Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/1215 E. 2023/783 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/1215 – Karar No:2023/783
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1215
KARAR NO : 2023/783

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2021
NUMARASI : 2017/824 E-2021/646 K

DAVACI :
VEKİLLERİ : Av. …- E-TEBLİGAT
:
DAVALI : …
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 06/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/07/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; Keles H-16 panosu 22.000,000 m³ dekapaj + ara dekapaj ve 2.700,000-ton kömür kazı, yükleme, nakliye ve stoklama işi’nin 21.07.2009 tarihinde müvekkil şirkete ihale edildiğini, ihale kararı üzerine müvekkili şirket ile davalı Kurum arasında, Ankara 54. Noterliği tarafından tasdik edilen 02.10.2009 tarihli, 11765 yevmiye numaralı sözleşme imzalandığını, söz konusu sözleşmenin 9.3 üncü maddesi kapsamında işin bitiş tarihinin, işyeri tesliminden itibaren 1280 gün olarak ve çalışılmayan sürenin yine sözleşmenin 9.4 üncü maddesi kapsamında 1 Aralık – 1 Nisan olarak belirlendiğini, müvekkil şirket tarafından çalışılan sürenin ise, müvekkil şirketten kaynaklanmayan nedenler sonucu davalı Kurumun onay ve izniyle belirlenen zamanlarda iş durdurma ve bu doğrultuda doğan süre uzatım işlemleri nedenleri ile iş bitirme süresinin uzadığını, davalı tarafından müvekkili şirkete gönderilen 01.10.2014 tarihli yazıda; çıkarılan kömüre ihtiyacın kalmadığı, bu nedenle işin tasfiyesi görüşünün oluştuğu belirtilerek müvekkil şirketin bu husustaki görüşünün sorulduğunu, müvekkil şirketin, 16.10.2014 tarihinde davalı kuruma verdiği dilekçe ile tasfiye işlemlerini kabul ettiğini ancak hak ettiği alacakların kendisine ödenmesini talep ettiğini, böylelikle sözleşmenin 16.10.2014 tarihinde sonlandırıldığını, 08.01.2015 tarihinde davalı tarafından tasfiye işlemine olur verildiğine ilişkin yazı, akabinde 23.03.2015 tarihinde tasfiye işleminin başlatılması hususuna olur verildiğine ilişkin yazı düzenlendiğini, 15.10.2015 tarihinde tasfiye komisyonunun oluşturulduğunu ve 22.10.2015 tarihinde de tasfiye komisyonuna olur verildiğini ancak bu zamana kadar tasfiyeye yönelik herhangi bir fiili işlem yapılmadığını, müvekkili şirketin yazılı ve sözlü açıklama taleplerine en ufak bir cevap dahi verilmediğini, hakkını aramasının engellendiğini, taraflarınca söz konusu işin başka bir şirkete yeniden ihale edildiğinin haricen öğrenildiğini, söz konusu dava dışı şirketin ilgili işte çalışmaya başladığının tespit edildiğini, davalının kötü niyetle müvekkil şirketin teminat mektuplarını iade etmediğini, söz konusu işte kullanılan araçların tasfiye işlemini sonuçlandırmadığı için teslim alınmasına olanak verilmediğini, bir takım alacakları da yıllardır tasfiye işlemi yapacağı bahanesi ile beklettiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak yaptığı kesintileri de iade etmediğini, 17.11.2017 tarihinde Ankara 63. Noterliği’nden 40926 yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiğini, ihtarnamede verilen 5 iş günü içerisinde ödeme yapılmadığını ve teminat mektuplarının taraflarına iade edilmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ,müvekkil şirkete ait davalı nezdinde bulunan 7 adet teminat mektubunun iadesini, davalı tarafından yapılan revize iş programı kapsamında haksız ve hukuka aykırı olarak kesilen 981.000,00 TL fiyat farkının, davalı tarafından yapılan revize iş programı kapsamında kömür nakliye yolunun projede tahmin edilenden uzun olması nedeni ile oluşan bakiye için şimdilik 100,00 TL fiyat farkının, kararname kapsamında şimdilik 100,00 TL ÖTV farkının, söz konusu işte kullanılan ve tasfiye işlemininin sonuçlandırılmaması nedeniyle teslim alınmasına olanak verilmeyen müvekkili şirket araçlarının şimdilik 100,00 TL kira bedellerinin ve şimdilik 100,00 TL kâr kaybı alacağının ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 22.09.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile; 16.10.2014 tarihinden itibaren tasfiye işleminin kötü niyetle yapılmaması ve söz konusu işte kullanılan ve tasfiye işlemi sonuçlandırılamadığı için teslim alınamayan müflis şirket araçlarının kira bedelleri tutarı toplam 18.792.672,66 TL’nin, kar kaybı/kazanç mahrumiyeti alacağının ticari faizi ile birlikte ödenmesine, davaya konu banka teminat mektuplarının ise dava aşamasında iade edilmesi nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; Keles H-16 panosu 22.000.000 m2 dekapaj + ara dekapaj ve 2.700.000 ton kömür kazı, yükleme, nakliye ve stoklama işinin tasfiyesi hususunda 01.10.2014 tarih, 73875274-755.06.02-2414/9330 sayılı davalı … firmasına muhatap yazılarında; Keles bölgesi Harman alan sahasındaki kömür rezervlerinin EÜAŞ Orhaneli Termik Santrali’nin kömür temin alanı olmaktan çıktığının, üretilecek kömürün bu aşamada EÜAŞ Orhaneli Termik Santrali’ne verilmesinin söz konusu olmadığının, mevcut durum itibari ile Keles H-16 panosundan üretilecek olan kömüre ihtiyaç kalmadığının, bu nedenle Keles H-16 panosu 22.000.000 m2 dekapaj + ara dekapaj ve 2.700.000 ton kömür kazı, yükleme, nakliye ve stoklama işinin tasfiyesi yönünde kurumlarının görüşü oluştuğundan bahisle işin mevcut durum itibariyle tasfiyesi yönündeki firma görüşünün bildirilmesinin istendiğini, davalı firmanın 16.10.2014 tarih 12462 sayılı yazısında; kurumun kamu yararı çerçevesinde ön görülen tasfiye kararını saygı ile karşıladıklarını, bu hususta firmalarının ilave her hangi bir zarar görmemesi halinde sözleşmenin ilgili maddeleri gereği her hangi bir tazminat talebi olmaksızın işin tasfiye edilmesini kabul ettiklerini belirttiğini, Yönetim Kurulunun 05.10.2015 tarih, 12/132 sayılı kararıyla, panonun 01.10.2014 tarihi itibariyle tasfiye edilmesine ve işlemlerin Genel Müdürlüklerince yürütülmesine yetki verildiğini, tasfiye (Geçici Kabul) komisyonunun, 05.11-08.12.2015 tarihleri arasında iş yerlerinde ve büroda yaptığı çalışmalar sonucu, yüklenici tarafından yapılmış işleri Tasfiye (Geçici Kabul) bakımından incelediğini ve Tasfiye Geçici Kabul Tutanağını ve Yapım İşleri Geçici Kabul Tutanağının davalı firma yetkilisi ile birlikte düzenlendiğini, … Müessese Müdürlüğünün 08.12.2015 tarihli, 10921 sayılı yazısı ile Tasfiye (Geçici Kabul) dosyasının Genel Müdürlüklerine sunulduğunu, davalıya tasfiye işleminin teklifi, davacının tasfiye talebini kabulü ile Yönetim Kurulu kararı arasında geçen zamanda davacının sözleşme kapsamında hiçbir faaliyette bulunmadığını, Yönetim Kurulu Kararının tasfiye tarihi olarak belirlenmesi halinde davacıya ceza uygulanması, hatta sözleşme kapsamında sözleşmenin feshi gerekeceğini, bu anlatılanlar doğrultusunda tasfiye tarihinin 01.10.2014 tarihi olarak alındığını, davacı şirketin 17.11.2017 tarihli ihtarnamesine 27.11.2017 tarihli ihtarla cevap verildiğini , davacının tasfiye sonrasında sahada bulunan makine teçhizatının sahanın dışına niçin çıkarmadığının anlaşılamadığını, tasfiye sonrasında makine teçhizatını çıkarmasına yönelik bir izin talebi olmadığını, hatta sahanın kurumları ile iştirakleri arasında yapılan sözleşme sonrasında davacının makine teçhizatını çalışma alanından kaldırmasının ihtaren duyurulduğunu, kullanılmayan ve kullanılma ihtimali olmayan makine teçhizat için kira bedeli istenmesinin davacının iyi niyetli olmadığını gösterdiğini, teminat mektuplarının kesin hesap sonucuna kadar uzatılması gerektiğini, Kamu İhale Kurulunun 06.05.2015 tarih, 2015/DK.D-86 sayılı “Özel Tüketim Vergisi Değişikliğinden Kaynaklı Olarak Hesaplanacak Fiyat Farkı Hakkında” kararı doğrultusunda firmaya 30-1, 31 Nolu hakkedişlerinde ÖTV fiyat farkı ödendiğini, tasfiye sonrasında sahaya dönük yapılacak işlemlerin müvekkili kurumun tasarrufunda olduğunu, davacı yüklenicinin kar mahrumiyet talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, 24.05.2021 tarihli ek raporda; yapılan kesintiler ve iade edilecek olan blokeler ve nakit teminatlar doğrultusunda davacının 938.402,70 TL alacağı olduğu, bu alacağın davalının ticari defter kayıtları ile örtüştüğü, kök rapor da belirtildiği üzere; davacının ÖTV farkına ilişkin talebi hususunda yapılan incelemede; İdare tarafından düzenlenen kesin hesapta ÖTV Fiyat Farkı Düzeltme adı altında dekapaj da 1.087,44 TL, kömür kazı yükleme ve nakliye işinde 3.482,98 TL fark ödendiğinin tespit edildiği, bu hususta davacının bir alacağının bulunmadığı, davacının kira bedeli talebi hususunda; mahkeme tarafından verilen görev doğrultusunda yapılan piyasa araştırmalarından ve dosya kapsamından; Tasfiye komisyon oluru 15.10.2015 tarihinde alındığı, 08.12.2015 tarihinde Tasfiye Geçici Kabul Komisyonu kurulduğu değerlendirildiğinde takriben 3 ay içerisinde tasfiye kesin hesabının yapılabileceği, bu durumda 08.03.2016-17.11.2017 tarihleri arasında 20,63 ay kira talebinde bulunabileceği, detayları ekte sunulduğu üzere talep edilebilecek tutarın ise 18.792.772,66 TL olarak hesaplandığı, davacı tarafin talebinin şirketin el çektirildiği tarih olan 16.10.2014 tarihi olduğu, mahkemenin talimatı ile yapılan tasfiye kesin hesap aşamasındaki makul süreye göre değerlendirme yapıldığı, yine davacı tarafın talebi olan kurumun belirlediği makine kirası talebi olup, dosya kapsamında bu bedele ilişkin belge sunulmadığından değerlendirme yapılamadığı, piyasa rayiçleri itibariyle değerlendirme yapıldığı, kök rapor da belirtildiği üzere; davacının kar kaybı/kazanç mahrumiyeti talebi hususunda dosyadaki belgelere göre; davacı ile yapılan sözleşme belirli bir bedelle dekapaj yapılması, üretilen kömürün belirli bir bedelle stok alanına naklini içeren 4734 ayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında yapım işi sözleşmesi iken sahanın Kurumun iştirakine verilerek değerlendirilmesi, üretilerek satılan kömürden belirli bir bedel alınmasını içeren rödövans sözleşmesi olduğu, sözleşmelerin kurgularının farklı olduğu, bu kapsamda davacının talebinin yerinde olmadığı, buna rağmen gelişen süreç içinde farklı bir kapsamda yapılan ihale nedeniyle kar/kazanç talebi hususunun mahkemenin takdirinde olduğunun bildirildiği, toplanan deliller ve dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; sözleşmenin tasfiyesi konusunda taraflarca mutabakata varıldığı, bu nedenle kar mahrumiyeti talep edilemeyeceği, yine iş makinalarının sahadan çıkarılmasına engel bulunmadığı halde davacı şirket tarafından usulünce başvuru yapıldığı hususunun kanıtlanamaması nedeniyle kira bedeli talebinin de haklı olmadığı, dava konusu teminat mektuplarının yargılama sırasında da iade edildiği, bir tanesinin süresinin sona erdiği, bilirkişi raporunun dosya içeriğine ve denetime uygun olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvurusunda; mahkemece reddedilen kısım yönünden eksik ve yetersiz inceleme ile karar verildiğini, davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini, bilirkişi ek raporunda da kabul edildiği gibi kira bedeli alacağının ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, 24.05.2021 tarihli ek bilirkişi raporu ile 18.792.772,66 TL kira bedeli alacağının hesaplandığını, ancak verilen karar kapsamında kira bedelleri alacağına hükmedilmediğini ve “iş makinalarının sahadan çıkarılmasına engel bulunmadığı halde davacı şirket tarafından usulünce başvuru yapıldığı hususunun kanıtlanamaması nedeniyle kira bedeli talebinin de haklı olmadığı” şeklinde bir gerekçe yazıldığını, mahkeme gerekçesinin kabul edilemeyeceğini, her ne kadar iş makinalarının sahadan çıkarılmasına engel olmadığı mahkemece kabul edilse de; makine teçhizatının ve işte kullanılan araçların taraflar arasında yapılan sözleşme gereği iş sahasından sözleşme sonlandırılmadan çıkarılmasının mümkün olamayacağını, sözleşme eki niteliğinde olan teknik şartname incelendiğinde de; 4 üncü maddesinde iş bitim tarihine kadar makine araç ve malzemelerin iş sahasından çıkarılamayacağının açıkça düzenlendiğini, davalı Kurumun da kabul ettiği üzere 01.10.2014 tarihinde taraflar arasında yapılan sözleşme kapsamında davacı şirketçe yürütülen işin tasfiyesine karar verildiği ancak tasfiye işlemlerinin yıllarca sonuçlandırılmadığını, yargılama sürecinde davalı Kurumun bir anda çalışmaya başladığını ve 20.03.2018 tarihli 8/75 sayılı karar ile Geçici Kabul (Tasfiye) Raporunu onaylandığını, 18.10.2018 tarihli, 252363 sayılı takrir yazısında belirtilen değerler üzerinden 18.10.2018 tarihli 22/217 sayılı karar ile de kesin kabulün onaylandığının mahkemeye bildirildiğini, tasfiye işlemi tamamlanmadan ve dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşme sonuçlanmadan (sözleşme kapsamında verilen banka teminat mektuplarının dahi süresi uzatılırken) araçların ve diğer teçhizatların iş sahasından çıkarılması sözleşme gereği mümkün olmadığından, müvekkilinin makine araç ve malzemelerin iş sahasından yıllarca çıkarılamadığını, davalı kurumun yıllar sonra tek taraflı yaptığı hesaplamalarının müvekkilince kabul edilmesinin mümkün olmadığını, yıllar sonra yapılan kesin kabul işleminin kabulü halinde dahi iş makinaları ve diğer teçhizatların en azından 18.10.2018 tarihine kadar çıkarılmasının yine sözleşme gereği mümkün olmadığını, araçların 2014 yılından itibaren davalı Kurumun tasfiye işlemini sonuçlandırmaması nedeni ile bekletildiğini ve araçlar yıllarca kullanılmadığı için adeta çürümeye terk edildiğini, müvekkilinin kullanmadığı araçlar için düzenli olarak vergi ödediğini ve bakımlarını da sağlamak zorunda kaldığını, davalı Kurumun tek taraflı yaptığı kesin kabul işleminin onay tarihi olan 18.10.2018 tarihine kadar (en azından davalı Kurumun iş makinalarının davacı şirket tarafından alınabileceğine ilişkin – banka teminat mektuplarının süre uzatımları isteniyor olsa da ve tasfiye işleminin bu tarihte dahi nihayetlendirilmediği ortada olsa da- 27.11.2017 tarihli ihtarnamesine kadar) kira bedeli hesabı kabul edilmesi gerektiğini, ek raporda da her ne kadar hatalı da olsa söz konusu kira bedeli hesabının yapıldığını, müflis şirket tarafından da davalı Kurum birim fiyatları ve davalı Kurum birim fiyatlarının olmadığı taşıtlar için ise … Kurumu’nun birim fiyatları kullanılarak iş bu kira bedeli hesabının yapıldığını, 2. ek bilirikişi raporunda kira bedeli hesabında bir kısım hatalar yapıldığını, mahkemece bu konudaki haklı ve hukuka uygun itirazlarının göz ardı edildiğini ve gerekçeli kararda da bu itirazlara yönelik bir değerlendirme/açıklama yapılmadığını, her ne kadar ek bilirkişi raporu ile davacının kira bedeli alacağına hak kazandığı ortaya koyulmuş olsa da, ek bilirkişi raporunda açıkça matematiksel çarpma hatası bulunduğunu, hesap tablosunda 68, 69, 70 ve 72 sıra numarası ile belirtilen satırlarda araç sayısının 2, 2, 4 ve 2 olarak gösterildiğini, ancak hesaplamada kira bedelleri tutarlarının araç sayılarına göre yapılmadığını, hesaplamaların hepsinin tek araç için yapıldığını, bu nedenle davacı şirketin alacağının eksik hesaplandığını, mahkemece bu husustaki itirazların değerlendirilmediğini, hesaplamada kullanılan piyasa değerlerinin nasıl belirlendiğinin bilirkişi raporunda açıklanmadığını, ek bilirkişi raporunda; kira bedellerinin hesaplamasında kullanılan değerlerin piyasadan toplandığı ve ortalama değerin kullanıldığı belirtildiği ancak bilirkişi raporunda iş bu piyasa değerini belirleyen olarak kabul edilen ticari işletmelerin nasıl seçildiğinin belirsiz olduğunu ve piyasada yalnızca bu üç firmanın olmadığını, raporda piyasa araştırması ve hesaplamaya ilişkin detaylı bir açıklamanın yapılmadığını, kaldı ki piyasa araştırmasından öte davaya konu araçların davalı kurumun sahasında sözleşme bitene kadar bulundurulması zorunluluğu olduğundan, esasında kira bedellerinin kamu kurumlarının üçüncü şahıslara uyguladıkları rayiç değer üzerinden hesaplanması gerektiğini, piyasa değeri olarak bilirkişilerce yapılan değerlendirmede kullanılan 3 işletmenin nasıl seçildiğinin belirtilmemesi, işletmeler arasındaki ücret uçurumunun neden kaynaklandığının belirsiz olması, 2021 yılı verisinin 2016 ve 2017 yılı verisi olarak kullanılabilmesi için ortaya çıkarılan kat sayı değerinin nasıl belirlendiğinin anlaşılamaması ve en nihayetinde davalı tarafın kamu kurumu olması ve davalı kurumdan kira bedeli istenmesi nedeni ile kamu kurumlarının üçüncü şahıslara uyguladıkları rayiç değer üzerinden hesaplama yapılması gerektiği göz önüne alındığında, yapılan itirazların değerlendirilerek raporun bu yönüyle yeniden değerlendirilmesi ve hesaplamanın bu kapsamda yapılarak gerçek değerlerin tespit edilmesi gerektiğini, yine raporda yapılan kira bedeli hesaplamasında; başlangıç süresinin 08.03.2016, bitiş süresinin de 17.11.2017 olarak belirlendiğini, ancak ne başlangıç süresinin ne de bitiş süresinin gerçeğe uygun olarak tespit edilemediğini, davalı kurum tarafından hukuka aykırı olarak geç, eksik ve hatalı yapılan geçici kabulün kira bedeli hesabı için başlangıç noktası seçilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki bilirkişi raporunda geçici kabul tarihinden sonra 3 ay içerisinde kesin kabul işlemlerinin yapılması gerektiği hususunda bir değerlendirme yapıldığını, bu doğrultuda başlangıç tarihinin belirlendiğini ancak bu tahminen belirlenen 3 aylık sürenin de kabul edilmesinin mümkün olmadığını, zira taraflar arasında yapılan sözleşmede açıkça 30 günlük bir süre öngörüldüğünü, bu halde hala tahminen bilirkişilerce bir süre belirlenmesinin hiçbir mantığı olmadığını, ayrıca yapılan işin mahiyeti gereği de kesin kabulün 3 ay bekletilmesinin mümkün olamayacağını, heyelan olması, yağmur yağması nedeni ile toprağın kabarması gibi hallerin ortaya çıkması sonucu hesaplamalarda ciddi değişiklikler olma ihtimali nedeni ile davaya konu dekapaj işlerinde kesin kabul işlemleri için süre daha kısa tutulmakta ve azami bir ay içerisinde sürecin sonlandırılması gerektiğinin kabulü gerektiğini, müvekkili tarafından 17.11.2017 tarihli ihtarname ile kira bedellerinin ödenmesinin davalı kurumdan talep edildiğini, söz konusu bitiş tarihi olarak davacı müflis şirketin davalı kurumdan ihtarname ile talepte bulunduğu tarihin alınmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, talep sonrasında araçlar aynı tarihte ilgili sahadan sözleşme gereğince yine çıkarılamadığını, mahkemece kira bedeli hesaplamlarına ilişkin itirazların değerlendirmediğini, davalının sanki bir fatura kesilmiş gibi KDV hesabı yapıp kendi kendine alacak miktarından mahsup ettiğini, “kesintiler” başlığı altında 73.726,17 TL bir borç kalemi çıkarıldığını, böyle bir borç kalemi olup olmadığı gibi, ne kesintisi olduğu ve yapılan bu kesinti hesabının nasıl neye dayanarak yapıldığının da belirsiz olduğunu, davalı kurum tarafından “kdv hariç bedel”in 1.017.198,83 TL olduğu belirtilirken, bu bedelden yeniden “kdv kesintisi” yapıldığını, davalı kurumun ek kesin teminatın nakit teminat hesabına alındığını belirterek nakit teminat hesabının önceki yıl 10.860,79 TL olduğunu, son hak edişte ise 55.832,56 TL olduğunu iddia ettiğini ve bu hesabı da hükme dayanak bilirkişi raporlarında kabul edildiğini, ancak bu hesaplamaların davalı kurum tarafından nasıl yapıldığı belirsiz olduğu gibi, özellikle önceki yıl 10.860,79 TL olarak belirlenen miktarın bir sonraki yıl nasıl 55.832,56 TL olmasının da açıkça şüpheli bir hesaplama olduğunu, davalı kurum tarafından “ödemeye esas tutar” olarak belirlenen miktar 1.041.123,75 TL iken, bu miktarın 938.402,70 TL’ye indirilmesinde dayanak gösterilen borç kalemlerinin neye dayandığı ve nasıl hesaplandığının belirsiz olduğunu, bu nedenle davalı kurum iddialarının kabulü ile yapılan bilirkişi hesaplamasının da eksik ve hatalı olduğunu, mahkemece bu hesaplamaya dayanarak hüküm kurulduğunu, ek bilirkişi raporunda bilirkişilerin herhangi bir hesaplama yapmadan bir anda davalı kurumun açıkça ortada olan hatalı hesaplamasını doğru kabul ederek rapor hazırladıklarını , raporun hükme esas teşkil etmesinin hiçbir koşulda hukuka uygun kabul edilemeyeceğini, talep edilen alacak miktarının bilirkişiler tarafından hesaplanması gerektiğini, davacı şirket kayıtları incelendiğinde de iş bu alacak miktarının 981.000,00 TL olduğunun açık olduğunu, hükme dayanak bilirkişi raporlarında hesaplanmayan alacak taleplerinin de hesaplanması gerektiğini, nakliye farkı alacağı talebinin ihaleye konu iş için açılan kömür nakliye yolunun tahmin edilenden uzun olması nedeni ile doğan fiyat farkına ilişkin olduğunu , ihaleye konu işin yapılması aşamasında; açılması zorunluluğu doğan kömür nakliye yolunun uzun olması nedeni ile de bir fiyat farkı alacağı doğduğunu, 23.10.2014 tarihli davalı Kurum yazısında da fiyat farkı doğduğunun davalı tarafından açıkça kabul edildiğini, davacının , Harita Mühendisi İrem SEVİM tarafından hazırlanan Keles H-16 panosu maden sahasında yer alan kömür nakliye yolunun uzunluğunun tespitini gösterir hesap/uzman raporunu dosyaya sunduğunu, 22.05.2019 tarihli hesap/uzman raporunun ve eki kömür nakliye yolunun karelajlı krokisinin, 1 adet yergösterir ortafoto ekli Google eart fotoğrafının dosyaya sunulmasına rağmen ne bilirkişiler tarafından ne de Mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmadığını ve gerekçeli karara bile yazılmadığını, hükme dayanak kök bilirkişi raporunda bu konuda yapılan tek değerlendirmenin 86.656,08-TL nakliye farkı bedelinin kesin hesapta idare tarafından uygun görüldüğüne ilişkin olduğunu, oysa bilirkişilerin nakliye yolu nedeni ile doğan gerçek fiyat farkının ne kadar ve fiyat farkına işleyecek faizi hesaplamadıklarını, harita mühendisi bilirkişinin de gerçekte açılan kömür nakliye yolunun ne kadar olduğunu dosya kapsamına konulan bir kısım dokümanlar eşliğinde tespit etmesi gerekirken teknik değerlendirme dahi yapmadığını, ek raporda da itirazların karşılanmadığını, alacak miktarının gerçek değerinin tespiti için söz konusu maden sahasında bilirkişi incelemesi yapılması talebinin mahkemece gerekçesiz olarak reddedildiğini, ÖTV farkı alacağı talebi yönünden bilirkişilerin davalı Kurum’un iddiasını doğru kabul ederek herhangi bir hesaplama ya da dosyaya sunulan tüm bilgi ve belgeler kapsamında yeterli bir inceleme yapmadan hazırladıkları raporun eksik ve hatalı olduğunu , davacı şirketin, davalı tarafından fiilen işten el çektirildikten sonra davalının kalan iş için dava dışı üçüncü bir kişi tarafından çalışmalara devam edilmesine (rödovans sözleşmesi ile olsa dahi) karar verildiğini, davalının kötüniyetle hareket ettiğini, alınan bilirkişi raporlarında ; kar/kazanç kaybının yerinde olmadığı, zira davalının dava dışı üçüncü şahısla yapmış olduğu yeni sözleşmenin rödovans sözleşmesi olması nedeni ile kurgularının farklı olduğununun belirtildiğini, Mahkeme bu açıkça haksız ve hukuka aykırı değerlendirmenin kabul edilerek bu alacak talebinin reddedildiğini, hükme dayanak bilirkişi raporunu hazırlayan heyet içerisinde ihale süreci ve rödovans sözleşmesi hakkında değerlendirme yapabilecek mesleki yeterliliğe sahip bir üye dahi bulunmadığını, kaldı ki hukuki değerlendirmenin mahkemece yapılacağını, bilirkişilerden talep edilenin ise yalnızca talep doğrultusunda, Mahkemece verilen göreve uygun bir hesaplama yapak olduğunu, davacı şirketin tasfiye işlemini 16.10.2014 tarihinde kabul ettiğini, davalı İdarenin bu tarihten itibaren yıllarca tasfiye işlemini yapmadığını, tek taraflı ve hatalı hesaplamalar sonucu yapmış olduğunu iddia ettiği tasfiye işlemini ise 18.10.2018 tarihinde yaptığını, bu konudaki Yönetim Kurulu kararının davacı şirkete 10.01.2019 tarihinde tebliğ edildiğini ve itiraz edildiğini, davalının dava dışı üçüncü şahısla 13.04.2017 tarihinde sözleşme yaptığını , davacının 2014 yılından beri tasfiye işleminin yapılmasını beklerken 2017 yılında davaya konu sahanın dava dışı üçüncü bir şahsa verilme kararı üzerine (davacı şirketin tüm araçları davaya konu saha içerisindeyken ve söz konusu iş için banka teminat mektuplarının sürelerinin uzatılması davalı Kurum tarafından ısrarla istenip, davacı şirketçe de bu sürelerin uzatılması işlemleri yapılırken) davacı şirketin davalı Kurumla olan tüm ilişkisi bitmiş gibi kabul edilmesinin açıkça gerçeğe ve hukuka aykırı olduğunu, bu süreç kapsamında (en azından 18.10.2018 tarihine kadar) davacı şirketin açıkça kar/kazanç kaybı yaşadığının muhakkak olduğunu, bu alacak kalemi için de herhangi bir hesaplama yapılmadığından hükme dayanak gösterilen rapora itirazlarının da mahkemece değerlendirilmediğini belirterek, mahkemece reddedilen kısım yönünden kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; davacının pek çok talebinin yersiz olduğunun mahkeme kararı ile ortaya çıktığını, kısmen kabulüne karar verilen tutarın ise zaten davacının EYNEZ-12 panosuna ait işine ilişkin sözlemeden kaynaklı alacaklarıyla takas edildiğini, Ankara (İflas) 21.İcra Müdürlüğü’nün 2017/23 sayılı dosyasından müvekkil Kuruma gönderilen 21.02.2020 tarihli (EK-1) ve 02.3.2020 tarihli (EK-2) yazılar ile 07.11.2019 tarihli yazılarında ikrar edilen 1.908.011,01-TL toplam ödemenin, devam eden davalardaki tüm haklarınız saklı kalmak kaydıyla tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte İflas Müdürülüğüne ödenmesi gerektiği, aksi takdirde İcra İflas Kanunu’nun 336’ncı maddesi gereğince işlem yapılacağı hususunun bildirildiğini, İflas Müdürlüğü’ ne müvekkili Kurumca gönderilen 19.03.2020 tarihli ve 96955554-641.03.03-E.3028013 cevabi yazıda da (EK-3) belirtildiği üzere, davacı müflis firmanın müvekkili Kurum ile arasında iki adet sözleşme imzalandığını, birinin ELİ Müessese Müdürlüğü Soma EYNEZ-12 panosu 15.000.000 m3 dekapaj işi , diğerinin ise Bursa KELES H-16 Panosu 22.000.000 m3 dekapaj+ara dekapaj, 2.700 000 ton KKYNS işi olduğunu, davacı tarafından EYNEZ-12 işinden kaynaklı olarak müvekkil Kurum aleyhine Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/754 Esas Sayılı Dosya (Ank. 19. Atm 2013/265 Eski Esas) dosyası ile; 31.01.2013 tarihinde yapılan fesih işlemi ile 05.10.2012 tarihli ihtarnamenin yasal şartları taşımadığının ve haksız işlemler olduğunun tespitine, dolayısı ile müvekkil Kurumun fesih işleminin de hukuka aykırı olduğunun tespitine, haksız fesih sebebiyle teminat mektubunun irat kaydedilmeyeceğinin tespiti ile mektubun iadesine; bunun mümkün olmaması halinde de mektup bedelinin ve mektubun haksız olarak irat kaydedilmesi nedeniyle meydana gelen zararın ödenmesi gerektiğinin tespitine, şimdilik bu alacakla ilgili 5.000-TL’nin 31.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avansı faiziyle birlikte ödenmesine; … firmasının kalan bakiye işi yapmadığı için uğradığı zararın tespitine ve şimdilik 5.000-TL’nin 31.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avansı faiziyle birlikte müvekkil Kurumdan alınarak firmaya ödenmesine; Firma işi, iş makineleri ile yaptığından ve bakiye işi de yapamadığından dolayı uğradığı zararın tespitine ve şimdilik 5.000-TL’nin 31.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avansı faiziyle birlikte müvekkil Kurumdan alınarak firmaya ödenmesine; fazla teminat alındığının tespitine, şimdilik 5.000-TL’nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte müvekkil Kurumdan alınarak firmaya ödenmesine; bugüne kadar ödenmeyen hakediş bedellerinin tespitine, şimdilik 5.000-TL’nin 31.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte firmaya ödenmesine karar verilmesi istemli dava açıldığını, 21.06.2013 tarihinde ise müvekkil Kurum tarafından, anılan davaya cevap verilirken 3.564.140,0TL ceza (gecikme ve şantiye mühendisi cezası) ve 362.958,11-TL kesin teminat güncelleme bedeli olmak üzere toplam “3.927.098,11-TL’nin tahsili istemli karşı dava açıldığını, anılan dosyada düzenlenen 20.04.2015 tarihli bilirkişi raporunda müflis firmanın alacağının 77.205,83-TL, müvekkil Kurum alacağının ise toplamda 2.468.178,11-TL olarak hesaplandığını, 10.05.2017 tarihli 2. bilirkişi raporunda müflis firmanın alacağının 77.205,83-TL, müvekkil Kurum alacağının ise toplamda 939.408,11-TL olarak hesaplandığını, her ne kadar iflas idaresi vekilince hakem bilirkişi heyeti kurulması talep edilmişse de iflas kararı nedeniyle yargılamanın durdurulduğunu ve 2. alacaklılar toplantısının beklendiğini, müflis firmaca müvekkili Kurum aleyhine 15.12.2017 tarihinde bu kez KELES işinden kaynaklı alacaklarının tahsili için açılan işbu davanın konusu olan KELES H-16 işinden dolayı müflis firmanın müvekkil Kurumdan 32. Hakedişe esas olarak geçici kabul tarihi olan 01.10.2014 tarihi itibariyle 1.041.123,75-TL fiyat farkı alacağı doğmuş olup, Eylül 2018 tarihi itibariyle güncellenmiş hali ile alacağın 1.908.011,11-TL olarak belirlendiğini, bahse konu … ….A.Ş.’nin müvekkili Kurumdan alacağı olan 1.908.011,01 TL güncellenmiş tutarın, müvekkil … Genel Müdürlüğü’ nün 18.10.2018 tarih 22/217 nolu Yönetim Kurulu kararı (EK-4) ile Soma Eynez-12 panosu işinden borcu 8.357.412,08-TL’den mahsup edilmesi kararı doğrultusunda mahsup işlemi yapıldığını, bu bağlamda; Keles H-16 panosu işinden KDV dahil hakediş tutarının 1.200.294,62-TL olduğunu, ancak firmaya yazılı ihtarda bulunulmasına rağmen fatura düzenlemediğinden KDV tutarı 183.095,70 TL düşülerek 1.017.198,83 TL brüt alacağı olarak muhasebe kayıtlarına alındığını, bu alacağından yasal olarak kesilmesi gereken 30.515,96 gelir vergisi stopajı, 54.928,74 TL KDV tevkifatı, ve diğer kesintiler olmak üzere toplam 159.170,80 TL kesilerek kalan 858.027,96 TL olarak firmanın net olarak alacaklandırıldığını, 858.027,96 TL alacağına 13.681,39 TL bloke alacağı ilave edilerek firma alacağının 871.709,35 TL olduğunu, 871.709,35 TL alacağı ve 66.693,35 TL güncellenen fiyat farkından teminatı olmak üzere toplam 938.402,70TL’ nin (işbu davada kısmen kabul edilen tutar), EYNEZ-12 panosu hakedişinden doğan borçlarına mahsup edildiğini, yani … ….A.Ş.’nin Keles H-16 panosu işinden doğan alacağının TKİ Yönetim Kurulunun 18.10.2018 tarih 22/217 nolu kararı gereği EYNEZ-12 panosu işinden doğan borcuna mahsup edilmesi nedeniyle bu işten alacağı bulunmadığını, görüldüğü üzere EYNEZ-12 işinden olan müvekkili Kurum alacağını düşük olarak belirleyen bilirkişi raporu hükme esas alınsa bile faizi ile birlikte, bu alacağın KELES H-16 işinden kaynaklı borcundan daha fazla olacağını, müvekkili Kurumca, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 139, 142 ve 143’ üncü maddeleri ile ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 200’ üncü maddesi uyarınca müflis firmanın KELES H-16 işinden kaynaklı olarak müvekkilinden olan alacağının, EYNEZ-12 işinden kaynaklı olarak müvekkili Kuruma olan borcuna takas edildiğini, iflas sürecinde olan firmadan alacaklarının tahsil edilmesinin zaten zor iken, bahsi geçen müzekkerelerin gereğinin yerine getirilmesinin, müvekkili Kurumu zarara uğratacağından, takas işlemi nedeniyle İcra ve İflas Kanunu’nun 336’ ncı maddesi gereğince işlem yapılmasına da gerek olmadığının İflas Müdürlüğüne de bildirildiğini, İflas Müdürlüğü’nün de bu hususa herhangi bir itirazının olmadığını, bu sebeple Mahkemece kısmen kabulüne karar verilen tutar hakkında da karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin yanlış olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle davada talep edilen ÖTV’den kaynaklanan fiyat farkına ilişkin alacağın 11/09/2014 tarih 29116 sayılı mükerrer resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 Sayılı Kanunu’nun 13.maddesinde bulunan “22/09/2012 tarihinden önce 4734 sayılı Kanuna göre ihalesi yapılan ve ihale dökümanında fiyat farkı hesaplanabilmesine ilişkin hüküm bulunan yapım işleri ihalelerinde, yaklaşık maliyetin yarısından fazlasına akaryakıt giderinin oluşturduğu ve maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle fesih veya tasfiye edilmeksizin geçici kabulü yapılmış işler ile devam eden işlerin, 22/09/2012 tarihinden sonra gerçekleştirilen kısımlarında kullanılan akaryakıta ilişkin olarak özel tüketim vergisinde gerçekleşen artış nedeniyle fiyat farkı hesaplanmasında 31/08/2013 tarihli ve 28751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2013/5217 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı hükümleri uygulanır.” hükmü dikkate alındığında, kararnameden sonraki dönem için ÖTV’den kaynaklanan fiyat farkının hesaplanıp ödendiğinin anlaşılmasına, sözleşme tarihinden itibaren kararnameye kadar olan döneme ilişkin talebin, belirtilen kararnamedeki şartların oluşmaması nedeniyle istenemeyeceğine, yine tasfiyeye ilişkin taraf iradelerinin birleştiği tarihten itibaren davacıya ait iş makineleri ve teçhizatın davacı tarafça talep edilmesine rağmen davalı tarafça iade edilmediğine ve bunların davalı tarafça kullanıldığına ilişkin bir iddianın bulunmadığı gibi ve bu hususun ispat edilememiş olmasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair istinaf nedenleri yerinde görülmemiş, esastan reddi gerekmiştir.
Taraflar arasında 02/10/2009 tarihli KELES H-16 panosu 22.000.000 m³ dekapaj + ara dekapaj, 2.700.000 ton kömür kazı yükleme, nakliye ve stoklama işine ilişkin eser sözleşmesi ilişkisi bulunmakta olup, davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Sözleşmenin 3.maddesinde işin adı, yapılma yeri, niteliği ve miktarı, 8. Maddede sözleşme eklerinin ve 14. maddede ise fiyat farkı ödenmesi ve hesaplanması şartlarının düzenlendiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamından sözleşmenin ifası aşamasında davalının 01/10/2014 tarihli yazı ile sözleşmenin tasfiyesi yönünde davacıya teklifte bulunduğu ve davacının da 16/10/2014 tarihli cevabi yazı ile sözleşmenin tasfiye edilmesini kabul ettiği, böylece taraf iradelerinin sözleşmenin tasfiye edilmesi hususunda birleştiği ve bu hususun tarafların kabulünde olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirkete ait davalı Kurum nezdinde bulunan 7 adet teminat mektubunun iadesine, davalı kurum tarafından yapılan revize iş programı kapsamında haksız ve hukuka aykırı olarak kesilen 981.000,00 TL fiyat farkının, kesinti yapıldığı günden itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte iadesine, davalı kurum tarafından yapılan revize iş programı kapsamında kömür nakliye yolunun projede tahmin edilenden uzun olması nedeni ile oluşan bakiye fiyat farkının tahkikat sonucunda tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere şimdilik 100,00 TL , kararname kapsamında ÖTV farkının tahkikat sonucunda tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere şimdilik 100,00 TL, 16.10.2014 tarihinden itibaren tasfiye işleminin kötü niyetle yapılmaması ve davalı Kurum’un bakiye işi başkasına ihale etmiş olmasına rağmen, söz konusu işte kullanılan ve tasfiye işlemi sonuçlandırılmadığı için teslim alınmasına olanak verilmeyen müvekkili şirket araçlarının 16.11.2014 tarihinden itibaren şimdilik 100,00 TL kira bedelinin , müvekkili şirkete davalı Kurum tarafından fiilen işten el çektirildikten sonra, işin üçüncü kişiye ihale edilmesi nedeniyle 100,00 TL kar kaybı/kazanç mahrumiyeti alacağın davalıdan tahsili talebinde bulunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama aşamasında alınan 24/05/2021 tarihli ek rapor esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 14.maddesi gereğince işin uzaması nedeniyle fiyat farkı ödeneceği, sözleşme bedelinin KDV hariç düzenlendiği ve Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere fatura düzenlenmemesinin KDV alacağının talep edilemeyeceği sonucunu doğurmayacağı gözetildiğinde, idarece düzenlenen 17/10/2018 tarihli 32 nolu son tasfiye kesin hakedişe esas kesin hesap tablosunda kabul edildiği üzere, işin uzaması nedeniyle ödenmesi gereken KDV dahil fiyat farkının (930.542,75 TL fiyat farkı + 167.497,69 TL KDV = ) 1.098.040,44 TL ile nakliye yolunun uzaması nedeniyle ödenmesi gereken fiyat farkı talebine ilişkin taleple bağlı kalınarak 100,00 TL üzerinden toplam 981.100,00 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ve fiyat farkı alacaklarına KDV eklenmeksizin düzenlenen ek rapor esas alınarak hüküm kurulması doğru olmadığından, davacı vekilinin bu hususlara ilişkin istinaf nedenlerinin kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, taleple bağlı kalınarak fiyat farkı alacağı nedeniyle 981.000,00 TL ve nakliye yolunun uzaması nedeniyle 100,00 TL fiyat farkı olmak üzere toplam 981.100,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
3-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/10/2021 tarih ve 2017/824 Esas- 2021/646 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına,
4-Davanın kısmen kabulü ile,
-981.100,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
5-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 67.018,94 TL karar ve ilam harcının 16.759,86 TL peşin harç ile 320.932,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 337.691,86‬ TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 270.672,92‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 67.018,94 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 385,20 TL posta gideri ve 6.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.416,6‬0 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre hesaplanan 318,26 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettiren davacı yararına AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 125.921,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
10-Kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettiren davalı yararına reddedilen kısım yönünden AAÜT’nin 13/3 maddesi uyarınca hesap ve takdir edilen 125.921,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
11-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran ilgili tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
12-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
13-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 64.102,29‬ TL istinaf karar harcının peşin alınan 16.025,58 TL harcın mahsubu bakiye 48.076,71‬ TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
14-Davacı tarafından yapılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 9,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 229,7‬0 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
15-Davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 06/07/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır