Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/981 E. 2023/670 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/981 – Karar No:2023/670

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/981
KARAR NO : 2023/670
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2020
NUMARASI : 2018/1016 E-2020/631 K

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Zarar, Müspet Zarar (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 06/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/06/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi zarar ve müspet zarar kapsamında mahrum kalınan kâr istemlerine ilişkin davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; müvekkili şirket ile davalı kurum arasında yapılan 20/04/2015 tarihli 6.715.000,00 TL bedelli “Yakutiye (Erzurum) Kentsel Dönüşüm” projesi 3. ve 8. Etap Yol, İçme suyu, Kanalizasyon ve Yağmur Suyu İnşaatı” işinin yüklenicisi olduğunu, sözleşmeye göre işin, sözleşmenin imzalanmasından 15 gün sonra yer teslimi yapılarak, teslimden 600 gün içinde işin tamamlanması gerekeceğini, müvekkili şirketin teknik personel, makine teçhizat ve ekipmanlarını tedarik ederek 05/05/2015 tarihinde yapılan yer teslimi sonrası 20/05/2015 tarihinde Bakanlıkça yapılan temel atma töreninden sonra işe başlanıldığını, 05/05/2015 tarihli yer teslimi tutanağının D Diğer Hususlar Başlıklı 6. maddesinde inşaat alanındaki taşınmazların hukuki problemlerinin çözülerek davalı bankaya devrinin yapılmadığına dair tespitte bulunulduğunu, müvekkilinin 20/05/2015 tarihli dilekçesi ile çalışma alanında bulunan evlerin halen vatandaşlarca ikamet edildiğini, boşaltılmadığı hususunun bildirildiğini, davalı taraf cevabi yazısında, bu görevin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ait olduğunun, bedelsiz olarak bankalarına devri gerektiğine, ondan sonra işe başlanılacağının müvekkiline bildirildiğinin, mülkiyet sorunları ile ilgili bu problemin çözümlenmediğini, 24/12/2016 tarihinde işin süresinin bitirildiğini, daha sonra davalı tarafça 24/01/2018 tarihli yazısı ile sözleşmenin fesh edilerek hesabının tasfiye edilmesinin uygun görüldüğünü kendilerine bildirildiğini, davalı tarafın feshinin 4735 sayılı kanunun 10. maddesi ve Yapım İşleri Genel Şartnamesi 47/9 maddesinde belirtilen, mücbir sebep olarak kabul edilebilecek hallere uygun olmadığını, sözleşme konusu yol ve alt yapı güzergahlarında mülkiyet sorunları çözüldükten sonra ihaleye çıkartmasını, özen borcunu yerine getirmesi gerekirken, yerine getirmediğini, sözleşmeden haksız ve hukuka aykırı olarak döndüğünü, müvekkilinin kusuru olmadığını, müvekkili şirketçe yapılan harcamalar nedeniyle davalı tarafça ödemelerde bulunulmadığını belirterek, sözleşmenin davalı tarafça haksız fesh edildiğinin tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, müvekkili şirketin sözleşmenin imzalanması, şantiye kurulması ve sözleşme konusu işle ilgili yaptığı harcamalara ilişkin 167.989,90 TL tutarındaki menfi zarar ve 5.000,00 TL kar kaybı olmak üzere 172.989,90 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini, 30/09/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 236.574,46 TL artırarak, 409.564,36 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalından alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili özetle; “Yakutiye (Erzurum) Kentsel Dönüşüm” projesi 3. ve 8. Etap Yol, İçme suyu, Kanalizasyon ve Yağmur Suyu İnşaatı” işi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile müvekkili banka arasında 09/07/2014 tarihinde imzalanan ek protokol kapsamında davacı şirkete ihale edilerek 20/04/2015 tarihinde sözleşme imzalandığını, 05/05/2015 tarihinde yer teslimi yapılıp bitiş tarihini de 24/12/2016 tarihi olarak ön görüldüğünü, ek protokol gereği riskli bölgelerin kamulaştırmaları ve bu sürece ilişkin terk, mülkiyet sorunlarının iş ve işlemlerinin bakanlıkça yürütülmesi gerektiğini, yazışmalara rağmen bir gelişme sağlanamadığını, işe ilişkin sürenin 24/12/2016’da bittiğini, bir imalat yapılmasının mümkün olmadığını, davalının yaklaşık 200.000,00 TL masraf ettiği işe başlayamadığından bahisle kurumlarına başvurduğunu, 30/11/2017 tarihli yazısı ekinde toplam masrafa ilişkin belgeler137.852,34 TL iken davacının dava ile 167.989,90 TL istemesinin hakkaniyete aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ihbar edilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davacı yüklenici ile davalı iş sahibi arasında Yakutiye (Erzurum) Kentsel Dönüşüm projesi 3. ve 8. Etap Yol, İçme suyu, Kanalizasyon ve Yağmur Suyu İnşaatı İşi’nin, dava dışı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile davalı banka arasında 09/07/2014 tarihinde imzalanan ek protokol kapsamında davacı şirkete ihale edilerek 20/04/2015 tarihinde sözleşme imzalandığı, 05/05/2015 tarihinde yer teslimi yapılıp bitiş tarihinin de 24/12/2016 tarihi olarak ön görüldüğü, ek protokol gereği riskli bölgelerin kamulaştırmaları ve bu sürece ilişkin terk, mülkiyet sorunlarının iş ve işlemlerinin davalı iş sahibi tarafından yerine getirilmesi gerektiği, sözleşmeye ilişkin sürenin 24/12/2016’da bittiği, bir imalat yapılmasının mümkün olmadığı, davalı tarafça sözleşmenin mücbir sebep iddiası ile fesh edildiği ancak mücbir sebep şartlarının olmadığı, davalı iş sahibi kurum ile ilgili bakanlık arasında kamulaştırma ve diğer işlemlerin yapılması gerektiğinden bahisle imkansızlık olduğunu belirttiği ancak yüklenici açısından davalı iş sahibinin kusurlu imkansızlık durumu olduğu, dolayısı ile sözleşmenin davalı idarenin kusuru nedeni ile fesh edildiği, BK’nın 485. maddesinde eserin tamamlanmasının iş sahibi ile ilgili beklenmedik olay dolayısı ile imkansızlaşması halinde hem giderlerini, hem de iş sahibinin kusurlu olması halinde tazminat isteyebileceğinin düzenlendiği, davada davacı vekilinin, sözleşmenin davalı iş sahibince haksız fesh edildiğinden bahisle, sözleşmenin imzalanması, şantiye kurulması ve sözleşme konusu işle ilgili harcamalara ilişkin 167.989,90 TL, ayrıca 5.000,00 TL kar kaybı istediği, bilirkişi kurulunca kök ve ek raporda davacının yaptığı genel “gider tutarı ve fiili zarar” başlığı altında yaptığı hesaplamanın dava dilekçesinde belirtilen şantiye kurulması, sözleşme konusu işle yaptığı harcamalar diye belirtilen zarar kalemlerini kapsar şekilde hesaplanan kalem olduğu, ayrıca kar kaybının da hesaplandığı, davacı vekilinin ıslah dilekçesinde belirttiği gibi fiili zararın talep edilen sözleşmenin kurulması hususundaki yapılan zararlardan farklı bir kalem olmadığı anlaşılmakla, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen Kabulü ile 141.394,84 TL menfi zarar (genel gider), 127.205,16 TL kar kaybı olmak üzere 268.600,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahrum kalınan kâr yönünden 4735 sayılı Kanun’un 24. maddesinin (b) bendinin son fıkrasının dava konusu olaya uygulanma kabiliyeti bulunmadığını, davalı idare ile yapılan yazışmalarda her ne kadar müvekkili şirketçe, 4735 sayılı Kanun’un 24. maddesi hükümleri gereğince zararının giderilmesi talep edilmiş olmakla birlikte, bu talebin davalı idarece kabul edilmediği gibi, dava dilekçesinin sonuç ve talep kısmında müvekkili şirketin talebinin, kamu ihale sözleşmesinin haksız feshine dayalı müspet ve menfi zararının ödenmesine ilişkin olarak açıklandığını, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 17.10.2018 tarih ve 2018/2701 Esas, 2018/3885 Karar sayılı ilamı ile Danıştay 13. Dairesinin 24.10.2017 tarih ve 2014/4570 Esas, 2017/2654 Karar sayılı ilamının dikkate alınması gerektiğini, dava konusu olayda ihale edilen işin tamamlanmadığını, hatta işe hiç başlanılmadığını, kamu ihale sözleşmesinin davalı idarece kusurlu olarak feshedildiği hususları ile yukarıda anılan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi ve Danıştay 13. Daire kararı birlikte değerlendirildiğinde eksik ve hatalı tespitler içeren bilirkişi raporları esas alınmak suretiyle tesis edilen kararın hukuka ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 08.04.2015 tarih ve 2014/3199 Esas- 2015/1875 Karar sayılı ilamı dikkate alındığında, kamu ihale sözleşmesinin davalı idarece kusurlu olarak feshedildiği ve bu durumun mücbir sebep olarak nitelendirilmeyeceği ve müvekkili şirkete kusur yüklenilemeyeceği de gözetilerek, bilirkişi raporları ile tespit edilen ve 30/09/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile talep edilen 141.394,84 TL menfi zarar ile 268.169,52 TL müspet zarar (kar kaybı) olmak üzere toplam 409.564,36 TL tazminatın davalı idareden tahsiline karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince; dava konusu olayda uygulanma kabiliyeti bulunmayan 4735 sayılı Kanun’un 24. maddesinin (b) bendinin son fıkrası hükmü gereğince davanın kısmen kabulü ile 268.600,00 TL tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, menfi zarar kalemlerine ilişkin harcamaların tamamının 2015 yılında yapıldığı nazara alındığında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.01.2015 tarih ve 2014/8 Esas, 2015/10 Karar sayılı ilamında da değinildiği üzere, “…Davacının sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği tarihteki gerçek ve güncel müspet zararına hükmedilmesi gerektiği…” şeklindeki hükmü gözetilerek, menfi zarar kalemlerinin de ÜFE farkı eklenmek suretiyle sözleşmenin feshi tarihine göre hesaplanması gerektiğini, bu konudaki itiraza ilişkin herhangi bir görüş içermeyen eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporunun esas alınarak hüküm kurulmasınun usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinden bahisle, menfi zarar ve kar kaybı tazmini talebi ile açılan davada mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Yakutiye (Erzurum) Kentsel Dönüşüm Projesi 3. ve 8. Etap Yol, İçme Suyu, Kanalizasyon ve Yağmur Suyu İnşaatı işinin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile müvekkil Banka arasında 09.07.2014 tarihinde imzalanan “6306 Sayılı Kanunun Uygulaması Kapsamında Erzurum İli, Yakutiye İlçesinde İlan Edilen Riskli Alanda Yürütülecek Uygulamalara İlişkin Protokol” kapsamında müvekkilince davacıya 6.715.000,00 TL sözleşme bedeli üzerinden ihale edilerek, 20.04.2015 tarihinde sözleşme imzalandığını, 05.05.2015 tarihinde yer tesliminin yapılarak, işin teslim tarihinin 24.12.2016 olarak kararlaştırıldığını, Bakanlık ile banka arasında imzalanan Protokolün 6/A(2). Maddesinde “(2) Uygulama etabı içerisinde uzlaşma sağlanan maliklerin mülkiyetinde bulunan taşınmazların …’a devrini sağlamak, gerekli kamulaştırmaları yapmak, Hazineye ait taşınmazların tahsisini gerçekleştirmek, diğer kurum ve kuruluşların mülkiyetindeki taşınmazların mülkiyetinin …’a devrini sağlamak, araziyi haciz veya kullanıma engel bir durum olmadan …’a bedelsiz olarak devretmek, …” hükmünün bulunduğunu, davacı ile imzalanan sözleşmenin dayanağının bu protokol olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 11.2’nci maddesinde ise: “Hakediş tahakkuk bedelleri Bankamız nezdinde açılan ilgili Dönüşüm Projeleri Özel Hesabına Bakanlıkça aktarılacak ödenekten sağlanacaktır. Hakediş ödemeleri, Bakanlıkça sağlanacak kaynağın … hesabına aktarılmasına bağlı olarak ödenecektir…” denilmek suretiyle işin yürütümü sırasında mali bakımdan da Bakanlığa bağlı olunduğunun belirtildiğini, bu nedenle yüklenici şirkete Bakanlık tarafından kabul görmeyen ve mevzuata aykırı olarak talep edilen bir ödemenin yapılmasının söz konusu olmadığını, yer tesliminin yapılmasından sonra davacı şirket tarafından müvekkili bankaya yazılan 20.05.2015 tarih ve 918 sayılı yazı ile ihale alanı kapsamında bulunan evlerin boşaltılmadığı ve vatandaşların halen bu evlerde ikamet etmesi nedeniyle işe başlanılamadığının bildirildiğini, bu hususta Bakanlık ile defaatle yazışma yapılarak durumun bildirildiğini ve imalata engel olan sorunların bir an evvel çözümlenmesinin istenildiğini, ancak işin tamamlanması için yükleniciye verilen süre dolmasına rağmen Bakanlıkça sürece ilişkin bir gelişme sağlanamadığını, son durum olarak; ihale kapsamında yapılması gereken kamulaştırma işlemlerinin Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütüldüğünü ve çalışmaların halen devam etmekte olduğunu, davacının müvekkili kuruma başvurarak, ihale edilen yapım işi nedeniyle firmalarının yaklaşık 200.000 TL masraf ettiğini ve işe başlayamadığı için mağdur olduğunu bildirmesi üzerine konu ile ilgili olarak Bakanlık Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün yazısı ile “4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun 23. maddesi hükmü uyarınca 24. madde son fıkra “Sözleşme bedelinin %80’inden daha düşük bedelle tamamlanacağı anlaşılan işlerde, yüklenici işi bitirmek zorundadır. Bu durumda yükleniciye, yapmış olduğu gerçek gideri ve yüklenici karına karşılık olarak, sözleşme bedelinin %80’i ile sözleşme fiyatlarıyla yapılan işin tutarı arasındaki bedel farkının %5’i geçici kabul tarihindeki fiyatlar üzerinden ödenir.” hükmü uygulanmadan, sadece gerçek harcamalarının 6306 sayılı Kanun kapsamında Dönüşüm Projeleri Özel Hesabından karşılanarak feshedilmesi konusunda anlaşma sağlanması durumunda karşılıklı olarak feshedilebileceği” şeklinde görüş bildirildiğini, durumun yükleniciye bildirilmesi üzerine, davacı şirketin karşılıklı anlaşarak feshetme talebine olumsuz yanıt verdiğini, davacının menfi zararı yanında sözleşme bedelinin %80’ine kadar olan kısmının %5’i oranındaki bedeli de talep etmesi nedeniyle, karşılıklı anlaşma sağlanarak sözleşmenin feshi yoluna gidilmesinin mümkün olmadığını, somut olayda; 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun 24. Maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığını, 4735 sayılı Yasa’nın 23.maddesi kapsamında tasfiyenin uygun görülerek tasfiye iş ve işlemlerinin yürütüldüğünü, dava dışı bakanlık ile imzalanan protokol gereğince bakanlık tarafından yapılması gereken kamulaştırma vb. mülkiyet sorunlarının çözümünün süresi içerisinde yerine getirilemediğini, tarafların müdahale alanı dışında kalan bu durumun, önlenemez ve öngörülemez nitelikte olduğundan yapılan fesih işlemini haksız olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, mahkemece sözleşmenin davalı idarenin kusuru nedeniyle feshedildiği belirtilerek hüküm kurulduğunu, davacının diğer taleplerini kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili Bankanın kusurlu imkansızlık sebebiyle davacı tarafa kar kaybı ödemekle yükümlü olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, mahkemece, menfi zarar giderlerinin yanında ayrıca 127.205,16 TL kar kaybına da hükmedilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili bankanın herhangi bir kusurunun bulunmaması nedeniyle kar kaybı talebinin koşullarının oluşmadığını, yine Kamu İhale Genel Tebliği’nin 46. Maddesi dikkate alındığında, kamulaştırma çalışmaları sona ermeden ihaleye çıkılmış olması nedeniyle müvekkili kurumun kusurlu olduğundan veya özen borcunu yerine getirmediğinden söz edilemeyeceğini belirterek, hatalı bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle kurulan hükmün kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi zarar ve müspet zarar kapsamında mahrum kalınan kâr istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle sözleşmenin ifası için dava dışı Bakanlık tarafından kamulaştırma işlemlerinin yapılacağının taraflarca biliniyor olmasına ve davacı yüklenici tarafından bu eksikliklerin giderilmesi yönünde ifanın beklenildiği, davalı iş sahibince bu sebebe dayalı tek taraflı sözleşmenin feshinde haksız olduğunun anlaşılmasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Davacı istinaf başvurusunun incelenmesinde ise; davacı yüklenici tarafından, dava açılmadan önce davalı idare ile yazışmalarında 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun 23.maddesi uyarınca 24. madde son fıkra “sözleşme bedelinin %80’inden daha düşük bedelle tamamlanacağı anlaşılan işlerde, yüklenici işi bitirmek zorundadır. Bu durumda yükleniciye, yapmış olduğu gerçek giderleri ve yüklenici karına karşılık olarak, sözleşme bedelinin %80’i ile sözleşme fiyatları ile yaptığı işin tutarı arasındaki bedel farkının %5’i geçici kabul tarihindeki fiyatlar üzerinden ödenir.” hükmünün uygulanarak, sözleşmenin tasfiye edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, bu talebin davalı idare tarafından kabul edilmemesi üzerine açılan işbu davada menfi zarar ve fesih nedeniyle uğranılan kar kaybına ilişkin müspet zarar talep edilmiş olup, mahkemesince davadan önceki taleple bağlılık ilkesi gereğince inceleme yapılarak hüküm kurulması doğru olmamış ise de; yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarındaki ilkelere uygun olarak TBK’nun 480 (BK. 325 m). maddesi kapsamında kesinti yöntemi ile davacının talep edebileceği mahrum kalınan kar kaybı sözleşme bedelinin %9,2 olarak kabul edilmiş ve bu bedelden de davacı yüklenicinin iş yapmaktan kaçınarak mahrum kaldığı kazanç olan 2/3 oranın da hesaplanan mahrum kalınan kâr oranından düşülmesi gerektiği kabul edilmiş, davacı tarafça bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bu oran ve belirlemelere de açıkça karşı çıkılmadığı anlaşılmış olmakla, davacının kar kaybı olarak talep edebileceği bedelin 205.926,66 TL olarak kabul edilmesi gerekmiştir.
Davacının menfi zarar ve müspet zarar hesabının sözleşmenin feshedildiği tarihteki güncellenen bedel esas alınarak hesaplanması gerektiği belirtilerek buna ilişkin Yargıtay içtihatları eklenmiş ise de; belirtilen içtihatlarda götürü bedel sözleşmelerde kısmen ifanın olması halinde sözleşmenin feshi tarihinde yapılan imalatın bedelinin belirlenerek kalan imalatın bedelinin tespiti ve bunun üzerinden kar kaybının hesaplanmasına yönelik olup, sözleşme bedelinin veya kalan sözleşme bedelinin güncelleneceği gibi bir yöntemi ifade etmemesi nedeniyle, davacının menfi zarar ve müspet zarar tespitinde sözleşme bedelinin güncellenmesine ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin tüm istinaf başvurusunun, davacı vekilinin ise sair istinaf nedenlerinin reddine, davacı vekilinin mahrum kalınan kar talebi yönünden istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 141.394,84 TL menfi zarar ile 205.926,66 TL kâr kaybı olmak üzere toplam 347.321,5‬0 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,
3-Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/12/2020 tarih ve 2018/1016 Esas- 2020/631 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına,
4-Davanın kısmen kabulüne,
-141.394,84 TL menfi zarar ile 205.926,66 TL kar kaybı olmak üzere toplam 347.321,5‬0 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
5-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 23.725,53 TL karar ve ilam harcından 2.954,24 TL peşin harç ile 4.040,10 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 6.994,35‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 16.731,18‬ TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 2.954,24 TL peşin harç ile 4.040,10 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 6.994,35‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 51.625,01 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 9.958,86 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı ile 2.155,40 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 2.191,3‬0 TL’nin kabul oranına göre hesaplanan 1.858,22 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
11-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
12-Davacı tarafından yatırılan 4.527,72 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
13-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 18.348,07 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL + 4.527,72 TL olmak üzere toplam 4.587,02‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 13.761,05‬ TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
14-İstinaf talep eden davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 39‬,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 201,1‬0 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
15-İstinaf talep eden davalı tarafın yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 361. maddesi gereğince kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da TEMYİZ yolu açık olmak üzere 06/06/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip