Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/88 – Karar No:2023/1204
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/88
KARAR NO : 2023/1204
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/02/2021
NUMARASI : 2018/746 E-2021/162 K
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 21/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/11/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; “… Araç Bakım Atölyesinin Genişletilmesi” işinde yüklenici olan davalı ile müvekkili arasında bütün elektrik işlerinin malzemeli olarak yapımı konusunda 02.11.2016 tarihli sözleşme imzalandığını, müvekkilinin üstlendiği işleri yapması sonucunda hakediş raporları oluşturulduğunu, raporların taraflarca imzalandığını ve bu hakediş raporlarına göre müvekkilinin davalıya fatura kestiğini, başka bir anlatımla müvekkilinin alacağının hakediş raporlarına göre faturalandırıldığını, davalının faturalara yasal sürede itiraz etmediğini, en son 15.08.2018 tarihi itibariyle 496.502,47 TL alacak bakiyesi gösteren cari hesap alacağının tahsili için davalı hakkında Ankara 15.İcra Müdürlüğü’nün 2018/9821 sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının böyle bir borcu olmadığını belirterek borca itiraz ettiğini ancak davalının icra takibinin açıldığı gün (31.08.2018) 30.000 TL, ödeme emri tebliğ edilmeden (14.09.2018) 60.000 TL olmak üzere toplam 90.000 TL ödeme yaptığını, yapılan ödeme mahsup edilerek 406.502,47 TL üzerinden işbu davanın açıldığını belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; “… Genişletilmesi” işi kapsamında bütün elektrik işlerinin malzemeli olarak idarece onaylanmış iş programına uygun olarak yapılması hususunda davacı ile 02.11.2016 tarihli sözleşme imzaladıklarını, davacının yaptığı tüm işlerin hakedişleri düzenlenerek ödemesinin yapıldığını, kalan imalatın ise yapılan sözlü görüşmeler neticesinde bedellerinin idare tarafından tespit edilerek hakediş düzenlemesi ve hakediş bedellerinin idarece müvekkiline ödenmesi üzerine ödeneceğinin kararlaştırıldığını, yapılan sözlü anlaşmaya rağmen idarece hali hazırda yapılan bir tespit ve hakediş olmadığı halde davacının taleple bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, zira davacının ne kadar iş yaptığının belirlenemediğini, bu nedenle idare tarafından hakediş düzenlenerek ödeme yapılmasından sonra davacıya ödeme yapılacakken davacının bunu beklemeden icra takibine geçmesinin kötü niyetli olduğunu, takip aşamasında yapılan ödemelerin borcu kabul anlamında olmayıp iyi niyetle yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu işe ilişkin taraflar arasında 5 ara 1 kesin olmak üzere 6 adet hakediş imzalandığı, hakedişlerde davalı şantiye şefinin imzasının bulunduğu, hakedişlere göre gerçekleşen imalat tutarı KDV dahil 1.811.678,06 TL olarak hesaplandığı, son hakedişe giren imalat tutarı 139.455,06 TL olmasına karşın davacının bu hakedişle ilgili kestiği fatura tutarının 135.910,60 TL olduğu dikkate alınarak toplam hakediş tutarının KDV dahil 1.808.132,56 TL olduğunun değerlendirildiği, davacının ayrıca sözleşme dışı ilave işlere ilişkin 5 adet toplam 40.847,58 TL bedelli fatura kestiği, faturaların davalı tarafından BA-BS mutabakat formları ile (itirazsız olarak) kayda alındığı, bu hususun davalı vekilinin duruşmadaki imzalı beyanı ile de sabit olduğu, böylece 23.09.2019 tarihli bilirkişi raporundaki görüşün aksine gerek sözleşme içi gerekse sözleşme dışı işler yönünden fatura içeriklerindeki imalat işlerinin yapıldığı yönünde davacı yararına karine oluştuğu, bu karinenin aksinin davalı tarafından kanıtlanması gerektiği, sözleşmenin 7.7 maddesinde; hakedişlerin davalı tarafından onaylanmasını müteakip alacağın muaccel hale geleceğinin hükme bağlandığı, hakedişlerin davalı yetkili personelince imzalandığı, davalının yargılamanın son aşamasına gelene kadar hakedişlere her hangi bir itiraz bildirmemişken 04.11.2020 tarihli dilekçede 6 nolu hakedişe itirazda bulunduğu, halbuki şantiye şefi …’ün imzasının tüm hakedişlerde mevcut olduğu bütün bunlardan öte idare ile yüklenici arasında işin geçici kabulünün 22.03.2018 tarihinde (icra takibinden önce) yapıldığı, işin eksik ve kusurlu ifa edildiğine ilişkin davalının bir itirazının bulunmadığı, davalının itirazının alacağın takip tarihi itibariyle muaccel olmadığı yönünde olduğu, sözleşmenin 17.3 maddesine göre idarece yapılan geçici ve kesin kabulün taraflar için asıl olduğunun kayda alındığı, yukarıda yapılan açıklamalara göre davacı tarafından sunulan faturalar çerçevesinde takip tarihi itibariyle hakkedilen alacağın 406.502,58 TL olduğu, davalı vekilinin nakit teminat kesintisinin hesaplamada dikkate alınmadığını belirttiği, sözleşmenin 7.5 maddesinde hakedişlerden %5 oranındaki nakit teminat kesintisi yapılmasının kararlaştırıldığı, nakit teminat kesintileri geçici kabul tasdikinden sonra iade edilecek olup, davacı yüklenicinin işin garanti süresine kadar davalıya nakit teminat tutarı kadar teminat mektubu, çek veya bono vermesinin kararlaştırıldığı, toplam hakediş tutarının KDV dahil 1.808.132,56 TL olduğu dikkate alındığında nakit teminat tutarının 90.406,62 TL olduğu, nakit teminat tutarının iadesinin geçici kabul ve aynı miktarda teminat mektubu/çeki/bonosu verilmesi koşuluna bağlı kılınmış olup, geçici kabul yapılmış olmakla birlikte teminat mektubu veya yerine geçecek bir belgenin davalıya verilmediği gerekçesiyle, (406.502,58 TL-90.406,62 TL=) 316.095,96 TL yönünden itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; mahkemece, sözleşme hükümlerine göre hakedişlerden toplam %5 oranında nakit teminat kesintisi yapılacağından davanın nakit teminat tutarı 90.406,62 TL üzerinden reddine karar verildiğini, kısmen ret kararının hukuka aykırı olduğunu, sözleşmenin 7.5 maddesi hükmünde “İşin tamamlanmasını müteakip, %5 oranında kesilen nakit teminat edilir.” denildiğini ve sözleşmenin bu açık hükmüne rağmen, hükümlerin etrafından dolanarak bu teminatın iadesini başkaca sebeplere bağlamanın hukuka uygun olmadığını, incelenmesi gereken hususun, takip tarihinde geçici kabullerin yapılıp yapılmadığı konusunda olduğunu, icra takibi tarihinde geçici kabullerin yapılmış olmasının, alacağın muaccel olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladığını, davalı borçlu şirketin, imzalanan sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirdikten sonra, teminat mektubu ya da başkaca bir belgenin verilmemiş olmasını ayrıca uyuşmazlık konusu yapabileceğini, teminat mektubunun, alacağın muacceliyeti için kıstas sayılamayacağını, alacağın tamamının muaccel olduğunu, kesilen teminat tutarının da iadesinin gerektiğini, sözleşmenin tüm hükümlerinin bir arada yorumlanmadığını, davalının tüm faturaların üzerinden sözleşmenin 7.5 maddesine göre teminat kesintisi yapıldığını ve teminat mektubu verilmediği için kesintilerin iade edilmediğini belirttiğini, müvekkilinin teminat mektubu verme zorunluluğunun olmadığını ve geçici kabul ile birlikte kesilen teminatların davalı tarafından iade edilmesinin gerektiğini, söz konusu olayda sözleşmenin 8.1 maddesinde de belirtildiği gibi malzemelerin uzman ekip olan müvekkili tarafından temin edildiğini, bu nedenle teminat alınmaması konusunda anlaşıldığını, müvekkilinin kendi temin ettiği malzemelerle tamamladığı işin garanti süresince de korunacağı yine aynı sözleşmeyle taraflarca da kabul edildiğini, her ne kadar sözleşmenin 7.5 maddesinde nakit teminatın iadesi için uzman ekibin teminat mektubu vereceği belirtilmişse de, bu zorunluluk davalının hazırladığı sözleşmenin 8.1. maddesiyle davalı tarafından kaldırıldığını, sözleşme hükümleri yorumlandığında davalının nakit teminat kesintilerinin hukuksuz olduğunun görüleceğini, icra inkar tazminatı talebinin reddine yönelik verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, icra takibinin hakediş raporlarına göre yine taraflarca ticari defterlere işlenen faturalara dayalı başlatıldığını, ödeme emri tebliğ edilmeden davalının müvekkiline 90.000,00 TL ödeme yaptığını, ödeme emrinin tebliğinden sonra ise icra takibinde yer alan 496.502,47 TL borcun tamamına itiraz edildiğini, yine davalının yargılama aşamasında borçlarının olmadığını iddia ederken müvekkiline toplam 330.500,00 TL ödeme yapıldığını, davalının borcunu bilmesine rağmen haksız olarak borca itiraz ettiğini ve sonrasında ödeme yaptığını, bu hususun bile icra inkar tazminatına hükmedilmesi için yeterli olduğunu, yine bilirkişi raporlarıyla da borçlu olduğunun tespit edildiğini, borçlunun sadece teminat kesinti tutarına değil mahkemece kısmen kabulü edilen kısma da itiraz ettiğini, alacağın likit ve yargılamayı gerektirmeden faturalarla belirli olduğunu, buna rağmen davalının haksız itirazına karşı tazminata hükmedilmediğini, davanın kabul edilen kısmı üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, aleyhe hususları kabul anlamına gelmemekle birlikte, hak ediş tutarından %5 oranında nakit teminat kesintisi yapılacağı kabul edilse bile; taraflar arasında imzalanmış sözleşmedeki maddede nakit teminat kesinti tutarı %5 olarak yazıldığından, herhangi bir hesaplamaya, incelemeye ve yargılamaya gerek olmadan davalının borçlu olduğu ve ödemesi gerektiği tutarın belli olduğunu, kısmen kabul edilen miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek, istinaf başvurusunun kabulüyle, davanın kısmen reddi kararının kaldırılmasına, reddedilen 90.406,62-TL üzerinden alacağın kabulüne, alacak likit olduğundan davalı aleyhine davanın kabul edilen kısmı üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; davacının alacağının muaccel olmadığını, sözleşmenin 7.3 maddesi gereğince davacı tarafın alacağının muaccel olabilmesi için öncelikle idarenin hakedişleri hesaplamasının gerektiğini, iddia edilen borcun dava tarihi itibariyle idarece tespit edilmediğini, dolayısıyla müvekkilinin muaccel olan bir borcunun bulunmadığını, icra takibi tarihinde henüz müvekkiline idarece hakediş yapılmadığını, 23/09/2019 tarihli kök bilirkişi raporunda davacının alacağının muaccel olmadığı ve henüz edimlerini ifa etmeden icra takibi başlattığı için henüz bir hak ve alacak talebinde bulunamayacağının açıkça belirtilmesine rağmen mahkemece bu hususun göz önüne alınmadığını, davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerinden işçi ücretlerinin ve bunlara ilişkin vergi, SGK sigorta primleri ve de diğer kesinti ve ödemelerinin yapılmasına ilişkin edimini yerine getirdiğine ilişkin müvekkiline ilgili bilgi ve belgeleri sunmadığını, bu hususun ilk bilirkişi raporunda da belirtildiğini, ayrıca dosyada durumun aksini gösteren bir delilin de bulunmadığını, bu belgeler sunulmadan müvekkilinden ödeme yapmasının beklenemeyeceğini, çünkü müvekkilinin bu borçlardan davacı taşeronla birlikte müteselsil sorumlu olduğunu, sözleşmenin 7.5 maddesi gereğince de davacı teminat mektubu vermediği için hakedişlerinden kesilen %5’lik tutarın davacıya iade edilmediğini, zira ek bilirkişi raporundaki hesaplamalara temel alınan 6 nolu hakedişin kim tarafından imzalandığının bilinmemekle birlikte, müvekkili yahut çalışanlarınca imzalanmadığını, hakedişleri kabul etmediklerini, hakedişin bilirkişi raporundaki tüm hesaplamalara esas alınması nedeniyle ek raporların hukuka aykırılık teşkil ettiğini, kök raporun hükme esas alınması gerektiğini, davacı şirketin muaccel olduğunu iddia ettiği borcun idarece tespit edilmediğini ve davalı müvekkile ödenmediğini, hesaplanan borcun doğru olmadığı gibi muaccel de olmadığını, hakedişleri imzalayan kişinin müvekkilinin temsilcisi yada çalışanı olmadığını, hakedişlerin delil olarak göz önüne alınamayacağını ve gerekirse hakedişleri imzalayan kişinin müvekkili işçisi olup olmadığı hususunda araştırma yapılması gerektiğini, hükme esas alınan ek raporda fatura karşılığı işler olarak belirtilen 40.847,58 TL’nin de alacak olarak eklenmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu meblağın kesilen faturalara itiraz edilmediğinden bahisle davacı şirketin hakedişler dışında yaptığı işler için kesmiş olduğu faturaların müvekkili tarafından kabul edildiği kanaatiyle hesaplandığını, ancak sözleşmede yer alan hakedişlerin idare tarafından hesaplanacağı hükmü hiçe sayılarak varılan bu tespitin tamamen yanlış olduğunu, zira müvekkilinin, davacı tarafın yaptığı imalatı ve bunun bedelini bilmeden fazladan yapılan işleri bilebilmesi ve buna ilişkin fatura miktarını öngörebilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2001/1 Esas- 2003/1 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararına göre; faturanın içeriğinde sözleşmeyi değiştiren ve karşı tarafın durumunu ağırlaştıracak hükümler bulunması halinde faturaya itiraz etmemek bir hüküm ve sonuç doğurmayacağını, davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerinden işçi ücretlerinin ve bunlara ilişkin vergi, SGK sigorta primleri ve de diğer kesinti ve ödemelerinin yapılmasına ilişkin edimini yerine getirmediğini, ayrıca dosyaya sunulan ve müvekkili tarafından yapılan tüm ödemelerden taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca %5 teminat kesintisi yapıldığını, talep edilen dava konusu iş bedelinin içerisinde de %5 teminat kesintisi olduğunu, bu bakımdan müvekkilin borçlu olduğu kabul edilmemekle birlikte kabul edilse dahi dava konusu bedelin %5’lik kısmının kesilmesi gerektiğini, sözleşmenin 7.5 maddesinde görüleceği üzere davacı şirketin teminat kesintisini iade alabilmesi için müvekkiline aynı miktarda teminat senedi, teminat mektubu veya çeki vermesi gerektiğini, ancak davacı şirket tarafından teminatın iadesi hususunda herhangi bir teminat senedi, teminat mektubu veya çeki verilmediğini, davacı tarafça 7.5. madde de ihlal edildiğinden dolayı teminatın iadesi koşullarının da oluşmadığını, bilirkişi raporunda sözleşme hükmü olan teminat kesintisinin hiçbir şekilde anılmadığını gibi itirazların da göz ardı edildiğini, davacının iddiasına göre yapılan ödemeler buna göre 1.771.823,79 TL, bilirkişi raporuna göre ise davacının kestiği toplam fatura bedeli 1.808.132,56 TL, faturalardan kesilecek olan %5 teminat kesintisi ise 90.406,628 TL olup, kalan borç 1.808.132,56 TL- 1.771.823,79 TL = 36.308,77 TL olup, 90.406,628 TL teminat kesintisinin bu miktardan mahsubu sonuç negafite döndüğüne göre, cevap dilekçesinde de belirtildiği müvekkilinin borcu değil alacağı bulunduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle taraflar arasındaki sözleşme kapsamında düzenlenen hakedişlerin taraflarca imzalı olduğu, hakedişlere göre düzenlenen faturaların ve sözleşme dışı iş nedeniyle düzenlenen faturaların tarafların BA-BS formlarında gösterildiği, buna göre toplam imalat bedelinin taraflar arasında ihtilafsız olduğu, yasal delillerle ispatlanan ödemelerin mahsubu ile ve yine taraflar arasında her ne kadar geçici kabul yapılmış, bu kapsamda %5’lik nakdi teminat kesintisinin geçici kabulün yapılması şartına bağlanmış ise de, iade edilecek olan %5’lik nakdi teminatın iadesi ile birlikte davacı tarafça garanti süresinin sonunda iade edilmek koşuluyla iade edilen nakit miktarı kadar banka teminat mektubu veya teminat senedi veya çeki verileceği düzenlenmiş olmakla ve davacı tarafça bu kapsamda davalıya teminat mektubu, teminat senedi veya çeki verildiğinin iddia ve ispat edilememiş olmasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 21.592,52 TL istinaf karar harcından peşin alınan 5.398,13TL harcın mahsubu ile bakiye 16.194,39 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 361.maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 21/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır