Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/780 E. 2023/960 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/780 – Karar No:2023/960

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/780
KARAR NO : 2023/960

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2019
NUMARASI : 2012/330 E-2019/1127 K

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Alacak/İstirdat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 27/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan teminat mektubunun iadesi (yargılama sırasında bir kısmının nakde çevrilmesi ile istirdat), alacak ve maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan duruşmalı incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili şirketin, davalı …’ın düzenlediği ihaleyi kazandığını, taraflar arasında 23/06/2005 tarihinde sözleşme imzalandığını, “Doğu Karadeniz Doğal Gaz Boru Hattı Faz-3 Yapım İşi”nin müteahhitliğini üstlendiğini, işin geçici kabulünün 12/06/2008 tarihinde yapıldığını, belirlenen eksikliklerin giderilmesi üzerine 14/07/2008 tarihinde geçici kabulün onaylandığını, Ağustos 2008’de işletmeye alınarak Rize’ye doğalgaz arzının sağlandığını, 27/12/2010 tarihinde de bahse konu işin kesin kabulünün yapıldığını, yine davalı … tarafından 29/06/2011 tarihinde kesin icmal tablosu tanzim edilerek onaylandığını, ancak davalının hakediş alacağını kesin hakedişin onay tarihinden sonra 30 gün içinde tahakkuka bağlaması gerekirken, kesin hakediş ödemesini yapmadığını, kesin teminat mektubunu ve nakdi teminat mektuplarını iade etmediği gibi, 05/07/2011 tarihinde, kesin hakedişe ilişkin toplam 328.014,04 USD tutarında iki adet fatura gönderdiğini, müvekkilince son olarak Ankara 53.Noterliği’nin 22/06/2012 tarih ve 19338 yevmiyeli ihtarı ile hakediş bedelinin ödenmesi ve kesin teminat mektubu ile nakdi teminat mektuplarının iade edilmesi talep edildiği halde, ödemenin yapılmadığını, teminat mektuplarının da iade edilmediğini, sözleşmenin eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 40. maddesi ve Borçlar Kanunu’nun 101.maddesi uyarınca kesin hakediş bedelinin ödenmemesinin sözleşmeye aykırı olduğunu, davalının 11/02/2011’de kesin hakediş bedeli yönünden temerrüde düştüğünü, yine 199.572,50 USD bedelli kesin teminat mektubunun ve 581.291,00 USD bedelli nakdi teminat mektuplarının da sözleşmenin 11.4.1 ve 33.14.4 maddeleri, Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 40. maddesi uyarınca iade edilmesi gerekmekte olup, davalının 11/02/2011 tarihinde temerrüde düştüğünü, özellikle 581.291,00 USD tutarlı nakdi teminat mektuplarının münhasıran hakedişlerde alıkonulan %10 nakit teminat tutarına ilişkin olup, davalının bu teminat mektuplarını sözleşmenin 33.14.4. maddesi uyarınca ancak kesin hesap aşamasına kadar tutabileceğini, yine davalının haksız olarak tutulan teminat mektubu ve nakdi teminat mektuplarının zamanında iade edilmemesi nedeniyle sebepsiz yere banka komisyon giderlerine sebep olduğunu, bu bedellerin de ticari faiziyle tazmini gerektiğini, haksız eylemlerin müvekkilinin kişilik haklarında meydana getirdiği zararın da manevi tazminat olarak tazmin edilmesi gerektiğini belirterek; kesin hakediş bedeli olan 328.014,04 USD’nin 11/02/2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle, teminat mektuplarının iade edilmemesi nedeniyle ödenen 48.502,04 TL banka komisyon giderlerinin ticari faiziyle davalıdan tahsilini, 199.572,50 USD tutarındaki kesin teminat mektubunun ve 581.291,00 USD tutarındaki nakdi teminat mektuplarının iadesini, müvekkilinin uğradığı manevi zararlar nedeniyle 100.000,00 TL manevi tazminatın da davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davacı vekili 10/05/2013 tarihli dilekçesi ile iadesi talep edilen nakdi teminat mektuplarından 274.790,04 USD tutarındaki kısmının davalı tarafından 12/03/2013 tarihinde nakde çevrildiğini, bu nedenle bu miktar yönünden nakdi teminat mektubu iadesi taleplerinin istirdada dönüştüğünü belirterek; nakde çevrilen 274.790,04 USD nakdi teminat mektubu bedelinin teminat mektubunun nakde çevrildiği 12/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 01/10/2016 tarihli dilekçesi ile de; son olarak, 29/09/2016 tarihinde, davalının hali hazırda uhdesinde tuttuğu 359.145,00 USD tutarındaki teminat mektubunun, 67.371,51 USD’lik kısmını da nakde çevirdiğini, bu miktar yönünden de taleplerinin istirdada dönüştüğünü beyan etmiştir.
Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili tarafından kesin hakediş ödemesinin yapılmaması ve teminatların iade edilmemesinin nedeninin; kesin kabulden önce boru hattında meydana gelen buzlanmadan kaynaklı olarak oluşan tıkanıklıklar ve bu tıkanıklıkların giderilmesi için müvekkili … tarafından sarf edilen bedellerin, bu olay nedeniyle müvekkili kuruluşun uğradığı zarar ve ziyanın yüklenici tarafından karşılanması zorunluluğu olduğunu, 2008 yılının Ağustos ayında işletmeye alınan boru hattında, 05/01/2009 tarihi itibariyle yaklaşık 19 bar basınç kaybı oluşmaya başladığını, Çiğdemlik Hat Vanası ile Varda Yaylası Hat Vanası arasında, buzlanmadan kaynaklı tıkanmalar oluştuğunu, bu nedenle Rize’de gaz arzı sıkıntısı başladığını, bu durumun 07/01/2009 tarihinde davacıya bildirildiğini, davacının sahaya intikal ettiğini ve müvekkili kuruluşun demirbaşında bulunan WDP ölüm cihazı ile ölçüm yapılmasını talep ettiğini, yapılan çalışmaların tutanak altına alındığın, davacının 17/02/2009 tarihli yazısı ile buzlanma problemini kabul ettiğini, yüklenici ile 31/01/2009-01/02/2009 ile 12-14/02/2009 tarihlerinde iki kez müdahalede bulunulmasına rağmen tıkanma probleminin kesin olarak çözüme kavuşturulamadığını, ilerleyen zamanda yapılan test sonuçlarından; boru hattında oluşan tıkanıklığın sebebinin yüklenicinin yapım aşamasında boru hattını teknik şartnamede belirtildiği oranda kurutmamasından kaynaklandığının tespit edildiğini, buzlanmaya bağlı tıkanma sorunu ile ilgili Doğu Karadeniz DGBH Faz-1 Projesi yüklenicisi … firması ve Doğu Karadeniz DGBH Faz-3 projesi yüklenicisi davacı ile 03/06/2009 tarihinde toplantı yapıldığını, toplantı tutanağının 08/06/2009 tarihinde yükleniciye iletildiğini ve bu kapsamda gereğinin yapılmasının talep edildiğini, yüklenicinin de 15/06/2009 tarihli yazısı ile operasyon takvimini bilgilendirdiğini, yapılan saha çalışmaları neticesinde Faz-1 ve Faz-3 proje yüklenicileri tarafından boru hattına gazlı ortamda pig atıldığını, 2008-2009 kış döneminde gaz arzının sağlanması için 698.986 S m³ gaz satın alınarak Rize RM/A istasyonunun dağıtım hattına enjekte edilerek Rize ilinin gaz ihtiyacının karşılandığını, bu nedenle müvekkili kuruluşun 363.949,60 TL zarara uğradığını, bu çalışmalar sırasında şebekeden zorunlu olarak atmosfere boşaltılan gaz kayıpları ve yapılan diğer işletme giderleri ile birlikte toplam zararın KDV ve ÖTV hariç 694.867,27 TL olduğunun tespit edildiğini, takip eden süreçte kesin kabul işlemlerine başlandığını, 27/12/2010 tarihinde kesin kabul eksiklerinin giderilmesinden sonra kesin kabulün yapıldığını, izleyen süreçte davacı tarafından kesin teminat mektuplarının iadesi ve kesin hakediş alacağının ödenmesi talebi üzerine, müvekkili kuruluşun 02/02/2011 tarihli yazısı ile buzlanmadan kaynaklı tıkanma problemi kapsamından ortaya çıkan zarar-ziyan bedelinin belirlenmesinden sonra, sözleşme çerçevesinde değerlendirme yapılacağının davacıya bildirildiğini, davacının 22/06/2012 tarihli ihtarına da 03/07/2012 tarihli yazı ile aynı şekilde cevap verildiğini, öte yandan Doğu Karadeniz DGBH Faz-3 kısmında gerçekleşen toplam doğalgaz kaybı miktarının 812.248 Sm³ olup, bu doğalgaz kaybına tekabül eden bedelin 15/10/2009 tarihinde 694.867,27 TL, 2009 kış aylarında gerçekleşen giderler ile birlikte toplam masrafın 989.969,49 TL olduğunu, ezcümle tüm Doğu Karadeniz DGBH’de buzlanmaya bağlı tıkanma sonucu müvekkili … nezdinde ortaya çıkan toplam zararın 06/06/2012 tarihi itibariyle 1.139.194,77 TL olduğunu, bu nedenle davacının kesin hakkediş bedelinin ödenmediğini ve teminatlarının iade edilmediğini, müvekkilinin ortaya çıkan giderim maliyetinin yükleniciden tahsiline yönelik işlemler sonuçlandırılana kadar sözleşmenin 11.4 ve Yapım işleri Genel Şartnamesi’nin 46.maddesi çerçevesinde davacının teminatlarının bir kısmını iade etmemesi ve kesin hakediş alacağını emanette tutmasının mevzuata uygun olduğunu, davacının banka komisyon giderlerine ilişkin taleplerinin ve manevi tazminat talebinin de yerinde olmadığını belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın yapılan işin geçici ve kesin kabulünün yapılması nedeniyle bakiye iş bedelinin tahsili, nakdi kesintilere ilişkin teminat mektupları ile kesin teminat mektuplarının iadesi, teminat mektupları için ödenen komisyon bedelleri ile uğranılan manevi zararların tazminine yönelik olduğu, taraflar arasında 23/06/2005 tarihli Doğu Karadeniz Doğalgaz Boru Hattı Projesi (Faz-3) yapımına ilişkin sözleşme imzalandığı, işin 14/07/2008 tarihinde geçici kabulünün, 27/12/2010 tarihinde kesin kabulünün yapılmış olup, taraflar arasındaki çekişmenin; projenin geçici kabulünden sonra işletmeye alınan boru hattında buzlanmadan dolayı tıkanma nedeniyle zarar olup olmadığı, bu zarardan kimin sorumlu olduğu, davacının sorumlu olduğu zarar var ise bakiye iş bedelinden davacının ne kadar talepte bulunabileceği, kesin teminat mektubu ile nakdi teminat mektuplarının iadesi gerekip gerekmediği, ödenen komisyon bedellerinden davalının sorumlu olup olmadığı, davacının manevi zarara uğrayıp uğramadığı üzerinde toplandığı, davalı tarafından 328.014,04 USD hakediş alacağının irad kaydedildiği, 580.291,00 USD tutarlı nakdi teminat mektuplarından 224.790,04 USD’lik teminat mektuplarının nakde çevrilerek irad kaydedildiği, geriye kalan 355.500,96 USD’lik nakdi teminat mektubunun iade edildiği, 199.572,50 USD’lik kesin teminat mektubunun 107.200,00 USD’lik kısmının iade edildiği, 92.372,50 USD’lik kısmının ise Kalkandere Asliye Hukuk Mahkemesi’nde devam eden dava nedeniyle teminat olarak tutulduğu, daha sonra bu tutarın 67.371,51 USD’lik kısmının nakde çevrilerek irad kaydedildiği, 25.000,60 USD ile 14.000,99 USD’lik kısmının da iade edildiği, bu kesin teminat mektubundan teminat olarak bırakılan kısmın 11.000,00 USD’lik kısım olduğu, davacı tarafından yüklenilen doğalgaz boru hattı imalatının yapılarak davalıya teslim edildiği, işin geçici ve kesin kabulü yapılmış ise de; son bilirkişi raporlarında belirtildiği gibi kurutma işlemi raporunun 26/01/2017 tarihli olup, bu tarihten sonra güzergah hattında meydana gelen heyelandan ötürü boru hattında oluşan zararlardan dolayı zorunlu güzergah değişikliği yapıldığı, güzergah değişikliği yapıldıktan sonra boru hattı işletmeye alınmadan önce kurutma işleminin yapılıp, yeni tarihli kurutma raporunun alınması gerekirken alınmadığından, kurutma işlemi yapılmadığı kabul edilerek, yapılmayan kurutma işleminden dolayı doğalgaz hattında buzlanma olduğundan davalı …’ın zarara uğradığı, bu zarar miktarının da 1.139.194,77 TL olduğu, davacının 328.014,04 USD kesin hakediş alacağı, nakdi teminat olarak alınan teminat mektubunun 224.790,04 USD’lik kısmının, kesin teminat olarak alınan teminat mektubundan 67.371,90 USD’lik kısmının dava tarihi itibariyle belirlenen kurdan nakde çevrilmesi halinde bunların karşılığının 1.121.402,20 TL olduğu, davalının şirketten bakiye 17.792,57 TL alacağı olduğu, davalının, kesin teminat mektubundan iade edilmeyen 11.000,00 USD’lik kısmı Kalkandere Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden risk nedeniyle tutmakta haklı olduğu, davacının hakediş alacağı ve nakde çevrilen teminatlardan dolayı herhangi bir alacağının bulunmadığı, dava tarihi itibariyle toplam 477.701,95 USD’lik teminat mektuplarının davalı tarafından haksız olarak iade edilmediği, fakat daha sonra bu tutardaki teminat mektuplarının bankaya iade edildiği, her ne kadar hükümde davalı nezdinde bulunan bu tutardaki mektupların davacıya iadesine karar verilmiş ise de; bu hükmün dava tarihi itibariyle tarafların haklılığının belirlenmesi için yazıldığı, aslında söz konusu teminat mektuplarının iade edildiği, davacı her ne kadar söz konusu teminat mektuplarının iade edilmemesi ve hakediş alacağının ödenmemesi nedeniyle manevi olarak zarara uğradığını iddia edip, manevi tazminat talep etmiş ise de; manevi tazminat şartlarının davacı lehine oluşmadığından davacının manevi tazminat isteyemeyeceği gerekçesiyle; davacının hakediş alacağı ve davadan sonra nakde çevrilen teminat mektuplarından kaynaklı alacak talebinin reddine, dava tarihi itibariyle iadesi gerekli iken daha sonra iade edilmekle konusuz kalan teminat mektuplarına ilişkin talebin kısmen kabulüne, davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; davalı İdarenin, müvekkili şirketin 328.014,04 USD tutarındaki hakediş ödemesini sözleşmenin 12.2 maddesi ile Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 40. maddesine aykırı olarak ödememesinin sözleşme ve şartname hükümlerine aykırı olup, kesin kabulün onaylanma tarihi olan 27/12/2010 + 30 + 15 gün = 11/02/2011 tarihinde kesin hakediş ödemesine ilişkin olarak temerrüde düştüğünü, Mahkemenin, dava tarihi itibariyle haksız olarak davalı İdarenin elinde bulundurduğunu tespit ettiği teminat mektuplarının taraflarına iadesine karar vermişken, teminat mektuplarının iade edilmemesi nedeniyle müvekkili şirketin uğramış olduğu 48.502,04 TL tutarındaki banka komisyon giderinin ticari faizi ile birlikte davalı İdareden tahsiline yönelik talebin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Mahkemenin manevi tazminat taleplerinin reddine karar vermesinin de hukuka aykırı olduğunu, dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporlarında Faz-1, Faz-2 ve Faz-3 projelerinin tamamı üzerinden değerlendirme yapıldığını, raporların hiçbirinde, müvekkilinin sözleşmesi kapsamındaki sorumluluk sınırlarının belirlenmediğini ve edimini taahhüt ettiği işin hangi aşamalarının müvekkili firma tarafından yapıldığının ve/veya yapılması gerektiğinin tespit edilmediğini, müvekkili firmaya atfedilen kusur tespitini kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte, davalının 15/10/2009 tarih ve B.15.2.BOT.1.02.09.00-755.99-48639 sayılı yazısında; söz konusu çalışmalara ait masrafların Doğu Karadeniz Doğal Gaz Boru Hatlarının yapım yükümlülüğünü üstlenen ilgili firmalara (…-… A.Ş.) rücu edilmesi hususu açıkça belirtilmişken, İdarenin keyfi ve takdiri uygulaması ile mutlak surette müvekkili firmanın sorumluluğunda bulunmayan Faz-1 ile ilgili kesintileri de içeren tüm zararın müvekkili firmadan tazmin edilmesinin hukuki dayanağının bulunmadığını, sorumluluk var ise hangi firmanın edim yükümlülüğünde olduğunun net bir şekilde belirlenmesi gerekmekteyken, Mahkemece bu husustaki itirazları değerlendirmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, Faz-1’de yaşanan buzlanma probleminin eş zamanlı olarak Faz-3’de de yaşanıp yaşanmadığı, Faz-1’de meydana gelen buzlanmanın sebebinin İdarece ne olarak tespit edildiği, Faz-1’de oluşan buzlanma probleminin çözümü için yapılan çalışmalarda, buradaki buz parçalarının, İdarenin gerçekleştirdiği alkol basma işlemiyle, Faz-3’e sürüklenerek buradaki probleme sebep olup olamayacağının tespiti konusunda teknik ve yeterli bir araştırma yapılmadan gerekçesiz olarak hüküm tesis edilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, 26/11/2007 tarihinde imzalanan kurutma tutanağının teknik ve hukuki işlevinin, bu tutanağın sadece bir kez alınmış olmasının yeterli olup olmadığının, ya da başka bir deyişle, kurutma işlemi yapıldıktan sonra bir daha aynı hatta buzlanmanın meydana gelmesinin teknik olarak mümkün olup olamayacağı hususlarının hiçbirinin raporlarda tartışılmadığını, bu bakımdan da eksik değerlendirme içeren raporlara dayalı kararın kabulünün mümkün olmadığını, dosya kapsamında mevcut hiçbir bilirkişi raporunda, kusur ve kusurun sebebinin tanımlanmadığını ve tartışılmadığını, buzlanmanın, kurutma işleminin yapılmamasından kaynaklandığına ilişkin hiçbir teknik değerlendirme, analiz veya tespit raporu dosyada yer almamasına rağmen Mahkemenin hüküm gerekçesini sadece kurutma işleminin yapılmamış olmasına dayandırmasının da hukuka aykırı olduğunu, kurutma işleminin müvekkili firma tarafından sözleşme ve şartnamelere uygun olarak yapılmış olup, Mahkemenin, güzergâh değişikliğinden sonra yeniden kurutma testinin yapılmadığı gerekçesi ile vermiş olduğu kararın hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki; dosya kapsamında, müvekkiline kusur olarak atfedilen kurutma testi işleminin yapılıp yapılmaması ile meydana geldiği iddia olunan zarar arasında uygun bir illiyet bağının bulunup bulunmadığı araştırılmadığı gibi, dosya kapsamında, müvekkiline kusur olarak atfedilen ve sözleşme ve teknik şartnamelerde yer almayan ikinci kere kurutma testi yapılmaması ile meydana geldiği iddia olunan zarar arasında uygun bir illiyet bağının bulunup bulunmadığının, bu kapsamda benzer buzlanma problemlerinin yaşandığı Faz-1’deki problemin giderilmesine yönelik yapılan çalışmaların, problemin Faz-3’e taşınmasına sebebiyet verip vermeyeceğinin ve bu noktada sadece müvekkili firmaya yapılan kusur isnadının kabul edilip edilemeyeceği hususlarının da detaylı olarak araştırılmadığını, yine, yapılan kusur atfının somut delilleri, İdarenin iddia ettiği zararının salt müvekkili firma tarafından yapılmadığı iddia olunan kurutma işleminden mi kaynaklandığı, yoksa başka etkenlerin de buna sebep olup olamayacağı hususları teknik olarak gerekçelendirilmeksizin hukuka aykırı hüküm kurulduğunu, teknik yetersizliği gidermek amacıyla taraflarınca 15/10/2018 tarihli Prof. Dr. … tarafından hazırlanmış teknik mütalaanın sunulduğunu, teknik mütalaada fizik kuralları gereği olması mümkün olan/olmayan olgular, teknik veriler ile açık ve anlaşılabilir bir şekilde ortaya konmuşken, ya da başka bir ifade ile, müvekkili tarafından yapılmadığı iddia olunan kurutma işleminin, hattın yeniden işletmeye alınması sonrası gaz akışının yönü nedeniyle sistemde olabilecek su buharının akış yönü tersine giderek Çiğdemlik-Varda Yaylası arası buzlanmaya neden olmasının veya ilerleyen tarihlerde en yoğun buzlanmanın görüldüğü 36. Km.deki buzlanmaya neden olmasının fiziken mümkün olmayacağı teknik olarak açıklanmışken, Mahkemece bu konudaki tespitler yeterli ve teknik bir şekilde değerlendirilmeden, sadece, kurutma testinin güzergâh değişikliğinden sonra yeniden yapılmaması gerekçe gösterilerek hüküm kurulmasının da hukuka aykırı olduğunu, davalı İdarenin, kurutma testinin uygun olmadığı/yenilenmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir tespit raporu olmadığı gibi, müvekkili firmaya yapmış olduğu bir bildirim/ihbar da olmadığını, bu nedenle kesin hakediş ödemesi taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı İdare tarafından yazılan 07/01/2009 tarihli yazı ile yaşanan buzlanma probleminin kendilerine iletildiği ve müvekkili firmadan nezaret ve sorunun çözümüne ilişkin desteğinin talep edildiği sürecin, taraflarına ait sorumluluk ve sanki ayıplı imalatın giderilmesine yönelik taraflarınca yapılan çalışmalarmış gibi gösterilmesinin kabul edilemez olduğunu, bu süreçle başlayan ve sorunun çözümüne yönelik olarak İdare ile yapılan yazışmaların hiç birinde , hatta yaşanan buzlanma probleminin kurutma işlemi yapılmadığından yaşandığı, bu durumun ayıplı ifaya girdiği, bunun da müvekkili firmanın sorumluluğunda kaldığı hususlarına ilişkin tek bir yazılı bildirim, ihtar yer almadığını, İdare açısından da durum aslında bu kadar netken ve taraflarına bildirim veya zorunlu tadilat olarak herhangi bir talepte bulunulmamışken, İdarenin sadece sorunun çözümüne refakat noktasında sınırlı tuttuğu talebi karşısında, çözüme yönelik yardımlarının kusur sorumluluğu dahilinde değerlendirilmesinin de kabul edilemez olduğunu, İdarenin denetim yükümlülüğünün, gerek sözleşme, gerekse Yapım İşleri Genel Şartnamesinde açıkça düzenlenen bir husus olup, bu noktada, müvekkili firmanın bir kusuru var ise İdarenin bu konuda denetim yükümlülüğüne ait edimlerini yerine getirip getirmediğinin de mutlak surette sorgulanması gerektiğini, İdarenin; kendi sorumluluğunda olan edimleri yerine getirmediğinden, metodoloji ve işletmesel faaliyetlerdeki yanlış uygulamaları nedeniyle doğan zararını, müvekkili firmaya yükleyemeyeceğini, bu noktada davalı İdarenin kusurunun, illiyet bağını kesmiş olup, müvekkili firmaya kusur atfının hukuken mümkün olmadığını, bilirkişi raporları arasında da çelişki olup, bu çelişki giderilmeden verilen hükmün hukuka aykırı olduğunu belirterek; Mahkeme kararının istinaf gerekçeleri ve res’en tespit edilecek gerekçeler doğrultusunda kısmen redde konu kısım yönünden kaldırılmasını, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesini; hükmün kaldırılması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilmesi halinde, Mahkemedeki eksik ve hatalı inceleme ile tesis edilen hüküm hakkında yeniden konusunda uzman bilirkişilerden oluşan kurulca inceleme yaptırılmasını ve davanın tüm talepleri yönünden tamamen kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; Mahkeme kararının, davacının hakediş alacağı ile teminatın nakde çevrilmesinden kaynaklanan alacak talebinin ve fazlaya ilişkin talebinin reddine ilişkin karar ve gerekçelerinin yerinde olmakla birlikte; 477.701,95 USD’lik teminat mektubunun davacıya iadesine ve bununla bağlantılı olarak müvekkili … aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısımlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira müvekkili … uhdesinde davacıya haksız olarak iade edilmeyen herhangi bir teminat mektubu bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşme ve Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin ilgili hükümleri uyarınca davacı yüklenicinin, boru hattında meydana gelen buzlanmanın giderilmesine yönelik her türlü giderim maliyetini ve zararı karşılamasının akdi zorunluluk olduğunu, davacının, bir taraftan boru hattında meydana gelen buzlanmanın giderilmesine yönelik giderim maliyetini ödemeye ilişkin akdi yükümlülüğünü yerine getirmemesi, diğer taraftan da haksız surette eldeki davayı ikame etmesi karşısında müvekkili Kuruluşun, son olarak 24/12/2012 tarih, 38975 sayılı yazı ile önce davacıdan ödemekle yükümlü olduğu bedelin 20 gün içerisinde ödenmesini aksi halde bu bedelin öncelikle kesin hakedişten, yetmemesi halinde de nakdi ve kesin teminatlardan tahsil edeceğini bildirdiğini, davacının belirtilen miktardaki ödemeyi yapmaması üzerine de Yapım İşleri Genel Şartnamesi’ne uygun surette kesinti ve nakde tahvil işlemlerini gerçekleştirdiğini, 989.969,49 TL için; öncelikle davacının kesin hakediş alacağı olan 328.014,04 TL’nin dikkate alındığını, yetmeyen kısım için de davacı tarafından nakdi teminatlar karşılığı müvekkili Kuruluşa sunulan ve toplamda 580.291,00 USD’ye tekabül eden nakdi teminat mektuplarının 224.790,04 USD tutarındaki kısmının nakde tahvil edildiğini, (Hakedişten kesinti ve teminat mektuplarının nakde tahvili işlemleri sırasında işlem günündeki döviz kurunun esas alındığını) geriye kalan 355.500,96 USD tutarlı nakdi teminat mektuplarının ilgili bankalara iade edildiğini, ayrıca, davacının davaya konu ettiği 199.572,50 USD tutarındaki kesin teminat mektubunun da 107.200,00 USD’lik kısmının serbest bırakıldığını, kalan 92.372,50 USD’lik kısmından kurutma işlemine karşılık gelen 67.371,90 USD’nin nakde dönüştürüldüğünü, bu işlem akabinde geriye kalan 25.000,60 USD’nin de 14.000,99 USD’lik kısmının 11/10/2017 tarihinde serbest bırakılmış olup, davaya konu edilen kesin teminat mektubu bedelinin yalnızca 11.000,00 USD’lik kısmının Kalkandere Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde görülen davada verilen karar sebebiyle devam eden risk kapsamında tutulmaya devam edildiğini, Mahkemesince de boru hattında meydana gelen buzlanmadan davacı taraf sorumlu tutulduğuna göre; dava tarihi itibariyle müvekkili tarafından haksız olarak iade edilmeyen herhangi bir teminat mektubu bulunmadığının açık olmasına rağmen, aksi yönde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca bilirkişi raporunda 355.500,96 USD yerine sehven 356.500,96 USD esas alınarak hesaplama yapılmış olmasının da hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece, iadesi yönünde hüküm kurulan teminat mektuplarına ilişkin olarak hükmün gerekçe kısmında “… fakat daha sonra bu tutardaki teminat mektuplarının bankaya iade edildiği, her ne kadar hükümde davalı nezdinde bulunan bu tutardaki mektupların davacıya iadesine karar verilmiş ise de; bu hükmün dava tarihi itibariyle tarafların haklılığının belirlenmesi için yazıldığı, aslında söz konusu teminat mektuplarının iade edildiği, ….” şeklinde ifadelere yer verilmiş ise de bu durumun; hüküm fıkrasında yer alan davanın kısmen kabulüne dair kararın ve bununla bağlantılı olarak “Davalının nezdinde bulunan 477.701,95 USD’lik teminat mektubunun davacıya iadesine, …” şeklindeki hükmün usul ve yasaya ve maddi gerçeğe de aykırılığını ortadan kaldırmadığını, teminat mektuplarının zaten iade edilmiş olması dolayısıyla bir an için davanın konusuz kaldığı düşünülse bile, bu durumda da, yine teminat mektuplarının iade edilmemesinin davacının kusurundan kaynaklandığı ve dolayısıyla dava tarihi itibarıyla herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığı dikkate alındığında; davanın açılmasına müvekkili Kuruluşun sebebiyet vermediğinin açık olup bu husus dikkate alınarak müvekkili … aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek; sonuç olarak Mahkeme kararının müvekkilinin aleyhine olan kısmının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan teminat mektubunun iadesi (yargılama sırasında bir kısmının nakde çevrilmesi ile istirdat), alacak ve maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Dairemizin 29/06/2022 tarih ve 2020/1152 Esas-2022/759 Karar sayılı geri çevirme kararına uygun olarak, Mahkemesince inceleme için gönderilmeyen dava dosyası ve delil klasörleri temin edilerek dosyanın yeniden gönderildiği anlaşılmıştır.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmalı olarak yapılmıştır.
Dairemizin 22/02/2023 tarihli duruşmasında verilen ara kararı ile; taraf beyan ve dilekçeleri, istinaf dilekçelerindeki itiraz ve beyanları da değerlendirilmek üzere Dairemizce re’sen seçilecek 1 petrol mühendisi, 1 inşaat mühendisi, 1 makine mühendisi ve 1 sözleşme hukukundan anlar uzman bilirkişi heyetinden bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş; … tarafından düzenlenen 22/05/2023 tarihli kök ve taraf vekillerinin itirazlarını karşılamak suretiyle düzenlenen 24/08/2023 tarihli ek rapor dosyaya derc olunmuştur. Bilirkişi heyeti kök ve ek raporunda özetle; gerek dava dosyasındaki teknik mütalaada, gerekse önceki bilirkişi heyet raporlarında belirtildiği üzere doğalgaz boru hatlarında gaz hidrat (buzlanma) oluşumu için boru hattında sıvı veya katı su bulunması gerektiği, uygun büyüklüğe sahip gaz moleküllerinin, yeteri kadar düşük sıcaklık ve yeteri kadar yüksek basınç halinde boru hattında su moleküllerinin gaz hidrat (buzlanma) oluşumuna yol açtığı, boru hatlarında su molekülünün bulunmaması halinde buzlanma oluşmasının mümkün olmadığı, nemin olmadığı durumlarda, davacının da belirttiğinin aksine üzere sistemin doğası gereği kapalı devre çalışan boru hatlarında basınç dalgalanmaları ve benzeri işletme süreçleri dolayısıyla hidrat oluşmasının mümkün olmadığı, dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, heyelan sonrası boru hattının yaklaşık iki ay kadar kış koşullarında açık kaldığı, bu şekilde açık kalan bir boru hattının sudan etkilenmemesinin mümkün olmadığı, yüklenici tarafından, açık boru hattının kapatılmasından sonra kurutma yapıldığına yönelik bir bilgi ve belge bulunmadığı, sistem içindeki suyun/nemin/buharın boru hattında çeşitli noktalara/farklı kotlara taşınmasının ve özellikle yüksek kotlarda yoğunlaşmasının teknik olarak mümkün olduğu gibi, beklenen bir sonuç olduğu, uygun kurutma işlemi yapıldıktan sonra bir daha aynı hatta (kapalı bir sistem olması şartıyla) buzlanmanın meydana gelmesinin teknik olarak mümkün olmadığı, heyelan sonrası iki ay açık kalmış olan boru hattında akışın olmadığının da göz ardı edilmemesi gerektiği, bununla birlikte sızan nem ve su buharının hattın işletmeye alınması öncesinde boru hattında farklı noktalara taşınmasının mümkün olduğu, somut olayda da nemin/buharın daha yüksek kotta (Faz-1’de) birikmesinin fiziken mümkün olduğu, yüksek noktalara ulaşan nem/buharın yüksek ortamlarda hava sıcaklığının daha düşük olmasının da bir sonucu olarak kristalize olduğu, buzlanabildiği, bilirkişi heyetince de somut olayda bu yönde bir buzlanma oluştuğunun değerlendirildiği, dosyada bulunan teknik mütalaada; Faz-3’te meydana gelen bir kurutma işlemi eksikliğinin Faz-1’de buzlanmaya neden olmasının fiziken mümkün olmadığı belirtilmekle birlikte, aynı mütalaada devreye en son 2008 yılının Kasım ayı sonlarında alınan Faz-2’nin devreye alınma süreçlerinin detaylı incelemesinin yapılması önerilerek, Faz-2’den kaynaklı bir hatalı işlemin Faz-1’deki buzlanmaya sebebiyet vermiş olabileceği belirtilmekle teknik mütalaanın kendi içerisinde çeliştiği, Faz-1’de oluşan buzlanma probleminin çözümü için yapılan çalışmalarda, buradaki buz parçalarının, Faz-3’e sürüklenerek buradaki probleme sebep olup olmayacağı hususunda bahse konu işlem dolayısıyla Faz-3’de tıkanıklığa yol açılma ihtimalinin olduğunun değerlendirildiği, öte yandan, Faz-1’de meydana gelen buzlanmanın sebebinin heyelan sonrası boru hattının kurutulmaması olduğu değerlendirildiğinden, buradaki maliyetlerin de yüklenici kusuru dolayısıyla oluşan maliyetler olduğunun değerlendirildiği, dosyada bulunan teknik mütaalanın ve yüklenicinin buzlanmaya davalı …’ın uygulamalarının sebep olabileceğine yönelik değerlendirmede ise, doğal gaz iletim sistemine giren gazın kompozisyonunun belirli standartlarda olduğunun ve buzlanmaya sebebiyet verecek nitelikte gazın sisteme girişinin sağlanmadığının belirtilmesi gerektiği sonuç olarak; davaya konu maliyetlerin, boru hattı güzergahında oluşan heyelan nedeniyle hattın tekrar yapılması sırasında kurutma işlemi yapılmamasından kaynaklandığı, heyelan sonrası işlemler de yüklenici tarafından yapıldığından, yapılan tüm imalatlardan yüklenicinin sorumlu olduğu, idare ile yüklenici arasındaki sözleşmede garanti şartı bulunduğundan işin geçici kabulünün yapılmasının işte oluşacak olan hasarların yükleniciden tazminine engel teşkil etmediği, hasarın garanti süresi içerisinde gerçekleştiği, davacının dava tarihi itibariyle davalı …’ın hazırladığı 19/07/2021 tarihli kesin hakedişe göre 328.014,04 USD tutarında kesin hakediş alacağı bulunduğu, davalı ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemeye göre toplam 939.436,00 USD tutarında teminat mektubu bulunduğu, bu teminat mektuplarının 292.161,55 USD’lik kısmının nakde çevrildiği, 647.274,45 USD tutarındaki teminat mektubunun ise iade edildiğinin anlaşıldığı, nakde çevirme ve iade tarihlerinin dava tarihinden sonra olduğu, davacının dava tarihi itibariyle 199.572,50 USD tutarında kesin teminat mektubu ile 581.291,00 USD tutarında nakdi teminat mektubu olmak üzere toplam 780.863,50 USD tutarında teminat mektubu bulunduğunu iddia ettiği, davalının bu teminat mektuplarından 647.274,45 USD’lik kısmını dava tarihinden sonra iade ettiği de gözönüne alınarak teminat mektuplarını kesin hakedişin yapıldığı 19/07/2011 tarihinden 06/07/2012 dava tarihine kadarki dönemde haksız olarak yedinde tuttuğu, tazmin edilmesi gerekenlerin ise süresinde tazmin edilmeyerek davacı aleyhine zarara neden olunduğu kanaatine varıldığı, davalının son olarak, kurutma işleminin yapılmamış olmasını gerekçe göstererek, 2016 yılında 67.371,51 USD tutarında teminat mektubunu da tazmin ettiği, davalı tarafından talep edilen zarar kalemlerinin toplam bedelinin 1.139.174,77 TL olup zararın yüklenici tarafından ödenmesi gerektiği, davacının kesin hakediş alacağının 328.014,04 USD olup, davacının dava tarihi itibariyle alacağının TL karşılığının 597.280,77 TL olup, davalının alacağından mahsup edildiğinde davalının davacıdan 541.914,00 TL alacağının kalacağı, davalının 12/03/2013 tarihi itibariyle 224.790,04 USD miktarlı teminat mektubunu tazmin ettiği, bu miktarın tazmin tarihi itibariyle TL karşılığının 406.442,87 TL olup, davalı alacağından mahsup edildiğinde, davalının 12/03/2012 tarihi itibariyle 135.471,13 TL alacağı kaldığı, davalının 29/09/2016 tarihinde de teminat mektuplarından 67.371,51 USD’lik bir miktarı daha nakde çevirdiği, nakde çevrilen teminat mektubunun TL karşılığının 202.505,28 TL olup, davalının bakiye alacağı mahsup edildiğinde, davacının 67.034,15 TL alacaklı hale geldiği, aynı tarih itibariyle bu miktarın döviz karşılığının 22.301,60 USD olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi heyetinin teknik mütalaaları taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine ve dosya kapsamında uygun ve denetlenebilir nitelikte bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında düzenlenen 23/06/2005 tarihli sözleşme niteliği itibariyle, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup; davacı … … (…) yüklenici, davalı … … Şirketi (…) iş sahibidir. Bu sözleşme ile davacı yüklenici, Doğu Karadeniz DGBH Projesi (Faz-III) işinin yapımını üstlenmiştir. Sözleşmenin 6.maddesine göre işin bedeli 5.985.670,00 USD olup, KDV sözleşme bedeline dahil olmayıp, iş sahibi tarafından ayrıca ödenecektir. Sözleşmenin 9. maddesinde sözleşmenin ekleri düzenlemiş olup, Yapım İşleri Genel Şartnamesi, 1.sırada sözleşme eki olarak belirtilmiştir. Sözleşmenin 11.maddesine göre işin kesin teminat bedeli 359.140,20 USD olup, yüklenici bu miktar kesin teminat vermiştir. Yine sözleşmede fiyat farkı ödemesi ve sözleşme bedelinde artış meydana gelmesi halında bu artış tutarının %6’sı oranında ek kesin teminat alınacağı düzenlenmiş olup, sözleşmenin 11.4 maddesinde ise kesin teminatın ve ek kesin teminatın geri verilmesi koşulları belirtilmiştir. Bu maddeye göre, taahhüdün, sözleşme ve ihale dokümanı hükümlerine uygun olarak yerine getirilmesinden ve varsa işe ait eksik ve kusurların giderilerek geçici kabul tutanağının onaylanmasından ve yüklenicinin bu işten dolayı idareye herhangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten sonra alınmış olan kesin teminat ve varsa ek kesin teminatların yarısı, SSK’dan ilişiksiz belgesi getirilmesi ve kesin kabul tutanağının onaylanmasından sonra ise kalanının yükleniciye iade edileceği, yüklenicinin bu iş nedeniyle idareye ve SSK’ya olan borçları ile ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılan kanuni vergi kesintilerinin kesin kabul tarihine kadar ödenmemesi halinde, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın kesin teminatların paraya çevrilerek borçlarına karşılık mahsup edileceği, varsa kalanın yükleniciye geri verileceği kabul edilmiştir. Sözleşmenin 21.maddesine göre bu işin teminat süresi, geçici kabul ile kesin kabul arasında geçecek olan 24 aylık süre olup, bu sürenin geçici kabul itibar tarihinden başlayacağı, sözleşmenin 33.9.maddesinde teminat süresi içerisinde kullanılan malzeme nedeniyle ve/veya bunların imalat ve/veya sözleşmede açıklanan şartnamelere ve malzeme karakteristiklerine uymakta yetersiz olması nedeniyle herhangi bir kusurun ortaya çıkması durumunda yüklenicinin mümkün olan en kısa süre içerisinde masrafları kendisine ait olmak üzere değişiklikleri ve tamirleri yapacağı ve kusurlu işleri değiştireceği, yüklenici garanti döneminde kusurlu işlerden kaynaklanan doğalgaz kayıplarının bedelini de (tamir esnasında dışarı vent edilen doğal gaz bedelini de dahil olmak üzere) karşılayacağı, 33.14.maddesinde geçici hakedişlerde ödenecek miktarın (idarenin mahsup hakkı saklı kalmak kaydıyla) sözleşme uyarınca yapılan daimi işlerin miktarları ile şantiyeye işlerin bünyesine girmek üzere ölçüm tarihine kadar getirilen malzeme ve malların toplam bedelinden, daha önce yapılan taksit ve/veya ödemelerin, avans mahsuplarının ve idare tarafından kesin hesap aşamasına kadar alıkonulan hakediş tutarının %10’una eşit tutardaki nakit teminatın 32.2.madde uyarınca düşülmesi suretiyle yapılacağı, 33.15. ve 33.16. maddelerine göre kesin hakediş raporunun düzenlenmesinde ve kesin teminatın geri verilmesinde Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 41. ve 46. maddelerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; bu sözleşme kapsamında işin tamamlanarak teslim edildiği, geçici kabulün 15/02/2008 tarihi itibar tarihi kabul edilerek yapıldığı, tutanağın 14/07/2008 tarihinde onaylandığı, kesin kabulün ise 15/02/2010 tarihi itibar tarihi kabul edilerek yapıldığı, tutanağın 27/12/2010 tarihinde onaylandığı anlaşılmıştır. Geçici kabul tarihinden sonra 2008-2009 kış döneminde, boru hattında meydana gelen donma olayları nedeniyle gaz arzında sorunlar yaşandığı, bu sorunların giderilmesi için iş sahibi … tarafından boru hattına metanol enjekte işlemleri yapıldığı, bu işlemler yapılırken iletim şebekesinden zorunlu olarak atmosfere gaz boşalması nedeniyle gaz kayıpları olduğu, yine yaşanan tıkanıklık nedeniyle Rize iline gaz arzı sağlanamadığından, … şirketinden gaz satın alınarak Rize RM/A istasyonunun dağıtım hattına enjekte edildiği, davalı tarafından belgeleri sunulan, yapılan masraflar ve işletme giderleri toplamının, 1.139.174,77 TL olduğu anlaşılmıştır.
Gerek ilk derece mahkemesince, gerekse Dairemizce alınan teknik bilirkişi raporlarında; davacının yükleniminde bulunan Faz-3 boru hattında ve bir başka yüklenicinin yükleniminde bulunan Faz-1 boru hattında meydana gelen donma sebebiyle tıkanma olaylarının; davacının, kendi yükleniminde bulunan Faz-3 boru hattında heyelan nedeniyle yapmış olduğu deplase işlemi sonrasında usulüne uygun olarak kurutma işlemini yapmamasından kaynaklandığının tespit ve mütalaa edildiği, bu durumda taraflar arasındaki sözleşmenin yukarıda belirtilen hükümleri ile yine sözleşmenin eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 24.,25.ve 26.maddelerine göre davacı yüklenici …’ın iş bu masraf ve işletme giderlerinden sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Dairemizce alınan bilirkişi heyeti raporuna göre; davacı yüklenici …’ın kesin hakediş alacağı 328.014,04 USD, davalı iş sahibi …’ın uhdesinde bulunan teminat mektupları bedeli 939.436,00 USD’dir. Dava dilekçesinde 199.572,50 USD bedelli kesin teminat mektubu ve 581.291,00 USD bedelli nakdi teminat mektubu olmak üzere toplam 780.863,50 USD bedelli teminat mektubunun iadesi talep edilmiş, yargılama sırasında, davalı iş sahibince, talep edilen nakdi teminat mektuplarından 274.790,04 USD tutarındaki kısmının12/03/2013 tarihinde, 67.371,51 USD tutarındaki kısmının ise 29/09/2016 tarihinde nakde çevrildiği belirtilerek, bu kısım yönünden davanın istirdat talebine dönüştüğü beyan edilmiştir.
Yukarıdaki tespitler kapsamında davacı yüklenici …’ın, geçici kabul tarihinden sonra meydana gelen donma olayları nedeniyle davalı iş sahibi …’ın oluşan zararını karşılamakla yükümlü olduğu kabul edilmiştir. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin hakediş ödemeleri ve teminatların iadesine ilişkin hükümleri ile sözleşmenin eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesinin 24.25.ve 26.maddelerine göre, davalı iş sahibi …, oluşan zararını yüklenicinin kesin hakediş ve teminatlarından kesme hakkına sahiptir. Dairemizce hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalı iş sahibinin boru hattındaki donma sebebiyle yaşanan tıkanmalar nedeniyle oluşan toplam zararı 1.139.194,77 TL olup, bu zararın 597.280,77 TL’lik kısmı yüklenicinin kesin hakediş alacağından, 406.442,87 TL’lik kısmı ise teminat mektuplarının bir kısmının 12/03/2012 tarihinde nakde çevrilmesi suretiyle karşılanmıştır. 12/03/2012 tarihinde yapılan nakde çevirme işleminden sonra davalı iş sahibinin halen karşılanması gereken bakiye zararı 135.471,13 TL’dir. Davalı …, 29/09/2016 tarihinde yüklenicinin teminat mektuplarından 202.505,28 TL karşılığı 67.471,51 USD’lik teminat mektubunu daha nakde çevirmiştir. Her ne kadar davalı … tarafından, 67.471,51 USD’lik teminat mektubunun, davacı yüklenicinin sözleşme kapsamında yapması gerekip de yapmadığı, ancak bedelini düzenlenen hakedişlerde tahsil ettiği kurutma işlemi nedeniyle nakde çevrildiği savunulmuş ise de, davalı iş sahibi …; kurutma işleminin usulüne uygun olarak yapılmaması nedeniyle boru hattında oluşan tıkanmaları gidermek üzere yapmış olduğu işlemlerle, eksik kalan kurutma işlemini de tamamlamış, sonraki süreçte dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere, boru hattında bir daha da donma ve bu nedenle tıkanma olayı yaşanmamıştır. Bu durumda, kurutma işleminin, davacı yüklenici adına davalı iş sahibi tarafından bu şekilde tamamlandığı ve yapılan işlerin bedelinin de iş bu davada mahsup edildiği kabul edilmesi gerektiğinden, artık kurutma işleminin usulüne uygun olarak yapılmadığından bahisle ikinci kez mahsup işlemi yapılamayacağı kanaatine varıldığından, davalı iş sahibinin bu gerekçe ile teminat mektubunu nakde çevirmesi yerinde görülmemiştir. Bununla birlikte 67.471,51 USD’lik teminat mektubunun nakde çevrildiği tarih itibariyle davacı yüklenici, yapılan giderler nedeniyle davalı iş sahibine 135.471,13 TL borçlu olup, bu miktar dışında kalan 22.301,60 USD’lik kısım yönünden teminat mektubu haksız olarak nakde çevrildiğinden, 22.301,60 USD’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmiştir.
Davacının bir diğer talebi, haksız olarak iade edilmeyen teminat mektupları yönünden ödenen teminat mektubu banka komisyon bedellerine ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşmenin yukarıda belirtilen hükümleri kapsamında nakdi teminat mektuplarının kesin hesap aşamasında, kesin teminat mektubunun ise kesin kabulden sonra iade edilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte geçici kabul ile kesin kabul arasındaki garanti süresi içerisinde, yüklenicinin kurutma işlemini usulüne uygun olarak yapmaması nedeniyle boru hattında donma ve bu nedenle tıkanma olayları meydana gelmiş, bu tıkanmalar yüklenici tarafından giderilmemiştir. Boru hattındaki tıkanmaların davalı iş sahibi tarafından giderildiği, sözleşme ve Yapım İşleri Genel Şartnamesi hükümleri kapsamında yapmış olduğu masraf ve giderleri davacı yüklenicinin iş bedelinden ve teminat mektuplarından mahsup etmekte haklı olduğu, ancak dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden de anlaşılacağı üzere, tıkanma olaylarının 2008-2009 kışında yaşandığı, zararın oluştuğu bu süreçte davalının yaptığı harcamaları ve oluşan zararını bilecek durumda olduğu, buna rağmen dava açılana kadar elinde bulundurduğu teminat mektuplarını iade etmediği, yüklenici tarafından, iş sahibine gönderilen 24/01/2011 tarihli yazı ile teminat mektuplarının iadesinin talep edildiği, bu tarih itibariyle iş sahibinin teminat mektuplarının iadesi yönünden temerrüde düştüğü, bu tarihten sonra davacı tarafından ödenen teminat mektubu banka komisyon bedellerinden davalının sorumlu olduğunun kabulü gerektiği, bununla birlikte, davalı iş sahibinin ancak yargılama sırasında davacıya iade edilen, yani yed’inde tutmakta haklı olmadığı banka teminat mektuplarının komisyon bedelleri yönünden sorumlu tutulabileceği, ilk derece mahkemesince alınan 28/08/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, davacı tarafından ödenen banka teminat mektubu komisyonlarının ve teminat mektuplarının tarih ve sayılarının tablo halinde gösterildiği, Dairemizce bu tablolar üzerinden yapılan inceleme ve hesaplama ile davacı yükleniciye 24/01/2011 tarihi itibariyle iade edilmesi gerekip de iade edilmemiş olan teminat mektupları yönünden, dava tarihine kadar ödenen komisyon bedelleri toplamının 22.673,16 TL olduğu hesaplanmış olup, bu miktar yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacının manevi tazminat talebinin ise, taraflar arasındaki akdi ilişkinin niteliği ve davaya konu olaylar kapsamında manevi tazminat talep şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Davalı iş sahibi yargılama sırasında tazmin etmediği teminat mektuplarını iade etmiş olup, ilk derece mahkemesince bu konuda karar verildiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, ancak, dava tarihinden sonra iade edilen teminat mektupları bedeli ve haksız nakde çevrilen 22.301,60 USD’lik teminat mektubu bedeli ile kabul edilen banka komisyon giderleri yönünden davacının dava açmakta haklı olduğu kabul edilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretleri bu kabule göre takdir edilmiştir.
Dava dilekçesinde, 328.014,04 USD kesin hakediş alacağının davalıdan tahsili talebinde bulunulmuştur. İadesine karar verilmesi talep edilen teminat mektupları bedeli ise 780.863,50 USD’dir. Yine davacı tarafından 48.502,04 TL ödenen banka komisyon giderleri ile 100.000,00 TL manevi tazminat talep edilmiş olup, USD alacak talepleri dava tarihi olan 06/07/2012 tarihinde T.C. Merkez Bankası tarafından ilan edilen efektif satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek alacak talepleri yönünden dava değeri 2.067.657,15 TL kabul edilmiştir. Yargılama sırasında bankalarına iade edilen teminat mektupları ve kabul edilen alacak kalemleri toplamı 1.241.904,18 TL yönünden davacının dava açmakta haklı olduğu kabul edilmiştir. Manevi tazminat talebi ise 100.000,00 TL olup, toplam dava değeri 2.167.657,15 TL üzerinden, davanın kabul-red oranına göre yargılama giderleri hesaplanmıştır. Taraflar yönünden vekalet ücreti ise maddi talepler yönünden ayrı, manevi tazminat talebi yönünden ise yine ayrıca hesaplanarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarih ve 2012/330 Esas- 2019/1127 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
-22.301,60 USD alacağın 29/09/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının USD olarak açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek faiz oranı ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yargılama sırasında davacıya iade edilen banka teminat mektupları yönünden 22.673,16 TL teminat mektubu banka komisyon bedelinin dava tarihi olan 06/07/2012 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında iade edilen teminat mektupları yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacının fazlaya ilişkin ve manevi tazminata yönelik taleplerinin reddine,
7-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.322,80 TL karar ve ilam harcının, davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 11.070,50 TL peşin harç ile 21.114,85 TL tamamlama harcı olarak yatırılan toplam 32.185,35 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 27.862,55TL’nin talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine
8-Davacı tarafından yatırılan 4.322,80 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince maddi alacak kalemleri yönünden kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 166.609,46 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
10-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince maddi alacak kalemleri yönünden reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 120.832,83 TL, reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
11-Davacı tarafından yapılan 21,15 TL başvuru harcı, 15.846,30 TL posta/tebligat/bilirkişi gideri olmak üzere toplam 15.867,45 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre (%57,29) hesaplanan 9.090,46 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
12-Davalı tarafından yapılan 98,50 TL yargılama giderinden davanın red oranına göre (%42,71) hesaplanan 42,06 TL’sinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf İncelemesi Yönünden:
13-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
14-Davalı tarafından yatırılan 14.854,82 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
15-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, dosya posta gideri, 87,00 TL, tebligat gideri 10,00 TL bilirkişi ücreti 7.000,00 TL olmak üzere toplam 7.245,6‬0 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
16-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, dosya posta gideri 162,6‬0 TL, bilirkişi ücreti 7.000,00 TL olmak üzere toplam 7.311,2‬0 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
17-İstinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılması nedeniyle, A.A.Ü.T gereğince 20.400,00 TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
18-İstinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılması nedeniyle, A.A.Ü.T gereğince 20.400,00 TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 27/09/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır