Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/53 – Karar No:2023/956
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/53
KARAR NO : 2023/956
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2021
NUMARASI : 2019/648 E-2021/523 K
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 26/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/09/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkilinin davalıdan 232.450,49 TL alacaklı olduğunu, bu alacak nedeniyle 01.10.2019 tarihinde Ankara 6. İcra müdürlüğünün 2019/12972 esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, yüklenici olarak davalının bir kısım işlerinin yapıldığını ve 4 adet fatura düzenlendiğini, Bozüyük Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/10 değişik iş dolayısıyla delil tespiti yapıldığını ,yapılan keşfe göre hafriyat kazı bedeli olarak 498.126,09 TL,temel dolgu bedeli olarak 5.440,00 TL ,kırıcılı çalışma bedeli 18.960,00 TL olmak üzere toplam 522.525,09 TL hesaplama yapıldığını, temel dolgu işinin eksik hesaplandığını, karşı tarafın rapora itiraz ettiğini, yapılan işin bedelinin 544.586,09 TL +KDV olan 642.611,49 TL olduğunu, yapılan tahsilatın 410.161,00 TL olduğunu, kalan alacaklarının 232.450,49 TL olduğunu, borçlunun yaptığı haksız ve hukuka aykırı itirazının iptali ile takibin devamına, kötü niyetli itiraz nedeniyle alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacı ile müvekkili arasında yazılı bir sözleşme olmadığını ,sözlü sözleşme olduğunu, davacının 2 adet fatura ile toplam 413.000,00 TL iş yaptığını, davacıya toplam 410.161,00 TL ödeme yapıldığını, davacının Bozüyük Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/10 Değişik İş dosyasında yaptırdığı bilirkişi raporuna itiraz edildiğini savunarak, davanın reddine ve takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; taraflar arasında “Bilecik Bozüyük Spor Salonu Yapım İşinin Anahtar Teslim Hafriyat Yapım İşi Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin bulunduğu, bu hususta taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı, söz konusu sözleşmeye göre davacı tarafından hafriyat işinin yüklenildiği, söz konusu ihaleye konu işin davalı tarafından da açıkça kabul edildiği üzere geçici kabulünün yapıldığının belirtildiği, ihaleye konu işin geçici kabulü yapıldığından hafriyat işinin de yerine getirildiği, taraflar arasındaki asıl nizanın hafriyatın metre küpü noktasında olduğu, her ne kadar davalı taraf metre küp rayiç fiyatına da bilirkişilerce kazının yapıldığı yıl mahalli rayiç fiyatının alınması gerektiği yönünde itiraz etmiş ise de bu itirazının yerinde olmadığı, zira sözleşmede açıkça kazı metre küp fiyatlarının belirlendiği, bilirkişilerin sözleşmede yazan fiyata göre hesaplama yapmasının yerinde olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede kazının metre küpüne yönelik sadece 4/1.maddede yaklaşık bir belirlemenin yapıldığı, kesin bir belirlemenin yapılmadığı, davacı tarafından mevcut dava açılmadan önce yapılan tespit dosyasında ve Bozüyük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden talimat yolu ile alınan raporlarda kazı miktarının ihaleye konu spor salonunun yapıldığı alanın işe başlanmadan önceki şekli ile spor salonunun mimari projesi dikkate alınarak hesaplamaların yapıldığı, bu hesaplama yönteminin doğru olduğu, zira taraflar arasındaki sözleşmede saha dışı işler ve saha içi işler şeklinde 10.madde de fiyat belirlemesinin yapıldığı, saha içi işlerin bilirkişi tarafından mimari projenin oturmuş olduğu temelin alındığı, saha dışı işlerin ise temel dışında kalan alanların alındığı, bu hesaplama yönteminin taraflar arasındaki sözleşmeye göre doğru olduğu, metre küp miktarının tamamen arazinin ihale önce şekli ile ihalesi yapılan spor salonunun mimari projesine göre hesaplandığı, davalı tarafın bu hususta yapmış olduğu itirazın yerinde olmadığı, davalı tarafından her ne kadar arazi üzerinde tekrar keşif yapılması talep edilmiş ise de keşifin dosyaya herhangi bir katkısının bulunmayacağı, zira spor salonunun geçici kabulünün yapıldığı, davalı tarafından spor salonunun projeye aykırı yaparak teslim ettiği yönünde bir iddiasının olmadığı, bundan dolayı hesaplamaların spor salonunun projesi üzerinden yapılacağından arazi üzerinde keşifin mevcut dosyaya bir katkısının bulunmadığı, bilirkişiler tarafından metre küpe yönelik yapılan hesaplamanın doğru olduğu, yine davalı tarafından ticari defterleri üzerinde yeniden inceleme yapılması talep edilmiş ise de, davalı tarafa ticari defterlerinin yerini bildirmesi için ihtaratlı süre verildiği, bu süre içerisinde davalı tarafından defterlerinin yerinin Ağrı İli olarak bildirildiği, Ağrı iline talimat yazıldığı, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 18/02/2021 tarihli raporda defterlerin Ankara’da olduğunun bu nedenle davalı defterlerinin incelenemediğinin belirtildiği, davalıya defterlerini sunması için verilen ihtarat dikkate alındığında davalı tarafa tekrar defterlenin bulunduğu yeri bildirmek için süre verilmesinin söz konusu olamayacağı gerekçesiyle, davanın bilirkişi raporu doğrultusunda 232.449,99 TL yönünden kısmen kabulüne, söz konusu bedele takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, yine iptale konu alacak likit bir alacak olmadığından davacının inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; davalı ile 22/02/2018 tarihinde Bilecik Bozüyük Spor Salonu Yapım İşinin Anahtar Teslim Hafriyat Yapım İşi Sözleşmesi yapıldığını, müvekkilinin yüklenici olarak edimlerini ifa ettiğini ve buna bağlı olarak üstlendiği işlerin niteliğine göre 4 adet fatura kestiğini, faturaların hafriyat kazı, temel dolgusu ve kırıcı çalışması işlerine ilişkin olduğunu, davalı firma ile müvekkili arasındaki sözleşmeden doğan borcun, müvekkili tarafından eksiksiz ifa edilmesine rağmen davalının edimlerini ifa etmediğini, icra takibine davalının kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, öncelikle esas alacağa ilişkin herhangi bir itirazlarının bulunmadığını, 0,5TL’lik kısmın yapılan ödemelerin toplanması esnasında sehven küsuratın eklenmemesi sebebi ile ortaya çıktığını, sehven yapılmış olan 0,5TL’lik küsurat hesaplamasının karara etki etmemesi gerektiğini, buna ilişkin karşı vekalet ücreti, yargılama gideri ve arabuluculuk ücretinin tamamının karşı tarafa bırakılması gerektiğini, İİK’nun 67.madde hükmüne göre icra inkar tazminatına hükmedilmesinde davadaki talebin esas alınması gerektiğini, borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, kanun borçlunun “kötü niyetle mücadele” çerçevesinde borç ödemesini geciktirmek amacı ile takibe itiraz etmesini önlemek amacı ile icra inkar tazminatı usulünü getirdiğini, Yargıtayın ayrıca aradığı diğer unsurun ise alacağın likid olması olduğunu, eğer borçlu, ödeme emri ile kendisinden istenilen alacak bakımından borçlu olduğunu bilmekte veya bilmek durumunda ise ve buna rağmen itiraz ederse, itirazında haksız olacağını, bu noktada öncelikle davalı tarafa kesilmiş olan ve mahkemeye sunulmuş olan 4 faturanın borcun tam tutarını belirlediğini, kaldı ki davalının kötüniyetle itiraz ettiği sözleşme ile müvekkiline yükletilen görevin tamamlandığını ve bu yönünde herhangi bir tartışma bulunmadığını, davalı borçlunun borcundan haberdar olduğunu, borcun likit olduğunu, sözleşmeyi dahi inkar etmelerinden bunun anlaşılacağını, ayrıca kendi hesaplamalarında (sadece 015702 ve 015707 numaralı toplamda 413TL’lik fatura) dahi borçlu çıktıklarını, davalı/ borçlunun kısmi itirazda bulunabilecekken takibin tamamına itiraz ettiğini, davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; davacı tarafından Ankara 6. İcra Müdürlüğünde açılan 2019/12972 sayılı icra takibine müvekkili yönünden öncelikle yetki yönünden itirazda bulunulmasına karşın, mahkemece yargılama süresince ve gerekçeli kararda yetkiye ilişkin hiçbir değerlendirmede bulunulmadığını ve yetkisiz bir şekilde karar verildiğini, müvekkili şirketin merkezinin “…/AĞRI” adresinde bulunduğunu, icra takibinin ve davanın açılmasında genel yetkili yerin Ağrı İcra Müdürlükleri ve Ağrı Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, yetkiye yönelik yapılan itirazlara ilişkin hiçbir somut değerlendirmede bulunulmaksızın yetkisiz bir şekilde yargılamaya devam edilerek hüküm kurulduğunu ve bu durumun açıkça usûle aykırı olduğunu, hukuki dinlenilme hakkının da doğrudan ihlâl edildiğini, mahkemece müvekkili şirkete ait ticarî defter ve kayıtlar incelenmeksizin eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucunda hüküm kurulduğunu, mahkemece 29/09/2020 tarihli celsede verilen 2 numaralı ara karar ile müvekkili şirkete ticari defterlerinin bulunduğu açık adres ve irtibat numarasını bildirmesi için duruşma tutanağının tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre verildiğini, duruşma tutanağının müvekkili şirket vekiline e-tebligat yoluyla tebliği sonucunda ise mahkemece verilen kesin süre içerisinde 13/10/2020 tarihinde müvekkili şirkete ait ticarî defterlerin adresi ve irtibata için …’nın iletişim bilgilerinin bildirildiğini, mahkemece talimat yazıldığını, talimat mahkemesince ve görevlendirilen bilirkişi tarafından müvekkili şirkete ticarî defter ve kayıtlarını belli bir tarihte gösterilen adreste hazır etmesi için bir bildirim yapılmadığını ve/ veya incelemede bulunmak için gösterilen şirket adresine gidilmediğini, dosya bilirkişisi … 18/02/2021 havale tarihli beyanı ile; “Davalı vekili ile yapılan görüşmede şirket yetkilileri ile bir program yapılacağı bildirilmiş ve akabinde 13.02.2021 tarihinde yönlendirildiğim 0532 634 37 06 telefon numaralı şirket yetkilisi; muhasebe sorumlusunun Covit 19’a yakalandığını belirterek şirketlerinin Elektronik Defter Mükellefiyetine tabi olduğu ve E-Defter işlemlerinin Ankara İlinde yürütüldüğünü, istenen defter kayıtlarının en geç 16.02.2021 Salı günü tarafıma elektronik ortamda usb belleğe yüklü olarak iletileceğini belirtmiştir. 17.02.2021 tarihinde 0555 536 99 49 nolu telefon numarası ile beni arayan şahıs ilgili şirketin e-defter kayıtlarını elektronik ortamda işleyen kişi olduğunu belirtmiş ve yaptığımız görüşmede şirket defterlerini elektronik ortamda tarafıma ileteceğini, hazırlıklarını yürüttüğünü bildirmiş ancak bu şekilde kayıtların iletilmesi ile bilirkişi incelemesi yapılması durumunda sorunlar yaşanabileceği, defterlerin Ankara’da tutuluyor olmasından dolayı yerinde ve doğrulama yapacak şekilde verileri incelemenin de Ankara’da yapılmasının daha doğru olacağının ilgililere görüşülmesi neticesinde, şirketin E-Defter mükellefiyetinde olduğu, tüm muhasebe kayıtlarının Ankara ilinde yürütüldüğü yerinde incelemenin bu nedenle Ankara’da yapılması gerektiği, şahsımın Ankara iline inceleme için gitmesinin mümkün olmaması nedeniyle Bilirkişi Raporu hazırlanmaksızın Dava Dosyası’na iadesini yapma zorunluluğu doğmuştur.” denilerek, dosyanın iade edildiğini, bu sebeple inceleme için yeniden talepte bulunulmasına rağmen mahkemece bu taleplerinin reddine karar verildiğini, müvekkili şirketçe ticarî defterlerin sunulmasından kaçınılmadığını, 28/09/2021 tarihli duruşmada da ticari defterlerin üzerinde yeniden bilirkişi görevlendirilerek incelemede bulunulması talep edildiğini, mahkemece bir karar verilmeksizin doğrudan sözlü yargılama aşamasına geçildiğini, davacı tarafın ticarî defter ve kayıtları ile müvekkili şirkete ait ticarî defter kayıtlarının uyuşmadığını, davacı şirketçe sunulan faturaların müvekkili şirkete ait ticari defterlerde kayıtlı bulunmadığını ve davacı tarafından yargılamaya konu edilen hafriyat işi için farklı kişilere ödemeler yapıldığı yönündeki iddianın ispatının ancak müvekkili şirketin ticarî defterleri üzerinde bir inceleme yapılması sonucunda ortaya konulabileceğini, kararın maddi gerçeğe, hukuka ve usule aykırılık taşıdığını ve hukukî dinlenilme hakkının ihlâl eder nitelikte olduğunu, davacı tarafça yapılan sözlü anlaşma doğrultusunda tüm işlerin bedellerinin müvekkili şirketçe eksiz ve tam şekilde ödenmesine ve aynı işe ilişkin farklı kişilerce ifada bulunulmasına ve buna ilişkin faturalar bulunmasına karşın, mahkemece işin tamamını kapsar ve fahiş hatalar içerir şekilde hazırlanan çelişkili bilirkişi raporlarına dayalı şekilde hüküm kurulduğunu, davacı ile müvekkili arasında herhangi bir yazılı anlaşmanın bulunmadığını, sözlü anlaşma doğrultusunda yapılan tüm işlerin bedelinin ise eksiksiz ve tam bir şekilde davacıya ödendiği hususunun sabit olduğunu, müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını, davacı tarafça dosyaya sunulan 22/02/2018 tarihli yazılı sözleşmede müvekkili şirket adına imzacı olduğu belirtilen … isimli kişinin müvekkili şirketi temsile ve anılan içerikte bir sözleşmeyi imzalamaya yetkili olmadığını, mahkemece bu hususun araştırılmadığını ve gerekçeli kararda tartışılmadığını, mahkemece iş kapsamındaki tüm hafriyat işlerinin davacı tarafından gerçekleştirildiği yönündeki ön kabulün bütünüyle maddi gerçeğe ve hukuka aykırı olduğunu, mahkemece hükme esas alınan, mahallinde keşif yapılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda hazırlanan, fahiş hatalar, bariz çelişkiler ve açık hukuka aykırılıklar içerir 06/05/2021 tarihli bilirkişi raporunun uyuşmazlığa konu Bilecik Bozüyük Spor Salonu inşaatında keşif yapılmaksızın ve bu kapsamda gerekli fizikî inceleme ve teknik ölçümler gerçekleştirilmeksizin, eksik inceleme ile hatalı değerlendirmeye dayandığını ve hükme esas alınmasının açıkça hukuka, yasaya ve usule aykırı olduğunu, Bozüyük Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/10 D.İş sayılı dosyası kapsamında düzenlenen 29/04/2019 tarihli değişik iş dosyasında müvekkiline tebligat yapılmaksızın mahallinde keşif yapıldığını, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 04/04/2018 tarih ve 2018/1772 Esas, 2018/1353 Karar sayılı kararında da; “Mahkemece davalıya tebliğ yapılmaksızın yapılan delil tespiti sonucu alınan, tespit raporuna dayalı olarak karar verilemeyeceğinden, yeniden inşaat mühendisi bilirkişi seçilip mahallinde keşif yapılmak suretiyle rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.” karar verildiğini, yanı sıra her ne kadar karşı tarafın iddiaları kabul edilmese ve sözlü anlaşma doğrultusunda yapılan işlerin bedellerinin eksiksiz ve tam bir şekilde davacıya ödendiği ısrarla vurgulansa da; bir an için davacının iddialarının yerinde olduğu ve ihaleye konu projede öngörülen/ belirlenen miktarların hayli üstünde bir ifada bulunulduğu düşünülse bile, işgören konumunda bulunan davacının yaklaşık maliyet hesabı raporunda ve projede öngörülen/ belirlenen miktarın üzerindeki edimlerinin BK’nun 526-531 maddeleri uyarınca vekâletsiz iş görme hükümlerine göre bir değerlendirmeye tâbi kılınmasının gerektiğini, bu kapsamda davacının kendi ihmali sonucunda ortaya çıkan zararından müvekkili şirketi sorumlu tutabilmesine yasal anlamda olanak bulunmadığını, davacının ileri sürdüğü gibi fazlaya ilişkin edimlerde bulunduğunun belirlenmesi durumunda ise anılan edimlerin müvekkili şirket yararına olup olmadığının bilirkişilerce belirlenmesi, yararlı bulunması durumunda ise işin yapıldığı yıl mahalli rayicine göre, yüklenici kârı ve KDV çıkartılarak bir hesaplamaya gidilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin ihale yüklenicisi olduğu uyuşmazlığa konu Bilecik Bozüyük Spor Salonu inşaatının Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından geçici kabulünün yapıldığını ve geçici kabul raporunda bir kısım eksikliklere yer verildiğini, anılan geçici kabul raporun Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan istenilmeksizin ve söz konusu rapor içeriğinde belirtilen eksiklik ve kusurlarda davacının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususunda hiçbir somut değerlendirmede bulunulmaksızın hazırlanan bilirkişi raporunun bu şekli ile hükme esas alınabilmesine hukuken olanak bulunmadığını, yaklaşık maliyet cetvelinde, 22/05/2019 tarihli (delil tespiti) bilirkişi raporunda ve son bilirkişi raporunda yapılan belirlemeler arasında ciddi ölçüde farklılıklar bulunduğunu, bilirkişi tarafından mahallinde teknik ölçümler ve değerlendirmeler yapılmaksızın anılan raporlar arasındaki çelişikliğin teknik detayları içeren, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor ile giderilemediğini ( Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 22/05/2015 tarih ve 2014/7162 Esas, 2015/2791 Karar), bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, “Dolgu Miktarının Yeniden Tespiti” başlığı altında, dava dosyası ve mimari proje üzerinden “yapılması gerekir” şeklinde bir değerlendirme ile farazî bir dolgu miktarı tespiti yapıldığını, varsayıma, öznel yoruma dayalı şekilde değerlendirmelere yer verildiğini, kırıcılı çalışma süresi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğu göz önüne alınmaksızın bütünüyle davacının beyanı esas alınmak sureti ile bir hesap yapıldığını, raporun sonuç kısmındaki hesaplamanın ise bu şekilde “olabileceği(!)” belirtilerek hukuksal anlamda netlikten uzak ifadelerde bulunulduğunu, inşaat mühendisi bilirkişinin uzmanlığı kapsamında yer almayan bir konuda yaptığı farazî hesaplamaların, mali müşavir ve hesap uzmanı olan bilirkişilerce esas alındığını, bilirkişilerin birbirlerinin uzmanlık alanları üzerinden görüş açıklayabilmelerine yasal anlamda olanak bulunmadığı gibi, bu şekilde hazırlanan bir raporun hukuken kabul edebilmesinin de olanaksız olduğunu, müvekkil şirkete ait ticarî defter ve kayıtların incelenmesi sonucunda da davacının ticarî defter kayıtlarının gerçek dışılığının açıkça ortaya çıkacağını belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle davalı ….Ltd.Şti’yi temsile yetkili … tarafından yetki verilen … ile davacı arasında sözleşme imzalandığının anlaşılmasına, yine sözleşmenin 18.maddesi gereğince Ankara Mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili kılındığına dair yetki şartının bulunmasına, davacı tarafça düzenlenen tüm faturaların davalı tarafça kabul edilmediği ve bir kısmının iade edildiği hususunun tarafların kabulünde olmasına, davalı tarafça yapılan ödeme konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamasına, sözleşmede hafriyat, temel dolgu ve kırıcılı çalışma yapılmasının kararlaştırılmasına, yerleşik içtihatlarda kabul edildiği üzere eser sözleşmesinin varlığı halinde davalı yüklenici tarafından davacı taşeronun işi terk ettiği, teslim anında eksik ve kusurlar bulunduğu yasal delillerle kanıtlanmadığı sürece gerçekleştirilen imalâtın taşeron tarafından yapıldığının kabulünün gerekmesine, sözleşmeye konu hafriyat, dolgu çalışmaları yapılan alanda taraflar arasındaki sözleşme ve ekleri, değişik iş dosyasında keşfen alınan bilirkişi raporu, dosyaya sunulan delilerle dosya üzerinden dosya kapsamına uygun denetlenebilir nitelikte alınan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığının anlaşılmasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 15.878,65 TL istinaf karar harcından peşin alınan 3.970,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.908,65 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 26/09/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır