Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/1311 E. 2023/66 K. 20.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/1311 – Karar No:2023/66
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1311
KARAR NO : 2023/66

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/01/2020
NUMARASI : 2018/676 E-2020/67 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/01/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasında, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; davaya konu icra takibinin dayanağı olan 25/07/2017 tarih 3509 nolu 271.553,00 TL bedelli faturada belirtilen ürün bedellerinin tahsili için davalı (borçlu) şirket hakkında Marmaris I. İcra Müdürlüğü’nün 2017/2466 sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını ve borçlu şirket tarafından ödeme emrine itiraz edilmesi neticesinde ilamsız icra takibin durduğunu, davalı (borçlu) taralından yapılan itirazın kötü niyeli ve haksız olup itirazın iptalinin gerektiğini, ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün geçmesine rağmen ürünlerin teslim alınmadığını ve ürün bedelleri ödenmediğini, bu nedenle faturada belirtilen ürünlerin yediemin …’a teslim edilmiş olduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ve borçlunun haksız itirazı sonucu alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; öncelikle yetki itirazında bulunulduğunu, davacı şirket ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşme gereğince verilen siparişlerin yazılı olması gerektiğini, davacı şirkete faturaya konu ürünlere ilişkin her hangi bir sipariş verilmediğini, ne davacı şirket kayıtlarında ne de müvekkili şirket kayıtlarında bu şekilde bir sipariş verildiğine dair her hangi bir kaydın bulunmadığını, sözleşmeye aykırı olarak teslim edildiği iddia edilen ürünlere ilişkin düzenlenmiş olan faturaların içeriklerini hiçbir şekilde kabul etmediklerini, davacı ile müvekkil şirket arasındaki sözleşme içeriğine aykırı olarak gerçekleştirilen ifa aşamasının faturalandırılmasının fatura içeriğini tam ve doğru hale getirmeyeceğini, faturaya itiraz edilmemiş olmasının faturanın kabul edilmiş olduğu anlamını taşımayacağını, davacı tarafından başlatılan icra takibinin ve açılan davanın herhangi bir hukuki dayanağı olmadığının savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, ilk olarak Marmaris 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 2017/239 Esasına tevzi edilmiş, Marmaris 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 18/05/2018 tarih ve 2017/239 Esas- 2018/153 Karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkemenin yukarıdaki esasına kaydedilmiştir.
Mahkemece; davacı vekili tarafından faturaya konu ürünlerin sözlü olarak sipariş edildiği ve sözlü sipariş sonucunda ürünlerin hazırlanarak teslim edilmesinin taraflar arasında teamül haline geldiği bildirilmiş ise de, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/652 Esas sayılı dosyasında yapılan inceleme sonucunda alınan bilirkişi raporundan taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2017 yılı 5. ayında başladığının anlaşıldığı, davacı vekili tarafından sözlü siparişe ilişkin olduğu iddia edilen 18.07.2017 tarihli irsaliye faturasında ürünü teslim alan kişinin imzasının olduğu ve bu faturanın taraflar arasındaki sözlü siparişin teamül haline geldiğini kanıtlamaya yeterli olmadığı gibi faturaya konu ürünlerin özel olarak davalı şirkete ait … amblemi ile paketlendiği ve fatura bedeli de dikkate alındığında, davacının sözleşmenin 3.1 maddesi gereğince sözlü yapılan siparişi geçerli olması için yazılı olarak teyit etmesi gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin tacir olan her iki tarafı da bağladığı ve tarafların basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme tarafından sözlü sipariş usulünün taraflar arasında teamül haline geldiği hususunun ispatlanamadığının belirtildiğini ancak bu hususla ilgili olarak yerel mahkeme tarafından dosyada mevcut deliller irdelenmeksizin karar verildiğini, 10.09.2019 tarihli celsede verilen 1 nolu ara kararı ile 18.07.2017 tarihli siparişe ilişkin belgeler ile siparişin teslimine ilişkin belgelerin sunulması için süre verildiğini, söz konusu belgelerin süresinde mahkemeye sunulduğunu, aynı tarihli celsenin 2 nolu ara kararı uyarınca da müvekkili şirkete müzekkere yazılarak “18.07.2017 tarihli siparişe ilişkin belgelerin tespit edilerek mahkemeye gönderilmesi” istenildiğini, müvekkili şirket tarafından mahkemeye gönderilen 31.10.2019 tarihli müzekkere cevabının ekinde, 18.07.2017 tarihli faturaya ek olarak taraflar arasında sözlü sipariş usulüne istinaden düzenlenen bir kısım faturaların da sunulduğunu ancak mahkemece, dosyaya sunulan diğer faturaların dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğunu, gerekçeli kararda dosyaya sunulan 18.07.2017 tarihli irsaliye faturasında ürünü teslim alan kişinin imzasının olmasının, taraflar arasındaki sözlü sipariş usulünün teamül haline geldiğini tek başına ispat etmeye yeterli olmadığı belirtilmişse de, bu değerlendirmenin hatalı olduğunu, zira dosyada yalnızca 18.07.2017 tarihli faturanın mevcut olmayıp, bu hususu ispata yarayacak birden fazla fatura bulunduğunu, mahkeme tarafından Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/652 Esas sayılı dosyası celp edilerek incelendiğini ve anılan dosyada aldırılan bilirkişi raporlarında yapılan hatalı tespitler doğrultusunda karar verildiğini, öncelikle Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/652 Esas sayılı itirazın iptali davasında tarafların aynı olduğunu, ancak davaya konu edilen faturaların taraflar arasındaki başka siparişlere istinaden düzenlendiğini, her ne kadar mahkemece Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/652 Esas sayılı dosyasında aldırılan bilirkişi raporlarındaki değerlendirmeler hükme esas alınmışsa da, anılan raporlara ilişkin ayrıntılı itirazları içerir dilekçenin dosyada mevcut olduğunu, yine anılan dosyada henüz karar dahi verilmemişken, kesin hükme bağlanmayan değerlendirmeler doğrultusunda işbu davada hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, mahkemece toplanan ve davayı ispata yarar deliller yerine, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/652 Esas sayılı dosyasında toplanan hatalı deliller doğrultusunda karar verildiğini, dava konusu 25.07.2017 tarihli faturaya bağlanan ürünlerin, davalı şirket tarafından sözlü olarak sipariş edildiği hususunun dosyada mevcut bilgi ve belgelerden anlaşılacağını, nitekim sipariş edilen ürünler ile ilgili olarak mahkemece talimat yazıldığını, Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/32 Talimat sayılı dosyasında yaptırılan inceleme sonunda düzenlenen bilirkişi raporunda siparişe konu ürünlerin davalı otel adına üretildiğinin tespit edildiğini, davalı şirket adına üretildiği belirlenen ürünlerin cinsleri ve miktarları göz önüne alındığında, müvekkili şirketin herhangi bir sipariş olmaksızın, kendiliğinden sözü edilen ürünleri temin etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mahkemece bilirkişi marifetiyle yaptırılan tespit ve değerlendirmeler dikkate alınmadığını, yine dosyaya sunulan, sözlü siparişlere istinaden düzenlenen sair faturaların 25.07.2017 tarihinden sonraki dönemde de düzenlendiğini, yani taraflar arasında teamül haline gelen sözlü sipariş usulünün mezkur fatura düzenlendikten sonra da devam ettiğini, mahkemece dosyaya sunulan sair faturalara ilişkin olarak, davalı şirket tarafından yazılı siparişin verilip verilmediğinin araştırılması gerektiğini, mahkeme tarafından, taraflar arasındaki önceki siparişlerin yazılı olarak verilip verilmediği hususunun araştırılması bir yana dosyaya sunulan diğer faturaların da hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, dosyada mevcut olan 28.04.2017 tarihli müvekkili şirketten 2 sene boyunca mal alınacağına ilişkin yönetim kurulu kararı ve önceden de sözlü verilen siparişlerin teslim alındığı hususları dikkate alındığında, davalı şirketin kendisi için özel olarak üretilmiş ürünleri kötü niyetli olarak teslim almadığının açık olduğunu, dava konusu olayda da ürünlerin davalı şirkete özel üretilmiş olup, piyasada satılmalarının mümkün olmadığını, nitekim, yukarıda da belirtildiği üzere davalının herhangi bir siparişi olmadan üzerinde otelin ismi yazan ürünlerin üretilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı yanca önceden sözlü olarak siparişlerin teslim alınması neticesinde oluşan ticari teammül sonucunda yeniden ürün temin eden müvekkilinin zarara uğratıldığını belirterek, istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu hususu ihtilafsız olup, davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Sözleşmenin 3. Maddesinde, sevkiyatların, verilen siparişe uygun şekilde yapılacağı, sözlü vaya telefonla bildirilen siparişlerin geçerliliğinin yazılı olarak teyit edileceği, davalı alıcı tarafından yapılacak her siparişin yazılı olması gerektiği kararlaştırılmış ise de , yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında kabul edildiği üzere, sözleşmedeki düzenlemenin aksine işlemlerin olduğunun iddia edilmesi durumunda iddia edilen şekilde birden fazla kez teamül oluşturacak şekilde sözleşme hükümlerinden farklı uygulamanın olduğunun ispatlanması durumunda bu iddianın incelenmesi ve değerlendirilmesi gereklidir. Davacı tarafından bu kapsamda , sözleşmedeki düzenlemenin aksine sözlü sipariş verildiğine ilişkin taraflar arasında işlemlerin olduğu ve davalı tarafça da bu işlemlere ilişkin edimlerin yerine getirildiği iddia edilerek sözleşme ilişkisi kapsamında aralarında oluşan iş ilişkisi ve teamül olduğu belirtilerek, buna ilişkin 24/10/2019 havale tarihli ve 07/01/2020 havale tarihli dilekçe eklerinde bir kısım deliller sunulduğu anlaşılmakla mahkemece bu deliller değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken deliller toplanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,

2-Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/01/2020 tarih ve 2018/676 Esas- 2020/67 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
5-Davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 20/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır