Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/327 E. 2022/956 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/327 – Karar No:2022/956
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/327
KARAR NO : 2022/956

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2019
NUMARASI : 2017/669 E-2019/1274 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 06/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/10/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; taraflar arasında davalının yüklenicisi olduğu Irak/Bağdat’daki “… Ahşap İşleri”nin davacı tarafından yapılmasına ilişkin olarak 23/10/2013 tarihli sözleşme yapıldığını, söz konusu işlerin anlaşma ile kararlaştırılmayan artan işler ve ek malzeme tedariki de dahil tamamlandığını ve faturaların düzenlendiğini, davalının faturalara mahsuben kısmi ödeme yaptığını, davacı şirketin davalıdan 323.318,78 TL alacağı bulunduğunu, ödenmeyen bu meblağ ve TTK madde 1530/4 gereğince işlemiş faizin tahsili amacıyla Ankara 28. İcra Müdürlüğü’nün 2017/12300 Esas sayılı dosyası üzerinden, faturaya dayalı ilamsız takip başlatıldığını, davalı şirketçe borcun tamamına itiraz edildiğini, davalı/borçlunun itirazında da ifade ettiği üzere müvekkili alacağının faturalara dayandığını ve takip konusu faturaların açık fatura olarak düzenlendiğini, TTK madde 21/2 hükmü gereği bir faturayı alan kişi, aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde fatura içeriğine itiraz etmemişse bu içeriği kabul etmiş sayılacağını, davalı/borçlu şirketin faturaların hiçbirine itiraz etmediğini ve söz konusu faturaların tarafların ticari kayıtlarına işlendiğini, davalının, davacı şirkete gönderdiği 17/02/2017 tarihli imzalı hesap mutabakatında 263.888,90 TL borçlu olduğunu kabul ettiğini ancak, borcun tamamına itiraz ettiğinden kötü niyetli olduğunu belirterek; davalının Ankara 28. İcra Müdürlüğü’nün 2017/12300 Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın iptalini, %20 icra inkâr tazminatı takdirini talep etmiştir.
Davalı vekili; taraflar arasında düzenlenen 23/10/2013 tarihli sözleşmenin eser sözleşmesi olup, nihai bedelin montajı tamamlanan imalatlara göre belirleneceğinin kararlaştırıldığını, geçmişteki ödemelerin de buna göre yapıldığını, sözleşmeye göre imalatı yapılıp montajı tamamlanan işler için bedel belirlenmesi gerekirken, işin yapılacağı mahalle gönderilen tüm malzemeler için –hem de imalatı ve montajı tamamlanmış gibi- fatura düzenlendiğini, kayıp ve ayıplı malzemenin fatura edilmemesi gerektiğini, taraflar arasındaki yazışmalardan da anlaşılacağı gibi sözleşme konusu işlerin tamamlanmadığını, davacının bu işler için ekip ve personel göndermeyeceğini açıkça ifade ettiğini, bu nedenli işlerin bir kısmının başkalarına tamamlatıldığını, bu bedellerinde yapılan ve yapılacak tespitlerdeki imalattan düşülmesi yine başka firmaya yaptırılan işin davacıya yapılan ödemelerden düşülmesi gerektiğini, yapılan imalat ve montaj tespiti için Irak’ ta tespit davası açıldığını ve davanın derdest olduğunu, sözleşmedeki işlerin listesi ile yapılan montajın ne kadar olduğunun inşaatçı bilirkişi ile tespitini istediklerini, ayıplı imalat nedeniyle yenilenen montajlar yapıldığını, bedel tespitinin montajı tamamlanan ürünlerin miktarı ile birim fiyatının çarpımına göre yapılması gerektiğini, icra takibi ile ilgili faturaların davalıyı temerrüde düşüren ihtar niteliği olmadığından temerrüt faizi istenmesinin doğru olmadığını, faturalara 8 gün içinde itiraz edilmemiş olsa da fatura borcunun bağlayıcı olması için fatura konusu işlerin yüklenici tarafından fatura borçlusuna teslim edilmesi ve teslimin ispat edilmesi gerektiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkin olduğu, davacının edimin yerine getirilemeyen işleri yönünden mücbir sebep oluştuğunu bildirdiği, dosyada mevcut 18/10/2016 tarihli Dışişleri Bakanlığının Bağdat Kabil Irak’daki 15 vilayete seyahatin yasaklanmasına ilişkin kararı çerçevesinde eksik kısmın mücbir sebep ile yapılamadığı, davalının davacı tarafından düzenlenen faturaları defterlerine kaydettiği, form BA kayıtlarında vergi dairesine bildirim de yapıldığının da anlaşıldığı, bu durumda davalı kayıtları dikkate alınarak montajı yapılmayan kalemlerin minhası sonrası kalan kısmın davalıdan tahsili olanağı bulunduğu kanaatine varıldığı, dava konusu iş Irak’ta olduğundan işin yapıldığı, teslim edildiği hususlarındaki ispat güçlüğünün, davalı kayıtları esas alınarak aşıldığı, dava konusu yerde savaş ortamı bulunmakla keşif yapılma zorluğu nedeniyle davalı kayıtlarındaki yapılmayan işlere ilişkin kayıtlara itibar edildiği, davalı tarafça ayıplı ifa olduğu konusunda iddiada bulunulmakla birlikte buna ilişkin herhangi bir belge, tespit, ihtirazı kayıt sunmadığından davalı kayıtları çerçevesinde yapılan bilirkişi incelemesine itibar edildiği, toplanan deliller ışığında, taraflar arasında 23/10/2013 tarihli “…Binası bloku ahşap işlerinin imalatı” konusunda sözleşme akdedildiği, bu çerçevede taraf defterlerinin incelendiği, davalı kanuni defterlerinde davacının cari hesabında davacıya söz konusu işler yönünden ödenmeyen borcun 263.888,90 TL olarak görüldüğü, davalının cevap dilekçesi ekinde karşılıklı mutabakat sağlandığına dair kayıt da sunulduğu, davacıya hitaben tanzim edilmiş, 29/07/2016 tarihli yazılı iletide taraflar arasındaki sözleşmede bir kısım işlerin eksik kaldığı gözetilerek bu eksik kısım dışında edimini yerine getirdiği, söz konusu eksik imalatların ana bedelin %10’u tutarında olduğu, davalı nezdinde tutulan davacı cari hesap kaydı göz önüne alındığında bu bedelden itibar olunan bilirkişi hesaplamalarına göre eksik işler bedeli 34.182,18 TL düşüldüğünde, davalının 229.706,72 TL borcunun bulunduğu, davacı her ne kadar TTK 1530/4 maddesi uyarınca temerrüt faizi talep etmiş ise de; davalıyı usulüne uygun temerrüde düşürmediği gibi işin tedarik sözleşmesine dayalı olmaması, eser sözleşmesi olması nedeni ile 1530/4 maddesinin uygulama yeri olmadığı, bu nedenle işlemiş faize yönelik talebin yersiz olduğu, alacak eser sözleşmesinden kaynaklanmakla likid olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, Ankara 28. İcra Müdürlüğü’nün 2017/12300 Esas sayılı dosyasında davalının 229.706,72 TL asıl alacağa yönelik itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden takip şartları ile devamına, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, davacının icra inkar tazminatına ilişkin talebinin alacak likid olmadığından reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; taraflar arasındaki temel ilişki “eser sözleşmesi” ise de, icra takibinin faturalara dayalı olarak yapıldığı, takibe konu edilmiş tüm faturaların, davalıya daha önceden teslim edildiği ve davalı yanca da defterlerine kayıt edildiği, alacak tespit edilirken yapılan bilirkişi incelemesinde davalıya ait kayıtların esas alındığı, dolayısıyla, takibe konu faturaların davalıya teslim edildiği ve davalı tarafından da ticari kayıtlarına işlendiği bilirkişi tarafından da tespit edilmiş iken, takibin faturaya dayalı olduğu da dikkate alındığında, sadece taraflar arasındaki temel ilişkinin eser sözleşmesi olması nedeniyle alacağın likid olmadığına hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek; mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne ve kabul edilen kısım üzerinden davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; taraflar arasındaki sözleşmeye göre Türkiye’den Irak Devleti Bağdat şehrinde imalatı tamamlanıp montajı yapıldıktan sonra, bedele hak kazanılacak olmasına rağmen, davacı tarafından Bağdat’a gönderilen tüm malzemeler için, üstelik sözleşmeye göre imalatın ve montajın tamamlandığı fiyat üzerinden fatura düzenlendiğini, davacı tarafından, imalatlar ve montaj için gerekli olan yan ürünlerin ve malzemelerin de ayrıca faturalandırıldığını, müvekkili şirket ile davacı arasında yapılan yazışmalardan da anlaşılacağı gibi, sözleşme konusu işlerin tamamlanmadığını, davacının bu işler için ekip ve personel göndermeyeceğini açıkça ifade ettiğini, bu nedenle, işlerin eksik kalan kısmının başkalarına tamamlatıldığını, 09/04/1990 tarihli 3638 sayılı ”T.C. İle Irak Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Adli İşbirliği Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair” kanun gereği, açmış oldukları tespit davasının sonucunun, huzurdaki dava kapsamında değerlendirilmesini veya Bağdat Mahkemelerinden, dava konusu sözleşmeye uygun olarak … inşaatında tamamlanmış imalat ve montajların tespitinin, istinabe yoluyla istenmesini talep ettiklerini, davacı tarafın, sadece faturaların tebliği ve 8 gün içerisinde itiraz edilmemesine dayanarak alacağın kesinleştiğine güvenerek açtığı bu davanın, hakkaniyetli olmadığını ve haksız kazanç sağlamaya yönelik olduğunu, nitekim, Yargıtay kararlarında da; faturanın kapsamının kesinleşmesi ve dolayısıyla fatura borçlusunu bağlayıcı olabilmesi için, fatura konusu işlerin yüklenici tarafından yapılarak fatura borçlusuna teslim edilmiş olduğunun da kanıtlaması gerektiğinin belirtildiğini, mahkemece objektif kıstas ve değerlendirmelere dayanılmadığını, varsayımlardan hareketle karar tesis edildiğini, davacı firma tarafından imalatı ve montajı yapılmayan işlere ilişkin fatura düzenlenerek söz konusu faturalara istinaden alacak talebinde bulunulduğunu, bu yönüyle söz konusu fatura bedellerine ilişkin işlemlerin büyük bir kısmı, davacı şirket tarafından gerçekleştirilmemiş olmasına rağmen, mahkemece bu hususun göz ardı edildiğini belirterek; mahkeme kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasını ve yeniden inceleme yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan ilamsız takibe itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararına karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Dairemizin 09/03/2022 tarih ve 2020/487 Esas-2022/268 Karar sayılı geri çevirme kararı gereğince davalı vekilinin vekaletname eksikliği mahkemesince ikmal edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında 23/10/2013 tarihli, ”… Ahşap İşleri” ile ilgili sözleşmeye ekli listedeki iş kalemlerinin davacı tarafından yapılarak davalıya teslim edilmesi hususunda eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu ihtilafsız olup, davacı taşeron, davalı yüklenicidir.
Sözleşme kapsamında davacı tarafından davalıya düzenlenen faturaların davalı tarafından ticari defterlerine işlendiği ve itiraz edilmemekle kesinleştiği, bu durumda eksik ve ayıplı iş savunması dışında davacı tarafından faturada gösterilen miktarda ve bedelde işin yapılarak teslim edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, yine eksik ve ayıplı iş iddiası bakımından mahkemece alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi raporunda, eksik imalatların bedelinin belirlenerek, davalı defterlerindeki borç miktarından mahsup edilerek bakiye iş bedelinin tespit edildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından düzenlenen faturalar, davalı ticari defterlerine kaydedilmiş olmakla birlikte, yapılan işte eksiklik olduğu da tarafların kabulünde olup, bu eksik işler nedeniyle bakiye alacak miktarının bilirkişi raporları ve teknik inceleme ile tespit edilmesi nedeniyle bakiye iş bedelinin likit olduğunun da kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3‬0 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 15.691,27‬ TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL + 3.868,42 TL olmak üzere toplam 3.922,82‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 11.768,45‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 06/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …