Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/662 E. 2023/1245 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/662 – Karar No:2023/1245

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/662
KARAR NO : 2023/1245

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2022
NUMARASI : 2019/297 E-2022/249 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 08/12/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/01/2024

Davacı vekili tarafından davalı hakkında açılan menfi tespit davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkilinin Dubai menşeili … grubuna dahil olduğunu, yabancı sermaye ile çimento fabrikası yatırımı gerçekleştirdiğini, 21/05/2009 tarihinde de… Üretim tesisinin inşasına ön hazırlık oluşturması için sahada hafriyat, tesviye ve düzleştirme işlerini yerine getirmesi için davalı ile sözleşme yaptığını, davalının bu sözleşmeden kaynaklanan 233.776,77 TL alacağı olduğundan bahisle müvekkili aleyhine Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün 2010/9395 sayılı dosyasında ödeme emri gönderdiğini, müvekkilinin takibe itiraz ettiğini, icra takibinden sonra davalının bilgisi dahilinde müvekkili tarafından davalı adına SGK’ya 41.282,00 TL ve 117.031,14 TL olmak üzere 158.313,14 TL, davalının işçilerine ise açmış oldukları ücret alacakları davalarını kazanmaları üzerine toplam 59.797,42 TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin itirazı üzerine icra dosyasında uzunca bir süre hiçbir işlem yapılmadığını, bilahare davalının takip dosyasında yenileme talep ettiğini, bunun üzerine müvekkiline yenileme emri gönderildiğini, yenileme emri tebliği üzerine, daha önce takibe itiraz edildiği, itiraz ile takibin durmuş ve düşmüş olması gerektiği belirtilerek bu yönde karar verilmesi isteği ile icra dairesine müracaat edildi ise de, icra dairesinin; kısmi itirazda itiraz edilen kısmın açıkça gösterilmemiş olması nedeniyle itirazın geçersiz olduğuna karar verdiğini, Ankara 6. İcra Mahkemesi’nin de 2013/1163 Esas sayılı dosyada şikayetin reddine karar verdiğini, bu nedenle iş bu menfi tespit davasının açıldığını, menfi tespit davası açmakta hukuki yararları bulunduğunu, müvekkilinin davalıya borcu bulunmadığını, takip tarihinde davalının müvekkilinden alacağının 207.756,77 TL olduğunu, onun da müvekkilince yapılan ödemelerle sona erdiğini, sözleşme konusu işe ilişkin kesin kabul işleminin yapılmadığını, davalının, SGK’dan borcu yoktur yazısı getirmediğini, müvekkili şirkete karşı taahhütlerinin devam ettiğini, icra takibine konu alacağın 207.756,77 TL’sinin davalının devam eden taahhütlerine karşılık olarak tutulduğunu, Ankara 8. İcra Dairesi’nin 2009/16627 sayılı dosyasından gelen birinci haciz ihbarnamesinde davalının … isimli kişiye olan 435.053,03 TL borcunun talep edildiğini belirterek; müvekkilinin Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün 2010/9395 sayılı dosyasında davalıya borçlu bulunmadığının tespiti ile % 20 kötüniyet tazminatı takdirini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı yanın takip tarihinde 207.756,77 TL borçlu bulunduklarını kabul etmekte olduğunu, bunun ödeme ile sona erdiğini iddia ettiğini, bu durumda davacının İİK’nun 71. maddesi uyarınca itfa nedeniyle takibin geri bırakılmasını talep etmesi gerektiğini, davacı şirketin müvekkili şirket adına SGK ve üçüncü kişilere yapmış olduğu ödemelerin icra dosyası ile kesinleşmiş borca mahsuben yapılmış olmadığını, müvekkili şirketin başka alacakları da bulunduğunu, İstanbul 30. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/198 Esas sayılı dosyasında müvekkilinin tespit edilen 10.757.000,00 TL alacağının taleple bağlı kalınarak 100.000,00 TL’sinin tahsiline karar verildiğini, yapıldığı bildirilen ödemelerin icra dosyasına mahsuben yapıldığı iddiasının müvekkilinin talebi ve kabulünde olmadığını, bir an için takipten sonra yapılan ödemelerin takip konusu borca ilişkin olduğu kabul edilse bile bunun öncelikle faiz ve fer’ilerden düşülmesi gerektiğini belirterek; davanın reddini, % 40’dan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatı takdirini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu 06/02/2017 tarih ve 2014/1114 Esas-2017/62 Karar sayılı kararına karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Dairemizin 30/04/2019 tarih ve 2017/1118 Esas-2019/408 Karar sayılı kararı ile, “Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davalı …AŞ tarafından davacı aleyhinde İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/880 Esas sayılı ve bu dava ile birleşen dava dosyalarında, eldeki dava dosyasına konu olan aynı sözleşmeye dayalı olarak ve yine eldeki davaya konu alacak mahsup edilmek suretiyle iş bedeli alacağının talep edildiği, mahkemece verilen kararın temyiz edildiği ve Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2017/2121 Esas ve 2018/1651 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu ve halen derdest olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, anılan dava dosyasının getirtilerek, eldeki davayı etkileyip etkilemeyeceği veya aralarında bağlantı bulunup bulunmadığı incelenip değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından…” gerekçesi ile tarafların istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dairemizin bu kararından sonra, dosya mahkemenin yukarıdaki esasını almış, mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davanın; davalı yüklenici tarafından davacı iş sahibi aleyhine iş bedeli alacağının tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle davacı iş sahibinin borçlu bulunmadığının tespiti isteğine ilişkin olduğu, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmekte olan dava ile mahkemede görülmekte olan davanın tarafları ve konusu aynı olmakla birlikte alacak kalemlerinin aynı olmadığı, davanın ilk açıldığı (kapatılan) İstanbul 30. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde (2011/198 esas) davacı talebinde “…Taraflar arasında 21/05/2009 tarihinde imzalanmış sözleşme gereği müvekkilinin… Parsel de kayıtlı ve 567.526 m² alanlı … Binası inşaatı – Sahasında; 11.01. Pozuna göre, 851.076 m³ ( 2.340.459 TL ) Temel Kazısı, 11.01A. Pozuna göre, 41.359 m³ (82.718 TL) Tesviye ve Temel Kazısı, 11.02. Pozuna göre, 41.358 m³ (55.445 TL) Taşıma ve 11.04. Pozuna göre, 995.984 m³ ( 14.939.760 TL) Dolgu ve Sıkıştırma işlemleri olmak üzere toplam 17.418.382 TL tutarında iş yaptığını, ancak, bunun 3.066.426 TL’sını faturalandırabildiğini … buna karşılık, davalı taraftan ise sadece 2.845.649 TL ödeme aldığını; bakiye 220.000 TL için icra takibine geçtiğini … ayrıca, davalıdan, 14.352.956 TL alacağı bulunduğu halde, davalının; ödemelerini, yapmaktan kaçındığını… şimdilik 100.000 TL’nin kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği, davacının eser sözleşmesinden kaynaklı faturalandırdığı 3.066.426 TL alacaklar içinden 2.845.649 TL ödeme aldığı 0(3.066.426 TL- 2.845.649 TL= kalan 220.777,00 TL alacak için ise Ankara 30.İcra Müdürlüğünün (eski 2010/9395 Esas) 2013/16327 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattığı, ilamsız icra takibine usulüne uygun itiraz etmediğinden takibin kesinleşmesi üzerine ise davacı borçlu tarafından iş bu menfi tespit davasını açtığı, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen asıl ve birleşen davalarda ise; davacı yüklenicinin …’da, … Binası inşaatı sahasında; Tesviye, Temel Kazısı, Taşıma, Dolgu ve Sıkıştırma İşlemlerine ilişkin bakiye alacağının olup olmadığı varsa miktarının ne kadar olduğu hususunda yargılama yapılarak ve nihayetinde İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesince en son 20/01/2022 tarih ve 2021/19 Esas ve 2022/44 Kararı ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği, kararın halen kesinleşmediği, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan dava ile mahkeme dosyasında bağlantı var ise de, alacak kalemlerinin farklı olması, davacının borcun varlığının bir kısmını icra dosyasına yaptığı itiraz dilekçesi ile “zımni olarak kabul etmesi” değerlendirildiğinde bu davanın eldeki davayı etkilemeyeceğinin değerlendirildiği, yanlar arasında akdi ilişki bulunduğu ve davalının davacı aleyhine Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün 2010/9395 sayılı dosyasında alacakları için icra takibi başlattığı, bilahare davalının takip dosyasında yenileme talep ettiği, bunun üzerine davacıya yenileme emri gönderildiği, davacının itiraz ettiği, takip dairesinin; kısmi itirazda itiraz edilen kısmın açıkça gösterilmemiş olması nedeniyle itirazın geçersiz olduğuna karar verdiği, Ankara 6. İcra Mahkemesi’nin de 2013/1163 Esas sayılı dosyada şikayetin reddine karar verdiği, bunun üzerine eldeki menfi tespit davasının açıldığı, davacı yanın takip tarihi itibariyle davalının alacağının 207.756,77 TL olduğunu kabul etmekte olduğu hususlarında bir ihtilaf bulunmadığı, davanın; takipten sonra başlatılan icra takibine ilişkin bulunması nedeniyle ilk önce ihtiyati tedbir isteğinin reddedildiği, bilahare vezneye giren paranın alacaklıya ödenmemesi yolunda ihtiyati tedbir talep edilmesi üzerine vezneye giren paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verildiği, bilirkişi rapor ve ek raporunun delil durumuna uygun, gerekçeli ve tatminkar bulunduğu, mahkemece de; davacının itiraz olarak nitelendirdiği 18/05/2010 tarihli beyanının itiraz niteliğinde olmadığı, bilgilendirme niteliğinde olduğu, İİK’nun 71/1maddesi hükmünün borçluya bir alternatif sunmakta olduğu, icra mahkemesinin bu hususta vereceği kararın kesin hüküm teşkil etmeyeceği, borçlunun maddi anlamda kesin hüküm elde edebilmek için menfi tespit talep etmesinde hukuki yararı bulunduğu, borcun 207.756,77 TL’lik kısmının ikrar nedeniyle tartışma konusu olmaktan çıktığı, geri kalan 26.200,00 TL alacağın varlığını davalı alacaklının ispatlaması gerektiği, bunu usulünce ispat edemediği, davacının ifa ettiği bedeller BK.m102/1 uyarınca ilk icra takibi yapılan borca karşılık yapılmış sayılacağından Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün 2010/9395 sayılı dosyasına karşılık yapılmış sayılması gerektiği, bu ifalar değerlendirildiğinde davalı alacaklının takibe devam etmesi gereken miktarın 93.819,18 TL olduğu, 125.479,63 TL için davacının borçlu bulunmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne; Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2013/16327 E (eski 2010/9395) sayılı dosyasında davacının davalıya 125.479,63 TL için borçlu bulunmadığının tespitine, 25.095,92 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine, 18.763,83 TL tazminatın da davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; İstinaf Mahkemesi tarafından verilen kaldırma kararı gereğince, öncelikle atfı geçen iki mahkeme dosyası arasında bağlantı olup olmadığının tespiti, sonrasında faiz ve hesap gibi konuların ele alınmasını gerektirirken, Mahkeme tarafından sadece iki dosya arasında bağlantı olup olmadığının tespiti ile yetinilmesinin yerinde olmadığını, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesin’de yapılan yargılama neticesinde 20/01/2022 tarihinde ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararda o davanın davacısı …’ın, davalı …’dan herhangi bir alacağı olmadığının ve işveren …’nun yüklenici …’a her türlü ödemesini eksiksiz ve zamanında yaptığının hüküm altına alındığını, bu hususun huzurdaki dava bakımından ilk derece mahkemesi tarafından farklı değerlendirilerek, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ndeki davanın huzurdaki davayı etkilemediği sonucuna ulaşıldığını, mahkemece, müvekkili şirketin, davalı … adına yaptığı ödemelerin, talep üzerine kısım kısım gerçekleştirildiğinden, her bir ödeme tarihine kadar alacak tutarı üzerinden faiz işletilmesi şeklindeki hesaplama yöntemi benimsenerek icra takibine 93.819,18 TL üzerinden devam edilebileceği yönünde hüküm kurulduğunu, ancak davalı …’ın alacak tutarı muaccel hale gelmediğinden bu tutara bir faiz işletilebilmesinin mümkün olmadığını, zira taraflar arasında imzalanan 21/05/2009 tarihli Sözleşme’nin 2.3. maddesi uyarınca, Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılacak her türlü ödemenin …’a ait olduğunu, ayrıca sözleşmenin 16. maddesinde … tarafından hazırlanacak faturanın öncelikle müvekkili şirkete onaya gönderileceğinin ve onayın ancak …’ın muhasebe bölümünce gerekli olacak biçimde sorumluluğunu tamamlaması halinde verileceğinin kabul edildiğini, bu maddeler uyarınca davalı …’ın alacağını talep edebilme zamanının sözleşmedeki bir tarih değil, işlerin tamamlanmasını takiben ilgili ödeme belgelerinin sunulduğu an olarak belirlendiğini, müvekkiline SGK’dan “borcu yoktur” ilişiksiz belgesi getirilmediğinden, … tarafından yukarıda anılan sözleşmesel yükümlülüklerin yerine getirilmediğinin kabulü gerektiğini, sözleşmesel yükümlülükler yerine getirilmediğinden, müvekkilinin davaya konu alacak tutarına ilişkin nihai kabulünün gerçekleştirilmediğini bu nedenle de talep edilen alacağın muaccel hale gelmediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, temerrüt halinin varlığı açısından en temel husus olan muacceliyetin göz önünde bulundurulmayarak hatalı hesaplama yapıldığını, iş sahibi olan müvekkilinin mükerrer ödeme yapma riski devam etmekteyken ve davalı sözleşmesel yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemişken, borcun muaccel olmasının mümkün olmadığını, davalı … tarafından müvekkili şirket aleyhine icra takibinin başlatılmış olduğu 2010 yılında yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 101.maddesinde “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtariyle, mütemerrit olur.” hükmünün düzenlendiğini temerrüde düşmenin ilk şartının borcun muaccel olmasına rağmen henüz ifa edilmemiş olması olduğunu, kural olarak, bu tür (muaccel) bir borcun borçlusunun, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşeceğini, davalı … şirketi sözleşmesel yükümlülüklerini ifa etmediğinden, sözleşmenin 16. maddesi uyarınca onay ve nihai kabul yapılmadığını, bu nedenle de …’ın alacağının muaccel hale gelmediğini, temerrüt faizinin ise Borçlar Kanunu’nun 103.maddesinde düzenlenmiş olup, ancak temerrüt halinde söz konusu olabileceğini, temerrüt faizi talep edilebilmesi için de, borçlunun temerrüde düşürülmesi ve alacağın muaccel olması gerektiğini, sözleşme uyarınca muaccel hale gelmemiş bir borçtan dolayı temerrüt söz konusu olmayacağından temerrüt faizi de uygulanamayacağını, müvekkili tarafından … adına kendine gönderilen ödeme emirleri ve haciz ihbarnameleri kapsamında SGK’ya ve işçilere yapılan 218.110,56 TL tutarındaki ödemelerin, …’ın anapara tutarı 207.756,77 TL olan ve henüz muaccel hale gelmemiş olan alacağından düşülmesi sonucunda, müvekkili şirketin …’a borcu olmadığını, aksine alacağı olduğunu, faiz hesabına esas alınan yıllık %20 oranındaki faiz oranının da hukuka aykırı olduğunu, tamamen keyfi olarak uygulandığını, taraflarca sözleşmede belirlenmiş bir akdi faiz oranı bulunmadığından, 6543 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2. maddesi uyarınca, ilgili dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından belirlenen avans faizi oranlarının uygulanması gerektiğini, yıllık %20 faiz oranının hiçbir hukuki dayanağı olmadığını, bilirkişi heyeti tarafından davanın menfi tespit davası olduğu dikkate alınmadan, icra hukuku bağlamında “şeklen” kesinleşmiş bir faiz oranına istinaden hesaplama yapılmış olup, bu hesaplamanın da hatalı olduğunu, müvekkili şirketin ödeme emrine konu borcun bulunmadığının tespiti talebiyle işbu davayı ikame ettiği dikkate alındığında, alacak iddiası bakımından ödeme emrinin esas alınmasının da mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, İstinaf Mahkemesi tarafından borcun muaccel olduğu sonucuna varılsa dahi; yasal oranlar dikkate alındığında, dosya yenileme tarihi itibarıyla borcun en fazla 50.607,00 TL olabileceğini, bu kapsamda bilirkişi heyeti tarafından faiz hesaplamasına yıllık %20 faiz oranının esas alınmasının ve mahkeme kararının da bu hatalı hesaplamaya dayanılarak oluşturulmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek; mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini, Daire aksi kanaatte ise, müvekkili şirket tarafından yapılan ödemelere Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından belirlenen avans faiz oranları uygulanmak suretiyle toplam borç bedelinin 50.607,00 TL olacak şekilde kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen 21/05/2019 tarihli sözleşme niteliği itibariyle 6098 Sayılı Türk borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, davacı iş sahibi davalı yüklenicidir.
Bu sözleşme ile davalı yüklenici … … San. Ve Tic. A.Ş.(…) davacı iş sahibi … … … San. Ve Tic. A.Ş. (…)’ye ait… Tesislerinin teknik şartname kapsamında düzleştirme, sıkıştırma çalışmaları ve tesis inşası için kazı işleri dahil gerekli tüm çalışma türlerini yapma işini üstlenmiştir.
Alacaklı yüklenici … tarafından iş bu sözleşme kapsamında doğan alacağı ile ilgili 24/12/2009 tarihli muavin defter dökümüne dayanılarak Ankara 30. İcra Müdürlüğü’nün 2010/9395 Esas sayılı dosyası üzerinden 220.776,77 TL asıl alacak, 11.000,00 TL faiz olmak üzere toplam 233.776,77 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatılmış, takip tarihinden itibaren de alacağa %20 ticari faizi uygulanması talep edilmiştir. İcra müdürlüğü tarafından gönderilen ödeme emri borçlu iş sahibi …’ya 17/05/2010 tarihinde tebliğ edilmiş, borçlu vekilinin 24/05/2010 tarihli dilekçesinde alacaklı …’ın sözleşme hükümleri çerçevesinde şirkete hafriyat ve tesviye işleri yaptığı, firmanın bu işler karşılığında 207.756,77 TL alacağı kaldığı, ancak firmanın yaptığı hafriyat ve tesviye işi ile ilgili olarak kesin kabul işlemi yapılmadığı, SGK’dan borcu yoktur ilişiksizlik belgesinin henüz getirilmediği, dolayısıyla alacaklının …’ya karşı yükümlülükleri devam ettiğinden belirtilen tutarın şirket tarafından tutulmakta olduğu, diğer taraftan Ankara 8. İcra Dairesi’nden şirkete gelen 22/04/2010 tarih ve 2009/16627 Esas sayılı 1.haciz ihbarnamesi ile …’ın …’e 435.053,03 TL borcu olduğunun ve ödemesinin icra dairesine yapılmasının talep edildiği, sonuç olarak …’ın şirketlerinden alacak tutarı 207.756,77 TL’nin sözleşme hükümlerini tam olarak yerine getirmemesi ve Ankara 8. İcra Dairesi’nin haciz ihbarnamesi nedeniyle tutulduğu belirtilmiştir. Bu dilekçe sonrasında icra müdürlüğü tarafından herhangi bir işlem yapılmamış, 18/11/2013 tarihinde alacaklı vekilince yenileme talep edilmiş, 19/11/2013 tarihinde icra müdürlüğünce borçluya yenileme emri gönderilmiş, yenileme emri borçluya 09/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, borçlu vekilince 16/12/2013 tarihinde icra takibinin halihazırda durmuş olması nedeniyle yenileme emrine itiraz edilmiş, icra müdürlüğünün 16/12/2013 tarihli kararı ile İİK’nın 62.maddesi uyarınca icra takibine usulüne uygun olarak itiraz edilmediğinden yenileme emrine itirazın geçersiz olduğu gerekçesiyle takibin devamına karar verilmiştir.
TBK’nın 97. maddesi uyarınca; karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş yada ifasını önermiş olması gerekir. Aksi halde öncelikli ifa kendisine düşmeyen taraf kendi edimini ifadan kaçınabilir.
Eser sözleşmesinde ana kural öncelikli ifa yükleniciye ait olduğundan eser yüklenici tarafından tamamlanıp teslim edilmedikçe iş sahibi ödemezlik def’ini ileri sürerek ödemeden kaçınabileceği gibi, eksik ve kusurlu teslim ve ifa halinde de iş bedelinin bunların giderim bedeli kadarlık kısmını yada tamamını ödemekten kaçınma hakkına sahip olacaktır.
Teslim borcunun ne zaman yerine getirilmesi gerektiğine gelince, kural olarak teslimin sözleşmede kararlaştırılan zamanda yerine getirilmesi gerekmektedir. Teslimin yapıldığı ve bedele hak kazanıldığını da yine kural olarak yüklenici ispat etmek zorundadır.
Kararlaştırılan yada süre verilerek belirlenen ödeme (ifa) zamanında borçlu tarafından borç ifa edilmemiş ise, borçlu temerrüde düşmüş olur. Borçlu temerrüdü için öncelikle alacağın muaccel olması gerekir.
TBK’nın 117. Maddesi uyarınca, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşecektir. Aynı maddenin 2.fıkrasına göre de borcun ifa edileceği gün birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlunun temerrüde düşmüş olacağı, ancak sebepsiz zenginleşmenin iyiniyetli olduğu hallerde temerrüt için ihtarın şart olduğu kabul edilmiştir.
Bu yasal düzenleme ve tanımdan hareketle eser sözleşmelerinde iş sahibinin temerrüdünün oluşması için borcun muaccel olması, borçluya ödeme miktarı da belirtilerek gönderilecek ihtarname ile alacağın ödenmesinin talep edilmiş yada kararlaştırılan kesin vadede borcun ödenmemiş olası, iş sahibinin bedel ödeme borcu olması, borcu ödememiş bulunması ve borcu ödemekten kaçınmayı haklı gösteren (ödemezlik def’i gibi) sebep bulunmaması gerekir.
Davacı vekilinin gerek yukarıda özetlenen icra takibine beyan dilekçesinden, gerekse dava dilekçesindeki açıklamalarından anlaşıldığı üzere, icra takip tarihi itibariyle alacağın var olmadığı değil, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri kapsamında muaccel olmadığı (ödenme zamanının gelmediği) ileri sürülmüştür.
Taraflar arasında konusu, davacı iş sahibi …’ya ait… Tesislerinin düzleştirme, sıkıştırma ve kazı işlerinin yapılması konusunda eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu ihtilafsız olup, dosyaya sunulan Sözleşmenin Genel Koşulları’nın 2.0 maddesine göre işin süresi sözleşmenin imzalanmasından itibaren 105 iş günüdür. 2.3 maddesine göre ödemelerle ilgili olarak yüklenici SSK primleri, fonlar, SGK ile ilintili yardımlar ve 1475 Sayılı Yasa ve çalışanlarla ilintili her çeşit vergi için yapılacak gerekli ödemeleri karşılamak zorundadır. 21.0 maddesine göre, yüklenici işçilerin aylık ödemesi konusunda SGK ile ilintili kendi belgesini vermek zorunda olup, aylık iş gidişat ödemesi sadece SGK’dan çalışabilirlik belgesi alındıktan sonra iş sahibi tarafından onaylanacaktır. Bu maddeler kapsamında yüklenici …’ın SGK primleri fonlar ve diğer işçilik hak ve yükümlülüklerinden sorumlu olacağının kararlaştırıldığı anlaşılmakta ise de bakiye alacağın bu yükümlülüklerin yerine getirilmesine veya SGK ilişiksizlik belgesi getirilmesine bağlandığına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bununla birlikte hakedişlerin düzenlenmesi ve ödenmesi 16. maddede düzenlenmiş, sürecin tamamlanmasının ise üç yada dört hafta sürebileceği kabul edilmiştir. Genel Koşullar’ın 20.0 maddesinde ise, aylık hakediş faturası tutarının %5 kadarının hakediş ödemesinden düşüleceği, bu tutarın teminat belgesi olarak mal sahibi tarafından tutulmasını yüklenicinin kabul ettiği, bahsedilen miktarın sadece sözleşme gereğince işlerin tamamlanması için mal sahibi tarafından nihai kabul belgesinin yayınlanmasından sonra ibra edileceği kabul edilmiştir. Sözleşmede ayrıca ve özellikle nihai kabul belgesinin ne zaman yayınlanacağı belirtilmemiştir.
Yukarıda eser sözleşmelerinde teslim ve muacceliyete ilişkin açıklamalar yapılmış olup, bu açıklamalar ve sözleşme hükümleri kapsamında taraf beyan ve delilleri birlikte değerlendirilerek takip tarihi itibariyle takibe konu alacağın muaccel hale gelip gelmediği, takipten önce iş sahibinin temerrüde düşürülüp düşürülmediği hususları incelenip değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, teslim ve muacceliyet şartı sözleşme ve genel hükümler çerçevesinde incelenip değerlendirilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,

2-Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/04/2022 tarih ve 2019/297 Esas 2022/249 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

4-Davacı tarafından yatırılan 1.594,79 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-Davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 08/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır