Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/1334 E. 2023/269 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/1329 – Karar No:2023/251

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1329
KARAR NO : 2023/251
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/10/2021
NUMARASI : 2019/173 E-2021/651 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 01/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/03/2023
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında mahkemece davanın zamanışım nedeniyle reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalılar vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirketlerin meydana getirdiği Concersium arasında Ankara 9. Noterliği’ne ait 04.04.2007 tarih … yevmiye nolu “… Arıtma Tesislerine İçme Suyu Getirilmesi Amacıyla Döşenecek İsale Hattı İçin Boru Satım Sözleşmesi” ile aynı Noterliğe ait 15.06.2007 tarih … yevmiye nolu “… Arıtma Tesislerine İçme Suyu Getirilmesi Amacıyla Döşenecek Üçüncü Ana İsale Hattı İçin Boru Satım Sözleşmesi” akdedildiğini; davacı …’nin, sözleşme bedelinin tamamı olan 107.829.900,00 USD’yi ödediğini; davalıların, boruların vasıflarını hile ile gizlediklerini, boruların ekonomik ömrünün 50 yıl olduğuna ve bu boruların üretildiği basınç sınıfına göre (1-25) dayanıklı olduğuna ilişkin tanıtım ve broşürleri idareye sunarak sözleşmenin kurulmasını sağladıklarını, bu durumun hile olduğunu; yüklenicinin ağır kusurlu olduğunu; davalıların, boruları temin ettiklerini, yer altına monte ettiklerini ve üzerini kapattıklarını, 13.10.2010 tarihinde işlerin kesin kabulünün yapıldığını; boruların, sözleşme hükümlerine uygun temin edilmemeleri nedeniyle boru hattının sözleşmede belirtilen işletme basıncına dayanamayarak genellikle birleşim yerlerindeki maşonlardan, çelik-CTP soruların birleşimindeki çelik parçanın olduğu yerden, vantur ve tahliye bağlantı noktalarından arıza verdiği gibi, gövde kısımlarından da patladıklarını; davalıların idareyi aldattıklarını, BK m.219 uyarınca sorumlu olduklarını; BK m.147/6 ve BK m.478 uyarınca zamanaşımının yirmi yıl olduğunu; su satılamadığı için zararın doğduğunu; su satılamadığından ve atık su bedelinden dolayı 5.000,00 TL’nin tahsilini istediklerini; davalıların, Ankara 16. Noterliği’nin 25.11.2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile uyarıldıklarını, sonuç olarak gizli ayıp sonucu uğranılan zarardan fazlaya ait hak saklı tutularak 830.000,00 USD’nin ödeme tarihlerinden itibaren Devlet bankalarınca bir yıllık mevduata ödenen en yüksek faiz oranı üzerinden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, suyu satamadığından ve atık su bedelinden dolayı fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 5.000,00 TL’nin en yüksek banka iskonto faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekilleri ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde; iddiaların dayanağı olan gizli ayıbın hangi boruda veya borularda ve projenin hangi bölümünde olduğu, ayıbın ne şekilde meydana geldiği, gizli ayıp durumunun hangi tarihte ne şekilde tespit edildiği gibi hususlar başta olmak üzere iddia konusu olayla ilgili vakıalara dava dilekçesinde yer verilmediğini; zamanaşımı ve hak düşüm sürelerine eski Borçlar Kanunu’nun uygulanacağını, davanın hak düşürücü süreler ve zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini; dava konusu boruların taşınmaz değil, taşınır niteliğinde olduğunu; taraflar arasındaki sözleşmenin, “satış” ve “satış+kısmi montaj” olduğunu; dava konusu olaya satış sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiğini, istisna akdi olması durumunda da eski BK m.363 ve 207/1 gereğince ayıp daha sonra ortaya çıksa dahi 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, dava konusu olayda geçici kabul onayının 30.03.2009 tarihinde yapıldığını, davanın 30.03.2010 tarihinde zamanaşımına uğradığını; hile iddiasının eski BK m.31 gereğince bir yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davacının hile ve ayıplı olduğu ileri sürülen boruların yenisi ile değiştirilmesine ilişkin 30.01.2015 tarihinde ihale yapıldığını, dolayısıyla bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini;davalılara yasal süreleri içerisinde gönderilen ihtarname bulunmadığını; imal edilen tüm boruların sözleşmelere, teknik şartnamelere ve standartlara uygun olarak imal edildiğini, tüm testlerin davacı …’nin kontrolünde gerçekleştirildiğini; sevkiyata hazır hale getirilen CTP boruların, her sevkiyat öncesinde davacı …’nin katılımıyla testlere tabi tutulduğunu ve bu testlerin olumlu sonuç vermesi üzerine sevkiyat konusu borularla ilgili olarak kabul tutanakları düzenlendiğini ve … yetkilileri tarafından imzalanan bu kabul tutanakları ile “Yapılan işin sözleşme ve eklerine uygun olduğu ve kabule engel olabilecek eksik, kusur ve arızaların bulunmadığı” kayıt altına alınmıştır, denildiğini; 30.03.2009 tarihinde geçici kabul ve 13.10.2010 tarihinde kesin kabul işlemlerinin yapıldığını; Ankara 9. SHM’nin 2009/111 D.İş nolu dosyasından dava konusu işin bitirildiği ve boru hattının çalışır olduğunun tespit edildiğini; yüklenicileren yükümlülüklerini yerine getirdiğini; dava konusu olayda, yapılan işte ve borularda hile, ayıp ya da gizli ayıp bulunmadığını, monte edilen boruların her sevkiyat öncesinde muayene ve kabullerinin yapıldığını, basınç testinden geçirildiğini; …’nin seçtiği numuneler üzerinde “İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi” tarafından CTP Boru ve Conta Mekanik ve Kimyasal Analizlerinin yaptırıldığını; işin tümünü etkileyebilecek nitelikteki işlerin bizzat … tarafından yaptırıldığını; davacının ayıbın hile ile gizlendiği iddialarının doğru olmadığını; davacı …’ye teslim edilmiş hiçbir belgede boruların ekonomik ömrünün 50 yıl olduğuna ilişkin bir ifade bulunmadığını; dava konusu boruların montaj ve sair tamamlayıcı işlerinde de bir kusur söz konusu olmadığını; davanın … AŞ’ye ihbarını istediklerini savunarak; hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazları nedeniyle davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece verilen 30/05/2017 tarih ve 2016/47 Esas- 2017/422 Karar sayılı kararına karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Dairemizin 05/03/2019 tarih ve 2017/884 Esas- 2019/205 Karar sayılı kararı ile; davacı vekilinin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmek üzere kararı veren mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece Dairemizin kaldırma kararından sonra yapılan yargılama sonucunda; yapılan keşif ve alınan bilirkişileri raporlarından, eldeki davada borulardaki ayıbın zemin kaynaklı olduğu eş deyişle zemindeki yer hareketliliği nedeniyle bağlantı yerlerinden açılmalar şeklinde ortaya çıktığının anlaşıldığı, bu noktada zemindeki kusur nedeniyle sorumluluk durumunun irdelenmesi gerektiği, TBK’nın 472,f.2 maddesinde “Eser meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.” düzenlemesinin, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmenin 38.2 maddesinde, “Yüklenici, montaj problemlerinin ve/veya teknik belgelerin, montaj veya teslim için gösterilen yerin sözleşmenin ifasına engel teşkil edecek nitelikte olduğunu veya teknik açıdan yetersiz olduğunu ileri sürerse bu husustaki karşı görüşlerini talimat veya belgelerin teslim tarihinden başlayarak (2 gün) içinde idareye yazı ile bildirmek zorundadır” hükmünün bulunduğu, dosya kapsamından yüklenicinin süreç içerisinde bir takım uyarılarının bulunduğu bilirkişilerce de ifade edilmiş ise de projelerle ilgili TBK m.472,f.2 ve sözleşmenin 38.2 maddesi anlamında sorumluluğu ortadan kaldıracak nitelikte bir uyarı yazısının bulunmadığı, dosya kapsamından yüklenicilerin yazdıkları bir kısım uyarı yazıları bulunduğu, bilirkişilerden çoğunluk görüş yüklenicinin uyarı görevini yerine getirdiğini belirtmiş, azlıktaki bilirkişi Sn. … ise yüklenici tarafından idareye borunun döşenmesinden öncesinde mevcut zemin koşullarının bu boru sisteminde meydana gelebilecek sehim koşullarını sağlamayacağı hususunda bir uyarıya rastlamadığını tespit ettiği, ancak öncelikle boruların standartlara uygun olarak imal edilip edilmediği ve gizli ayıp bulunup bulunmadığı sorusunun aydınlatılması gerektiği, bilirkişilerin çoğunluk tespiti kök ve ek raporda, boruların standartlara uygun imal edildiği, gizli ayıp bulunmadığı ve zemin koşulları sağlandığından her zeminde uygulanabileceğinin belirtildiği, bu noktada Mahkemece , borular üzerinde teknik inceleme yapılması yönündeki ara kararı kurulmuş ise de, davacı vekilinin ara karardan vazgeçilmesi istemi ve davalılar vekillerinin de muvafakati nedeniyle iş bu ara karardan vazgeçildiği, ara karardan vazgeçilmiş olmakla gerek MK m.6 gerekse HMK m.190,f.1 gereğince davacının , boruların standartlara aykırı imal edildiği, gizli ayıplı olduğu hususundaki iddiasını kanıtlamaktan vazgeçmiş sayıldığı, bu vazgeçme sebebiyle çoğunluk görüşünün tespiti nedeniyle boruların standartlara uygun imal edildiği ve gizli ayıplı olmadığının kabul edilmesi gerektiği, kaldı ki davacının boruların üretiminin bütün aşamalarında bulunduğu, gerekli kontrollerin yapıldığı, bu tespitler karşısında, 147/(6) gereğince; “Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar” beş yıllık zamanaşımına tabi olacağından, 13/10/2010 tarihinde kesin kabulü yapılarak onaylanan iş nedeniyle dava tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımının dolduğunun belirgin olduğu, çoğunluk görüşünü savunan bilirkişiler ile azlıkta kalan inşaat mühendisi bilirkişiler -diğer hukukçu bilirkişi teknik inceleme yapılması gerektiği görüşünde olup ayıp yönünden başkaca bir tespiti bulunmamaktadır- zararın, ‘zemin’ kaynaklı olduğu konusunda hemfikir olduğu, bu noktada zemindeki kusur nedeniyle sorumluluk durumuna göre de, TBK’nın 472,f.2 ve sözleşmenin 38.2 maddesi hükümleri dikkate alındığında yüklenicinin, zemindeki hata nedeniyle borunun döşenmesinden öncesinde mevcut zemin koşullarının bu boru sisteminde meydana gelebilecek sehim koşullarını sağlamayacağı hususunda bir uyarı yapması gerektiği halde bu uyarıyı yapmamış olması yüklenicileri kusurlu kıldığı, ancak bu husus, ‘kusur’ mahiyetinde olacağından, TBK’nın 147/6 maddesi anlamında ‘ağır kusur’ sayılamayacağı, Özel hukukta ağır kusurun kasta yakın bir kavramı ifade ettiği, somut olayda uyarı yapılmaması olgusunun ağır kusur oluşturmayacağı, bütün bu nedenlerle, dava konusu boruların standartlara aykırı veya gizli ayıplı olduğu veye davalı yüklenicilerin ağır kusurlu oldukları hususu davacı tarafından yasal delillerle kanıtlanmadığından, 147/(6) gereğince beş yıllık zamanaşımına tabi olan davada, 13/10/2010 tarihinde kesin kabulü yapılarak onaylanan iş nedeniyle dava tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımının dolduğu belirtilerek , davanın, zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; mahkemece yapılan değerlendirmenin mevzuata ve yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu, davalıların edimlerini yerine getirirken, sözleşmedeki şartlara, reklam broşürleri ve tanıtım görsellerindeki beyanlara aykırı şekilde ve taahhütlerine uygun olmayan, nitelik ve nicelik itibariyle de vaad edilen vasıfları taşımayan imalatlar ve montajlar ile müvekkilini zarara uğrattıklarını, davalıların davaya konu boruların dayanıklı olduğunu ve 50 yıl süreyle sorunsuz çalışacağını, kullanım ömrüne ilişkin zemin yapısına göre bu hususun değişkenlik gösterebileceği hakkında şerh veya uyarı kaydının da düzenlenmediğini, 2 yıllık garanti süresi ve sonraki yıllarda boru patlamalarının olduğunu, sözleşmenin 42.maddesi gereğince oluşan hasarların onarıldığı ancak bu durumun yeni hasarların oluşmasına engel olmadığını, boruların montajı esnasında da gereken dikkat ve özenin gösterilmediğini, yapılan işlemlerde gizli ayıp olduğunu, mahkemece davalıların ağır kusurlarının tespiti noktasında yeterli inceleme yapılmadığını, bilirkişi raporunda heyetin kendi içerisinde çelişkiye düştüğünü ve akademisyenlerden oluşan yeni heyet talebinin reddedildiğini, mahkemece test yaptırma görevinin taraflara bırakılmayarak bizatihi üstlenilerek çıkacak sonuca göre kanaat oluşturulması gerektiğini, ağır kusurun varlığının ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddinin doğru olmadığını, yüksek inşaat mühendisi olan bilirkişinin şerhli bilirkişi raporunda zemin yapısına uygun olmayan boru imalatı yaparak ayıplı mal teslimi gerçekleştirildiğinin teknik olarak ortaya konulduğunu, mahkemece eksik inceleme ile Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma kararına aykırı şekilde hüküm kurulduğunu, boruların mevcut arazi yapısına uygun olmadığının gizlenmesinin ağır kusurun ispatı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. A.Ş. vekili katılma yoluyla istinaf başvurusunda; mahkeme kararında müvekkili şirketin ağır kusuru olmamakla birlikte kusurlu bulunmasının hatalı olduğunu, müvekkili ortak girişim tarafından davacı yana çok kez konuyu kapsar biçimde uyarılarda bulunulduğunu, müvekkili ortak girişimin özen ve sadakat yükümlülüğünün tüm gereklerinin eksiksiz şekilde ve zamanında yerine getirdiğinin çeşitli zamanlarda davacıya gönderdiği uyarı yazıları ile sabit olduğunu ve bilirkişi ana raporu ile bu hususun tespit edildiğini, uygun zemin koşullarının sağlanması durumunda her boru tipinini her türlü zeminde kullanılabilir olduğunu, zemin iyileştirmesi, borunun cinsinden bağımsız bir uygulama olduğunu, isale hattının bulunduğu alanda zemin iyileştirmelerinin, yeraltı sularının tahliye edilmesi ve yüksek sehimli alanlarda setlemenin doğru yapılması düzgün yapılsaydı, tahliye noktalarının, vantuzların ve dirseklerin doğru ve yeterli şekilde beton içine alınmış olsaydı herhangi bir sıkıntı yaşanmayacağını, … tarafından çok acil şekilde inşa ettirilen isale hattında bu hususlara dikkat edilmediğini, CTP boru uygulamasının … tarafından ve ihale öncesinde münhasıran kendisi tarafından yaptırılan teknik araştırmalar sonucunda tercih edildiğini, kararın gerekçesinde müvekkili ortak girişime kusur atfedilmiş olmasının hukuken hatalı olduğunu, teknik bilirkişiler tarafından müvekkili ortak girişim tarafından sözleşmeler kapsamında yapılmış tüm imalatların sözleşmelere ve şartnamelere uygun olduğunu ve müvekkilinin projede kasıt veya ağır kusuru ile ayıplı malzeme kullanmadığı hususlarının açık şekilde tespit edildiğini, geçici kabul onayının 30/03/2009 tarihinde yapıldığını, davacının hile nedeniyle de davanın 30/03/2010 tarihi itibariyle, kesin kabulün 13/10/2010 tarihinde yapıldığı gözönüne alındığında 5 yıllık zaman aşımı süresinin de 13/10/2015 tarihi itibariyle dolduğunu, mahkemece hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, hükmedilecek vekalet ücretinin dava miktarı nazara alınarak nispi olması gerektiğini belirterek, mahkeme kararının istinafa konu edilen gerekçesinin düzeltilerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. A.Ş. vekili katılma yoluyla istinaf başvurusunda; mahkeme kararında müvekkili şirketin ağır kusuru olmamakla birlikte kusurlu bulunmasının hatalı olduğunu, müvekkili ortak girişim tarafından davacı yana çok kez konuyu kapsar biçimde uyarılarda bulunulduğunu, müvekkili ortak girişimin özen ve sadakat yükümlülüğünün tüm gereklerinin eksiksiz şekilde ve zamanında yerine getirdiğinin çeşitli zamanlarda davacıya gönderdiği uyarı yazıları ile sabit olduğunu ve bilirkişi ana raporu ile bu hususun tespit edildiğini, uygun zemin koşullarının sağlanması durumunda her boru tipininin her türlü zeminde kullanılabilir olduğunu, zemin iyileştirmesi, borunun cinsinden bağımsız bir uygulama olduğunu, isale hattının bulunduğu alanda zemin iyileştirmelerinin, yeraltı sularının tahliye edilmesi ve yüksek sehimli alanlarda setlemenin doğru yapılması düzgün yapılsaydı, tahliye noktalarının, vantuzların ve dirseklerin doğru ve yeterli şekilde beton içine alınmış olsaydı herhangi bir sıkıntı yaşanmayacağını, … tarafından çok acil şekilde inşa ettirilen isale hattında bu hususlara dikkat edilmediğini, CTP boru uygulamasının … tarafından ve ihale öncesinde münhasıran kendisi tarafından yaptırılan teknik araştırmalar sonucunda tercih edildiğini, kararın gerekçesinde müvekkili ortak girişime kusur atfedilmiş olmasının hukuken hatalı olduğunu, teknik bilirkişiler tarafından müvekkili ortak girişim tarafından sözleşmeler kapsamında yapılmış tüm imalatların sözleşmelere ve şartnamelere uygun olduğunu ve müvekkilinin projede kasıt veya ağır kusuru ile ayıplı malzeme kullanmadığı hususlarının açık şekilde tespit edildiğini, geçici kabul onayının 30/03/2009 tarihinde yapıldığını, davacının hile nedeniyle de davanın 30/03/2010 tarihinde açıldığı, kesin kabulün 13/10/2010 tarihinde yapıldığı göz önüne alındığında 5 yıllık zaman aşımı süresinin de 13/10/2015 tarihi itibariyle dolduğunu, mahkemece hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, hükmedilecek vekalet ücretinin dava miktarı nazara alınarak nispi olması gerektiğini belirterek, mahkeme kararının istinafa konu edilen gerekçesinin düzeltilerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekili ile katılma yoluyla davalılar vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin tüm istinaf başvurusunun, davalılar vekillerinin aşağıdaki bent dışında kalan istinaf nedenlerinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13. maddesinde, yargı yerleri ile icra iflas dairelerinde konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen hukuki yardımlara ödenecek vekâlet ücretinin, tarifenin üçüncü kısmı gereğince nispi olarak belirleneceği belirtilmiştir. Avukatlık Kanunu ya da Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde zamanaşımından ret halinde karşı taraf yararına vekâlet ücretinin maktu olarak tayin edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır.
Mahkemece, davalılar yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir. Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin karar esastan verilmiş bir ret kararı niteliğinde olduğundan, yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirmiş davalılar yararına hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nispi vekalet ücreti verilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamış, davalılar vekillerinin vekalet ücretine ilişkin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalılar vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın zaman aşımı nedeniyle reddine, davalılar yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne,
3-Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/10/2021 tarih ve 2019/173 Esas- 2021/651 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına,
4-Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,
5-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 43.297,24 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 43.117,34‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 14,20 TL vekalet tasdik harcından ibaret yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
8-Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 54,30 TL vekalet tasdik harcından ibaret yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
9-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 225.766,90 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … A.Ş. ile … A.Ş.’ye verilmesine,
10-HMK 333. madde gereğince, taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran ilgili tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
11-Davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,2‬0 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
12-Davalı … A.Ş. tarafından yatırılan 80,70 TL harcın talep halinde kendisine iadesine,
13-Davalı … A.Ş. tarafından yatırılan 80,70 TL harcın talep halinde kendisine iadesine,
14-Davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
15-Davalı … A.Ş. tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
16-Davalı … A.Ş. tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 251,7‬0 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere 01/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır