Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2022/102 E. 2022/1035 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/102 – Karar No:2022/1035
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/102
KARAR NO : 2022/1035

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/05/2019
NUMARASI : 2018/264 E-2019/352 K

DAVACI :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 19/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/11/2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkili şirket tarafından … şirketi yönetiminde, … adresinde imal ve inşa edilen … … projesinin tüm site içi pergola imalatları ve mobilya aksesuar malzemelerinin temini ve montajı konusunda davalı şirketle anlaşıldığını, müvekkili şirketçe davalıya bu iş için gönderilen proje üzerine davalının müvekkiline mail yolu ile teklif formu ve ürünlere ait yerleşim görsellerini ilettiğini, bunların müvekkilince teyidi üzerine taraflar arasında bir sözleşme husule geldiğini, müvekkili şirketin ilgili birimleri, defaten hem yazılı hem sözlü olarak uyardığı halde davalının, sözleşme ile yüklendiği hiçbir edimi yerine getirmediğini, sözleşmenin üzerinden bir ayı aşkın süre geçmesine rağmen işe henüz başlanmamış olduğunu anlayan müvekkilinin, 29/06/2017 tarihinde Denizli 3. Noterliği aracılığı ile … yevmiye nosu ile gönderdiği ihtarname ile davalıya yükümlülüklerini yerine getirmesi için ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 günlük süre verdiğini, davalının 06/07/2017 tarihli cevabi ihtarnamesi ile bunu kabul etmediğini gösterdiğini, müvekkilinin de işin daha fazla sürüncemede kalmaması için 06/07/2017 tarihinde başka bir firma ile daha yüksek bir bedelle anlaşmak zorunda kaldığını, dava dışı … Tasarım Uygulama adlı şirketin, davaya konu işi 06/07/2017 tarihinden itibaren yaklaşık bir aylık bir sürede tamamlayarak müvekkiline teslim ettiğini belirterek; davalının borcunu ifa etmemesi dolayısıyla ve müvekkilinin uğradığı şimdilik 11.157,00 TL zararın ve davalı ile müvekkili arasında akdedilen sözleşme uyarınca, davalının ödemesi gerekli olan ve esas miktarı yargılama sırasında bilirkişi incelemesi ile yapılacak hesapla ortaya çıkacak şimdilik 1.000,00 TL cezai şartın davalının müvekkilinin ihtarnamesi ile temerrüde düştüğü 29/06/2017 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tazminini, davalının sözleşme ile yüklendiği edimi yerine getirmemesinin müvekkilinde yarattığı itibar kaybı dolayısıyla ortaya çıkan manevi zarar bakımından 10.000,00 TL manevi zararın tazminini talep etmiş, 09/04/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile cezai şart talebini 7.234,32 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili ile davalı taraf arasında her ne kadar görüşmeler yapılmış olsa da taraflar arasında karşılıklı mukayese yapılarak hazırlanmış bir sözleşme olmadığını, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, her iki tarafın beyanının da yazılı metinde yer alması ve metni iki tarafın da imzalaması gerektiğini, TBK düzenlemesine göre, yazılı şekle tabi bir sözleşmede yazılı metinde sözleşme ile borç altına girenlerin tümünün imzalarının bulunması gerektiğini, adi yazılı şekilde önemli olan unsurun imza olduğunu, ancak kanunun bu hükmünün elektronik mesajlarda uygulanmasının mümkün olmadığını, çünkü sanal ortamdaki sözleşmelerin yazılı şeklin yerine geçmesi için elektronik imzanın şart olduğunu, her ne kadar müvekkili ile davacı arasında hukuken geçerli bir sözleşme olmasa da davacı yanla mail yazışmalarında üretimde kullanılmak üzere gerekli olan ve yeterli detaya sahip eğrisel pergola ile ilgili projenin gönderilmesinin istendiğini ancak davacının kendi üzerine düşen sorumlulukları ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini, işbu sebeple müvekkilinin üretime başlayamadığını, müvekkili şirketin sipariş verilen ürünü hazırlayamamasında davacı yanın bizzat kendisinin kusurlu olduğunu, davacı tarafından gönderilen ihtarnameye Ankara 50. Noterliği’nin 06/07/2017 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verildiğini, davacının ihtarnamesinde yer alan hususların haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın eser sözleşmesinin ifa edilmemesi iddiasına dayalı maddi ve manevi zarar ile cezai şartın tahsili istemine ilişkin olduğu, davacı tarafından hazırlanan 23/05/2017 tarihli teklif formunun davalı şirket tarafından kaşe ve imza edildiği, eser sözleşmesi niteliğindeki bu formda; pergola yapım malzeme ve işçilik bedeli olarak 30.143,10 TL kararlaştırıldığı, sözleşmenin 1. sayfasının “Teslimat” başlıklı paragrafında teslimde gecikme halinde gecikilen her gün için toplam bedelin %1’i oranında gecikme cezası uygulanacağının hüküm altına alındığı, 2. sayfanın 2. paragrafında da davalının edimini ifa etmemesi ve/veya zamanında ifa etmemesi, gereği gibi ifa ve/veya hiç ifa etmemesi halinde de ifanın ve cezai şartın birlikte talep edilebileceğinin, 3. paragrafta ise teyidin yani sözleşmenin feshi veya geçersizliği halinde de cezai şartın uygulanacağının hüküm altına alındığı, devam eden hükümle de cezai şartın ödenmesi halinde dahi davacının diğer zararlarının da istenebileceğinin belirtildiği, dosya arasında bulunan yazışmalar ve tanık beyanlarından; sözleşme konusu işin ifasına başlanmadığının anlaşıldığı, dava konusu işin, davacı tarafından dava dışı başka bir şirkete yaptırılmasına dair anlaşma ve masraf delillerinin sunulduğu, 15/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda; işin ifa edilmemesinde davacının kusurunun bulunmadığının, davacının dava konusu işle ilgili dava dışı … Mobilya…firması ile anlaştığının ve teslimin 06/08/2017 tarihinde yapılacağının kararlaştırıldığının, iş bedelinin 41.300,00 TL olduğunun, davalı ile imzalanan sözleşme bedeli ile bu bedel arasındaki fark kadar davacının 11.156,90 TL zararının bulunduğunun, taraflar arasındaki sözleşmede teslim tarihinin kararlaştırılmadığının ancak, davacı tarafından davalıya gönderilen 06/07/2017 tarihli ihtarname ile davalıya ifa için 7 gün süre verildiğinin, tebliğ tarihi dikkate alınarak teslimin 13/07/2017 de yapılması gerektiğinin, davacının diğer şirket ile yaptığı sözleşmenin ifa tarihi ile ihtar ile verilen süreler arasında 24 gün için gecikme cezası istenebileceğinin, davacının her gün için bedelin %1’i oranında toplam 7.234,10 TL cezai şart isteyebileceğinin belirtildiği, her ne kadar davalı tarafından taraflar arasında usulünce kurulmuş bir eser sözleşmesi bulunmadığı savunulmuşsa da, davacı tarafından davalıya hitaben hazırlanan teklif mektubunun davalı tarafından kaşe ve imza edilmesiyle sözleşmenin kurulduğu ve şartların davalı tarafından kabul edildiği, işin davalı tarafından haklı bir neden bulunmaksızın ifa edilmediği, davacının kusuruna dair iddiaların ispat edilemediği de açık olduğundan davacının sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle menfi zararlarını talebinde haklı olduğu, sözleşmedeki açık düzenleme uyarınca gecikme cezasını sözleşmenin hiç ifa edilmemesi halinde dahi menfi zarar olarak isteyebileceği, davacının aynı işi fazla bedel ile başka firmaya yaptırmak zorunda kalması nedeniyle doğan zararının da davalı tarafından karşılanması gerektiği zira sözleşme ile cezai şart ödense dahi diğer zararların talep edilebileceğinin düzenlendiği gerekçesiyle davacının 11.156,90 TL menfi zararı ile 7.234,32 TL cezai şart istemi için toplam 18.391,22 TL alacağının 12.256,90 TL’sine ihtar tarihi olan 29/06/2017 tarihinden itibaren, 6.134,32 TL’sine ise ıslah tarihi olan 09/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle manevi zarara uğradığına dair bir delil bulunmadığı gerekçesiyle manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; mahkemenin taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu kabulünün doğru olmadığını, taraflar arasında sözlü ve elektronik ortamda görüşmeler yaşandığını ve müvekkili firmanın 28/04/2017 tarihinde yapılması istenen işe dönük üretimini yapabileceği işin kendi kataloglarına uyan örüntüsünü ve ürün kodu ile birim miktarını içeren teklif formunu davacıya ilettiğini, yapılan tekliften sonra davacının 23/05/2017 tarihinde davalı müvekkili ile paylaşılan iletisinde üretimi ve montajı yapılacak inşaat projesinde kullanılacak pergola için tüm detaylar hakkında montajın yapılacağı şantiye ile mutabık kalınarak imalata başlanacağının beyan olunduğunu, somut olayda talep olunan standart dışı imalatın detaylı ölçü ve özelliklerinin davalı şirkete iletilmediğini, müvekkilinin de davacı işverene elinde mevcut bulunan bilgilerle proje hazırlayamayacağını yeterli bilgilerin gönderilmesi gerektiğini 23/06/2017 tarihli maili ile bildirdiğini ancak davacının talep ettiği pergola imalatına dönük yeterli bilgiyi müvekkili davalıya göndermediğini, tüm bu nedenlerle taraflar arasında gerçekleşen elektronik mektuplarda sözleşmenin kurulumuna dönük bir irade örtüşmesi bulunmadığını, bu nedenle taraflar arasında hukuken geçerli inançlı bir sözleşme kurulmadığını, sözleşmenin kurulduğu bir an için kabul edilse dahi davacının işin yapılmasına dönük özel ölçülerde imalatını istediği gazebo ve pergola imalatına ilişkin özellik ve ölçüleri içeren bilgileri müvekkili davalıya iletmediğini, bu nedenle edimin ifasının yerine getirilememesinde müvekkili şirketin bir kusuru bulunmadığını, sözleşmenin kurulduğunu kabul etmemekle birlikte mahkemenin menfi zarar kabulüne ilişkin gerekçesinin de yerinde olmadığını, zira; gerçekleşen olumsuz zarar miktarının, uyandırılan güven olgusuyla uygun nedensellik bağı içinde bulunan malvarlığı kayıplarının tespitine bağlı olduğunu, zararın miktarı hesaplanırken, tazminat yükümlüsünü, yol açmadığı (uyandırdığı güvenin neticesi olmayan) zararlardan da sorumlu tutacak bir eğilimden kaçınmak gerektiğini, mahkemece hem menfi zarara hem de cezai şarta hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, menfi zarara ek olarak hükümde kabul edilen cezai şartın davacı açısından zenginleşme aracı olduğunu belirterek; mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan haklı fesih nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizin 10/12/2021 tarih ve 2019/1778 Esas- 2021/1125 Karar sayılı geri çevirme kararı gereğince mahkemece eksiklikler ikmal edilerek, dosya esası incelenmek üzere tekrar Dairemize gönderilmiştir.
Taraflar arasında pergole imalatını konu alan 23/05/2017 tarihli davalı teklifi üzerine KDV dahil 30.143,00 TL bedel üzerinden düzenlenen sözleşme niteliği itibariyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olup, davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir.
Sözleşmenin “Teslimat” başlıklı düzenlemesinde, mücbir sebepler dışında davalı tarafça üretilen pergolelerin belirtilen günde teslim edilmemesi halinde, gecikilen her gün için toplam bedelin %1’i oranında gecikme cezasının ödeneceği, bu süre 5 günü geçerse, sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilebileceği ve 3.kişiye yaptırılması durumunda, bir fark doğması halinde bu bedelin de ödeneceği, yine aynı başlık altında davalı yüklenicinin yükümlülüklerini yerinde ve/veya zamanında ifa etmemesinin yanında hiç ve/veya gereği gibi ifa etmemesi halinde de ifayı ve cezai şartı birlikte talep edebileceği , tarafların bu maddede belirtilen cezai şartı, teyidin iptali veya geçersiz sayılması durumunda da uygulanacağı kabul edilmiştir. Bununla birlikte sözleşmede işin ifa süresine yönelik bir düzenleme yapılmamıştır. Yargıtay yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere, ifa süresinin belirlenmediği sözleşmelerde yüklenicinin temerrüde düşürülmesi için sözleşmede kararlaştırılan işin niteliğine göre makul bir süre belirtilerek, ifa yönünden yüklenicinin temerrüde düşürülmesi gereklidir.
Taraflarca sunulan ve mahkemece toplanan deliller ile 2. yüklenici … Tasarım ve Uygulama-… ile yapılan sözleşmede kararlaştırılan ifa süresi de dikkate alındığında, makul sürenin 30 gün olarak kabul edilebileceği kanaatine varılmıştır. Taraflar arasındaki ihtar ve yazışmalardan, davacı tarafça sözleşme kapsamında imal edilecek pergolelere yönelik proje ve taslak bilgilerin 31/05/2017 tarihinde davalıya gönderildiği, davalı tarafından da gönderilen 23/06/2017 tarihli e-mail ile proje ve detayların yeterli olmadığı, istenilen ürünün standart katalog ürünleri dışında özel imalat gerektirdiği ve bu süre içindeki imalat yoğunluğu belirtilerek, sözleşmenin ifa edilmeyeceğinin beyan edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda; sözleşme, davacı tarafından proje ve taslak bilgilerinin gönderildiği 31/05/2017 tarihinden sonra, ifa için uygun kabul edilen 30 günlük makul süreden önce 23/06/2017 tarihinde davalı tarafça tek taraflı olarak feshedilmiş olmakla, sözleşmenin ifası yönünde gecikilen bir süreden sözedilemeyeceği, bu nedenle mahkemesince ifaya ekli cezaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile gecikme cezası yönünden davacı talebinin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davalı vekilinin diğer istinaf nedenlerinin incelenmesinde;Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu ve özellikle sözleşmenin davalı tarafça tek taraflı olarak feshedilmiş olması nedeniyle, davacı iş sahibinin, işin yeni bir yükleniciye yaptırılması kapsamında doğan zararının tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığının anlaşılmasına göre, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin bu kaleme yönelik kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu kalem alacağa yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, 11.156,90 TL menfi zarar tazminatın istinaf nedenleri ile bağlı kalındığından ihtar tarihi olan 29/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/05/2019 tarih ve 2018/264 Esas- 2019/352 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,

3-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
-Davacının menfi zararı nedeniyle 11.156,90 TL alacağının ihtar tarihi olan 29/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
-Davacının manevi tazminat isteminin reddine,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 762,12 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 380,10 TL ile ıslah ile alınan 104,76 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 484,86‬ TL’den mahsubu ile bakiye 277,26‬ TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 380,10 TL peşin harç ile 104,76 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 484,86‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 181,25 TL tebligat gideri, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti, 253,80 TL keşif harcı, 100,00 TL keşif araç ücreti ile 4,60 TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 3.571,05‬ TL yargılama giderinin davanın kabul oranına (%39,29) göre hesaplanan 1.403,06 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davanın red oranına (%60,71) göre hesaplanan 30,35 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-6100 sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince ilgili tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;

11-Davalı tarafından yatırılan 44,40 TL + 269,68 TL olmak üzere toplam 314,08‬ TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
12-Davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 36,50 TL tebligat gideri ile 112,50 TL dosya posta masrafı olmak üzere toplam 270,3‬0 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 19/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır