Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/786 E. 2022/1041 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/786 – Karar No:2022/1041
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/786
KARAR NO : 2022/1041
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/05/2022
NUMARASI : 2022/141 E-2022/362 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Manevi Tazminat (Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/10/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan manevi tazminat davasında mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yolu başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; … Yapı A.Ş. ile arsa sahibi davalı kooperatif arasında … parsel sayılı taşınmazları konu alan Ankara 46. Noterliği’nin 09/10/1998 tarih ve … yevmiye sayılı “Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapım ve Satış Vaadi Sözleşmesi’nin ve gelişen süreç içerisinde de ana sözleşmeye ek protokoller imzalandığını, sözleşmenin “Müteahhide Ait Arsa Payının Devri ve Şekli” başlıklı 5.maddesinde ve sözleşme eki protokollerde, yükleniciye hangi aşamada tapu devredileceğinin kararlaştırıldığını, müvekkili davacı yüklenicinin ana sözleşme ve eki protokollere uygun olarak inşaatı yaptığını, davalı arsa sahibi kooperatifin müvekkiline işin başında sözleşmede belirlendiği şekilde tapu devirlerini yaptığını, Ankara 18. Noterliği ’nin 20/07/2007 tarih ve … nolu vekaletnamesi ile 43592 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 23, 24, 25, 26, 28, 29 ve 30 numaralı dükkan niteliğindeki bağımsız bölümlerin tapu ferağ yetkisini müvekkili yükleniciye vermesine rağmen arsa sahibinin Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/259 Esas sayılı dosyası ile bu 23 adet bağımsız bölümün %50 payının mülkiyetini alması gerekirken yolsuz tescil ile tamamının tapuda devrini aldığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açtığını, oysa yolsuz tescilin söz konusu olmadığını, bu nedenle mahkemenin açılan davanın reddine karar verdiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, müvekkilinin Ankara’da faaliyet gösteren, tanınmış bir şirket olduğunu, kendisine düşen yerleri 3.kişilere kiraya verdiğini ve inşaatın yapıldığı yerde birçok ünlü markanın iş yeri açtığını, Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada davalının tüm dükkanların ve bağımsız bölümlerin sahibi olacağına ilişkin söylentiler yaydığını, davalının asıl amacının müvekkilini manevi olarak yıpratmak olduğunu, dava süresince taşınmazların tapu kayıtlarına davalıdır şerhi konulduğunu, bu nedenle müvekkilinin kiracıları ile muhatap olmak zorunda kaldığını, müvekkilinin töhmet altında bırakılması nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini, 3.kişilerin “burası elimizden gidecekmiş/ burası kooperatifinmiş” gibi son derece haksız, üzücü ve rencide edici sorular ile karşılaştığını, bu durumunda müvekkilinin kişilik haklarının ne denli ihlal edildiğini gösterdiğini, davalının tapu iptal ve tescile ilişkin dava dilekçesinde basiretli bir tacir gibi davranmadığını ve yolsuz tescil yapmış olduğunu iddia ederek, müvekkilinin güvenini 3.kişilere karşı da sarstığını belirterek; 250.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesi karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili kooperatif tarafından Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış olan davanın, sözleşme ihtilafı sebebiyle açıldığını, bu davanın kooperatif açısından haklı nedenlere dayandığını, taraflar arasındaki ihtilafın temelinin yanlış yorumlama neticesinde oluştuğunu, açılan dava neticesinde ise müvekkili kooperatifin protokol gereği haklı olduğu ancak kooperatifin davranışlarının karşı tarafça ifaya hazırlık olarak değerlendirildiği gerekçesiyle kooperatifin açtığı davanın reddine karar verildiğini, açılan dava sürecinde davacı yüklenicinin müvekkili kooperatif tarafından herhangi bir hak kaybına uğratılmadığını, davacının sözleşmede kararlaştırılan alan üzerinde payını aldığını ve bu payı üzerindeki tasarruf hakkının engellenmediğini, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi kiracı olan hiçbir firmaya karşı yükleniciyi mağdur edecek bir müdahalede bulunulmadığını, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan ihtilaflar nedeniyle bir çok davanın açıldığını ve derdest olduğunu, bunların kötü niyetli ve davacının itibarını zedelemek için açıldığı iddiasının doğru olmadığını, uyuşmazlığın mahkeme kanalıyla giderilmesinin sağlanmaya çalışıldığını, manevi tazminat şartlarının bulunmadığını, dava açma hakkının Anayasa’nın 36.maddesinde “hak arama ve adil yargılanma hakkı” kapsamında güvenceye alındığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın 7155 sayılı Kanunun 26. maddesinde belirtilen yürürlük tarihi olan 01.01.2019 tarihinden sonra açıldığı, davanın eser sözleşmesinden kaynaklanan manevi tazminat davası olduğu, davacının talebinin belli bir paranın ödenmesi edası içerdiğinden zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu ve davacının arabuluculuğa başvurmadığı gerekçesiyle 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun m.18/A-f.2 hükmü gereğince davanın HMK’nın 114/2 ve 115.maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğu gibi hakkaniyete ve usul ekonomisi ile Yargıtay ilke kararlarına da aykırı olduğunu, öncelikle Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/309 Esasına kayıtlı olarak açılan davanın dava tarihinin 17/06/2020 olduğunu, söz konusu bu dosyada davamızın kısmen kabulüne dair verilen karar tarihini ise 13/07/2021 tarihi olduğunu, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi’nin 30/12/2021 tarih ve 2021/902 Esas- 2021/1253 Karar sayılı kararında, yapı kooperatiflerinin hukuki niteliği konusu doktrinde ve Yargıtay kararlarında uzun bir süre boyunca tartışılmış ve gelinen aşamada 12/11/2021 tarihli ve 2020/2 Esas sayılı Yargıtay İBK kararı ile yapı kooperatiflerinin tacir olduğuna karar verildiği yönünde olduğunu, yapı kooperatiflerinin tacir olup olmadığı hususu doktrinde ve Yargıtay’da dahi uzun süreli tartışma konusu olmuş ve bu husus ancak 12/11/2021 sayılı İBK kararı ile açıklığa kavuşmuş iken dava tarihi olan 17/06/2020 tarihinde, eldeki dava esasında görevli yargı yerinde açılmış olduğundan arabulucuya başvuru zorunluluğu da olmadığını, 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesi gereğince arabulucuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya onaylı bir örneğinin dava dilekçesi ekine eklenilmesi hususunda mahkemece ihtarlı davetiye ile bir haftalık kesin süre içerisinde sunulmasının istenilebileceğini, dava şartı noksanlığının giderilmesi için müvekkiline süre verilmesi gerekirken ve bu sürenin verilmesi önünde yasal herhangi bir engel de yok iken noksanlığın tamamlanması için kesin bir süre verilmeksizin, arabuluculuğa başvurulmadan doğrudan dava açıldığından bahisle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine dair verilen kararın hatalı olduğunu, söz konusu eksikliğin giderilmesi mümkün olan bir eksiklik olduğunu, nitekim davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle reddine dair mahkeme kararından sonra derhal arabulucuya başvurularak, arabuluculuk sürecinin tamamlandığını ve 06.06.2022 tarihli “anlaşamama son tutanak” örneğinin dilekçe ekinde sunulduğunu belirterek, istinaf başvurusunun kabulüne ile mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle dosyanın görevsizlik kararından sonra tevzi edildiği Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi’nce esasa kaydedilip , karar verilinceye kadar arabuluculuğa başvurulmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 20/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır