Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/769 E. 2022/1121 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/769 – Karar No:2022/1121
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/769
KARAR NO : 2022/1121
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2020
NUMARASI : 2014/1541 E-2020/160 K

DAVACI : …
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ :08.11.2022
KARAR YAZIM TARİHİ :09.11.2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasında, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine eksiklik nedeniyle mahalline geri çevrilen dosya gelmiş olmakla yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili;Müvekkili şirketin … ile birlikte ortak olarak yer aldığı …-….Ltd Şti. iş ortaklığının, …’ye karşı üstlendiği …16 derslikli İlköğretim okulu, cami, şadırvan ve ticaret merkezi, alt yapı ve çevre düzenlemesi işinde, elektrik, alt yapı, çevre ve yol aydınlatması, trafo merkezi imalatlarının yapımını sözleşmeyle davalının taşeron olarak üstlendiğini, davalı şirketin, işbu sözleşme nedeniyle müvekkili adına kestiği faturalara istinaden Ankara 9.İcra Müdürlüğü’nün 2014/18781 sayılı dosyası ile müvekkili şirket aleyhine takip başlatıldığını, süresinde itiraz edilememesi nedeniyle takibin kesinleştiğini, müvekkilinin davalıya hiç bir borcu bulunmadığı gibi aksine müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunu, davalıyla akdedilen sözleşmede malzeme ve işçilik masraflarının davalı taşerona ait olacağının kararlaştırıldığını, ancak davalı taşeron şirketin proje kapsamında çalıştırdığı işçilerin toplam 13.645,00 TL’lık ücretleri ile davalı şirketin alt yüklenici olarak SGK açılışını yaptırmaması nedeniyle projede çalıştırılan işçilerin toplam 6.335,00 TL SGK priminin müvekkili ve ortaklığın diğer ortağı tarafından davalı adına ödendiğini, yine davalı taşeronun hatalı işlemlerinden dolayı meydana gelen arızaların onarılması için 10.500,00TL harcandığını, bu miktarların davalı taşeron şirketin alacaklarından düşüldüğünü, bu durumun davalı nezdinde çalışan elektrik mühendisi ve şantiye şefi tarafından tutanak altına alındığını, sözleşmede kararlaştırılan bedele işçilik ücreti dahil olduğundan faturaların KDV tevkifatı olmadan düzenlendiğini, faturalarda KDV tevkifatı yapılmadığından müvekkili ve ortağı olduğu şirketin bir daha KDV ödemek zorunda kalacağını, takas ve mahsup defiinde bulunduklarını belirterek, icra dosyasına yatacak paranın alacaklıya ödenmemesine ilişkin olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve yargılama sonuna kadar takibin durdurulmasına, müvekkilinin icra takibinde belirtilen miktarda borcunun olmadığının tespitine takip konusu alacağın en az % 20’si oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili: Davacının dava dilekçesinde yer alan iddialarının ve müvekkili adına ödeme yaptığı hususlarının doğru olmadığını, yapılan işte çalışan personelin zaten müvekkili şirketin bordrolu-kadrolu personeli olduğunu, maaş ödemeleri ve SGK primlerinin müvekkili şirketçe yatırıldığını, müvekkilin yaptığı herhangi bir ayıplı işin bulunmadığını, davacının bu hususta yaptırdığı tespit veya herhangi bir ayıp ihbarının da bulunmadığını, KDV tevkifatı yapılmadan fatura kesilmesinin tarafların karşılıklı irade uyuşması ile yapıldığını, faturaların davacı tarafından herhangi bir itiraza da uğramadan alınıp kabul edildiğini, ticari defter ve kayıtlarına da işlendiğini belirterek davanın reddi ile % 20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince: Uzman inşaat mühendisi, mali müşavir ve eser sözleşmelerinde uzman hesap bilirkişi heyetinden alınan raporda özetle, …-…. Ltd. Şti. iş ortaklığı ile ….Ltd.Şti. arasında “…16 Derslikli İlköğretim Okulu, Cami, Şadırvan Ve Ticaret Merkezi ile Alt Yapı ve Çevre Düzenlemesi” projesinin yapımında malzeme (işçilik dahil) taşeron şirkete ait olmak kaydıyla elektrik, alt yapı, çevre aydınlatması, yol aydınlatması, trafo merkezi imalatların yapımı hususunda 12.06.2012 tarihli alt yüklenicilik sözleşmesi imzalandığı, ….Ltd. Şti. tarafından davacı aleyhine, davalı tarafından 22.09.2014 tarihinde, Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2014/18781 sayılı takip dosyası ile, fatura alacaklarından kaynaklı 25.526,63TL’lık bakiye alacağının tahsili talebiyle takip başlatıldığı, davacının süresinde itiraz etmemesi sebebiyle takibin kesinleştiği, iş bu icra takibinin kesinleşmesi davacı şirketin takipten kaynaklı bir borcunun olmadığının tespitini teminen menfi tesbit davası açıldığı, davacının, davalıya takip tarih itibariyle 25.106,62TL’ lık borcun gözüktüğü, davacının menfi tespit davasında sunduğu ve kabul edilebilir tutanak ve taleplerdeki mahsup talebinin 24.145,00 TL olduğu, 25.106,62TL-24.145,00 TL= 961,62 TL davalının davacıdan alacaklı olduğunun bildirildiği, davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu, taraflar arasında alt işveren- üst işveren ilişkisinden kaynaklı alacak nedeniyle çekişme meydana geldiği, taraflar arasındaki alt işveren-üst işveren ilişkisine ait alacak borç durumunun bilirkişi marifetiyle incelendiği, davacının davalıdan herhangi bir alacağı olmadığı, hatta 961,62.TL borcu olduğunun anlaşıldığı, bu haliyle davacının davasının kabulüne imkan bulunmadığı, 8.10.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunun hükme esas alınabilecek açık ve ayrıntıda bulunması, dosyadaki nizayı aydınlatmaya kafi gelmesi nedeniyle hükme esas alındığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkemece hüküm oluşturulurken davanın hukuki nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek davanın bir alacak davasıymış gibi hüküm kurulduğunu ve hükmün gerekçesinin de bu yönde yazıldığını, ancak davada alacak taleplerinin bulunmadığını aksine müvekkili aleyhine açılan icra takibindeki tutar oranında borcun olmadığının tespitinin istenildiğini, esasında dosya kapsamında toplanan deliller ve aldırılan bilirkişi raporları neticesinde de müvekkilinin icra takibine konu edilen 25.526,63 TL tutarında bir borcunun olmadığını, yalnızca 961,62 TL borcunun bulunduğu belirtilerek davadaki haklılığın tespit edildiğini, ancak mahkemece yargılamaya ve dosyadaki delillere rağmen aksi yönde karar oluşturularak davanın reddine karar verildiğini, dosyadaki tüm deliller ve raporlar göz önünde bulundurulduğunda mahkemece en azından davanın kısmen kabulüne müvekkilinin 24.565,01 TL tutarında borçlu olmadığının tespitine, kalan 961,62 TL yönünden davanın kısmen reddine ve takibin bu tutar üzerinden devamına şeklinde karar oluşturulması gerekirken mahkemece davanın tümden reddine karar verildiğini, ayrıca dava dilekçesinde haksız ve kötüniyetli olan davalı aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi de talep edilmiş ise de mahkemece bu talepleri yönünden de herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, her ne kadar davalı tarafın sözleşmeye istinaden borç çıkarmış ise de müvekkilinin sözleşme gereği davalının ödemesi gereken ücretleri ödemesi sebebi ile müvekkilinin davalıya bir borcu bulunmadığını, alacak verecek mahsup edildiğinde ortada müvekkilinin davalıya bir borcu kalmadığını, ancak dosya kapsamında alınan 22/11/2019 tarihli son rapor ile bilirkişinin müvekkilini 961,62 TL borçlu çıkardığını, alınan bu bilirkişi raporunda belirtilen alacak kalemleri karıştırıldığı gibi bazı alacak kalemlerinin mahsubunun yapılmadığını, bu hatalı hesaplamaya yönelik yaptıkları itirazlarını yinelediklerini, davalı şirket tarafından proje kapsamında çalıştırılan işçilere işçi alacakları sebebiyle ve davalı yanın ödeme yapmamasından dolayı toplam 13.645,00 TL ödendiğini, söz konusu ödemenin bilirkişi tarafından değerlendirmeye dahil edilmediğini, iş bu kalemin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini, alt yüklenici olarak SGK kaydını açmadığı bu sebeple işçilerin 9.470,00 TL’lik SGK primlerinin müvekkili şirket ile adi ortaklıkta bulunan diğer ortağı tarafından ödenmiş olduğunun sunulmuş olan SGK kaydı ve makbuzlarla açık şekilde anlaşılacağını, bilirkişi raporunda haklı olarak SGK primlerinin mahsubu gerektiğinin tespit edildiğini, ancak SGK prim ödemesinin tutarının 13.645,00 TL olarak hesaplandığını, davalı yanın KDV tutarı ödenmesin diye, faturaları KDV tevkifatı olmadan kestiğini, stopaj kesintilerinin ertesi yıla devrolduğu için %3 stopaj kesintisi de yapıldığını, stopaj kesinti tutarının 10.145,00 TL olduğunu, bilirkişi raporunda her ne kadar söz konusu tutarın mahsup edilmeyeceğinden bahsedilmiş ise de bu hususa katılmadıklarını, buna ilişkin belgelerin sunulduğunu, ayrıca bilirkişinin vergi kesintisi tutarını da 9.470,0 TL olarak hesapladığını, halbuki müvekkilinin ödediğinin 10.145,00 TL olduğunu, ayrıca şantiyede firmanın yaptığı yanlış işlemlerden dolayı meydana gelen arızalar sonucunda 10.500,00 TL kesinti yapıldığını, bu tutanağı imzalayan şantiye şefinin hizmet listesi ve bu işi firma adına yapan …’a ait dekontların ekte olduğunu, bilirkişi raporunda söz konusu kesintinin mahsup edilmesi gerektiği yönündeki tespitin yerinde olduğunu, bilirkişinin hem alacak kalemlerini karıştırdığını hem de bazı kalemleri mahsuba dahil etmediğini, stopaj kesintisine yönelik olarak Ankara Vergi Dairesine müzekkere yazılmasını talep ettiklerini, ancak talebin reddedildiğini, bu anlamda gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan müvekkilinin borçlu gösterildiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkemece davanın reddedilmesi isabetli ise de kararın eksik ve hatalı olduğunu, müvekkili şirketin davacıya borçlu olmadığı doğru ise de alacağının 961,62TL değil 25.106,62TL olduğunu, son rapor ve buna dair ek raporun dosya muhteviyatı ve dosya muhteviyatında olan daha önce alınmış raporlar ile de çeliştiğini, çelişkinin giderilerek hüküm kurulması gerektiğini, öncelikle SGK primlerinin müvekkili şirketten mahsubu gibi bir şeyin söz konusu olamayacağını, zira davacıya yapılan işin davacının diğer taşeronları gibi dışarıdan işçi getirilerek yapılmış veya dönemsel işçiler ile yapılmış bir iş olmadığını, davacı yana yapılan işte çalışan personelin zaten müvekkili şirketin daimi-kadrolu işçileri olduğunu, SGK primlerinin de düzenli olarak müvekkili şirketçe ödendiğini, dolayısı ile davacının bahsettiği kime ait olduğu bilinmeyen bir SGK prim borcunun müvekkili şirketten mahsubunun mümkün olmadığını, davacının böyle bir SGK prim borcunu mahsup edebilmesi için işçilerinin ücret ve SGK ödemelerini de kendisinin yapması gerektiğini, 10.500,00TL’lık ayıplı iş iddiası ve bununla ile ilgili mahsup talebinin de kabulünün mümkün olmadığını, işin ihale kapsamında yapılan resmi bir iş olduğunu, iddia olunduğu gibi bir ayıp ve ya eksik varsa davacı tarafın hiç değilse mahkeme kanalı ile olmasa dahi noter aracılığıyla tespit yaptırıp veya en azından idarenin bir temsilcisi ile birlikte ve SGK kaydı olan bir teknik personelle beraber tutanak altına alıp buna dair ihtar çekerek ayıbı ekli tutanak ile bildirip derhal giderimini istemesi gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, davalı taşeronca yapılan icra takibine karşı menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı şirketin ortak olarak yer aldığı …-….Ltd Şti. iş ortaklığı ile davalı şirket arasında iş ortaklığının …’ye karşı üstlendiği …16 derslikli İlköğretim okulu, cami, şadırvan ve ticaret merkezi, alt yapı ve çevre düzenlemesi işinde, elektrik, alt yapı, çevre ve yol aydınlatması, trafo merkezi imalatlarının yapımı konulu eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ihtilafsızdır. İş ortaklığının diğer ortağı tarafından davaya muvafakat edilmiş olup davacı yüklenici, davalı ise taşerondur.
Davalı taşeron tarafından faturalardan kaynaklı bakiye 25.526,63TL alacağı olduğu iddiasına dayalı icra takibi yapılmış, davacı borçlu vekilince açılan davada taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davalı taşeronun yükümlüğünde bulunan kalemler olan; davalı taşeronun çalıştırdığı işçilerin ücretleri olan 13.645,00TL ile SGK primleri olan 6.335,00TL’nın davalı taşeron adına ödendiği, yine davalının kusurlu imalatlarının onarılması için 10.500,00TL harcandığını, faturalarda KDV tevkifatı yapılmadığından müvekkilinin bir daha KDV ödemek zorunda kalacağını belirterek söz konusu kalemlerin mahsubunu talep etmiş olmakla, mahkemesince davalı alacaklı taşeronun bakiye hakediş alacağının belirlenmesi, bu alacaktan mahsubu gereken kalem ve miktarın bulunup bulunmadığı incelenip değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın menfi tespit davası olduğu gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olduğu gibi kabul şekli itibariyle de tarafların tazminat talepleri konusunda olumlu- olumsuz herhangi bir karar verilmemesi de doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile esası incelenmeksizin mahkeme kararının HMK’nun 353/1.a.4-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, dosyasının mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne,
2-Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.02.2020 tarih, 2014/1541 E-2020/160 K sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.4-6. maddeleri gereğince kaldırılmasına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve ödenen istinaf başvuru harçlarının ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 08.11.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır