın deftere kaydının işlerin yapıldığına karine teşkil ettiğini tespit eden gerekçesinin hukuken hatalı olduğunu, zira davacının faturasının karine niteliğini taşıyacak unsurlarının mevcut olmadığını, yasal unsurlar içinde yer almayan unsurun karine olamayacağını, faturayı alan kişinin, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmaması halinde fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağına ilişkin karinenin, faturaya yazılı delil niteliği tanıdığını, fatura düzenleyen tacirin bu karineden yararlanabilmesi için, taraflar arasında ticari bir ilişki bulunması gerektiğini, davacının faturada yazılı işleri yaptığını usulüne uygun deliller ile (yazılı deliller) ispatlayamadığını, taraflar arasında henüz iş teslimi tamamlanmadan fatura kesildiğinin defterlerden kolayca anlaşıldığını, genel olarak faturanın, mal teslim edildikten veya hizmet tamamlandıktan sonra düzenlendiğini, ancak alınan avans karşılığında müşterinin isteği üzerine avans makbuzu değil, fatura verilmesi, yine müşterinin talebi doğrultusunda gelecekte teslim edilecek mal veya yapılacak hizmet için fatura düzenlenmesi gibi hallerle karşılaşıldığını, hatta bazı kamu idarelerinin, bütçe ödeneklerini iptale uğratmamak için erken faturalama talebinde bulunduklarının görülebildiğini, malın tesliminden veya hizmetin tamamlanmasından önce düzenlenmiş olan faturanın malın teslim alındığı veya işin yapıldığı anlamına gelmeyeceğini, bu nedenle sözleşmesel ilişkinin inkârı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını ve malın teslimi veya hizmetin tamamlandığını kanıtlaması gerektiğini, bu kapsamda davacının davasını ispat edemediğini, davacının işi teslim ettiğine dair bir irsaliye veya belge de gösteremediğini, davanın ispat edilemediğini, davacının, mükerrer fatura kesmediğini iddia ettiğini, taraflar arasında anlaşması yapılan ilk iş olan “…Tamamlama İşleri Yapılması İşi Sözleşmesi”nin 04.01 maddesine göre tüm işlerin bedelinin 10.000,000 TL + KDV(1.800,00 TL) olduğunu, bu hususun cevap dilekçelerinin 3 numaralı bendinde açıklandığını, burada tekrar ettiklerini, mükerrer fatura kesen davacının kötüniyetli olduğu sabit olup, kararda reddedilen kısım açısından ve ayrıca davanın reddi talepleri kabul edilir ise tüm alacak açısından kötüniyet tazminatına hükmolunması gerektiğini, davalının kendi gideri olarak gösterdiği tüm giderlerin ödemelerinin bizzat davalı şirket tarafından gönderildiğini, bu durumun dosyaya sunulan excell tablosundaki ödemelerden ve ekindeki belgelerden açıkça anlaşıldığını, davacının ikinci faturaya “Ankara Etimesgut işi” olarak yaptığı açıklamanın “davacının kendi cebinden yapmış olduğu giderlerin davalı tarafça ödenmemiş kısmı” olduğunu iddia ettiğini, bu iddianın kayıtlar ile tutarlı olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmede nelerin davalı tarafından ödeneceğinin açıkça yazılı olduğunu, bunların tamamının davacıya ödendiğini, Mahkemenin karar ve gerekçesinin bu bakımdan da hatalı olduğunu, davacının malzemeli iş yapıldığı iddiasına ilişkin sunmuş olduğu belgelerin tamamen el yazısı ve hiç bir fatura ve mesnedi/dayanağı olmayan adi yazılı kağıt tarzında belgeler olduklarını, bu belgeleri kabul etmedikleri gibi, belgelerin kendi içinde dahi çelişmekte olduğunu, faturalarının içeriğini bu belgelerle doldurmaya ve faturaya süresinde itiraz edilmediği tezine dayandığını, halen devam edeceği ve tamamlanacağı düşünülen işin faturasına itiraz edilemeyeceğini, edilse edilse birim fiyatlara itiraz edilebileceğini ki, faturada birim fiyatları da olmadığını, yani davalının böyle bir faturaya iş tamamlanmazdan evvel itiraz etmesinin fiilen mümkün olmadığını, işin eksikliğinin yarım bırakıldığında anlaşıldığını, ancak davacının bu aşamada takip yaparak haklı durumla geçmeye çalıştığını, davacının önce fatura kestiğini, ancak işleri tamamlamadığını, davacının e-postalarındaki “önce para sonra fatura” beyanlarının da olayı aslında gayet açık olarak izah ettiğini, davacının parasını almadığı işe fatura düzenleyen bir tüccar olmadığını, davacının fatura olarak sunduğu sözde malzemenin, oldukça küçük değerli ve yapılan işin malzemesi ile ilgisi bulunmayan tamamen davacının kendi karşılaması gereken giderler olan “panç, matkap ucu” gibi sarf malzemeleri olduğunu, davacının montaj yaparken matkaplarında kullandığı panç(genişletme aparatı) veya matkap ucu(delme aparatı) gibi malzemelerin bedelini davalıdan istemesinin hem hayatın olağan akışına hem de sözleşmeye aykırı olduğunu, yine davacının bir sürü ilgisiz yemek, ulaşım, sarf malzemesi gibi fatura ve fişleri dilekçesine ekleyerek kafa karıştırmaya çalıştığını, bu belgelerin iş bedeli ile ilgisi olmadığını, bu tür harcamaların zaten davacının yapması gereken harcamalar olduğunu, davacının cevaba cevap dilekçesinin 7 numaralı bendinde ileri sürdüğü tabloda yer alan malzemelerin tamamının(tüm boru ve bağlantı elemanları) davalı şirket tarafından faturalı ve irsaliyeli olarak piyasadan alınmış ve bedelleri de bizzat davalı şirket tarafından ödenmiş olan malzemeler olduğunu, “…yağ taraklarının(tanklarının) montaj bedeli olarak…” faturalarında açıklamada bulundukları iddia edilmiş ise de, bu işin de başka bir şirket olan üçüncü şahıs … tarafından yapıldığını, faturasının dosyada bulunduğunu, bu hususun da davacının haksızlığını ve kararın değiştirilmesi gerektiğini gösterdiğini, davacının takip konusu yaptığı miktarın kendi hesapları ile bile çeliştiğini, davacının hesabının toplam tutarlarının dahi yanlış olduğunu, esasen müvekkilinin hiç borcu olmadığını, davacının işçilerinin ve hatta kendisinin SSK’sının dahi davalı şirketçe yapıldığını, yemek paralarının dahi davalı şirketçe ödendiğini, davacının ve işçilerinin eğitim paralarının da davalı şirket tarafından ödendiğini, bunların mahsuplaşmasının yapılmadığını belirterek; mahkeme kararının bozularak davanın reddine karar verilmesini; takip talebindeki alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak istinaf eden davalıya verilmesini Mahkemece yapılan inceleme yetersiz görülür ise kararın bozularak, istinaf kararı doğrultusunda yeni bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle Dairemizin kararına uygun şekilde inceleme yapan ve Dairemizce dosya kapsamı ile oluşa uygun bulunan bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olmasına göre taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının peşin alınan 742,87 TL istinaf karar harcından mahsubu ile bakiye 562,97 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 2.030,18 TL istinaf karar harcından peşin alınan 507,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.522,63 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 05/07/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır