Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/427 E. 2023/504 K. 28.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/427 – Karar No:2023/504
T.C.
ANKARA

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/427
KARAR NO : 2023/504

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/01/2022
NUMARASI : 2016/745 E-2022/46 K

ASIL DAVADA:
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI : …
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tespit ve Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ :28.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ :28.04.2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan asıl ve birleşen davada mahkemece asıl ve birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili: … (…) Doğalgaz Boru Hattı Deplasesi Yapım işinin davalı ile akdedilen 08.11.2013 tarihli sözleşme ile müvekkili şirket tarafından üstlenildiğini, ihale dokümanları arasında müvekkili şirkete teslim edilen arazi etüt harita ve kamulaştırma mühendislik işi güzergâh, jeoteknik etüt raporunun saha ile uyuşmaması nedeniyle saha çalışmaları kapsamında kazı aktivitesinde öngörülemeyen süre kayıpları ve maliyet artışları olduğunu, bu durumun saha kontrol amirliği tarafından da günlük ilerleme iş raporları ile de tespit edildiğini, onaylı iş programına göre kazı çalışmalarının 17.07.2014 tarihine kadar bitmesi gerekirken ihale dokümanında 1.718 mt olarak belirtilen kayalık toprak zeminde kanal açılması işinin yaklaşık 17.000 mt olarak gerçekleşmesi nedeniyle işin uzun süreli geciktiğini ve maliyet artışına neden olduğunu, davalının kusurundan kaynaklanan bu durum sebebiyle müvekkilinin maliyet artışının karşılanması ve ek süre verilmesi gerekirken, gecikilen günler için müvekkilinden 16 no’lu hakediş itibariyle 1.161.632,58 USD ceza kesildiğini, müvekkilince Ilgın Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/11 D.İş sayılı dosyasında tespit yaptırıldığını, gereken süre ve maliyet farkının bilirkişi raporu ile belirlendiğini, davalı idarece sorunu çözme yönünde herhangi bir adım atılmadığını, bizzat davalının kendisinin gecikmeye sebep olduğunu, müvekkilinin hakedişlerinin ödenmediğini ve müvekkilinin yapacağı işler karşılığı olarak … firması lehine temlikname vermesi isteğinin de uzun süre bekletildiğini ve ancak 17.08.2016 tarihinde uygun bulunduğunu, sebebiyet verilen gecikme nedeniyle ek süre talebine ise bu güne kadar yanıt verilmediğini, bilirkişi raporları dikkate alınarak süre aşım cezalarının 266 güne tekabül eden toplam 1.034.526,56 USD’lik kısmının kesinti tarihlerinden itibaren, keza klas farkından doğan 3.784.795,35 TL’lik maliyet farkı alacağının hakediş tarihlerinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte ödenmesi için davalıya 01.06.2016 tarihinde yazı ile başvurulduğunu, davalının 07.06.2016 tarihli cevabi yazısında gecikme cezalarının sözleşmenin 25.maddesine uygun kesildiğini, bilirkişi raporlarının idareyi bağlayıcı nitelikte olmadığını, yargı kararı olmaksızın herhangi bir işlem yapamayacağını bildirdiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 27.maddesine göre sözleşme kapsamında yaptırılabilecek ilave işler vb. hususlarında Yapım İşleri Genel Şartnamesinin uygulanacağını, keza 14.madde de fiyat farkı ödenmesi hususunun düzenlendiğini, sözleşme hükümleri ve fiili durum nedeniyle müvekkilinin ağır zarara uğradığını, işin tamamlanmasına yaklaşılan bu günlerde nihai hesaplaşmanın yapılacağını ve davalı idarenin ceza kesintisi nedeniyle müvekkiline ödeme yapmayacağının açık olduğunu belirterek, sözleşme ekindeki etütlerin hatalı olması nedeniyle ilave işler yapılmak zorunda kalınmasına rağmen maliyet farkının ödenmemesi ve sebep olunan gecikme gerekçe gösterilerek gecikme cezası uygulanmak suretiyle hakedişlerin alıkonulması yönündeki muarazanın önlenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ilave işler maliyet farkı nedeniyle şimdilik 160.000,00 TL’nin hak edilen tarihten itibaren TCMB avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ödenmeyen hakediş bedelleri için şimdilik 50.000 USD’nin fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının davalıdan tahsili istemiş, davacı vekili 30.09.2021 tarihli ıslah dilekçesiyle, asıl dava yönünden müvekkilinin alacağının; kazı klas farkından kaynaklı imalat tutarına mahsuben 106.209,38 USD, gecikme cezası kesintisi 1.161.532,58 USD, nakit teminat kesintisine mahsuben 54.223,82 USD, termin cezası kesintisine mahsuben 32.554,40 USD olmak üzere toplam 1.354.520,18 USD olduğunu belirterek, bu miktarın son hakediş tarihi olan 31.12.2015’den itibaren işlemiş ve işleyecek TCMB avans faiziyle birlikte ve fiili ödeme günündeki TCMB efektif kur karşılığı üzerinden davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili: Zamanaşımı, husumet, yetki, görev, derdestlik ve kesin hüküm itirazlarında bulunmuş, Yapım İşleri Genel Şartnamesinin (YİGŞ) delil sözleşmesi niteliğinde olduğunu, Yargıtay yerleşik kararları uyarınca sözleşmenin eki YİGŞ’nin 39. maddesinde öngörülen şekilde itiraz edilmeyerek kesinleşen hakedişler hakkında dava açma imkanı bulunmadığını, davacı tarafça kendisine verilen proje ve şartnamelere mevzuatta öngörülen süre içerisinde itiraz edilmemesinin dava açma imkanını ortadan kaldırdığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla karşı tarafça yetkisiz Ilgın SHM ‘nce yaptırılan tespit ve bilirkişi raporlarına itirazlarının nazara alınmadığını, YİGŞ’nin işlerin denetimi başlıklı 14. maddesi gereğince davacı yüklenici tarafından maddede yer alan 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde müvekkili nezdinde yapılan bir başvurusunun bulunmadığını, davacının bu nedenle dava açma hakkını yitirdiğini, esas bakımından ise taraflar arasındaki sözleşmenin 08.11.2013 tarihinde imzalandığını, yer tesliminin 05.01.2014 tarihinde yapılarak 720 günlük yapım sürecinin başladığını, güzergah, jeolojik ve jeoteknik etüt raporunun saha ile uyuşmadığı, gecikmenin ve maliyet artışının bundan kaynaklandığına dair davacı iddialarının yerinde olmadığını, davacının iş programının gerisinde kaldığını, uyarılara rağmen sahada gerekli ekip ve ekipmanı hazır bulundurmadığını, yüklenicinin diğer kurumlar nezdindeki projelerde yaşadığı sıkıntılar nedeniyle içine düştüğü ekonomik sıkıntıların da gecikmeyi tetiklediğini, davacı yüklenici hakkında Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1010E. sayılı dosyasında 10.07.2015 tarihinde iflas erteleme kararı verildiğini, yine yüklenici aleyhine işçilik alacaklarından kaynaklı Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davaların da bulunduğunu, davacının özen borcuna aykırı davrandığını, basiretli bir tacir gibi hareket etmesi ve gecikmeye neden olabilecek durumları öngörerek gerekli tedbirleri alması gerekirken aksine bir davranış sergilediğini, yine fiyat farkına ilişkin talebin de yerinde olmadığını, bu talebin kabul edilebilmesi için sözleşmesinde buna ilişkin hüküm bulunması gerektiğini, Hot- Tap/Stopple işini yapacak olan … firması hakkında teknik değerlendirmenin müvekkilince geç yapıldığı iddiasının da yerinde olmadığını, yine … firmasına verilen temlike ilişkin değerlendirmenin müvekkilince geç yapıldığı iddialarının da yerinde olmadığını, YİGŞ’nin 39.maddesinde yer alan hüküm gereğince yüklenici lehine ortaya çıkacak her türlü ödemenin gecikme cezalarına ilişkin olarak öncelikle müvekkilinin alacaklarına, vergi, SGK gibi kanuni borçlara aktarılacağının 21.09.2016 tarihli yazıyla detaylı olarak açıklandığını, üstelik bahse konu iş kapsamında hali hazırda müvekkili kuruluşa sunulmuş yüklenicinin herhangi bir hakedişinin bulunmadığını, dava dilekçesinde kesilen ceza miktarının 1.161.632,58 USD olduğu belirtilmiş ise de, gecikme cezası olarak 1.161.532,58 USD’nin müvekkili kuruluş emanet hesaplarında tutulmakta olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçirildiğini, ayrıca faiz ödenmesi için temerrüt şart olduğundan ve müvekkili dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediğinden faiz talebinin reddi gerektiğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili: Taraflar arasında akdedilen sözleşmeye ilişkin olarak asıl davadaki iddialarını tekrarlamış ve davalının, müvekkilinin işi tamamlamasına yaklaştığı aşamada sözleşmenin feshi yoluna gittiğini ve buna ilişkin bildirimi müvekkili şirkete 07.11.2016 tarihinde elden tebliğ ettiğini, sözleşmenin 10.maddesi uyarınca müvekkilince davalıya verilen … Şubesinin 388.920 USD bedelli teminat mektubunun irat kaydedilmesi için 30.10.2013 tarihinde ilgili bankaya yazı yazdığını, idarenin kendi kusurunu gözardı edip sözleşmenin feshi yoluna gitmesinin kötüniyetli bir tutum olduğunu, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müvekkilinin sözleşmenin düzenlenmesi de dahil masrafları olduğu gibi sözleşme konusu işin tamamlanmaması nedeniyle kalan işlerden beklenen kazançtan da mahrum kaldığını, diğer yandan alabileceği başka işleri almamak suretiyle de kazançtan mahrum kaldığını, menfi ve müspet zararların davalıdan tahsili gerektiğini belirterek ve fazla hakları saklı olarak, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiğinin tespitine, haksız fesih nedeniyle sözleşmenin imzalanması için yapılmış olan masraflarla iş yerinin bakım ve korunması için yapılmış ve yapılmakta olan onarım bedelleri, sigorta bedelleri, finans giderleri ve tüm müspet zararlar için şimdilik 50.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, sözleşme konusu işin üstlenilmesi nedeniyle alınamayan diğer işlerden dolayı uğranılan menfi zararlar için şimdilik 50.000,00 TL’nin, davalıdan tahsiline, sözleşme konusu işin kalan kısmı nedeniyle mahrum kalınan kar için şimdilik 210.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, tüm tazminat talepleri için feshin tebliğ edildiği 07.11.2016 tarihinden itibaren TCMB tarafından belirlenen avans faizi uygulanmasına karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili 30.09.2021 tarihli ıslah dilekçesiyle, birleşen davada; irat kaydedilen teminat mektubu bedeline mahsuben 8.920,00 USD’nin 19.09.2016 tarihinden itibaren, … Firmasına ödenen gidere mahsuben 2.000,00 USD’nin 31.12.2015 tarihinden itibaren mahrum kalınan kara mahsuben 5.611,30 USD’nin sözleşmenin feshi tarihi olan 26.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek TCMB avans faizi ile birlikte ve fiili ödeme günündeki TCMB efektif kur karşılığı üzerinden davalıdan tahsiline, dava konusu sözleşme için yapılan noter masrafı ve sigorta prim bedeline mahsuben 24.407,83 TL’nin fesih tarihi olan 26.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek TCMB avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili: Davaya karşı zamanaşımı, husumet, yetki, görev, derdestlik ve kesin hüküm itirazlarında bulunduklarını belirtmiş, esas bakımından ise ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde feshin hukuka uygun olarak gerçekleştiğini, yüklenicinin 05.01.2014-19.06.2014 döneminde 166 günlük sürede sadece 75 günlük bir saha çalışması yaptığı, kanal açma aktivitesinin tamamlanma aşamasına gelmesinin yaklaşık 8 ay sürdüğü ve 4 aylık bir gecikme gerçekleştiğinin günlük raporlarla sabitlendiğini, davacının iş programının gerisinde kaldığını ve sayısız saha talimatı ve resmi yazılarla uyarılmasına rağmen gecikmeli de olsa projeyi tamamlama başarısını gösteremediğini, sözleşmesel yükümlülüklerine yerine getirmek yerine projenin tamamlanmasını sağlamak adına müvekkilinin tüm çabalarına rağmen sahayı 06.08.2016 tarihinde müvekkiline bilgi vermeden terk ettiğini, oluşturulan komisyonca durum tespit tutanağı düzenlendiğini, 21.11.2016 tarihli yazı ile davacıya gönderildiğini, davacı yüklenicinin eksik bıraktığı yahut hiç yapmadığı işlerin yüklenici namı hesabına tamamlatılması amacıyla yürütülen ihale sürecinin devam etmekte olduğunu, davacının kendi finansal kriz durumunu projeye yansıttığını, jeolojik etüt raporunun sahayla uyuşmadığı iddialarının yerinde olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere görevsiz ve yetkisiz Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/229 D.iş sayılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince: Asıl ve birleşen davanın, sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespiti ile eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemlerine ilişkin olduğu, mahkemece bilirkişi raporlarının alındığı, üçüncü bilirkişi heyet raporu-ek raporunun usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, yeterli, gerekçeli ve hüküm vermeye elverişli olduğu görülerek hükme esas alındığı, dosya kapsamına uygun düşmeyen bir ve ikinci bilirkişi raporlarına itibar edilmediği, üçüncü bilirkişi heyet raporu-ek raporu, tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında 08.10.2013 tarihinde teklif birim fiyat sözleşmesi akdedildiği, sözleşme eki ihale dokümanları arasında güzergah jeolojik etüt raporunun yer aldığı, 15.11.2013 tarihinde tutanakla yer tesliminin gerçekleştiği, davacının klasla ilgili ilk itirazını 07.01.2014 tarihli dilekçesi ile yaptığı, muhtelif yazışmalar neticesinde davalı işverenin klasla ilgili davacı talebini kabul etmediği, bunun üzerine davacı yüklenicinin Ilgın Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/11 D.İş sayılı dosyasında alınan jeoloji bilirkişi raporunda ihale dokümanında 1718 m. olarak belirtilen kayalık zeminde kanal açma işinin mahallinde 17094 m. olduğunun tespit edildiği, yine davacı yanın talebi üzerine Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/11 D.İş sayılı dosyası kapsamında alınan raporda, zemin klasındaki farklılıktan dolayı oluşan iş güçlüğü sebebiyle işin süresinin 266 gün uzayacağının hesaplandığı, yüklenicinin klas farkının dikkate alınmaması ve süre uzatımı verilmemesi gerekçesiyle 10 no’lu hakedişinden itibaren tüm hakedişleri ihtirazi kayıtla imzaladığı, davalı işverenin sözleşmeyi fesih tarihinin yönetim kurulu karar tarihi itibariyle 25.10.2016 olduğu, sözleşme konusu işin yer tesliminin 15.11.2013 tarihinde yapılmış olduğu ve teslim tutanağının taraflarca itirazsız olarak imzalandığı, taraflar arasında 16 adet hakediş düzenlendiği, ilk 9 adedinin davacı yüklenici tarafından itirazsız olarak imzalandığı, 10 no’lu hakedişten itibaren 30.04.2015 tarihli dilekçeyi referans ederek itiraz ettiğinin anlaşıldığı, taraflar arasındaki asıl anlaşmazlığın sözleşme konusu güzargahın zemin klasından kaynaklandığı, ihale dokümanında 1718 m. kayalık zemin, 10006 m. toprak zemin, 16574 m. sert küskü zemin kazısı yapılacağının öngörüldüğü, ancak gerek değişik iş dosyası kapsamında mahallinde inceleme yapan jeoloji mühendisi bilirkişi tarafından, gerekse dosya kapsamında mahallinde inceleme yapan jeoloji mühendisi bilirkişince çok sert kaya zemindeki güzergah boyunun sözleşme eklerinde belirtilenden çok daha fazla olduğunun tespit edildiği, zemin klasının genel olarak çok sert kaya olduğu hususunda mahallinde inceleme yapan bilirkişilerin tespitleri arasında çelişki bulunmadığı, kaldı ki davalı firmanın da bu hususa itirazına rastlanmadığı gibi saha sorumlusunca tanzim edilen günlük raporlarda da işin genel olarak patlayıcı kullanılarak yapıldığının belirtildiği, yer tesliminin 15.11.2013 tarihinde tutanakla yapıldığı, zemin etüt raporu ihale dokümanı olup, anılan raporda 1718m kayalık zeminde kazı yapılacağının belirtildiği, ilk hakediş tarihinin 31.01.2014 olduğu, yer tesliminden itibaren şantiye mobilizasyonu yapılarak işe başlanılacağı gibi zaten 1718 m uzunluğunda kayalık zeminde kanal açılacağı, davacının zemin klası ile ilgili olarak ilk başvurusunu 07.01.2014 tarihli yazısı ile yaptığı hususları nazara alındığında, davacı yüklenicinin makul süre içerisinde davalı işveren şirketi uyardığı kanaatine varıldığı, mahallinde inceleme yapan jeoloji mühendisi bilirkişilerce, mevcut güzergahın önemli kısmında ripper ile kazı yapılmasının olanaksız olduğu ve/veya yapılmasının çok uzun süre alacağı, bahse konu güzergahın patlatma yöntemi ile açılmasının makul olduğunun tespit edildiği, 2014/11 D.İş sayılı dosyasına sunulan 11.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda, mahallinde tespit edilen zemin klası dikkate alınarak, kazının 456 günde tamamlanabileceği, iş için önceden 190 günlük sürenin öngörüldüğü, dolayısıyla 266 gün ek süre ihtiyacının doğduğunun hesaplandığı, oysa kazı işindeki gecikilen sürenin 4 ay olduğu hususunda tarafların mutabık olduklarının değerlendirildiği, her ne kadar bilirkişi tarafından ilave süre 266 gün olarak hesaplanmış ise de 4 aylık fiili gecikme süresinin esas alındığı, sözleşme eki zemin etüt raporunda klasın hatalı belirlenmesinin sorumluluğu davalı işveren şirkete ait olduğu kanaatine varılmakla, 4 aylık sürenin ek süre olarak verilmesi gerektiğinin değerlendirildiği, bu gecikmenin kanal açılmasından sonra yapılacak olan diğer işleri de geciktireceği hususunun sabit olduğu, 531/A-3 poz no’lu kayalık zeminde kanal açılması kalemi kapsamında 15.026m imalat yapılmasına karşılık hakedişlere 1.718 m’sinin girdiğinin görüldüğü, bu durumda Yargıtay kararlarına göre, davacı yüklenicinin metraja itiraz etmemesi sebebiyle talep hakkını yitirmeyeceği kanaatine varıldığı, sözleşme fiyatları ile açılan kanalın bedelinin toplam 872.745,11 USD olduğu; oysa ara hakedişlerde kanal açılması işi için ödenen tutarın toplam 697.991,40 USD olduğu, böylece eksik ödenen tutarın [(872.745,11USD – 697.991,40USD) + %18 KDV =] 206.209,38 USD olarak belirlendiği, Güzergah Jeolojik Etüt Raporundaki verilerin mevcut zemine uygun olmadığı, raporun hatalı olduğunun bilirkişilerin raporları ile sabit olduğu, davacı yüklenicinin, 07.01.2014 tarihli dilekçesinden itibaren mevcut zemin klasının, ihale dokümandaki verilerle uyuşmadığını, kayalık zeminde yapılan kanal açma işinin hem daha maliyetli ve hem de daha zaman alan bir iş olduğunu davalı işverene bildirerek, ek süre ve yapılan işin maliyetinin dikkate alınmasını istediği, sonuç alamaması üzerine mahkemede delil tespiti davası açarak, sözleşme eki ihale dokümanı zemin etüt raporunun hatalı olduğunu tespit ettirdiği, buna rağmen davalının yapılan işin bedelini ödemediği gibi işin geciktiğini ileri sürerek gecikme cezası kestiği, ödenmeyen imalat bedeli ile kesilen gecikme cezası tutarının, sözleşme bedelinin yaklaşık olarak beşte birine karşılık geldiği, davalı işverenin eser sözleşmesinden kaynaklanan ödeme edimini eksik şekilde yerine getirdiği gerekçeleriyle sözleşmenin davalı yanca haksız olarak feshedildiği kanaatine varıldığı, bu durumda, davacının haksız fesihten kaynaklanan zararları talep edebileceği, 388.920,00 USD kesin teminatın, irat kaydedilen tarihten itibaren işletilecek faizi ile birlikte iadesinin gerekeceğinin anlaşıldığı, işin davacı yanca tamamlanmadığının belirgin olduğu, sözleşme bedelinin 6.481.966,00 USD olduğu, taraflar arasında en son 31.12.2015 tarihinde 16 no’lu hakediş tanzim edilmiş olup, bu hakedişte sözleşme fiyatları ile yapılan imalat tutarının 5.084.476,46 USD olarak hesaplandığı, hesaplanan kaya kazısı bedeli de ilave edildiğinde sözleşme fiyatları ile 31.12.2015 tarihi itibariyle yapılan işin toplam tutarı (5.084.476,46 USD + 174.753,71 USD =) 5.259.230,17 USD olduğu, bu durumda işin tamamlanma oranının % 81,14 olarak hesaplandığı, ancak davacı ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede, 01.01.2016 tarihinden sonra işle ilgili olarak 2.745.042,46TL daha masraf yaptığının belirlendiği, dolayısıyla işin 16 no’lu hakedişten sonrada devam ettiği, hesaplanan tamamlanma oranının üzerinde bir orana ulaşmış olacağının belirlendiği, davacının ticari defter ve kayıtlarından, 22.207,93 TL sözleşme noter tasdik ücreti, 107.320,50TL All risk sigorta ücreti ödendiği belirlenmiş olup, harcanan tutarın eksik iş oranı kadarlık kısmını talep edebileceği, bunun ise 16 no’lu hakediş itibariyle [(22.207,93TL + 107.207,93TL) x (%100 – %81,14) =] 24.407,83 TL olarak talep edilebileceğinin anlaşıldığı, hakedişlerden, 1.161.532,58 USD tutarında gecikme cezası, 254.223,82 USD tutarında %5 teminat kesildiğinin görüldüğü, nakit teminat kesintisinin davacıya iade edildiğine ilişkin bir delil sunulmadığı, ayrıca 13, 14 ve 15 no’lu hakedişlerden kesilen 332.554,40 USD tutarındaki emanet termin cezasının da hali hazırda emanette tutulduğunun anlaşıldığı, davacı şirketin ortalama faaliyet karının %15,18 olarak tespit edildiği, işin fesih kesin hakedişi çıkartılmadığından, 16 no’lu hakediş itibariyle işin bedeli üzerinden mahrum kalınan kar tutarının [(6.481.966,00 USD – 5.259.230,17 USD) x %15,18 =] 185.611,30 USD olarak hesaplandığı, Yargıtay yerleşik kararlarında, haksız fesih sebebiyle hesaplanacak olan kar tutarından, yüklenicinin anılan sürede muhtemelen elde edebileceği karın tenzil edilmesi gerektiğinin belirtildiği, davacı şirketin fesih sebebiyle ihalelere katılma yasağı cezası aldığı göz önünde bulundurulduğunda, ceza süresi sonuna kadar resmi ihalelere katılamayacağından yeni bir iş alamayacağı ve dolayısıyla kar elde edemeyeceği belirlenmekle, hesaplanacak kar tutarından Yargıtay kararları uyarınca indirim yapılmadığı, sonuç olarak, davacının ödenmeyen imalat tutarını ve haksız fesih nedeniyle uğradığı müspet zararları talep edebileceği kanaatine varılmakla, asıl davada; davacının kanal açma işi nedeniyle ödenmeyen ve talep edebileceği imalat tutarının KDV dahil 206.209,38 USD olduğu, davacının hakedişlerinden kesilen 1.161.532,58 USD gecikme cezası, 254.223,82 USD nakit teminat kesintisi ile, 332.554,40 USD emanette tutulan termin cezası miktarını talep edebileceğinin anlaşıldığı, birleşen davada ise; davalı işverenin hatasından kaynaklanan sebeplerle işin süresinin ve maliyetinin arttığı, davalının talep edilmesine rağmen ilave süre vermediği, imalatın bedelini ödemediği, bu nedenlerle sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiği, davacı yüklenicinin 388.920,00 USD kesin teminatın iadesini talep edilebileceği, davacının sözleşme noter tasdiki ve All-risk sigortası için yaptığı masrafın, fesih sebebiyle yapılmayan işin oranında iadesinin de talep edilebileceği, 16 no’lu hakediş dikkate alınarak talep edilebilecek tutarın 24.407,83 TL olduğu; davacı şirketin hot-tap stopple işi alt yüklenici onay talebinin 4,5 aylık sürede sonuçlandığı, … firmasına 232.000,00 USD ödeme yaptığı, işle ilgili bir kısım malzemenin ve imalatın sahada mevcut olduğu, 16 no’lu hakediş itibariyle davacının muhtemel kar kaybının 185.611,30 USD olduğunun anlaşıldığı, davacının teminat mektubu yönünden nakde çevrilme tarihinden itibaren; diğer alacaklar yönünden davadan önce temerrüt ihtarı bulunmadığından, dava tarihinden itibaren faiz talebinde bulunabileceği gerekçesiyle, asıl davada ıslah olunan davanın kabulü ile, 106.209,38 USD (kanal açma işi nedeniyle ödenmeyen imalat tutarından kaynaklanan); 1.161.532,58 USD (gecikme cezası kesintisinden kaynaklanan); 54.223,82 USD (nakit teminat kesintisinden kaynaklanan); 32.554,40 USD (termin cezası kesintisinden kaynaklanan) olmak üzere toplam 1.354.520,18 USD’nin (104.433,36 USD için dava tarihinden, kalan kısım için ıslah tarihi olan 30/09/2021 tarihinden itibaren işleyecek) 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince belirlenecek Devlet Bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte hesaplanacak tutarın fiili ödeme tarihindeki efektif satış kuruna göre belirlenecek TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/870 Esas sayılı dosyasında; ıslah olunan davanın kabulü ile, sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğinin tespitine, 8.920,00 USD (kesin teminat bedeli)’nin nakde çevrildiği tarih olan 10/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek, 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince belirlenecek Devlet Bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte hesaplanacak tutarın fiili ödeme tarihindeki efektif satış kuruna göre belirlenecek TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2.000,00 USD (hot-top stopple işi nedeniyle), 5.611,30 USD (kar kaybı) olmak üzere toplam 7.611,30 USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek, 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince belirlenecek Devlet Bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte hesaplanacak tutarın fiili ödeme tarihindeki efektif satış kuruna göre belirlenecek TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 24.407,83 TL (sözleşme ve sigortadan kaynaklanan masraf)’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle: Sözleşmenin feshinin hukuka aykırı olduğuna dair kararın vakıalara ve hukuka aykırı olduğunu, davacının asıl davayı ikame ettiğinde taraflar arasındaki sözleşmenin henüz feshedilmediğini, ancak süreç içinde davacının edimini ifa etmeden sahayı terk ettiği için haklı olarak sözleşmenin feshine karar verildiğini, akabinde birleşen davanın ikame edildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporuna itirazlarına rağmen itirazlarının karşılanmadığını, davacının işi sözleşmesine göre tamamlanması gereken tarih olan 04.11.2015 tarihinde tamamlayamamış olup bu tarihten sonra da sahada işin ilerlemesi yönünde hiçbir aktivite gerçekleştirmediğini, yapım işinin geçici kabule hazır hale getirilmesi gereken tarihlerde davacı hakkında iflas erteleme kararı verildiğini, müvekkilinin tüm uyarılarına rağmen davacının işin ilerlemesi noktasında hiçbir gayret göstermediğini, işi fiilen bıraktığını ve nihayet Ekim 2016’da da sözleşme hükümlerine ve Yapım İşleri Genel Şartnamesinin 18/2 maddesindeki hükmüne aykırı surette müvekkili kuruluşa ait ekipmanı da sahadan çıkarmaya çalışmak suretiyle sahayı terk ettiğini, yüklenicinin sözleşme ve eklerine aykırı davranışları, işi eksik yapması, sözleşmede öngörülen sürede işi bitirmemesi nedenleriyle sözleşmenin müvekkilince haklı olarak feshedildiğini, arazinin 15.026 metrelik kısmının kayalık olduğu tespiti ve bu tespitin hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, sürenin uzamasının nedeninin kazı klasındaki farklılık değil yüklenicinin mali sebeplerle işi sürdürme yeteneğini kaybetmiş olması olduğunu, bu hususun yüklenicinin iflas ertelemesi almış olmasından, sahada çalıştırdığı işçilerine ve taşeronlarına ücret ödeyemez hale gelmesinden anlaşıldığını, görüşleri hükme esas alınan bilirkişi heyetinin 13.12.2021 tarihli ek raporunda MTA’nın arazi ile ilgili en doğru ve kapsamlı raporunun boru hattına özel yapılmadığı gerekçesiyle dikkate almadığını, davacı yüklenicinin saha zeminin kayalık olduğunu ileri sürerek götürü bedelli sözleşmede kararlaştırılan ücretin üstünde ilave maliyet talep etmesi ve bu talebin kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yapım işine ait uygulama projesinin davacı tarafından hazırlandığı hususunun görmezden gelindiğini, zemin etüdünün yine davacı firma tarafından yapıldığı, projede değişiklik yapılmasına ise ilgili mevzuatın belli şartlar altında olanak sağladığı da dikkate alındığında davacı iddiaları, bilirkişi tespitleri ve mahkeme kararının temelsiz kaldığını, yükleniciye süre uzatımı verilmesi gerektiğine ve gecikme cezasının iadesine dair kararın hukuka aykırı olduğunu, davacı yükleniciye verilen proje ve/veya şartnameye ilişkin itirazlarını süresi içerisinde yapmayarak itiraz hakkını kaybettiği yönündeki savunmalarının görmezden gelindiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için yüklenicinin ilave maliyet talebinin ve gecikme cezasına yönelik itirazlarının kabul edilebilir olduğu düşünülse dahi, davacının süresinde itiraz etmeyerek itiraz hakkını kaybettiğini, davacının delil tespit talebiyle mahkemeye başvurmasının, delil sözleşmesi niteliğindeki YİGŞ hükümlerine uygun bir şekilde hakedişlere ihtirazi şerh düştüğü ve sonrasında usulüne uygun dilekçeyi iş sahibi müvekkili kuruluşa ibraz ettiği anlamına gelmeyeceğini, YİGŞ ‘nin 39. maddesinde geçici hakedişlere itiraz usulünün düzenlendiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için yüklenicinin jeolojik etüt raporuna itirazlarının kabul edilebilir olduğu düşünülse dahi, davacının süresinde itiraz etmeyerek itiraz hakkını kaybettiğini( YİGŞ ‘nin 14.md), davacının delil sözleşmesi niteliğindeki yapım işleri genel şartlarında açıkça belirlenmiş usul şartlarına uymadığını, delil tespiti davası ikame edilmesinin bu şartlara uyulduğu anlamına gelmediği gibi davacının 10 numaralı hakedişe de usulüne uygun bir itirazının olmadığını, dolayısıyla davacının kaybettiği itiraz hakkını dava yoluyla canlandırmaya çalışmasının hukuken mümkün olmayıp bu husustaki itirazlarının görmezden gelindiğini, emanete alınan bedellerin yükleniciye ödenmediği yönündeki tespitinin hukuka aykırı olduğunu, sözleşmenin feshi işleminin ve teminatın irat kaydedilmesinin haksız olduğu yönündeki kararın hukuka aykırı olduğunu, yüklenicinin sahayı terk ettiğini, ancak bilirkişi heyetinin bu gerçeği görmezden geldiğini, 10.07.2015 tarihinde yüklenici hakkında iflas erteleme kararı verildiğini, yüklenicinin kanal açma aktivitesinde kazı metodu olarak müvekkili kuruluştan onay almaksızın ve sözleşme hükümlerine aykırı olarak tamamen kendi insiyatifi ile keyfi olarak patlatma işlemini yaptığını, başka bir ifadeyle yüklenicinin ripper ile kazı işleminde vakit kaybetmediğini,16 nolu son hakediş çarşafı, saha talimatları ve günlük raporlara göre yüklenicinin işin %95’lik bölümünü değil ancak %7,44’nü tamamladığını ve sonrasında sahayı terk ettiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla kanuni şartları oluşmamasına ve açık şekilde hukuka aykırı olmasına rağmen yüklenicinin menfi ve müspet zarar taleplerinin mahkemece kabul edildiğini, menfi ve müspet zararın birlikte talep edilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, davacı yüklenici lehine TBK’nın 485 maddesi hükmünün uygulanması veya genel hükümlerin tatbikinin mümkün olmadığını, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi heyetinin yüklenicinin 185.611,30 USD kar mahrumiyeti tespiti ve bu tespitin hukuki dayanaklarının tamamen hukuka aykırı olduğunu, dosya içeriğinde yüklenicinin kaçırmış olduğu bir fırsatı ispat eden herhangi bir delil bulunmadığını, bu nedenle davacının menfi zararını da ispat edemediğini, geçici hakedişlerin kesin ödeme niteliğinde bulunmayıp kazanılmış hak oluşturmayacaklarını, müvekkilinin davacının hakedişinden cezai şart kesintisi yapmasının ve tahakkuk etmemiş imalat bedellerini ödememesinin müvekkilini temerrüde düşürdüğü yönündeki kararın yerinde olmadığını, alt yüklenici … … firmasına ödendiği iddia edilen 232.000,00 ABD Dolarının davacıya ödenmesine yönelik kararın hukuka aykırı olduğunu, mahkemece zamanaşımı defi dikkate alınmadığı gibi zamanaşamı defi hakkında herhangi bir karar da verilmediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının ıslah ile artırdığı miktarların tamamının zamanaşımına uğradığını, davacı tarafından usul hükümlerine aykırı surette yapılan ıslaha mahkemece itibar edilmesi ve buna göre hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının asıl dava ve birleşen davada dava dilekçesi ile tahsilini talep ettiği alacak kalemleri ile ıslah dilekçesinde talep ettiği alacak kalemlerinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, dava konusu edilmeyen şeylerin hukuken mümkün olmadığı halde dava konusu haline getirmeye çalıştığını, davacının asıl ve birleşen davanın başında talep edilen alacak kalemleri ile ıslah adıyla ortaya konulan taleplerin birbirinden farklı olduğunu, yasal olanak bulunmadığı halde mahkemece ıslahın geçerli kabul edilerek dava konusu edilmeyen alacak kalemlerinin hüküm altına alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere davanın tamamen ıslahının davanın açılması ile aynı merasime tabi olup başvuru harcı da ikmal edilmek suretiyle usuli merasime tabi olması gerektiğini, dava dilekçeleri ile ıslah dilekçeleri ve hüküm arasında çelişkiler, hukuka aykırılıkların bulunduğunu, TL cinsinden taleplerin mahkemece USD cinsine çevrildiği gibi talep edilmeyen faize hükmedildiğini, menfi zarar olarak 50.000 TL’nin tahsilini talep etmiş olmasına rağmen mahkemenin bu alacak hakkında 24.407,83 TL (sözleşme ve sigortadan kaynaklanan masraf) ödenmesine karar verdiğini ancak bakiye talebin reddine karar vermediği gibi reddedilen bu miktar üzerinden vekalet ücreti, yargılama gideri ve yargı harcı hakkında da karar vermediğini, asıl ve birleşen davada davacının özellikle faiz başlangıç tarihi olarak belirttiği tarihler kabul edilmeyerek hüküm kurulduğunu, ve her iki davada tam kabul kararı verilmesi, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili aleyhine hükmedilen yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönlerinden de asıl ve birleşen davada verilen kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan muarazanın önlenmesi ve alacak, birleşen dava tespit ve alacak istemlerine ilişkin olup, mahkemece asıl ve birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı, asıl ve birleşen davada davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında …(…) Doğalgaz Boru Hattı Deplasesi İşinin yapımı konulu 08.11.2013 tarihinde sözleşme akdedildiği ihtilafsız olup, davacı taraf yüklenici, davalı taraf ise iş sahibidir.
Sözleşme birim fiyat sözleşmesi olup toplam 6.481.966 USD bedel üzerinden akdedildiği(md. 6.1), KDV’nin sözleşme bedeline dahil olmayıp idare tarafından yükleniciye ödeneceği(md.7.1), Yapım İşleri Genel Şartnamesinin sözleşme eki olduğu(md.8.2.1), sözleşmenin imzası tarihinden itibaren 10 gün içinde yer teslimi ile işe başlanılacağı, yüklenicini işyeri teslim tarihinden itibaren 720 gün içerisinde işi tamamlayarak geçici kabule hazır hale getirileceği(md.9) düzenlenmiş, teminata ilişkin hükümlere 10.maddede, gecikme halinde uygulanacak cezalara ilişkin hükümlere 25. maddede yer verilmiştir.
Davacı taraf asıl davada dava dilekçesinde; sözleşme ekindeki etütlerin hatalı olması nedeniyle ilave işler yapılmak zorunda kalınmasına rağmen maliyet farkının ödenmemesi ve sebep olunan gecikme gerekçe gösterilerek gecikme cezası uygulanmak suretiyle hakedişlerin alıkonulması yönündeki muarazanın önlenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ilave işler maliyet farkı nedeniyle şimdilik 160.000,00 TL’nin hak edilen tarihten itibaren TCMB avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ödenmeyen hakediş bedelleri için şimdilik 50.000 USD’nin fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının davalıdan tahsili istenilmiş, davacı vekili 30.09.2021 tarihli ıslah dilekçesiyle, asıl davada müvekkilinin alacağının; kazı klas farkından kaynaklı imalat tutarına mahsuben 106.209,38 USD, gecikme cezası kesintisi 1.161.532,58 USD, nakit teminat kesintisine mahsuben 54.223,82 USD, termin cezası kesintisine mahsuben 32.554,40 USD olmak üzere toplam 1.354.520,18 USD olduğunu belirterek, bu miktarın son hakediş tarihi olan 31.12.2015’den itibaren işlemiş ve işleyecek TCMB avans faiziyle birlikte ve fiili ödeme günündeki TCMB efektif kur karşılığı üzerinden davalıdan tahsiline karar verilmesini talep edilmiştir.
Birleşen davada dava dilekçesinde ise; fazla hakları saklı olarak, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiğinin tespitine, haksız fesih nedeniyle sözleşmenin imzalanması için yapılmış olan masraflarla iş yerinin bakım ve korunması için yapılmış ve yapılmakta olan onarım bedelleri, sigorta bedelleri, finans giderleri ve tüm müspet zararlar için şimdilik 50.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, sözleşme konusu işin üstlenilmesi nedeniyle alınamayan diğer işlerden dolayı uğranılan menfi zararlar için şimdilik 50.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, sözleşme konusu işin kalan kısmı nedeniyle mahrum kalınan kar için şimdilik 210.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, tüm tazminat talepleri için feshin tebliğ edildiği 07.11.2016 tarihinden itibaren TCMB tarafından belirlenen avans faizi uygulanmasına karar verilmesi talep edilmiş, 30.09.2021 tarihli ıslah dilekçesiyle; irat kaydedilen teminat mektubu bedeline mahsuben 8.920,00 USD’nin 19.09.2016 tarihinden itibaren, … firmasına ödenen gidere mahsuben 2.000,00 USD’nin 31.12.2015 tarihinden itibaren mahrum kalınan kara mahsuben 5.611,30 USD’nin sözleşmenin feshi tarihi olan 26.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek TCMB avans faizi ile birlikte ve fiili ödeme günündeki TCMB efektif kur karşılığı üzerinden davalıdan tahsiline, dava konusu sözleşme için yapılan noter masrafı ve sigorta prim bedeline mahsuben 24.407,83 TL’nin fesih tarihi olan 26.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek TCMB avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
Islah müessesi, 6100 sayılı HMK’nın 176 ila 182. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Islah, taraflardan birisinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HMK 176/1). Dava, davacı tarafından HMK’nın 180. maddesi uyarınca tamamen ıslah edilebileceği gibi, taraflarca HMK’nın 181. maddesi uyarınca kısmen de ıslah edilebilir. Davanın tamamen ıslah yoluna dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur. Davadaki talep kısmının değiştirilmesi de davanın tamamen ıslahı mahiyetindedir. Kısmi ıslahta ise, taraf belli bir usul işlemini ıslah etmektedir. Davadaki talep kısmının artırılması ise davanın kısmen ıslahı mahiyetindedir. Gerek davanın tümden ıslahı gerekse kısmi olarak ıslahı tahkikatın sona ermesine kadar (HMK 177/1) ve bir defa yapılabilir (HMK 176/2)… Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. maddesine göre taraflardan her birinin, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği hükme bağlanmakla kural olarak Türk Hukukunda ıslaha izin verilmiştir. Ancak, dava dilekçesinde talep edilmemiş bir alacak kaleminin ıslah yoluyla artırılıp davaya konu edilmesi mümkün değildir. Kural olarak davanın tamamen ıslahı… 6100 Sayılı HMK’nın 180. maddesi hükümlerince mümkündür. Davanın tamamen ıslah edilmesi halinde dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır ve davalı temerrüdü de ıslah tarihinde gerçekleşir. (Yargıtay 15. HD. 01.04.2021, 2020/2652E,2021/1340K)
Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşme, dava dilekçeleri ve ıslah dilekçesi ve ıslah taleplerinin niteliği açıklatılmak suretiyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 99.maddesi hükmü de dikkate alınıp, değerlendirilmek suretiyle ve davalının zamanaşımı defii yönünden de gerekçe gösterilmek suretiyle olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi ve dövize ilişkin talepler yönünden de ıslah tarihlerindeki döviz kuru dikkate alınarak mahkeme karar harcının hesaplanması ve bu hususların ikmalinden sonra, Ankara 64.Noterliğinin 01 Şubat 2022 tarih ve … yevmiye sayılı alacağın devri sözleşmesi başlıklı temlik belgesi de değerlendirilmek suretiyle usulü işlemlerin ikmalinden sonra esas hakkında hüküm kurulması gerekirken açıklanan hususlar üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalının diğer istinaf nedenleri ve kararın esası incelenmeksizin mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.4-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
2-Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.01.2022 gün ve 2016/745 E., 2022/46 K. sayılı kararının HMK’nın 353/1-a.4-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Asıl ve birleşen davada davalı tarafından, asıl dava için yatırılan 68.664,49 TL ve birleşen dava için yatırılan 1.353,12 TL peşin istinaf karar harçlarının istek halinde asıl ve birleşen davada davalıya iadesine,
5-Asıl ve birleşen davada davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderleri ve ödenen başvuru harçlarının ilk derece mahkemesince verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 28.04.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır