Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/44 E. 2023/1096 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/44 – Karar No:2023/1096
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/44
KARAR NO : 2023/1096

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/10/2021
NUMARASI : 2020/643 E-2021/896 K

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 01.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01.11.2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; Müvekkilinin, … fabrika arazisi üzerinde hafriyat çalışması yaptığını ve gördüğü işin bedeli olarak da toplam 357.227,30 TL için davalı borçlu adına beş adet fatura düzenlediğini, müvekkili alacaklının 357.227,30 TL bedelden kalan ve ödenmeyen 28.835,69 TL için davalı aleyhine icra takibine başlattığını, davalı borçlunun borcun tamamına itiraz ettiğini, ancak davalının itiraz sebeplerinde isabet olmadığını, davalı ile müvekkilinin cari hesap kayıtlarının birbiriyle örtüşmediğini, davalının fatura içeriklerine itiraz da etmediğini, bu kapsamda fatura içeriklerini kabul etmiş sayıldığını, davalının 04/08/2016 tarihinde 30.000,00 TL değerinde iade faturası kesmiş olmasının müvekkilinin düzenlediği faturaya itiraz ettiği ve içeriğini kabul etmediği sonucunu doğurmayacağını, iade faturasında 7500 m3 fazla hafriyat yapıldığı ifade edilmiş ise de fazla hafriyat yapıldığına ilişkin iddianın gerçeği yansıtmadığını, bu nedenle iade faturasına itiraz ederek ihtarname ekinde davalıya iade ettiklerini, alacağın faturaya dayalı olması nedeniyle likit olduğunu belirterek Eskişehir 3.İcra Müdürlüğünün 2016/11090 sayılı dosyasında yapılan icra takibine itirazın iptali ile takibin devamına ve takip konusu alacağın %20 ‘sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; Davacı tarafın müvekkili şirket aleyhine yapmış olduğu takibe dayalı dava konusu faturalardan 04/08/2016 tarihli 8.183,30 TLlik faturanın müvekkili şirkete ulaşmamakla birlikte cari hesap kayıtlarında da bulunmadığını, söz konusu faturanın müvekkili şirkete tebliğ edildiğine ilişkin davacı tarafın herhangi bir ispatının da bulunmadığını, müvekkili tarafından davacıya farklı numaralı ve vade tarihli çeklerle toplam 328.391,61 TL ödeme yapılmış olduğunu, müvekkili şirketin kesmiş olduğu 04/08/2016 tarihli 30.090,00 TL tutarındaki iade faturası ile birlikte toplam 358.481,61 TL cari hesaptan alacaklının müvekkili şirkete 9.437,61 TL borç bakiyesi bulunduğunu ve bu miktar yönünden alacak haklarının saklı olduğunu belirterek davanın reddine ve icra takibinde haksız ve kötüniyetli olan davacının takip konusu alacağın %20sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince:Davanın eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, davacı tarafın taraflar arasında sözlü yapılan anlaşma uyarınca davalıya ait inşaat sahasında hafriyat çalışması yapıldığını, buna ilişkin toplam 357.227,30 TL miktarlı 5 adet fatura düzenlendiğini, ancak bakiye 28.835,69 TL’nin ödenmediğini iddia ederek bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini talep ettiği, davalı tarafın ise tam olarak edimin yerine getirilmediğini, toplam 328.391,61TL ödeme yapıldığını, 30.000,00TL’lik faturanın iade edildiğini, borç bulunmadığını savunarak davanın reddini istediği, Eskişehir 3. İcra Dairesinin 2016/11090 sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu ……Ltd. Şti. aleyhine 28.835,69 TL asıl alacağın tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalı borçlunun 18/08/2016 tarihli itiraz dilekçesi ile itiraz ettiği, takibin durdurulmasına karar verildiği, itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmediğinden iş bu davanın yasal süresinde açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda 19/12/2017 tarih, 2017/15 E – 2017/1076 K sayılı kararı ile davanın kabulü ile itirazın iptaline ve %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedildiği, davalının istinafı üzerine mahkeme kararının kaldırılmasına karar verildiği, dosyanın yeniden esasa kaydedilerek açık yargılamaya devam olunduğu, istinaf mahkemesi kararı uyarınca talimat mahkemesince mahallinde keşif yapıldığı, inşaat ve harita mühendisi bilirkişilerin 30/03/2021 tarihli raporlarında, yapılan ölçü ve hesaplamalar neticesinde temel dahil toplam hafriyat miktarının 93040,75 m3 olduğu, tarafların kabul ettikleri m3 değeri 3,40 TL’den KDV dahil toplam hafriyat maliyetinin 373.279,49 TL olduğu, davacının belgelerine göre davalının ödediği 327.227,30TL mahsup edildiğinde davacının KDV dahil 52.052,49 TL alacaklı olduğu, davalının belgelerine göre ödediği 343.087,02 TL mahsup edildiğinde davacının KDV dahil 36.190,47 TL alacaklı olduğunu belirttikleri, bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edildiği, davalı vekilinin rapora itirazı üzerine ek rapor alındığı, bilirkişilerin 17/08/2021 tarihli ek raporunda, davalı vekilinin kök rapora eleştirilerinin mevzuatta karşılığı bulunmadığı, kök rapor ve sonuçlarının aynen geçerli olduğunu belirttikleri, dosyadaki deliller ile uyumlu, denetim ve hüküm vermeye elverişli olması nedeniyle bilirkişi kök ve ek raporuna itibar edildiği, icra dosyası, takip ve sözleşmeye konu faturalar, bilirkişi kök ve ek raporu, ödeme belgeleri ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında hafriyat işi yapımı hususunda sözlü eser sözleşmesi yapıldığı, buna göre davacı yüklenicinin davalıya ait … parsel üzerinde bulunan fabrika arazisi üzerinde hafriyat çalışması yaptığı, bilirkişiler tarafından kadastro pafta örneğinin zemine uygulandığı, teknik ölçü aleti ile hafriyat miktarının temel dahil toplam 93040,75 m3 olarak tespit edildiği, tarafların kabul ettikleri m3 değeri 3,40TL üzerinden yapılan hesaplama sonucu KDV dahil toplam hafriyat maliyetinin 373.279,49 TL olduğu, davacı tarafça dava dilekçesinde hafriyat çalışması karşılığı düzenlenen 5 adet fatura ile toplam alacak miktarının 357.227,30 TL olarak ve davacının ödediği bedelin 328.391,61 TL, bakiye alacağın ise 28.835,69 TL olduğunun belirtildiği, davalı tarafça cevap dilekçesi ile 328.391,61 TL ödeme yapıldığının kabul edildiği, her ne kadar bilirkişiler tarafından toplam hafriyat bedeli KDV dahil 373.279,49 TL olarak belirlenmiş ise de, davacının talebi ve tarafların kabulleri dikkate alındığında yapılan hafriyat çalışma bedelinin 357.227,30 TL olduğu, davalı tarafça yapılan 328.391,61 TL ödeme mahsup edildiğinde davacının bakiye alacağının 28.835,69 TL olduğu, 328.391,61 TL ödeme yapıldığına ilişkin taraf beyanlarının uyuşması ve cevap dilekçesi içeriğine göre davalı tarafın mahkeme içi ikrarı kesin delil mahiyetinde olduğundan iş bu davada yemin deliline başvurulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davalı tarafından Eskişehir 3. İcra Dairesinin 2016/11090 sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, alacak likit ve itiraz haksız olduğundan asıl alacak olan 28.835,69TL nin %20’si oranında 5.767,13TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Dosya kapsamında alınan yetersiz, itirazlarını karşılamayan bilirkişi raporuna istinaden kurulan hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, 29.03.2021 tarihli bilirkişi kök raporundaki hatalı tespitlere dair itirazları doğrultusunda dosya ek rapor tanzimi için bilirkişiye tevdii edilmişse de ek raporda açıkça görüldüğü üzere itirazlarının hiçbir şekilde karşılanmadığını, bilirkişinin yetki sınırlarını aştığını, raporun denetime elverişli olup olmadığını, fazla hafriyat yapıldığı hususunun çıplak gözle dahi görülebilecek durumda olduğunu, hafriyat yapılan sahanın coğrafi durumu değerlendirilmeksizin direk projedeki değerlerin esas alınmasının raporun hatalı tanzim edilmesi sonucunu doğurduğunu, yine fabrika binasının ön kısmından da çıplak gözle görülebildiği üzere fazla alınan hafriyattan dolayı fabrika binasının yarısından itibaren binanın ön taraflarının tamamen açıkta kaldığını, fabrikanın giriş merdivenleri ve giriş kapılarının yüksekte kaldığını, herhangi bir bilirkişi incelemesi olmaksızın çıplak gözle dahi görülen bu durumun bile yapılan fazla hafriyatın bir sonucu olduğunu, ayrıca müvekkili şirkete ait sahanın sol tarafında kalan ve …’e ait olan saha ile müvekkili şirketin sahası arasında bir dere yatağı ve yukarıdan gelen küçük bir vadi uzantısı bulunduğu, işbu dere yatağı ve vadi uzantısı sebebiyle aşırı yağmur durumunda sel riskini önlemek için fabrikanın sağlı sollu olarak her iki tarafının da +80 veya +100 kot yüksekten alınması gerektiği, ancak bu durum hafriyatı yapan davacı firmaya izah edilmesine rağmen davacının bu durumu dikkate almayarak fazla kazı yaptığını ve bunun sonucu olarak da müvekkili şirketin bu fazlalığı fazla dolgu yapmak ve zemin yükseltme yapmak suretiyle gidermeye çalıştığını, işbu sebeplerle bilirkişilerin hiçbir şekilde mevki değerlendirmesi yapmaksızın ve üstünde bulunan zemin durumunu (dere yatağı, vadi vb. gibi) kot belirleme referans değerine uyarlamaksızın direk mimari ve statik projelerdeki minimum inilmesi gereken kot değeri üzerinden bir hafriyat hesaplaması yapmasının hatalı olduğunu, bu şekilde bir hesaplamanın fazla hafriyatın belirlenmesini mümkün kılmayacağını, kaldı ki dere yatağı ve vadi uzantılı bir zeminde minimum projelerdeki minimum kot değerlerinin baz alınamayacağının her halükarda kazının bir miktar yüksek bırakılması gerekliliğinin ortada olduğunu, müvekkili şirketin hafriyat yapılan arazisi ile komşu parseller arasında kot farkı ortaya çıktığını, bu farkın gerek fabrikanın ön tarafının komple açıkta kalması, gerek giriş merdivenlerinin yüksekte kalması gerekse de fabrika giriş kapılarının yüksekte kalması gibi gözle görülen durumlar ile de ortada olduğunu, ancak bilirkişiler tarafından çıplak gözle dahi görülebilen bu hususun dikkate alınmadığını, mahkemece de işbu yetersiz ve eksik incelemelerin yer aldığı bilirkişi raporuna itirazları ile dosyanın alanında uzman 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilmesi talepleri incelenmeksizin hüküm tesis edildiğini, davacı tarafından iş sahibi müvekkili şirkete 7.500m3 fazla hafriyat yapılmış olduğunun bütün beyanlarında önemle belirtildiğini, ayrıca yapılan hafriyat miktarı ortada olup bunun 7.500 m3’ünün fazla yapıldığını, yine davacı firma tarafından müvekkili şirkete kesilen faturaların dosyada mübrez olup bu faturalarda her iki tarafın mutabık kaldığı m3 birim fiyatın kesilen iade faturasında fatura bedeli ve m3 birim fiyatın açıkça yer aldığını, tüm bu hususlar ve dosyada mübrez belgeler ışığında mahkemece taraflar arasında mutabık kalınan hafriyat miktarının tespitinin yapılamayışının dosya bazında yeterli araştırma yapılmadığını gösterdiğini, kaldı ki yapılan hafriyatın fazlalığının hesaplanması noktasında hatalı veriler ışığında hesaplama yapıldığını, müvekkili şirketin fazla yapılan hafriyatın yerine fazla dolgu yapmak ve zemin yükseltme yapmak zorunda kaldığını, sonuç olarak bilirkişi raporlarında hafriyat tespitinin teknik dayanakları Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde gösterilmediğini, yarma fazlası ve dolma fazlası tespitinin net bir şekilde ortaya konmadığını, bilirkişilerce tanzim edilen raporların hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, ek raporda yer alan ifadeleri ile birlikte güvenilirliğini ve tarafsızlığını kaybettiğini, Yargıtay kararları doğrultusunda alanında uzman 3 kişilik bilirkişi heyetine dosyanın tevdii gerekmesine rağmen mahkemece son derece eksik ve yetersiz incelemelerin yer aldığı bilirkişi raporları esas alınarak hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine Yargıtay kararları uyarınca dosyanın alanında uzman 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilmesi ile keşif yapılmak suretiyle incelemelerde bulunulması gerektiğini, bilirkişi raporlarında salt mevzuat üzerinden tespitler ve incelemeler yapıldığını, mevzuat dışında herhangi bir hususun incelenmediğini, bilirkişilerin fazla hafriyat yapılıp yapılmadığı noktasında yerinde inceleme ile tarafların da yer aldığı keşif esnasında, coğrafi durum, zemin, komşu parselin durumu vs. her türlü etmenin değerlendirilmesi suretiyle rapor tanzim edilmesi gerektiğini, davada ihtilaf konusu faturaların mevcut olduğunu, hesap bilirkişisine dosyanın tevdii gerekirken hesap bilirkişisi olmayan bilirkişilerce hazırlanan rapor doğrultusunda karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ek olarak tarafların ticari defterleri arasındaki farklılığın ve taraflar arasındaki 8.183,30 TL bedelli ihtilaflı fatura hususunda denetime elverişli ve net bir tespitin yapılabilmesi için dosyanın bir hesap bilirkişisine tevdii edilmesi gerekmesine karşın mahkemece bu hususun irdelenmediğini, usulüne uygun tutulan her iki tarafın defter ve kayıtlarının tarafların kendi lehine delil oluşturmakla birlikte davacı şirketin kayıtlarında müvekkili şirket tarafından kesilen 30.090,00 TL’lik iade faturasının yer almadığını, müvekkili şirket kayıtlarında da davacı tarafından müvekkili şirkete kesilip teslim edildiği iddia edilen 8.183,30 TL’lik faturanın yer almadığı göz önüne alındığında taraflar arasındaki işbu ticari defter kayıtların farklılığının giderilmesi, kayıtlar ve faturalar bazında net bir tespit ve hesaplama yapılabilmesi adına dosyanın bir hesap bilirkişine tevdi gerekmesine karşın mahkemece bu hususta bir değerlendirme yapılmadığını, müvekkili şirket tarafından düzenlenen 04.08.2016 tarihli 30.090,00 TL bedelli faturanın davacı tarafından yapılan fazla hafriyatın iadesi bakımından düzenlenmiş bir fatura olduğunu, zira işletmelerin çeşitli nedenlerden dolayı aldıkları veya satışını yaptığı ürün, gider ve hizmetlerin iadesini yapmakta olduklarını, söz konusu iade faturalarının düzenlenmesinin ne yasada ne de Yargıtay kararları ve doktrinde herhangi bir süreye tabi tutulmadığını, kaldı ki verilen bir hizmete ilişkin bu hizmetin talep edilenden fazla olup olmadığı veya bir kısmının iade edilip edilmeyeceği hususu hizmet bitiminde ortaya çıkacak hususlardan olup faturaya itiraz edilme süresi gibi herhangi bir süreye tabi tutulmadığını, dolayısıyla iade fatura düzenlenmesinin faturaya itirazdan farklı olup herhangi bir süreyle sınırlı tutulmadığını, kaldı ki davacı tarafça söz konusu iade faturasına da itiraz süresi içinde itiraz edilmediğini, yine müvekkili şirketin cari kayıtlarında ve ticari defterlerinde yer almayan ve hiçbir şekilde müvekkili şirkete ulaşmayan 8.183,30TL’lik faturanın da kabulünün mümkün olmadığını, söz konusu faturanın hiçbir şekilde müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, … tarafından mahkemeye verilen cevapta “içeriği tarafımızca bilinemeyen kargonun 05.08.2016 tarihinde teslim edildiği görülmektedir.” şeklindeki ifadeden de anlaşılacağı üzere söz konusu kargonun içeriği bilinmemekte olup dolayısıyla müvekkiline söz konusu kargo ile 04.08.2016 tarihli 015647 fatura nolu 8.183,30TLlik faturanın tebliğ edilip edilmediği hususunun net olmadığını, zira karşı tarafın yapılan hizmet veya teslim edilen malın bedeli konusunda temerrüde düşüren bir ticari belge niteliğinde olan faturanın da TTK’da belirtilen usullere göre karşı tarafa tebliğ edilmesinin gerektiğini, mahkemece müvekkili şirkete dahi tebliğ edilmeyen bir faturaya ilişkin olarak müvekkili şirketin davacıya borçlu olduğu şeklinde verilen bir kararın da kabulünün mümkün olmadığını, mahkemece eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemenin 2017/15E-2017/1076 K sayılı 19.12.2017 tarihli kararında özetle: Tüm dosya kapsamı değerlendirilmesi sonucu, davacı yüklenicinin davalıya ait fabrika arazisi üzerinde hafriyat çalışması yaptığı, bu hafriyat çalışmasına dayalı olarak, 357.227,30 TL bedelli 5 adet fatura düzenlediği, bu faturalardan 8183,30 TL bedelli fatura dışındaki 4 adet faturanın her iki taraf ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olduğu, 8183,30 TL bedelli faturanın davalı adresinde … isimli kişiye tebliğ edilmesine rağmen davalı defterlerine kayıt edilmediği, davalının davacının düzenlediği tüm fatura içeriklerine süresi içinde herhangi bir itirazda bulunmadığı, davalının düzenlediği 30.090,00 TL lik iade faturasının davacının düzenlediği faturaların kabul edilmesinden sonra, süresi dışında davacıya gönderildiği, kaldı ki bu iade faturasının hangi faturaya yönelik düzenlendiğinin de belirgin olmadığı, bu kapsamda davacının davasının haklı ve hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, takip faturaya dayalı olarak yapıldığından alacağın likit olduğu ve davalı borçlunun faturadan dolayı ödenmeyen miktarı bilebilecek durumda bulunduğu kanısına varıldığından, %20 oranında icra inkar tazminatının da davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davalının Eskişehir 3.İcra Dairesinin 2016/11090 sayılı dosyasındaki takibe yaptığı itirazın iptali ile, takibin devamına, devamına karar verilen alacağın %20 si oranındaki 5.767,13 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin istinafı üzerine Dairemizin 2018/536 E-2020/800 K sayılı 09.09.2020 tarihli kararında özetle: “…Taraflar arasında hafriyat işinin yapımı hususunda eser sözleşmesinin bulunduğu ihtilafsız olup, davacı yüklenici davalı iş sahibidir. Davacı yüklenici tarafından yapılan işe ilişkin kesilen son faturanın tarihi 04/08/2016’dır. Aynı tarih itibariyle davalı iş sahibince faturalar kapsamında ve yapıldığı iddia edilen iş miktarına itiraz edilerek 7.500 m3 hafriyat işi yapılmadığı halde fazladan fatura kesildiği belirterek iade faturası düzenlendiği ve davacı tarafa tebliğ edildiği, davacı tarafça da iade faturasına itiraz edildiği görülmüş ise de, yapılan iş miktarı yönünden taraflar arasında ihtilafın doğduğu sabit olup sadece tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak hüküm kurulması doğru olmamıştır. Bu nedenle, mahkemece konusunda uzman bilirkişi eşliğinde mahallinde keşif yapılarak, yapılan imalat miktarının tespit edilmesi, taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi ilişkisi bulunması nedeniyle sözleşme kapsamında m3 birim fiyatının belirlenmesi için davalı tarafça kesilen ve davacı tarafa gönderilen iade faturasındaki birim fiyatın tarafların kabulünde olup olmadığı hususu da taraflardan sorularak belirlenmesi, taraflar arasında birim fiyat konusunda ihtilaf bulunması halinde mahkemece keşifle belirlenecek hafriyat miktarının 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesindeki ”eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir” düzenleme gereğince işin yapıldığı yıl mahalli piyasa fiyatlarıyla tespit edilerek yapılan imalatın bedelinin hesaplanması ve ispatlanan ödeme miktarının mahsubu ile sonucuna göre bir hükme varılması gerekir. Açıklanan nedenlerle, eser sözleşmesi kapsamında Yargıtay Yüksek 15. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere yapılan iş miktarının ihtilaflı olması nedeniyle esaslı delil niteliğinde olan keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmaksızın hüküm kurulması doğru olmadığı…” gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, esası incelenmeksizin HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken istinaf karar harcından peşin alınan 493,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.476,76 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödediği istinaf başvuru harcının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01.11.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır