Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/632 E. 2023/865 K. 19.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/632 – Karar No:2023/865
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/632
KARAR NO : 2023/865

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/06/2018
NUMARASI : 2014/1873 E-2018/379 K

DAVACI :
VEKİLİ : Av. … – E-TEBLİGAT

DAVALI :
VEKİLİ : Av. … – E-TEBLİGAT

DAVANIN KONUSU : Munzam Zarar (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 19.07.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 19.07.2023
Eser sözleşmesinden kaynaklanan munzam zarar talepli davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; taraflar arasında bina inşaatına ilişkin 26.10.2007/18467 yevmiye numaralı sözleşmenin akdedildiğini, müvekkilinin hakediş alacağı ve ek teminat alacağının tahsili için Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/163 esas sayılı davası ile bu dava ile birleştirilen nakde çevrilen teminat mektubu bedelinin ve teminat mektubu faizi alacağının tahsili talepli Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/46 esas sayılı davalarını açtığını, yargılama sonucunda sırasıyla 80.094,51 TL ile 76.650 TL’nin tahsiline karar verildiğini, kararın Yargıtay tarafından onanmak ve karar düzeltme isteminin reddine karar verilmek suretiyle 10.11.2014 tarihinde kesinleştiğini, icra neticesi sadece 40.157,18 TL faiz tahsil edilebildiğini, asıl davada faize hükmedilmemesi, birleşen davada teminat mektubunun nakde çevrildiği tarih yerine dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi nedeniyle müvekkilinin faiz yönünden açıkça zarara uğradığını, taraflar arasında sorunlar yaşanmadan evvel müvekkilinin belirttiği bankalar nezdinde 3.000.000 TL tutarlı kredisinin bulunduğunu, yine adresleri yazılı büro, daire ve evin olduğunu, davalı tarafın sözleşmeden doğan alacağı zamanında ödememesi ve üstüne teminat mektubunu haksız yere nakde çevirmesi sonucu müvekkili alacaklılarının ve bankaların baskısı sonucu belirttiği büro, daire ve evi satmak zorunda kaldığını, teminat mektubunun paraya çevrilmesi nedeniyle müvekkilinin teminat mektubu alamaz duruma düşürüldüğünü, kredilerinin iptal edildiğini, kullandığı kredilerle temerrüde düşürüldüğünü, tek başına teminat mektubu alamadığı için ortak girişim olarak ihalelere girmeyi denediğini, ancak belirttiği ihalede banka borçlarının öz kaynaklara oranının 0,50’den büyük olması nedeniyle teklifinin değerlendirme dışı bırakıldığını, katılamadığı ihaleler nedeniyle kar etme fırsatını kaçırdığını, somut ve munzam zararlarına ilişkin olarak 1.000.000 TL’nin ödenmesinin ihtar edildiğini, davalının ödeme yapmadığını öne sürerek şimdilik 25.000 TL munzam zararın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili özetle; davacının ihtarnamede 1.000.000 TL talep ettiğini, 25.000 TL talepli kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının 15.04.2008 tarihinde işi tamamlaması gerekirken eksik ve ayıplı imal ettiğini, ihtara rağmen eksiklikleri gidermediğini, temerrüde düştüğünü, ayrıca çalıştırdığı işçilerin SSK primlerinin davacının yükümlü olduğu damga vergisinin ve iskan ruhsatı masraflarının müvekkili tarafından davacı nam ve hesabına ödendiğini, 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davada bu hususların kabul edildiğini, sözleşme gereğince cezai şart tahakkuk ettirilerek davacı alacağından mahsup edildiğini, sözleşmeye göre teslimi gereken 15.04.2008 tarihine kadar yapılan hakedişler nedeniyle davacının 994.471,92 TL tutarlı fatura düzenlediğini, müvekkili tarafından fatura tutarlarından fazla olacak biçimde aynı dönemde 1.110.053,96 TL ödeme yapıldığını, taraflar arasında görülen davalarda hüküm altına alınan alacaklar ile davacının kullandığını belirttiği krediler, ipoteklerin paraya çevrilmesi ve ihalelere katılamaması arasında illiyet bağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “Bilirkişi kök raporuna karşı itirazların karşılanması için bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. 07/05/2018 tarihli ek raporda; kesinleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/163 esas sayılı dosyasındaki dava dilekçesinde faiz talebinde bulunulmamış olması, mahkemece anılan dava dosyasında asıl davada hüküm altına alınan alacağı faiz yürütülmemiş olmasında sebebin talepde bulunulmaması olduğundan söz konusu dava dosyasında hüküm altına alınmayan faizin munzam zarar kapsamında bu dava dosyasında talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacı vekilinin davalı tarafından davacının sözleşmeden kaynaklanan alacağının zamanından ödenmemesi ve teminat mektubunun da haksız yere irat kaydedilmesi üzerine davacıdan alacaklı olanların ve bankaların aşırı baskısı sebebiyle … Şubesine ipotekli olan ve büro olarak kullanılan …’deki taşınmazın şirket ortaklarından …’ın eşine ait olan … ipotekli olan evin satılmak zorunda kaldığını belirterek munzam zarar talep edilmiş ise de, davacı şirketin 2007 yılı kredi borç stokunun 155.607,24 TL, 2008 yıl sonu kredi borç stokunun ise 147.736,62 TL olduğu, dosyada bulunan 2007 yılı yevmiye defteri açılış kaydında ise 2006 yıl sonu kredi borç stoku ise 148.999,24 TL olarak kayıtlandığı, 2009 yılı kredi borç stokunun 26.873,26, 2010 yıl sonu kredi borç stokunun ise 0 TL olduğunun görüldüğü bu açıdan davacı şirketin inşaat-taahhut işleri ile iştigal ettiği, dava konusu işin yüklenim tarihi olan 26/10/2007 öncesinden gelmekte olan bir kredi borç stokunun bulunduğu, işin gereği olarak krediler için şirket ortak ve yakınlarının bankalara taşınmazlarını teminat olarak vermiş oldukları durumu karşısında bahse konu olan kredi borçlarının salt bu dava konusu işten kaynaklı olduğu, ya da bahse konu taşınmazların bu işden sebep satıldığı iddiasını kanıtlayak yeterli delile rastlanılmadığını, keza bu satışlardan dolayı doğan zararın ne kadar olduğunun da belirtilmediğini, yine davacı vekilinin müvekkili şirketin tek başına teminat mektubu alamadığı için ortak değişim olarak ihalelere girmeyi denediğini, müvekkili şirketin kısa vadeli banka borçlarının öz kaynaklara oranının 0,50 den düşük olması gerekirken bu oranın 0,50 den büyük olması sebebiyle teklifinin değerlendirme dışı bırakılması nedeniyle ihale dışı kaldığını ve gidemediği işlerden dolayı elden kaçırdığı karıda munzam zarar kapsamında talep ettiği ve somut olarak Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından ihale edilen ”Çanakkale Havaalanı İLS Alt Yapı Çevre Güvenlik Yolu Çevre Emniyet Tel Örgüsü Çevre Aydınlatma Sistemi Yapım İşine” ilişkin ihale dosyasına delil olarak dayanıldığını, fakat sonradan dosyaya sunulan Devlet Hava Meydanları İşletmesinin davacıyı göndermiş olduğu 13/08/2009 tarihli cevabi yazısında ise özetle; kısa vadeli banka borçlarının öz kaynaklara oranının 0,50 den küçük olması gerekirken her 3 yıla ait sonuçların 0,50 den büyük olması tespit edildiğinden teklifiniz değerlendirme dışı bırakılmıştır” denilmek suretiyle teklif verilmiş olan işin ihalesi dışı bırakıldığı anlaşılmakla davacının dava konusu işi yüklenmiş olduğu, 2007 yılı öncesinde de gerekli yeterliliğe haiz olmadığının anlaşıldığı, davacının ihale dışı kalmasıyla davalı tarafından alacağının ödenmemesi arasında illiyet bağının somut deliller ile kanıtlanamadığı, bu iddianın da munzam zarar istemi için yeterli görülmediği, davacının munzam zarara ilişkin talebinin şartlarının oluşmadığı bildirilmiştir. Dava; munzam zarar nedeniyle alacak istemine ilişkindir. TBK’nun 122.maddesinde munzam zarar düzenlenmiştir. TBK 122.maddeye göre ”alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe bu zararıda gidermekle yükümlüdür” şeklinde munzam zararının koşulları açıklanmıştır. Dava konusu uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken hukuki sorun temerrüt faizini aşan bir zararın mevcut olup olmadığıdır. Davacının para alacağını zamanında alması halinde ne şekilde kullanacağını kanıtlaması gerekmektedir. Ayrıca alacaklı uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorundadır. Yapılan yargılama, iddia, savunma, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre davacı vekili dava dilekçesinde ve kök rapora itirazlarında davacının gerek elde edemediği faizler gerek elinden çıkartmak zorunda kaldığı gayrimenkuller ve gerekse ihale dışı kaldığı ve giremediği işlerden dolayı elden kaçırdığı karı olmak üzere 1.000.000,00 TL lik munzam zararı olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 25.000,00 TL nin tahsilini talep etmiş ise de, ayrıntısı yukarıda açıklanan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, davacının munzam zarara ilişkin talebinin şartları oluşmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaları tekrarla taraflar arasında görülen asıl ve birleşen davada müvekkilinin haklı bulunduğu, bir miktar tazminata hükmedilmekle birlikte icra takibinde sadece 40.157,18 TL faiz tahsil edildiği, asıl davada faize hükmedilmemesi, birleşen davada ise teminat mektubunun nakde çevrildiği tarih yerine dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi nedenleriyle müvekkilinin zarara uğradığı, taraflar arasında sorunlar yaşanmadan evvel müvekkilinin belirttiği bankalar nezdinde 3.000.000 TL tutarlı kredisinin bulunduğu, belirttiği büro, daire ve ev bulunmaktayken, davalı tarafın sözleşmeden doğan alacağı zamanında ödememesi ve teminat mektubunu haksız yere nakde çevirmesi sonucu müvekkili alacaklılarının ve bankaların baskısı sonucu bu gayrimenkulleri satmak zorunda kaldığı, teminat mektubunun paraya çevrilmesi sonucu müvekkilinin teminat mektubu alamaz duruma düşürüldüğü, kredilerinin iptal edildiği, kullandığı kredilerle temerrüde düşürüldüğü, tek başına teminat mektubu alamadığı için ortak girişim olarak ihalelere girmeyi denediği, ancak belirttiği ihalede banka borçlarının öz kaynaklara oranının 0,50’den büyük olması nedeniyle teklifinin değerlendirme dışı bırakıldığı, katılamadığı ihaleler nedeniyle kar etme fırsatını kaçırdığı, zararlarına ilişkin olarak davalıya 1.000.000 TL ödemesinin ihtar edildiği, davalının ödeme yapmadığı, para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesi halinde geç ifa sebebiyle temerrüt faizinden fazla bir zararın doğması halinde alacaklının bu zararın tazminini borçludan isteyebileceği, 2009/163 esas sayılı davada faiz talebinde bulunulmamış olmasının ek dava ile istenmesine engel teşkil etmediği, faiz talebinde bulunulmamış olsa dahi munzam zarar tespit edilirken temerrüt faizini aşan zararın olup olmadığının araştırılması gerektiği, raporda müvekkilinin işi üstlenmesinden önce de kredi borç stokunun bulunduğu, kredi borçlarının bu işten kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunda yeterli delil bulunmadığı belirtilmiş ise de, müvekkilinin belirttiği krediler ile müvekkilinin ve ortaklarının gayrimenkullere sahip olduğu, yine raporda müvekkilinin 2007 yılından önce de ihalelere girme yeterliliğine sahip olmadığı tespit edilmiş ise de, ihaleye katılmamanın tek nedeninin teminat mektubunun haksız yere irat kaydedilmesi olduğunun ortaya çıktığı, bankalara yazılarak kullanılan kredilerin ipotek tesis edilen taşınmazların, bunların satışlarına ilişkin belgelerin celbi ile 2007 ile 2009 yılı defter ve kayıtlarıyla birlikte incelenerek müvekkilinin elde edemediği faizlerin, elden çıkarmak zorunda kaldığı gayrimenkullerin, ihaleler nedeniyle kaçırdığı fırsatın tespiti hususunda yeni bir heyetten rapor alınması gerektiği nedenleriyle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan munzam zarar talepli olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde uyarınca istinaf nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu 122. madde gereğince alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Munzam zararın talep edilebilmesi borçlunun para borcunun ifasında temerrüde düşmesini, temerrüde düşmekte kusurlu olmasını, temerrüt nedeniyle alacaklının temerrüt faiziyle karşılanmayan bir zarara uğramış olmasını ve borçlunun temerrüde düşmesiyle alacaklının öne sürdüğü munzam zarar arasında illiyet bağının bulunmasını gerektirir. Munzam zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki döneme ilişkin olup, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur. Bu nedenle asıl alacak tahsil edilirken munzam zarar talebine ilişkin ihtirazi kayıt gerekmediği gibi, asıl alacağın zamanaşımı süresine tabii olmayıp, zamanaşımı süresi asıl alacağın ödendiği tarihten itibaren 10 yıldır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,
2-) Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,80 TL istinaf karar harcından yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,1‬0 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-) Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve yatırdığı başvurma harcının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 361. madde gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 19.07.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır