Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/135 E. 2023/1024 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/135 – Karar No:2023/1024
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/135
KARAR NO : 2023/1024
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2021
NUMARASI : 2021/86 E-2021/777 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 11/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/10/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı tarafın ticari iş yaptıklarını ve müvekkili tarafından yapılan işin faturalandırıldığını, müvekkili … tarafından kesilen A Sıra 041307 numaralı faturanın toplam 65.500 TL olup, KDV’nin 11.790 TL olduğunu, yine müvekkili şirkete ait A Sıra 041310 numaralı faturanın toplam 25.000 TL olup, KDV’nin 4.500 TL olduğunu, müvekkili tarafından davalıya fatura gönderilmiş olmasına rağmen davalının işbu faturalarda yazılı KDV miktarını müvekkiline ödemediğini, müvekkilinin davalıya işbu borcunu ödemesi için defalarca ulaştıysa da davalının borcunu ödemekten imtina ettiğini, müvekkilinin alacağının tahsilinin temini için Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün 2020/4416 sayılı dosyası ile başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürürek, itirazın iptali ile takibin devamına, takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; taraflar arasındaki davaya konu uyuşmazlığın çözümünde yetkili mahkemenin müvekkilinin adresinin bulunduğu Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu nedenle yetkisizlik kararı verilmesini talep ettiklerini, davacının alacağının dayanağı olarak gösterdiği faturalara konu imalatların tamamlanarak müvekkiline teslim edilmediğini, müvekkilinin karşılığını ödemesine rağmen yarım bırakılan işleri nedeniyle zarara uğradığını, davacı tarafın öncelikle faturaya konu imalatları tamamlayarak teslim ettiğini usulünce ispatlaması gerektiğini, faturanın, davacının iddialarını ispata yarar bir delil olmadığı gibi, aksine “Teslim Alan” kısmında müvekkilinin imzasının bulunmaması nedeniyle imalatların teslim edilmediğini gösterdiğini, davacının imalatları yarım bıraktığı gibi, çalıştırdığı ve müvekkilinin asıl işveren sıfatıyla müteselsilen sorumlu olduğu işçilerinin ücretlerini ve diğer işçilik alacaklarını da ödemediğini, bu nedenle müvekkili tarafından davacının çalıştırdığı işçilere ödeme yapılmak zorunda kalındığını, yapılan bu ödemelerin, müvekkilinin bir borcu çıkması halinde borçtan takas ve mahsubunu talep ettiklerini, açıklanan nedenlerle müvekkilinin davacı tarafa borcu bulunmadığı gibi eksik bırakılan imalatlar ve müteselsil sorumluluk gereğince yapılan ödemeler nedeniyle davacı taraftan alacaklı olduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle yetkisizlik kararı verilerek dosyanın talep halinde Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, aksi halde de esasa ilişkin nedenlerle davanın reddini ve davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; “Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.” denildiği, bu kapsamda yapılan açıklamalarla birlikte somut uyuşmazlık incelendiğinde, davalının 2017 yılına ait ticari defterleri incelendiğinde takibe konu faturaların kendi ticari defterlerine kayıtlı olduğu, 2017 yılına ait BA-BS formalarının tetkikinden her iki tarafın da vergi dairesine beyan ettiği bildirimlere göre taraflar arasında gerçekleşen ticari ilişkinin birbirleri ile birebir örtüştüğü, davalının faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmediği, eksik ifaya yönelik ayıp ifada bulunmadığı faturaları defterine kaydetmekle hizmetin verildiğini kabul ettiği, alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığı gerekçesiyle, asıl alacak yönünden davanın kabulüne, işlemiş faiz talebi yönünden davalıyı temerrüte düşürecek ihtarnamesi bulunmadığından faiz talebinin reddine ve alacak faturaya dayalı likit olduğundan asıl alacak miktarının %20’si oranında icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; mahkemece HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağın ispatlandığının kabul edildiğini ancak faiz talebinin reddine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalının müvekkili tarafından gönderilen faturaya 7 günlük itiraz süresi içinde itiraz etmeyerek, faturayı kabul etmiş olduğunu ve ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek olmadığını, davalının otuz günlük sürenin sonunda mütemerrit sayılması gerektiğini ve bu hususta müvekkilinin bir sorumluluğunun bulunmadığını, davalının davaya konu borç sebebiyle ayrıca faiz de ödemesi gerektiğini, mahkeme kararının faiz yönünden kabulünün mümkün olmadığını belirterek, mahkeme kararının faiz talebinin reddi yönünden kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; mahkemece ön inceleme duruşmasında bilirkişi incelemesi yapılmasına, bilirkişi için 600,00 TL ücret takdirine, davacı tarafa bilirkişi ücretini ikmal etmesi için iki haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde davacı tarafın bilirkişi deliline dayanmak talebinden vazgeçmiş sayılacağına karar verildiğini ve belirtilen hususların davacı tarafa ihtar edildiğini, davacının verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücretini yatırmadığını, 06/07/2021 tarihine ertelenen duruşmadan bir gün önce 05/07/2021 tarihinde bilirkişi ücretinin yatırıldığını, ancak yine de dosyanın bilirkişi incelemesine gönderildiğini, oysa davacının, kendisine verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücretini yatırmadığı için oluşan usuli hak gereğince artık bilirkişi deliline dayanamayacağını ve yapılacak bilirkişi incelemesi ile ileri sürdüğü vakıaları ispat edemeyeceğini, mahkeme bu hususa dair itiraz ve beyanlarının dikkate alınmadan karar verildiğini ve kararın bu yönden yasaya aykırı olduğunu, yine ön inceleme duruşmasında incelenmesi ve bir karar vermesi gerekilen yetki itirazı hakkında, 06/07/2021 tarihli duruşmada TBK md 89 uyarınca itirazın reddine karar verildiğini, davacının vekaletnamesi incelendiğinde adresinin Antalya olduğu, arabulucu başvurusunda da adresini Antalya olarak belirttiğini, davaya konu alacak iddiasında temel ilişki eser sözleşmesine dayanmakta olup, eser sözleşmesi … İnşaatı işi kapsamında olup, müvekkilinin adresinin de Ankara olduğunu, sırf dava dilekçesinde davacının adresinin Sincan olarak gösterilmiş olmasının Ankara Batı Adliyesi Mahkemelerini yetkili kılmayacağını, sözleşmenin ifa yerinin Isparta olduğunu, yetki itirazının usulünce incelenmemesi ve yetkisiz bir yargı çevresinde davayı takip etmek zorunda kalınmasının adalete erişim hakkını kısıtlayacağını, davacının alacağının dayanakları 21/08/2017 ve 27/08/2017 tanzim tarihli iki adet fatura olup, faturalar incelendiğinde münderecatlarının bir mal satışına ilişkin olmadığını, müvekkilinin DSİ kurumundan yapımını üstlendiği … İnşaatı İşi kapsamında Pe Boru Kaynak ve Montaj İmalatı İşi olduğunun görüldüğünü, faturayı düzenleyen davacının, her iki faturada da faturanın konusunun imalat işi olduğunu açıkladığını, hal böyle iken hükme esas alınan bilirkişi raporunda, tarafların incelenen ticari defterlerinde davacının mal satışı, davalının ise mal alışını beyan ettiğini, bilirkişinin bu tespitinin hatalı olduğunu, taraflar arasında bir mal alım satımı değil, davacının bedeli mukabili sulama inşaatı borularının döşeme, kaynaklanma, montaj imalat işi yani bir eser sözleşmesi bulunduğunu ve taraflar arasında bu hususta bir çekişmenin de olmadığını, çekişmenin, davacının eser sözleşmesi kapsamında yüklendiği inşaat işini tamamlayıp müvekkiline teslim edip etmediği noktasında olduğunu, edimlerdeki sıra itibariyle öncelikle davacının faturaya konu imalat işini yapıp teslim ettiğini, bundan sonra da müvekkilin de işin bedelini ödediğini ispat etmekle yükümlü olduğunu, davacının alacağını talep edebilmek için öncelikle faturaya konu edilen işi tamamlayıp müvekkiline teslim ettiğini usulünce ispat etmek zorunda olduğunu, taraflar arasındaki ilişki bir mal satışına konu olsa da yine davacı malları teslim ettiğini ispatlamakla yükümlü olduğunu, faturanın işin teslimini ispata yarayan bir belge olmadığını, davacının işi yarım bırakarak, eksikliklerini tamamlamadığını, bu nedenle de bir kısım ödemelerin yapılmadığını, bir kısım ödeminin de geç yapıldığını ve bu ödemelere ilişkin makbuz ve belgelerin dosyaya sunulduğunu, mahkeme kararında dayanılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamının hatalı yorumlandığını, faturaya itirazın, faturanın münderecatına itiraz olduğunu, münderecatın, faturadaki kayıtlar olduğunu, davacının ayrıca takip dayanağı faturaların münderecatındaki eser sözleşmesine konu işlerin teslim edildiğini de ispatlaması gerektiğini (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2006/6537 E. 2007/6823 K.), müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, davacının eser sözleşmesi ile yüklendiği işi tamamlayarak teslim etmediğini, aksini de ispat edemediğini, davacının işi yarım bıraktığını, yaptığı imalat karşılığının da fazlasıyla ödendiğini, bu yöndeki beyan ve itiraz dilekçelerinin mahkemece dikkate alınmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu tarafların kabulünde olup, davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Davalı taraf icra takibine itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş; mahkemece, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi gereğince icra dairesinin yetkisine itiraz reddedilerek davanın esası incelenmek suretiyle karar verilmiştir.
İtirazın iptali davalarında, Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre icra dairesinin yetkisine itiraz edilmişse, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın öncelikle icra dairesinin yetkisine itirazın incelenip sonuçlandırılması gerekir. İtirazın iptâli davasının görülebilmesi, usulüne uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen imkân bulunmamaktadır. İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hallerde bu itiraz incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin bulunmayacağı açıktır (Yargıtay HGK ‘nun 13.11.2013 Tarih, 2013/10-395 Esas ve 2013/1568 Karar sayılı ilâmı ).
Taraflar arasındaki ihtilâf, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, bu türden uyuşmazlıklardan kaynaklanan icra takiplerinin kural olarak, davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer icra dairelerinden birinde açılması gerekir. Bu türden sözleşmelerde para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen 6098 Sayılı TBK’nın Kanunu’nun 89. maddesinin uygulama imkânı yoktur. Gerek 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 73, gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulü gerekir. Aksi halde, bütün para borcu ilişkilerinden doğan ihtilâflarda yetkili mahkemecenin bu maddeye göre tayini gerekeceğinden, para borçlarıyla ilgili tüm ihtilâfların davacının yerleşim yerinde davaya konu olması sonucu doğar ki, bu da; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan yetkiyle ilgili kuralları adeta istisna haline getirmiş olur. Oysa, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece, taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alınarak takibin yapıldığı icra dairesinin yetkili olup olmadığının incelenerek bir karar verilmesi gerkirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile icra takibinde icra dairesinin yetkisine itirazın HMK’nın 89. maddesi gereğince reddedilerek, işin esasına girilip karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin tüm, davalının ise sair istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.4-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne,

2-Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/10/2021 tarih ve 2021/86 Esas- 2021/777 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.4-6 maddeleri gereğince kaldırılmasına,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafından yatırılan 280,00 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
6-İstinaf talep eden taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır