Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/141 E. 2023/1214 K. 29.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/141 – Karar No:2023/1214

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/141
KARAR NO : 2023/1214

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2021
NUMARASI : 2015/1484 E-2021/575 K

DAVACI-KARŞI DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI-KARŞI DAVACI :
KARAR TARİHİ :29.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ :29.11.2023

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin asıl ve karşı davada mahkemece verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili: Taraflar arasında Mersin Entegre Sağlık Kampüsü Projesi için Mobilizasyon Aydınlatma ve 2500 KVA Trafo Tesisleri İşlerinin yapılmasına dair 03.09.2014 tarihli sözleşmenin imzalandığını, sözleşme gereğince davacının yüklendiği işi yerine getirdiğini ve geçici kabulün yapıldığını, hakedişlerin davalı tarafından onaylandığını, ayrıca keşif ve sözleşmede yer almayan işlerin talep edilmesi üzerine müvekkilince her iki tarafın tuttuğu tutanaklarla belirtilen işlerin yapıldığını, gerek sözleşme ve keşifte belirtilen işler gerekse tutanaklarla yapılan işlerin eksiksiz olarak tamamlandığını, tesise enerji verildiğini, ancak sözleşmede kararlaştırılan tutar ve hakedişlerden geriye kalan KDV dahil 245.000,00 TL ve toplam 44 tutanak karşılığı yapılan işin bedeli olan 265.000,00 TL+KDV alacağın müvekkiline ödenmediğini, davalıya Eskişehir 1. Noterliğinin 03 Şubat 2015 tarih 2606 yevmiye nolu ihtarnamesinin gönderilerek ödeme yapılmasının talep edildiğini, ancak davalı yanca ödeme yapılmadığı gibi Beyoğlu 7. Noterliğinin 09 Şubat 2015 tarih 2732 yevmiye nolu ihtarnamesi ile borçlu oldukları ikrar edildiği halde müvekkilinden teminat mektubu verilmesinin talep edildiğini, bunun üzerine müvekkilince davalı aleyhine Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2015/3922 sayılı icra takibinde bulunduklarını, itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğunu, takip başlatılması üzerine davalının Beyoğlu 38. Noterliğinin 19 Mart 2015 tarih 3275 yevmiye nolu ihtarnameyi göndererek müvekkilinin bir kısım işleri eksik yaptığının ileri sürdüğünü, cevap ve itirazlarının Eskişehir 1. Noterliğinin 03 Haziran 2015 tarih 6536 yevmiye sayılı ihtarname ile bildirdiklerini, müvekkilince sözleşme konusu işin eksiksiz ve zamanında yapıldığını, hatta fazladan işlerin de yapılmış olduğunu, müvekkilinin davalıdan alacakları ile ilgili icra takibine konu edilen faturalarla ilgili taraflar arasında mutabakat sağlandığını, müvekkilinin davalıdan alacaklarına dair hakedişlerinin kesinleştiğini, davalının faturalardan kaynaklanan ve kesinleşen borcunu dahi zamanında ve tam olarak ödemediğini, bu nedenle yaptığı kısmi ödemeler nedeniyle hem takibe konu miktarda bakiye borcu hem de geç ödemelerden kaynaklı gecikme faizi borcunun bulunduğunu, toplam 44 tutanak ile yaptırıldığı sabit olan işlerin tutarı ile ilgili icra takibine konu edilen tutarın gerçek alacaklarının dahi altında olup bu konuda yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile işlerin bedel ve tutarı belirlendiğinde alacaklarının daha fazla olduğunun ortaya çıkacağını belirterek ve fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı olarak faturalara dayalı hakediş alacağından şimdilik 1.000,00 TL’nin fatura tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizleri ile birlikte tahsiline, toplam 44 adet tutanak karşılığı yaptırılan işler bedelinden kaynaklı alacaktan şimdilik 1.000,00 TL’nin tutanak tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili 11.02.2020 tarihinde harcını yatırdığı aynı tarihli dilekçesiyle ıslah isteminde bulunarak fazlaya hakları saklı kalmak kaydı ile sözleşme kapsamında yaptırılan ve kesinleşmiş faturaya bağlı olmasına rağmen müvekkiline ödenmeyen 45.147,00 TL’nin fatura tarihi olan 18.10.2014 tarihinden, mahkeme aksi kanaatte ise ihtar tarihi olan 03 Şubat 2015 tarihinden itibaren, sözleşme harici tutanaklar ile yaptırılan işler için ise 311.700,00 TL’nin öncelikle tutanak tarihi olan 19.11.2014 tarihinden, mahkeme aksi kanaatte ise ihtar tarihi olan 03 Şubat 2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili: Davacının iddialarının yerinde olmadığını, davacının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını ve yükümlülüklerini gereğince yerine getirmemiş olması sebebiyle müvekkili şirkete ifa, zarar tazmini ve gecikme cezası borçlarının bulunduğunu, davacının davaya konu talepleri için Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2015/3922 sayılı dosyası ile icra takibi başlatarak toplam 414.089,00 TL alacak talebinde bulunduğundan iddia edilen taleplerin belirli olduğunu, müvekkilince icra takibine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, davacının itirazın iptali davasını açması gerekirken işbu açtığı davayla alacak talebinde bulunduğunu, davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, davacıya süre verilerek talebinin de açıklatılması gerektiğini, aksi kanaat halinde ise eksik harcın ikmali gerektiğini, davaya konu taleplerin birbirinden bağımsız olup davaların yığılması müessesesine uygun hareket edilmediğinden davanın reddi gerektiğini, yine sözleşme dışı taleplere ilişkin olarak müvekkilinin yerleşim yeri olan İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, taraflar arasındaki ihtarname süreci, müvekkilinin sözleşmeye uygun tüm ihtar ve taleplerine karşı ısrarla yükümlülüklerini yerine getirmemekte direnen davacı tarafın iddia ve taleplerinin haksız ve dayanaksız olduğunu gösterdiğini, öncelikle davacının ihtarnamelerinde yer alan haksız ve mesnetsiz iddiaları kabul etmediklerini, davacının ihtarlara rağmen eksiklikleri ve sözleşmeye aykırılıkları gidermediğini, edimini zamanında ifa etmediğini, müvekkilinin davacı tarafa dava dilekçesinde ve icra takibinde iddia edildiği şekilde borcunun söz konusu olmadığını, sözleşmenin 650.000,00 TL+ KDV anahtar teslim götürü bedelli olduğunu, ancak davacının sözleşme kapsamındaki işler sebebiyle müvekkiline toplamda 623.089,14 TL tutarında icra takibinde de dayanılan iki fatura tebliğ ettiğinden alacak borç ilişkisinin buna göre değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin bu faturalara karşılık davacıya toplamda 576.892,95 TL ödeme yaptığını ve toplam 18.963,26 TL’lik iade faturası kestiğini, davacı şirketin bakiyesinin 27.232,93 TL olduğunu, bu tutarında sözleşmenin bölüm A ve B 28.6 maddesi gereğince nakit teminat kesintisi olarak müvekkili davalı uhdesinde tutulduğunu, bakiye ve nakit teminat olarak tutulan bu miktarın sözleşme gereğince davacıya ödenebilmesi için mevcut SGK borcunun kapatılması, bu kurumdan ve vergi dairesinden borcu yoktur yazısının alınıp müvekkiline sunulması, sözleşmeden doğan damga vergisinin ödendiğine dair belgenin ibraz edilmesi, sözleşme gereği %10 işçilik oranına uyulup uyulmadığının ispatı, geçici kabulün yapılması, geçici kabulde yer alan ve nakdi teminatın ödenmesine engel teşkil etmediği açıkça belirlenmiş olanlar dışında eksik olan işlerin tamamlandığını gösterir işveren tarafından onaylı belgenin tanzimi koşullarının tümünün gerçekleşmesi gerektiğini, kaldı ki sözleşmenin 21.4, 27.1 ve 28.7 maddelerinde yer alan düzenlemeler gereğince de müvekkilinin nakit teminat olarak tuttuğu meblağın mevcut şartlar altında iade edilmesi mecburiyetinin de olmadığını, dolayısıyla davacının iddia ettiğinin aksine sözleşme kapsamındaki hakkedişlerden geriye KDV dahil 245.000,00 TL alacaklarının kalmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin toplamda 576.892,95 TL ödeme yapmış olması ve toplam 18.963,26 TL’lik iade faturası kesmesi, 4.535,36 TL SGK borcunu davacı adına ödemesi, bakiye 22.697,57 TL’nın ise nakdi teminat olarak tutulması sebebiyle davacı tarafa borcu bulunmadığından davacının tüm taleplerinin reddi gerektiğini, sözleşme harici olan ve tutanaklarla belirtilen işlerde davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, ilave işlerin bedelinin belirlenmesi konusunda öngörülen usule uygun davranmadığını, talep edilen bedelin farazi ve fahiş olduğunu, ilave işler bedelinin nasıl hesaplanacağının sözleşmenin A-genel şartlar bölümünün sözleşme bedeli başlıklı 6. maddesinin 5. fıkrasında düzenlendiğini, buna göre ilave işlerin toplam maliyetinin “ek-04 işin keşfi ve fiyat tablosu”na konu keşif bedelinin yani 650.000,00 TL’nin(KDV hariç) %30’undan (195.000,00TL’den) çok olup olmadığına bakılması gerektiğini, bir an için ilave işlerin fiyatı “ek-04 işin keşfi ve fiyat tablosu”nda yer almadığı düşünüldüğünde gündeme gelecek olan 25. maddede düzenleme bulunduğunu, davacının sözleşmenin 25.1 maddesinde öngörülen usule uygun hareket etmediğini, fiyat analizi hazırlayarak yazılı bir fiyat teklifinde bulunmadığını, neye dayanarak belirlendiği belli olmayan bedelleri icra takibi yoluyla tahsil etmeye kalkıştığını, davacı tarafça söz konusu ilave işler için talep ettikleri bedellere dayanak olarak ileri sürdükleri tutanaklar incelendiğinde hiç birinde işin fiyatına yer verilmediği, büyük çoğunluğunda tarih bulunmadığı, bir kısmında imza dahi bulunmadığı, bunların süresi içinde tutulduğunu ve süresinde müvekkilinin teknik ofisine teslim edildiğine dair bir delilin mevcut olmadığının görüldüğünü, üstelik tutanakların bir kısmında müvekkili şirket adına atıldığı görülen imzaların da müvekkili şirketi temsile yetkili şahıslarca atılmadığını, faiz talebinin sözleşmeye aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının müvekkilinden alacaklı olduğu düşünüldüğünde davacının müvekkiline olan borcundan mahsup edilmesi gerekeceğini, bu nedenle de takas defiinde bulunduklarını, neticede davacının iddia ve taleplerinin haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine savunmuş, karşı davada ise sözleşmede işin süresinin 60 gün olarak belirlendiği, 03.11.2014 tarihinde dolan bu sürenin daha sonra düzenlenen zeyilname ile 31.12.2014 tarihine kadar uzatıldığını, karşı davalının sözleşme kapsamında yükümlülüklerinin bölüm A’nın 7. maddesinde detaylıca düzenlendiğini, karşı davalıya tebliğ edilen Beyoğlu 34. Noterliğinin 19.03.2015 tarihli 3275 yevmiye nolu ve Beyoğlu 7. Noterliğinin 16.04.2015 tarihli 4532 yevmiye nolu ihtarnamesiyle ikaz ve davet edilmesine rağmen yükümlülüklerini gereğince ve vaktinde yerine getirmek veya telafi etmek için herhangi bir girişimde bulunmadığını, tüm bunların yanı sıra karşı davalı tarafça konpanzasyon ayarı yapılmadığından müvekkilinin ilk elektrik faturasında 18.532,06 TL+KDV reaktif tüketim cezasının kesildiğini, müvekkilinin mecburen bu cezayı ödedikten sonra ilgili eksikliği kendi ekibi aracılığıyla giderdiğini, sözleşmenin bölüm A ve bölüm B 17.4 maddelerinde düzenlendiği üzere karşı davalının uymakla yükümlü olduğu, %10’luk işçilik oranına uymayarak yarattığı eksiklik sebebiyle 14.666,60TL borcu doğduğunu ve müvekkilinin anılan madde gereğince bu meblağı hakkediş alacaklarından düşme ve ihtiyata alma hakkının bulunduğunu, sözleşmenin bölüm A ve bölüm B’sinin 28.maddeleri gereği garanti kapsamında sunulması gereken %3 oranındaki teminat mektubunun sunulmadığını, karşı davalının sözleşme kapsamındaki işleri tamamlamadığını ve 121.012,30 TL tutarındaki bu eksikliklerin müvekkili tarafından sözleşmenin 15.5 maddesi gereğince giderildiğini, sözleşmenin 37.1 maddesi gereğince karşı davalı şirketin yükümlülüğünde bulunan ve 650.000,00TL sözleşme bedeli üzerinden hesaplandığında 6.162,00TL tutarında olan damga vergisinin ödenmediğini, ödendiyse de müvekkili şirketi ibraz edilmediğini, bu nedenle müvekkili tarafından vergi ve ceza dahil tüm ferileri için ödeme yapılmak zorunda kalınması halinde karşı davalıya rücu edileceğini ve karşı davaya konu taleplerde artırıma gitme hakkını saklı tuttuklarını, karşı davalı şirketin ödemesi gereken SGK borçları olan 4.535,36TL’nın müvekkili tarafından ödendiğini, yargılama sırasında alacak kalemlerini ve miktarlarını artırma hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketin açıklanan sebeplerle 18.532,06 TL (elektrik faturasındaki ceza), 14.666,60TL(işçilik oranı eksikliğinden doğan ve teminata veya hakedişlere yansıtılmayan miktar), 121.012,30 TL (karşı taraf yerine giderilmek zorunda kalınan eksik işler bedeli), 4.535,36TL ( SGK borçları) olmak üzere toplamda 158.746,32 TL tutarında zararı tazmin etmesi gerektiğini, sözleşmenin cezalar başlıklı 34. maddesi gereğince karşı davalının yükümlü olduğu işleri eksiksiz ve süresinde geçici kabule hazır hale getirmediğinden gecikilen her gün için günlük sözleşme bedelinin %0,2(binde iki)’si, şantiye şefi bulundurma yükümlülüğüne uymadığından her gün için 1.500,00 TL, saha mühendisi bulundurma yükümlülüğüne uymadığından her gün için 800,00 TL, günlük rapor verme yükümlülüğüne uymadığından her gün için 500,00 TL, eksik ve kusurları iş veren tarafından bildirilen sürede gidermediğinden gecikilen her gün için 10.000,00 TL olmak üzere cezai şart alacağı doğduğunu belirterek ve fazla hakları saklı kalmak kaydıyla
taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında ayıplı ve geç ifa işlerden kaynaklanan şimdilik 1.000,00 TL tazminat alacağının ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren ticari faiziyle ve yine sözleşmeye aykırılık sebebiyle şimdilik 1.000,00 TL cezai şart alacağının karşı dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Karşı davalı vekili;Karşı davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince:Tarafların delillerinin toplanıldığı, Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2015/3922 sayılı takip dosyasının incelenmesinde alacaklı ….Ltd.Şti.tarafından borçlu ….AŞ.hakkında faturalara dayalı olarak toplam 426.597,47TL alacak talebi ile ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğinin anlaşıldığı, davacı vekilinin 11.02.2020 tarihli dilekçesi ile dava değerinin artırarak sözleşme kapsamında yaptırılan ve kesinleşmiş faturaya bağlı olmasına rağmen ödenmeyen 45.147,00 TL’nin 18.10.2014 fatura tarihinden, aksi kanaatte olunur ise 03.02.2015 ihtar tarihinden itibaren, sözleşme harici tutanaklar ile yaptırılan işler için 311.700,00 TL’nin tutanak tarihi olan 19.11.2014 tarihinden itibaren, aksi kanaatte olunur ise 03.02.2015 ihtar tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, peşin harcın ikmal edilmiş olduğunun görüldüğü, Mersin Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan talimat gereğince yapılan keşfen inceleme sonucu elektrik elektronik yüksek mühendisi ve elektrik mühendisi bilirkişiler tarafından rapor düzenlendiği, tüm dosya kapsamı ile tarafların ticari defter kayıt ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, mali müşavir, elektrik mühendisi ve inşaat yüksek mühendisi bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonucunda rapor ve ek raporların düzenlendiği, davanın eser sözleşmesi kapsamında davacı yüklenicinin ödenmeyen bakiye iş bedeli ile sözleşme dışı ilave işler bedelinin tahsili, karşı davanın ise iş sahibinin ayıplı ve geç ifa nedeniyle tazminat ve cezai şart alacağı talebine ilişkin olduğu, Mersin Entegre Sağlık Kampüsü Projesi için Mobilizasyon Aydınlatma ve 2500 KVA Trafo Tesisleri İşleri sözleşmesinin 650.000,00 TL+KDV götürü bedelle 03.09.20214 tarihinde taraflarca imzalandığı, sözleşmede işin süresinin 60 gün olarak belirlendiği, 03.11.2014 tarihinde dolan bu sürenin zeyilname ile 31.12.2014 tarihine kadar uzatıldığı, taraflar arasında mutabakatla iki ayrı hakediş düzenlendiği, sözleşme konusu işin davacı tarafından yerine getirilerek dava dışı bölge dağıtım şirketi tarafından tesisin geçici kabulünün Kasım 2014 ayı itibariyle yapılarak kullanıma başlandığı hususlarının dosya kapsamı ile sabit olduğu, davalı yanın zamanaşımı def’i kapsamında yapılan değerlendirmede, davacının eser sözleşmesi kapsamında yapılan işler bedeline ilişkin talebi yönünden davanın TBK 147/6 maddesi gereğince 5 yıllık zamanaşımına tabii olduğu, işin teslim tarihi olan Kasım 2014 tarihinden itibaren işlemeye başlayan zamanaşımı süresinin davacı tarafından aynı alacak için 16.02.2015 tarihinde başlatılan Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2015/3922 sayılı ilamsız takip nedeniyle TBK 154/2 maddesi uyarınca kesildiği, bu tarihten itibaren işlemeye başlayan zamanaşımı süresi dolmadan işbu davanın açıldığı ve yine zamanaşımı süresi içerisinde 11.02.2020 tarihinde ıslah talebinde bulunulduğu, öte yandan dava konusu edilen ilave işler bedeline ilişkin talebin vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca TBK 146 maddesi kapsamında 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde davanın açıldığı anlaşılmakla davalı yanın zamanaşımı def’inin yerinde görülmeyerek ara kararla reddedildiği, toplanan deliller ve yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen kök ve ek raporlar içeriği ile tüm dosya kapsamı uyarınca, taraflar arasında imzalanan 03.09.2014 tarihli sözleşmeye konu işlerin davacı yüklenici tarafından yerine getirilerek Kasım 2014 ayı itibariyle tesise enerji verildiği, bu kapsamda davacının sözleşme bedeline hak kazandığı, bilirkişi heyetince davalı yanın davacı adına yapmış olduğu SGK prim ödemesi nazara alınarak yapılan hesaplama sonucunda davacı yüklenicinin sözleşme kapsamında ödenmeyen bakiye 143.708,43 TL alacağının bulunduğu, sözleşme haricinde yapılan ilave işlere ilişkin sunulan 43 tutanağın 3 adedinde yapı denetim görevlisinin onay ve imzası bulunmadığından bu iş kalemleri değerlendirmeye alınmaksızın 40 ayrı tutanakta yer alan iş kalemleri yönünden sözleşmenin genel şartlar 6.5 maddesi hükmü de nazara alınarak %30 ilave iş artışı içinde kalmasına bağlı olarak sözleşmede birim fiyatı bulanan işlerin bu fiyatlardan fiyat teklifinde olmayan bedellerin de raiç bedeller esas alınarak hesaplanması ilkesi çerçevesinde bilirkişi heyetince ilave işler bedelinin KDV dahil toplam 161.443,23 TL olarak tespit edildiği anlaşılmakla dava ve ıslah dilekçesindeki davacı talepleri ile bağlı kalınmak suretiyle sözleşme kapsamında yapılan işler bedeline ilişkin ıslah dilekçesi ile talep edilen 45.147,00 TL ve kanıtlanan ilave işler bedeli 161.443,23 TL toplamı olan 206.590,23 TL üzerinden kanıtlanan davanın kısmen kabulüne davacı tarafından keşide edilen 03.02.2015 tarihli ihtarname gereğince davalının 12.02.2015 tarihinde temerrüde düştüğü gözetilerek bu tarihten itibaren avans faizi işletilmesine karar vermek gerektiği, davacının dava konusu edilen alacak kalemleri yönünden davadan önce başlatmış olduğu ilamsız takip nedeniyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla asıl dava yönünden hüküm kurulduğu, davalı karşı davacı tarafından işin zamanında tamamlanmadığı eksik ve ayıplı işler bulunduğu iddia edilmiş ise de sözleşme süresi olan 31.12.2014 tarihi itibariyle gecikme yönünde davalının bir uyarı yazısı bulunmadığı gibi bu tarih itibariyle tesise enerji verilmiş olmakla davalı yanın işin zamanında yapılmadığı iddiasının yerinde olmadığı, öte yandan işin başında bulunması gereken personelin bulunmadığı yönünde davalı tarafça bir tespit yapılmadığı gibi 19.03.2015 tarihli ihtarname öncesinde eksik ve kusurlu işlerin varlığına yönelik davacıya bir bildirimde bulunulmadığı, işin yapılması sırasında yüklenici şantiye şefi, saha mühendisinin iş sahasında bulunmadığı ve günlük rapor düzenlenmediği yönünde kontrol teşkilatınca zamanında düzenlenmiş bir tutanak ve/veya ceza tespitinin bulunmadığı, 2 nolu hakediş içeriğinde de bu yönde yapılmış bir tespite dayalı uygulanan bir cezanın yer almadığı, asıl davada davacının hakediş alacağının hesabında dikkate alınan 4.535,36 TL SGK prim ödemesi dışında sözleşme konusu işe ilişkin SGK ve vergi dairesi tarafından davacı karşı davalı sorumluluğunda iken davalı karşı davacıya yüklendiği kanıtlanan bir ödeme bulunmadığı, bilirkişilerce kompanzasyon sistemi rölesinin çalışma hatası dışındaki 19.03.2015 tarihli ihtarnamede sözü edilen eksik ve ayıpların gözle görülebilecek nitelikte ve bir kısımının da tesisin kullanıma başlanması halinde hemen tespit edilebilecek nitelikteki açık ayıp oldukları belirlenmiş olmakla davalının davacıya süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmaması ve yine tesisin bir süre kullanıldıktan sonra deplase edilmiş olması karşısında karşı davacının ayıplı ve geç ifa nedeniyle bakiye tazminat talebi ile sözleşmeye aykırılık nedeniyle cezai şart talebinin kanıtlanamadığı, karşı dava kapsamında bilirkişilerce gizli ayıp olarak tespit edilen ve sözleşmenin genel şartlar 31.1 maddesi ile özel şartlar 31.5 maddesi gereğince garanti kapsamında bulunan sözleşmeye konu tesisteki kompanzasyon sistemi rölesinin çalışma hatasından kaynaklanan reaktif enerji bedeline ilişkin 15.001,28 TL zarardan ise karşı davalı yüklenicinin sorumlu olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı, karşı davada 1.000,00 TL zarar bedeli talep edilmiş olmakla taleple bağlılık ilkesi gereğince 1.000,00 TL tazminatın karşı dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte karşı davalıdan tahsiline 1.000,00 TL cezai şart talebi yönünden fazlaya ilişkin karşı davanın reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile 206.590,23 TL’nin 12.02.2015 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2015/3922 sayılı takip dosyası nedeniyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, asıl davada davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, karşı davanın kısmen kabulü ile 1.000,00 TL tazminatın 15.12.2015 karşı dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte karşı davalıdan alınarak karşı davacıya ödenmesine, karşı davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı- karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Mahkemenin asıl davanın kabulüne karar vermesinin yerinde olduğunu, mahkemenin kabul gerekçeleri yerinde olmakla beraber miktar açısından hükmettiği rakamın hatalı olup eksik alacağa hükmedildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporuna sundukları 27.04.2021 tarihli dilekçede de belirttikleri üzere ilk bilirkişi raporunda sözleşme kapsamındaki işlerin tamamının yapıldığının tespit edildiğini, ilave olarak 44 adet tutanak ile belirtilen işlerin yaptırıldığını, bu hususun davalının da kabulünde olduğunu, dolayısıyla sözleşmeye dair işlerin tamamının eksiksiz bir şekilde yapıldığının kabul edilmesi gerektiğini, zira sözleşme kapsamındaki işler bittiği için ekstra işlere ihtiyaç doğduğunu, eğer sözleşmedeki işler yapılmasaydı hakedişlerin de yapılmayacağını, bu nedenle bilirkişi raporunda salt yapı denetim görevlisinin onay ve imzasının bulunmadığından bahisle 21 – 26 ve 42 nolu tutanaklardaki işlerin hesap dışı bırakılmasının isabetli olmadığını, zira tutanaklar numaralandırılmış olup belirtilen tutanaklardan sonra da ilave işlerin yaptırıldığını, ayrıca karşı tarafça gönderilen ve söz konusu işlerin fiyatlanmasının yapılması için şantiyeye davet içeren ihtarnameden de anlaşılacağı üzere bu tutanaklardaki işlerin yapıldığının karşı tarafın da kabulünde olduğunu, ihtilafın işlerin yapılıp yapılmadığına değil fiyat hesaplanmasıyla ilgili olduğunu, bu nedenle bilirkişilerin söz konusu tutanaklardaki işleri de hesaplamaları gerektiğini, tutanaklar ile yaptırılan ilave işlerin hesaplanması ile ilgili olarak ilave işlerin sözleşme kapsamında olmadığını, kaldı ki sözleşme kapsamında yazılı olan birim fiyatlar ile güç artırımı yapılan kompact şalterlerde fiyat farkının oluşacağının bilinmesi gerektiğini, diğer yandan bilirkişilerin davalı/karşı davacının müvekkilini uyardığına dair her hangi bir belgeye rastlanılmadığını, SGK da dahil tüm ödemelerin kendisi tarafından yapıldığı halde davalı/karşı davacının itiraz etmediği ilave işlerin kuruşlandırılmasında eksik değerlendirme yapmalarının hatalı olduğunu, sözleşme bedelinin %30’una gönderme yaparak sözleşmeye baz keşifteki imalatların birim fiyatları üzerinden hesap yapmasının müvekkilini zarara uğrattığını, yapılan imalatların sözleşmeye baz keşifte yazılı olmadığı için kendilerince kuruşlandırıldığını, aksi olsaydı zaten hakediş şeklinde yapılıp idareye fatura edileceğini, karşı dava yönünden ise; karşı davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere kompanzasyon sistemine ait rölenin ayarlanmaması nedeniyle tahakkuk eden reaktif enerji bedeli ile ilgili durumdan davalı/karşı davacının 03.02.2015 tarihinde düzenlenen fatura ile haberdar olduğunu, ancak haberdar olduğu tarih itibariyle TBK hükümlerine göre müvekkili firmaya yazılı bir ihbarda bulunmadığını, bu kapsamda kompanzasyon sistemi rölesi ayarları ile geçici kabul sonrasında onanmış olduğunun ve davalı/karşı davacının bu durumu düzelttiğinin kabulü ile bu bedeli talep etmesinin de yerinde olmadığını, ancak mahkemece aksi kanaatte olunması ihtimaline binaen hesaplama yapıldığının açıkça belirtildiğini, birleşen dava yönünden davacının herhangi bir alacağının bulunmadığını, ancak mahkemece davalının reaktif enerji bedeli ile ilgili sorumlu olduğu kanaatine varılması halinde davacının 15.001,28 TL talep hakkı olduğunun belirtildiğini, bu teknik tespitlere rağmen mahkemenin bilirkişilerden farklı düşünerek karşı davanın kabulüne karar verdiğini, oysa kompansazyon kısmındaki röle arızası ile ilgili olarak davalı/karşı davacının sözleşme gücünün yetersizliği nedeni ile müvekkilinin yaptığı trafo direklerinin altına yüksek güçlü jenaratörler koyarak sahayı beslediğini, bu işlemin panolarda ana elektrik ile yardımcı elektrik ayrılmadan kullanılması da reaktif bedel yazılmasına neden olduğunu, yani hatalı olanın bizzat davalının kendisi olduğunu, kaldı ki trafo direklerinin trafo adeti kadar olup her direğin altında kendi panosu ve kompansazyonu olduğu için hatalı işlem olmuş olsaydı tamamında reaktif bedeli yazması gerekeceğini, dolaysıyla davalının kusurlu olan kendi işlemi ve kendinden kaynaklanan hata ile reaktif tüketime neden olduğunu, bu nedenle söz konusu olayda müvekkilinin her hangi bir kusur ya da hatası bulunmadığından karşı davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, zaten karşı davacı da bu durumun farkında olduğundan yani müvekkilinden bir alacağı bulunmadığını bildiğinden sadece 1.000,00 TL değerinde kısmi bir dava açtığını ve bilirkişi raporuna göre tespit edilen alacak üzerinden dava değerini ıslah etmediğini, kabule göre asıl dava yönünden mahkemenin söz konusu hükmü kurarken alacak kalemleri açısından ikili bir ayrım yaptığını, sözleşme kapsamında yapılan işler için ödenmeyen bakiye 143.708,43 TL alacaklı olmalarına rağmen taleple bağlılık kuralı gereği 45.147,00 TL, ilave işler bedeli olarak 161.443,23 TL olmak üzere toplam 206.590,23 TL’nin tahsiline fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiğini, oysa 11.02.2020 tarihli dilekçe ile dava değerini ıslah ederek toplamda 356.897,00 TL alacak talep edildiğini, her ne kadar alacak kalemleri ayrı ayrı belirtilmişse de alacaklarının bir bütün olduğunu ve ayrı ayrı belirtilmesinin nedeninin konunun anlaşılmasının kolaylaştırılması olduğunu, oysa tüm alacak kalemlerinin tek işten doğduğunu, dolaysıyla ıslah edilen değer 356.897,00 TL olduğundan ve bu değerin mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 143.708,43 + 161.443,23 TL = 305.151,66 TL olarak belirlenen toplam alacak miktarından fazla olduğundan bu rakam yani 305.151,66 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı- karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Asıl dava yönünden; mahkeme kararında toplam tutar üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, kabul etmemekle birlikte, asıl davadilekçesinde davacı tarafça faturaya dayalı hakediş alacağı ve toplam 44 adet tutanak karşılığı yaptırılan işlerin bedelinden kaynaklı alacağın ayrı ayrı talep edildiğini, ayrıca fatura alacağına ticari faiz, tutanağa bağlı işlerden doğan alacak için ise yasal faiz işletilmesinin talep edildiğini, bilirkişi raporlarında da bu talepler yönünden ayrı ayrı tespit ve hesaplama yapıldığını, davacı tarafça da bu taleplerin ayrı ayrı ıslah edildiğini, bu koşullar altında mahkemece ayrı ayrı talep ve dava edilen alacak kalemlerine ilişkin olarak toplam tutar üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, üstelik davacı tarafça faturalar için ticari faiz, tutanak karşılığı yaptırılan işlere ilişkin olarak ise yasal faiz talep edilmiş olmasına rağmen mahkemece hükmedilen toplam tutar üzerinden avans faizine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemece dava konusu gözetilmeden ve davacının taleplerini dahi aşacak nitelikte hüküm kurulduğunu, dava dilekçesinde açıkça faturaya dayalı hakediş alacağının talep ve dava edildiğini, oysa hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve mahkeme kararında, kabul etmemekle birlikte müvekkili şirketin sözleşme kapsamında borçlu olduğu tutar üzerinden tespit ve değerlendirmelerin yapıldığını, her ne kadar mahkeme kararında davacının ıslahına göre taleple bağlı kalınarak 45.147,00 TL üzerinden hüküm kurulmuş olsa da, gerekçeli kararın içeriğinden esasında sözleşme bedelinin bakiye tutarına ilişkin olarak karar verildiğinin görüldüğünü, asıl davada hiçbir zaman sözleşmeden kaynaklanan alacak tutarının dava konusu olmadığını, cari kayıtlar ile de sabit olduğu üzere müvekkilinin faturalardan kaynaklı borcu bulunmadığı gibi, bakiye sözleşme bedeli olduğu ileri sürülen tutara ait müvekkiline teslim edilmiş bir fatura da bulunmadığı dikkate alındığında, kabul etmemekle birlikte, fatura alacağı talepli huzurdaki dava kapsamında bakiye sözleşme bedelinin davanın konusu olmadığının tartışmasız olduğunu, davacı şirkete ait başka bir onaylı hakediş ve bu hakedişe uygun olarak tanzim edilerek müvekkiline tebliğ edilmiş başka bir fatura bulunmadığını, müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığının ticari defter ve kayıtlarla ispatlandığını, mali müşavir bilirkişi tarafından yasal defterleri üzerinde yaptığı inceleme sonucunda kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı şirketin kayıtlarına göre müvekkili şirketten 149.780,14 TL alacaklı göründüğü, müvekkili şirket kayıtlarına göre ise müvekkilinin davacı şirkete 22.697,56 TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, bilirkişi raporunda taraf ticari defterlerindeki uyumsuzluğun sebebinin davalı/ karşı davacı şirket yasal kayıtlarında yer alan 120.000,00 TL tutarındaki cari hesap, davalı- karşı davalı adına yapılan 4.535,36 TL SGK ödemesi ile karşı davalı adına tanzim edilen 2.547,04 TL tutarındaki faturalar ile birlikte toplam 127.082,40 TL tutarındaki ödemelerin davacı- karşı davalı yasal defter kayıtlarında yer almadığından kaynaklandığı olarak belirtildiğini, VUK’na göre de, faturayı alan tacir usulü dairesinde iade etmediği sürece bunu yasal süresi içinde ticari defterlerine işlemek zorunda olduğunu, tarafların ticari kayıtları arasındaki uyumsuzluğun davacı şirketin bu yasal yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesinden kaynaklandığının anlaşıldığını, 22.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili şirketin dava tarihi itibariyle davacı şirkete 22.697,74 TL borçlu durumda olduğunun tespit edildiğini, bu tespitin akabinde, 05.04.2021 tarihli bilirkişi raporu ile ise dava konusunu ve davacının talebini de aşar biçimde sözleşme kapsamında alacaklı olunan tutar üzerinden hesaplama yapılmış olup, kabulünün mümkün olmadığını, sonuç olarak müvekkili şirketin davacı şirkete faturalardan kaynaklı herhangi bir borcu bulunmadığının cari kayıtları ile de teyit edildiği üzere müvekkili uhdesinde bulunan 15.499,88TL’nin ise iade koşulları oluşmamış teminattan kaynaklandığının anlaşıldığını, sözleşme gereği müvekkilinin uhdesinde 27.232,92 TL’lik nakit teminat bedelini tutma hakkı mevcutken yapılan ödemeler ile bu tutarın 22.697,74 TL’ye düştüğünü, müvekkilince ödenen tutarlar karşı dava kapsamında talep edilmişse de dikkate alınmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının iddiasının taraflar arasındaki sözleşmeye uygun düzenlenen hakedişin esas alındığı faturalardan kaynaklı alacak talebiyse de, bu talebin de sözleşme hükümleri dikkate alınmaksızın, kesinti ve teminatlar göz önünde bulundurulmaksızın dava konusu edildiğini, taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşme bölüm B’de yer alan 28.6. maddesi gereğince, hakediş raporlarında, EK-04 İş’in keşfi ve fiyat tablosunda belirtilen imalat pozları ile madde 25’e konu imalatların toplam bedelleri üzerinden %5 oranında hesaplanan nakti teminatın, yapılan işin performans garantisi olarak tutulması gerektiğini, sonuçta müvekkili şirketin uhdesinde tutulan nakit teminat tutarının davacı şirkete ödenmesi koşullarının oluşmadığını, kaldı ki sözleşme gereği müvekkili şirketin uhdesinde bulundurması gereken teminat tutarının 27. 232,92TL olması gerekirken, davacı şirket adına ve zamanında yapılması halinde daha az ceza/ faiz vb. giderlerden koruma niyetiyle lehine yapılan SGK ödemesi mahsubuyla bilirkişi raporundaki rakama ulaşıldığını, yine müvekkili şirketin teminat miktarından kalan 22.697,74 TL’den sözleşme hükümleri gereğince davacı yükümlüğünde bulunan 6.162,40TL tutarındaki damga vergisini …’nin bu yükümlülüğünü yerine getirmekten kaçınması nedeniyle 1.035,28 TL gecikme faiziyle birlikte toplam 7.197,68 TL olarak ödediğini ve cari hesaba da usulüne uygun biçimde yansıttığını, tüm bu ödemeler neticesinde müvekkili şirketin cari hesabıyla da uyumlu biçimde müvekkili uhdesinde tutulan teminat tutarının 15.499,88 TL olduğunu ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın da devam etmesi karşısında müvekkilinin bu tutarı uhdesinde tutma hakkı olduğunu, davacı şirketin de nakit teminatın kendilerine iade edilmesi gerektiğine ilişkin bir iddiası/talebi bulunmadığını, mali müşavir bilirkişinin taraf defterlerini incelemesi sonucunda, 22.697,74 TL’nin sözleşme hükümleri gereğince nakdi teminat kesintisi olarak müvekkili uhdesinde tutulan ve iade koşulları oluşmamış miktar olduğu dikkate alındığında, müvekkili şirketin davacı şirkete borcu bulunmadığından davacı tarafın haksız ve dayanaksız taleplerinin reddi gerekirken bu talepleri dahi aşar şekilde hüküm kurulmasının kabulünün mümkün olmadığını, üstelik karşı dava ile de talep edildiği üzere müvekkili şirketçe 18.532,06 TL+KDV reaktif tüketim cezasının müvekkili şirketçe ödendiğini, karşı tarafın sözleşme gereği uymakla yükümlü olduğu %10’luk işçilik oranına uymaması sonucu 14.666,60 TL borcu doğduğunu, sözleşmenin Özel Şartları bölümünde yer alan “Sosyal Sigorta Yükümlülükleri” başlıklı 17. madde de “İş süresince Yüklencinin Şantiyelerde ve/veya kendi işyerinde işçilik matrahına esas işçilik oranı %10’dan az olamaz.” düzenlemesinin mevcut olduğunu, …’nin bu husustaki yükümlülüğünü de yerine getirmediğini, sözleşmenin 37.1.maddesi uyarınca davacı şirketin yükümlüğünde bulunan 6.162,40 TL tutarında damga vergisinin de faiziyle birlikte müvekkili tarafından ödendiğini, sözleşmenin ilgili maddeleri gereği müvekkili şirketin bu meblağları talep ve tahsil hakkı bulunduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin” Yüklenici Adına Ödeme” başlıklı 27.maddesinin bilirkişi raporunda hatalı değerlendirilerek, gerek vergi dairesi gerekse SGK tarafından yüklenicisine ait iş kapsamında davalı- karşı davacıya herhangi bir sorumluluk yüklendiğine dair resmi belge bulunmadığından bahisle bu tutarların değerlendirme dışı bırakıldığını, müvekkili şirketçe …’nin sözleşme hükümlerine göre ödemekle yükümlü olduğu damga vergisinin müvekkili tarafından karşılandığının açık olduğunu, davacı şirketin damga vergisi ve işçilik oranlarına ilişkin sözleşme hükmünü yerine getirdiğine ilişkin delil de ibraz edemediğini, müvekkilince ödenmiş olan SGK borcunun müvekkilince ödenmiş olduğunun bilirkişi raporu ve gerekçeli kararda da kabul edildiğini, tarafların ticari defterlerinin asıl ve karşı davadaki talepler yönünden incelenmesi neticesinde, davacı şirketin müvekkili şirketten alacağının bulunmadığının tespit edildiğini, tutanak karşılığı yaptırıldığı iddia edilen işlere ilişkin hüküm altına alınan tatarların da fahiş ve dayanaksız olduğunu, sözleşmede fiyatı belirli olmayan bir kısım ilave işlerin bedelinin ise sözleşmenin 25/1 maddesinde açıkça kararlaştırılmış olan usul izlenmeksizin farazi ve fahiş olarak tespit edildiğini, 1-15-19-29-30-31 nolu tutanakların sözleşme kapsamındaki işlerden olduğunu, bedelinin sözleşmede kararlaştırılan tutara dahil olduğunu, 2- 3- 4- 5- 6- 7- 8- 9- 10- 11- 12- 16- 17- 20- 22- 23- 24- 25- 26- 27- 28- 32- 33- 34- 36- 37- 38- 39- 40- 43 nolu tutanakların sözlemede bedeli kararlaştırılmamış olan ilave bir iş olduğunu, sözleşmenin 25. maddesi uyarınca davacı tarafça fiyat teklifinde bulunulması ve sözleşmede belirlenen usulün takip edilmesi gerekirken, davacı tarafça farazi ve fahiş bedel tespit edildiğini, 13- 14- 18- 21- 35- 41- 42 nolu tutanakların sözleşmenin uygulanması sırasında ortaya çıkan bedeli sözleşmede belirlenmiş ilave işlerden olup, sözleşmenin A – Genel Şartlar bölümünün, sözleşme bedeli başlıklı 6. maddesinin 5.fıkrası uyarınca, bu işlerin bedelinin Ek-04 işin keşfi ve fiyat tablosunda verilen fiyatlara istinaden tespit edilmesi gerektiğini, yine bu tutanaklara ilişkin talep edilen tutarların da fahiş olduğunun rapor ile ortaya konduğunu, sözleşme kapsamında olan işlere ait 1, 15, 19, 29, 30 ve 31 numaralı tutanaklarda belirtilen işlerde ise malzeme temininin müvekkili tarafından sağlandığını, bu hususun tutanakların içeriklerinden de açıkça tespit edilebilmekte olsa da, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamada göz ardı edildiğini, halihazırda bedeli taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşme bedeline dahil işlerin, ilave iş olarak değerlendirilmesi ve bu işlere ait tutarların mükerrer biçimde ödenmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasında 650.000 TL +KDV anahtar teslim götürü bedelli bir eser sözleşmesi akdedildiğini, tutanaklarda belirtilen bir kısım işlerin sözleşme kapsamında kaldığını, bir kısım tutanaklara konu işler için malzeme temininin müvekkilince karşılanmasına rağmen bu husus gözetilmeden hesaplama yapılıp hüküm kurulduğunu, ilave işlere ilişkin olarak da davacının yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmediğini, tutanakların içeriği ve niteliğine ilişkin itirazlarının da karşılanmadığını, tutanaklar incelendiğinde, bu tutanakların hiçbirinin bedel içermediği, çoğunluğunun tarihinin bulunmadığı, bir kısmının imzasız olduğu, imzalı olan tutanakların da müvekkili şirket yetkililerinin imzasını taşımadığı, üstelik bu tutanakların müvekkili şirket teknik ofisince teslim alındığına ilişkin bir kaydın da bulunmadığını, tutanaklardaki imzaların hakedişlerdeki yetkililere ait imzalar ile karşılaştırıldığında da bu tutanakların müvekkili şirket yetkililerince imza altına alınmadığını, bu durumda da müvekkili şirket adına borç doğuracak nitelik taşımadığının anlaşıldığını, üstelik bilirkişi raporunda da sözleşme konu işlerin dışında yaptırılan ilave işlerle ilgili sözleşmede yer alan prosedüre uygun hareket edilmediği ve karşılıklı bir mutabakata varılmadığının açıkça tespit edildiğini, tutanaklara konu işlere ilişkin belirlenen tutarlara KDV ilave edilmesinde de hukuka uyarlık bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun olarak gerçekleştirilmiş bir teslim ve hizmet bulunmadığından KDV Kanunu uyarınca KDV yükümlülüğü doğmadığını, davacı tarafça talep edilen tutara ilişkin olarak fatura düzenlenmemiş olması dikkate alındığında KDV yükümlülüğünden söz edilemeyeceğini, dava dilekçesinde de bu tutanaklara konu işlere ilişkin olarak KDV dahil bedelin talep edilmediğini, bu yönden de davacının talebinin aşıldığını, dosya kapsamında sözleşmeden doğan işlerin ve tutanaklara konu edilen ilave işlerin gereği gibi yapıldığına ilişkin teknik bir değerlendirme bulunmadığını, dava konusu olmasa da sözleşme konusu işlerin gereği gibi yapıldığı yönündeki tespitin haksız ve dayanaksız olduğunu, sözleşmenin ifasına ilişkin eksikliklerin kendilerince tespit edilerek davacıya Beyoğlu 38. Noterliğinin 19.03.2015 tarihli ve 3275 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tek tek bildirildiğini ve 02.11.2014 tarihli zeyilname ile sözleşme konusu işlerin süresi 31.12.2014’e kadar uzatılmasına ve iş bitim tarihini 2 aydan fazla bir süre geçmesine rağmen sözleşme konusu işlerin halen tamamlanmadığının tespit edildiğini, davacı tarafça bu eksikliklerin giderilmediğini, sadece tesise enerji verilmesi ile sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirildiğinden söz edilemeyeceğini, bu eksikliklerin bir kısmının ancak kullanım ile anlaşılabileceğinin 05.04.2021 tarihli raporda da belirlendiğini, yine raporda röle ayarlarının yapılmamasına ilişkin gizli ayıp da tespit edildiğini, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafından sözleşme kapsamındaki işlerin sözleşme hükümlerine ve mevzuata uygun olarak eksiksiz, kusursuz ve zamanında ifa edilmediğini, dosya içeriğinde ve bilirkişi raporunda davacı tarafça sözleşme konusu işlerin hangi oranda tamamlandığına ilişkin bir tespit bulunmadığı gibi, müvekkili şirketçe geçici kabulün de gerçekleştirilmediğini, mahkemece bu hususta teknik bir değerlendirme yapılmadığını, bilirkişi incelemesinin bakiye sözleşme bedelini hesaplamak ve tutanağa konu işlerin rayiç bedelini hesaplamak ile yetindiğini, mahkeme kararının eksik inceleme ürünü olduğunu, bilirkişi raporunda dava dışı bölge dağıtım şirketi tarafından dava konusu tesise ilişkin olarak abonelik tesis edilmiş olduğundan ve elektrik faturası düzenlendiğinden bahisle sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiği ve işin kabulünün gerçekleştiği sonucuna varılmasının hem sözleşme hükümlerine hem de hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkemenin de bu tespite dayanarak hüküm kurduğunu, tesise ilişkin fatura düzenlenmiş olmasının sözleşme kapsamında bir kabul ve teslimin gerçekleştiği anlamına gelmediğini, geçici kabule ilişkin bir belgenin bulunmadığının da rapor ile tespit edildiğini, ilave işlerin de gereği gibi yerine getirildiğine ilişkin bir tespitin olmadığını, davacı şirketin 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında asgari koşulları sağlamış olması ve tesise elektrik verilmesi sözleşmeden doğan yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirdiğini, ihtarnameye konu eksikliklerin giderildiği ve tutanaklara konu ilave işlerin gereği gibi teslim edildiği sonucunu asla doğurmayacağını, dosya kapsamında gerçekleştirilen keşif incelemesine katılımlarının sağlanmamış olmasının da savunma haklarının kısıtlanması sonucunu doğurduğunu, kararın bu yönden de kaldırılmasını, katılımlarının sağlanarak yeniden keşif incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, davacı tarafın faiz taleplerinin sözleşme hükümlerine aykırı ve dayanaktan yoksun olduğunu, faiz yönünden mahkeme kararı zaten bütünüyle hatalı olmakla birlikte, davacı tarafın ödeme talep edebilmesi için uyması gereken yükümlülüklere uymadığından davacı tarafın faiz talebine itibar edilmemesi ve reddi gerektiğini, herhangi bir ödeme günü tespit edilmemiş, faturaya ve hakedişe bağlanmamış ve kimi tarih dahi ihtiva etmeyen tutanaklar bakımından ise faize hükmedilmiş olmasının kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafın davaya konu ettiği alacakların zamanaşımına uğradığını, kararda hükmedilen faiz türü ve faiz başlangıç tarihi ve davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin de hatalı olduğunu, karşı dava yönünden …’nın sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği tespit edilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, karşı davalının sözleşmede yer alan tüm beyan ve taahhütlerine rağmen yükümlülüklerini eksiksiz, kusursuz ve zamanında ifa etmediğinden bu sebeple doğan tüm zararı tazmin etmekle yükümlü olduğunu, mahkemece ihtarname ile karşı davalı şirkete bildirilmiş olan eksiklik ve ayıpların giderilip giderilmediğinin irdelenmediğini, bu ayıplar neticesinde toplam sözleşme bedelinden düşülmesi gereken tutarın tespit edilmediğini, bilirkişi heyetince en azından karşı dava kapsamında ihtarname ile bildirilen işlerin yaklaşık bedelinin belirlenerek, sözleşme bedelinden mahsubu konusunda takdirin mahkemeye bırakılması gerekirken, iddia ve taleplerinin dikkate alınmadığını, 05.04.2021 tarihli raporda röle ayarlarının yapılmamasına ilişkin gizli ayıp tespit edildiğini, diğer birtakım bu eksikliklerin bir kısmının ancak kullanım ile anlaşılabileceğinin belirlendiğini, müvekkil şirketin … adına/hesabına yapmış olduğu ödemelerin de zararlarının tazmini noktasında dikkate alınması gerektiğini, …’nin ihtarname ile kendisine bildirilmiş olan eksiklik/ayıpları gidermemesi nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı zararın yanı sıra, müvekkili şirketin karşı davalı adına/hesabına yapmış olduğu bir kısım ödemeler nedeniyle de zararı doğduğunu, karşı davalı tarafça kompanzasyon ayarı yapılmadığından müvekkili şirketin ilk elektrik faturasında 18.532,06 TL+KDV reaktif tüketim cezası kesildiğini, müvekkili şirketin mecburen bu cezayı ödedikten sonra ilgili eksikliği kendi ekibi aracılığıyla giderdiğini, sözleşmenin bölüm A ve bölüm B 17.4 numaralı maddelerinde düzenlendiği üzere, karşı davalı tarafın uymakla yükümlü olduğu %10’luk işçilik oranına uymayarak yarattığı eksiklik sebebiyle, 14.666,60 TL borcu doğduğunu ve müvekkili şirketin anılan madde gereğince bu meblağı hakediş alacaklarından düşme ve ihtiyata alma hakkı bulunduğunu, sözleşmenin bölüm A ve bölüm B’sinin 28.maddeleri gereği garanti kapsamında sunulması gereken %3 oranındaki teminat mektubunun sunulmadığını, bu hususun mahkemece değerlendirilmediğini, karşı davalı şirketin sözleşme kapsamındaki işleri tamamlamadığını ve 121.012,30 TL tutarındaki bu eksikliklerin müvekkili şirket tarafından sözleşmenin 15.5 numaralı maddesi gereğince giderildiğini, sözleşmenin 37.1 numaralı maddesi gereğince karşı davalı şirketin yükümlülüğünde bulunan ve sözleşme bedeli üzerinden hesaplandığında 6.162,00 TL tutarında olan damga vergisinin ödenmediğini, 1.035,28 TL gecikme faiziyle birlikte toplam 7.197,68TL olarak müvekkil tarafından ödendiğini, damga vergisi tutarına ilişkin karşı davadaki talepleri dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, karşı davalı şirketin ödemesi gereken SGK borçları olan 4.535,36 TL nin müvekkili şirket tarafından ödendiğini, bu ödemenin de karşı davadaki açık taleplerine rağmen asıl dava kapsamında değerlendirilmiş olmasının hatalı olduğunu, sözleşmenin yüklenici adına ödeme başlıklı 27/1 ve 27/2 maddeleri uyarınca müvekkilinin SGK prim borcu ve damga vergisini … adına ödeyerek tahsilini talep etme hakkının mevcut olduğunu, müvekkili şirketin 18.532,06 TL(elektrik faturasındaki ceza)+14.666,60 TL(işçilik oranı eksikliğinden doğan ve teminata veya hakedişlere yansıtılmayan miktar)+121.012,30 TL (karşı taraf yerine giderilmek zorunda kalınan eksik işler bedeli)+4.535,36 TL(SGK borçları) olmak üzere şimdilik toplamda 158.746,32TL tutarında uğramış olduğu zararının tazmin edilmesi gerekirken mahkemece sadece 15.001,28TL lık reaktif tüketim cezasının tahsili şeklinde hüküm kurulmasının ispatlanan maddi zararların göz ardı edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemece belirlenen reaktif tüketim bedelinin de hatalı olduğunu, dosyada mübrez olan ilgili döneme ait fatura incelendiğinde reaktif tüketim bedelinin 18.532,06 TL+KDV olarak müvekkilinden tahsil edildiğini, mahkemece reaktif tüketim bedeli zararı olarak 15.001,28TL’na hükmedildiğini, karşı davalı şirketin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlali sebebiyle cezai şart alacaklarının bulunduğunu, ancak mahkemece cezai şart taleplerinin reddine karar verildiğini, karara bu nedenle de itiraz ettiklerini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve karşı dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup mahkemece verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına ve özellikle talimatla Mersin’de yapılan keşifte taraf vekillerinin hazır bulunması yönünde davetiye çıkartılmamış ise de alınan bilirkişi raporunda sözleşme kapsamında ve haricinde yapılan mobilizasyon imalatların demontajlarının yapılması nedeniyle mahallinde yeniden yapılacak keşifle incelenmesinin mümkün bulunmamasına ve mahkemesince alınan bilirkişi raporunda taraflar arasındaki sözleşme, ekleri, düzenlenen hakedişler ve tutanaklar esas alınarak dosya kapsamına uygun denetlenebilir bilirkişi ek raporunun hükme esas alındığının anlaşılmasına göre taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK.’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’.nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince asıl davada davacı ….Ltd.Şti’den alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın asıl davanın davacısından alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince asıl davada davalı ….A.Ş’den alınması gereken 14.112,17 TL istinaf karar harcından peşin alınan toplam 3.528,04 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.584,13 TL harcın asıl davanın davalısından alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Harçlar Kanunu gereğince karşı davada davacı ….A.Ş’den alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın karşı davanın davacısından alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-Harçlar Kanunu gereğince karşı davada davalı ….Ltd.Şti.’den alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın karşı davanı davalısından alınarak Hazine’ye irat kaydına,
6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderleri ile ödedikleri istinaf kanun yoluna başvurma haçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 29.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır