Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/130 E. 2022/278 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….


DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 16/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/03/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptaline ilişkin davada mahkememizce ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiş olup Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin bozma kararı üzerine dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilmesi ile yapılan yargılamada duruşmalı inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; Müvekkilinin, 01.05.2014 tarihinde davalı ile yaptığı sözleşme gereğince … … Müdürlüklerinin ihtiyaç duydukları promosyon malzemeleri, logo, tabela ve yönlendirme levhaları ürettiğini ve sözleşme gereğince davalıdan gelen siparişleri davalıya satarak fatura ettiğini ve siparişte belirtilen … … müdürlüklerine gönderdiğini, sözleşmenin 4. maddesine göre siparişe bağlanan mal ve malzemelerin ödemelerinin faturanın vakfa ulaşmasını takiben en geç 20 gün içinde yapılması gerektiğini, ancak davalının faturaların kendilerine ulaşmasını müteakip 20 gün içinde ödemesi gereken borç bakiyesini bütün ihtarlara rağmen ödememesi üzerine müvekkili tarafından Ankara 3. İcra Müdürlüğü’nün 2016/4884 sayılı dosyası ile davalı aleyhine 366.942,99 TL miktarında alacak için ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibindeki 163.482,96 TL’lık borcu kabul ettiğini ve kabul ettiği kısma ilişkin miktarı, harç faiz ve sair giderlerini ödediğini, geri kalan kısma haksız olarak itiraz ettiğini ve itiraz ettiği kısım için icra takibinin durdurulduğunu, ancak her ne kadar 366.942,99 TL üzerinden icra takibinde bulunulmuş ise de rakamın sehven yazıldığını, zira borçlunun takipten önce de kısmi ödemede bulunduğunu ve kabul ettiği kısım düşüldükten sonra kalan borç bakiyesinin 151.011,50 TL olduğunu belirterek davalının icra takibine itirazının iptaline, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere müvekkili şirket lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; Müvekkilinin davacı şirket ile … Genel Müdürlüğü kurumsal kitabında belirlenen standartlarda davacının ürettiği logo, tabela ve yönlendirme levhaları, promosyon malzemelerinin temin edilebilmesi için 01.05.2014 tarihli sözleşme imzalandığını, akdedilen sözleşme kapsamında tedarik edilen ürünler bulunmakla birlikte, davacının sorumluluğunda olan eksik ve ayıplı ürünler bulunduğu gibi, hesap mutabakatının davacı ile sağlanamadığını, davacının takip yaptığı Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2016/4884 sayılı icra dosyasında ödenmeyen bedel 203.460,03 TL olmasına karşın, sehven bedelin yüksek gösterildiği, takip öncesi ödeme yapıldığı gibi gerçek dışı beyanlarla 151.011,50 TL tutarındaki bedel için itirazın iptali davası açıldığını, taraflar arasında TTK’nın 89. maddesi kapsamında cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, davaya dayanak gösterilen cari hesap ekstresini kabul etmediklerini, henüz hesap mutabakatının da sağlanmadığını, borca ve icra takibine kısmen itiraz edildiğini belirterek davanın reddine ve takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; Davanın kısmen kabulüne, davalının icra takibine itirazının 150.849,70 TL’lık meblağa ilişkin kısmının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalının takibe itirazında haksız olduğu ve alacağın likit olduğu gerekçesiyle asıl alacak miktarının %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/12/2017 tarih ve 2016/323 E.-2017/957 K. sayılı kararının davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine mahkememizin 30/12/2020 tarih ve 2020/1185 E.-2020/1372 K. sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile davalının Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2016/4884 takip sayılı dosyasına yaptığı itirazın 150.849,70 TL’lık miktar bakımından iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, dair verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2021 tarih ve 2021/2614 E.-2021/2145 K. sayılı kararında özetle; “…1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2- Davacının temyiz itirazlarına gelince; YHGK’nın 17.10.2012 tarih ve 2012/9-838 E., 2012/715 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; genel bir kavram olarak “likid (liqiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez (YHGK’nın 14.07.2010 gün ve 2010/19-376 E. 397 K. sayılı ilamı). Likit alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmaması doğru olmayacaktır. (Kuru, Arslan, Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, s. 737, 740). Somut olayda; davacı tarafça icra inkar tazminatı talep edilmiş, ilk derece mahkemesince bu talep kabul edilmiş, bölge adliye mahkemesince bu talebin reddine karar verilmiştir. Dava, itirazın iptali ile takibin devamına ilişkin olup alacağın, davalı yönünden bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir yani likit alacak niteliğinde olduğu ticari kayıt ve belgeler esas alınarak bilirkişi tarafından belirlenmesinin alacağın likit (belirlenebilir) bir alacak olduğu olgusunu değiştirmeyeceği gözetilerek, yargılama sonunda itirazın haksızlığı belirlenen alacak tutarı üzerinden davacı yararına İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle bu istemin reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle oy çokluğu ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı taraf vekillerine tebliğ edilmiş olup, bozma sonrası Dairemizce duruşma açılarak tarafların bozma ilamına karşı beyanları alınmış olup davacı vekili bozma ilamına uyulmasına, davalı vekili önceki kararda direnilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Yargıtay bozma ilamına karşı Dairemizin 30/12/2020 tarih ve 2020/1185 E.-2020/1372 K. Sayılı önceki kararında direnilmesine karar verilmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'(İİK)nun 67.maddesi gereğince itirazın iptali istemine ilişkindir.
İcra İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi uyarınca davacı alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi, davalının icra takibine itirazında haksız ve alacağın likid yani hesaplanabilir olması gerekir.
Dava konusu somut olayda, alacağın varlığı ile miktarı yapılan yargılama sonucunda alınan bilirkişi raporu ile saptanmış olup buna göre likid bir alacak bulunmamaktadır. Davaya dayanak icra takibi 366.942,99 TL alacak üzerinden başlatılmış, davalı tarafından bu miktardan 163.482,96 TL’lık alacak kısmının kabul edilerek ödendiği belirtilmiş ve takibin 203.460,03 TL’lık kısmına itiraz edilmiş olmasına rağmen, itirazın iptali davasında davacı taraf takip talebinde sehven gerçek bakiye alacaklarından fazla talep edildiğini ve takipten önce kısmi ödemelerin olduğunu belirterek ve icra takibinde davalı borçlu tarafından itiraz edilen miktar 203.460,03 TL olduğu halde 151.011,50TL alacak üzerinden davayı açarak bu miktara ilişkin itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda bilirkişi raporuyla belirlenen 150.849,70 TL üzerinden dava kısmen kabul edilmiş olmakla alacak miktarı belli ve sabit olmadığı gibi davalı borçlu tarafından borç tutarının bilinebilir, hesap edilebilir niteliği bulunmadığından alacak likid değildir ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin yasal koşullar oluşmamıştır.
Açıklanan nedenlerle davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine dair Dairemizin 30/12/2020 tarih ve 2020/1185 E.-2020/1372 K. sayılı kararı usul ve yasaya uygun olup, Yargıtay bozma ilamına karşı önceki kararda direnilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın kısmen kabulüne,
2- Davalının Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2016/4884 takip sayılı dosyasına yaptığı itirazının 150.849,70 TL’lık miktar bakımından iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3- Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine,
4- Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 10.304,54 TL harçtan peşin alınan 744,19 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.560,35 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
5- Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davada kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 18.280,72 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davada reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 161,80 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan 744,19 TL peşin karar harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8- Davacı tarafından ödenen 204,80 TL posta ve tebligat masrafı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.204,80 TL yargılama giderinden davadaki kabul oranına göre hesaplanan 2.202,37 TL’sının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
9- Davalı tarafından yapılan 54,00 TL posta masrafı ve 49,25 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 103,25 TL yargılama giderinden davada reddedilen orana göre hesaplanan 0,10 TL’sının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına,
10- 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 16/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
….
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır