Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/982 E. 2023/828 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/982 – Karar No:2023/828
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/982
KARAR NO : 2023/828

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2021
NUMARASI : 2017/332 E-2021/572 K

DAVACI-KARŞI DAVALI :
VEKİLİ :
KARŞI DAVACILAR :
VEKİLLERİ :

DAVALARIN KONUSU : İtirazın İptali, Alacak – Alacak
(Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 13.07.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.07.2023
Eser sözleşmesinden kaynaklanan asıl dava, karşı dava ve birleşen davada mahkemece verilen karara karşı süresi içinde asıl davada davalılar – karşı davada davacılar ve birleşen davada davalılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşmeyle müvekkilinin inşaat işini üstlendiğini, sözleşme şartlarına uygun çalışmaktayken davalıların sözleşmeye aykırı biçimde kule vinç arızası, şantiye yönetimindeki eksiklikler, iş programına davalılar tarafından uyulmaması gibi nedenlerle müvekkilinin çalışamaz hale getirildiğini ve sözleşmenin davalılarca haksız olarak feshedildiğini, davalıların düzenledikleri kesin hakedişi müvekkilline gönderdiklerini, ancak müvekkili tarafından kabul edilmeyerek imzalanmadığını, bu hakedişte müvekkilinin 693.640 TL alacağının belirlendiğini, ancak neye göre hesaplandığı anlaşılmayacak surette üçüncü şahıslara ve çalışanlara müvekkili adına ödemeler yapıldığını, sözleşme kapsamında çalıştırılan işçilerin hak ettikleri ücretin bordrolar ve SGK dökümlerinde belirli olduğunu, işçilerin tek taraflı beyanları dikkate alınarak müvekkili alacağından kesilmesinin doğru olmadığını, 27.03.2017 tarihli 793.524,16 TL tutarlı faturanın gönderildiğini ancak ödenmediğini, ihtarnameye rağmen de ödeme yapılmadığını, müvekkilinin …’ye başvurduğunu, davalıların müvekkili alacağının 696.900 TL olduğunu kabul ettiklerini, ancak bu tutardan müvekkili adına yapılan ödemelerin kesildiğini, 2017/8191 sayılı icra takibinin davalıların yetkiye ve borca itirazı sonucu durduğunu, sözleşmenin 22. maddesinde Ankara mahkeme ve icra dairelerinin yetkisinin kabul edildiğini öne sürerek şimdilik icra takibine vaki itirazın 300.000 TL yönünden iptaliyle, takibin bu miktar üzerinden devamına, davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini dava etmiştir.
Davalılar vekili özetle; davacının kule vinç arızası, iş yönetimindeki eksiklik, iş programına uyulmadığı hususlarındaki iddialarının doğru olmadığını, yazılı ve sözlü ihtarlara rağmen ayıplı imalat yapmaya devam ettiğini, işçi ücretlerini ödemediğini, işçilerin çalışmasını engellediğini, bağlı işlerin yapılmasını da geciktirdiğini, bu nedenlerle sözleşmenin 31.10.2016/13859 yevmiye numaralı ihtarnameyle feshedildiğini ve 07.12.2016 tarihli ihtarnameyle fesih hakedişi yapmak üzere davet edildiğini, 24.10.2016 tarihli kesin hakedişin düzenlendiğini, ticari defterler, faturalar ve banka kayıtlarına göre davacının ödemesi gereken malzeme bedelleri, yemek ücretleri, işçilik ücretleri ve operatör ücretlerinin müvekkili tarafından ödenip davacı hakedişinden kesildiğini, davacının 51.416,24 TL borçlu olduğunu, davacının tünel kalıp imalatlarını çok yavaş yaptığını, merdiven ve asansörlerin bulunduğu blokların yapılmaması nedeniyle belirttiği imalatların tasdik ve iş programına göre yapılamadığını, ayıplı imalatların üçüncü kişilere gidertildiğini, davacının yüklendiği işi yapmaması nedeniyle uğranılan 3.576.416,24 TL zararın %10 tazminat ile birlikte 3 gün içerisinde ödenmesinin ihtar edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiş; karşı davasında ise fesih hakedişi alacağı 51.416,24 TL ile işlerin tasdikli iş programına göre yapılmaması nedeniyle uğranılan zararlar, imalatların yapımı için daha pahalıya alınan malzeme bedelleri, gecikme nedeniyle artan şantiye giderleri, gecikme nedeniyle alt yüklenicilere ödenen bedeller, ayıplı imalatların üçüncü kişilere yaptırılması nedeniyle ödenen iş bedelleri ve davalının sözleşmeyi ihlal etmesi nedeniyle davalı nam ve hesabına yaptırılmasından kaynaklı fiyat farkı kalemleri için ayrı ayrı 10.000’er TL’nin %10 farkı ve faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili özetle; asıl davada bilirkişi heyeti tarafından müvekkili alacağının 530.265,50 TL olarak belirlendiğini öne sürerek bakiye 230.265,50 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “…taraflar arasında yukarıda özellikleri belirtilen sözleşmenin imzalandığı, sözleşmenin 31/10/2016 tarihinde işçi ücretlerinin ödenmemesi, işçilerin çalışmasının engellenmesi, sözleşme hükümlerinin ihlal edilmesi, bağlı işlerin gecikmesine neden olunması gerekçeleri ile davalıların oluşturduğu iş ortaklığı tarafından gönderilen ihtarname ile feshedildiği, davalıların oluşturduğu iş ortaklığı tarafından sözleşmenin feshine gerekçe olarak gösterilen hususlara ilişkin olarak davacıya yapıldığı belirtilen yazılı ve sözlü uyarılara ilişkin herhangi bir bilgi veya belgenin dosya kapsamına sunulmadığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından davalıların oluşturduğu iş ortaklığı ile imzalanan ana sözleşme kapsamında uygulanan ceza veya gecikme veya sair nedenlerle hak edişten kesinti yapılmasını gerektiren bir durumun bulunmadığının bildirildiği, davalıların oluşturduğu iş ortaklığı tarafından sözleşme konusu işe ilişkin olarak meydana gelen gecikme sonucunda ortaya çıkan eksiklerin ve varsa ayıpların giderilmesi hususunda sözleşmenin 16. maddesi uyarınca süre verilmesi gerekirken fesih öncesinde buna ilişkin olarak yapılan herhangi bir bildirimin bulunmadığı, açıklanan nedenlerle taraflar arasında imzalanan sözleşmenin feshinde davalıların oluşturduğu iş ortaklığının haklı olmadığı, sözleşmenin haksız olarak feshedildiği, TBK’nin 125/3. maddesi uyarınca sözleşmenin feshedilmesi halinde tarafların fesih tarihine kadar yerine getirmiş oldukları edimlerine karşılık olarak bedel talebinde bulunabilecekleri, bu hali ile yüklenicinin fesih tarihine kadar yapmış olduğu işlere ilişkin bedelden zorunlu olarak yapılması gereken kesintiler yapıldıktan sonra kalan bedeli talep etme hakkının bulunduğu, alt yüklenicilik sözleşmesi kapsamında çalıştırılan işçilerin ödenmeyen işçilik alacaklarından 4857 sayılı İş Kanununun 36. maddesi kapsamında işverenin sorumluluğunun bulunduğu, ancak işverenin yükleniciden gerekli belgeleri temin etmek ve hak edilen işçilik alacağını tespit etmek suretiyle ödeme yapma yükümlülüğünün olduğu, işçi alacaklarının ödenmesi için başvuruda bulunan işçiler yönünden davalıların oluşturduğu iş ortaklığının bu yükümlülüğünü yerine getirmediği, başvuran işçilerin beyanı üzerine ödemede bulunduğu, resmi kayıtlara göre yüklenici işçilerine sözleşme kapsamında ödenmesi gerekirken ödenmeyen alacak miktarının 118.958,26 TL olduğu, davalıların oluşturduğu iş ortaklığı tarafından bu miktarın üzerinde yapılan ödemenin ise yerinde olmadığı ve fazla miktarın davacının hak edişinden kesilmemesinin gerektiği, sözleşme kapsamında yemek ücretlerinin ödenmesinden yüklenicinin sorumlu olduğu ve düzenlenen hak edişte yer alan kesintinin yerinde olduğu, İSG – JCB kesintisine yönelik olarak düzenlenen hak edişin davacı tarafından itiraz edilmeksizin imzalanması karşısında yapılan kesintinin yerinde olduğu, bu hali ile davacının fazladan yapılan kesintilerin talep edebileceği alacak miktarındün düşülmesi sonrasında davacının bakiye alacak miktarının 530.265,50 TL olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin haklı bir neden olmaksızın ve sözleşmenin 16. maddesi kapsamında gerekli işlemler, uyarılar ve ihtarlar yapılmaksızın doğrudan feshedilmiş olması ve bu hali ile sözleşmenin feshinde davalıların oluşturduğu iş ortaklığının haksız olması nedeniyle davalıların oluşturduğu iş ortaklığının TBK’nin 125/3. maddesi dikkate alındığında talep edebileceği bir alacağının ve zararının bulunmadığı anlaşıldığından asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı kabulüne, karşı davanın ise reddine karar vermek” gerektiği gerekçesiyle “I) Asıl dava ile ilgili olarak,1) (a) Davanın KABULÜ ile davalıların Ankara 28. İcra Dairesinin 2017/8191 esas sayılı dosyasında yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE, takibin 300.000,00 TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA, asıl alacağa takip tarihinden itibaren AVANS FAİZİ uygulanmasına, (b) Haksız itiraz edildiği kabul edilen asıl alacak miktarı olan 300.000,00 TL’nin % 20’si oranında hesaplanan 60.000,00 TL icra inkar tazminatının DAVALI – KARŞI DAVACI BORÇLULARDAN ALINARAK DAVACI-KARŞI DAVALI ALACAKLIYA VERİLMESİNE, II) Karşı dava ile ilgili olarak, 1) Davanın REDDİNE,
B) Birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/115 esas sayılı dosyası ile ilgili olarak (bu kısımda davacı ibaresi …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketini, davalılar ibaresi … İnşaat Ticaret Limited Şirketi ve …İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketini belirtmektedir.),
1) Davanın KABULÜ ile 230.265,50 TL alacağın icra takip tarihi olan 20/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek AVANS FAİZİ İLE BİRLİKTE DAVALILARDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE” karar vermiştir.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; sözleşmede tahrifat yapıldığı iddiasının dikkate alınmadığı, deliller toplanmadan karar verildiği, tutanakta imzası bulunan kişilerin tanık olarak dinlenmediği, davacının ticari defterlerinin kendi lehine delil teşkil etmeyeceği, 18.06.2019 tarihli raporda müvekkillerinin 537.937,46 TL alacaklı olduğunun ispat edildiği, sözleşmenin 2016 yılı Ekim ayında feshedildiği, bu nedenle 2016 yılı kayıtlarının dikkate alınması gerektiği, davacının 2017 yılında düzenlediği naylon faturaya dayandığı, iddia ettiği işin yapılmadığı, malzemelerin kullanılmadığı, faturanın davacı tarafın ayrılmasından aylar sonra düzenlendiği, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği, davacının yükümlülüklerini yerine getirmediği, işleri ayıplı yaptığı, çalıştırdığı işçilerin ücretlerini ödemediği, işçilerin çalışmasını engellediği, sözleşmenin diğer hükümlerini de ihlal ettiği, davacının davete rağmen fesih hakedişine katılmadığı, fesih hakedişinin malzeme, yemek, işçilik, operatör ödemelerinin müvekkili tarafından yapıldığını ve müvekkillerinin 51.416,24 TL alacaklı olduklarını kanıtladığı, tünel kalıp işinde çalışan işçilerin teknik ve uzman olmaları nedeniyle asgari ücretten fazla bir ücretle çalıştıkları, ancak SGK bildiriminin asgari ücret üzerinden yapıldığı, eksik bildirim yapıldığı, müvekkillerinin bu işçilerin gerçek ücretlerini dikkate alarak 693.640 TL belgeli ödeme yaptığı, müvekkillerinin kendilerine hiçbir faydası bulunmadığı halde 118.958,26 TL yerine 581.681,74 TL fazla ödeme yapmasının anlamsız olduğu, mahkemece ödemenin yok sayıldığı, yemek bedelinin eksik hesaplandığı, davacının 19.977 TL JCB bedelinin hakedişten kesilmesine itiraz etmediği, davacının taahhüdünü süresinde yerine getirmediği, belirttiği imalatları yapmadığı, yapılan imalatların ayıplı olduğu, ayıplı imalatların üçüncü kişilere gidertildiği, 26.11.2019 tarihli raporda sonuç olarak müvekkillerinin 407.675,18 TL alacaklı olduğunun rapor edildiği, diğer raporların bilimsellikten uzak, kendi içinde çelişkili ve karar vermeye elverişli olmadıkları, hükme esas alınan raporun da hüküm kurmaya elverişli bulunmadığı, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiği, davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı, karşı davada ise, 26.11.2019 tarihli raporda müvekkillerinin asıl ve birleşen dosyalar davacısından 407.675,18 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, karşı davanın reddine karar verilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı bulunduğu nedenleriyle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, karşı dava ve birleşen dava eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, mahkemece verilen karara karşı süresi içinde asıl davada davalılar – karşı davada davacılar ve birleşen davada davalılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde uyarınca istinaf nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla asıl davada davalılar – karşı davada davacılar ve birleşen davada davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) Asıl davada davalılar – karşı davada davacılar ve birleşen davada davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 madde gereğince esastan reddine,
2-) Harçlar Kanunu gereğince asıl davada alınması gereken 20.493 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL + 5.123,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 15.310,45‬ TL harcın asıl davada davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-) Harçlar Kanunu gereğince karşı davada alınması gereken 269,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,5‬0 TL harcın karşı davada davacılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-) Harçlar Kanunu gereğince birleşen davada alınması gereken 15.729,44 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL + 2.741,49 TL harcın mahsubu ile bakiye 12.928,65 TL harcın birleşen davada davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
5-) İstinaf başvurusu nedeniyle asıl davada davalılar – karşı davada davacılar ve birleşen davada davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödedikleri başvurma harçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 361. madde gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 13.07.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip