Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/1158 E. 2023/245 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/1158 – Karar No:2023/245
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1158
KARAR NO : 2023/245

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/05/2022
NUMARASI : 2022/149 E-2022/411 K

DAVACILAR :
VEKİLİ : Av. …- E-TEBLİGAT

DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …- E-TEBLİGAT

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit, Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 01/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/03/2023
Davacılar vekili tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit ve alacak davasında mahkemece menfi tespit davasının kesin hüküm nedeniyle, alacak davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ile katılma yolu ile davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili; davacıların Libya Tobruk’da 2.500 m³’lük 2 adet, 5000 m³’lük 4 adet ve 10.000 m³’lük 1 adet su depoları inşaatı demir-kalıp-beton işleri işçiliklerinin yapılması işiyle ilgili olarak 2009 yılı Ocak ayı sonunda Şubat ayı başlarında iş sahibi olarak davalı … ile görüştüklerini, görüşmelerde davalının yanında … isimli şahsın davalının danışmanı olarak bulunduğunu, davacılar tarafından teklif sunulduğunu, sözleşme görüşmelerinin başlangıcında … A.Ş. adına sahibi ve temsilcisi olarak teklif alan davalının, davacıların tekliflerine karşılık geri dönüşünde kendisinin sahibi ve temsilcisi olarak hareket ettiği işveren olarak…. Şti.’nin gözüktüğü sözleşme taslağını verdiğini, bu görüşmelerin yapıldığı “…” adresinde bulunan davacıya ait ofisin kapısında … A.Ş., …. Şti.,…, … gibi birçok farklı şirket levhalarının asılı olmasıyla davalının uluslararası bir şirketler topluluğunun sahibi, dış ülkelerden aldığı müteahhitlik işleri ve dış ticaretle uğraşan bir kişi izlenimi vererek hareket ettiğini, davacıların teklifine karşılık davalı tarafından işveren olarak…. Şti.’nin gözüktüğü sözleşme taslağının davacılarca kabul görmesi üzerine nihai sözleşmenin imzalanmasının hemen öncesinde davalının; Libya mevzuatı gereğince Libya’da iş yapılabilmesi ve gidecek işçilerin vize oturum gibi işlemlerinin gerçekleşmesi için bir Libya vatandaşının ortak bulunduğu Libya’da kurulmuş bir şirket adına sözleşmenin yapılması gerektiğini belirterek müvekkil davacılar ile davalı işveren olarak; … ile “Libya-Tobruk 2500 m³ 2 Adet, 5000 m³ 4 Adet ve 10.000 m³ 1 Adet Su Depoları İnşaatı Demir-Kalıp- Beton İşleri İşçilik Sözleşmesi”nin 02 Mart 2009 tarihinde Ankara’da imzalandığını, imzalanan iş bu sözleşmenin 11. maddesinde aynen “Sözleşmenin imza aşamasını takiben yükleniciye 12.000,00 USD, ikinci işçi sevkiyatından önce 7.000,00 USD, üçüncü işçi sevkiyatından önce 7.000,00 USD teminat senedi karşılığı avans ödemesi yapılacaktır. Ödenen bu avanslar 1, 2 ve 3. hakedişlerden sırasıyla kesilir. … İşveren yapılacak hak ediş tutarının %10 kadarını teminat olarak içeride tutacaktır. Bu teminatlar, işin sonunda tüm sistemlerin çalışır vaziyette tesliminden sonra ve kabulde madde 13’de yer alan şartlara göre yükleniciye iade edilecektir. Sözleşme teminatı olarak 42.000,00 USD tutarında teminat senedi sözleşme imzalanmasında yüklenici tarafından işverene teslim edilecektir.” düzenlemesi bulunduğunu, bu madde uyarınca sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte ve aynı anda, verilecek avanslar için 12.000,00 USD, 7.000,00 USD ve 7.000,00 USD miktarlı ve sözleşme teminatı olarak 42.000,00 USD miktarlı, tanzim tarihi ve miktarları rakamla doldurulan, diğer kısımları boş bırakılmış haliyle davacıların keşideci ve kefil olarak imzalamış oldukları senetleri, vereceği avansların ve sözleşmenin teminatı olarak davalıya verdiklerini, taraflar arasında bu sözleşme dışında başkaca hiçbir ticari ve şahsi ilişki bulunmadığını, davalı tarafından icra takibine konulan bu senetlerin sözleşme uyarınca yapılacak avans ödemelerine karşılık teminat olarak alındığını, bu senetlerin davalı tarafından sonrasında sözleşmeye ve hukuka aykırı bir şekilde teminat olarak alınmasına karşın nakden, vade tarihi ve diğer boş kısımları yazılmak ve kendisini alacaklı/lehdar göstermek suretiyle doldurulduğunu ve takibe konulduğunu, davalının, senetlerin teminat senedi olmadığını, verdiği ödünç para karşılığı alındığını iddia ettiğini, davalının bu iddiasının doğru ve gerçek olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesi düzenlemesi, sözleşmenin imza tarihi ve takibe konulan bonoların düzenleme tarihlerinin aynı tarih olması, sözleşmeyle kararlaştırılan avans miktarları ile bonolarda yazan bedeller aynı olması birlikte değerlendirildiğinde, takibe konu bonoların sözleşme uyarınca verilecek avanslar karşılığı teminat olarak alınan bonolar olduğunun görüleceğini, davacıların takibe konu senetlerden ve senetlerin verilmesinin dayanağı olan sözleşmeden veya başkaca hiçbir sebepten dolayı davalıya karşı hiçbir borçları olmadığını, davalıdan sözleşmeden kaynaklı olarak halen hakediş alacakları bulunduğunu belirterek; 02/03/2009 tanzim tarihli 7.000,00 USD, 7.000,00 USD ve 12.000,00 USD miktarlı üç adet bonodan ve icra takibi dosyasından davacı müvekkillerin borçlu olmadığının tespitini, senetlerin ve icra takibinin iptalini, davalının %40 kötüniyet tazminatı ödemesini, şimdilik 1.000,00 USD hakediş alacağının en yüksek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; davalılarca aynı konuda, aynı hukuki sebep ile aynı iddia ve olgulara dayalı olarak daha önce de menfi tespit davası açıldığını, açılan davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/03/2011 tarih ve 2009/813 Esas- 2011/115 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiğini, kararın, Yargıtayca onanarak 11/03/2016 tarihinde kesinleştiğini, kararda “Davacıların takip dayanağı senetlerin, teminat senedi olduğuna ilişkin iddiasını yasaya uygun biçimde kanıtlayamadığı…” belirtilerek davanın reddedildiğini, HMK m.114/1-i uyarınca davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olmasının dava şartı olup işbu davanın bu sebeple reddi gerektiğini, davacıların tüm iddialarının haksız, soyut ve mesnetsiz olduğunu, iddianın aksine, davalının böyle bir sözleşme imzalamadığını, iddia olunan sözleşmenin tarafı olmadığını, hiç bir şekilde ileri sürülen akdi ilişkiyi kabul etmemek kaydıyla zamanaşımı, hak düşürücü süre, yetki ve davalının tacir sıfatı bulunmadığından görev itirazlarının bulunduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili ve menfi tespit talebine yönelik olduğu, Ankara 23. İcra Müdürlüğü’nün 2009/15876 Esas sayılı takip dosyasının yenilenmesi sonrasında 2021/1624 Esas numarasını aldığı, 6100 sayılı HMK’nın 303/1. maddesinde “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” 303/2. maddesinde ise “Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder şeklinde olup kesin hükümden bahsedebilmek için; davanın taraflarının, dava sebeplerinin aynı olması ve dava konusunun da aynı olması gerektiği, eldeki davanın incelenmesinde Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin derecatan geçerek kesinleşen dava dosyasındaki tarafların aynı olup, davacının talep sonucunu dayandırdığı vakıaların ise, takibe konu senetlerin Libya Tobruk Su Depoları İnşaatı Demir Kalıp Beton İşçilik Sözleşmesi gereğince avans bedeline teminat olarak verildiği, toplamda 59.212,47 USD iş bedelinin ödenmediğine ilişkin olduğu, her iki davadaki taleplerin de menfi tespite yönelik olduğu gerekçesiyle; menfi tespite ilişkin davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacının iş bedeline yönelik alacak talebine ilişkin yapılan değerlendirmede ise; davaya konu 02/03/2009 tarihli sözleşmenin iş sahibinin … olup yüklenicisinin … olduğu, yine ilk açılan davada davalı … tarafından 23/03/2011 tarihli celsede yemin beyanında bulunulmuş olup davalı tarafından senetlerin ödünç sözleşmesi karşılığında alındığı, 02/03/2009 tarihli sözleşmenin teminatı olmadığı, şirket hissedarı da olmadığı şeklinde yemin edildiği, ilk dava yönünden taraflar arasında sözleşme ilişkisi olmadığına yönelik yapılan tespitin eldeki dava bakımından da kesin delil teşkil ettiği, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin ispatlanamadığı gerekçesiyle; iş bedeli alacağı yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekili istinaf başvurusunda; mahkemece 6100 Sayılı HMK’nın 303.maddesine dayanıldığını, her iki dosyanın müddeabihinin, dava sebebinin ve dayandığı delillerin aynı olmadığı hususlarının dikkate alınmadığını, mahkemenin hüküm gerekçesinde dayandığı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/813 Esas-2011/115 Karar sayılı dava dosyası ile işbu davanın tarafları aynı ise de her iki davanın müddeabihinin, dava sebebinin ve dayanılan delillerinin aynı olmadıklarını, söz konusu ilk davada dayanılan vakıalar ve deliller ile eldeki dosyada dayanılan somut vakıalar ve delillerin (dosyada mevcut olan yazılı belge ve kayıtlar ile dayanılan diğer deliller) farklı olduğunu, ilk davanın İİK’nun 72. maddesi uyarınca sadece menfi tespit davası olup, iş bu davada sözleşme (TBK, TTK) ve kıymetli evrak hukukuna dayanan bonolar sebebiyle davacı müvekkillerinin borçlu olmadığının tespitinin, senetlerin ve icra takibinin iptalinin yanında, davacı müvekkillerinin davalıdan olan 59.212,47 USD hakediş alacaklarının da tahsili talebinde bulunulduğunu, ilk davanın açıldığı esnada ve yargılama sürecinde Libya’da yaşanan iç karışıklıklar ve çatışmalar nedeniyle somut olayla ilgili birçok delile dayanılmadığını, dayanılan delillerin bir çoğuna ulaşılamadığını ve imza incelemesi yaptırılmadan davalıya yemin teklifinde bulunulmak suretiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verildiğini, ilk ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihlerin aynı kabul edilemeyeceğini, davacıların hakediş alacağına yönelik taleplerinin yargı nezdinde çözümü ilk davaya da konu edilen menfi tespit talebine yönelik uyuşmazlığı da kapsamakla birlikte iptal ve alacak tahsili taleplerini de içerdiğini, davalının sözleşme ve senetlerle, taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı ticari ilişki ile olan bağını ve irtibatını kuran yargılamada sunulan kayıt ve belgelerin tamamının ilk dosya kapsamına girmediğini ve değerlendirilmediğini, dava dilekçesinde dayanılan somut vakıalar ile delil dilekçesinde bildirilen kayıt ve belgelerin tamamının yazılı delil başlangıcının ötesinde senetlerin bu sözleşme kapsamında davalı tarafa verildiğini ve davacıların hakediş alacaklarının bulunduğunu ispatlar nitelikteki vakıa ve deliller olup ilk davadaki talebin dayandığı delil ve vakıalardan farklı, dava konusu taleplerini ispatlar nitelikteki delil, kayıt ve belgeler olduklarını, dolayısıyla aynı vakıalara dayanılarak açılmış bir dava olmadığından kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceğini, sözleşmedeki imzanın davalıya ait olduğuna dair imza incelemesi dahi yaptırılmadığını, somut olay ve dosya kapsamı itibarıyla toplanmış olan tüm bu delillerin ilk hükümden sonra meydana gelen ve yeni temin edilen belge kayıt ve vakıalara dayanılarak açılan davada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Sahtecilik ve Dolandırıcılık Bürosunun davalı aleyhinde 2022/65849 sayılı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, iş ve çalışma hürriyetini ihlal suçundan açılan 2022/79995 sayılı soruşturma dosyalarını da dikkate almadan, delilleri toplamadan, imza incelemesi yaptırmadan mahkemenin ilk açılan davada davalının yeminli beyanında senetlerin ödünç sözleşmesi kapsamında alındığını, sözleşmenin teminatı olmadığını, şirket hissedarı da olmadığını beyan ettiğinden ilk dava yönünden taraflar arasında sözleşme ilişkisinin olmadığına yönelik yapılan tespitin eldeki dava bakımından da kesin delil teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermesinin usule ve hukuka aykırı olduğunu belirterek; usul ve esas yönünden hukuka aykırı mahkeme kararının kaldırılmasını, dava konusu edilen taleplerinin tamamı yönünden yapılacak yargılama neticesine göre kabulüne karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı vekili katılma yoluyla istinaf başvurusunda; davanın reddi kararı yerinde ise de, davacıların kötüniyet tazminatına mahkum edilmemelerinin hatalı olduğunu, ayrıca reddedilen iki talep yönünden de davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir iken tek vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek; davacıların istinaf talebinin reddini, katılma yoluyla istinaf taleplerinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm tesis edilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve alacak istemine ilişkin olup, mahkemece menfi tespit isteminin kesin hüküm, alacak isteminin pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen kararına karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacılar vekili; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, taraflar arasında 02/03/2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Libya-Tobruk 2.500 m³’lük 2 adet, 5000 m³’lük 4 adet ve 10.000 m³’lük 1 adet su depoları inşaatı demir-kalıp-beton işleri işçilik sözleşmesinin 11.maddesi uyarınca yapılacak avans ödemeleri karşılığında davalı taraftan teminat olarak alınan ve sözleşmeye aykırı olarak doldurulmak suretiyle Ankara 23. İcra Dairesi’nin (eski 2009/15876 Esas) yenilenmekle 2021/1624 Esas nolu icra dosyasıyla takibe konulan 02/03/2009 tanzim tarihli 7.000,00 USD, 7.000,00 USD ve 12.000,00 USD miktarlı 3 adet bonodan ve icra takibi dosyasından kaynaklı davacı müvekkillerinin borçlu olmadığının tespitini, senetlerin ve icra takibinin iptalini, davalının %40 kötüniyet tazminatı ödemesini ve şimdilik 1.000,00 USD hakediş alacağının en yüksek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, harca esas değeri 50.000,00 TL olarak göstermiştir.
492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre: Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir (2. md.). Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev’i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınır (15. md.). Noksan tespit edilen değerler hakkında 30’uncu madde hükmü uygulanır (16/4. md.). Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınır (21. md.). (1) sayılı tarifede yazılı nispi karar ve ilâm harcının 1/4 ü peşin alınır (28. md.). Yargılama sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o oturum için yargılamaya devam olunur, takip eden oturuma kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır (30. md.). Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz (32. md.). HMK 120/1. maddeye göre de davacı, yargılama harçlarını mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Harçlar Yasası’ndaki bu düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan görevi gereği mahkemelerce kendiliğinden gözönünde tutulması gerektiği gibi istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesince de re’sen dikkate alınır.
Dava konusu talep, yabancı para cinsinden düzenlenen ve yabancı para cinsinden takibe konulan senetler yönünden borçlu olmadığının tespiti ve yine yabancı para cinsinden alacak istemine ilişkin olup, döviz üzerinden açılan davalarda dava değeri dava tarihindeki kur üzerinden TL karşılığına göre tesbit edilip bu değere göre karar tarihindeki tarifeye göre harç ve vekalet ücretine hükmedilecektir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/3473 Esas – 2020/2039 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)
Bu kapsamda dosya incelendiğinde, mahkemece; menfi tespit talep edilen icra dosyasındaki takip miktarı ve yine aynı dilekçe ile talep edilen 1.000,00 USD hakediş alacağı yönünden, dava değeri, dava tarihindeki kur üzerinden TL karşılığı belirlenerek eksik harç ikmal edildikten sonra yargılamaya devam edilmesi gerekirken, kamu düzeninden olan harç hususu gözden kaçırılarak eksik harç ikmal ettirilmeden yargılamaya devam olunarak karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin istinaf başvurularının esası incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının esası incelenmeksizin KABULÜNE,

2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/05/2022 tarih ve 2022/149 Esas- 2022/411 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

4-Davacılar tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde kendilerine iadesine,
5-Davalı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
6-İstinaf başvurusu nedeniyle taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak 01/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır