Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi 2021/9 E. 2022/983 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 27. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/9 – Karar No:2022/983
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
27. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/9
KARAR NO : 2022/983
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2020
NUMARASI : 2018/966 E-2020/265 K

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 12.10.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14.10.2022
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin davada mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili: Müvekkili şirketin, davalının yükleniminde olan, … parsel numarasında … İnşaat adına tapuya kayıtlı taşınmazda davalının inşa ettiği binanın, tesisat işi için 14/08/2015 tarih ve … nolu 11.859,00 TL bedelli, … parsel numarasında … adına tapuya kayıtlı taşınmazda davalının inşa ettiği binanın tesisat işi için 03/09/2015 tarih ve … nolu 10.743,90 TL bedelli fatura düzenlendiğini, ancak fatura bedellerinin ödenmediğini, bunun üzerine davalı aleyhine Eskişehir 4. İcra Müdürlüğünün 2018/7910 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davalının haksız olan itirazının iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili: İcra takip dosyasına dayanak olarak gösterilen 14/08/2015 tarihli 11.859,00 TL bedelli faturanın müvekkili tarafından davacı şirkete ödenmiş olduğunu, davacı şirketin iş bu ödemeye ilişkin olarak 25/06/2017 tarihinde 6.000,00 TL, 25/07/2016 tarihinde 555,50 TL, 30/06/2017 tarihinde 5.303,50 TL olmak üzere toplam 11.859,00 TL bedelli tahsilat makbuzunu düzenleyip müvekkile verdiğini, 03/09/2015 tarihli 10.743,90 TL bedelli diğer faturanın ise kapalı fatura olduğunu, faturanın kapalı olmasının müvekkilinin iş bu faturayı ödediğine karine oluşturduğunu, söz konusu faturanın ödenmediğini ispat yükünün davacı şirkete ait olduğunu belirterek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine ve davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince: Davanın, fatura borcundan kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali ve icra inkar tazminatının tahsili olduğu, Eskişehir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2018/7910 sayılı dosyasının yapılan incelemesinde; alacaklı ….Ltd. Şti, borçlu …Ltd. Şti, takip tarihi 06/08/2018, asıl alacak 22.602,90TL ve işlemiş faiz 6.758,07TL olmak üzere toplam 29.360,97TL olduğu, borçlunun 15/08/2018 tarihinde borca itiraz ederek takibi durdurduğu, davacı vekili tarafından 26/10/2018 tarihinde süresinde itirazın iptali davası açıldığı, taraf iddia ve savunmalarına göre faturalara istinaden düzenlenen ödeme makbuzlarında imzası bulunan şirket yetkililerinin mahkemeye tanık olarak çağrıldığı ve mahkemenin 19/12/2019 tarihli duruşmasında öncelikle …’ın dinlendiği beyanında ” 14/11/2015 tarih 5000 TL bedelli, 10/10/2015 tarihli 5743,9 TL bedelli makbuzlardaki imzalar ve yazılar tarafıma aittir, … nolu faturaya mahsuben 25/06/2017 tarihli ve 6000 TL, 25/07/2016 tarihli 555,50 TL , 30/06/2017 tarihli 5303,50 TL bedelli makbuzlardaki imzalar ve yazılar bana ait değildir, bu makbuzları şirket adına ben düzenledim ve ödemeyi de ben aldım, aldıktan sonra da şirket harcamaları için harcandı, ayrıca diğer ortak …’a teslim edilen paralar da olmuştu, ama üzerinden zaman geçtiği için tam olarak bu tahsilat makbuzların bedellerinin nereye harcandığını bilemiyorum, …’la birlikte şirketten ayrılırken ibra edildiğime dair karar defterinde karar bulunmaktadır. ” şeklinde, diğer şirket yetkilisi …’in ise aynı duruşmada ” … nolu faturaya mahsuben 25/06/2017 tarihli ve 6000 TL, 25/07/2016 tarihli 555,50 TL , 30/06/2017 tarihli 5303,50 TL bedelli makbuzlardaki imzalar ve yazılar bana aittir, 14/11/2015 tarih 5000 TL bedelli, 10/10/2015 tarihli 5743,9 TL bedelli makbuzlardaki imzalar ve yazılar tarafıma ait değildir, bu paralar alındıktan sonra … hanıma teslim ediliyordu, çünkü … hanım muhasebe işleriyle kendisi ilgileniyordu, ben tahsilat makbuzu karşılığı aldığım parayı … hanıma verip vermediğimi net olarak hatırlamıyorum ama şirketteki çalışma sistemimiz ya paranın kasaya teslimi ya da … hanıma verilmesi şeklindeydi, tahsilatlarımız sürekli elden yapılmıyordu, bazı ödemelerimiz tahsilat makbuzu karşılığı, bazıları senet, bazıları da banka üzerinden ödeme yapıyordu. ” şeklinde beyanlarda bulundukları, bu durum üzerine dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği ve mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 18/06/2019 tarihli raporda özetle; davacının incelenen ticari defter kayıtlarına göre, davalı adına düzenlediği dava ve takibe konu toplam bedeli 22.602,90 TL olan 2 adet satış faturası alacağına karşılık yapmış olduğu herhangi bir tahsilat kaydı bulunmadığından, davacı şirketin (06/08/2018) icra takip tarihi itibariyle 22.602,90 TL alacağı olduğu, davalı … şirketine ait incelenen ticari defter kayıtlarına göre, davacı şirket tarafından adına düzenlenen dava ve takip konusu toplamı 22.602,90 TL olan 2 adet alış faturası borcuna karşılık yapmış olduğu toplamı 22.602,90 TL olan 5 adet ödeme kaydı düşüldüğünde davalı şirketin (06/08/2018) icra takip tarihi itibariyle 0,00 (sıfır) TL borcu olduğunun bildirildiği, her ne kadar davacı ticari defter ve kayıtlarında dava konusu alacağa ilişkin ödeme kaydı yok ise de, fatura tarihindeki davacı ortak ve yetkilisi … ve …’ın tanık ifadeleri ile doğruladığı tahsilat makbuzu ile dava konusu alacağın ödenmiş olduğu anlaşıldığı gibi davalının, usule uygun tutulup lehine delil niteliğinde bulunan ticari defter ve kayıtlarının da borcun bulunmadığını göstermesi karşısında davanın reddine, ödenmiş borca ilişkin takibe geçmekle davacı kötüniyetli görüldüğünden tazminata hükmedildiği gerekçesiyle, davanın reddine, asıl alacağın %20’si oranındaki 4.520,58 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Taraflar arasındaki dava konusu fatura kapsamındaki hizmetin ifa edilmesi hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığını, bilirkişi raporuna süresinde itiraz edildiğini, ödemeye esas alınan makbuzlardaki imzaların müvekkili şirkete ait olmadığı, bu şekilde tanık dinlenemeyeceği, imza incelemesi yapması gerektiği, makbuzların şirket ortağının yetkisinin bitmesinden sonraki dönemde düzenlenmiş olabileceği, dolayısıyla gerçeği yansıtmadığı, bu hususlarda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği belirtilmesine rağmen mahkemece bu taleplerinin değerlendirilmediğini, usule aykırı tanık olarak dinlenen …’le ilgili Eskişehir 1. Asliye Ceza Mahkemesine 2020/601 esasında ticaret sebebiyle güveni kötüye kullanma suçundan dava açıldığını, bu hususu duruşmada belirtmelerine rağmen bu dosyanın celp edilmediğini, …’in tarafların delil listesinde tanık olarak gösterilmediğini, mahkemenin bu tanığı resen dinlemesinin HMK’na uygun olmadığını, kendilerince usulüne uygun olarak bildirilen tanığın ise dinlenilmediğini, aksi olsa bele tanığın tahsilat makbuzlarındaki imzanın kendisine ait olduğunu belirtmesinin imzanın aidiyetini kanıtlayan bir husus olmadığını, müvekkilinin ticari defterlerinde hükme esas alınan makbuzların kayıtlı olmadığının bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, oysa tahsilat makbuzundaki imzanın kendisine ait olduğunu belirten …’in faturaya dayalı olarak yapılan takip tarihi itibariyle şirketin yetkilisi ve ortağı olmadığını, her şeye rağmen tahsilat makbuzundaki imza kendisine ait olsa müvekkili ve makbuz gerçek olsa dahi hukuki olarak şirketin alacaklı olduğu bir parayı tahsil edip şirkete aktarmayan kişi statüsünde olacağından takip tarihi itibariyle müvekkili şirketin bu durumu bilme imkanı bulunmadığından kötü niyet tazminatı takdir edilmesinin mümkün olmadığını, esasen makbuzlardaki imza ve gerçeğe aykırılık konusunda bilirkişi incelemesi yapılmadan, açılan kamu davasının sonucu beklenilmeden kötü niyet tazminatı takdirinin de mümkün olmadığını, müvekkilinin takipte kötü niyetli olmadığını, şirketten ayrılan ortağın imza yetkisinin olduğunu döneme atfen her zaman belge düzenleme imkanı olabileceğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ve ödediği istinaf başvuru harcının kendisi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 12.10.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan…

Üye…

Üye…

Katip…

e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır