Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2023/349 E. 2023/661 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/372 – Karar No:2023/679
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/372
KARAR NO : 2023/679

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/10/2021
NUMARASI : 2014/770 E-2021/659 K

ASIL DAVADA:
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI : …
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ :07.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ :07.06.2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan asıl ve birleşen davada mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili: Taraflar arasında imzalanan 20/09/2011 tarihli sözleşme ile şirketin yükleniciliğini üstlendiği Söke Milas Yolu arası (km 10+000-50+880)Toprak, Sanat Yapıları, Tünel ve Üst yapı işleri işinin muhtelif kesimlerdeki kaya zeminlerin patlama yaparak yumuşatılması işinin taşeron firma olarak müvekkili şirkete verildiğini, taraflar arasında 20/09/2011 tarihinden beri süregelen iş ortaklığı gereğince müvekkili şirketin davalıya patlatma yapma hizmeti vermekte iken Aralık 2011 tarihinde sözleşme sözlü olarak hiçbir neden gösterilmeden davalı tarafça feshedilip işi başkasına yaptırmaya başlandığını, bu durumun davalı şirketin hakedişlerinden de sabit olduğunu, müvekkilinin feshedilen sözleşme için Aralık 2011 – Aralık 2012 dönemi için kazanç kaybına uğradığı için salt bu ilişki nedeniyle personel istihdamına bağlı olarak çıkarılan personel için prim, kıdem ve ihbar tazminatı ödemek zorunda kaldığını, ayrıca sözleşmenin yürütülmesi amacıyla alınan patlatma ruhsatı, demirbaşların atıl kalması sonucu zararları olduğunu, davalının işi müvekkilinden alıp başkasına yaptırmaya başlaması nedeniyle müvekkili aleyhine bir kısım tereddütlerin doğduğunu, bu şekilde manevi olarak da zarara uğradığını belirterek ve fazla hakları saklı olmak üzere davalının sözleşmeyi haksız feshi nedeniyle 100.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 150.000,00 TL tazminatın ihtar tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili: Öncelikle taraflar arasında 10.05.2010 tarihinde, davaya dayanak tutulan sözleşmenin aynı şartlarla karşılıklı olarak imzalanmış olduğunu ve davacının bu tarihte müvekkili için çalışmaya başladığını, bu sözleşmenin revize edilerek taraflar arasında 20.09.2011 tarihinde Söke Milas Yolu Toprak Tasfiye Sanat Yapıları, Tünel ve Üst Yapı İşleri işinin muhtelif kesimlerindeki kaya zeminlerin patlatma yapılarak yumuşatılması işi hususunda sözleşme akdedildiğini, davacının sözleşmeyi takiben 17.günde işe başladığını, müvekkilinin bu olumsuzluğu görmezden geldiğini ve iş gecikmesin diye kamu yararı da gözetilerek davacının işi yapmasına izin verdiğini, davacıya ödenecek bedel ve buna ilişkin şartlar sözleşmede kararlaştırılmış olmasına rağmen davacının işe başladıktan kısa bir süre sonra müvekkilinden zam talep ettiğini, bu durumun sıkça tekrarlanması üzerine davacının şifaen uyarıldığını, ancak durumun değişmemesi üzerine müvekkili şirket tarafından sözleşmenin 16 ve 17.maddeleri uyarınca sözleşmenin feshedildiğini, davacı tarafa tüm alacakları ödenerek işin bıraktırıldığını, davacının işi müvekkili tarafından başka bir firmaya yaptırıldığı yönündeki iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının işi bırakması sonrası müvekkilinin kendi sigortalı elemanı olan … isimli çalışanına kısmi istihdam ederek işi bizzat bu şahsa yaptırdığını, davacının ödediğini iddia ettiği tazminat vs. ödencelerin gerçek dışı olduğunu, ibraz ettikleri tahsilat makbuzlarının incelenmesinden de anlaşılacağı üzere müvekkilinin davacının çalıştırdığı işçilerin SSK prim borçlarını ödediğini, yine davacının alacaklarının da ödendiğini, herhangi bir alacağının kalmadığını, bu durumun hakediş raporları ve banka kayıtlarından anlaşılacağını, yine davacının patlatma ruhsatı giderleri ve malzeme giderlerinin karşılandığı yönündeki iddialarının da gerçeğe aykırı olduğunu, zira bu çalışmaların davacı tarafça müvekkili şirket adına yapıldığını ve bu işlerin yürütülmesi esnasında gerekli tüm masrafların müvekkili şirketçe karşılandığını, ayrıca davacının zararlarının nelerden ibaret olduğunu ve miktarını somutlaştırması gerektiğini, manevi tazminat talebinin de yerinde olmadığını, davacının sözleşmenin feshinden sonra dava dışı……Ltd.Şti.ve… firmasının taşeronluğunu yaptığını, hali hazırda da … bölgelerinde çalışmalarının devam ettiğini, davacının müvekkili ile çalışmasının sektörde duyulması ile birlikte iş hacmini arttırdığını ve manevi tazminat için yasal şartların oluşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili: Taraflar arasında öncelikle 10.05.2010 tarihinde imzalanan sözleşme ile çalışmaya başlanıldığını, 20/09/2011 tarihinde akdedilen sözleşme ile müvekkilinin davalı şirketin yükleniminde olan Söke Milas Yolu Delme Toprak, Sanat Yapıları, Tünel ve Üst Yapı işleri işinin muhtelif kesimlerdeki kaya zeminlerin patlama yaparak yumuşatılması işini taşeron firma olarak üstlendiğini, 20/09/2011 tarihinden beri süregelen iş ortaklığı gereğince müvekkili şirketin davalıya patlatma yapma hizmeti vermekte iken Aralık 2011 tarihinde sözleşmeyi sözlü olarak hiçbir neden gösterilmeden davalı tarafça feshedildiğini, sözleşme gereğince müvekkilince ifa edilen patlatma hizmetlerinin karşılığı olan alacağın ödenmediğini, davalının dava dışı Karayollarından hakediş bedellerinin tamamını aldığını belirterek, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili;Asıl davada ileri sürdüğü hususları tekrarla davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince: Taraf delilleri toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, ancak sunulan rapor ve ek rapordan 27/10/2016 tarihli asıl rapor ile 01/11/2018 tarihli ek rapordaki tespitlerin hüküm ve denetime elverişli görüldüğünden bu rapordaki tespit ve değerlendirmelere itibar edildiği, 17/10/2016 tarihli asıl rapor ile 01/11/2018 tarihli bilirkişi ek raporunda, asıl davada taraflar arasındaki sözleşmenin feshinde davalının kusurlu olduğu, bu nedenle akdin feshinin haklı olmadığı, akdin feshinde kusurlu olan davalının davacının ugradığı kâr kaybını 6098 sayılı TBK’nun 484 ve 408.maddesi uyarınca ödemesinin gerekeceği, dosyaya getirtilen belgelere göre davacının uğradığı kâr kaybı tutarının 11.977,76 TL olarak hesaplandığı, birleşen davada davacının davalıdan talepte haklı alacağının hakedişlerden kesilen nakit teminatlar tutari olan 19.948,07 TL olduğu hususunda görüş bildirildiği, tüm dosya kapsamından asıl dava dosyası bakımından davacı tarafça talep edilebilecek kar kaybı tutarının 11.977,76 TL olduğu, birleşen davada hak edişlerden eksilen nakit teminatlar tutarının talebe bağlı kalınarak 10.000,00 TL olacağı, asıl davada davacı şirket manevi tazminat da talep etmişse de manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile, maddi tazminat istemleri bakımından istemin kısmen kabulü ile 11.977,66 TL maddi tazminat alacağının 31/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminat talepleri bakımından davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile, 10.000,00 TL alacağın 04/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuna karşı itirazlarını karşılar rapor tanziminin sağlanamadığını, bilirkişi raporunda davacı tarafça taahhüt edilen işin Muhtelif Kesimlerdeki Kaya Zeminlerinin patlatma yaparak zemin yumuşatılması olduğunu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenen kazı sınıfları genelde toprak zemin, küskülük zemin, kayalık zemin şeklinde olduğunu, toprak ve küskülük zeminlerde patlatma ve yumuşatmaya ihtiyaç olmadığı sonucuna varıldığını, yine her cins ve klastaki zeminde yarma ve yan ariyet kazısı yapılması şeklindeki ifade dikkate alındığında her cinsin tanımı, toprak zemin, küskülük zemin, kayalık zemini içerdiği her cins zeminde patlatmaya ve yumuşatmaya gerek olduğunun belirlendiğini, Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’nün 13.08.2014 tarih ve 139278 sayılı yazı ekinde yer alan 31.12.2013 tarihli 34 nolu hakedişin metraj icmali sayfasında ,toprak tesviye işleri bölümünde her cins ve klastaki zeminde yarma ve yan ariyet kazısı yapılması ve kullanılması şeklinde poz numaralı imalatın yer aldığı, davacı taşeronun taahhüt ettiği muhtelif kesimlerdeki kaya zeminlerin patlatma yaparak zemin yumuşatılması şeklinde bir poz numarasının hakedişte yer almadığı, hakediş hesaplarındaki her cins ve klastaki zeminde yara ve yan ariyet kazısı yapılması ve kullanılması şeklinde ki ifade kapsamındaki iş miktarının dikkate alınmasının uygun olmayacağı sonucuna varıldığı beyan edilerek hataya düşüldüğünü, dosya kapsamında davalı tarafça da bu aşamaya kadar bu yönde bir itiraz olmamışken taraflar arasındaki sözleşmeye konu her türlü patlatma, kazı vs. yapılması davacı tarafça gerçekleştirilmişken bilirkişilerce kelime oyunları ile hesap yapılmamasının açıkça hukuka bilirkişilik kurumuna aykırı olduğunu, her iki duruma göre hesaplama yapılması ve hukuki yorumun mahkeme hakimine bırakılması gerekirken aksinin doğru olmadığını, bu nedenle bilirkişilerce her cins ve klastaki zeminde yara ve yan ariyet kazısı yapılması ve kullanılması şeklinde Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü tarafından davalı şirkete bu sebeple yapılmış ödemelerin miktarının ve bu doğrultuda davalı şirketin davacı firrmaya gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmesi gerekli ödemenin hesaplanması için ek rapor talebinde bulunduklarını, işin feshinden sonra taraflar arasında yapılan sözleşme dahilinde ne kadar iş yapıldığı konusunda davacı tarafça somut herhangi belge sunulmadığı belirtilmiş ise de Karayolları tarafından gönderilen hakedişte hangi yol için davalıya hangi tarihlerde hakediş ödemesi yapıldığı hususu sabitken bilirkişi tarafından işbu yol için davalı firmaya her cins ve klastaki zeminde yara ve yan ariyet kazısı yapılması ve kullanılması hususuna göre hesaplama yapılabilecekken yapılmamasının doğru olmadığını, davalı şirketin yüklenimde yapılmış olan Söke-Milas Yolu delme ve faaliyetlerinin yapılması için müvekkili şirketle arasında 10.05.2010 tarihli taşeronluk sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşmenin 20.09.2011 tarihinde revize edilerek Söke- Milas yolu ( km 10+000-50+880) arası toprak tesviye, sanat yapıları, tünel ve üst yapı işleri işinin muhtelif kesimlerdeki kaya zeminlerin patlatma yapılarak yumuşatılması işi hususları da sözleşme akdedilerek aynı taşeronla yeniden imzalandığını, iş bu sözleşmenin fiyat ve ölçünün açıklandığı sözleşmenin 6.maddesine göre patlatılarak hafriyata uygun hale getirilen malzeme miktarının esas alınacağını, taşerona ise KDV hariç 0.68 TL/m3 üzerinde ödeme yapılacağını, taraflar arasında akdedilen sözleşmeler gereği 2010 yılında toplam iki adet hakediş, 2011 yılında 6 adet hakediş bulunduğunu, bunların ödemesinin müvekkiline yapılmadığını, müvekkilinin yapmış olduğu iş bedelinin davalı tarafça ödenmediğini, müvekkilinin defterinde kayıtlı olan ödemelerin işlenmiş olmasının müvekkilinin tahsil ettiği anlamına gelmediğini, ortada davacıya ödendiğine dair belge yokken ödendi kabul edilemeyeceğini, taraflar arasında birçok iş ilişkisi olduğunu ve söz konusu ödemelerin de dava konusu uyuşmazlıkla ilgisinin olup olmadığı araştırılmaksızın taraflar arasında cari hesap bakiyesi olmadığı yönünde hesaplama yapılmış olmasının hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin sunduğu dekontların uyuşmazlık dışı yıllara ait olan dekontlar olduğunu, uyuşmazlık konusu hakedişlerin 2010 yılından başladığını, bilirkişi raporunda kar mahrumiyeti hesabının yapılabilmesi için dava dışı …’a yaptırılan işe dair hakediş raporlarının dosyaya sunulması gerektiği halde sunulmadığını bu yüzden de Karayollarından veya Bölge Müdürlüğü’nden istenemeyeceği belirtilmiş olduğundan davalının 2011-2012 yıllarına ait ticari kayıt ve defterlerin celbini talep ettiklerini, bu husus açısından bilirkişi raporunda tahmini bir hesaplama yapıldığını, bilirkişi raporunda sözleşmenin Aralık 2011 tarihinde feshedildiği, yani 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce feshin gerçekleştiği anlaşıldığından, dava konusu olaya 818 sayılı Borçlar Kanunu uygulanacağı ve davacı müvekkilinin başka bir işten kazanacağı gelirin feragat ettiği işten mahsubu gerekeceği yönünde yapılan değerlendirmeye itiraz ettiklerini, davalının müvekkilinin yapacağı işi …’a yaptırdığını, sözleşmeye güven ve sözleşmeye bağlılık ilkesi gereğince müvekkilinin başka bir iş sözleşmesi yapamamış olduğundan iş kaybına uğradığını, ayrıca kazanç kaybı dışında işçilerin iş sözleşmesinin feshi nedeniyle oluşan maddi zararlar ile ruhsat alımı için müvekkilince yapılmış giderler konusunda da yine itirazlarına rağmen hiçbir değerlendirme yapılmadığını, bilirkişi raporunda hakediş tutarı hesaplanırken % 5 oranındaki teminatın neye göre hangi miktarın %5’i hesaplandığının detaylı olarak açıklanmadığını, nitekim bu hesabın yapılabilmesi için davacı tarafından yapılan nihai iş miktarının belirlenmesi gerektiğini, gerek kök raporda, gerekse de ek raporda yapılan hesaplamaların tahmini değerlendirmeye göre yapıldığını, müvekkili şirketin davalı şirket ile yapmış olduğu sözleşme ile davalının da kabulünde olduğu üzere üzerine düşen işleri yaptığını, ancak davalı firmanın yapılan patlatma işlerinin bedelinin tamamını Karayollarından aldığını, fakat müvekkili firmaya tamamını ödemediğini, bu nedenle Karayollarından gelmiş bulunan evraklarda, hakedişlerde inceleme yapılarak davalının patlama işinden ne kadar hakedişi olduğu, ne kadar ödeme aldığının tespiti ile davalı firmanın davacı firmaya ne kadar ödeme yaptığı ve yapması gereken miktarın hesaplanması gerektiğini, çünkü müvekkilinin sözleşme çerçevesinde yaptığı işlerin büyük bir bölümünü almamış olduğundan ticari kayıtlara da doğal olarak işlememiş olduğunu, müvekkilinin talebinin sözleşmeye dayalı olarak feshedilen tarihe kadar yapmış olduğu ödenmeyen işlerin bedelinin kendisine ödenmesi olduğunu, Karayollarından gelen evrakların incelenerek ve itirazları değerlendirilmek üzere başka bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasını, bu talebin kabul görmemesi halinde aynı bilirkişi heyetinden itirazları değerlendirilmek suretiyle ek rapor alınmasını talep ettiklerini ancak bu yönde rapor tanziminin sağlanamadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davacı ile müvekkilinin almış olduğu Söke – Milas Yolu arası toprak, sanat yapıları tünel ve üst yapı işlerinin muhtelif yerlerde kaya zeminlerde patlatma yapılarak yumuşatılması işiyle ilgili önce 10.05.2010 tarihinde sözleşme imzalandığı, daha sonra aynı sözleşme aynı içerik ile 20.09.2011 tarihinde yeniden imza edildiğini, sözleşmenin 16/bmaddesi gereğince taşeron sözleşmenin imzalanmasından ve yer tesliminden itibaren 15 gün içinde işe başlamazsa müvekkili şirketin sözleşmeyi fesh etmeye yetkili olduğu ve bu halde işleri taşeron nam ve hesabına kendisinin ifa edebileceği veya işi bir başkasına yaptırabileceğinin düzenlendiğini, daha önce de ifade edildiği üzere davacı tarafa yer teslimi yapıldıktan sonra, davacı tarafın daha işe başlamadan müvekkilinden zam talep ettiğini, davacının sözleşmenin açık hükmüne rağmen kötü niyetli bir şekilde yer tesliminden 17 gün sonra işe başladığını, sözleşmenin taraflar arasında son bulmasına davacı tarafın sebep olduğunu, davacının işe geç başladığı gibi, işi gereği gibi de yapmadığını ve işin yapılması için gerekli malzemeyi eksik getirdiğini, patlatma sonrası deliklerin içini eksik doldurduğunu, bunun sonucu patlatmalar yetersiz olduğundan ortaya büyük bloklar çıktığını, bunların kırılması için de müvekkiline ilave maliyetler geldiğini, sözleşmenin 5.maddesinde taşeronun sorumlulukları içinde; projesinde belirtilen derinlik ve genişlikte çalışma alanı yaratabilmek için gereken delik ve patlayıcı malzeme miktarını tespit etmek, 12.maddesinde taşeronun malzeme, işçilik ve yapım ile ilgili şirketin emir ve isteklerini gecikmeden yerine getireceği, taşeronun imalat ve montaj şartnamelerinde belirtilen malzeme, ekipman ve işçilikle işi yapmayı taahhüt ettiğini, tüm bu hususlara uymayan davacı tarafa müvekkilince defalarca ikaz yapılmasına rağmen bu ikazlara davacının hiçbir şekilde uymadığını, yani sözleşmenin feshine davacı tarafın sebep olduğunu, davacının sözleşmenin haklı nedenle feshinden yaklaşık 6 ay sonra Milas 2. Noterliğinin 23.05.2012 tarih ve 2776 yevmiye sayılı ihtarının davacının kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, ancak mutabakata varıldıktan 6 ay sonra salt davayı kazanma ihtimali bulunduğu inancıyla ihtarname gönderdiğini, bilirkişi raporunda hesaplanan 11.977,76 TL kar mahrumiyetine ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını, hesaplanan kar mahrumiyeti rakamının nakdi teminatlar dahil, raporun aleyhe hususlarına itiraz ettiklerini, zira yapılan tespit ve hesaplamaların müvekkili yüklenicinin karşı tarafla yapılan sözleşmeyi fesihte kusurlu olduğu temeline dayandığını, oysaki taraflar arasında akdedilen sözleşmenin müvekkilince haklı nedenlere dayanılarak karşı tarafla mutabık kalınmak suretiyle feshedildiğini, sözleşmenin feshedildiği tarihte yürürlükte olan kanunun 818 sayılı Borçlar Kanunu olduğunu, mahkeme gerekçesinde de bu konuda hataya düşüldüğünü, sözleşmenin feshine sebep olmayan, sözleşmenin geçerli olduğu sürece yapılan tüm işin bedelini karşı tarafa ödeyen müvekkilinden davacı tarafın talep edilebileceği hiçbir alacak yokken mahkemenin bilirkişilerin hatalı hesaplamalarına dayanarak hüküm tesis etmesinin hukuk ve usule aykırı olduğunu, müvekkili aleyhine hükmedilen tazminat tutarının mesnetsiz, hukuk ve usule aykırı olduğunu, müvekkilinin davacı tarafa hiçbir borcunun olmadığını, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen dava, tazminat ve alacak istemlerine ilişkin olup mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık Söke Milas Yolu arası (km 10+000-50+880)Toprak, Sanat Yapıları, Tünel ve Üst yapı işleri işinin muhtelif kesimlerdeki kaya zeminlerin patlama yaparak yumuşatılması işi konulu eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince asıl ve birleşen davada davacıdan alınması gereken; asıl dava için 179,90 TL ve birleşen dava için 179,90 TL olmak üzere toplam 359,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70TL ve 80,70 TL olmak üzere toplam 161,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 198,40 TL harcın asıl ve birleşen davada davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince asıl ve birleşen davada davalıdan alınması gereken; asıl dava için 818,19TL ve birleşen dava için 683,10TL olmak üzere toplam 1.501,29 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70TL ve 170,80 TL olmak üzere toplam 251,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.249,79TL harcın asıl ve birleşen davada davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderleri ile ödedikleri istinaf kanun yoluna başvurma haçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 07.06.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır