Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/412 E. 2022/1050 K. 21.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/412 – Karar No:2022/1050
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/412
KARAR NO : 2022/1050

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2019
NUMARASI : 2016/725 E-2019/1126 K

DAVACI :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 21/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/11/2022

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket arasında yüklenicisi müvekkili olan İstanbul Beylikdüzü 300 Yataklı Devlet Hastanesi İşi kapsamında PVC kaplama konusunda 03/08/2015 tarihli taşeronluk sözleşmesi ve işin devamı sırasında 05/01/2015 ek sözleşmenin imzalandığını, sözleşmenin 1. ve 3. Maddesinde belirtildiği üzere, taraflar arasında yapılacak işin, idare tarafından onaylı ana sözleşme, şartname ve eklerine uygun olarak yapılacağı, sözleşmenin işin bedeli ve ödeme konusundaki 10. maddesinde, her türlü işçilik dahil olmak üzere, 2 mm kalınlıktta PVC (Homojen grup P) 16,50 Euro, 2 mm kalınlıkta PVC (Homojen grup T) 16,50 Euro, 2 mm kalınlıkta sentetik katkı maddeli zemin düzeltme macunu ile kaplama yüzeyin üzerine 0,400 kg PVC yapıştırıcı sürülerek yapılan PVC (Grup T) 16,50 Euro * KDV birim fiyat olarak kararlaştırıldığını, 05/09/2015 tarihli ek sözleşme ile de, ana sözleşme 10. md. deki fiyatlandırma aynı kalarak, inşaatın kadın doğum, çocuk servisi ameliyathaneler, yoğun bakım ve poliklinik kısmında %5 fire’nin işverene ait olduğu ve fire malzemenin tutanak tutularak işverene bildirileceğinin düzenlendiğini, gerek ana sözleşme gerek ek sözleşme ile ödemeye esas Euro kurunun, malzemenin şantiyeye indirildiği gün yani sevk irsaliyesi tarihinin esas alınacağının kararlaştırıldığını, sözleşme kapsamında, müvekkili şirketin işin yapılmasına ve ödemelere ait her türlü edimini eksiksiz ve zamanında yerine getirdiğini, ancak, davalı şirket ile yapılan ödemeler ve ödeme karşılığı iş miktarı konusunda uyumsuzluk ortaya çıktığını, öncelikli olarak, birim fiyatın Euro olması sebebiyle kur hesabından kaynaklı uyumsuzluk oluştuğunu, davalının , sözleşmeye aykırı olarak faturalandırma ve hesaplamada malzemenin sevk irsaliyesi tarihini değil daha öncesi tarihi esas alarak hesaplama yaptığını, bu durumun çok değişken olan yabancı para kuru için davacı aleyhine fiyat farkı ortaya çıkarttığını, davalının … irsaliye no’lu hesaplamada, malzemenin şantiyeye 10.10.2015 tarihinde gelmiş ve irsaliye kaydının 10.10.2015olmasına karşın, hesaplamayı 08.10.2015 tarihli kur üzerinden yapması nedeniyle 6.408 TL * 1.153,44 TL KDV olmak üzere toplam 7.561 TL kur farkına dayalı fazla ödemeden kaynaklı alacak oluştuğunu, kur farkına dayalı alacağa ait bedelin faturalandırılarak davalı şirkete gönderildiğini ancak davalının kabul etmediğini ve ödeme yapmadığını, taraflar arasında, sözleşme ve birim fiyat kapsamında yapılan imalat miktarında ihtilaf bulunduğunu, davalı tarafın, ek sözleşme ile inşaatın kadın doğum, çocuk servisi ameliyathaneler, yoğun bakım ve poliklinik kısmında uygulanacak % 5 fire’yi yapılan tüm alanlar kapsamında uyguladığı ve sözleşmeye aykırı hesaplama yaptığını, yine, ek sözleşme ile fire olan kısımın tutanakla teslim edilmesi gerekirken, böyle bir işlem de olmadığını, yargılama ile sözleşme konusu alan incelenip, ek sözleşme ile fire uygulanacak alan ve yapılan iş metrajı hesaplandığında, davalı şirkete yapılan fazla ödemeler net biçimde ortaya çıkacağını, sözleşmenin 2. Maddesinde taşeronun konaklama ve yemek ihtiyacının şantiyede karşılanacağı ve bedelin taşeronun hak edişinden düşüleceği hususunun düzenlendiğini ancak davalının bu bedeli de kabul etmediğini ve 25/07/2016 tarih ve 013166 no’lu KDV dahil 13.438,24 TL olan faturayı iade ettiğini belirterek; kur farkı alacağı, %5 fire uygulaması, konaklama ve yemek ücretinden kaynaklı olarak davalı taşerona fazla yapılan ödemeler nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik toplam 15.000,00 TL’nin ihtarname ve temerrüt tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, 25/11/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle 285.065,00 TL alacağın 185.651,28 TL tutarındaki kısmı için temerrüt tarihi olan 26/07/2016 , geri kalan miktar için ise, dava tarihinden itibaren avans faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddi gerektiğini, esas yönünden ise dava dilekçesinde iddia edilen hususların yasal dayanaktan yoksun olup, somut bir delile dayanmadığını, davacının iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğunu, ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde müvekkilinin davacı şirkete borçlu olmadığı aksine alacaklı olduğunun anlaşılacağını, 17/10/2015 tarihli faturanın 10/10/2015 tarihli taraflar arasında düzenlenen tutanağa göre hazırlandığını, tutanakta malın 2 parti halinde 08/10/2015’te ve 10/10/2015’te indirildiğinin belirtildiğini, davacının aksi yöndeki iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla kur farkından dolayı bir alacağının olduğunun iddia edilebilmesi için en azından ödemelerin zamanında ve eksiksiz olarak yapılmış olması gerektiğini, kur farkı ve yemek bedeline ilişkin faturanın iade edildiğini, taraflar arasında 2015 yılı sonu itibariyle gerekli mutabakatların yapıldığını ve müvekkilinin alacak talebinde bulunması üzerine müvekkili şirket aleyhine sebepsiz olarak faturaların düzenlendiğini ve bu faturaların süresi içinde iade edildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; tüm dosya kapsamı, dava, cevap, taraflar arasındaki sözleşmeler, noter yazışmaları, Toki’den celp edilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi heyetinden alınan rapor ve ek rapor birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmayan sözleşme kapsamında davanın edimini yerine getirdiği, ancak bu kapsamda gerek %5’lik fire farkı, gerek kur farkı ve gerekse yemek bedelleri nedeniyle davacı işverenin davalı taşerona toplamda 285.065,04 TL fazla ödeme yaptığı, davacının dava açmadan önce Ankara 54. Noterliği’nde gönderdiği 26/07/2016 tarihli (7.561,44 TL kur farkı alacağı, 13.435,24 TL yemek ve hizmet bedeli ve 164.654,60 TL metraj farkı talebinde bulunduğu) ihtarın 28/07/2016 tarihinde tebliğ edildiği ve verilen 1 günlük süresinin 29/07/2016 tarihinde dolduğu ve temerrütün bu tarihte oluştuğu nazara alındığından, bu miktar yönünde bu tarihten, diğer miktar yönünden ise dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi gerektiği belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; yetkili mahkemenin İstanbul Bakırköy Mahkemeleri olduğunu, mahkemece yetki itirazının reddine karar verilerek, müvekkili aleyhine hüküm tesis edildiğini, yetki itirazının dikkate alınarak mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın İstanbul Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesi gerektiğini, açılan davanın kısmi dava olduğunu, alacağın zaman aşımına uğradığını, ıslahtaki alacak talebinin de zaman aşımına uğradığını, davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağının olmadığını, davacının fazla ödeme iddiasına dayanarak dava açtığını, alacağın zaman aşımına uğradığını, sebepsiz zenginleşmeye göre talepte bulunabileceğini, buna ilişkin zaman aşımının da dolduğunu, kur farkı ve yemek bedeline ilişkin faturanın iade edildiğini, bilirkişi raporlarında hukuka aykırı olarak eksik değerlendirmelerde bulunulduğunu, bilirkişi raporlarının neredeyse hepsinde açıkça belirtildiği üzere hesap için kullanılacak belgelerin eksik olduğu ve bu eksikliğin davacı tarafça giderilmediğini, buna rağmen haksız ve hukuka aykırı olarak düzenlenmiş bilirkişi raporlarının hükme esas alınması nedeniyle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporlarında hesap hatalarının bulunduğunu, müvekkilinin davacıya yönelik yemek hesabı ile ilgili borcu bulunmamakla birlikte, sözleşmede bu konudaki yükümlülüğün müvekkiline ait olmadığını, müvekkili tarafından imzalanmayan belgelere dayanarak yemek bedelinin ödenmesi gerektiği yönünde bilirkişi raporunda değerlendirme yapıldığını, kur farkı ve yemek bedeline ilişkin talebin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 15/01/2019 tarihli bilirkişi raporunun sonuç bölümünde “… %5lik firelere ait tüm tutanak belgelerinin,… İade faturasındaki 37,54 ve 50,36 TL birim fiyatların nasıl belirlendiği ile ilgili olarak tutanak, hesaplama, ölçüm belgelerinin tamamının, davaya konu PVC zemin kaplaması imalatlarının metrajlarını içerir, davanın taraflarının imzasını taşıyan tüm belgelerin (tutanak, hakediş, metraj, ölçüm, hesaplama vb. )tarafımızca incelenmek üzere dava dosyasına sunulması gerekeceği..” yönünde görüş bildirildiğini, rapordaki bu açık tespite rağmen müvekkilinin lehine delillerin hiç birinin toplanmadığını, sadece olasılıklar üzerinden karar verildiğini, eksik incelemelere dayalı karar verildiğini belirterek; istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın yetkili olan İstanbul Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, dosyadaki tüm eksikliklerin giderilmesi ile bilirkişi raporu alınmasına, Daire aksi kanaatte ise davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan fazla ödeme nedeniyle alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki 03/08/2015 tarihli taşeron sözleşmesi ve 05/09/2015 tarihinde ek iş sözleşmesi niteliği itibariyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, davacı yüklenici, davalı ise taşerondur.
Taraflar arasındaki 03/08/2015 tarihli taşeron sözleşmesinde; Sözleşme Konusu başlıklı 1.maddesinde, … 300 Yataklı Devlet Hastanesi İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlenmesi İşi projesi, mahal listesi ve Ana Süzleşme eki şartnamesinde belirtilen işlere ait aşağıdaki imalatların; 2mm kalınlıkta PVC esaslı yer döşeme kaplaması yapılması… malzeme hariç sadece uygulama taşeron firma sorumluluğundadır.” hükmü, sözleşmenin İşin Kapsamı başlıklı 2.O. Maddesinde; “Müteahhit Taşeron’un kullanacağı şantiye ofisi, ambar, koğuş binalarını temin ve nakliye edecek ve yer gösterecektir. Taşeron’un yemekleri şantiyede giderilecek yemek bedeli taşeronun hakedişinden kesilecektir.” hükmü, Ek İş Sözleşmesi’nin Sözleşme Konusu başlıklı bölümde ise “Ana sözleşmede yer alan madde 10’daki pvc zemin kpl. Bitim fiyatlarına dahil olan kalemler, pvc zemin kaplama, malzeme ve %5 fire …çıkan fire tutanak haline getirilip sarf malz birim fiyati üzerinden KDV oranı eklenerek malz şantiyeye indiği günün kuru baz alımarak hesaplanıp, işverene fatura edilecektir… fire zayiatı olarak uygulaması yapılacak olan bölümler; kadın doğum, çocuk servisi, ameliyathaneler, yoğun bakım ve polikliniklerdir…” hükmü, yine 8. maddesinde; “Malzemenin şantiyeye indiği günkü TCMB satış kuru geçerlidir.” hükmünün bulunduğu anlaşılmıştır. Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2). Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen ve ticari defterlere de işlenen faturadaki alacakla illgili olarak sonradan iade faturası düzenlenmesi, borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. İtiraz süresi geçtikten sonra, iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp sözleşmenin ifası safhasıyla ilgili olduğundan, faturanın sözleşmeyi değiştirir nitelikte olmaması ve sözleşmeye uygun biçimde düzenlenmesi gerekir. Bu nedenle, sözleşmeye aykırı düzenlenmiş faturaya itiraz edilmemesi aleyhe sonuç doğurmaz. Ancak fatura kabul edilerek ticari defterlere işlenmiş ise, faturadaki miktar kadar iş bedeli bulunduğunu iş sahibi kabul etmiş sayılacağından ticari defterlere itibar edilerek iş bedeli miktarı belirlenir. Ticari defterlerin kesin delil olması da bu sonucu gerektirir. Zira, faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. Fatura karşı tarafça ticari defterlerine kayıt edilmiş ise burada delil olan fatura değil ticari defterlerdir. Ticari defterler uyumlu olmadığı için lehe delil değeri bulunmasa dahi, karşı çıkılan faturanın ticari deftere kayıt edilmiş olması halinde ticari defter aleyhe delil oluşturacaktır.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece, davalının ticari defterleri üzerinde SMM bilirkişisi vasıtasıyla talimatla yaptırılan inceleme sonucu alınan 13/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda davalının ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun olduğu, taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalı tarafından kesilen faturaların davalının ticari defterinde kayıtlı olduğu, davacı tarafından kesilen faturaların ise davalının ticari defterinde kayıtlı olmadığının belirtildiği, yine davacının ticari defterlerinin incelendiği 13/03/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise, davacının ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun olduğu, davalı taşeron tarafından kesilen faturaların davacı yüklenicinin ticari defterlerinde kayıtlı olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
Buna göre, davacı yüklenicinin davalı taşeronun toplam 1.440.145,39 TL bedelli 9 adet faturasını ticari defterine kaydetmiş olduğu 13/03/2018 tarihli mali müşavir bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi kurulu raporundaki açıklamalardan anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı yüklenici tarafından yapılan imalat bedelinin 1.440.145,39 TL olduğunu davalı, kesin delil sayılan ticari defterler ile ispatlamıştır. Yine aynı bilirkişi raporunda davacı tarafından yapılan ödemeler ve davalı adına düzenlemiş olduğu faturalar toplamının 1.483.402,28 TL olduğu belirtilmiş ise de, bu hesaplamada yer alan davacı tarafından davalıya kesilen 28/04/2015 tarih ve 18954 nolu 22.777.07 TL bedelli fatura , yine 25/07/2016 tarih 13166 nolu 13.435,24 TL bedelli fatura ile 25/07/2016 tarih ve 13167 nolu 164.654.60 bedelli ve 25/07/2016 tarih 13768 nolu 7.561,44 TL bedelli dört adet faturanın davalı taşeronun ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı ve bu faturalar yönünden ıspat külfetinin davacı yüklenicide olduğu, dosya kapsamından da davacının bu iddiasını yasal delillerle kanıtlayamadığı anlaşılmakla, bunların toplam bedeli olan 208.428,35 TL’nin davalının yaptığı iş bedelinden mahsubu mümkün olmadığı sonucuna varıldığından davacı tarafından yapılan ödemenin ( 1.483.402,28 -208.428,35) 1.274.973,93 TL olduğunun kabulü gerekir. Davalı tarafından yapılan imalat bedeli olan 1.440.145,39 TL’den davacının yaptığı ödeme miktarı olan 1.274.973,93 TL mahsup edildiğinde davacının fazla ödemenin bulunmadığı anlaşılmış olmakla birlikte , taraflar arasındaki sözleşmenin yukarıda belirtilen maddesi gereğince yemek bedelinin davalı yükleniciye ait olduğu anlaşılmakla dosya kapsamında davalı tarafından imzalı olduğu sonucuna varılan 30/09/2015 tarihli 14/09-30/09/2015 tarihleri arasındaki döneme ilişkin tutanaktaki 611.20 TL ile 30/10/2015 tarihli tutanaktaki ekim 2015 dönemine ait 1.992.20 TL olmak üzere toplam 2.603,40 TL yemek bedelinden ve yine davalının düzenlediği 16/10/2015 tarihli tutanakta kur farkı nedeniyle 1.771.00 TL+KDV fark için iade faturası keseceğini kabul ve beyan ettiği anlaşılmakla bu miktarın da davalının bakiye hakedişinden kesilmesi gerektiği değerlendirilmiş olup, sonucuna göre de davacının davalıya sözleşme kapsamında fazla ödemesi bulunmadığından, davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,

2-Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/12/2019 tarih ve 2016/725 Esas- 2019/1126 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 256,17 TL ile ıslahla alınan 4.613‬,00 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 4.788,47‬ TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı tarafa iadesine,
5-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 42.909,10 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan 28,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince ilgili tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
9-Davalı tarafından yatırılan 4.868,19 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
10-Davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 22,00 TL tebligat gideri ile 32,50 TL dosya posta masrafı olmak üzere toplam 203,1‬0 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 21/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır