Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/558 E. 2022/954 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/558 – Karar No:2022/954
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/558
KARAR NO : 2022/954

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2020
NUMARASI : 2018/445 E-2020/123 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 06/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 31/10/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasında, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; davacının, davalıya ait inşaatlara mutfak dolabı yaptığını, 07/02/2017 tarihli 30.132,00 TL bedelli 031611 seri nolu fatura tanzim edilerek teslim edildiğini, söz konusu faturanın davalının muhasebe kayıtlarına işlendiğini, herhangi bir itiraza uğramayarak içeriğinin davalı tarafından kabul edildiğini, davacı ile davalı arasındaki cari hesabın 12/05/2017 tarihinde kapatıldığını, bu hususta davalı tarafa Eskişehir 4. Noterliği’nin 12/05/2017 tarihli … yevmiye nolu ihtarname keşide edildiğini, söz konusu ihtarnameye borçlu tarafça herhangi bir itirazın olmadığını, kapatma tarihi itibariyle davalı tarafın, davacıya faiz ve ferileri hariç olmak üzere 19.700,00 TL borcunun bulunduğunu, bu hususta borçlu aleyhine Eskişehir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/5620 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının başlatılan takibe itiraz ettiğini ve takibin durmasına neden olduğunu belirterek; davalının Eskişehir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2017/5620 esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın iptali ile alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı takdirini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin inşaat firması olduğunu, davacının da davalının yaptığı binalardaki mobilya-ahşap işlerini yaptığını, bu işleri kusurlu yaptığını, davalıyı zarara soktuğunu, 07/02/2017 tarih ve 30132 TL bedelli faturanın davalı tarafından fazlasıyla ödendiğini, faturanın öncelikle kapalı olarak düzenlenerek müvekkiline verildiğini, kapalı faturanın bedelinin ödenmiş olduğunu gösterdiğini, davacının müvekkiline bugüne dek, 11/08/2014 tarihli 25.000,00 TL bedelli, 24/12/2015 tarihli 15.000,00 TL bedelli, 28/04/2015 tarihli 10.000,00 TL bedelli, 17/03/2016 tarihli 15.000,00 TL bedelli ve dava konusu 07/02/2017 tarihli 30.132,00 TL bedelli olmak üzere toplam 95.132,00 TL bedelli, 5 adet fatura düzenlediğini, müvekkilinin iş bu fatura bedellerinden vermiş olduğu çek ve senetlerle birlikte çok daha fazla ödeme yaptığını belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın, mutfak dolabı yapım ve satışına ilişkin fatura bakiyesi 19.700,00 TL ve fer’ileri ile birlikte toplam 19.875,12 TL’lik alacağa ilişkin davalı hakkında başlatılan takibe itirazın iptali davası olduğu, fatura ve içeriği malın davalı tarafça alındığı hususu tartışmasız olup, uyuşmazlığın dava konusu faturanın kapalı fatura olduğu ve fatura bedelinin ödenmesi nedeniyle fatura nedeniyle borçlu olunmadığına yönelik davalı itirazının yerinde olup olmadığı hususlarında toplandığı, her ne kadar alınan bilirkişi raporlarında taraf kayıtlarındaki ödeme kayıtlarına göre davacı alacağının bulunmadığı görülmekte ise de, taraf kayıtlarındaki ödemelerin belgelerinin sunulmaması ve defterlere belgesiz olarak kayıt edilmiş olması nedeniyle, davacı faturaları toplamı ile davalının sunduğu ödeme belgeleri karşılaştırıldığında belgesi sunulamayan ve sunulan ancak hesaba dahil edilemeyeceği raporda açıklanan miktarlar gözetildiğinde, davacının bakiye alacağının 20.132,00 TL olduğu, ancak taleple bağlılık kuralı gereği davacının asıl alacak tutarının 19.700,00 TL olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiş ise de, davacı kayıtlarında belgesiz olarak kayıt edilmiş olsa bile, dava konusu fatura ve bu fatura dışındaki davalıya kesilen diğer fatura bedellerinin ödenmiş olarak kayıt edilmiş olması nedeniyle, davalının ödeme savunmasını ispat ettiği, davacının bu kayıtların usule uygun olmadığını iddia etmediği gibi, bu yönde bir ispatın da davacı tarafından yapılmadığı, yine bu ödeme kayıtlarının ve davalının ödeme savunmasının doğru olmadığı hususunda davacı tarafça açıkça yemin deliline de dayanılmadığından, davalının itirazında haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; müvekkil ile davalı arasında ticari ilişki mevcut olup, davalı tarafın müvekkiline cari hesap ilişkisinden kaynaklı borcu olduğunu, takibe konu edilen faturanın davalı tarafından itiraz edilmemiş olmakla, kabul edildiğini, bu nedenle davalının icra takibine itirazının haksız olduğunu, dava dışı … tarafından verildiği iddia edilen senetlerin tanzim tarihinin 04/01/2017 olup, davalı adına düzenlenen faturanın tanzim tarihinin ise 07/02/2017 olduğunu yani, senetlerin, faturanın düzenlenme tarihinden 1,5 ay öncesinde düzenlendiklerini, bu senetlerin davalı adına düzenlenen faturaya istinaden verildiğinin kabulünün mümkün olmadığını, Mahkemenin, kararını verirken dosyadaki bilirkişi raporlarını ve ticari defter kayıtlarını hiçe saydığını, raporlarda, dava dışı … ile davalı …’ın ortaklık ilişkisi olmadığı belirtildiği halde, Mahkemenin, … tarafından düzenlendiği iddia edilen senetleri, davalının borcuna karşılık sayarak tüm ticaret ve hukuk ilkelere aykırı bir karar verdiğini, dava dışı … tarafından verildiği iddia olunan senetlerin, davalı adına düzenlenen fatura borcuna karşılık verildiğini iddia eden davalı tarafın, bu iddiasını ispatlayamadığı halde mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, dava dışı … ile ne davacı arasında ne de davalı arasında bir borç üstlenme sözleşmesi olmadığını belirterek; mahkeme kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesini, davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse, hükmü bozulmasına ve yeniden karar verilmek üzere mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan ilamsız takibe itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
Dairemizin 21/04/2022 tarih ve 2020/695 Esas- 2022/454 Karar sayılı geri çevirme kararı uyarınca Mahkemesince davaya dayanak icra dosyasının aslı temin edilerek gönderilmiş, icra dosyasında bulunan takibe dayanak faturanın düzenleyenin imzasının faturanın altında olmaması nedeniyle kapalı fatura olmadığı sonucuna varılmıştır.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında sözlü olarak davacının, davalıya ait inşaatlara mutfak dolabı yapması hususunda Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Bu kapsamda davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
Bu akdi ilişki kapsamında davalı iş sahibinin yapılan mutfak dolaplarının kusurlu olduğu savunması ispat edilememiş olup, yine davalı iş sahibi tarafından iş bedelinin ödendiği savunulmakla, davacı tarafından yapılan imalatların bedelinin ödendiğinin ispat külfeti davalıya aittir.
Bu kapsamda mahkemece taraflarca sunulan deliller toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmış, Serbest Muhasebeci-Mali Müşavir bilirkişi… tarafından düzenlenen 11/02/2019 tarihli kök raporda; davacı ve davalının 2015-2016-2017-2018 yıllarına ait ticari defterlerinden yevmiye defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, yine kebir ve envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin yapıldığı, davayla ilgili olarak “tarafsızlık ve belgelendirme kavramına” aykırı olarak ödeme belgeleri olmadan kayıt yapıldığı (hiçbir belgeye dayanmadan kayıt yapıldığı) bu nedenle TTK ve VUK hükümlerine uyulmadığı, yine kayıtlara dayanak teşkil eden belgeler bakımından belgesiz olarak ödeme kayıtlarının yapıldığı, tarafların ticari defterler kayıtlarında, takibe dayanak fatura tarihinden önceki fatura ve ödemeler sonrası bir borç/alacak gözükmediği, davacının defterlerindeki “virman” açıklamalı kayıtlara ilişkin belgelerin sorulduğu ancak herhangi bir belge olmadan kayıt yapıldığının belirtildiği, davalının defterlerinde “ortaklar cari” açıklamalı kayıtlara ilişkin belgelerin sorulduğu ancak herhangi bir belge olmadan kayıt yapıldığının belirtildiği, davacı tarafından düzenlenen ve davacı kayıtlarında mevcut 28/04/2017 tarih ve 031619 nolu 60.264,00 TL bedelli faturanın davalı kayıtlarında yer almadığı, bu fatura dışındaki faturaların taraf defterlerinde kaydının bulunduğu, takibe dayanak olan 07/02/2017 tarihli 031611 nolu 30.132,00 TL bedelli dayanak faturanın davacı defterlerinde 5.000,00 TL’sinin “virman” kaydı ile ödendiğinin gösterildiği, “virman” açıklamalı kayda ilişkin belgelerin sorulduğu, ancak herhangi bir belge olmadan kayıt yapıldığının belirtildiği, davalı defterlerinde ise, aynı faturanın tüm bedelinin “ortaklar cari” açıklamalı olarak ödendiğinin gösterildiği, “ortaklar cari” açıklamalı kayda ilişin belgelerin sorulduğu, ancak herhangi bir belge olmadan kayıt yapıldığının belirtildiği, devamında ise, davalı vekilinin kapalı fatura savunması gereği, kendi defter kayıtlarında “nakit olarak ödenmiş” kaydı olmaması (ortaklar cari hesabına virman edilmiş), belgeye dayanmayan ortaklar cari hesabına virman kaydı olması, davacı defterlerinde belgeye dayanan ödeme kaydı olmaması nedeniyle davalı vekilinin sunduğu 31/03/2017 tarihli senet dikkate alınarak davacı alacağının hesaplandığı, buna göre fatura bedeli olan 30.132,00 TL’den 31/03/2017 tarihli senet bedeli 10.000,00 TL’nin mahsubu ile bakiye alacağın 20.132,00 TL olarak hesaplandığı ancak taleple bağlılık ilkesi gereği davacı alacağının takipteki asıl alacak miktarı olan 19.700,00 TL olduğu belirtilmiştir.
Aynı bilirkişi tarafından düzenlenen 10/05/2019 tarihli raporda ise; kapalı ve açık fatura ayrımının kanuni bir ayrım olmayıp, “ticari örf ve teamüllerle” belirlendiği, konu hakkında kanuni düzenleme yapıldığı için 7.000,00 TL’nin üzerindeki faturaların ödenmesine tevsik zorunluluğu bulunduğu, ödemelerin banka veya özel finans kurumları aracılığıyla yapılması gerektiği, ancak 7.000,00 TL’nin altındaki faturaların ödenmesinde tevsik zorunluluğu olmadığı ve yapılan kanuni düzenleme sonrası, teamül uygulamasının 7.000,00 TL’nin altındaki faturalar için söz konusu olduğu, esas raporda hem davacı, hem davalı defterlerinde göre “davacı alacağı yoktur” şeklinde tespit yapıldığını, zira davacı ve davalı tarafın faturaları “ortaklar cari hesabından ödenmiş” veya “virman yapılarak ödenmiş” gibi kayıt ettiklerini, bu kayıtlara ilişkin belge olmadığını, defter kayıtlarına göre alacak gözükmemesine rağmen davacı alacağı hesaplanırken, tebliğ edilmiş fatura ile davalının kendi sunduğu ödeme belgelerinin karşılaştırıldığı belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, kök bilirkişi raporunda, davacı defterlerine göre davacı alacağının 25.132,00 TL olduğu belirtilmişken, ek raporda taraf defterlerinde davacı alacağı olmadığının belirtildiği, kök ve ek rapor arasında özellikle davacı defterlerinde görünen alacak yönünden çelişki bulunduğu mahkemece bu çelişki giderilmeden karar verildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” düzenlemesine yerverilmiştir. Aynı Kanun’un 282. maddesi uyarınca mahkeme, takdiri bir delil olan bilirkişi görüşlerini diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Bilirkişi raporlarında görülen eksiklik ya da belirsizliğin tamamlanması veya giderilmesi görevi de, aynı Kanun’un 281/2. maddesine göre mahkemeye aittir.
Mahkemece yukarıda açıklandığı üzere, özellikle her iki tarafın da ticari defter tutan tacirler oldukları da dikkate alındığında, davanın niteliğine göre davacı defterlerindeki alacak kaydına ilişkin olarak kök ve ek rapordaki tespit ve açıklamalar arasındaki çelişki giderilmeden ve denetime elverişli bir rapor alınmadan karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,

2-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2020 tarih ve 2018/445 Esas- 2020/123 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf başvurusu nedeniyle yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 06/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır