Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/154 E. 2022/563 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/154 – Karar No:2022/563

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/154
KARAR NO : 2022/563

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/01/2022
NUMARASI : 2021/805 E-2022/5 K

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 18/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/05/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davada mahkemece davanın usulden reddine dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında mutfak dolabı ve kapı alımı nedeniyle davalı tarafından müvekkilli adına 20.12.2016 tarihli … seri numaralı fatura düzenlendiğini, faturanın düzenlendiği tarihten sonra, takip açılmadan önce faturaya istinaden müvekkilli tarafından davalı tarafa toplamda 7.600,00 TL ödendiğini, ödemelerin davalı tarafından göz ardı edilerek faturanın icra takibine konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 20.12.2016 tarihli … seri numaralı fatura düzenlendikten sonra müvekkillinin davalıya “… nolu faturaya istinaden” ibaresini ihtiva eder, davalı tarafın kendi el yazısı ve ıslak imzası karşılığında 2.000,00 TL, 1.600,00 TL, 2.000,00 TL, 1.000,00 TL, 1.000,00 TL’lik parçalar halinde 7.600,00 TL ödediğini, davalının kendi el yazısı ile imzası karşılığı aldığı paraları düşmeksizin haksız ve kötü niyetle hareket ederek müvekkilli aleyhine icra takibi başlattığını ileri sürerek, 7.600,00 TL ve ferileri yönünden borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin davacının müteahhitliğini yapmış olduğu inşaatın mutfak dolaplarını ve kapılarını yaptığını ancak davacı tarafından bu ürünlerin bedelinin ödenmemesi üzerine alacağının tahsili için Eskişehir 3. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5344 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacının haksız ve kötü niyetli olarak menfi tespit davası açarak müvekkilinin alacağını almasını geciktirmek istediğini, davacı tarafından dava şartı olan arabulucuk kanun yoluna başvurulmadığını, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanun’un 23. maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca, arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerektiğini savunarak, davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tarafların tacir olduğu, bu nedenle davaya bakma görevinin mahkemeye ait olduğu, davacı vekilince arabuluculuk son tutanağının duruşma esnasında sunulduğu, dava öncesinde konusu para olan alacağın varlığı veya yokluğunun tespitine yönelik davalarda arabulucuya başvurma şartının dava şartı olduğu ve dava öncesinde sunulması gerektiği gerekçesiyle, HMK’nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, her ne kadar davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi yönüne gidilmiş ise de, karar öncesinde dava konusu takibe ilişkin alacaktan davalı alacaklı takip dosyasına verdiği dilekçe ile feragat etmiş bulunduğundan, esasen taraflar arasında davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ticari uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk kurumunun menfi tespit davaları için zorunlu olmadığını, bu hususta Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi’nin 2019/928 Esas, 2020/237 Karar sayılı kararının dosyaya sunulduğunu, İstinaf uygulamasında bu durumun yerleşik olduğunu, zira TTK’nın m.5/a maddesinde ancak bir paranın ödenmesine ilişkin taleplerde arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olarak kılındığını, menfi tespit davalarının bu kapsamda olmadığını, kanunun gerekçesinde veya TBMM tutanaklarında da aksi yönde bir görüşe veya beyana rastlanmadığını, bu nedenle mahkemece davanın esasının incelenmesi gerekirken usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalı alacaklı tarafından dava konusu edilen 7.600,00-TL alacaktan feragat edildiğinin icra takip dosyasına verilen dilekçe ile beyan edildiğini, müvekkili tarafından dava açmakta haklılığın tespit edildiğini, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, olmaması halinde davanın konusuz kaldığına dair karar verilmesi gerektiğini, yine bu durumda yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılması gerekirken, davacı taraf üzerinde bırakılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine kabul anlamına gelmemekle birlikte ilk derece mahkemesince verilen ilk karardan hemen sonra karara karşı istinaf yoluna başvurulmakla birlikte arabuluculuğa da başvurulduğunu, bunun da ön inceleme duruşması aşamasında ibraz edildiğini, dava konusu alacağın müvekkili tarafından ödenmesine rağmen müvekkili aleyhine takip yapıldığını, davalının kötü niyetle icra takibi yaptığını, davalının alacaktan feragat etmesi karşısında müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilerek yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini belirterek; öncelikle kararın kaldırılmasına, davanın esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın, dava şartı yokluğu sebebi ile usulden reddi halinde davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7. maddesinde ki düzenlemenin göz önüne alınması gerektiğini, davanın konusuz kalmış olması sebebiyle müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin hem dava şartı yokluğundan usulden red kararı verip, hem de davanın konusuz kalması nedeniyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar veremeyeceğini, usulden red kararı verilmesine rağmen esasa ilişkin gerekçe içermek suretiyle hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili lehine vekalet ücreti takdiri gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, müvekkili lehine vekalet ücretine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece davanın dava şartı yokluğundan reddine dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından taraf vekillerinin aşağıdaki bent dışında kalan diğer istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Mahkemece, menfi tespit davasında davadan önce arabuluculuğa başvurulmamış olması nedeniyle HMK’nın 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine ilişkin kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hükmedilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olduğu gibi dava şartı olan arabuluculuğa başvurulmuş olması koşulunun yerine getirilmemiş olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verildikten sonra işin esasına girilerek davanın konusuz kaldığı belirtilerek davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de hatalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın usulden reddine, bu nedenleAvukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. maddesine gereğince davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesine, davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacıdan tahsiline karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi 04/01/2022 tarih 2021/805 E-2022/5 K
sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın HMK’nın 114/2 maddesi delaletiyle 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin yatırılan 129,79 TL harçtan mahsubu ile bakiye 49,09 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan 11,00 TL dosya posta giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince ilgili tarafa iadesine,
İstinaf İncelemesi Yönünden:
9-İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin istinaf karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,
10-İstinaf talebinde bulunan davalı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin istinaf karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,
11-İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 64,60 TL dosya posta masrafı ile 11,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 296,30 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
12-İstinaf talebinde bulunan davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 11,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 231,70 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 18/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …