Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/913 E. 2023/381 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/913 – Karar No:2023/381
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/913
KARAR NO : 2023/381
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/06/2021
NUMARASI : 2021/187 E-2021/380 K

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 30/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/03/2023
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 22/10/2020 tarihli sözleşmenin akdedildiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin …adresinde bulunan yonga levha üretim tesisindeki binaların çatısındaki mevcut ondüle levhaların sökülmesi ve yerine yenilerinin monte edilmesine ilişkin olduğunu, müvekkili tarafından bahse konu işin yapıldığını, yapılan iş karşılığında 12/11/2020 tarihli … nolu 91.774,45 TL’lik faturanın kesildiğini, kesilen faturaya ilişkin bedelden davalı şirketin kısmi ödemelerde bulunduğunu ancak kalan fatura tutarının 13.770,70TL’lik kısmının ödenmediğini, buna ilişkin Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2021/346 Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalı tarafça başlatılan icra takibine itiraz edilmesi nedeniyle takibin durdurulduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek, davalı şirket tarafından yapılan itirazın iptali, takibin kaldığı yerden devamını, ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak tebligat yapılmış olup, davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; davacı tarafından davalı aleyhine 12/11/2020 tarihli fatura dayanak gösterilerek ilamsız takip yapıldığı, söz konusu ilamsız takibe davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu ve mevcut itirazın iptali davasının açıldığı, malı teslim ettiğini ispat yükünün davacıda olduğu, teslim edilen malın bedelini ödediğine ilişkin ispat yükününde davalıda olduğu, mevcut davada takip dayanağı olan faturanın davalı tarafından BA formu düzenlenerek vergi dairesine bildirildiği, bu durumun vergi dairesinden getirtilen kayıtlardan anlaşıldığı, davalının söz konusu faturayı vergi dairesine bildirmesi ve kendi kayıtlarına alması nedeni ile malı teslim aldığının kabulünün gerektiği, zira Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğu, davacının faturadaki malı davalıya teslim ettiğini ispatladığı, davacı kendi üzerine düşen ispat yükünü yerine getirdiğinden davalının da teslim aldığı malların bedelini ödediğini ispat etmesinin gerektiği, davalı tarafından teslim alınan malların bedelini ödediğine ilişkin dosyaya herhangi bir ödeme belgesinin sunulmadığı, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde icra takibinin dayanağı faturadaki malın davacı tarafından davalıya teslim edilmesi, söz konusu teslime rağmen davalının bakiye fatura bedeli için ödeme belgesini dosyaya sunmaması nedeni ile mahkemede davacının davasının kabulü ile Ankara 10.İcra Müdürlüğü’nün 2021/346 Esas sayılı dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden aynı şartlarda devamına karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; icra takibi ve itirazın iptali davasının süresinde olmadığını, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, yerel mahkemece taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulduğunu ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu tutarın tahsiline ilişkin olarak Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2021/346 sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını ve icra takibine vekili aracılığıyla itiraz edildiğini, Tebligat kanunu’nun 11. ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılmasının zorunlu olduğunu, icra takibine vekil aracılığıyla itiraz edildiğinden açılan itirazın iptali davasında tebligatın vekile yapılması gerekirken asile çıkarıldığını, tebligatın usulsüz olduğunu ve mahkemece bu hususa dikkat edilmeden karar verildiğini, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 26/06/2015 tarih ve 2015/36321 E-2018/2344 K sayılı ilamının emsal olduğunu, taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesinin hukuki dinlenilme hakkına, hakkaniyete aykırı olduğunu, dava dilekçesinin müvekkili şirkete tebliğ edildiği sıralarda müvekkilinin yeni kurulmuş olduğunu, söz konusu tebligatın şirket personelinin tecrübesiz olması nedeniyle ilgili birime iletilmediğini, bu sebeple davaya ilişkin olarak cevapların sunulamadığını, istinafa başvuru dilekçesindeki davacının haksız davasına ilişkin olan cevaplar doğrultusunda yapılacak inceleme neticesinde kararın kaldırılması gerektiğini, taraflar arasındaki 22.10.2020 tarihli sözleşmenin 4.1. maddesinde müvekkili şirkete ait üretim tesisindeki binaların çatısının sökümü, taşınması ve montaj işlemlerinin yapılmasının kararlaştırıldığını ancak davacının sözleşme kapsamındaki işleri eksik ve ayıplı yaptığı gibi süresinde tamamlamadığını, eksik ve ayıplı işlerin tamamlanması için davacıya ulaşılmaya çalışıldığını ancak dönüş sağlanmadığını, bu nedenle sözleşmenin 6.maddesi uyarınca davacının hakedişinden kesinti uygulandığını, keşfen yapılacak bilirkişi incelemesi sonucu ayıplı imalatların tespitinin mümkün olduğunu, somut olaya ilişkin olarak Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 2007/4279 E, 2008/706 K sayılı ilamının bulunduğunu ve bu itibarla mahkemece keşif yapılmadan karar verilmesinin mümkün olmadığını, kötüniyet olgusu değerlendirilmeden verilen icra inkar tazminatının kaldırılması gerektiğini, icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığını belirterek, hukuka ve yasaya aykırı mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davaya dayanak olan icra dosyasında borca itirazın vekaletname sunularak vekil tarafından yapıldığı ve açılan itirazın iptali davasında dava dilekçesinin vekile tebliğ gerekirken asile tebliğ edilmesi nedeniyle yapılan tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürerek taraf teşkili sağlanmadan hukuki dinlenilme hakkına aykırı olarak karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiş ise de, yapılan incelemede,
Tebligat Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması gerekir. Avukatlık Kanunu’nun 163. maddesi uyarınca, Avukatlık Sözleşmesi’nin belli bir hukuki yardım ve bu yardımın karşılığı meblağı kapsaması gerekir. Madde 164 uyarınca ise avukatlık ücreti hukuki yardımın karşılığı olan meblağı ifade eder.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince, davacı tarafından başlatılan takibe davalı borçluların vekilinin itiraz etmesi üzerine takibin devamını sağlamak için davacı alacaklı itirazın iptali davası açmıştır. İtirazın iptali davası ile icra takibi ayrı hukuki yardımları ve dolayısıyla ayrı ayrı avukatlık ücretini gerektirmekte olup dava dosyasına da davalı borçlunun vekalet ibraz etmesini gerektirir. Bu durumda itirazın iptali davasında davalı borçlunun vekille temsil edildiklerinden bahsedilemeyeceğine göre, bizzat davalı borçluya dava dilekçesinin tebliği gerekmektedir. O nedenle mahkemece davalı borçluya tebligat yapılıp davanın görülmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından bu hususa yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Diğer yandan,Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2007 tarih ve 2007/8-161 E., 2007/155 K. sayılı kararı ile de belirtildiği üzere adil yargılanma ve dinlenilme hakkının bir gereği olarak hakim, taraflara duruşmalarda hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkan vermeli, tarafları usulüne uygun bir biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkana rağmen, duruşmaya gelmek zorunluluğu yoktur. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi, dava dosyasının işlemden kaldırılması veya yargılamanın gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilmesidir.
Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın çıkarıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal dinlenme ve savunma hakkı kısıtlanmış olur.
AİHM’ ye göre de iç hukuktaki duruşmada hazır bulunma hakkını kullanıp kullanmamaya karar verecek olan davanın bir tarafına, duruşmaya katılma imkanı verecek şekilde duruşmanın bildirilmemesi, silahlarda eşitlik ve çekişmeli yargılama ilkelerini özünden yoksun bırakır.
Yine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir..
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/ bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, davalı vekili müvekkilinin savunma hakkının kısıtlandığını öne sürmektedir. Mahkemece davalıya gönderilen ön incele duruşma gününü bildirir meşruhatlı davetiye incelendiğinde ön inceleme duruşmasının yapılacağının bildirildiği, tahkikat aşamasından söz edilmediği anlaşılmaktadır.
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra 18/03/2021 tarihinde açılmıştır. Mahkemece, tensip zaptında davanın, dava değeri nazara alınarak basit yargılama usulüne göre yürütülmesine , dava dilekçesi ve eklerinin HMK’nın 122. Maddesi gereğince davalıya tebliğine, dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra ön inceleme aşamasına geçilmesine ve ön incelemenin duruşmalı yapılmasına karar verilerek davalıya ön inceleme davetiyesi tebliğ edilmiş; ancak, davalı taraf belirlenen ön inceleme duruşmasına gelmemiştir.
HMK md.147/1 “taraflar ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat için duruşmaya davet edilirler” hükmünü içermektedir. Açılan davanın mahkemenin de kabulünde olduğu üzere basit yargılama usulüne tabi olduğu, basit yargılamada hüküm bulunmayan durumlarda yazılı yargılama hükümleri geçer kuralı dikkate alındığında ön incelenmede basit yargılama için ayrık bir hüküm bulunmadığından HMK’ nın ilgili maddesi gereği Mahkemenin ön incelemeyi tamamlamasından sonra tarafların tahkikat için duruşmaya davet edilmesi, taraflara gönderilecek davetiyede HMK md.147/2′ deki düzenlemenin meşruhatlı olarak belirtilmesi gerekir. Somut olayda ön inceleme duruşmasına katılmayan davalıya tahkikata geçildiğine ve tahkikat duruşmasının tarihinin bildirildiğine dair tebligat yapılmadığı ve ön inceleme duruşmasında tahkikatın bitirilerek davalının yokluğunda karar verildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Mahkemece yukarıda açıklanan usul hükümlerine riayet edilmeden yargılama yapılıp sonuca gidilmesi adil yargılanma hakkının ihlali olup bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin esasa ilişkin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,

2-Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2021 tarih ve 2021/187 Esas- 2021/380 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-a.4 maddesi gereğince kaldırılmasına,

3-Dairemiz kararına uygun şekilde davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

4-Davalı tarafından yatırılan 235,20 TL istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,

5-İstinaf talep eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 30/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Üye
e-imzalıdır

Katip
e-imzalıdır

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır