Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/418 E. 2022/471 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/418 – Karar No:2022/471
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/418
KARAR NO : 2022/471

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 12/11/2021
NUMARASI : 2021/706 E

İHTİYATİ HACİZ TALEP
EDEN DAVACI :
VEKİLİ :

KARŞI TARAF
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
TALEP KONUSU : İhtiyati Haciz

KARAR TARİHİ : 27/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/04/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan ihtiyati haciz istemli itirazın iptali davasında mahkemece ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; Davalı şirket ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki sebebiyle müvekkilinin üzerine düşen tüm edimleri ifa ettiğini, sonrasında ise müvekkili tarafından faturaların kesilerek davalıya tebliğ edildiğini, ancak davalı tarafından bir kısım fatura bedellerinin ödenmediğini ve iki adet fatura için ise iade faturası kesilerek haksız ve hukuka aykırı olarak söz konusu fatura bedellerinin ödenmediğini, davalının iade faturasının müvekkili şirket tarafından iade faturası kesilmek suretiyle davalıya iade edildiğini, cari hesaba göre davalının müvekkili şirkete 35.728,00 TL borcu bulunduğunu, öte yandan cari hesapta belirtilen söz konusu faturalara davalı tarafından süresinde itirazda bulunulmadığını, davalının söz konusu faturalara itiraz etmeyerek ve defterlerine işleyerek fatura içeriğini, bedelini ve tüm fatura münderecatını kabul ettiğini ve bu bağlamda söz konusu faturaların kesinleşmiş olup davalı için bağlayıcı nitelikte bulunduğunu, davalı tarafından kesilen iade faturasının 20.09.2021 tarihli ve müvekkili tarafından düzenlenen iki adet faturanın ise 15.01.2021 tarihli olduğunu, davalının iade faturasının müvekkili tarafından düzenlenen fatura tarihlerinden yaklaşık 9 ay sonra kesildiğini, dolayısıyla iade faturasının hiçbir hukuki geçerliliğinin bulunmadığını, müvekkilinin alacağının tahsilini teminen Ankara 1. İcra Müdürlüğü’nün 2021/12418 sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının takibe ve borca itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın % 20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, müvekkilinin davada ileride haklı çıksa dahi alacağını tahsil etme imkanı kalmama ihtimali bulunduğundan ve ileride telafisi imkansız zararlar doğacağından davalının yedinde ve/veya üçüncü şahıslarda olan taşınır ve taşınmaz mallarının, alacaklarının ve diğer tüm hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; Talebin kanuni dayanağının İİK’nun 257.vd. maddeleri hükümlerinden ibaret olduğu, davacının alacağının bulunup bulunmadığı bulunuyor ise miktarının ancak yargılama sonucu ortaya çıkacağı, ayrıca ihtiyati haciz verilmesini gerektirecek düzeyde yeterli delil sunulmadığı, İİK’nın 257/2 maddesince aranılan yaklaşık ispat koşullarının, mevcut dosyada oluşmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 2019 yılı açısından dosyaya sunulan cari hesapta, 2019 yılına ilişkin davalı firmaya kesilmiş olan 3 adet faturanın göründüğünü, bu faturaların tutarlarının toplamının 116.935,39 TL olduğunu, 2019 yılına ilişkin müvekkiline ait BS ile davalıya ait BA formları incelendiği taktirde ise her iki tarafça da 104.030,00 TL (KDV hariç) tutarında faturanın vergi dairesine bildirildiğinin açıkça görüleceğini, söz konusu BS/BS formlarına dayanak 3 faturanın toplam tutarı ile vergi dairesine bildirilen tutar arasında fark olmasının nedeninin ise vergi dairesine KDV olmadan bildirim yapılması olduğunu, işbu 3 faturanın sağ alt kısmında yazan KDV hariç tutar olan ara toplam tutarlarının toplamının da vergi dairesine bildirilen 104.030,00 TL olduğunu, dolayısıyla müvekkili tarafından 2019 yılında kesilmiş olan 3 adet faturanın tamamının davalı tarafından da kayıtlarına alınarak vergi dairesine bildirildiğini, 2021 yılı açısından dosyaya sunulan cari hesapta bu yıla ilişkin davalı firmaya kesilmiş olan 2 adet faturanın göründüğünü, bu faturaların tutarlarının toplamının 105.728,00 TL olduğunu, 2021 yılına ilişkin müvekkiline ait BS ile davalıya ait BA formları incelendiği taktirde ise her iki tarafça da 89.600,00 TL (KDV hariç) tutarında faturanın vergi dairesine bildirildiğinin açıkça görüleceğini, söz konusu BS/BS formlarına dayanak 2 faturanın toplam tutarı ile vergi dairesine bildirilen tutar arasında fark olmasının nedeninin ise vergi dairesine KDV olmadan bildirim yapılması olduğunu, işbu 2 faturanın sağ alt kısmında yazan KDV hariç tutar olan ara toplam tutarlarının toplamının da vergi dairesine bildirilen 89.600,00 TL olduğunu, dolayısıyla müvekkili tarafından 2021 yılında kesilmiş olan 2 adet faturanın tamamının davalı tarafından da kayıtlarına alınarak vergi dairesine bildirildiğini, belirtilen açıklamalar doğrultusunda ve BA/BS formlarından açıkça anlaşılacağı üzere müvekkili tarafından düzenlenerek davalıya gönderilen tüm faturaların, davalı tarafından kabul edilerek kayıtlarına alındığını ve vergi dairesine gerekli bildirimlerin yapıldığını, bu bağlamda tarafların vergi dairesine bildirmiş olduğu kayıtların birbiri ile birebir örtüştüğünü, hal böyleyken mahkeme kararında yer alan ihtiyati haciz verilmesini gerektirecek düzeyde yeterli delil sunulmadığı, yaklaşık ispat koşullarının gerçekleşmediği ve miktarın ancak yargılama sonucu ortaya çıkacağı gerekçelerinin açıkça dosya kapsamına ve hukuka aykırı olduğunu, dava dilekçesinde ayrıntılı olarak izah edildiği üzere davalı şirket ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki sebebiyle müvekkili şirketin, üzerine düşen tüm edimleri ifa ettiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından faturalar düzenlendiğini ve davalıya tebliğ edildiğini, söz konusu faturalara davalı tarafından süresinde itirazda bulunulmadığını ve bu şekilde fatura ve tüm münderecatın davalı tarafından kabul edildiğini,dosyaya sunulan Yargıtay kararları ışığında davalının söz konusu faturalara itiraz etmeyerek ve defterlerine işleyerek fatura içeriğini, bedelini ve tüm fatura münderecatını kabul ettiğinin açık olduğunu, bu bağlamda söz konusu faturaların kesinleştiğini ve davalı için bağlayıcı nitelikte olduğunu, öte yandan davalının, müvekkili şirket tarafından tanzim edilen faturalara karşı yaklaşık 9 ay sonra kısmi iade faturası kesmesinin (iade faturasını kabul etmemekle birlikte), davalının, müvekkili şirket tarafından düzenlenen faturaları defterlerine işlediğini ve süresi içerisinde itiraz etmediğini açıkça kanıtladığını, dolayısıyla her iki tarafça defterlerine işlenen ve vergi dairesine beyan edilen müvekkili şirket tarafından düzenlenen faturalar nedeniyle müvekkili şirketin alacaklı olduğunun açık ve sabit olduğunu, davalının itiraz etmeksizin defterine işlemiş olduğu faturalar için daha sonradan iade faturası düzenlemesinin davalının lehine yorumlanamayacağını ve davalı yararına sonuç doğurmayacağını belirterek mahkemenin ara kararının kaldırılarak ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Talep, eser sözleşmesinden kayanaklanan itirazın iptali davasında ihtiyati haciz istemine ilişkin olup, mahkemece ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen ara kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 257. maddesine göre rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa, borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz istenebilir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle yargılama aşamasında İİK’nın 257 vd. maddelerindeki şartların sağlanması ve talep halinde her zaman mahkemesince değerlendirme yapılıp bu konuda bir karar verilebileceği anlaşılmakla, mahkemece ihtiyati haciz talebinin bu aşamada reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, ihtiyati haciz isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati haciz isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3- İstinaf başvurusu nedeniyle ödenen başvuru harcının ve yapılan yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK.’nın 362/1.f maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …